Geleceği Yönetmek

Alım - Satım

Özgür Karabulut
Özgür Karabulut
İstanbul Üniversitesi Lojistik Yönetimi mezunu olan Özgür Karabulut, lojistik, otomotiv, gıda ve içecek sektörlerinde Türkiye\'nin önde gelen gelen şirketlerinde Satınalma ve Lojistik alanlarında 14 yıllık süre içinde farklı sorumlulukları yönetmiş bulunmaktadır. Sasayder bünyesinde Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Komisyonu Yöneticisi olan Karabulut, aynı zamanda ulusal ve uluslararası projelerde kendi uzmanlık dallarında danışmanlık yapmaktadır.

Evet, çok ütopik geliyor değil mi geleceği yönetmek? Holywood eseri bilim kurgu filmlerinde gibi, tüm dünyayı hipnotize edecek bir buluşa sahip olmak ne güzel olurdu değil mi?

Peki, bir öğrenci ya da bir şirket, rakiplerini geride bırakıp, çağa damgasını vuranlar; etrafındakiler günü kurtarmaya çalışırken, geleceği planlayanlar nasıl oluyor da bunu yapabiliyorlar?

Bunu açıklarken Martin Luther King’in bir sözü ile başlamak istiyorum: “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Micheangelo’nun resim yaptığı Beethoven’ın beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürülsün ki gökteki ve yerdeki herkes durup; burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.” Yani, ferdi ya da şirket olarak fark etmeksizin, yaptığımız işi en iyi şekilde yapmalıyız.

Peki, bir şey en iyi şekilde nasıl yapılabilir? Ünlü orkestra şefi Artura Toscanini’nin 80. doğum gününde, oğlu Walter’e babasının en önemli işinin, en büyük başarısının ne olduğu sorulmuştu. Walter şu cevabı verdi: “Babam açısından böyle bir şey düşünülemez. Çünkü herhangi bir anda, ne iş yapıyorsa, o iş babamın hayatının en büyük işidir, ister bir orkestra yönetsin, isterse bir portakal soymuş olsun, yaptığı her şeye o, son derece önem verir ve özenle yapardı.”

Çok önemli bir kısıt ve hatta ön koşul olsa da, kişiler ya da şirketler için geleceği yönetebilmek adına işlerini en iyi şekilde yapmaları da tam olarak yeterli olmuyor. En iyi sonucu alırken, ne kadar emek, sermaye, vakit kullanıyoruz? Peki, rakiplerimiz bu iş için ne kadar kaynak ayırmış durumda? Burada da verimlilik kavramı devreye giriyor -ki çok da derinliklerine girmeden basit bir örnekle geçmek gerekirse: Küçük zannedilen şeyler yan yana geldiği zaman büyük rakamlar ortaya çıkıyor. Dakikada 10 damla su kaçıran musluğun ayda 170 litre su akıtmış olması bunu göstermektedir. Minimum kaynak, minimum israf ve fire ile maksimum netice almak olmalıdır hedef.

Peki, işini en iyi ve en verimli bir şekilde yapmak, geleceğe damga vurmak için yeterli olacak mıdır dersiniz? Yale Üniversitesi mezunları üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, cevap ne yazık ki “Hayır”.

Bahsi geçen araştırmaya göre, mezunlarla görüşülmüş ve onlardan açık ve belirli hedeflere sahiplerse bunlara nasıl ulaşacaklarına ilişkin planlarını yazmaları istenmiştir. Mezunlardan sadece %3’ünün böyle yazılı amaçlara sahip olduğu görülmüştür. Yirmi yıl sonra, yani 1973’te araştırmacılar 1953’te görüşme yaptıkları kişilere tekrar gitmişler, diğer konular bir tarafa, daha önce yazılı amaçlara sahip olan %3’lük kesimin finansal açıdan; geri kalan %97’nin toplamından daha iyi durumda olduklarını görmüşlerdir. Bu sadece kişilerin finansal gelişmelerini göstermektedir. Araştırmacılar, ölçümü zor olan; mutluluk, neşeli, huzurlu olma gibi sübjektif durumlarda da %3’lük kesimin diğerlerinden çok daha iyi olduklarını belirlemişlerdir.

Eminim ki, bizler kadar, yarış halinde olduğumuz tüm kişi ve şirketler de tüm bu bahsettiğim şeylerin farkında ve hatta bu ve benzeri konularda sürekli kişisel gelişim eğitimleri de alarak çalışmalarına devam ediyorlar. Ve ne yazık ki, geleceği yönetebilmek adına sadece birkaç adım atabildiler; hatta bir kaçı, tempoya ayak uyduramadığı için geride kaldı bile…

Kendimizi nehrin akışına bırakarak sonuçları izlemek yerine, geleceği yönetmenin sihirli formülünü açıklıyorum: “Müşterinin kendisinin bile farkında olmadığı ihtiyaçlarını tespit edilip; etkisinde kalacağı ürünleri sunmak.” Bu da, yaratıcılığı kullanarak, fırsatları değerlendirerek, açıkları doldurarak yapılabiliyor.

Fırsatları değerlendirme konusunda en ilginç örneklerden biri de George De Mestral’dir. Adından çok fazla insan haberdar değildir ama hepimiz onun bulduğu ürünü biliriz. Mestral, bir gün köpeğiyle birlikte dışarıda yürüyorken, hayvanın kürküne bazı otların yapışmış olduğunu gördü. Aslında o hepimizin hayatımız boyunca karşılaştığı ve yanımızdan geçip gitmesine izin verdiği fırsatlardan biriyle karşılaşmıştı. İki seçeneği vardı. Tüylerin o kısmını kesip atarak köpeğe söylenmek ve aynı şeyi bir daha yapmamasını ummak. Ya da tüyleri inceleyip kürke yapışma konusunda nasıl etkili olduğunu görmek! George ikinci yolu seçti. Otları mikroskop altında inceledi ve Velcro’yu (ayakkabılarda kullanılan cırtlı bantları) icat etti.

Son yıllarda yaşadığımız değişimleri gözümüzün önüne bir getirelim. İki ya da üç yıl öncesinde nerede ne yaptığımızı, hangi işlerle ve müşterilerle nasıl ilgilendiğimizi hatırlayalım. O günlerden bugüne hangi değişim deneyimlerini yaşadığımızı düşünelim. Çok büyük bir olasılıkla şirketimiz küçülme, büyüme, birleşme, satınalma, tasfiye, yeniden yapılanma gibi önemli bir değişim geçirdi. Yönetim kadrolarında değişiklikler oldu. Kurum kültürünü etkileyecek yeni politikalar, değerler ve beklentiler oluştu. Şirketimizde yeni birimler kuruldu, yeni elemanlar işe alındı veya yeni müşteriler bulundu. Ürünlerde, hizmetlerde ve kullanılan tekniklerde köklü değişiklikler yapıldı.

Bugün, çoğumuz, yeni iş arkadaşlarıyla, farklı teknolojiler kullanarak, yeni müşterilerimiz için farklı ürün ve hizmetler üretiyoruz ve iki yıl öncesinde sahip olmadığımız bilgi ve beceriler kullanıyoruz.

Bu listedeki değişikliklerden en azından bir kaçını yaşamamış bir kişiyi çevremizde görmemiz sözkonusu değil. Ayrıca, bu değişimlerin bittiğini ve en azından bir süre için bu tür değişimleri yaşamayacağımızı söylememiz de olası değil.

Geleceği yönetmek adına yapmamız gereken, ürünümüzü, hizmetimizi nasıl farklılaştırabileceğimizi, nasıl değiştireceğimizi, yenileyebileceğimizi düşünmek olacaktır.

Evet, aklından hala tüm dünyayı hipnotize edecek bir buluşa sahip olmayı geçirenler de vardır eminim ama değişimi yönetmek, yenilikçi, farklı ve hatta radikal ürün ve hizmetler sunmak geleceği yönetmek için bence en önemli parametrelerdir.

Bunun için de; insanları, gecikmeden harekete geçmeleri, yeni yönde ve yeni beceriye doğru adım atmaları için cesaretlendirmek gerekiyor. Sadece çok çalışmak, uzun saatlerce mesailere kalmak yerine “Meraklı olmak ve yeni, özel, farklı işlerin geliştirilmesi” de övgüye layık olmalı, özendirilmeli; teşvik edilmeli. Yani, “Yine neyin peşindesin? Başımıza icat çıkartma!” tavrından, Mor inekleri destekleme modeline geçmeli hem aileler, hem okullar, hem de yönetici profesyoneller… Burada liderlerimize de önemli görevler düşüyor. Lider, ilk adımı atan kişi olmalı, rol modeli olarak cesaretini sergilemelidir.

Değişim ile kazanılacaklar ve kaybedilecekler, lider yöneticinin değişim mesajını nasıl verdiğine ve fırsatları göstererek çalışanlarını değişime nasıl özendirdiğine bağlı olarak değişecektir. Sürekli değişimlerin çağı olan 21. Yüzyılda, Eğitim, Sağlık, Spor, Ticaret, Kamu vb. alanlarda yöneticilerin bu konuda üstün yetkinlikler geliştirmesi de kaçınılmaz olmuştur.

PAYLAŞIMLAR

Lütfen yorumunuzu girin !
Lütfen adınızı giriniz.

  • Çin'den Ürün Tedariki
  • Küresel Ürün ve Firma Araştırması
  • Ülke / Pazar Analizi ve Raporlaması
  • Akreditif, Gümrük ve Dış Ticaret Danışmanlığı

Dünyaya Açıl

Satınalma Dergisine ABONE OL

Dijital Abonelik ile Satınalma Dergisinin yayınlanmış tüm sayılarına erişebilir, Buyer Network Öğrenme Merkezi'nde eğitim dokümanlarına ulaşabilirsiniz.

SATINALMA DERGİSİ 11 YILLIK ARŞİVİ

Tüm Arşive ve Gelecek 12 Sayıya Dijital Erişim

Buyer Network Öğrenme Merkezi

Kariyerinizi Geliştirecek Uzaktan Eğitim Seçeneklerine Sahip Olun

ŞİRKET ÜYELİK AVANTAJI

10 Yöneticiye Kadar Geniş Takımlar için Şirket Paketini Satın Alın

Satınalma Operasyonları Dijitalleşiyor !

 

 

 

 

 


 

 

 

This will close in 20 seconds