Fabrikalarda Ortak Teknik Dil

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Fabrikalarda Ortak Teknik Dil

Beni Bir Tek Sen Anladın, Sen de Yanlış Anladın

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Fabrikalarda Ortak Teknik DilFabrikalarda gördüğüm önemli bir eksiklik var. Aynı dili konuşamamak. Mühendisler, satış elemanları, satın alma uzmanları, idareciler, proje çizimcilerimiz ve ustalarımız arasında kopukluklar ve yanlış anlaşılmalar yaşanmakta. Malzeme, alet, makine isimleri her birimde farklı olarak dillendirilmekte. Kurum olarak ortak ve her yerde geçerliliği olan ortak bir teknik dile geçmemiz şart. Artık halk ağzı dilini, işaretle anlatmayı, alet ve malzemeleri bir şeylere benzetmeyi bırakmalıyız.

Ustalarımdan, proje ofisinden, mühendis arkadaşlarımdan veya yöneticilerimden bana satın alma talepleri geliyor. Talepler sırasında malzeme isimleri farklı telaffuz ediliyor. Aynı malzemeye ustam başka, mühendis arkadaşım başka isim vermiş. Bazen her iki isimlendirmenin de yanlış olduğunu fark ediyorum. Teknik terimler, uluslararası normlar bilinmiyor. Zaman zaman tam olarak ne istendiğini anlamakta zorlanıyorum. Yanlış malzeme aldığım bile oluyor. Tedarikçilerimden de malzemelere yanlış isim verenleri görüyorum.

Bilinmeyenler ve yanlış ifade edilen terimler arasında temel matematik bilgi eksikliği ön plana çıkıyor. Ustalarımızdan metre, kumpas gibi ölçüm aletlerini iyi kullanmayı bilmeyen ve basit hesaplamaları yapamayanlar var. Ölçü birimleri, uzunluklar, alan, hacim ve ağırlık hesaplamaları gibi.  Temel fizik bilgileri de bilinmeyenler ve yanlış ifade edilenler arasında; hareket, kuvvet, verim, sürtünme, basınç, mukavemet, sertlik, metrik ölçü birimi gibi….

En önemli hususlardan biri de proje ve teknik resim okuyamama. Geometri bilgisi eksikliği, çizgi çeşitleri, kesit, tarama, kaynak noktaları, tolerans, semboller gibi temel şekil ve resimler eksik okunuyor ve anlatılamıyor.

Malzemelerin isimleri ve özellikleri de bilinmeyenler arasında. Çelik sınıfları, türleri, sac, boru, profil, dişli, u demirleri, köşebent, lama gibi temel malzemeler ve soğuk-sıcak çekilmiş çelik, paslanmaz çeliklerin çeşitleri ve özellikleri pek bilinmiyor veya doğru ifade edilemiyor.

Makine elemanlarının isimleri ise oldukça değişik şekillerde seslendirilebiliyor. Vida, cıvata, somun, pul, kamalar, pimler, havşalar, yaylar, yataklar, rulmanlar, kayışlar, kasnaklar, yağlamalar yeterince tanınmıyor ve bilinmiyor.

Makine Elemanları

Hidrolik, pnömatik, elektrik, devre diyagramları çözülemiyor. Torna, freze, makas, pres, testere, diş açma, cnc plazma ve lazer kesim makinalarının nasıl kullanılacağı ve tam olarak ne işe yaradığı ve neler yapabildiği tam olarak bilinmiyor. Bu da makineleri verimsiz kullanmaya yol açıyor.

Torna ve freze tezgahında çalışan ustalarımız kullandıkları matkap, freze uçlarının ve elmas uçların isimlerini hatırlamakta zorlanıyorlar. Kullandıkları makinaların tam olarak ne işler yapabildiğinin farkında değiller. Sadece kendi öğrendikleri ile yetiniyorlar.

Metal Ve Makine Tabloları El KitabıFabrikalarımızda mutlaka bir kütüphanemiz bulunmalı. Kütüphanede faydalı olabilecek teknik kitaplar, tedarikçilerin sattıkları malzemelerle ilgili hazırladıkları ürün seçim katalogları yer alabilir. Diyagram ve afişler kütüphane duvarlarına asılabilir. Bazı cep kitapçıkları hazırlanıp personelimize dağıtılabilir. Eğitim toplantıları yapıp malzemeler hakkında ortak bil geliştirme yoluna gidebiliriz. Dışarıdan danışmanlar ve teknik elemanları çağırıp ders alabiliriz. Özelikle tedarikçilerimizden mühendislik destek hizmeti alabilir veya eğitim vermelerini talep edebiliriz.

Bu konuda çok faydalı olacağını umduğum bir kitabı da ustalarıma, makine teknik ressamlarına ve mühendis arkadaşlarıma tavsiye edebilirim.

Cavit SOY

 

Kamuda Tasarruf Paketi ve Baz Etkisi Sektör Büyümesini Sınırlandıracaktır

Satınalma Eğitimleri Kamuda Tasarruf Paketi Ve Baz Etkisi

Satınalma Eğitimleri Kamuda Tasarruf Paketi Ve Baz EtkisiTÜİK’in açıkladığı 2024 yılı ilk çeyrek büyüme rakamlarını değerlendiren Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı M. Erdal Eren, “Deprem bölgesinin yeniden imarı için gerçekleştirilen çalışmaların etkisi ile sektörümüz ülkemiz büyümesinin yaklaşık iki katı bir oranda büyümüştür. Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’nin etkisi ile kamu projelerinin yavaşlatılması sektörümüzdeki büyümeyi sınırlandıracaktır. Durdurulan veya yavaşlatılan projeler için tasfiye hakkı verilmesi sektörümüz için elzemdir” dedi.

İnşaat sektörünün çatı kuruluşu olan Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı M. Erdal Eren, Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı 2024 yılı ilk çeyrek büyüme rakamlarını yazılı bir açıklama ile değerlendirdi:

“Ülkemiz ekonomisinin tüm küresel sorunlara ve jeopolitik risklere rağmen yılın ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 5,7 büyümesi iş dünyası için sevindiricidir. Ülkemizde istihdama en büyük katkıyı veren ve 200’ün üzerinde alt sektöre talep yaratarak ekonomide lokomotif görevi üstlenen inşaat sektörü de aynı dönemde yüzde 11,1 oranda büyümüştür. Deprem bölgesinin yeniden imarı için gerçekleştirilen çalışmaların etkisi ile sektörümüz, ülkemiz büyümesinin yaklaşık iki katı bir oranda büyümüştür. Gelecek dönemde de deprem bölgesinin yeniden imarı çalışmaları hız kesmeden devam edecektir. Buna karşın bölgedeki çalışmaların bir önceki yılın ikinci çeyreğinde başladığı düşünüldüğünde, baz etkisiyle sektörümüzün büyümesine bu denli büyük katkı sağlamayacaktır. Bununla beraber, Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi’nin etkisi ile kamu projelerinin yavaşlatılması sektörümüzdeki büyümeyi sınırlandıracaktır. Durdurulan veya yavaşlatılan projeler için tasfiye hakkı verilmesi sektörümüz için elzemdir.”

ÇEVKO Vakfı: Tüketim Sonrası Atıklarımızı Kaynağında Ayrı Toplayarak Değerlendirecek Önlemleri Bir An Önce Almalıyız !

Satınalma Eğitimleri çevko Vakfı Tüketim Sonrası Atıklarımızı Kaynağında Ayrı Toplayarak Değerlendirecek önlemleri Bir An önce Almalıyız !

Satınalma Eğitimleri çevko Vakfı Tüketim Sonrası Atıklarımızı Kaynağında Ayrı Toplayarak Değerlendirecek önlemleri Bir An önce Almalıyız !Uzman sanayi inisiyatifi ve etkin sivil toplum kuruluşu kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ÇEVKO Vakfı’nın Genel Sekreteri Mete İmer, Dünya Çevre Günü’nde Türkiye’deki değerlendirilebilir atıklar, atık ithalatı, geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik odaklı çalışmalar hakkında değerlendirmelerde bulundu.

 Çevre sürdürülebilirliğinde gönüllü sanayi inisiyatifi ve geniş kitlelere dokunan sivil toplum kimliklerini bünyesinde bir araya getiren ve özellikle son yıllarda “iklim krizi ile savaşım” ve “döngüsel ekonomiye geçiş” konularına odaklanan ÇEVKO Vakfı’nın Genel Sekreteri Mete İmer, Dünya Çevre Günü’nde Türkiye’deki değerlendirilebilir atıklar, atık ithalatı, geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik odaklı çalışmalar hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Evsel tüketim sonrası ortaya çıkan atıkları kaynağında ayrı toplayarak değerlendirecek önlemlerin bir an önce alınması gerekliliğine vurgu yapan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, geri dönüştürülebilir atıkların sanayinin hammadde gereksinimi haline gelmiş olduğunu söyledi ve atık ithalatını en aza indirmenin yolunun, atıkların etkin bir şekilde toplanıp değerlendirilmesinden geçtiğinin altını çizdi.

Mete İmer, Dünya genelinde kullanılan ve ülkemizde de 3-4 yıl öncesine dek uygulanıp, sonrasında terk edilen Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu’nun (GÜS) atıkların kaynağında toplanması için finansal bir model olarak kullanılabilecek verimli bir yöntem olduğunu ifade etti. ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, Vakfın 2022 yılında oluşturduğu Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Çalışma Grubu’yla GÜS modelinin yeniden uygulamaya konulması için pilot projeler ve çalışmalar gerçekleştirdiğini de sözlerine ekledi.

Sürdürülebilirlik kavramının küresel değer zincirlerinde giderek artan önemi ve dünya genelinde tüketicilerin artan hassasiyetiyle günümüzde birçok şirketin üretim süreçlerinde, ürünlerinde ve ambalajlarında sürdürülebilir nitelikleri ön plana çıkardığına da değinen ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, Türkiye’de bir ilk olan ÇEVKO Vakfı ve Yıldız Teknik Üniversitesi ortaklığında kurulan Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM’ın, şirketlere sürdürülebilirlik taahhüt ve iddialarını bilimsel verilerle destekleme olanağı sunduğunu da belirtti.

 Türkiye Atık İstatistikleri

ÇEVKO Vakfı’nın ülkemizde kurucusu olduğu geri dönüşüm sistemlerinin bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemi gittikçe artan, geniş kapsamlı bir alan olduğunu ifade eden Mete İmer, “Türkiye’de geri dönüşümün durumunu anlayabilmek için öncelikle atık istatistiklerine bakmak gerekir. Ancak ne yazık ki ülkemizde önemli miktarda kayıt dışı faaliyet bulunmasına ek olarak bu konuda düzenli, güncel, doğru, ayrıntılı verilerin toplanması, analiz edilmesi ve yayımlanmasında da sıkıntılar bulunmaktadır.   ” dedi.

TUİK tarafından Kasım 2023’te yayımlanan 2022 yılına ait atık istatistiklerine göre, araştırma kapsamındaki imalat sanayi işyerleri, maden işletmeleri, termik santraller, organize sanayi bölgeleri (OSB) ve hane halklarında 2022 yılında 29,4 milyon tonu tehlikeli olmak üzere toplam 109,2 milyon ton atık oluştuğunu belirten Mete İmer, “79,9 milyon ton tehlikesiz atığın 22,5 milyon tonu imalat sanayi, 27,8 milyon tonu termik santraller, 2,5 milyon tonu maden işletmeleri, 0,2 milyon tonu OSB’ler ve 26,8 milyon tonu hane halkı kaynaklı.  Raporda hane halkından kaynaklı atık miktarının ‘Belediye Atık İstatistikleri Anketi sonuçları kullanılarak tahmin yöntemiyle hesaplandığı’ belirtiliyor. Rapor verilerine göre sanayi işletmeleri ve hane halkından çıkan yaklaşık 50 milyon ton tehlikesiz atığın geri kazanılabilecek nitelikte olduğu öne sürülebilir” şeklinde konuştu.

Belediyelerce Toplanan Atıkların Ne Kadarı Geri Dönüştürülüyor?

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “TUİK verilerine göre, toplam 1.391 belediyenin 1.389’unda atık hizmeti veriliyor ve 2022 yılında belediyelerce 30,3 milyon ton atık toplanmış durumda. Bu atıkların yüzde 85,9’u atık işleme tesislerine, yüzde 13,5’i belediye çöplüklerine gönderilirken, yüzde 0,6’sının ise açıkta yakılarak, gömülerek, dereye veya araziye dökülerek bertaraf edildiği belirtiliyor. Öte yandan, atık işleme tesisleri hem atıkların gömülerek bertaraf edildiği düzenli depolama tesislerini hem de geri dönüşüm tesislerini kapsadığı için, belediyelerce büyük çoğunluğu hane halkından olmak üzere toplanan atıkların ne kadarının geri dönüştürüldüğünü anlamak mümkün değil. Ancak gözlemlerimize, deneyimlerimize, yetkililerle konuşmalarımıza göre bu atıkların çok büyük kısmının düzenli depolama sahalarında gömüldüğünü söyleyebiliriz.”

Türkiye, Geri Dönüşüm Kapasitesini İthal Ettiği Atıkları İşleyerek Kullanırken, Tüketim Sonrası Değerlendirilebilir Atıklarını Bertaraf Ediyor 

Mete İmer, TUİK raporunun atık işleme tesislerinin durumu ile ilgili kısmında, 2022’de atık işleme tesislerinde, ithal atıklar da dahil olmak üzere 133,2 milyon ton atığın işlendiği bilgisinin yer aldığını belirterek, “Raporda, Atık Bertaraf ve Geri Kazanım Tesisleri Anketi kapsamında nihai atık bertaraf ve geri kazanım verilerini elde etmek amaçlandığından atık toplama, ayrıştırma, ara depolama gibi ön-işlem tesislerinin kapsam dışı tutulduğu; verilerin ithal atıkları da kapsadığı belirtiliyor. Atık bertaraf ve geri kazanım tesislerinde işlenen 133,2 milyon ton atığın 81,4 milyon tonunun gömülerek veya yakılarak bertaraf edildiği; 51,7 milyon tonunun ise geri kazanıldığı bilgisi yer alıyor. 51,7 milyon tonun 3,2 milyon tonunun yakma tesislerinde yakılarak enerji geri kazanımı gerçekleştirildiği; 120 bin tonunun kompost olarak geri kazanıldığı; 48,5 milyon tonunun da metal, plastik, kâğıt, mineral, vb. olarak geri dönüştürüldüğü kaydediliyor. Bu 48,5 milyon tonun geri dönüştürüldüğü tesis sayısı 2.866’dır” şeklinde konuştu.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, 2022 yılına ait TUİK Atık İstatistikleri Raporu verilerini, şu sözlerle yorumladı: “Türkiye’de yaklaşık 50 milyon ton geri kazanılabilir tehlikesiz atık, imalat sanayi, OSB’ler ve hane halkından toplanmakta; hane halkından belediyeler vasıtasıyla toplanan yaklaşık 26 milyon ton tehlikesiz değerlendirilebilir atık düzenli depolama tesislerinde bertaraf edilirken 2.866 geri dönüşüm tesisinde 48,5 milyon ton metal, plastik, kağıt, vb. değerlendirilebilir atık geri dönüştürülmektedir.  Türkiye’deki bu tesislerde geri dönüştürülen atıkların, en iyi olasılıkla, yarıya yakını Türkiye’deki imalat sanayinden temin edilirken, yarıdan fazlasının yani 24-25 milyon tondan fazlasının ithal edildiği düşünülebilir.  Geri dönüştürülen atıkların önemli bir kısmının da ihraç edildiği tahmin edilmektedir. Sonuç olarak, ciddi bir geri dönüşüm kapasitesine sahip olan Türkiye, bu kapasitesinin büyük bölümünü ithal ettiği atıkları işleyerek kullanırken, değerlendirilebilir atıkların büyük bölümünü bertaraf etmekte, yani toprağa gömmektedir. Sorun, kendi atıklarımızı ayrı toplayıp değerlendirememe sorunudur.   Atık ithalatında yaşanacak daralma, bu nedenle, geri dönüşüm kapasitesini atıl hale getirebilir.  2023 ve 2024 yıllarının da benzer şekilde geçeceğini düşünüyor; özellikle hane halkından tüketim sonrası ortaya çıkan kendi atıklarımızı kaynağında ayrı toplayarak değerlendirecek önlemleri bir an önce almak gerektiği hususunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.”

Ülkemizdeki Geri Dönüşüm Kapasitesini Atık İthalatını En Aza İndirecek Şekilde Kullanabiliriz 

Mete İmer, atık ithalatı konusunda da şunları ifade etti: “2013 yılından itibaren getirilen kısıtlamalar ve denetimler nedeniyle AB’nin Çin ve Uzak Doğuyla değerlendirilebilir atık ticaretinin azalması sonrasında, Türkiye’nin geri dönüşüm sektörünün öneminin ve AB ile ticaret hacminin giderek arttığını düşünüyorum.  Günümüzde özellikle Türkiye’den son derece rekabetçi bir ortamda giden değerlendirilebilir plastik atıkların Avrupa’daki geri dönüşümcüleri kara kara düşündürdüğünü bizzat dinledim. Ancak Avrupa Birliği’nin döngüsel ekonomi kapsamında Yeşil Mutabakat, Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü de dahil olmak üzere bir dizi yasal düzenlemeyi yürürlüğe sokmakta olduğunu, AB’de çıkan değerlendirilebilir atıkların AB içinde geri dönüştürülmesi için önlemlerin konuşulduğunu, AB’nin ihraç veya ithal ettiği değerlendirilebilir atıklarla ilgili süreçlerde kalite, iş ve çevre güvenliği, yasalara uygunluk, insan hakları gibi sürdürülebilirlik ilkelerine uyumu öne çıkarmakta olduğunu izliyoruz.  AB ile ticaretimizi sürdürebilmek için bizim de benzer süreçlerimizi bu ilkelere göre gözden geçirmemizde yarar var. Büyük nüfusa sahip ülkemizde, sanayinin hammadde gereksinimi haline gelen geri dönüştürülebilir atıklarımızı toplayıp değerlendirebildiğimiz takdirde ülkemizdeki geri dönüşüm kapasitesini atık ithalatını en aza indirecek şekilde kullanabiliriz.”

Ülkemizde Bir Süre Uygulanıp Sonradan Terk Edilen GÜS, Geri Dönüşüm için Verimli Bir Finansman Modelidir 

Geri dönüşüm sürecini, tüketicilerce kaynağında ayrı biriktirilen atıkların belediyelerin sorumluluğunda kaynağında ayrı toplanması, lisanslı geri dönüşüm tesislerinde geri dönüştürülmesi ve alanında disiplinli çalışma geçmişine ve nitelikli insan kaynağına sahip geri kazanım örgütlerince koordinasyonu olarak özetleyen Mete İmer, “Bu konuda farkındalığın arttırılması ve belediyelerin kaynağında ayrı toplama uygulamalarının sürekliliğini sağlaması büyük önem taşıyor. Elbette üreticinin sorumluluğu da var ve önde gelen ambalajlı ürün üreticileri, bu sorumluluğu ciddiyetle sahiplenmekteler.  Özellikle hane halklarından çıkan tüketim sonrası ambalaj atıklarının kaynağında ayrı toplanması, geri dönüştürülmesi konusunda dünyanın geliştirmiş olduğu finansal ve yönetsel çözümlerden birisi, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) sistemidir.  GÜS, üreticinin ürünle ilgili sorumluluğunu, tüketim sonrası evreye genişlettiği bir çevre politikasıdır” dedi.

Atıklar bundan 30 yıl öncesine dek bertaraf edilmesi gereken malzemeler olarak görülürken, geri dönüşüm konusunun günümüzde, çok daha farklı bir boyuta geldiğini vurgulayan Mete İmer, bu alanda özellikle AB Döngüsel Ekonomi Paketi’nde hammaddelerin temininden üretim süreçlerine, atık yönetim süreçlerinden atık olmaktan çıkma, dayanıklılık ve onarılabilirlik gibi farklı kriterlere, Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu ilkelerinden mali teşviklere kadar çok çeşitli konular yer aldığını ifade etti.

Mete İmer, geri dönüşüm süreçlerinin olmazsa olmazı olan atık yönetimi, sorumlu üretim ve sorumlu tüketim konularının odağında yer alan GÜS modeli hakkında şunları söyledi: “Değerlendirilebilir atıkların kaynağında ayrı toplanması ve geri dönüştürülmesi ile ilgili altyapının ülkemizde kurulması ve işletilmesi en önemli konudur.  Dünya genelinde kullanılan ve döngüsel ekonomiyle önemi çok daha fazla artan Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) modeli, ülkemizde de 3-4 yıl öncesine dek uygulandı, ancak sonrasında terk edildi.  2020 yılından itibaren ambalaj ve diğer atıklar için ekonomik işletmeler Hazine ve Maliye Bakanlığı’na GEKAP ödüyorlar.   Oysa GÜS, doğası gereği bir vergi değildir.  Günümüzde belediyelerin tüketim sonrası değerlendirilebilir atıkları kaynağında ayrı toplama uygulamalarında kopukluklar yaşanabiliyor. GÜS modelinin, ülkemizde finansal bir model olarak atıkların kaynağında toplanması için kullanılabilecek verimli bir yöntem olduğunun altını özellikle çizmek gerekir.   Elbette bu çözüm, denetim, yaptırım, teşvik ve farkındalık çalışmalarıyla desteklenmelidir.   Ülkemizde 15 yıl başarıyla uygulanıp sonra terk edilen GÜS modelinin yeniden uygulamaya konulması için 2022 yılında oluşturduğumuz Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Çalışma Grubu’muzla pilot projeler ve çalışmalar gerçekleştiriyoruz.”

Geri Dönüşüm Alanında Doğru Kararlar İçin Süreç Yönetimini, Sürdürülebilirlik İlkelerini, Bilimsel ve Teknolojik Gelişmeleri Esas Almalıyız

Çevresel sürdürülebilirlik ajandasının en önemli iki konusunun, son yılllarda ÇEVKO Vakfı’nın ülkemizde fikirsel önderlik üstlendiği döngüsel ekonomiye geçiş ve iklim kriziyle savaşımın daha etkin bir şekilde yürütülmesi gerekliliği olduğunu ifade eden Mete İmer, döngüsel ekonomiye geçişte, ürünlerin en az atık oluşacak şekilde üretilmesi, dayanıklılığının arttırılması, onarılabilmesi, tekrar kullanılması ve geri dönüştürülmesi ile kaynak israfının önlenmesinin temel hedef olduğunu vurguladı.

Dünyada her konuda olduğu gibi geri dönüşüm sektöründe de önemli gelişmelerin ve inovasyonların gerçekleştiğini belirten Mete İmer, “Değerlendirilebilir atıkların mekanik olarak ayrılmasıyla ilgili yüksek teknoloji kullanan otomatik ayırma sistemi yatırımları ülkemiz için de önemli.  Plastik atıkların geri dönüşümünde kimyasal geri dönüşüm tesislerinin önemi artmakta.  Bu konuda ülkemizde de önemli yatırımlar olduğunu biliyoruz. Dünyada ambalaj, elektrikli ve elektronik alet, akü ve pil, madeni yağ, bitkisel yağ, araç lastiği, tekstil atıklarının geri dönüşümü ile ilgili başarılı çalışmalar bulunmakta, bu sektörlere atık üreten diğer sektörler de zamanla eklenmektedir.  Geri dönüşüm konusunda yapılan yanlışlar ya bilgi eksikliğinden ya da önyargılardan kaynaklanmaktadır.  Doğru kararlar için süreç yönetimini, sürdürülebilirlik ilkelerini, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri esas almalıyız” dedi.

Sürdürülebilirlik İddialarında Yeşil Aklamaya Dikkat!

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Küresel değer zincirlerinde giderek önem kazanan ‘sürdürülebilirlik’ kavramı, dünya genelinde tüketicilerin de artan hassasiyetiyle birçok şirketin iş ve üretim süreçlerinde köklü değişiklikleri beraberinde getirmiştir.  Günümüzde birçok şirket, sadece sürdürülebilirlik taahhütlerinin bir gereği olarak değil, aynı zamanda küresel ticaretin de bir gereksinimi olarak üretim süreçlerinde, ürünlerinde ve ambalajlarında sürdürülebilir nitelikleri ön plana çıkarmaktadır. Hatta bu konuda gerçekle bağdaşmayan iddialar, dünya literatürüne ‘yeşil aklama’ olarak girmiştir ve bu konu giderek önem kazanmaktadır.”

ÇEVKO Vakfı GETAM’la Ülkemizde Bir İlke İmza Attı

ÇEVKO Vakfı ve Yıldız Teknik Üniversitesi ortaklığında, Türkiye’de bir ilk olarak kurulan Geri Kazanım Test ve Araştırma Merkezi GETAM’ın, şirketlere sürdürülebilirlik taahhüt ve iddialarını bilimsel verilerle destekleme olanağı sunduğunu belirten Mete İmer, “Dünya genelinde özellikle plastik konusunda, belirlenen hedefler sonucunda ve sürdürülebilirlik kaygısıyla, geri dönüştürülebilirlik, ürün içindeki geri dönüştürülmüş malzeme miktarının belirlenmesi, biyobozunurluk gibi yeni test ve analizlere gereksinim duyulmaya başladı.  GETAM’ın ülkemizde geri dönüşüm alanındaki araştırma-geliştirme çalışmaları, akademik bilgi birikiminin sağlanması ve sanayinin gereksinimlerinin karşılanması bakımından yenilikçi, çevre ile daha dost ürünlerin geliştirilmesine katkı sağlayacağını öngörüyoruz” dedi.

Şişecam 2024’ün İlk Çeyreğinde 4,3 Milyar TL Yatırım Gerçekleştirdi

Satınalma Eğitimleri şişecam 2024’ün İlk çeyreğinde 4,3 Milyar Tl Yatırım Gerçekleştirdi

Satınalma Eğitimleri şişecam 2024’ün İlk çeyreğinde 4,3 Milyar Tl Yatırım GerçekleştirdiŞişecam’ın Net Satışları Yılın İlk 3 Ayında 41 Milyar TL Seviyesine Ulaştı

Dört kıtada 14 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri, 150 ülkeyi aşan satışlarıyla küresel büyümesini ve gelişimini sürdüren Şişecam’ın konsolide net satışları 2024 yılının ilk 3 ayında 41 milyar TL seviyesine ulaştı. Şişecam’ın bu dönemde toplam satışları içerisindeki uluslararası satışlarının payı yüzde 61 seviyesinde gerçekleşirken, toplam yatırımları 4,3 milyar TL (136 milyon dolar), ihracatı ise 262 milyon dolar oldu.

Şişecam 2024’ün ilk 3 aylık dönemine ilişkin finansal sonuçlarını açıkladı. Şişecam’ın bu dönemdeki konsolide net satışları 41 milyar TL (1,3 milyar dolar) seviyesine ulaşırken, Türkiye’den yapılan ihracatla Türkiye dışı üretimlerden yapılan satışların toplamını ifade eden uluslararası satışların konsolide satışlar içindeki payı ise yüzde 61 seviyesinde gerçekleşti. İlk 3 ayda Şişecam’ın toplam yatırımları 4,3 milyar TL (136 milyon dolar), ihracatı ise 262 milyon dolar oldu. Bu dönemde 1,3 milyon ton cam üreten şirket, 1,2 milyon ton soda külü ve 0,87 milyon ton endüstriyel hammadde üretimi gerçekleştirdi.

3 Kaplamalı Cam Hattına 114 milyon dolar yatırım

Şişecam, 2024 yılına Türkiye, İtalya ve Bulgaristan’da toplam kapasitesi 20 milyon metrekareye yaklaşan üç yeni kaplamalı cam hattı yatırımı kararıyla girdi. Şişecam’ın Tarsus’ta inşaatı devam eden düz cam tesisi ile Kuzey İtalya ve Bulgaristan’daki düz cam tesislerini içeren yatırımları kapsamında şirket; düz cam sektöründe artan kaplamalı cam ihtiyacını karşılamayı, geliştirilmiş operasyonel verimlilik ve genişletilmiş ürün yelpazesiyle rekabet gücünü sürdürmeyi ve üretim hacmindeki katma değerli ürün payını artırarak tüm paydaşlarına artı değer yaratmayı amaçlıyor. Yeni kaplamalı hatların 114 milyon dolar yatırımla hayata geçmesiyle Şişecam’ın cam kaplama hatlarının sayısı dünya genelinde yediye ulaşacak. Bu yatırımların sonucunda ise kaplamalı cam kapasitesi yaklaşık iki kat büyüyerek 42 milyon metrekareyi bulacak.

Eskişehir dünyanın en büyük cam üretim noktası oldu

Eskişehir’de hayata geçirdiği yeni cam ambalaj fırını ve soğuk tamirini tamamladığı cam ev eşyası fırınını yılın ilk çeyreğinde ateşleyen Şişecam, bu yatırımlarla tek yerleşkede dünyanın en büyük entegre cam üretim kompleksine sahip oldu. Ateşlenen cam ev eşyası fırını ile elde edilen ek kapasite, Şişecam’ı bu alanda dünya liderliğine taşıdı. Şişecam Eskişehir Cam Ambalaj Fabrikası ise yeni yatırım sonucunda tek yerleşkede 5 fırın ve 24 hatla dünyanın en büyük kapasiteli cam ambalaj üretim tesisi haline geldi.

Şişecam, Mısır’da ortağı olduğu Saint Gobain Egypt SAE şirketinin ikinci düz cam hattı yatırımının gerçekleştirilmesi amacıyla yeni şirket kuruluş işlemlerini tamamladı. Şişecam ayrıca Mersin Soda Külü tesisinde, 175 bin ton/yıl ağır soda külü kapasite artışı yatırımının gerçekleştirilmesi kararını aldı. İşletme sermayesi dahil yatırım bedeli yaklaşık 125,3 milyon dolar olarak öngörülen yatırımın 2026 yılı içerisinde devreye alınması hedefleniyor.

Şişecam’a global ölçekte duyulan güven Eurobond ihracına gelen taleple teyit edildi. Şişecam, uluslararası fon ve finans kuruluşlarına 5 yıl vadeli 500 milyon dolar ve 8 yıl vadeli 600 milyon dolar nominal değerli olmak üzere toplam 1,1 milyar dolarlık Eurobond ihraçları gerçekleştirdi. Şişecam’ın İngiltere’deki iştiraki Sisecam UK PLC üzerinden yurt dışındaki kurumsal yatırımcılara yönelik gerçekleştirdiği ihraçlara uluslararası fon ve finans kuruluşundan toplamda 3,5 milyar doların üzerinde talep geldi. Şişecam bu işlemle Cumhuriyet tarihinin en büyük şirket tahvil ihracına imza attı. Artmaya devam eden talep üzerine ilgili ihraçlarını 1,5 milyar dolara yükselten Şişecam, gerçekleştirilen ek ihraç sonrası 5 milyar dolara yaklaşan talep ile rekorunu yeniledi.

Dünyanın önde gelen kredi derecelendirme kuruluşları Fitch ve Moody’s de Şişecam’ın notunu ülke tavanının üzerine yükseltti. Moody’s, Şişecam’ın kredi notunu “B3″ten “B2″ye yükseltip görünümü “pozitif” olarak korurken, Fitch ise Şişecam’ın yabancı para cinsinden uzun vadeli kredi notunu “B+”dan “BB-“ye yükseltti ve görünümü “pozitif” olarak korudu.

Almanya, Türkiye ile Organik Ürünlerde Ticaretini Geliştirmek İstiyor

Satınalma Eğitimi Almanya, Türkiye İle Organik ürünlerde Ticaretini Geliştirmek İstiyor

Satınalma Eğitimi Almanya, Türkiye İle Organik ürünlerde Ticaretini Geliştirmek İstiyorAlmanya ülkemizin en önemli ticari ortağı olup 2023 yılı itibariyle en fazla ihracat yaptığımız ülkelerin başında yer alıyor.

100 yılı aşkın bir süredir devam eden Türk Alman ticari ilişkilerinin güçlendirilmesi ve yeni işbirliği fırsatlarının yaratılması amacıyla Almanya Federal Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçiliği ve Ege İhracatçı Birlikleri ortaklığında Gıda Konulu Alman-Türk Ekonomi Günü etkinliği düzenlendi.

Etkinliğin ardından Türk ve Alman firmaların katılımları ile ikili iş görüşmeleri gerçekleştirildi.AB’nin en büyük alıcısı Almanya, Türkiye ile organik ürünlerde ticareti geliştirmeye ilgi duyuyor

Avrupa’da Türk gıdalarına büyük talep olduğunu dikkat çeken Almanya Federal Cumhuriyeti İzmir Başkonsolosu Ralf Schröer, “Türkiye tarım üretiminde güçlü bir Pazar. Özellikle, meyve ve sebzede. 2024 yılında sebzede yüzde 5.6, meyvede yüzde 3.4 büyüme bekleniyor. Organik ürünler AB pazarı için çok önemli. Türkiye ile ihracatımızda un, fındık, ayçiçek yağı öne çıkıyor. Ancak Ege Bölgesinde üretilen gıda ürünlerine yönelmek istiyoruz. AB’nin en büyük alıcısı Almanya, Türkiye ile organik ürünlerde ticareti geliştirmeye ilgi duyuyor. Sadece gıda üretimi değil, gıda işleme, lojistik alanlarında da tedarik zincirinin tüm aşamalarında işbirliğimizi geliştirmek istiyoruz. Türk gıda pazarı yeni fırsatlar yaratıyor. Glütensiz gıdalar ve şekersiz ürünlere Almanya’dan büyük talep var. Türkiye glütensiz gıdalar ve şekersiz ürünlerde önemli bir pazar. Almanya’da yeni bir uygulama başlatıldı. 250 metrekareden büyük olan işletmelere menülerinde glutensiz gıda sunma zorunluluğu getirildi. Bu Türkiye için bir fırsat olabilir.” dedi.

Türkiye ile Almanya arasındaki dış ticaret hacmi 50 milyar dolar seviyesinde

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, “Birliğimiz 12 farklı sektör ve 7 bin 500‘ün üzerinde üyemizle 215 ülke ve bölgeye ihracat gerçekleştiren dinamik ve her geçen gün gelişen büyüyen bir birliktir.   Türkiye, 2023 yılında yüzde 2,8 artışla 35 milyar dolarlık tarım ürünleri ihraç ederken, Ege İhracatçı Birlikleri yüzde 8,8 artışla 7,3 milyar dolarlık ihracatla Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatının yüzde 20’sini tek başına gerçekleştirerek Türkiye şampiyonu oldu. Dünyanın tarım ambarı Ege Bölgesi olarak 2023 yılında da liderliğimizi koruduk. 2024 yılında da bu olumlu eğilim devam ediyor. Önümüzdeki süreçte yüksek teknoloji yatırımlar ve sürdürülebilirlik vizyonuyla Türkiye’de 10 milyar dolarlık tarım ihracatına ulaşacağımızı öngörüyoruz. Türkiye, 2023 yılında 255 milyar 800 milyon dolarlık ihracata imza atarken, Avrupa’nın ekonomik motoru Almanya’ya 21 milyar 79 milyon dolarlık ihracat yaptık.” dedi.

Başkan Eskinazi, “Türkiye, 2023 yılında Almanya’dan 28,6 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirdi. Türkiye ile Almanya arasındaki dış ticaret hacmi 50 milyar dolar seviyesinde. Almanya’da gıda kalemlerinde ülkenin kendine yetme oranlarına baktığımızda; Almanya’da ihtiyaç duyulan meyvenin sadece %13’ü, balık/deniz ürünlerinin %27’si, bitkisel yağların %28’i, sebzelerin %38’i Almanya’da üretilirken, şekerin %153’ü, patatesin %148’i, peynirin %126’sı Almanya’da üretiliyor. Almanya’ya yıllık 2 milyar dolarlık gıda ihracatımız var. Bu rakamın gerçek potansiyelimizi yansıttığını düşünmüyorum. İki ülke arasındaki potansiyelin daha fazla olduğunu biliyor ve adımlarımızı bu çerçevede atıyoruz. Almanya’nın Nürnberg şehrinde düzenlenen BioFach Fuarı’na çeyrek asırdır Türkiye Milli Katılım Organizasyonu gerçekleştiriyoruz.” Diye konuştu.

Jak Eskinazi, “Almanya’ya 2023 yılında gıda ihracatımızda yaş meyve sebze sektöründe yüzde 43,2’lik, zeytin ve zeytinyağı sektöründe yüzde 24’lük, hububat bakliyat yağlı tohumlar ve mamullerinde yüzde 21’lik, su ürünleri ve hayvancılık mamullerinde yüzde 17’lik, kuru meyve ve mamullerinde yüzde 9’luk, meyve sebze mamullerinde yüzde 8’lik, fındık ve mamulleri yüzde 2’lik artış sağladık. 2024’ün ilk dört ayında ise Türkiye’nin Almanya ile ticaretinde gerileme yaşandı. Almanya’ya yüzde 5 azalışla 6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdik. Gıda ihracatımız yüzde 10 artışla 748 milyon dolar oldu. Özellikle İzmir sektörel çeşitliliğin ve zenginliğin zirvede olduğu bir şehir. Kuru meyve, mamul, zeytin-zeytinyağı, su ürünleri, baharat, tütün, odundışı orman ürünlerinde, organik üretimde dünyada güçlü bir oyuncuyuz.” dedi.

İzmir’de kurulan Ulusal Tohum Gen Bankası dünyadaki ilk gen bankalarından biri

Başkan Eskinazi, “Türkiye’nin en önemli tohum bankası Ulusal Tohum Gen Bankası Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü bünyesinde 1964 yılında tarım kenti ve ihracat kenti İzmir’de kurulmuştur. Bu gen bankası dünyadaki ilk gen bankalarından biri olma niteliğini de taşıyor. Ulusal Tohum Gen Bankasında 3 bin 339 türe ait 55 binden fazla tohum örneği günümüz ve gelecekteki bitkisel araştırmaların kullanımına hazır bir şekilde kaybolmadan saklanmaktadır. Tarımda lider bir bölge olan İzmir’e her geçen sene Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na hizmet eden yeni yatırımlar yapılıyor. Paydaşı olduğumuz Avrupa ve Türkiye’nin en büyük modern sera ve tarımsal sanayi kümelenmesi Dikili Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi, aynı zamanda Bayındır’da kurulan Tarıma Dayalı İhtisas Çiçekçilik Organize Sanayi Bölgesi önemli bir potansiyeli ortaya çıkaracak.” Diye konuştu.

Avrupa Birliği’nin en çok ithalat yaptığı ülkeler arasında 7’inci sıradayız

Eskinazi, “Bergama’da kurulan Tarıma Dayalı İhtisas Süt Organize Sanayi Bölgesi, tohum fide tıbbi aromatik bitkilerle ilgili Kınık’ta kurulan Bitkisel Üretim Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi bütün dünyada gıdayla ilgili endişelerin arttığı bu dönemde, ülkemiz için büyük bir avantajımız. Türkiye’nin organik ürün ihracatının yüzde 75’i Ege Bölgesi’nden gerçekleştiriliyor. Yıllık 3 milyon tona yakın organik ürün ithal eden Avrupa Birliği’nin en çok ithalat yaptığı ülkeler arasında 7’inci sıradayız, hedefimiz bu listede ilk üçe girmek. Türk organik sektörü Avrupa Yeşil Mutabakatı hedeflerine uyum sağlamış bir sektör. Türkiye’nin organik sektöründe yaklaşık 35 yıllık bir deneyimi var. Bu yüzden Türk organik ihracatçıları olarak, Avrupa’nın bir numaralı tedarikçisi olmaya talibiz.” dedi.

Biz organik tarıma Alman disipliniyle başladık

Ege İhracatçı Birlikleri Organik Ürünler ve Sürdürülebilirlik Koordinatörü ve Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, “Organik tarım ihracatımızı her geçen gün artırıyoruz. En önemli konu gıda güvenliğinin sağlandığı ticaret zincirinin oluşturulmasıdır. Biz organik tarıma Alman disipliniyle başladık. Alman kontrol firmalarının disipliniyle başladık. Bizim Almanya ile işbirliğimizin başarılı olmasının temeli buradan geliyor. Almanya Tarım Bakanı Cem Özdemir, pandemi sonrasında Almanya ve Avrupa Birliği organik üretimi yüzde 30 artırma kararı aldığını net bir şekilde dünya kamuoyuna iletti. Bu karar ülkenin dinamiklerinin kökten değişmesidir. Bizim de önceliğimiz topraklarımızı koruyarak, sağlıklı gıda üretiminde sürdürülebilirliği sağlamak olacak.” dedi.

Avrupa’nın ve dünyanın sağlıklı ürün tedarikçisi olmaktan gurur duyuyoruz

Başkan Işık, “Organik tarım; sürdürülebilirliğin tarladan rafa kadar izlenebilirliğin ve gıda güvenliğinin sağlandığı tarım şeklidir. Ülkemizde bütün paydaşlarımızla çok önemli çalışmalar yürütüyoruz. Avrupa’nın ve dünyanın sağlıklı ürün tedarikçisi olmaktan gurur duyuyoruz. Bunu uluslararası sertifikalarla devam ettireceğiz. Sürdürülebilirlikte koordinatör birliğiz. Organik tarımın başlangıcı Ege Bölgesi ve İzmir’dir. Ege Bölgesi organiğin merkezidir. Türkiye’nin kapsamlı bir organik altyapısı var. Çiftçilere eğitimler veriyoruz. Kooperatifçilik için denetleme mekanizmaları oluşturulmalı. AB’de bağımsız yüzlerce danışmanlık firmaları var. Bizde bunu firmalar üstlenmiş durumda. Bunun organize edilmesi gerek. Kuru meyveler Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlıklı ürünler kategorisine alındı. EİB olarak biz Türkiye’de tarımın dinamiğiyiz, merkeziyiz. Organik tarım bizim için büyük bir adanmışlık, 35 yıllık geçmişimiz var.” diye konuştu.

Yeni sistemde Organik Tarım Bilgi Sistemi üzerinden kontrol raporları girildikten sonra dijital sertifikalar basılacak

Türkiye Tarım ve Orman Bakanlığı, Ekolojik Tarım Dairesi Başkanı Dr. Başak Egesel, “Türkiye’nin yurtdışında ilk ticaret odası Almanya’da kurulmuş. Almanya ile bağlarımız çok kuvvetli. Organik ürünler her geçen yıl daha önemseniyor. Ticaretimizde Almanya ilk sırada yer alıyor. Son dönemde dünyada gıda, iklim krizi, su, enerji konuları çok kıymetli hale geldi. Türkiye’de üretim planlaması yapıyoruz. Profesyonel şekilde tarımı yönetiyoruz. Organik tarım bizim için öncelikli. Avrupa Yeşil Mutabakatı sürecinde ülkemizin ciddi tedbirleri var. Tarım ve Orman Bakanlığımızın hedefi; planlı üretim, üretimin sürdürülebilirliği, verimlilikle birlikte kalitenin artırılması, diğer ülkelerin isteklerini göz önünde bulundurarak ülkemizdeki gıda arz güvenliğini sağlamak, boş tarım arazilerinin değerlendirilmesi, atık yönetimi. Yeni bir destekleme modeli geliştirdik. Kalkınma planları ve stratejik planlarımızın hepsi Avrupa Yeşil Mutabakatı süreci dikkate alınarak gerçekleştiriliyor. Organik tarımı kanun çerçevesinde yürütüyoruz. Bakanlığımızın uhdesinde, denetimler yapıyoruz. Yetkiyi verirken akreditasyon şartı var. Yüzde yüz kontrol zorunluluğu var. Yeni sistemde Organik Tarım Bilgi Sistemi üzerinden kontrol raporları girildikten sonra dijital sertifikalar basılacak ve tarım cebimde app uygulamasına sertifikalar gelecek. Karekodlarla ürünler yurtdışında nerede satılabiliyorsa görülecek ve izlenebilirlik tesis edilecek. Organik tarım üreticilerine hibe desteği sağlıyoruz. Almanya ile ticaretimizde ihracatta söz sahibi olduğumuz ürünler; kurutulmuş meyveler, fındık, üzüm, incir öne çıkıyor, diğer öne çıkan ürünler ise meyve suyu, buğday, soya hariç yağlı tohumlar.” dedi.

Gümrük Birliğinin güncellenmesi gerekiyor

Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası (TD-IHK) Genel Sekreteri Okan Özoğlu, “Almanya ve Türkiye’nin ticaretini artırması için Gümrük Birliğinin güncellenmesi gerekiyor. Lojistikteki sorunlar aşılmalı. Özellikle gümrüklerde bekleme süreleri ürünlerin raf ömrünü etkiliyor. Kimyasal kalıntılara dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri. Sahada kontrol kontrollü tarıma yönelinmesi için kooperatifleşme çok önemli. İtalya’daki toptancılar kooperatifleşerek, tarladan başlayan soğuk zincirde kontrollü olarak dünyaya ürünlerini satıyorlar. Türkiye olarak kooperatifleşmede daha güçlü bir altyapı oluşturmalıyız.” diye konuştu.

Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası AHK İzmir Temsilcisi Deniz Eriten, Türkiye Almanya arasında karşılıklı ticaretin artırılması için networking çalışmaları yaptıklarını, sektörlerinöncülerini bir araya getirdiklerini söyledi.

Sözleşme İmzalama Aşamasında 4734 Sayılı Kanun’un 10’uncu Maddesinde Sayılmayan Belgelerin İstenmesi?

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Sözleşme İmzalama Aşamasında 4734 Sayılı Kanun’un 10’uncu Maddesinde Sayılmayan Belgelerin İstenmesi

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Sözleşme İmzalama Aşamasında 4734 Sayılı Kanun’un 10’uncu Maddesinde Sayılmayan Belgelerin İstenmesiİtirazen Şikayet Konusu;  İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle; Teknik Şartname’nin 6.1.3’üncü maddesinde belirtilen belgenin sözleşme aşamasında istenilmesinin mevzuata aykırı olduğu iddialarına yer verilmiştir

25.04.2024 tarihli ve  2024/UH.I-617 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde; Teknik Şartname’nin “Çalıştırılacak Personel ve Demirbaşlarla İlgili Hükümler” başlıklı 6’ncı maddesinde “…6.1.3. Yüklenici, çalıştıracağı aşçı veya aşçı yardımcısının ustalık belgesinin örneğini ve çalıştıracağı gıda mühendisi/diyetisyen’ in diplomasının suretini sözleşme imzalanması aşamasında idareye verecektir…” düzenlemesi yer almaktadır.

Şikayete konu “Yerinde Üretim Yemek Hizmet Alımı” ihalesinde, 33 adet ihale dokümanı indirildiği anlaşılmıştır.

Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerinden 4734 sayılı Kanun’un 10’uncu maddesinde ihaleye katılım aşamasında aranan belgelerden Kurum tarafından taahhütname sunulmasına imkân tanınanlara ilişkin olarak kanıtlayıcı belgeler ile yine Kanun’un bahse konu maddesi kapsamında sayılan diğer belgelerin ihale üzerinde kalan istekli tarafından sözleşme imzalanmadan önce idareye sunulacağı, söz konusu belgelerin sözleşme imzalanmadan önce idareye verilmemesi veya sunulan bilgi ve/veya belgelerin taahhüt edilen durumlara aykırı hususlar içermesi halinde ihale üzerinde bırakılan isteklinin ihale dışı bırakılarak geçici teminatının gelir kaydedileceği anlaşılmaktadır.

Bu itibarla yapılan değerlendirme neticesinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun yukarıda aktarılan maddesinde sözleşmenin imzalanması öncesinde sunulması gereken belgelerin neler olduğunun hüküm altına alındığı, dolayısıyla idarelerce sözleşmenin imzalanması öncesinde ihale üzerinde bırakılan istekliden istenilebilecek belgelerin belirli olduğu anlaşılmıştır.

Ancak incelemeye konu ihaleye ait Teknik Şartname’nin “Çalıştırılacak Personel ve Demirbaşlarla İlgili Hükümler” başlıklı 6.1.3’üncü maddesinde ihale konusu işte çalıştırılacak aşçı veya aşçı yardımcısının ustalık belgesinin örneğinin ve çalıştıracağı gıda mühendisi/diyetisyenin diplomasının suretinin sözleşme imzalama aşamasında idareye verilmesi gerektiğinin düzenlendiği görülmüş olup, Kanun’un 10’uncu maddesinde sayılmayan söz konusu belgelerin sözleşmenin imzalanması öncesinde idareye sunulmasının istenemeyeceği anlaşıldığından başvuru sahibinin iddiasının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Sözleşme İmzalama Aşamasında 4734 Sayılı Kanun’un 10’uncu Maddesinde Sayılmayan Belgelerin İstenmesiMehmet ATASEVER

S.B. Strateji Geliştirme E. Bşk.

KİK E.  Üyesi

Koç Holding 2024’ün İlk Çeyreğinde Yatırımlarına Hız Kesmeden Devam Etti

Satınalma Eğitimi Koç Holding 2024’ün İlk çeyreğinde Yatırımlarına Hız Kesmeden Devam Etti

Satınalma Eğitimi Koç Holding 2024’ün İlk çeyreğinde Yatırımlarına Hız Kesmeden Devam EttiKoç Holding, 2024 Yılının İlk Çeyreğinde Konsolide Bazda Toplam 14 Milyar ABD Doları (USD) Gelir Elde Etti.Yılın İlk Çeyreğinde Yaklaşık 750 Milyon USD Kombine Yatırım Gerçekleştiren Koç Holding’in Son 5 Yılda Yaptığı Kombine Yatırım Tutarı İse 11,6 Milyar USD’ye Ulaştı.

Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu, “İki Yıl Sonra 100’üncü Yaşını Kutlayacağımız Topluluğumuz, Ülkemize Duyduğumuz Güven Ve Küresel Büyüme Vizyonumuzla Yatırımlar Gerçekleştirmeye Devam Ediyor” Dedi. Çakıroğlu Ayrıca, Topluluk Şirketlerinin Yıl Başından Bu Yana Uluslararası Piyasalardan Sağladığı Kaynaklarla Ülke Ekonomisini Güçlü Bir Şekilde Desteklemeyi Sürdürdüğünü Vurguladı. 

Koç Holding, 2024 yılının ilk çeyreğinde konsolide bazda toplam 14 milyar ABD doları (USD) gelir elde ederken, yaklaşık 750 milyon USD kombine yatırım gerçekleştirdi. Böylece şirketin son 5 yıldaki kombine yatırımları 11,6 milyar USD’ye ulaştı.

2024 yılının ilk çeyrek finansal sonuçlarını değerlendiren Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu, “Belirsizliklerin hâkim olduğu, jeopolitik gelişmelerin sarsıcı etkilerinin hissedildiği dönemlerde; uzun vadeli planlamalarla stratejik yönümüzü tayin etmeye; bilançolarımızı, nakit akışımızı ve likiditemizi disiplinle yönetmeye her zamankinden daha fazla önem veriyoruz” diye konuştu. “8 yıldır kararlılıkla benimsediğimiz kültürel dönüşüm programımızla geliştirdiğimiz dijital yetkinliklerimiz ve artan verimliliğimiz; değişimler karşısında rekabet gücümüzü korumamıza katkı sağlıyor” şeklinde devam eden Çakıroğlu, çağın yetkinlikleriyle donatılan benzersiz insan kaynaklarının en önemli güvenceleri olduğunu ifade etti.

Levent Çakıroğlu: “Ülkemize olan güvenimiz ve küresel büyüme vizyonumuzla yatırımlarımız kararlılıkla devam edecek”  

Koç Topluluğu’nun iki yıl sonra 100’üncü yaşını kutlayacağını vurgulayan Çakıroğlu, “Ülkemize olan güvenimiz ve küresel büyüme vizyonumuzla yatırımlarımız kararlılıkla devam ediyor” dedi. Çakıroğlu, bu doğrultuda atılan bazı adımlara da değinerek, şunları aktardı:

“Arçelik ve dünyanın önde gelen ev aletleri üreticilerinden Whirlpool’un Avrupa’daki iştiraklerinin Beko Europe ortaklık şirketi altında birleşmesi işlemi, Nisan ayı itibarıyla tamamlandı; Beko Europe’un yüzde 75 hissesi Arçelik’in oldu. Bu satın alma ile 57 farklı ülkede 55 bin çalışanı ile faaliyet gösteren bir Türk şirketi haline gelen Arçelik, bağımsız global araştırma firması Euromonitor’ın 2023 yılı beyaz eşya adet verilerine göre Avrupa’nın en büyük şirketi konumuna ulaştı. Cirosu, Arçelik ve Whirlpool EMEA’nın 2023 yıl sonu konsolide ciroları baz alındığında 11 milyar Euro’ya erişti. Beko çatısı altında oluşan bu yeni yapının; Topluluğumuzun, Avrupa ve dünya beyaz eşya pazarındaki rekabet gücünü önemli ölçüde artıracağına inanıyoruz.”

Topluluk olarak halihazırda tecrübeleri olan sağlık sektöründeki büyümelerini yeni yatırımlarla sürdürdüklerini kaydeden Çakıroğlu, “Dünya genelinde ortalama yaşam süresi uzuyor. Sağlık harcamaları; küresel ekonominin yüzde 10’unu oluşturuyor. Sağlık hizmetlerinin teknolojiyle beraber dönüşüp büyüdüğünü görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Çakıroğlu, Anatolia Hospital markasıyla Antalya’da özel hastane işletmeciliği sektöründe faaliyet gösteren Kemer Medical Center’ın yüzde 80 hissesini satın aldıklarını ve devir işlemlerinin tamamlandığını belirtti.

Levent Çakıroğlu: “Uluslararası piyasalardan sağladığımız kaynaklarla ülke ekonomimizi güçlü bir şekilde desteklemeyi sürdürdük.” 

Topluluk şirketlerinin yıl başından bu yana uluslararası piyasalardan sağladığı kaynaklarla ülke ekonomisini güçlü bir şekilde desteklemeyi sürdürdüğünü kaydeden Çakıroğlu, “Yapı Kredi, 2023 yılının Eylül ve Kasım aylarında gerçekleştirdiği ilk sürdürülebilir Eurobond işlemi ve ek ihraç ile toplamda 800 milyon USD kaynak sağladı. Ayrıca, Bankamız 2024 yılının Ocak ayında 650 milyon dolarlık sermaye benzeri tahvil ihracı ve 2024’ün Nisan ayında 500 milyon dolarlık ilave ana sermayeye dâhil edilebilir borçlanma aracı ihracı gerçekleştirdi. Tüm bu işlemlerle birlikte Yapı Kredi, son 8 ayda yurt dışı piyasalarda 2 milyar dolarlık ihraç gerçekleştirmiş oldu” dedi.

Ford Otosan’ın da ilk tahvil ihracını Nisan ayında gerçekleştirdiğini aktaran Çakıroğlu, “Ford Otosan, 500 milyon USD değerinde Eurobond ihraç etti. Toplam 1,5 milyar doların üzerinde talep alan tahvil ihracı küresel ölçekteki yatırımcıların güveninin bir göstergesi olarak Ocak 2022’den bu yana Türkiye kaynaklı ihraçlarda gözlenen en düşük kredi spread oranıyla sağlandı” ifadelerini kullandı.

Levent Çakıroğlu: “Su kaynaklarının daha etkin yönetimi için teknolojinin gücüyle yenilikçi uygulamaları hayata geçiriyoruz.”

2050 karbon nötr hedefleri doğrultusunda 2021 yılında Karbon Dönüşüm Programı’nı başlattıklarını anımsatan Levent Çakıroğlu, “2023 yılsonu itibarıyla, operasyonlarımızdan kaynaklanan karbon emisyonlarını 2017 yılına kıyasla yüzde 13 azaltarak hedefimize doğru kararlı bir şekilde ilerliyoruz. Koç Holding olarak Karbon Dönüşüm Programı’nın kapsamını bu yıl su yönetimini de dahil edecek şekilde genişlettik. Bu doğrultuda, su kaynaklarının daha etkin yönetimi için teknolojinin gücüyle yenilikçi uygulamaları hayata geçiriyoruz. Teknolojiyi bir kaldıraç olarak kullanarak su odaklı iklim değişikliği etkilerini hafifletmeyi ve tüm değer zincirinde iklim adaptasyonunu sağlamayı amaçlıyoruz” dedi.

Levent Çakıroğlu: “Vehbi Koç Vakfı’nın 55. yılını kutlamaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz.” 

Koç Topluluğu olarak ekonomik büyümenin yanı sıra, toplumsal kalkınmayı da öncelikleri olarak gördüklerini belirten Levent Çakıroğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye’nin ilk özel vakfı olan Vehbi Koç Vakfı’nın 55. yılını kutlamaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz. Ülkemizin gelişimi ve toplumun kalkınmasına yönelik ‘Üstümüze Vazife’ yaklaşımıyla eğitim, kültür ve sağlık alanlarında yarım asrı aşan bir süredir çalışmaya devam eden Vakfımız, yönetimini üstlendiği ve bugün her biri mükemmellik merkezi hâline getirilen kuruluşlarıyla topluma örnek modeller sunmaya devam ediyor. Vehbi Koç Vakfı; yürüttüğü düzenli programlar, alanında uzman sivil toplum kuruluşlarına verdiği destekler ve örnek iş birlikleri vasıtasıyla da faaliyetlerini sürdürecek.”

Fabrikaların Sevkiyat Kapıları Bütçeye Zarar Veriyor

Satınalma Eğitimi Fabrikaların Sevkiyat Kapıları Bütçeye Zarar Veriyor

Satınalma Eğitimi Fabrikaların Sevkiyat Kapıları Bütçeye Zarar VeriyorEndüstriyel tesislerde sık sık açılan veya devamlı olarak açık tutulan sevkiyat kapıları, enerji sarfiyatını artırıyor. Açık tutulan sevkiyat kapıları nedeniyle ortam sıcaklığının 1 derece azalması veya artması, işletmenin enerji giderlerinde yüzde 20 artışa neden oluyor. Ayrıca hava akımı nedeniyle ortamda oluşan cereyan da çalışanların sağlığını tehdit ediyor.

fabrikalardaki sevkiyat kapılarının kontrol edilemeyen hava hareketlerine neden olmaması için hava perdesi kullanımının önemine dikkat çekti.

Enerji maliyetleri yükseliyor, kaynaklar azalıyor ve çevresel kaygılar artıyor. Nihai enerji tüketiminde yüzde 34,7 pay alan sanayi sektörü de hem rekabet üstünlüğü sağlayabilmek hem de çevresel sürdürülebilirliğe katkıda bulunmak için enerji maliyetlerini düşürecek tasarruf tedbirleri alıyor. Isıtma ve soğutma giderlerinden tasarruf sağlayacak çözümler, bu tasarruf tedbirleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Çünkü işletmelerin enerji giderlerinin yüzde 60’ını ısıtma ve soğutma sistemleri tüketiyor. Bu nedenle endüstriyel tesislerde ısı kayıplarını önleyecek tedbirler kritik önem taşıyor.

endüstriyel tesislerde, depolarda, hangarlarda ve lojistik merkezlerinde sık sık açılan sevkiyat kapılarının kontrol edilemeyen hava hareketlerine neden olmaması için hava perdesi kullanımının önemine dikkat çekti:

Ortam sıcaklığının 1 derece azalması, enerji giderlerini yüzde 20 artırıyor

“Başta fabrikalar olmak üzere; depolar, hangarlar ve lojistik merkezlerinde sık sık açılan veya devamlı olarak açık tutulan sevkiyat kapıları nedeniyle ortam sıcaklığının 1 derece azalması veya artması, enerji giderlerini yüzde 20 artırıyor. Bu nedenle işletmelerde sevkiyat kapılardan kaynaklı ısı kayıplarını önlemek için hava perdesi kullanmak gerekiyor.

Isı kaybını azaltıyor

Kapı üstü uygulamalar için tasarlanan hava perdeleri ve kapı yanlarına dikey uygulanmak üzere tasarlanan gaz yakıtlı hava perdeleri ile dışarıdaki havanın içeri girmesini önleyerek, tesisteki sıcaklık derecesini korumak mümkün. Çünkü güçlü bir hava bariyeri olan hava perdeleri, hem yazın hem de kışın iç havayı içeride, dış havayı da dışarıda tutarak, ısı kaybını azaltıyor ve işletmelerin enerji verimliliğini artırıp, CO2 emisyonlarını düşürüyor.

Çalışanların sağlığını koruyor

Ayrıca ortama; haşere ve böcek, toz, dış ortam havası ve koku girişini önlüyor. Aynı zamanda cereyanı da önleyerek, çalışanların sağlığını koruyor.” dedi.

Yaz – kış kullanılabiliyor

Kullanıcılarına yaz ve kış sezonlarında kullanım avantajı ve termostatik kontrol imkânı sunan

hava perdeleri, 6 metre yüksekliğe kadar etkili olup, üflediği havayı ısıtarak da ortamda ekstra konfor sağlayabiliyor. Kapı yanlarından dikey uygulamalara özel olarak tasarlanan SACV serisi gaz yakıtlı hava perdeleriise 4 metre yüksekliğe kadar etkili çözümler sunuyor. Kullanıcı dostu olması sayesinde işletmelerde kolay kullanım imkânı sunan Hava Perdeleri, uygulamada da kolay kurulum avantajı sunuyor.

Eti Bakır Teknoloji Yatırımlarıyla Türkiye’de Güvenli Madenciliğe Öncülük Ediyor

Satınalma Eğitimi Eti Bakır Teknoloji Yatırımlarıyla Türkiye’de Güvenli Madenciliğe öncülük Ediyor

Satınalma Eğitimi Eti Bakır Teknoloji Yatırımlarıyla Türkiye’de Güvenli Madenciliğe öncülük EdiyorSürdürülebilirlik ve inovasyon vizyonunu, Ar-Ge ve teknoloji ile güçlendiren Eti Bakır, Türkiye’nin en derin yer altı bakır madeni işletmesi olan Küre Tesisleri’nde katma değeri yüksek ve güvenli madencilikte yeni bir dönem başlatıyor.

Teknolojinin gelişimi ve sürdürülebilirlik, doğal kaynakların güvenli bir şekilde ekonomiye kazandırılmasında büyük rol oynuyor. Türkiye’de yıllık 70 bin ton katot bakır üreterek ülkenin cari açığının kapanmasına büyük destek sunan Eti Bakır’ın maden teknolojileri alanında öncü tesislerinden biri olan Küre İşletmesi’nde, yer altı ve yer üstü madencilikteki yenilikçi ve mobil yöntemler sayesinde, güvenli ve sürdürülebilir madenciliğin en iyi örneklerinden birine imza atılıyor.

Faaliyetlerimizi Teknoloji Odağında Yürütüyoruz

Türkiye’nin madencilik sektöründeki lider şirketlerinden biri olan Eti Bakır, ülke ekonomisine sürdürülebilir bir gelecek vizyonuyla katkı sunuyor. Madencilik sektörü ile teknoloji arasındaki bağlantının katlanarak arttığını ifade eden Eti Bakır Küre İşletme Müdürü M. Yaşar Kara, “Tarihi boyunca bakırla özdeşlemiş olan Küre’de madenciliğin geçmişi Eski Yunan, Roma, Cenevizliler ve Osmanlı’ya dayanıyor. Biz de Eti Bakır olarak, 21’inci yüzyılda da varlığını sürdüren bu mirası, en modern uygulamalarla ekonomiye kazandırıyoruz. Yer altı ve yer üstü faaliyetlerimizde teknolojiyi iş süreçlerimize entegre ederek hem güvenli hem de sürdürülebilir madencilik uygulamalarına imza atıyoruz. Bu konuda dünyaya örnek olmak en büyük hedefimiz” diye konuştu.

Yüksek iletkenliği sayesinde elektrik iletiminde büyük öneme sahip bakır, elektrik elektronik, enerji, ulaşım, kuyumculuk, otomotiv, inşaat ve kimya sektörlerinin en önemli hammaddelerinden biri. Türkiye’de bakırın son 6 yılda 9 milyar dolarlık ticaret açığı verdiğine dikkat çeken Kara, “Türkiye’de farklı şirketlerin bakır cevheri üretimi bulunuyor ancak metal bakır üretimi sadece Eti Bakır tarafından yapılıyor. Bunun dışında hurdanın geri dönüşümüyle üretilen yıllık 100.000 tonluk ek bir metal bakır üretimi de var. Son ürün olarak metal bakırın Türkiye’deki üretim miktarı 2023’te 170.000 ton olarak gerçekleşti. Tüketimimiz ise 450.000 ton. Geçen yıl Türkiye, toplam metal bakır üretiminin neredeyse üç katını ithal etmek zorunda kaldı” dedi.

Eti Bakır’ın cevherden son ürüne üretim yapabilen Türkiye’deki tek şirket olduğunu dile getiren Kara, şunları söyledi: “Bakır, günümüzde dünyanın en yüksek katma değerli hammaddelerden birine dönüştü. Küre’de yer altı madenciliği faaliyetlerimizle yılda 1,5 milyon ton tüvenan bakır cevheri, 170 bin ton bakır konsantresi ve 500 bin ton pirit konsantresi üretimi gerçekleştiriyoruz. Türkiye’nin bakır ihtiyacının yaklaşık %20’sini karşılarken her yıl 750 milyon dolarlık ithalatın önüne geçiyoruz.”

Yer Altı Madenciliğini Yer Üstünden Yapıyoruz

Ar-Ge ve teknolojinin tüm yatırımların odağında olduğunu ifade eden Kara, “Teknoloji, bugün artık Eti Bakır Küre’de günlük iş rutinlerimize kadar işimizin ayrılmaz bir parçası. Bu bizim verimimizi artırdığı gibi daha güvenli madencilik için de fırsat sunuyor. Yeraltında maden üretmek için yaptığımız patlatma işlerinde daha güvenli ve kontrollü patlatma yapmamızı sağlayan elektronik kapsül kullanıyoruz. Bu sistemle patlatmaları, vardiya sonlarında yer altındaki tüm çalışanlar tamamen boşaltıldıktan sonra wireless ağ sayesinde emniyetli bir şekilde yer üstü ofislerde bulunan kontrol odasından gerçekleştiriyoruz. Yani, kablosuz iletişim ile daha güvenli madencilik yapıyoruz” dedi.

Kara, ileri teknoloji ve Ar-Ge ile güçlenen diğer üretim süreçlerini şöyle özetledi: “Yer altında daha önce klasik yöntemle ve operatör tarafından yapılan delgi işlemlerini artık tam otomasyon delgi sistemi ile yapıyoruz; yani insan faktörünü minimize etmeyi hedefliyoruz. Tam otomasyon delgi sisteminde yer üstünde hazırlanan plan, makine hafızasına yükleniyor ve böylece tüm delgi makine tarafından otomatik olarak yapılıyor. Bu sistem sayesinde daha güvenli ve daha verimli delgi yapabiliyoruz. Yine Küre’de yurt dışından aldığımız ve proseslerde kullandığımız ürünlerin üretiminin Türkiye’de yapılması için Ar-Ge çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Cevherin kırılması sürecinde dev kazanların içine attığımız bilyeleri artık Samsun’daki izabe tesisimizde üretmeye başladık. Daha önce Çin, İtalya gibi farklı ülkelerden satın aldığımız bilyeler, Eti Bakır’ın 8 tesisinde kullanılıyor. Biz de Küre işletmesi olarak artık her yıl yurt dışından aldığımız 2.500 ton bilyeyi Samsun’daki kendi üretim hattımızdan almaya başladık.”

Eti Bakır’ın tarihi Cenevizlilere uzanan, kamudan kalan ve halihazırdaki faaliyetleri sırasında ortaya çıkan tüm artıkların ekonomiye kazandırılması için de Ar-Ge çalışmalarının da devam ettiğini paylaşan Kara, “Samsun’da geçtiğimiz sene yeni yerine taşınan Eti Bakır Ar-Ge Merkezi’nde uluslararası kurum ve üniversitelerle birlikte çok önemli çalışmalar yapıyoruz. Tarihi ve halihazırdaki cürufların içinde kalan tüm metalleri geri kazanmayı hedefliyoruz” diye konuştu. Küre’deki bakır üretimi sürecinde artık ürün olarak ortaya çıkan pirit konsantresinin ise yaklaşık 1.200 kilometre uzaklıktaki Mazıdağı tesisine tren yoluyla taşındığını ve burada en son teknolojiler kullanılarak teknolojinin kilit elementlerinden kobaltın geri kazanıldığını da aktaran Kara, şöyle devam etti: “Bu sayede her yıl 2.500 ton kobaltı geri kazanarak dünya üretiminin %2’sini gerçekleştiriyoruz. Kobaltın, bakır üretiminin artık ürünü olan piritten ayrıştırılarak yeniden ekonomiye kazandırılması, sadece Türkiye’de değil aynı zamanda dünyada bu alandaki devrimlerden biri.”

Genç İşsizliği, Sürdürülebilirlik ve Sanayi İstihdamı

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Genç İşsizliği, Sürdürülebilirlik Ve Sanayi İstihdamı

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Genç İşsizliği, Sürdürülebilirlik Ve Sanayi İstihdamıİşsizlik günümüz toplumlarının en önemli sorunları arasında yer almaktadır. İşsizlik konusunda gençler açısından dikkat çeken özel bir durum ise ne öğrenimde, ne istihdamda, ne de eğitimde olan gençlerin oranını gösteren NEET (Not in Education, Employment, or Training / Neither in Education, Employment, Training) açısından yaygın bir sorun olarak kendisini göstermektedir (1). Örneğin Hollanda’da yaklaşık % 5, Romanya’da ise % 19’dan fazla olan NEET oranı Avrupa Birliği’nde 2023 yılı itibariyle % 11’in üzerine çıkmıştır ve 2030 yılına kadar bu oranın % 9 seviyesine indirilmesi hedeflenmektedir. Türkiye’de ise 15-24 yaş grubunun esas alındığı TÜİK verilerine göre NEET oranı 2024 yılı ilk çeyreğinde % 28,3’tür (2, 3).

Bu nedenle “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının” “İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme” olarak açıklanan 8. Başlığı altında yer alan 8.6. numaralı alt hedefin “işsiz ya da eğitim görmeyen gençlerin oranının önemli ölçüde azaltılması”(4) olarak belirlenmesi bir tesadüf değildir.

Gençlerin istihdama kazandırılması amacıyla çeşitli hedefler belirlendiği, bu amaçla birçok projenin geliştirildiği ve bu projeler sonucunda ortaya çıkan uygulamaların gündeme alındığı görülmektedir. Türkiye’de de genç istihdamın artırılmasına yönelik hâlihazırda birçok proje ve destek bulunmakta ve bunların sayısı giderek artmaktadır. Örneğin genç girişimciliğinin desteklenmesi, gençlerin dijital becerilerinin geliştirilerek istihdam edilebilirliklerinin artırılması, işverenlere genç istihdamı konusunda teşvik sağlanması gibi uluslararası destekli projeler söz konusudur (5, 6) Buna rağmen NEET oranı, bu proje ve desteklerin arzulanan sonucu veremediğini göstermektedir.

Daha önce “Vasıf Yanılgısı” başlıklı yazımda da belirttiğim gibi, işgücü piyasasında yalnızca sayısal anlamda bir sorun bulunmamakta, ancak işsizlik sorunu çoğunlukla “sayısal” olarak ele alındığından, bu soruna ilişkin geliştirilen projeler ve hayata geçirilen uygulamalar beklenen sonucu verememektedir. Yine aynı yazımda işgücü piyasasındaki arz ve talep uyumsuzluğunun bir nedeninin de vasıf kavramının genel olarak yanlış anlaşılmasıyla ilişkili olduğunu belirtmiştim (7).

Ancak özellikle sanayi sektörü dikkate alındığında sorunun Türkiye açısından “vasıf” ile sınırlı olmadığı açık bir biçimde anlaşılmaktadır. Çünkü sanayiciler “vasıflı ya da vasıfsız” fark etmeksizin çalıştıracak işçi bulamamaktan, bu nedenle de tam kapasite üretim yapamamaktan şikâyet etmektedir (8).

Ne var ki, başta gençler olmak üzere, insanların önemli bir bölümünün sanayide çalışmak istemedikleri de bilinen bir olgudur. Sanayide çalışmanın tercih edilmemesinin ise her biri başlı başına tartışma ve araştırma olabilecek birçok nedenden kaynaklandığı söylenebilir.

Oysa sanayi istihdamındaki bu durum, “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” açısından da önemli bir soruna işaret etmektedir. Örneğin, 9.2. numaralı hedef açık bir biçimde “Kapsayıcı ve sürdürülebilir sanayileşmenin desteklenmesi ve 2030’a kadar sanayinin istihdam ve gayri safi yurt içi hasıla payının ulusal koşullarla uyumlu olarak önemli ölçüde artırılması ve en az gelişmiş ülkelerde bu payın iki katına çıkarılması” olarak belirlenmiştir (9).

Sürdürülebilirlik birçoklarının düşündüğü gibi yalnızca çevre ile ilişkili bir kavram değildir. Aksine, sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma amaçları işsizlik ve eğitim de dâhil olmak üzere bugünün dünyasında karşılaştığımız birçok sorunu içeren bir yapıya sahiptir. Ayrıca bu yazımda da göstermeye çalıştığım gibi “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” 17 temel başlıktan oluşuyor olsa da çok sayıda alt başlığa sahiptir ve bütün bu başlıklar aslında birbirileriyle yakından ilişkilidir. Dolayısıyla bir hedefin gerçekleştirilmesi çoğunlukla bir başka hedefin gerçekleştirilmesine bağlıdır.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Genç İşsizliği, Sürdürülebilirlik Ve Sanayi İstihdamıBu nedenle sanayi istihdamının artırılmasına yönelik projelerin ve uygulamaların ayrı ve bağımsız bir hedef olarak değil, aynı zamanda NEET sorununa çözüm üretmek için bir fırsat sunduğu düşüncesinden hareketle ele alınması oldukça önemlidir. Ancak konunun sanayide iş imkânlarının artırılarak çözülemeyeceği de açıktır. Çünkü yukarıda da belirtildiği gibi sanayide önemli bir işgücü açığı bulunmaktadır. O halde, başta gençler olmak üzere insanların neden sanayide çalışmayı tercih etmediklerine odaklanmak ve bunlar için çözüm üretmeye çalışmak, söz konusu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için yararlı olabilir. Kısacası, bu yazının amacı, bir miktar gözden kaçırıldığını düşündüğüm bir noktaya özellikle dikkat çekmek ve sorunlara farklı bir bakış açısıyla yaklaşma önerisi getirmektir.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynaklar

(1) ILO (2023), “NEET’lere Yönelik Kamu İstihdam Hizmetleri Forumu: Küresel ve Yerel Trendler”, Çevrim içi: https://www.ilo.org/tr/resource/news/neetlere-yonelik-kamu-istihdam-hizmetleri-forumu-kuresel-ve-yerel-trendler, (28.05.2024).

(2) Gauret, F. and Daunt, R. (2024), “Debunking misconceptions: What is a NEET and why do they need support?”, Çevrim içi: https://www.euronews.com/business/2024/05/01/debunking-misconceptions-what-is-a-neet-and-why-do-they-need-support, (28.05.2024).

(3) TÜİK (2024), “İşgücü İstatistikleri, I. Çeyrek: Ocak-Mart, 2024/İşsizlik ve Ek Göstergeler”, Çevrim içi: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Isgucu-Istatistikleri-I.-Ceyrek:-Ocak-Mart,-2024-53517, (28.05.2024).

(4) Birleşmiş Milletler Türkiye (t.y.), “Sürdürülebilir Kalkınma Amacı 8: İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme”, Çevrim içi: https://turkiye.un.org/tr/sdgs/8, (28.05.2024).

(5) Kalkınma Ajansları (t.y.), “Genç İstihdamı”, Çevrim içi: https://ka.gov.tr/sayfalar/genc-istihdami–41, (28.05.2024).

(6) İŞKUR (t.y.), “Projeler”, Çevrim içi: https://www.iskur.gov.tr/kurumsal-bilgi/uluslararasi-iliskiler-ve-projeler/projeler/, (28.05.2024).

(7) Omay, U. (2022), “Vasıf Yanılgısı”, Çevrim içi: https://satinalmadergisi.com/vasif-yanilgisi/, (28.05.2024).

(8) Özdemir, S. (2023), “Sanayici ‘vasıflı ya da vasıfsız işçi bulamıyoruz eylemi’ yapar mı?” https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/sanayici-vasifli-ya-da-vasifsiz-isci-bulamiyoruz-eylemi-yapar-mi/710866, (28.05.2024).

(9) Birleşmiş Milletler Türkiye (t.y.), “Sürdürülebilir Kalkınma Amacı 9: Sanayi, Yenilikçilik ve Altyapı”, Çevrim içi: https://turkiye.un.org/tr/sdgs/9, (28.05.2024).

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR