Bir Sayfa Fotokopi Çekmek İçin Kaç Kişi Gerekir ?

Alım - Satım

Prof. Dr. Umut Omay
Prof. Dr. Umut Omay
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesidir. İnsan Kaynakları Yönetimi, Çalışma Psikolojisi, Çalışma Sosyolojisi, Sosyal Politika ve Endüstri İlişkileri alanları başta olmak üzere lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde dersler vermekte ve aynı alanlarda ulusal ve uluslararası olarak yayınlanmış çok sayıda çalışması bulunmaktadır.

Bu yazımın konusunu daha önce yayınlanan “Çok Yoğun Hep Meşgul” başlıklı yazımda yer verdiğim Parkinson Yasasının diğer bir boyutu oluşturmaktadır. O yazıyı okuyanların da hatırlayacağı gibi Parkinson kısaca bir işin kendisi için ayrılan zaman kadar genişlediğini ileri sürmektedir (1).

Bu görüş oldukça dikkat çekmiştir ve birçoklarının Parkinson Yasasını yalnızca zaman kullanımına ilişkin bir yasa olarak düşünmesine neden olmuştur. Ne var ki Parkinson Yasası yalnızca zamana ilişkin bir gönderme yapmamaktadır.

Parkinson Yasasının içinde yer alan ve zamana ilişkin ileri sürdüğü görüş kadar dikkat çekmemiş diğer bir görüş ise çalışan sayısına ilişkindir.

Parkinson bir işin kendisi için ayrılan zaman kadar genişlediğine ilişkin görüşüne benzer bir bakış açısıyla yapılacak iş ile bu işi yapmakla görevli çalışan sayısı arasında da anlamlı bir ilişki olmadığını söylemektedir. Parkinson’a göre bir iş için ne kadar çok işgören görevlendirilirse görevlendirilsin sonuçta o iş o kadar kişi tarafından tamamlanacaktır (2).

Parkinson’a göre bunun en önemli nedeni iş yükünün fazla olduğunu hisseden daha üst kademedeki bir çalışanın ilerleyen yaş nedeniyle ortaya çıkan enerji düşüklüğüdür ve bu durum tipik bir orta yaş sorunudur. Parkinson bu durumdaki bir kişinin sorunun üstesinden gelmek amacıyla 1) İşten ayrılma, 2) Görevini ve dolayısıyla da iş yükünü benzer pozisyondaki bir başka kişi ile bölüşme ve 3) Kendisine yardımcı olacak yeni astlar görevlendirme olmak üzere üç farklı tercihte bulunabileceğini söylemektedir (3).

Parkinson’a göre maddi kayıplar nedeniyle işten ayrılmak tercih edilmemektedir. Kariyerinde belirli bir aşamaya gelmiş bir kişi kariyerinin ilerleyen aşamalarında kendisine rakip çıkmasını istemediği için iş yükü ile görev ve sorumluluklarını paylaşmak da istememekte, bunun sonucunda da ister istemez son seçenek olan emri altında çalışan astların sayısını arttırma yoluna gitmektedir. Parkinson’a göre bu tercihin doğal sonucu çeşitli kademelerdeki çalışan sayısının gerekmedik ölçüde artması, böylelikle bir kişinin yapabileceği işi birden fazla çalışanın bölüşmesi ve bu nedenle bir örgütteki çalışanların aslında birbirleri için çalışmaya başlamasıdır (4).

Uzmanlık alanı denizcilik tarihi olan Parkinson bu iddiasını desteklemek için bazı örnekler vermektedir. Bu örneklerden biri İngiliz Donanmasında 1914-1928 yılları arasındaki değişime ilişkindir. Buna göre büyük savaş gemisi ve donanma personeli sayısı azalırken hem tersane çalışanlarının sayısı hem de deniz kuvvetleri karargâhındaki görevlilerin sayısı artmıştır (5).

Çalışan sayısının artmasını “orta yaş” ile ilişkilendirmesi ve iddiasını ispatlamak için verdiği örnekler de başlı başına tartışılması gereken noktalara işaret etmektedir. Örneğin Parkinson 1914 yılında İngiliz Donanmasında 62 büyük savaş gemisi olduğunu, 1928 yılında bu sayının 20’ye düştüğünü söylemektedir (6). Oysa Parkinson’un neleri “büyük savaş gemisi” olarak nitelendirdiği belirsizdir. Gerçekten de 1914 verilerine bakıldığında İngiliz Donanmasının çeşitli büyüklüklerde 400’den fazla gemiye sahip olduğu görülmektedir (7). Yine 1928 yılında 20 olarak verilen sayının neleri kapsadığı, örneğin, 1. Dünya Savaşı ile birlikte İngiliz Donanmasına katılan uçak gemilerinin bu sayıya dâhil olup olmadığı ya da 1. Dünya Savaşındaki kayıpların dikkate alınıp alınmadığı belirsizdir.

Parkinson tarafından verilen sayıların tutarlığı ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte, Parkinson’un donanmada yeni teknolojilerin kullanılmaya başlanmasıyla yeni tip görevlere ve çalışanlara ihtiyaç duyulmasını olağan karşıladığını da belirtmek gerekir. Parkinson’un temel itirazı idari personelin ve deniz kuvvetleri karargâhındaki görevli sayısının oransal olarak tersane çalışanlardan ve donanma personelinden daha fazla artmasıdır. Ona göre her yeni ustabaşı için 2 ofis çalışanı göreve başlamaktadır. Bu da aynı işi yapacak fazla sayıda çalışanın görevlendirildiği anlamına gelmektedir (8).

Parkinson’un iddiaları ilk bakışta makul görülmektedir. Ne var ki, “Çok Yoğun, Hep Meşgul” başlıklı yazıda da belirttiğim gibi Parkinson’un bir işin kendisi için ayrılan zaman kadar genişlediğine ilişkin görüşü o işin yalnızca tamamlanması ile ilgilenildiği, işin sonucunda ortaya çıkacak çıktının niteliği ile ilgilenilmediği sürece doğru sayılabilir. Ayrıca bu bakış açısının çalışanların iş yüklerini optimum noktayı aşacak biçimde arttırma riski de bulunmaktadır (9).

Peki başlıktaki soruyu Parkinson’a sorsaydık nasıl bir yanıt alırdık ?

Parkinson’un, söz konusu kitabı 1957 yılında yayınlandıktan sonra 1960’lı yıllarda ofislerde kullanılmaya başlayan fotokopi makinesine ilişkin soruya vereceği yanıtı tahmin etmek zor olması gerek: Nasıl olsa çalışan fazlası var ve bunlar işlerini zamana yayarak yapıyorlar, o nedenle fotokopi çekmek herhangi birinin işi olabilir!

Öncelikle bir işin tamamlanması kadar o işin nasıl ve ne kadar kaynak harcanarak tamamlandığının da önemli olduğunu belirtmek gerekir. Örneğin 1 sayfa fotokopi çekmek için 1 çalışan yeterli gelebileceği gibi 10 çalışan da 1 sayfa fotokopinin çekilmesinde rol oynayabilir. Sonuçta amaç 1 sayfa fotokopi çekmek ise kişi sayısına bağlı kalınmadan o fotokopi çekilerek görev tamamlanmış olacaktır. Dolayısıyla Parkinson iddiasında haklı gibi görünmektedir.

Elbette bir ofisin iş süreçlerine fotokopi makinesi dâhil edileceği zaman fotokopi makinesinin, yedek tonerin ve kâğıdın satın alınması, sarf malzemelerinin depolanması, bunların muhasebeleştirilmesi gibi işlerin de ortaya çıkması gerekmektedir. Oysa Parkinson için yanıt değişmeyecektir: Bu işleri herhangi biri hemencecik yapabilir!

Ancak unutulmaması gereken nokta bütün bu işlerin ister kısa ister uzun olsun belirli bir süreyi gerektirdiği, bunların toplamının bir noktadan sonra artık dakikalarla ölçülemeyeceği, ayrıca her işin herkes tarafından da yapılamayacağıdır. Dolayısıyla 1 sayfa fotokopi çekmek tuşa basmakla sınırlı kalmamakta, o fotokopinin çekilebilmesi için arka planda birçok başka işin yapılması gerekmektedir.

Bu nedenle zamana ilişkin görüşlerinde olduğu gibi çalışan sayısına ilişkin görüşlerinde de Parkinson’un açık bir biçimde nitelik ve nicelik karmaşası yaşadığı, kitabını yazdığı ve gözlem yaptığı dönem düşünüldüğünde kısmen normal karşılansa da, sonuçta denizcilik tarihi uzmanı olarak örgütlerdeki yapıyı ve işleyişi yeterince incelememiş olduğu söylenebilir. Dolayısıyla gözden kaçırdığı en önemli nokta iş yaşamında sürekli değişimlerin yaşandığı, işlerin zaman içerisinde parçalanıp karmaşıklaştığı ayrıca sürekli olarak yeni iş ve görevlerin ortaya çıktığıdır. Böyle bir durumda da ister istemez çalışanların iş yükleri artmaktadır. Ayrıca kariyer basamaklarında ilerlemeyi ve bu nedenle artan görev ve sorumlulukları yalnızca yaşlanma ve buna bağlı olarak enerjinin düşmesi olarak ele alması da ayrı bir tartışma konusudur.

Bu nedenle Parkinson Yasası ilk bakışta makul gibi görünse de üzerinde biraz düşünüldüğünde çelişkili ve sorunlu bir doğaya sahip olduğu söylenebilir. Akademik çalışmalarda da Parkinson Yasası’nın mutlak doğru ya da yanlış olarak nitelendirilmemesi gerektiğine ilişkin tartışmalar yaşanır ve bazı görüşleri doğrulanıp bazıları da yanlışlanırken, ne yazık ki Parkinson Yasası işletme ve yönetim alanlarındaki popüler yayınlarda mutlak doğru olarak kabul edilip geniş bir taraftar kitlesi bulmuş ve hem bu görüşler hem de bu görüşlere dayanan yeni düşünceler hızlıca yayılmaya başlamıştır.

Gerçekten de konu ile ilgili çalışmalar ve popüler yayınlar incelendiğinde Parkinson tarafından ileri sürülen görüşler her ne kadar 1950’li yılların işyerlerinin ve örgütlerinin yıkıcı bir eleştirisi ve parodisi olarak betimlense de söz konusu tespitlerin çağdaş örgütler için halen geçerli olduğu, bu nedenle “zamanının ötesinde” olarak kabul edilmesi gerektiği ve halen ilham verici olduğu ileri sürülmektedir. Bu nedenle de 60 yıldan uzun bir süredir işletme ve yönetim literatüründe ve ilgili popüler yayınlarda sıklıkla atıf verilen bir çalışma olma özelliği göstermektedir (10, 11).

Parkinson Yasasının önemi örgütlerdeki başta verimlilik kaybı gibi olumsuzluklara ışık tutmasıdır. Ancak bu sorunlara ilişkin çözümlemelerinin mutlak olarak doğru kabul edilmesi birçok başka soruna da neden olmaktadır. Özellikle sorunların kaynağını daha çok çalışanlarla ilişkilendirmesi ve örneklendirmesi, sorunların örgüt yapısından kaynaklanan özelliklerinin görünmez hale gelmesine neden olmaktadır.

Neyse ki, akademik çalışmalarda Parkinson Yasası mutlak doğru olarak kabul edilmemektedir. Örneğin Parkinson’un çalışanın yaşının ilerlemesi nedeniyle enerji düşüklüğü ile açıkladığı durum bugün “tükenmişlik” ve “kronik yorgunluk” gibi kavramlarla açıklanmaktadır. Ancak bu kavramlaştırmaların ortaya çıkmasına ve kabul görmeye başlanmasına kadar geçen süreç içerisinde birçok sorunun ve mağduriyetin yaşandığı da bir gerçektir. Her ne kadar akademik çalışmaların popüler çalışmalardan farklı olarak kendini bilimsel temellere ve araştırmalara dayandırmaya çalıştığı söylenebilse de, iş yaşamında akademik çalışmaların mı yoksa popüler yayınlardaki önerilerin mi daha fazla benimsendiği ve dikkate alındığı da ayrı bir tartışma konusudur.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynakça

(1) Omay, U. (2022), “Çok Yoğun, Hep Meşgul”, Satınalma Dergisi, 01 Eylül, Çevrim içi: https://satinalmadergisi.com/cok-yogun-hep-mesgul/

(2) Parkinson, C. N. (1957), Parkinson’s Law and Other Studies in Administration, The Riverside Press, Cambridge, pp. 2.

(3) a.g.e., 2-3.

(4) a.g.e., 2-7.

(5) a.g.e., 7-10.

(6) a.g.e., 7-8.

(7) Simkin, J. (2020), “Royal Navy and the First World War”, Çevrim içi: https://spartacus-educational.com/FWWnavy.htm, 20.09.2022.

(8) Parkinson, a.g.e., 8-9.

(9) Omay, a.g.e.

(10) Gough, L. (2011), C. Northcote Parkinson’s Parkinson’s Law: A Modern-day Interpretation of a Management Classic, Infınite Ideas, Oxford.

(11) Sebestyén, A. (2022), “Parkinson’s Law and an Ironic Rhetoric of Management”. Hungarian Journal of English and American Studies, 28 (1), doi:10.30608/HJEAS/2022/28/1/10.

PAYLAŞIMLAR

Lütfen yorumunuzu girin !
Lütfen adınızı giriniz.

  • Çin'den Ürün Tedariki
  • Küresel Ürün ve Firma Araştırması
  • Ülke / Pazar Analizi ve Raporlaması
  • Akreditif, Gümrük ve Dış Ticaret Danışmanlığı

Dünyaya Açıl

Satınalma Dergisine ABONE OL

Dijital Abonelik ile Satınalma Dergisinin yayınlanmış tüm sayılarına erişebilir, Buyer Network Öğrenme Merkezi'nde eğitim dokümanlarına ulaşabilirsiniz.

SATINALMA DERGİSİ 11 YILLIK ARŞİVİ

Tüm Arşive ve Gelecek 12 Sayıya Dijital Erişim

Buyer Network Öğrenme Merkezi

Kariyerinizi Geliştirecek Uzaktan Eğitim Seçeneklerine Sahip Olun

ŞİRKET ÜYELİK AVANTAJI

10 Yöneticiye Kadar Geniş Takımlar için Şirket Paketini Satın Alın

Satınalma Operasyonları Dijitalleşiyor !

 

 

 

 

 


 

 

 

This will close in 20 seconds