Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme ve Ticarette Riskler & Fırsatlar Semineri İTO Ev Sahipliğinde Gerçekleşti

Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme Ve Ticarette Riskler & Fırsatlar Semineri İto Ev Sahipliğinde Geeçkleşti Kapak

Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme Ticarette Riskler ve Fırsatlar Semineri Gerçekleşti

Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme Ve Ticarette Riskler & Fırsatlar Semineri İto Ev Sahipliğinde Geeçkleşti Kapakİstanbul Ticaret Odası (İTO), 22.05.2024 Çarşamba günü, “Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme ve Ticarette Riskler & Fırsatlar” başlıklı seminere ev sahipliği yaptı. Etkinlik, İTO’nun 4. Kat Meclis Salonu’nda farklı sektör ve şehirlerden çok sayıda yöneticinin yoğun bir katılım ile gerçekleşti.

Etkinlik, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyesi, sayın İbrahim Doğan Salman‘ın açılış konuşması ile başladı. Sayın Salman konuşmasında, ülkemizde ve dünyada son yaşanan ekonomik gelişmelere dikkat çekerek, tedarik zinciri ve satınalma ekosistemindeki riskler ve fırsatlara vurgu yaptı. Sn. Salman, globalde ve ülkeler arası ilişkilerde yaşanan gelişmelerin ticarete etkileri ve ülkemiz adına neler yapılabilir konuları üzerinde durdu.

 

Tedarik Zinciri Semineri, İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Erdal moderatörlüğünde gerçekleşti. Etkinlik başlamadan önce, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyesi, Sn. İbrahim Doğan Salman, sunum yapacak değerli akademisyen ve yöneticilerimize etkinlik günün anısı olarak, hediye takdimi gerçekleştirdi.

İbrahim Doğan Salman Toplu

 

 

Dr. Adil ünalTedarik Zincirlerinde Dijital Dönüşüm başlıklı ilk oturumun ilk konuşmacısı olarak, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Adil Ünal, “Tedarik Zincirlerinde Performans Yönetimi” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Dr. Ünal sunumunda, şirketlerin stratejik yönetim süreçleri ve tedarik zincirlerindeki performansa dayalı süreçler hakkında bilgi verdi. Ünal, tedarik zincirinde performansın ölçümü için özel olarak geliştirilmiş bir modelin tercih edilerek şirketin yapısına entegre edilmesi gerektiğini ve tüm şirketler ve sektörler için uygun bir performans ölçüm modelinin bulunmadığını vurguladı.

Performansın sonuçlarla ilgili olduğunu hatırlatarak, işletmelerin sonuçları verimli bir şekilde değerlendirmelerinde ölçüm için toplanan verilerin ve verilerin arkasındaki olguların hatasız ve doğru bir şekilde derlenmesinin önemini hatırlattı. Dr. Ünal sunumunu, tedarik zincirindeki akışları, anahtar performans göstergelerini (KPI) ve Tedarik Zinciri Operasyonları Referans Modelini (SCOR) ana hatlarıyla ve örnekleriyle anlatarak tamamladı.

Alper SağızTedarik Zincirlerinde Dijital Dönüşüm başlıklı ilk oturumun, ikinci konuşmasında, TeamProcure INC şirketinden, Associate Partner, Sayın Alper Sağız kürsüye geldi. Sn. Sağız, “Dijital Satınalma Çevresi ve E-Satınalma” adlı sunumunu gerçekleştirdi. Sağız sunumunda genel hatları ile satınalma ekosistemini ele alarak, şirketler için elektronik satınalmanın (e-satınalma) önemi üzerinde durdu. Sn. Sağız, globalleşen ve dijitalleşen iş dünyasında e-satınalma uygulamalarının, şirketlere kazandırdığı zaman, tasarruf, maliyet avantajları ve işlemlerin hızlı yapılabilmesi kolaylığını sunumunda ele aldı. Sn. Sağız konuşmasında, sipariş döngüsü, siparişin statüsü, onay sürecinin kısalmasıyla, satınalma yöneticilerinin zamanlarını efektif bir şekilde kullanabileceklerini açıkladı. E-satınalma süreçleri ve e-satınalma uygulamaları hakkında bilgi vererek, farklı sektör örnekleri üzerinden e-satınalma uygulamalarını anlatarak sunumunu tamamladı.

Levent çuhadarEtkinliğin ilk oturumunun son konuşmacısı olarak, Sirius Tedarik CVUS Co-Founder &CEOsu, sayın Levent Çuhadar kürsüye geldi. Sn. Çuhadar, “Tedarik Zincirlerinde Takip ve İzlenebilirlik” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Sn. Çuhadar sunumunda, tedarik zincirinde ve lojistik operasyonlarda yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini ele aldı. Bu kapsamda, şirketlere kolaylık sağlayacak, filo yönetimi ve müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) yapay zeka destekli teknolojilerden bahsetti. Sn. Çuhadar, katılımcılardan gelen sorular üzerine, yapay zekanın lojistik rotalama ve optimizasyon için önemine ve yapay zekanın ERP programlarına entegrasyon kolaylığı üzerinde durarak, lojistik profesyonellerine sağlayacağı faydalar üzerinde durdu. Sn. Çuhadar, uygulama ile ilgili kısa ve bilgilendirici, yapay zekâ destekli saha uygulamalarını içeren videolarını katılımcılarla paylaşarak, sunumunu tamamladı.

Bu sunumunun ardından yarım saat ara verildi. Etkinliğe katılanlar, verilen arada, İstanbul Ticaret Odası’nın ikramları eşliğinde bir araya gelerek fuaye alanında networking imkânı sağladı.

Prof. Dr. Murat ErdalAranın ardından, başlayan Tedarik Zincirinde Risk Yönetimi ve Fırsatlar başlıklı ikinci oturumun ilk sunumunu, İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Erdal yaptı. Dr. Erdal, “Tedarik Zinciri Yönetiminde Riskler” adlı sunumunu gerçekleştirdi. Son dönemde Uluslararası ilişkilerin ve ticaret savaşlarının tedarik zincirlerini derinden etkilediğini vurgulayarak sunumuna başlayan Dr. Erdal, tedarik zincirlerinde yaşanan değişimlerin, satınalma ve tedarik zinciri ekosistemi profesyonelleri üzerindeki etkilerini, sektörel örneklerle tek tek açıklayarak, operasyonel risklere değindi. Dr. Erdal sunumuna, işletme çevresindeki ve tedarik zincirindeki makro ve mikro riskleri ele alarak devam etti. Riskler kapsamında, satınalma ve tedarik zinciri yöneticilerinin yapması gereken analizlere de sunumunda yer veren Erdal, uzun vadeli ve kısa vadeli planlamalarla yapılacak olan hamleler ve alınacak önlemleri anlatarak sunumunu tamamladı.

Rıza Mehmet Korkmazİkinci oturumun ikinci konuşmasını yapmak üzere kürsüye, Ünsped Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetler A.Ş- Genel Müdürü, sayın Rıza Mehmet Korkmaz geldi. Sn. Korkmaz, “Dış Ticaret Riskleri ve Fırsatlar” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Sunumuna, yakın tarihteki ekonomi ve politik çevredeki dönüm noktası olayları anlatarak başlayan Sn. Korkmaz, bu olayların dış ticaretimize (ithalat ve ihracat) olan etkilerini ele alarak, özellikle ilave gümrük vergileri ve operasyon süreçlerinin hızı konusunda, iyileştirmelerle ilgili tespit ve önerilerde bulundu. Gümrük idarelerini derinden etkileyen teknolojileri anlatarak devam eden Sn. Korkmaz, yaşanan bu gelişmeler doğrultusunda, ülkemiz şirketlerinin ve gümrük firmalarının alması gereken aksiyonları ve sahadaki uygulamaları, güncel örnekleriyle anlattı. Mevzuat ve uygulamalardaki değişikleri de slaytları ile katılımcılarla paylaşan Sn. Korkmaz, Türkiye’nin rekabet gücünün artmasında ve yükselmesinde gümrük operasyonlarındaki verimliliğin önemine vurgu yaparak, sunumunu sona erdirdi.

Gül SaldıranerGünün son sunumunu gerçekleştirmek için, EG E-Consulting Partner, SMMM, BD, sayın Gül Saldıraner kürsüye geldi. Saldıraner, “İklim Riskleri ve Tedarikte AB Düzenlemeleri” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma amaçlarını kısaca açıklayarak sunumuna başlayan Saldıraner, bu kapsamdaki yurtiçi ve uluslararsı mevzuat ve güncellemeleri ele alarak sunumuna devam etti. Saldıraner sunumunda, Avrupa Birliği’nin düzenlemelerine ve AB üyesi ülkelere yapılacak olan ihracatlarda ülkemiz şirketlerini bekleyen regülasyonları ve gereklilikleri ele aldı. Sunumunda, Türkiye İklim Değişikliği Taslak Kanununa değinen Saldıraner, iklimle ilgili riskler, fırsatlar ve bunların finansal etkilerini detaylı slaytlarla anlatarak sunumunu sonlandırdı.

Son sunumun ardından, değerli katılımcılar, sunumlarını gerçekleştiren değerli yöneticilerimize ve akademisyenlerimize sorularını yöneltti. Etkinliğin soru-cevap kısmının ardından moderatör Dr. Erdal, Ekim 2024’te yapılması planlanan, “Tedarik Zinciri Yönetiminde Trendler” başlıklı yeni bir konferansın planlamasına başladıklarını söyledi.  Dr. Erdal’ın İstanbul Ticaret Odası ve tüm katılımcılara teşekkür etmesi ve fotoğraf çekiminin ardından, Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme Ticarette Riskler ve Fırsatlar Semineri sona erdi.

Prof. Dr. Murat Erdal Etkinlik Sonu Için

Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme Ve Ticarette Riskler & Fırsatlar Semineri Toplu

Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Sabancı’dan Gençlere Umut Olacak Proje

Satınalma Eğitimi Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Sabancı’dan Gençlere Umut Olacak Proje

Satınalma Eğitimi Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Sabancı’dan Gençlere Umut Olacak ProjeBu topraklardan kazandığını bu toprakların insanıyla paylaşma” prensibiyle, yaklaşık 100 yıldır toplumsal kalkınmaya öncülük eden Sabancı Topluluğu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılını yeni bir seferberlikle kutluyor.

“Bütün ümidim gençliktedir” diyen Ulu Önder Atatürk’ün izinde, Türkiye çapında yeni bir sosyal girişim modelinin temellerini atan Sabancı Topluluğu, ülkemizin beyin gücünün Türkiye’de kalması, ülke çapında gençlere, girişimcilere inovasyona ve teknolojiye erişim konusunda fırsat eşitliği sağlanması için Sabancı Gençlik Seferberliği’ni başlatıyor.

3 Yılda 30 Bin Gence Ulaşmayı Hedefliyoruz

Sabancı Gençlik Seferberliği kapsamında, önümüzdeki 3 yıl boyunca Türkiye’nin pek çok bölgesini kapsayacak Sabancı Teknoloji ve Etki Merkezleri Ağı kurulacak. Öncelikli olarak Sabancı Topluluğu şirketlerinin faaliyet gösterdiği şehirlerde Sabancı Gönüllülerinin desteğiyle hayata geçirilecek olan Sabancı Teknoloji ve Etki Merkezleri, 18-34 yaş arasındaki genç yeteneklere açık olacak.

Proje kapsamında 3 yıllık bir dönemin sonunda, yurt içinde 34 ilde ve 35 üniversitede, yurt dışında ise en az 2 merkezde ve 2 üniversitede olunması; projenin sonunda ise en az 30 bin gence ulaşılması hedefleniyor.

Bu merkezlerle, gençlere fikirlerini geliştirebilecekleri, değer üretebilecekleri bir ekosistem yaratılması, sürdürülebilirlik ve sosyal etki yaratacak girişimcilerin desteklenmesi ve yeni nesil liderlik yetkinliklerinin geliştirilmesi amaçlanırken, beyin göçünün beyin gücüne dönüştürülmesi hedefleniyor.

Sabancı’nın Gücünün Kaynağı Sahada Olmaktır

Konuyla ilgili düzenlenen basın toplantısında konuşan Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper, Cumhuriyet ile neredeyse yaşıt olan Sabancı Topluluğu’nun kurulduğu günden bu yana, Türkiye’nin toplumsal gelişimine öncülük ettiğinin altını çizerken, “Sabancı’nın gücü sadece fabrikalarından, istihdam ettiği 60 binden fazla çalışanından gelmez. Sabancı’nın gücünün asıl kaynağı ülkesine, milletine, gençlere duyduğu sevgidir. Sahada olmak, insanının her daim yanında durmaktır.   2021’de başlattığımız ve kısa süre içerisinde Türkiye’nin en geniş katılımlı sosyal sorumluluk hareketine dönüşen Sabancı Cumhuriyet Seferberliği ile bu dayanışma ruhunu bir kez daha ortaya koymuştuk. Sabancı Gönüllülerimiz yaklaşık 1.250 etkinlik için 170 bin saatini Sabancı Cumhuriyet Seferberliği’ne ayırdı. Deprem bölgesinin yerel kalkınmasına öncülük etmek hedefiyle Habitat Derneği ile birlikte yürüttüğümüz; Topluluk şirketlerimiz Brisa, Kordsa, Temsa ve Teknosa ile hayata geçirdiğimiz Sabancı Hatay Kuluçka Merkezi aracılığıyla 1.250 girişimciye ulaştık. Ve bir kez daha gördük ki; Türkiye çağdaşlaşma yolculuğuna devam edecekse bunun için gençlerin bu yolculuğa inanması, bu yolculuğun bir parçası olması şart. Sabancı Gençlik Seferberliği’ni işte bu motivasyon ve bu sorumluluk duygusuyla başlatıyoruz” dedi.

Dünyada yaşanan dönüşüm ışığında, Türkiye’nin gençlerin liderliğinde yeni bir atılıma, yıkıcı düşünceye ve bu düşünceyi ürünleştirmeye ihtiyacı olduğunu ifade eden Cenk Alper, “Şu an önümüzde bunu yapabileceğimiz bir fırsat penceresi var ama bu sonsuza kadar açık kalmayacak. Dünyada hızlı olanın, kararlı olanın, doğru hamleleri yapanın kazanacağı bir dönemdeyiz. Sabancı bu topraklarda yaklaşık 100 yıldır kalıcı değer yaratıyor. Bu değeri yaratabilmesinin bazı nedenleri var. Umutlu olmak, Türkiye’nin potansiyeline inanmak, gençlere güvenmek… Bunlar Sabancı’nın kodları. Gençlerin izlemekle yetinmesini, iç çekmesini, hayıflanmasını reddeden; yaratıcılığını, potansiyelini ve özgür düşüncelerini ortaya çıkaran bir kültür bu. Sabancı Gençlik Seferberliği de bu kültürün bir sonucu. Proje kapsamında kuracağımız Sabancı Teknoloji ve Etki Merkezleri Ağı ve binlerce Sabancı Gönüllümüzün desteğiyle, tüm kaynaklarımızı ve tüm teknoloji altyapımızı gençlere açacağız. Gençlerin değişim yaratma gücü ile Sabancı Topluluğu’nun yaklaşık 100 yıllık deneyimini ve inovasyon gücünü Sabancı Gönüllülerinin desteğiyle bir araya getirirken, Türkiye’de yeni bir sosyal girişim modelinin temellerini atacağız” dedi.

Bu projeyle birlikte, gençlere fırsat eşitliği sunacaklarını ve aynı zamanda balık tutabilecekleri çok geniş bir ekosistem inşa ettiklerinin altını çizen Cenk Alper, “Biz bu yola çıkarken şunu söyledik. Önce dinleyeceğiz, anlayacağız sonra da harekete geçeceğiz. Gençleri de çok iyi anladığımızı düşünüyoruz. Bu ekosistem içerisinde farklı seçenekleri olacak. İsteyen bizimle birlikte yeni teknolojiler geliştirecek, isteyen kendi şirketini kurmak için çalışacak. Onlar seçecek, biz onlara yardımcı olacağız. Artık gençlere ne yapacaklarını dikte etme dönemi geride kaldı. Onları, bizim adımlarımızı izleyecek bireyler olarak değil, geleceği şekillendirecek potansiyel liderler olarak konumlandırmak aslında onlara ve ülkemize yapacağımız en büyük iyiliklerden biri” şeklinde konuştu.

Sabancı Teknoloji ve Etki Merkezleri Ağı bünyesinde hayata geçirilecek programların, gençlerin özgeçmişlerine yazabilecekleri en değerli unsurlardan biri olmasını hedeflediklerini ifade eden Cenk Alper, “Eskiden ‘altın bilezik’ kavramını daha çok meslekler için kullanırdık. Bugün yeni altın bilezik; fikir, fırsat, hayal ve özgürlük dörtgeninde şekilleniyor. Dolayısıyla, bu merkezlerimiz, buralardaki programlarımız gençlerimizin yeni altın bileziği olacak” dedi.

Sabancı Teknoloji ve Etki Merkezleri, aynı zamanda Sabancı Topluluğu’nun odak alanları olan dijital teknolojiler, enerji ve iklim teknolojileri, malzeme teknolojileri ve mobilite çözümleri alanlarına odaklanacak.

Gençlerle birlikte bu alanlardaki yıkıcı inovasyon faaliyetlerine ağırlık verilecek; yeni teknolojiler geliştirilecek. Gerçek vakalara özel sektör, akademi dünyası ve gençlerin katılımıyla ortak bir çözüm aranacak.

Yeni nesil genç liderler, girişimciler ve araştırmacılar için merkezlerin 5 ana odağı olacak. Bunlar: “Teknik Yetkinlik Programları, İnsan Kaynağı Geliştirme Faaliyetleri, Liderlik ve Staj Programları, Akademik İş Birliği Programları ve İnovasyon Programları” Bu kapsamda pek çok farklı eğitim düzenlenecek.

18-34 yaş aralığındaki tüm gençlere açık sertifikalı eğitim programları düzenlenecek, tüm katılımcılara yeni beceri ve yetkinlikler kazandırılacak.

Lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin ortaya koyacağı akademik çalışmalar özel sektör tecrübesiyle güçlendirilecek; teori ile birlikte pratiği önceliklendiren bir yaklaşımla bu çalışmaların gücünü artırılacak.

Bu merkezlerde geliştirilen iş modellerinin Sabancı, Türkiye ve dünya girişimcilik ekosistemlerine entegre olması sağlanacak.

Yerel ve ulusal düzeydeki kamu kuruluşlarıyla koordineli bir şekilde, bu merkezlerden çıkan girişimlerin büyümesi için gerekli altyapı hizmeti verilecek; başarılı girişimlere finansmana erişim olanağı sağlanacak.

Çevresel veya sosyal sorunlara çözüm geliştirilerek, daha adil ve daha kapsayıcı bir toplum inşa etme ve yarını daha yaşanabilir kılma hedefine katkıda bulunulacak.

Üniversite, yüksek lisans ve doktora öğrencileri, yeni mezunlar, kariyerinin başında olan genç profesyoneller ve iş fikrini hayata geçirmek isteyen girişimciler başvuru yapabilecek.

Tüm şehirlerden başvuru kabul edilecek; başvurular proje ekipleri tarafından periyodik olarak değerlendirilecek.

Başvurular www.sabancigenclikseferberligi.com adresinden yapılacak. Başvurular ve eğitim programlarına katılım ücretsiz olacak.

“Otomobil Piyasası Görünümü’’ Raporuna Göre: Reel Fiyatlarda Düşüş Devam Ediyor

Satınalma Eğitimi Otomobil Piyasası Görünümü’’ Raporuna Göre Reel Fiyatlarda Düşüş Devam Ediyor

Satınalma Eğitimi Otomobil Piyasası Görünümü’’ Raporuna Göre Reel Fiyatlarda Düşüş Devam EdiyorBahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) tarafından sahibinden.com’da yayınlanan ilanlardan hareketle hazırlanan ve ikinci el otomobil piyasasının genel durumunu, fiyatlarını, arz ve talep dengesini; araç sınıflarına, yaş gruplarına ve yakıt türlerine göre analiz eden ‘’Otomobil Piyasası Görünümü’’ raporunda son dönemde otomobil piyasasında yaşanan değişimler incelendi.

Rapora göre Nisan ayında otomobil talep endeksi Mart’a kıyasla yüzde 12, geçen yılın Nisan ayına kıyasla ise yüzde 28,6 azalmıştır. Otomobil piyasasındaki canlılık göstergesi olarak izlenen satılan otomobil sayısının satılık ilan sayısına oranı 2,6 puan azalarak yüzde 17,1 olmuştur. Bu göstergenin detayları incelendiğinde hem ilan sayısının hem de satılan otomobil sayısının azaldığı göze çarpıyor. Otomobil piyasasında bir diğer canlılık ölçütü olarak kullanılan satılık otomobil ilanlarının ne kadar süre yayında kaldıklarını gösteren “kapatılan ilan yaşı” geçen aya kıyasla 2 gün uzayarak 24,5 gün oldu.

Reel satış fiyatları düşmeye devam ediyor 

Enflasyondan arındırıldığında otomobil ortalama reel fiyatının 10 aydır düştüğü görülüyor (Şekil 1-alt panel). Reel fiyat endeksi Mart’a kıyasla yüzde 2,1 azalarak 179,9 olmuştur. Reel fiyatlardaki yıllık artış oranı da düşmektedir (Şekil 1-üst panel). Mayıs’ta yüzde 47,9’a ulaşan artış oranı takip eden aylarda sürekli azalarak Nisan’da yüzde -27,4’e gerilemiştir.

Şekil 1: Ortalama otomobil reel fiyatı (2020 Ocak=100) (Alt panel), ortalama otomobil reel fiyatının yıllık değişimi (%) (Üst panel)

Kaynak: sahibinden.com, Betam

 Ortalama otomobil fiyatında ılımlı artış

Ortalama otomobil fiyatları bir miktar yükselmiştir (Şekil 2). Mart’ta 859 bin 35 TL olan ortalama otomobil fiyatı Nisan’da 867 bin 813 TL olmuştur (Şekil 2 -Alt panel). Ancak otomobil fiyatlarındaki yıllık değişim oranındaki düşüş devam etmektedir. Mart’ta yüzde 31,8 olan yıllık artış oranı Nisan’da yüzde 23,3’e gerilemiştir (Şekil 2- Üst panel).

 Şekil 2: Ortalama otomobil fiyatı (TL) (Alt panel), ortalama fiyatının yıllık değişimi (%) (Üst panel) 

Kaynak: sahibinden.com, Betam

 

Otomobil talep endeksi önceki beş ayın aksine uzun süren bayram tatili nedeniyle nisanda azalmıştır. 2024 Nisan’da talep endeksi önceki aya kıyasla yüzde 12 azalarak 93,4 olmuştur. Benzer şekilde, talep endeksi bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 28,6 düşüktür. (Şekil 3)

 

Şekil 3: Talep göstergesi (2020 Ocak=100)

Kaynak: sahibinden.com, Betam

 

Hem otomobil arzı hem de satılan otomobil sayısı azaldı

Satılan otomobil sayısının satılık ilan sayısına oranı bir önceki aya kıyasla 2,6 puan azalarak yüzde 17,1 olmuştur. Bu azalışın arka planı incelendiğinde satılık otomobil ilan sayısının yüzde 4,9; satılan otomobil sayısının ise yüzde 17,5 azaldığı görülmekte ve bu azalışta bayram tatilinin etkili olduğu düşünülmektedir. (Şekil 4)

 

 Şekil 4: Satılan otomobil sayısının satılık otomobil ilan sayısına oranı (%) (Alt panel), satılan ve satılık otomobil sayısı (Üst panel) 

Kaynak: sahibinden.com, Betam

 

Otomobil piyasasının bir diğer canlılık göstergesi olan kapatılan ilan yaşı geçen iki ayın aksine yükselmiştir. 2024 Nisan verilerine göre kapatılan ilan yaşı bir önceki aya kıyasla 2 gün uzayarak 24,5 gün olmuştur. (Şekil 5)

 

 Şekil 5: Satılık otomobil kapatılan ilan yaşı (Gün)

Kaynak: sahibinden.com, Betam

 

Raporun devamına buradan ulaşabilirsiniz.

Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçı Birlikleri Firmaları 8 Alanda Sürece Hazırlayacak

Satınalma Eğitimi Mobilya, Kağıt Ve Orman Ürünleri İhracatçı Birlikleri Firmaları 8 Alanda Sürece Hazırlayacak

Satınalma Eğitimi Mobilya, Kağıt Ve Orman Ürünleri İhracatçı Birlikleri Firmaları 8 Alanda Sürece HazırlayacakMobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçı Birlikleri, sürdürülebilirlik konusunda başvuru kaynağı niteliği taşıyan Sürdürülebilirlik Eylem Planı’nı ihracatçılara sundu. Yoğun uğraş, araştırma ve emekle hazırlanan plan; Hammadde, Girdi ve Tedarikçiler, Üretim Süreci, Lojistik ve Depolama, Atık Yönetimi, Genel Yönetim, Eğitim ve İnsan Kaynakları, Dijitalleşme vb. başlıklar olmak üzere toplam 8 alanda uygulanacak. Böylelikle sektör, sürdürülebilir kalkınma ilkeleriyle uyumlu hale gelerek ekonomik büyüme, sosyal eşitlik ve çevresel yönetim arasında uyumlu bir denge sağlanmış olacak.

Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçı Birlikleri, sektörlerinin sürdürülebilirlik kavramından nasıl etkileneceği, bugünün tasarımı içerisinde geleceği kurgularken nasıl bir faaliyet dizilimi öngörmek gerektiği konularında başvuru kaynağı niteliğinde önemli bir çalışmaya imza attı. Sürdürülebilirlik Eylem Planı’nı üzerine düzenlenen lansmanın sunumunu T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Burcu Yavuz Tiftikçigil gerçekleştirdi. 123 adet veri üzerinden gerçekleştirilen anket çalışmasının yanı sıra Arama Konferansları, Firma Görüşmeleri ve Odak Grup Toplantıları’ndan elde edilen çıktılar ile hazırlanan Mobilya, Kâğıt ve Orman Ürünleri İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik Eylem Planı, Hammadde, Girdi ve Tedarikçiler, Üretim Süreci, Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi (Lojistik ve Depolama), Üretimde Döngüsellik ve Geri Kazanım (Atık Yönetimi), Genel Yönetim, Eğitim ve İnsan Kaynakları, Standardizasyon ve Sertifikasyon Uygulamaları, Satış Pazarlama, Müşteri İlişkileri ve Satış Sonrası Hizmetler ve Dijitalleşme olmak üzere toplam 8 alanda uygulanacak. Teknolojik ilerleme, iklim değişikliğinin etkilerinin görünürlüğünün ve bu konuda farkındalığın ve kabulün artması ile yeni gelişmeler baz alınarak, eylem planı belirli aralıklarla güncellenecek.

Toplantıda konuşan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Gültepe, “Mobilya endüstrimiz, eylem planını lanse eden 20’inci sektörümüz oluyor. Mobilya sektörümüzün yol haritasının hazır olması önemli. Çünkü mobilya, marka sektörlerimiz arasında yer alıyor. Bu avantajımızı yeşil dönüşümle destekleyebilirsek bambaşka bir hikâye yazabiliriz. Elbette süreç eylem planının açıklanması ile sona ermiyor. Aksine asıl mesaimiz şimdi başlıyor. Hayata geçirdiğimiz takip platformumuzla bu eylem planlarını izleyecek, çeyrek dönemlerde raporlamasını yapacağız. Sizleri de belirli periyotlarda bu bilgiler ışığında güncellemeye devam edeceğiz. Çünkü yeşil dönüşüm hem insanlık, hem ülkemiz, hem de ihracatımız için hayati önem arz ediyor. Bu konuda öncülüğü Avrupa Birliği yapıyor. Avrupa Birliği üyesi olmasak da hedefleri dikkate almak, stratejimizi ve oyun planlarımızı bu hesaba göre yapmak zorundayız. Hatta yeşil dönüşümü ülkemiz ve ihracatımız için bir fırsata dönüştürmek durumundayız. Çünkü ihracatta en büyük pazarımız Avrupa Birliği. Pazardaki gücümüzü korumak ve artırmak için ihracatımızı Yeşil Mutabakat kriterlerine uyarlamaktan başka bir çıkar yolumuz yok” dedi. Yeşil Mutabakat’ta nihai hedefin 2050 olduğuna dikkat çeken Gültepe, “Uyum sürecinin bir takvimi var ve süreç hızla ilerliyor. Hatta bazı sektörlerimiz açısından vakit geldi çattı bile… Eğer gerekli hazırlıkları tamamlayamazsak 2026’dan itibaren her yıl 100 milyonlarca dolar karbon vergisi ödemek durumunda kalacağız. Oysa karbon vergisi olarak ödeyeceğimiz kaynağı sektörlerimizin yeşil dönüşümünün finansmanı için kullanabiliriz. TİM olarak Sınırda Karbon Düzenlemesi’ni ihracatçılarımıza doğru anlatabilmek için birçok çalışma yürütüyoruz. IPA 3 projelerimiz, TÜBİTAK Yeşil İnovasyon Teknoloji Mentorluk Programındaki çözüm ortaklığımız, Yeşil dönüşümün finansmanıyla ilgili çalışmalarımız hep bu amaca hizmet ediyor. Dönüşüm zorlu ve aynı zamanda çok maliyetli bir süreç. Özellikle KOBİ’lerin öz kaynakları ile bu işi finanse etmeleri mümkün değil. Finansman konusunda Bankalar ve Bakanlıklarımızla  çalışmalarımız devam ediyor. Bu hafta başında Yeşil Mutabakata Uyum Projesi Desteği değerlendirme toplantısına ev sahipliği yaptık. Firmalarımızın alacağı teknik danışmanlığa Ticaret Bakanlığımız 5 yıl boyunca 10 milyon TL’ye kadar destek verecek. Proje uygulama detayları inşallah önümüzdeki aylarda açıklanacak.” dedi.

Artan çevre bilinci sektörü önemli bir noktada konumlandırdı

Mobilya, kâğıt ve orman ürünleri sektörünün çevre üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olması ve kaynak yönetiminde çok önemli bir rol oynaması sebebiyle sürdürülebilirlikle ilişkisinin çok yüksek düzeyde olduğunu belirten TİM Başkanvekili ve Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri Sektör Kurulu Başkanı Ahmet Güleç, “Artan çevre bilincinin ve sorumlu iş uygulamalarının vurgulandığı bir çağda, mobilya, kâğıt ve orman ürünleri endüstrileri önemli bir noktada konumlanıyor. İlgili sektörler yaşadığımız alanları şekillendirirken geniş bir ürün yelpazesinin malzemelerini de sağlıyor. Bu doğrultuda sektörü sürdürülebilir kalkınma ilkeleriyle uyumlu hale getirerek ekonomik büyüme, sosyal eşitlik ve çevresel yönetim arasında uyumlu bir denge oluşturmak gerekiyor. Biz de belirlediğimiz bu 8 başlık ile sektördeki dönüşüme yol gösterici olmak istiyoruz” dedi.

Yenilenebilir malzemelerin kullanımı üretiminde ayırt edici özellik oldu

Mobilya sektöründe geri kazanılmış ahşap, bambu ve diğer yenilenebilir malzemelerin kullanımının, sürdürülebilir mobilya üretiminin ayırt edici özelliği haline geldiğine dikkat çeken Ahmet Güleç, şirketlerin dayanıklılık ve uzun ömürlülüğe öncelik veren tasarımlar benimseyerek mobilya atıklarının azalmasına katkıda bulunduklarını anlattı. Kâğıt endüstrisinin ormansızlaşma ve kaynak yoğun üretim süreçleriyle olan bağlantısı sebebiyle çevresel ayak izini azaltma zorluğuyla karşı karşıya kalan sektörler arasında yer aldığına dikkat çeken Ahmet Güleç, “Bu doğrultuda şirketlerin geri dönüştürülmüş kâğıt, sürdürülebilir kâğıt hamuru tedariki ve enerji tasarruflu üretim uygulamalarını tercih etmeleri döngüsel ekonomi anlayışının benimsenmesini sağlayacaktır. Bu adımlar sadece sektörün ormanlar üzerindeki etkisini azaltmakla kalmayıp aynı zamanda biyoçeşitliliğin korunmasına ve genel atık üretiminin azalmasına da katkı sağlayabilecektir. Her iki sektörümüz için de bağlantılı kereste ve diğer orman kaynaklarına yönelik sürdürülebilir ahşap tedariki ve sorumlu ormancılık uygulamaları yeni ek güncellemelerle daha verimli hale getirilmelidir” dedi.

BM, Ticaret Bakanlığı ve TİM eylem planları değerlendirildi

Sürdürülebilirlik Eylem Planı’nın toplam 8 alanda uygulanacağını kaydeden Ahmet Güleç, “BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının 17’si, bu amaçların 169 alt başlığı ve 241 göstergesi incelenmiş, Ticaret Bakanlığı ve TİM tarafından hazırlanan Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlik Eylem Planlarını değerlendirdik. Ulusal ve uluslararası literatürden faydalanılmış ve sürdürülebilirlikle ilişkili mevzuatı dikkate aldık. Proje kapsamında yapılan tarama konferansı, odak grup ve firma görüşmeleri ve ilgili rapor eylem planları incelendikten sonra vizyon misyon ve beklenti ve öneriler tespit edilerek, Mobilya, Kâğıt ve Orman Ürünleri sektörünün 8 başlıktan oluşan sürdürülebilirlik eylem alanlarını oluşturduk” dedi.

Eylem Alanları Neleri Kapsıyor?

Hammadde Girdi ve Tedarikçiler

  • Hammaddelerin çevreye en az zarar veren yöntemlerle ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesini sağlamak
  • Kaynak kullanımında verimliliği artırarak hammadde kullanımını azaltmak, hammaddelerin çıkartılması, işlenmesi ve taşınması sırasında oluşan çevresel etkileri en aza indirmek
  • Enerji ve su gibi kritik girdilerin kullanımında verimliliği artırarak, sürdürülebilir kaynaklar üzerinden temin etmek
  • Tedarik zincirinde yer alan tüm tedarikçilerin çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik standartlarına uygun hareket etmesini sağlamak
  • Tedarik zincirindeki sürdürülebilirlik risklerini belirlemek, değerlendirmek ve bu riskleri azaltıcı stratejiler geliştirmek

Üretim Süreci

  • Üretim süreçlerinin çevreye olan etkisini en aza indirgemek, bu süreçlerden kaynaklanan karbon ayak izini, atık miktarını ve su kullanımını azaltmak
  • Hava ve su kirliliğini önlemek ve biyoçeşitlilik üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirmek
  • Enerji kullanımını optimize etmek ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmak
  • Çalışanların sağlık ve güvenliğini korumak, adil çalışma koşullarını sağlamak ve yerel topluluklarla iyi ilişkiler kurmak, tedarik zincirinin her aşamasında sürdürülebilirlik standartlarının uygulanmasını sağlamak
  • Ürünlerin tasarımından itibaren çevresel etkilerini düşünmek ve ürün yaşam döngüsü boyunca sürdürülebilirlik prensiplerini uygulamak
  • Üretim süreçlerindeki sürdürülebilirlik çabaları hakkında şeffaf raporlama yapmak ve ilgili taraflara (örneğin, müşterilere, yatırımcılara ve düzenleyici kurumlara) hesap verilebilir olmak
  • Yeni ve daha verimli teknolojileri benimsemek, iş süreçlerini optimize etmek ve sürdürülebilir ürün ve hizmetler geliştirmek

Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi

  • Taşıma ve depolama işlemleri sırasında karbon emisyonlarını azaltmak için daha temiz enerji kaynaklarına geçiş yapmak ve enerji verimliliği stratejileri uygulamak
  • Depolama ve lojistik süreçlerinde oluşan atıkları azaltmak, geri dönüşümü teşvik etmek ve daha sürdürülebilir ambalaj malzemeleri kullanmak
  • Depolama ve taşıma yöntemleri benimsemek, tüm lojistik ve depolama operasyonlarında adil çalışma koşullarını garanti altına almak ve tedarik zinciri boyunca bu standartları teşvik etmek
  • Tedarik zinciri kesintilerine karşı direnci artırmak ve değişen piyasa koşullarına hızlı bir şekilde uyum sağlayabilmek için esnek lojistik ve depolama çözümleri geliştirmek
  • Tedarik zincirinde sürdürülebilirlik standartlarını uygulayarak ve tedarikçilerle iş birliği yaparak uzun vadeli sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak
  • Sürdürülebilir lojistik ve depolama uygulamalarının sonuçlarını düzenli olarak değerlendirerek ilerlemeyi raporlamak ve iyileştirme alanlarını belirlemek,

Üretimde Döngüsellik ve Geri Kazanım

  • Üretim süreçlerinde ve tüketim alışkanlıklarında verimliliği artırarak, gereksiz atık üretimini önlemek
  • Atıkların yeniden kullanılabilir olmasını sağlamak için ürün tasarımı ve ambalajlama yöntemlerini iyileştirmek
  • Etkili bir geri dönüşüm ve kompostlama altyapısı kurarak, atıkların çevreye zarar vermeden işlenmesini sağlamak
  • Tüm atık türleri için kapsamlı yönetim planları geliştirmek, bu sayede atık yönetiminin çevresel etkisini en aza indirmek
  • Atık yönetimi süreçlerinin hava, su ve toprak kirliliğine neden olmasını önlemek için tedbirler almak
  • Bireyleri ve işletmeleri atık yönetimi konusunda eğitmek ve en iyi uygulamaları paylaşmak
  • Ulusal ve uluslararası atık yönetimi yasalarına ve düzenlemelerine tam uyum sağlamak
  • Atık azaltma, yeniden kullanım ve geri dönüşümü destekleyecek politikaları ve teşvikleri geliştirmek
  • Atık yönetimi stratejilerini ve uygulamalarını sürekli olarak değerlendirmek ve iyileştirmek

Genel Yönetim, Eğitim ve İnsan Kaynakları

  • Sektörün geleceğini tehdit eden ara eleman sorununun çözülmesine katkı sağlamak
  • Çalışanların sürdürülebilirlik kapsamında bilinçlenmesini sağlamak
  • Organizasyonun misyonu, vizyonu ve stratejik planlarına sürdürülebilirlik hedeflerini entegre etmek
  • Sürdürülebilirlik ilkelerini destekleyen kurumsal politikalar, prosedürler ve uygulama rehberleri oluşturmak
  • Tüm çalışanlara sürdürülebilirlik konusunda eğitimler ve farkındalık programları sunmak
  • İşe alım, performans değerlendirme, ödüllendirme ve kariyer gelişimi gibi İK uygulamalarında sürdürülebilirlik kriterlerini entegre etmek
  • Sürdürülebilirlik hedefleri ve başarılarına katkıda bulunma fırsatları sunarak çalışanların iş tatminini ve motivasyonunu artırmak

Standardizasyon ve Sertifikasyon Uygulamaları

  • İhracatı sürdürülebilir kılmak ve kalitesini artırmak adına, yeterliliğin uluslararası alanda belgelendirilmiş olması
  • Ürünlerin yerel ve uluslararası çevresel düzenlemelere uymasını sağlamak
  • Ürünlerin işçi standartlarına ve düzenlemelerine uygunluğunu sağlanması
  • Ürünlerin, hizmetlerin ve süreçlerin belirlenen ulusal ve uluslararası sürdürülebilirlik standartlarına uygun olmasını sağlamak
  • standartlar aracılığıyla çevresel, sosyal ve yönetişimle ilgili riskleri tanımlamak, değerlendirmek ve yönetmek

Satış Pazarlama, Müşteri İlişkileri ve Satış Sonrası Hizmetler

  • Hammadde malzeme seçiminden, ürün çıktısına kadar tüm süreçlerde Yeşil Üretime odaklanmak
  • İlgili ürünü en doğru şekilde geri dönüştürmek
  • Pazarlama ve reklam faaliyetlerinde çevre dostu uygulamaları öne çıkararak, sürdürülebilir yaşam tarzını teşvik etmek
  • Müşterilerin sürdürülebilirlik konularında eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi, sürdürülebilir tüketim alışkanlıklarını desteklemek
  • Müşterilerden alınan geri bildirimlerin sürdürülebilirlik stratejilerine dahil edilmesi ve ürün/hizmet iyileştirmeleri için kullanmak
  • Ürün ve hizmetlerin çevresel ve sosyal etkileri hakkında müşterilere şeffaf bilgi sağlamak
  • Ürünlerin kullanım ömrünü uzatmak
  • Geri dönüşüm ve yeniden kullanımı teşvik etmek için satış sonrası hizmetler sunmak
  • Satış sonrası hizmetleri çevre üzerindeki etkisini azaltacak şekilde optimize etmek
  • Müşterileri sürdürülebilir ürün kullanımı, bakımı ve atık yönetimi konularında bilgilendirmek ve desteklemek

Dijitalleşme

  • Firma içerisindeki süreçlerde, kâğıt kullanımını mümkün olan en az düzeye indirme
  • Firmaya veri yönetimi ve analitiği konularını entegre etmek, dijital araçlar ve çözümler kullanarak atık üretiminin azaltılması ve kaynak kullanımının daha etkin hale getirmek
  • Çalışanlara ve müşterilere yönelik dijital platformlar üzerinden sürdürülebilirlik eğitimleri ve bilgilendirme kampanyaları düzenlemek
  • Dijital teknolojilerin ve veri analitiğinin kullanımıyla sürdürülebilir inovasyonu desteklemek
  • Sürdürülebilir ürün ve hizmetlerin tanıtımında dijital pazarlama stratejilerini kullanmak

Evde Yaşlı, Hasta ve Çocuk Bakımı Yapan Kimse İş Kanunu Kapsamında mıdır?

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Evde Yaşlı, Hasta Ve çocuk Bakımı Yapan Kimse İş Kanunu Kapsamında Mıdır

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Evde Yaşlı, Hasta Ve çocuk Bakımı Yapan Kimse İş Kanunu Kapsamında Mıdır4857 sayılı İş Kanunu’nun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına göre, ev hizmetlerinde çalışanlar kanun kapsamı dışında bırakılmıştır. 4857 sayılı Kanunda ev hizmetlerinden kastedilen temizlik, yemek, ütü gibi günlük ev işleridir. Ancak işçinin vasfından dolayı istihdam edildiği ve fakat evde iş gördüğü durumlarda İş Kanunu hükümleri uygulanmalıdır. Örneğin evde hasta, yaşlı kimselere bakan hemşire, çocuk bakıcısı[1], eğitim elemanı, özel aşçı, bahçıvan, şoför, bekçi gibi vasıflı kişiler İş Kanunu kapsamında de­ğerlendirilmelidir[2].

Nitekim Yargıtay’a göre, evde çocuk ve hasta bakımı yapan kişi İş Kanunu kapsamındadır[3]. Çocuk bakımı yanında arızi olarak ev işleriyle ilgilenmek İş Kanunu uygulamasında kalır[4]. Ancak Yargıtay verdiği bir kararında, aile fertlerini okula, kursa ve hatta işe götürüp getiren şoförü, ev hizmetlisi olarak değerlendirerek, İş Kanunu kapsamı dı­şında bırakmıştır[5]. Bununla birlikte, doktrinde savunulan bir görüşe göre, ev hizmetlerinde çalışma, İş Kanunu’nun kapsamının istisnaları arasında sa­yılmış olmakla, istisnaların dar yorumlanması ve çalışmaların daha çok İş Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönündedir[6].

Konuyla ilgili Yar­gıtay Hukuk Genel Kurulu da 2018 yılında verdiği bir kararında, ev hizmet­lerinde çalışmaların evin içinde geçmesi gerektiğine vurgu yaparak, evlerde ağırlıklı olarak yapılan işin çocuk bakımı, yaşlı bakımı, hasta bakımı, bekçi­lik, bahçe işleri veya bahçıvanlık olması halinde, İş Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiğine hükmetmiştir[7].

Öte yandan, Sosyal güvenlik açısından ev hizmetlerinde sigortalı sayıl­mak için kişinin ücret karşılığında ve sürekli çalışan olması gerekir. Sürekli­lik kavramından ne anlaşılması gerektiği yüksek mahkeme kararlarına yansı­mıştır. Nitekim Yargıtay’a göre, “Haftalık normal çalışma süresinin yarısını aşan çalışma, sürekli çalışma sayılmakta ve haftada üç günden fazla süreyle ev hizmetlerinde çalışan işçinin sigortalı sayılması gerektiği kabul edilmek­tedir”[8]. Yargıtay 10 uncu Hukuk Dairesi kararlarında, ev işlerinde çalışan­ların sigortalı sayılması için haftanın çoğunluğunun ev işlerinde geçirilmesi gerektiği yönündedir[9].

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Evde Yaşlı, Hasta Ve çocuk Bakımı Yapan Kimse İş Kanunu Kapsamında MıdırSonuç olarak, 4857 sayılı İş Kanunu’nda, ev hizmetlerinde çalışanlar kanun kapsamı dışında bırakılmıştır (m.4/1). İş Kanunu’nda, ev hizmetlerinden kastedilen temizlik, yemek, ütü gibi günlük ev işleridir. Ancak işçinin vasfından dolayı istihdam edildiği ve fakat evde iş gördüğü durumlarda İş Kanunu hükümleri uygulanmalıdır. Örneğin evde hasta veya yaşlı kişilere bakan hemşire, çocuk bakıcısı[10], eğitim elemanı, özel aşçı, bahçıvan, şoför, bekçi gibi vasıflı kişiler İş Kanunu kapsamında de­ğerlendirilmelidir.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Y9HD.24.6.2020 T., E.2016/18218, K.2020/6372 Legalbank

[2] Y9HD.15.11.2016 T., E.2016/30168, K.2016/20156 Legalbank.

[3] Y9HD.24.6.2020 T., E.2016/18218, K.2020/6372 Legalbank

[4] Y9HD.31.5.2018 T., E.2016/20014, K.2018/12288 Legalbank

[5] Y9HD.09.10.2008 T., E.2007/27814, K.2008/25988 Legalbank

[6] ÇİL, Şahin, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, 9.Baskı, (2019-2021). Ankara 2022, s.91.

[7] YHGK.27.6.2018 T., E.2015/9-3384, K.2018/1281 Legalbank

[8] Y21HD.29.03.2018 T., E.2016/17935, K.2018/2989 Legalbank

[9] Y10HD.22.01.2018 T., E.2016/16077, K.2018233; ÇİL, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, s.92.

[10] Y9HD.24.6.2020 T., E.2016/18218, K.2020/6372 Legalbank

İhracatçının Dövizi

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem İhracatçının Dövizi

Dövize Genel Anlamda Bakalım İsterseniz

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem İhracatçının DöviziÜlkemizin ödemeler dengesi, TCMB rezervleri, ihracatın ithalatı karşılama oranları, yurt dışından ithal edilen tüm ithalat kalemleri için gerçek anlamda ihtiyaç duyduğumuz varlık; dövizdir.

Dövizin az oluşu veya olmaması ülkemiz açısından ciddi sıkıntılar doğuracağı gibi gerek sermaye hareketleri, gerek ülkemize gelen, gerekse ülkemizden giden yatırımcılar, ülkemizin yatırım projeleri için dövizin varlığı şarttır.

İhracatçıya Gerekli Olan Döviz ve Kurları

İhracatçıya bir göz atalım. Hali içler acısı. Ne söylesek, nasıl teselli etsek ihracatçılar haklıdır döviz kurları konusunda. Hem ihracatın arttırılması isteniyor, hem de döviz kurlarına tam sana pres baskı yapılıyor. Bırakın kurların aynı yerinde kalmasını, ihracatçının döviz kurları günden güne bilinçli ve kontrollü biçimde aşağıya doğru ivmeleniyor. Düşürülüyor.

Son 5 Günlük Grafik. Mayıs 15
Son 5 günlük grafik. Mayıs 15
Son 30 Günlük Grafik. Mayıs 15
Son 30 günlük grafik. Mayıs 15
Son 4 Aylık Grafik. Mayıs 15
Son 4 aylık grafik. Mayıs 15

Son grafiğimize baktığımızda bugünkü USD / TRL döviz kuru C/32.2100 şeklinde ve bugünden iki ay geriye gittiğimizde döviz kurunun yine aynı yanı USD / TRL döviz kuru C/32.2100 olduğunu göreceğiz.

Bırakın kurların enflasyon oranında yükselmesini, kurlar tam iki ay önceki kurlar ile aynı.

Bu arada iki ay içerisinde gerçekleşen piyasa enflasyonunun da ortalama % 9 olduğunu düşündüğümüzde USD / TRL döviz kurunun enflasyon artışı oranında olması gerektiğini varsayıp kurların da % 9 enflasyon oranında artacağını varsayarak bugün döviz kurunun USD / TRL döviz kurunun C/35.00 üzerinde olması gerekirdi.

Ama bugünkü kurların baskı neticesi USD / TRL döviz kuru C/32.21 civarında kalması demek ihracatçının kazancından aşağı yukarı iki ayda % 9’luk bir kayıp yaşandığı ortadadır.

İhracatçıya Rekabetçi Kur Gerekli

Ülkemizin ihracat rakamlarının artması ve Türk Mallarının global piyasalarda satılabilmesi için ihracatçılarımıza kesinlikle enflasyon oranında rekabet edilebilir kurlar gereklidir.

Söylemekten hicap duyuyorum ki, bugün ihracatçılarımız ya alıcılar ile yapmış oldukları sözleşmelerini iptal etme yoluna gidiyorlar, ya da zararına yükleme yapıp işini rölantitye almayı tercih ediyorlar.

Kurların Sürekli Düşüş Göstermesinin Nedeni

Kurların Sürekli Düşüş Göstermesinin Nedeni
Kurların Sürekli Düşüş Göstermesinin Nedeni

Piyasamızda faizler yüksek. Hatta paran çok ise alacağın faiz de pazarlık usulü artabiliyor. Hal böyle olunca yurt dışından gelen paraların hızı artıyor. Carry Trade. Bu paranın gelişi sırasında döviz bolluğu yaşansa da, belli bir vadeden sonra bu paralar tekrar ülkemizi terk etmeye başladığında biz ülke olarak sıkıntıya gireceğiz. Emsallerini geçtiğimiz yıllarda yaşadık.

Bu Kurlar ile Olan İhracatçıya Oluyor

Piyasa gereği yüksek faiz, gerileyen döviz kurunun bedelinin bir kısmını ihracatçı ödeyecektir. İhracatçı sürekli ağlar.

Bugünkü ihracatçımızın durumu.

Dövizin Boğazını Sıkar, Nefesini Keserseniz

Dövizin hareket etmesinin önüne geçmek için, dövizin boğazını sıkar, dövize nefes aldırmaz iseniz, bir süre sonra döviz hareketsiz kalır, elden ayaktan gider.

Nefes alamayan ölüm döşeğindeki dövizin ihracatçıya faydası olmaz. Aylardır komaya girmiş gibi hareketsiz bir şekilde kalan dövizin, ülkemize döviz girdisi sağlayan ihracatçıya asla faydası olmayıp, fayda sağlayacağı kesim ise ülkemizden sürekli döviz çıkışı sağlayan ithalatçılar olacaktır.

Çok hareketli, türbülansa yakalanmış uçak gibi hareket eden dövizin olsa olsa spekülatörlere faydası olur ki ülkemiz bu hareketlerden zarar görür. Sürekli iniş ve çıkış gösteren döviz ile ihracatçı iş yapamaz, yurt dışına fiyat veremez, ülkemizde de fiyat istikrarı sağlanamaz.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem İhracatçının DöviziReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

Zeytinyağı ve Kahve Tutkunlarını Bir Araya Getiren İki Fuar Bir Arada

Satınalma Eğitimi Zeytinyağı Ve Kahve Tutkunlarını Bir Araya Getiren İki Fuar Bir Arada

Satınalma Eğitimi Zeytinyağı Ve Kahve Tutkunlarını Bir Araya Getiren İki Fuar Bir Aradaİzmir, zeytin, zeytinyağı ve kahve tutkunlarını bir araya getiren iki önemli etkinliğe ev sahipliği yapacak. 11. Olivtech Zeytin, Zeytinyağı, Süt Ürünleri, Şarap ve Teknolojileri Fuarı ile 2. İzmir Kahve Fuarı, fuarizmir A ve B hollerinde gerçekleştirilecek.

İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde, İZFAŞ tarafından bu yıl 11. kez düzenlenecek Olivtech Zeytin, Zeytinyağı, Süt Ürünleri, Şarap ve Teknolojileri Fuarı, Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi’nin (UZZK) desteğiyle gerçekleşiyor.  fuarizmir B Hol’de yapılacak Olivtech’te, çok sayıda üretici, ithalatçı, distribütör, şef, gıda sektörü profesyonelleri, şişe ve ambalaj üreticileri, makina üreticileri, zincir süpermarket alım heyetleri, zincir otel satın almacıları ve yurt içi ile yurt dışından tüm sektörel ziyaretçiler bir araya gelecek. OLIVTECH Fuarı, katılımcılara sektördeki en son trendler hakkında bilgi edinme, iş bağlantıları kurma ve yeni iş fırsatları keşfetme imkanı sunacak. Fuar kapsamında, ülkemiz ve dünyada zeytinciliğin durumundan iklim krizinin etkilerine, geçmişten günümüze zeytinyağı üretiminden yeni teknolojilere kadar birçok konuda söyleşiler de gerçekleşecek. 23 – 25 Mayıs 2024 tarihleri arasındaki fuarın son günü halka açık olurken saat 10:00 – 18:00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek.

100 yılı aşkın süredir kahve ticaretine ve kahve kavurma makinesi üreticilerine ev sahipliği yapan İzmir, 23 – 26 Mayıs 2024 tarihleri arasında bu yıl ikinci kez İzmir Kahve Fuarı’na ev sahipliği yapacak. Fuar, sektör profesyonelleri olduğu kadar kahve meraklıları için de buluşma noktası olacak. Fuar, sektörün önde gelen isimlerinin yer aldığı etkinlik, söyleşi ve workshoplara da ev sahipliği yapacak.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde, İZFAŞ ve TACTFAIR iş birliği ile gerçekleştirilecek İzmir Kahve Fuarı – 2. Kahve, Kahve Ekipmanları ve Sarf Malzemeleri Fuarı, fuarizmir A Hol’de gerçekleştirilecek. Fuarda; sektörün öncü firmaları, kahve profesyonellerinin kahve endüstrisinde ihtiyaç duyduğu öğütücülerden kavurmaya kadar farklı makineler, malzemeler ve kahve ile ilgili her şey yer alacak. Ziyaretçiler; kahve endüstrisinin en yenilikçi ürünlerini ve kahve dükkânı ekipmanlarını aynı çatı altında keşfedebilip fuar alanında yüz yüze ve kolayca satın alabilecek. İlk iki gününde profesyonel ziyaretçilere açık olacak İzmir Kahve Fuarı, son iki gününde de sektör profesyoneli olmayan kahve tutkunları için de buluşma noktası olacak. Farklı etkinlik, söyleşi, kahve kavurma, demleme gibi workshopların da yer alacağı fuar; Şerif Başaran, Sam Çeviköz, Atilla Narin, Orkun Üstel, Aykut Yaşar, Atahan Kaygusuz, İsmail Gökcan, Serkan Özkan, Funda Açıkgöz gibi birbirinden değerli isimleri, ziyaretçilerle buluşturacak. Saat 10.00 – 18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek fuarla ilgili tüm bilgilere ve detaylı etkinlik programına, https://kahvefuari.com/ adresinden ulaşılabiliniyor.

Enerji Sektörünün Geleceğini Belirleyecek Bir Yatırıma İmza Attıldı !

Satınalma Eğitimi Enerji Sektörünün Geleceğini Belirleyecek Bir Yatırıma İmza Attıldı !

Satınalma Eğitimi Enerji Sektörünün Geleceğini Belirleyecek Bir Yatırıma İmza Attıldı !Yeni yatırım açılımlarını ekonomi, toplum ve gezegen için sürdürülebilir değer yaratma stratejisi doğrultusunda hayata geçiren Alarko Holding, enerji sektörünün geleceğini belirleyecek önemli bir adım attı. Holding’in bağlı ortaklıklarından Altek Alarko, Türkiye’de enerji depolama sistemleri ve lityum-iyon batarya üretim hattı kurmak için dünyanın önde gelen teknoloji ve batarya üreticilerinden Gotion Group ile ortak bir girişim kuruyor.

Alarko Holding, Türkiye’nin yeşil dönüşümünde etkin bir oyuncu olma vizyonu çerçevesinde yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji alanındaki yatırımlarını kararlı bir şekilde sürdürüyor.

Holding’in bağlı ortaklıklarından Altek Alarko, dünyanın önde gelen teknoloji ve batarya üreticilerinden Gotion Group bünyesinde yer alan Gotion Singapore Pte Ltd ile ortak girişim anlaşması imzaladı. Anlaşma ile önümüzdeki yıllarda yenilenebilir enerji yatırımlarının ayrılmaz bir parçası haline gelecek enerji depolama sistemlerinin, ikinci aşamada ise lityum-iyon bataryaların Türkiye’de üretilmesi hedefleniyor.

Türkiye’nin net-sıfır hedefleri doğrultusunda yeşil ekonomiye geçiş sürecinde kritik önem taşıyan bu ortak girişim, enerjide arz ve talebi dengelemede kilit bir rolü olan enerji depolama teknolojilerinin ülkemizde üretilmesine ve geliştirilmesine hizmet edecek. Alman otomobil üreticisi Volkswagen’in Çin’deki bir ortak girişimi aracılığıyla yaklaşık %24 oranında hissedar olduğu Gotion Group iştiraklerinden Gotion Singapore Pte. Ltd, ile imzalanan sözleşme, Türkiye’de kurulacak enerji depolama sistemleri montaj fabrikası ve ikinci etapta lityum iyon prizmatik pil üretim fabrikası yatırımını kapsıyor. Ülkemize doğrudan yabancı sermaye girişinin artmasına da katkıda bulunacak olan bu önemli yatırım ile başta şebeke ölçekli olmak üzere, ticari yapılar ve konutlardaki enerji uygulamalarında kullanılabilecek batarya sistemlerinin üretilmesi planlanıyor.

Alarko Şirketler Topluluğu CEO’su Ümit Nuri Yıldız: “Enerji depolama alanında yüksek teknolojiyi ülkemize transfer eden bu önemli yatırımla düşük karbonlu ekonomiye güçlü bir katkı sağlayacak olmaktan dolayı mutluyuz.”

Batarya teknolojileri üretiminde Türkiye’yi küresel arenada söz sahibi haline getirecek anlaşmaya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Alarko Şirketler Topluluğu CEO’su Ümit Nuri Yıldız, “Alarko Holding olarak 70 yıldır hep ülkemizin güçlü yarınlarında imzamız olması doğrultusunda çalıştık, ürettik. Şimdi de dünyanın önde gelen teknoloji ve pil üreticilerinden Gotion Group ile gerçekleştireceğimiz ortak girişimle enerji depolama alanında yüksek teknolojiyi ülkemize transfer ederek düşük karbonlu ekonomiye güçlü bir katkı sağlayacak olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Enerji, ülkemiz için stratejik öneme sahip bir alan. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasında, enerji krizlerinin önlenmesinde ve nihai olarak ülkemizin net-sıfır hedefinin gerçekleştirilmesinde enerji depolama teknolojileri belirleyici bir role sahip olacak. Bu alandaki yeni yatırımımızla yenilenebilir enerji kaynaklarının sisteme dengeli elektrik sağlayabilmesine, iletim ve dağıtım sistemindeki dengesizliklerin giderilmesine de önemli bir katkı sunacağız.  Uluslararası yatırımcıların Alarko Holding’e ve ülkemizin geleceğine duydukları güvenin açık bir göstergesi olan bu anlaşmada emeği geçen, Altek Alarko Genel Müdürü Hakan Aytekin başta olmak üzere tüm arkadaşlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum” dedi.

Alarko’nun Türkiye’deki mühendislik gücünü Gotion’un batarya teknolojisi alanındaki teknik bilgi birikimiyle buluşturan bu güç birliği kapsamında Türkiye’de kurulacak yeni şirkette, Altek Alarko %60, Gotion Singapore Pte. Ltd. ise % 40 oranında pay sahibi olacak.

Alarko Grubu bu anlaşma ile global arenada büyüme hedefleri doğrultusunda emin adımlarla ilerlerken yüksek teknolojinin ülkemize transferiyle katma değerli ürün üretimine ve nitelikli istihdama katkı sağlayacak. Türkiye’de üretilecek enerji depolama çözümlerinin Avrupa, Orta Asya ve Afrika bölgelerine ihracatı da Alarko’nun öncelikli hedefleri arasında yer alıyor.

Türkiye-Birleşik Krallık Ticaret Hacmi Hedefi 25 Milyar Dolar

Satınalma Eğitimi İtürkiye Birleşik Krallık Ticaret Hacmi Hedefi 25 Milyar Dolar

Satınalma Eğitimi İtürkiye Birleşik Krallık Ticaret Hacmi Hedefi 25 Milyar DolarBirleşik Krallık ve Türkiye yeni bir Serbest Ticaret Anlaşması (STA) için müzakerelere başlayacaklarını duyurdu.

İngiltere Başkonsolosluğu Ticaret Müsteşarı Yardımcısı Ben Aldred, Türkiye-İngiltere Serbest Ticaret Anlaşması Başmüzakerecisi Ilaria Regondi, Türkiye-İngiltere Serbest Ticaret Anlaşması Politika ve Strateji Lideri Harriet Ackland, Serbest Ticaret Anlaşması’nın güncellenmesi ve kapsamının genişletilmesi amacıyla, önümüzdeki dönemde başlayacak müzakereler öncesinde görüş alışverişinde bulunmak üzere Egeli ihracatçıları ziyaret etti.

Türkiye, İngiliz şirketlerin yatırım yapması için doğru bir pazar

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Demir Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Yalçın Ertan, “Birleşik Krallık, 2023 yılında 11,4 milyar dolarla Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı üçüncü pazar, Ege İhracatçı Birlikleri’nin ise 876 milyon dolarla en çok ihracat yaptığı beşinci pazar konumunda yer alıyor. Ticaret Bakanlığı verilerine göre 2023 yılında Türkiye ile İngiltere arasındaki ikili ticaret 19 milyar dolar seviyesinde. Birleşik Krallık’tan yapılan ithalat ortalama 2023’te 5 milyar 959 milyon dolar olarak gerçekleşti. Birleşik Krallık ile Türkiye arasındaki Gümrük Birliği’nin güncellenmesi yavaş ilerliyor. Serbest Ticaret Anlaşması müzakereleri ise daha hızlı ilerliyor. Birleşik Krallık İş ve Ticaret Bakanlığı heyeti Ege İhracatçı Birlikleri olarak bizi üçüncü kez ziyaret ediyor. İngiltere temsilcileri çok interaktif. Türk ihracatçılarla istişare yapmaya çok önem veriyorlar ve yaklaşımları çok yapıcı. Türk demir çelik sektörü her sene evrim geçiriyor. Türkiye’nin standartları çok yüksek, altyapısı çok güçlü. STA kapsamında İngiliz yatırımcılar ülkemizin teknoloji potansiyelini kullanabilir. Birleşik Krallık’ın istediği standartlarda üretebiliriz. Türkiye, İngiliz şirketlerin yatırım yapması için doğru bir pazar. Yeni, modernize edilmiş bir STA ile ilişkilerimizi daha da güçlendirerek ilk aşamada ikili ticaret hacmini 25 milyar dolara sonrasında da daha ileriye taşıyacağımızı öngörüyoruz.” dedi.

Birleşik Krallık’a gıda ihracatı 2 milyar dolara çıkacak

Ege İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Koordinatörü Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık ise “Birleşik Krallık İş ve Ticaret Bakanlığı heyeti tek tek sektörlerimize taleplerini sordu. Ege Bölgesi olarak Türkiye’de tarım ürünleri ve organik ürün ihracatında lider konumdayız. Ege’den en Birleşik Krallık’a en fazla ihracat yaptığımız sektörlerimiz kuru meyve, konfeksiyon, yaş meyve sebze mamuller ve su ürünleridir. Son 10 senede ticaretimizde yüzde 70’lik artış yaşandı. Birleşik Krallık çekirdeksiz kuru üzümde açık ara lider pazarımız. Türkiye İngiltere’nin en önemli tedarikçileri arasında yer alıyor. Geçen sene Birleşik Krallık’a yönelik başlattığımız Ticaret Bakanlığımızın desteklediği Uluslararası Rekabetin Geliştirilmesi Projemiz (UR-GE) ile gıda sektöründe faaliyet gösteren ihracatçılarımızı bir araya getirerek, uluslararası pazarlarda sürdürülebilirlik teması altında yeni regülasyonlar ve standartlara uyum sağlayabilmelerini, rekabet güçlerini artırmayı hedefliyoruz. Meyve Sebze Mamulleri Sektöründe gerçekleştireceğimiz Turquality Projesi’nde de Birleşik Krallık’ta Türk gıda ürünlerinin tüketicilere ve sektör profesyonellerine tanıtımı yapılacak. Bu temaslarla ve STA ile birlikte ihracatımızın daha da artacağını öngörüyoruz. Birleşik Krallık’a Türkiye geneli 1 milyar dolar olan gıda ihracatımızı önümüzdeki dönemde 2 milyar dolara çıkarmayı hedefliyoruz.” diye konuştu.

Fiyat rekabeti yakalayabilmemiz için kolaylık sağlanmalı

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı M. Emre Uygun, “Tarım ürünleri ihracatımızı son 1 yıllık dönemde yüzde 4 artırarak 7,4 milyar dolara taşıdık. Birleşik Krallık ile ülkemiz arasındaki STA kapsamında müzakerelerin devam ettiğinden hareketle, Türkiye’den Birleşik Krallık’a zeytinyağı ihracatında gümrük vergisinin sıfırlanmasının hemen hemen bütün ihtiyacını İspanya, İtalya gibi AB ülkelerinden karşılayan ve yıllık ortalama 70 bin ton zeytinyağı ithal eden Birleşik Krallık pazarında ülkemizin önemli bir pay edinmesi sağlanmış olacak. Birleşik Krallık’a İspanya ve İtalya gibi üçüncü ülkeler vasıtasıyla ticaretimizi gerçekleştiriyoruz ancak biz direk ticaret yapmak istiyoruz. Birleşik Krallık pazarı Türk zeytin ve zeytinyağı sektörü için hedef pazar konumunda. Fiyat rekabeti yakalayabilmemiz için kolaylık sağlanması gerekiyor. İkili temaslarda bu taleplerimizi dile getirdik.” dedi.

Ülkemizde tütün mamulleri üretim tesisleri bulunan İngiliz firmaları ile uyum içinde çalışmalarımız devam ediyor

Ege Tütün İhracatçıları Birliği Başkanı Ömer Celal Umur, “Ülkemiz oryantal tütün üretim ve ihracatında dünyada birinci sırada bulunmaktadır. İngiltere özelinde de ülkemizde tütün mamulleri üretim tesisleri bulunan İngiliz firmaları ile uyum içinde çalışmalarımız devam etmektedir. Ülkemizde üretilen çeşitlerin de çoğalması ile birlikte üretim kapasitemizle sürdürülebilirlik ilkesi ışığında gelen talepleri karşılamaya devam edeceğiz.” dedi.

Birleşik Krallık ile Serbest Ticaret Anlaşmasına softalık yumurtanın dahil edilmesi gerekiyor

Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan, “Su ürünleri sektörünün 2023 yılı ihracatı 1,7 milyar dolarlık ihracata ulaştı. Birleşik Krallık, Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller sektörünün 2023 yılında 158 milyon dolar ile en çok ihracat yaptığı 5’inci ülke olmuştur. İhracatımızın neredeyse yüzde 99’unu su ürünleri sektörü oluşturmaktadır. Sektörün Birleşik Krallık’a toplam ihracatının ise yüzde 95’ini Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği olarak üstlenmekteyiz. 2023 yılında Birleşik Krallık’a gerçekleştirilen 149,6 milyon dolarlık ihracatımızın 149,5 milyon doları su ürünleridir. Birleşik Krallık ve Türkiye arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması’nın sektörümüzün ihracatına da olumlu yansıyacağını düşünüyoruz. Su ürünleri sektörümüzün yanı sıra kanatlı ürünlerimizin ihracatı için önemli bir pazar olarak değerlendirdiğimiz Birleşik Krallık ile Serbest Ticaret Anlaşmasına mutlaka softalık yumurtanın da dahil edilmesi gerekiyor. Birleşik Krallık ile problemimiz şu an sağlık sertifikasının karşı taraflarca onaylanması. Gıda Kontrol Genel Müdürlüğümüz yakın zamanda tüm istenen evrakları Birleşik Krallık otoritelerine gönderdi, sonuçlanmasını bekliyoruz. Serbest Ticaret Anlaşmasından sonra İngiltere’ye ihracatımızın katlanarak artacağı inancındayız. Birleşik Krallık’ı 15 ülkeli İngiliz Milletler Topluluğu Bölgesi olarak görmeliyiz. Birleşik Krallık ile yapacağımız her temas Kanada gibi büyük pazarların da önünü açacaktır.” diye konuştu.

Mobilya sektörü olarak Birleşik Krallık’a ihracatımızı 500 milyon dolar seviyesine çıkarmak istiyoruz

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Hikmet Güngör, “Birleşik Krallık’a 2023 yılında 385 milyon dolarlık mobilya kağıt ve orman ürünleri ihracatı gerçekleştirdik. Sektörümüz bugün toplam 200 ülkeye ürün satıyor ve en çok mobilya ihracatı gerçekleştirdiğimiz 9’uncu ülke Birleşik Krallık’a 160 milyon dolarlık ihracatımız var. Birleşik Krallık ile ülkemiz arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması ile mobilya sektörü olarak ilk etapta ihracatımızı 500 milyon dolar seviyesine çıkarmak istiyoruz. Birleşik Krallık, dünyada en çok mobilya ithal eden ilk üç ülke arasında yer alıyor. Mobilya sektöründe potansiyel yüksek ama karşılıklı işbirliğini arttırmamız için daha sık bir araya gelmeliyiz. Birleşik Krallık’ta tüketicilerin satın alma kararlarını etkileyen en önemli konu ürünün kalitesi; ikincisi ise teslimat süresi. Biz Türk mobilya sektörü olarak İngilizlere daha uzun ömürlü, sürdürülebilir mobilyayı hızlı teslimat ile vaat ediyoruz.” dedi.

Deri ve deri mamulleri sektörümüzün potansiyeli STA ile birlikte artacak

Ege Deri ve Deri Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Halil Gündoğdu, “2023 yılında deri ve deri mamulleri sektörlerinde Türkiye genelinde Birleşik Krallık’a 70 milyon dolar bandında ihracat gerçekleştirdik. Birleşik Krallık’a 2024’ün ilk 4 ayında ise sektörümüzün ihracatı 21 milyon dolar olarak kayıtlara geçmiş ve bu seviye ile İngiltere en büyük 5’inci ihracat partnerimiz olmuştur. Ağırlıklı deri üreticisi olan ve katma değerli ihracat yapan Ege Bölgemizde ise deri ve deri mamulleri ihracatında 3’üncü sırada yer alan Birleşik Krallık sektörlerimizde kaliteli ve sürdürülebilir ürün alımında önemli bir yer teşkil etmektedir. Bu potansiyelin STA ile birlikte artacağını öngörmekle birlikte özellikle ayakkabı, saraciye ve deri konfeksiyonda üye firmalarımızdan gelen talepler doğrultusunda bu pazar mercek altına alınmıştır. Bölge firmalarımız önceki dönemlerde bu pazarda ihracat tecrübesine sahiptir ancak pazarda Brexit sonrasındaki yeni arayışlardan daha fazla istifade etmek istiyoruz. Özellikle ayakkabıda bölgemizin ikinci büyük partneri olan Birleşik Krallık ilk 4 ayda 3,7 milyon dolar ihracat ile dikkat çekmektedir. Ülkenin köklü kurumlarından olan British Footwear Association ile Birlik olarak güçlü iletişimimizi önümüzdeki dönemde somut işbirlikleriyle devam ettirmeyi hedefliyoruz.” diye konuştu.

İnsan Odaklı Dönüşüm Başarıyı 12 Kat Artırabiliyor

Satınalma Eğitimi İnsan Odaklı Dönüşüm Başarıyı 12 Kat Artırabiliyor

Satınalma Eğitimi İnsan Odaklı Dönüşüm Başarıyı 12 Kat ArtırabiliyorEY, Oxford Üniversitesi Said Business School iş birliği ile gerçekleştirdiği, şirketlerin dönüşüm programlarına ilişkin araştırmanın güncel versiyonunu yayımladı. Araştırma; dönüşüm programlarında insan odaklı bir yaklaşım benimseyen liderlerin 12 kata kadar daha başarılı olduğunu gösteriyor. Sonuçlar, özellikle dijital anlamda büyük ve hızlı gelişmelerin yaşandığı günümüzde insan odaklı yaklaşımın önemini ortaya koyması açısından dikkat çekici.

Uluslararası danışmanlık, denetim ve vergi hizmetleri şirketi EY (Ernst & Young) ve Oxford Üniversitesi Said Business School iş birliğiyle gerçekleştirilen araştırma, dönüşüm programlarının nerede yanlış gittiğini ve şirketlerin bunları düzeltmek için neler yapabileceğini incelemek üzere yapıldı. Yayımlanan rapor; şirketlerde dönüşüm programlarını ustalıkla yönetmenin, temel performans göstergelerini ve program hızını yaklaşık iki katına çıkarabileceğini gösterirken kritik evrelerin başarıyla yönetilmesinde insanın çok önemli bir rol oynadığını ortaya koyuyor.

Dönüşüm Programlarındaki Odak; “insan duygusu” 

23 ülkeden ve 16 farklı endüstriden 846 üst düzey lider ve 840 iş gücü üyesinin analizinin yanı sıra beş nitelikli vaka çalışmasına dayanan araştırmaya göre; neredeyse tüm dönüşüm programlarında önemli dönüm noktaları yaşanıyor. Katılımcıların %96’sı bir proje boyunca en az bir kritik evre yaşadığını ve %79’u günümüzün öngörülemez iş ortamında bu durumun kaçınılmaz olduğunu belirtiyor. Liderlerin bu eşiklerde insan odaklı bir yaklaşım benimsemedikleri durumda; dönüşüm programının 1,6 kat düşük performans gösterme ve aynı zamanda çalışanların gelecekteki değişime yönelik 3,4 kat kaygı ve endişe gibi olumsuz duygular yaşama olasılığı bulunuyor.

Öte yandan insan merkezli bakış açısına sahip liderlerin ise programı başarılı bir şekilde sürdürme ihtimalinin daha yüksek olduğu görülüyor. Ayrıca, bu sayede genel dönüşüm programının hızı potansiyel olarak yaklaşık iki katına (x2,1) çıkabilirken program performansı da neredeyse iki kat (x1,9) artırılabiliyor. Bir sonraki dönüşüm programı için motivasyonun artmasıyla iş gücünün hazır olması (x1,9) da desteklenebiliyor.

“Algılama, anlamlandırma ve harekete geçme” yaklaşımının güçlü etkisi öne çıkıyor

 Araştırma, genel bir dönüşümün başarı şansını 12 kat artıran algılama, anlamlandırma ve harekete geçme aşamalarından oluşan üç adımlı insan odaklı bir yaklaşımı ortaya koyuyor;

1. Dönüşüm programlarında, sorunların ne zaman ortaya çıktığını hızla tespit etmek ve ne zaman müdahale edileceğine karar vermek için bir erken uyarı sistemi oluşturulması gerekiyor. Araştırmaya göre, “algılama” olarak adlandırılan bu adımda, yalnızca temel performans göstergeleri (KPI’lar) gibi geleneksel sinyallere bakmaktan ziyade çalışanların duygu ve davranışlarındaki değişikliklere dikkat edilmesi gerekiyor.

2. Bir sonraki aşama olan “anlamlandırma” adımı, dönüşüm programı genelinde liderler ve ekip üyeleriyle iş birliği içinde sorunların temel nedenlerinin analiz edilmesi ve ileriye dönük yol haritasının oluşturulmasıyla ilgili. Bu kapsamda KPI’lar objektiflik gösterse de, geçmişe dönük yapıları gelecekteki aksiyonları yönlendirmede daha az kullanışlı olmalarına neden oluyor.

3. Dönüşüm programı liderlerinin sorunları algılayıp ne anlama geldiklerini anladıktan sonra harekete geçmeleri gerekiyor. Son aşama olan “harekete geçme” adımında raporda ortaya koyulan başarılı dönüşümlerin koşullarını belirleyen; katılımcı liderlik, iş birliği, ilham kültürünün korunması, güçlendirilmesi, özen gösterilmesi ve teknolojinin duygusal etkisinin tanınması gibi altı temel etkenin güçlendirilmesinin ele alınması gerekiyor.

Araştırma ile ilgili olarak EY Türkiye İş Gücü Danışmanlığı Lideri ve Şirket Ortağı Ersin Yıldırım şu değerlendirmelerde bulundu:

“EY olarak Oxford Üniversitesi, Said Business School iş birliğiyle gerçekleştirdiğimiz araştırma, dönüşüm programlarında yaşanan önemli evreleri geleneksel temel performans göstergelerinden (KPI) ziyade duygusal zekânın doğası ve rolü hakkında yeni bir bakış açısı ortaya koyuyor. Dolayısıyla duygusal faktörlerin engel olarak görülmesi yerine, başarının artırılması için bir fırsat olarak değerlendirilebileceğini söylemek mümkün. Yapay zekânın ve makine öğreniminin hakim olduğu günümüzde yapılan bu araştırma; dönüşümlerin yönlendirilmesinde ileri görüşlü ve etkili verileri ortaya çıkarıyor. Ayrıca dönüşüm programlarında insan faktörünü odağa alan üç adımlı “algılama, anlamlandırma ve harekete geçme” yaklaşımını uygulamak başarı şansını 12 kat artırırken, aynı zamanda bu dönüşüm programlarının geliştirilmesi, yönlendirilmesi ve sunulması liderler için kritik önem taşıyor.”

İlgili araştırmanın tamamına EY web sitesi üzerinden ulaşılabilir.