Pasifik Eurasia – Bakü-Tiflis-Kars Hattı’ndaki Modernizasyon Çalışmaları Sonrası İlk Taşımalar Gerçekleşti

Satınalma Eğitimi Pasifik Eurasia Bakü Tiflis Kars Hattı'ndaki Modernizasyon çalışmaları Sonrası İlk Taşımalar Gerçekleşti

Satınalma Eğitimi Pasifik Eurasia Bakü Tiflis Kars Hattı'ndaki Modernizasyon çalışmaları Sonrası İlk Taşımalar Gerçekleşti2019 yılından bu yana ülkeler arası önemli anlaşmalara ve taşımalara imza atarak Türkiye’nin uluslararası demiryolu lojistiğine yön veren Pasifik Eurasia, Bakü-Tiflis-Kars (BTK) hattındaki modernizasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından ilk taşımasını gerçekleştirdi. Son dönemde geliştirdiği yeni iş birlikleri, uluslararası taşımacılık anlaşmaları, kurumsal taşıma sözleşmeleri ve faaliyet gösterdiği alanlardaki kapasite artışı ile demiryolu taşımacılığında önümüzdeki dönemde daha yüksek satış ve verimlilik hacmine ulaşmayı hedeflediklerini belirten Pasifik Eurasia Genel Müdürü Mehmet Altınsoy, BTK hattındaki modernizasyon ve kapasite çalışmalarının tamamlanmasıyla hattın yıllık kapasitesinin 1 milyon tondan 5 milyon tona yükseldiğini söyledi.

BTK Hattındaki İyileştirme Satış ve Verimliliği Artıracak

Mehmet Altınsoy, “BTK hattında Mayıs 2023’ten bu yana devam eden modernizasyon ve kapasite artış çalışmaları sona erdi. Bu hatta son 1 yılda geçici bir daralma yaşandı ancak kapasite artışı ve modernizasyon çalışmaları sonrasında oluşan yüksek kapasite hem taşımalarımız hem de satış hacmimizi önemli ölçüde arttırmamıza olanak sağlayacak. Şirketimizin birlikte çalıştığı mevcut kurumsal firmalarının ve hedef kitlesinde yer alan kurumsal ve çok uluslu şirketlerin taşımalarının artan kapasiteye istinaden BTK hattına yönlendirilmesi satış hacmimizi önemli ölçüde etkileyecek. Pasifik Eurasia olarak ilk taşımamızı gerçekleştirdik. Kazan Soda’nın Azerbaycan’a gönderdiği ihracat yüklerini taşıyan ve 16 konteynerden oluşan trenimiz mübadele garı olan Gürcistan Ahılkelek’e dün (24 Mayıs 2024) ulaştı. Bu trenimiz Azerbaycan’ın Bakü şehrinden hareket eden ve Mersin Yenice Garı varışlı konteyner yüklü treninin yükünü alarak Türkiye’ye giriş yaptı” diye konuştu.

Söz konusu trenleri Azerbaycan, Kazakistan ve Çin çıkışlı trenlerin takip edeceğine dikkat çeken Mehmet Altınsoy, Pasifik Eurasia’nın ihracat-ithalat ve transit taşımaları ile önümüzdeki dönemde faaliyet hacminde önemli artış öngördüklerini söyledi.

Yeşil Lojistik Faaliyetlerimizi Artırmayı Hedefliyoruz

Pasifik Eurasia’nın büyük bir oranda demiryolu konteyner taşımacılığı yaptığını ve taşımalarında karayolunu sadece kısa mesafe ara nakliyelerde kullandığını hatırlatan Mehmet Altınsoy, ‘çevreci-sürdürülebilir’ taşımacılık için Ocak 2024’te Yeşil Lojistik belgesi aldıklarını söyledi. Başta BTK hattı olmak üzere Avrupa hattında da intermodal taşımacılık kapsamında kombine taşımacılık yaptıklarının altını çizen Mehmet Altınsoy, ‘Kombine taşımacılık faaliyetlerine bundan böyle demiryolu-denizyolu kombinasyonuyla proje yükleriyle de devam edeceğiz. Taşımalarda karayolunu minimum seviyede tutarak karbon ayak izini en aza indirmeyi ve yeşil lojistik faaliyetlerini artırmayı hedefliyoruz” dedi.

Pasifik Eurasia’nın 2019’dan bugüne BTK hattında toplam 65 bin TEU (1 milyon 468 bin ton), Avrupa hattında ise 150 bin TEU (2 milyon ton) ihracat ve ithalat taşıması gerçekleştirdiğini hatırlatan Mehmet Altınsoy sözlerini şöyle sürdürdü:

“Pasifik Eurasia özellikle BTK hattı üzerinden Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Çin’e demiryoluyla karşılıklı olarak uluslararası taşımalar gerçekleştiriyor. Türkiye – Avrupa hattında ise Bulgaristan, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Romanya, Macaristan, Avusturya, Almanya, Polonya ve Fransa parkurlarında uluslararası taşımacılık faaliyetlerini başarıyla yürütüyor. Türkiye jeopolitik konumu nedeniyle hem transit geçiş ülkesi hem de uluslararası ticaret ve lojistikte stratejik bir öneme sahip. 2053 Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı’nda da karayolu ağırlıklı sistemden demiryolu ve denizyolu bağlantılı çok modlu (intermodal) taşımacılık sistemine belirli bir oranda “yük“ aktarımının gerçekleştirilmesi hedefi vurgulanıyor. Ayrıca ‘çevreci-sürdürülebilir’ senaryo gereğince halen yüzde 5 olan demiryolu yük taşımacılığı sektör payının 2029 yılında yüzde 11’e, 2035 yılında yüzde 20’ye, 2053 yılında ise yüzde 22’ye çıkarılması hedefleniyor. Bunun karşılığında ise halen yüzde 71 olan karayolu sektör payının ise sırasıyla önce yüzde 67’ye, ardından da yüzde 57’ye düşürülmesi ve yük taşımacılığında demiryolu-denizyolu modlarına ağırlık verilmesi öngörülüyor.”

Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları’nda Adana Reel Sektör Temsilcileri İle Bir Araya Geldi

Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları’nda Adana Reel Sektör Temsilcileri İle Bir Araya Geldi

Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları’nda Adana Reel Sektör Temsilcileri İle Bir Araya Geldi“Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları” kapsamında reel sektör temsilcileri ile bu kez de Adana’da bir araya geldi. Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç’ın ve QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan’ın konuşmacılar arasında yer aldığı buluşmada dijitalleşen dünyada ticaret mercek altına alındı.

QNB Finansbank Dijital Köprü Anadolu Buluşmaları’nda, dijitalleşmenin ticaretteki önemi, yeşil finansman ve sürdürülebilirlik gibi KOBİ’lerin dijital dönüşüm ile işlerini nasıl büyütebileceklerine dair konular ele alındı. Adana reel sektör temsilcilerinin katıldığı buluşmada, şehirde faaliyet gösteren KOBİ’leri ve diğer işletmeleri dijital dönüşüm ile beraber bekleyen fırsatlar üzerine konuşuldu. Panel ve öncesinde gerçekleşen özel ‘KOBİ’ler için dijitalleşme seansında, e-ihracat ve e-ticaretteki son trendler, QNB Finansbank’ın dijital ticaret ve yeşil dönüşüm alanındaki çalışmaları Türkiye ekonomisindeki son dönem değerlendirmeleriyle birlikte paylaşıldı.

Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç yaptığı konuşmasında Adana Sanayi Odası olarak dijitalleşmeyi işlerinin merkezine alarak, bir sürdürülebilirlik merkezi kurduklarını söyledi. Kıvanç, “Rekabette öne geçmek için üretimden satış ve pazarlamaya kadar verimliliğin artırılması konusunda çalışıyoruz. Dijitalleşmeye yatırım yapıyoruz. E-fatura ve e-arşiv gibi birçok işletmenin rahatlıkla kullanabileceği uygulamalarla verimliliği artırıyoruz. Dijitalleşmeyen şirketler bir süre sonra rekabette yer almayacak ve yok olacaklar” dedi. Kıvanç, Ticaret Bakanlığı ve KOSGEB üzerinden verilen desteklerin de takip edilmesinin önemine vurgu yaptı. Kıvanç, “Yeşil dönüşüm ve dijitalleşmeye önem verelim. AB bu işi kafaya koydu, dünyanın geleceği ve bizim ticaretimizin sürekliliği için bunu yapmak zorundayız” dedi.

Adana’nın yıllık 3 milyar dolar ihracatı ile sanayileşen ikinci şehir olduğuna dikkat çeken Kıvanç, yeni organize sanayileri ve var olan organize saniyelere yapılan yeni yatırımlarla Adana’nın en çok yatırım yapılacak illerden biri olacağını söyledi.

Tan: “Rekabette ayrışabilmek için dijitalleşme artık zorunluluk”

QNB Finansbank Genel Müdürü Ömür Tan, QNB Finansbank Dijital Köprü Anadolu Buluşmalarının bugün 13.’sünü gerçekleştirdiklerini bertilerek, “Adana’ya da ikinci gelişimiz. Adana ilimiz ticaretiyle potansiyeli yüksek bir şehrimiz. Biz de burada Adana reel sektör temsilcileri ile bir araya gelerek, dijital dönüşüm ve yeşil dönüşümün geleceğimize katkılarını konuştuk. Anadolu Buluşmalarını hayata geçirmekte en büyük motivasyonumuz banka olarak sahada olmak. Biz QNB Finansbank olarak sahada olmaya, müşterilerimizi sahada anlamaya ve yapabileceklerimizi beraber tartışarak, önümüzdeki dönemi birlikte kurgulamaya inanan bir bankayız. Bugün Dijital Köprü’yü yaklaşık 300 bin müşterimiz kullanıyor. Dijital Köprü ile bankacılık işlemlerinden, e-dönüşüm işlemlerine, insan kaynakları uygulamalarına kadar birçok konuda tüzel müşterilerimize fayda sağlıyoruz. Ayrıca e-hizmet alan QNB Finansbank müşterileri Dijital Köprü’yü ömür boyu ücretsiz kullanabiliyorlar” dedi. Tan, dijitalleşmenin tüzel işletmeler için son on yılda belki bir tercih olduğunu, çok yakın zamanda ihtiyaç haline dönüştüğünü ama önümüzdeki yıllarda artık zorunluluk olacağını dile getirerek, “Dijitalleşme hız demek, fiyat avantajı demek, maliyet avantajı demek ve sonuç olarak rekabette öne geçmek demek” diye konuştu.

 Tan: “Bankalar ikiz dönüşümün tam ortasında”

Bankaların aynı zamanda birer teknoloji şirketi olduğuna dikkat çeken Tan, “Yapay zekâ ile dünya bambaşka bir boyuta geçiyor. Banka olarak bu gelişimin tam ortasındayız ve burada olmak zorundayız. Örneğin, robotik süreç yönetimi ile eskiden manuel olarak işleyen birçok süreci otomatize ettik. Müşteri deneyimini iyileştirecek ve iş süreçlerini kolaylaştıracak tüm konularda yeni teknolojileri sektörde öncü bir şekilde sistemlerimize entegre ediyoruz.

Dijital dönüşümün yanı sıra bir önemli konu da yeşil dönüşüm. Biz buna ikiz dönüşüm diyoruz artık. Dünyanın en büyük sorunlarından biri küresel ısınma ama biz yeşil dönüşüme sadece çevre olarak bakmamalıyız. Ayrıca, yeşil dönüşümün iş dünyasını da ilgilendiren önemli bir yönü var.  AB ülkelerine ihracat yapan firmaların karbon emisyonunun nötr olması gerekecek, yoksa ihracat yapamayacak, yüksek vergilere tabi olacak. Dolayısıyla maliyet ve rekabet avantajı sağlayabilmek için ihracatçıların yeşil dönüşüme de ayak uydurması gerekiyor. Biz de banka olarak ihracatçılarımızı desteklemek adına yeşil kredi ürünümüzü hayata geçirdik. Karbon salınımını düşüren şirketler böylelikle kredi faizlerini düşürebiliyorlar” dedi.

Ekonomiye ilişkin de görüşlerini de anlatan Ömür Tan, “Bu sürecin ve mevcut ekonomik politikaların doğru yönde ilerlediğini düşünüyoruz. Rakamsal olarak da bunun yansımasını görüyoruz. Doğru yolda ilerleniyor.

Geçtiğimiz yıl gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana 45 milyar dolar civarında yabancı sermaye girişi oldu. Yerel seçimlerden bu yana ise TCMB’nin döviz rezervlerinde çok ciddi bir artış var. Son haftalarda günlük bazda neredeyse 2 milyar dolarlık rezerv biriktiriliyor diyebiliriz. KKM (kur korumalı mevduat) bakiyesindeki azalış yeniden hızlanmaya başladı. Bununla birlikte Türkiye’nin uzun vadeli kredi notunda reyting artışları gelmeye başladı. Ekonomide dezenflasyon için gerekli olan soğuma zaman içerisinde oluyor. Bu anlamda dengeli bir şekilde ilerlendiğini söyleyebiliriz.” dedi.

Dijital dönüşümün ticaretteki ve ekonomideki rollerinin ele alındığı panel öncesinde ‘KOBİ’ler için dijitalleşme seansı da gerçekleştirildi. QNB Finansbank Dijital Köprü Direktörü Demet Yaman’ın, StockMount COO Ç. Öcal Şeyhoğlu’nun ve Navlungo CEO & Co-Founder İsa Korkmaz’ın konuşmacı olarak yer aldığı seansta, şirketlerin süreçlerini neden dijitale taşınması gerektiği, dijitalleşme ile işletmelerin işlerini nasıl büyütebilecekleri, e-ihracat ve e-ticaretteki son trendler ele alındı.

Alım Talebi: Sanayi Tipi (Endüstriyel) Elektrikli Fritöz (5 + 5 Litre)

Alım Talebi Sanayi Tipi (endüstriyel) Elektrikli Fritöz (5 + 5 Litre)

Bir firmamız için 5 lt. + 5 lt. olacak şekilde çift gözlü, 10 adet sanayi tipi (endüstriyel) elektrikli fritöz alımı yapılacaktır. Teslim yeri, İstanbul – Ümraniye olup, ödeme şekli peşin (nakit)tir.

İlgili olan üretici ya da satıcıların, diğer teknik detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

Alım Talebi Sanayi Tipi (endüstriyel) Elektrikli Fritöz (5 + 5 Litre)

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (600 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Fabrikaların Gizli Kahramanları -Arka Plan-

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Fabrikaların Gizli Kahramanları Arka Plan

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Fabrikaların Gizli Kahramanları Arka PlanFabrika ve işyerlerinde ön planda yer alan yönetim, satış ekibi, sahada görev alan mühendisler, proje, satınalma, idari işler, muhasebe ve finans, sekreterya, bilgi işlem, arge ekipleri ve mavi yaka yani imalatta çalışan ustalar ve çıraklar dışında bir de arka planda kahramanca, fedakarca ve özverili çalışan gizli bir ekip daha vardır. Ben onları askerdeki karargah ve geri hizmetler bölüğüne benzetiyorum. Geri hizmetlerde görev alan, fazla görülmeyen, hatta bazı işyerlerinde değeri pek bilinmeyen ancak yaptıkları görev itibariyle aslında çok önemli vazifesi olan ön plandaki çalışanlarımızdır onlar.

Şunu iyi bilmek gerekir ki; başarı, ekip işidir. En tepeden en aşağıya kadar tüm ekip tam organize olduğu zaman başarı gelir. İyi bir lider ve yönetici bunun bilincinde olarak geri hizmetlerde görev alacak elemanları seçerken bile titiz ve seçici davranır. Fabrikanın bekçisi, danışma ve santral görevlisi, şoförler, depo elemanı, fabrikanın düzen ve temizliğinden sorumlu ortacı dediğimiz kişiler, yemekhanede yemek yapan ve dağıtan aşçılar ve yardımcıları, temizlik ve çaydan sorumlu çalışanlar (genelde ablalarımız), varsa işyeri hekimi ve hemşiresi size sözünü ettiğim karargah bölüğünde ve geri hizmetlerde emek veren personelimizdir.

Fabrika Bekçisi ve Danışma Personeli: Fabrikalarda güvenlik hizmetini üstelenen personel genelde girişte kimlik kontrolü ve yönlendirmeyi yapacağı için giyimine özen gösteren, kime nasıl hitap edeceğini bilen, yönlendirmeleri iyi bilen kişilerden oluşmalıdır. Çalışanlarımızı, ziyaretçileri ve misafirlerimizi ilk karşılayan kişiler olacakları için ilk intiba çok önemlidir. Gelen ziyaretçiler bazen çok önemli firmaların sahipleri veya yatırım danışmanları olabilir. Bazen de yurtdışından misafirleriniz gelebilir. Bu gibi durumlarda danışma personelinin tavır ve tutumu gelen ziyaretçilere fabrikanız hakkında fikir verecektir.

Şoförler: Şirket araçlarını, yük ve servis taşımacılığını üstlenecek sürücülerin tecrübeli ve işini bilen insanlardan seçilmesi çok önemlidir. Çünkü onlar sizin dışarıdaki yüzünüzdür. Kullandıkları araçlarla dışarıya malzeme getirip götürdüklerinde aslında fabrikanızı temsil etmektedirler. Araçlara sahip çıkmaları, dikkatli araç kullanmaları, trafik kurallarına uymaları, giyimlerine ve davranışlarına dikkat etmeleri, taşıdıkları ister malzeme isterse insan olsun, sorumluluklarının bilincinde olmaları çok önemlidir.

Depo Elemanı: Deponun sorumluluğunu verdiğiniz kişi gayet düzenli olmalı, malzemeleri tanımalı ve gelen veya çıkacak malzemeyi iyi takip edip kayıt altına almalıdır.

Ortacı: Fabrikanın genelde imalat kısmında çalışan bu kişiler, fabrikanın düzen ve temizliğinden mesuldürler. İmalat yapılan fabrikalarda sürekli bir şekilde üretim olduğu için düzenli olarak temizlenmeli ve malzemeler düzenli tutulmalıdır. Düzen ve temizliğin iyi olduğu fabrikalarda üretim de güzel ve verimli olur.

Yemekhane Çalışanları: Yemekhane kısmı fabrikanın temizliğe ve düzene en çok dikkat edilmesi gereken bölümüdür. Bu kısımda çalışan aşçı ve yardımcılarının çok temiz ve titiz çalışması gerekir. Ayrıca yemek dağıtan personelin de temizliği önemlidir. Bu kısımda çalışan personelin tümünün sağlık kontrollerinin düzenli yapılması şarttır. Gerek personelinize gerekse misafirlerinize sunulan yemeklerin hijyenik ve lezzetli olması fabrikanın saygınlığı ve prestiji açısından çok önemlidir.

Temizlik Görevlileri ve Çay Sorumluları: Genelde ablalarımız bu kısımda görev alırlar ve onlar bizim için çok değerlidirler. Çay ve içeceklerin hazırlanması, idari kat ve odaların temizlenmesi onların görevidir. Yaptıkları görev hiç de küçümsenmeyecek kadar önemlidir. Hem çalışanlarımızın çalışma ortamlarının hijyenik ve yaşanabilir olması, çay ve içecek ihtiyaçlarının karşılanması, diğer yandan gelen misafirlere yaptıkları hizmetler, tavır ve tutumları herkes için çok iyi bir izlenim oluşmasına yol açar. Unutmayın işletmeler genelde misafirlerinin aklında temizlikleri ve kırk yıl hatırı olan kahve çaylarıyla akılda kalırlar.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Fabrikaların Gizli Kahramanları Arka PlanGörüldüğü gibi bir fabrikanın ayakta kalması sadece ürettikleri veya üretimde çalışanlarıyla alakalı değildir. Arka planda o kadar önemli işler ve detaylar vardır ki hiçbiri küçümsenemez, önemsiz olduğu düşünülemez. O yüzden en tepeden en alta kadar tüm çalışanlarımıza değer vermeli ve işlerine saygı göstermeliyiz. İşyerinde ve fabrikamızda çok güzel bir aile ortamı oluşturmalıyız.

Cavit SOY

Türk Mobilya Sektörü AB Yeşil Mutabakatı Fırsata Çevirmek İstiyor !

Satınalma Eğitimi Türk Mobilya Sektörü Ab Yeşil Mutabakatı Fırsata çevirmek İstiyor

Satınalma Eğitimi Türk Mobilya Sektörü Ab Yeşil Mutabakatı Fırsata çevirmek İstiyorMobilya Sektörü Sürdürülebilirlik Pasaportunu Almak İçin Harekete Geçti 

Türkiye’ye 2023 yılında 4 milyar 605 milyon dolar döviz kazandıran, 3,5 milyar dolar dış ticaret fazlası veren Türk mobilya sektörü, Avrupa Birliği’nin ortaya koyduğu AB Yeşil Mutabakat kurallarına uygun üretim yapıp sürdürülebilirlik pasaportunu cebine koymak istiyor.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, üyesi firmaların sürdürülebilirlik yetkinliklerini artırmak ve AB Yeşil Mutabakatına hazır hale getirmek için “Sürdürülebilirlik Çalışma Grubu” kurdu.

“Avrupa Birliği ticaretin kurallarını yeniden yazdı” tespitinde bulunan Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Fuat Gürle, mobilya sektöründe karbon salınımına yol açan hususları tespit edip karbon nötr hale gelmek istediklerini bu hedef doğrultusunda bilim desteğiyle hareket edeceklerini kaydetti.

Türkiye’nin mobilya ürünleri ihracatında AB’nin payının yüzde 35, Ege Bölgesi’nden yapılan mobilya ihracatında yüzde 51 olduğu bilgisini veren Gürle, “Avrupa Şampiyonlar Ligi bu ligde oynamak istiyorsak gereğini yapmamız gerekiyor. Mobilya sektörü AB Yeşil Mutabakatına uyum sağlamak zorunda olan sektörler arasında ikinci halkada. Biz bugünden hazırlıklarımızı yapıyoruz. Kullandığımız malzemelerde sunta, lamine ve süngerde karbon salınımı oluyor. Bu sorunu sunta, MDF ve sünger üreticileri çözecek. Mobilyada masif alternatif olacak. Su kullanımı ana istasyon. Karbon salınımını düşürmek için fosil yakıtlar kullanmayacağız, lojistikte elektrikli araçlara geçeceğiz. Sektör olarak 1,5 yıllık sürede hazırlıklarımızı tamamlamayı hedefliyoruz. AB Yeşil Mutabakatına hazır olmadığımız takdirde ürettiğimiz mobilyaları emisyon hesabı yapmadan Avrupa’ya gönderirsek yüzde 40 yüzde 50 boyutunda karbon vergisi ödemeyle karşı karşıya kalacağız. Bu vergileri ödememek için evladiyelik bir ömür kullanılabilir ve demonte, gittiği noktada kurulabilen mobilyalar üretmemiz gerekiyor. Türk mobilya sektörü olarak bu konuda yetkinliklerimizi artıracağız” şeklinde konuştu.

Kemer: “Hedefimizin AB’nin yeni ekonomik düzeninin içinde yer alabilmek”

Avrupa Birliği’nin ortaya koyduğu yeni ekonomik düzenin içinde yer alabilmek ve Avrupa Birliği’ne sürdürülebilirlik kanalıyla girebilmek istediklerinin altını çizen Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Müjdat Kemer, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatında geçiş süreci yaşandığını 1,5 yıl sonra da parasal yaptırım dönemine geçileceğini, bu döneme hazırlıklı olmak için harekete geçtiklerini dile getirdi.

“Sürdürülebilirliği öğrenmek için üniversitelerden uzman isimlerle çalışacağız, eğitim programları yapacağız” diye konuşan Kemer, “Sürdürülebilirlik konusunu öğreneceğiz sürdürülebilirliği biraz açmak gerekirse; sürdürülebilir yaşamın devam etmesi yaşantının devam etmesi bu şirketin devam etmesi olarak daha her şeyin devam etmesi olarak da algılanabilecek bir kelime biz de burada işimizin devam edebilmesi için ırkımızın devam edebilmesi için bu sürdürülebilirliğe uyum sağlamamız gerekiyor. Yeni ekonomik düzende finansman makine pazar her şey sürdürülebilirlik esaslı olacak yani Avrupa Birliği pazarına girebilmek için sürdürebilirlik pasaportuna sahip olmamız gerekiyor. İklim krizini hepimiz yaşıyoruz dünyanın sıcaklığı ortalama 1-2 derece daha attığı zaman dünya yaşanmaz bir hale gelecek. Türkiye, Akdeniz çukurunda çölleşme riski taşıyan bir bölge zaten yağmurların azalması, son yaşadığımız kışta hiç kış görmemiş olmamız, aynı şekilde Avrupa’da da kış olmadı. İklim krizi işin vahametini gösteriyor. Bir an evvel AB Yeşil Mutabakatına geçmek gerekiyor. Hali hazırda yeşil mutabakata ilişkin mevzuat mevcut. Sektör olarak fark edemiyoruz ancak kısa zamanda tüm sektörleri vuracak. Avrupa’da bir pazarda yer edinmek istiyorsak mutlaka bu sürdürülebilirlik pasaportuna sahip olmamız gerekiyor. Emisyon ticaret sistemi hem Türkiye’de hem Avrupa’da kuruldu. Emisyon ticaret sistemi kapsamında emisyonunu düşürenleri teşvik edelim, emisyonu yüksek çıkanlar da bu iş için bedelini ödesinler, buradaki çalışmalarımız, çabalarımız tamamen gereksiz bedeller ödeyerek paramızın AB’ye kaçmasını önlemek. Bu entegrasyon Avrupa’yla birlikte yapılıyor biz malı direkt emisyon hesabı yapmadan Avrupa’ya gönderirsek yüzde 40 yüzde 50 boyutunda karbon vergisi ödemeyle karşı karşıya kalacağız. Türk mobilya sektörü olarak bu fırsat kapısından mobilyamızı Avrupa Birliği’ne sokmalıyız” dedi.

AB Yeşil Mutabakatında ülkelerden ziyade firmaların değerlendirileceği bilgisini veren Kemer sözlerini şöyle tamamladı; “Dünya Bankası 35 milyar dolar kaynak ayırdı. Bu kaynakta sürdürülebilirlik projelerine tahsis edilecek. Türkiye’nin AB Yeşil Mutabakatına uyum sağlar hale gelebilmesi için her yıl 180 milyar dolar yatırım yapması gerekiyor.”

İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesinden Dr. Derya Irkdaş Doğu ve Argun Tanrıverdi yaptıkları ortak sunumda; Avrupa Birliği’nin oyunun kuralını baştan yeniden yazdığını, Avrupa Şampiyonlar Ligine girmek isteyenlerin bu kurallara uymak zorunda olduklarının altını çizdiler.

AB Yeşil Mutabakatına uyum için, Döngüsel Ekonomi Yeni Planı, Sürdürülebilir Ürün Girişi, Eko-Dizayn, Dijital Ürün Pasaportu başlıklarının içeriklerinin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmesinin gerekliliğine vurgu yapan Dr. Derya Irkdaş Doğu, “Dijital pasaporta geçiş başladı. Ürünü üretirken, ne malzeme aldığınızı bileceksiniz. Ürünleri imha ederken, çöpe atarken izlenecek yol belli olacak. Döngüsel ekonomiye geçmemiz gerekiyor. Mobilyanın ömrü karbon ayak izi için önemli. Avrupa ile ticaret yapacaksanız uzun ömürlü ürünler üreteceksiniz oyunun kuralı bu. Hedef ekolojik sistemi geri kazandırmak. Firmalar kullandıkları suyu, akaryakıtı bilmeli, tasarım, üretim, ambalaj, personel, depolama ve atık yönetimi mobilyada malzeme seçimi, lojistik, nakliye önemli. Parçalı demonte edilebilir ürünlere yönelmelisiniz. Demonte gönder yerinde kurulum yapılsın. Sağlam yap, tamir edilebilir yap, geri dönüşüme uygun ekonomiye kazandırmak için çalış” diye firmalara yol gösterdi.

Polonya ve Macaristan Merkez Bankaları Eski Başkanları “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” Konulu Panelde Deneyimlerini Paylaşacak

Satınalma Eğitimi Polonya Ve Macaristan Merkez Bankaları Eski Başkanları “enflasyonla Mücadele Ve Merkez Bankacılığı” Konulu Panelde Deneyimlerini Paylaşacak

Satınalma Eğitimi Polonya Ve Macaristan Merkez Bankaları Eski Başkanları “enflasyonla Mücadele Ve Merkez Bankacılığı” Konulu Panelde Deneyimlerini PaylaşacakPolonya ve Macaristan Merkez Bankası eski Başkanları, Maliye Hesap Uzmanları Vakfı (HUV) tarafından 29 Mayıs Çarşamba günü düzenlenecek olan “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” konulu panelde enflasyonla mücadele deneyimlerini paylaşacak. Sunuş konuşmasını HUV Başkanı ve Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren’in, açış konuşmasını ise T.C. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yapacağı panelde merkez bankalarının kurumsal yapıları, gelişen piyasa ülkelerinin enflasyon hedeflemesi uygulamasında karşılaştığı zorluklar mercek altına alınacak.

Yaklaşık 79 yıllık bir geçmişe sahip olan HUV, Cumhuriyetimizin 101. yılında “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” konulu panelde iki değerli merkez bankacısını bir araya getiriyor.

Sunuş konuşmasını HUV Başkanı ve Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren’in, açış konuşmasını ise T.C. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yapacağı panel, 29 Mayıs 2024 Çarşamba günü, 10:30-13:30 saatleri arasında Conrad Bosphorus Hotel’de düzenlenecek.

Deneyimli bankacılar tecrübelerini, görüşlerini ve önerilerini paylaşacak

Bilkent Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nden Prof. Dr. Hakan Kara’nın moderatörlüğünü üstlendiği panelin bu yılki konuşmacıları Polonya eski Başbakanı ve Polonya Merkez Bankası eski Başkanı Prof. Dr. Marek M. Belka ile Macaristan Merkez Bankası eski Başkanı András Simor olacak.

Güncel ekonomik sorunların başında gelen enflasyonla mücadelenin tartışılacağı panelde, gerek eski merkez bankaları başkanlarının uygulama perspektifinden, gerekse akademik bakış açısından deneyimli bankacılar tecrübelerini, görüşlerini ve önerilerini paylaşacak.

Para politikalarının maliye politikası ve yapısal politikalarla etkileşiminin değerlendirileceği panelde, merkez bankalarının kurumsal yapıları, gelişen piyasa ülkelerinin enflasyon hedeflemesi uygulamasında karşılaştığı zorluklar, buna yönelik araç tasarımı ve uygun döviz kuru-para politikası bileşimi mercek altına alınacak.

EDİTÖRE NOT:

HESAP UZMANLARI VAKFI HAKKINDA

Maliye Hesap Uzmanları Vakfı (HUV) uzun zamandır ekonomi alanında çeşitli etkinliklerin yanı sıra, seçkin konuşmacıların katıldığı paneller düzenlemekte ve iş, akademi, medya dünyasından birçok seçkin ismi bir araya getirmektedir.

29 Mayıs 1945 tarihinde kurulan ve 2011 yılında hukuki varlığı kaldırılan hesap uzmanlığının ilke ve değerlerini yaşatan HUV’un en önemli misyonunu; 79 yıllık Hesap Uzmanlığının yeniden hayata geçirilmesi olarak belirlemiştir.

HUV, üniversitelerle iş birliği içerisinde bugüne kadar beş, TÜSİAD’la iş birliği içerisinde ise bir kitap yayımlamıştır.

Prof. Dr. Marek M. Belka:

Lodz Üniversitesi’nde ekonomi eğitimi aldı. 1994 yılında profesör oldu. 1997 yılında kısa bir süre Maliye Bakanı ve Başbakan yardımcısı oldu. 1999 yılında Demokratik Sol İttifak’a katıldı. 2001-2002 yıllarında yine Maliye Bakanı ve Başbakan yardımcısı olarak görev aldı. 2004-2005 yıllarında Başbakanlık yaptı. 2005 yılında Demokratik Sol İttifak’tan ayrılarak Demokrat Parti’ye geçti. 2005 seçimlerinde partisi yüzde 5’i geçemeyince milletvekili seçilemedi ve başbakanlıktan istifa etti. Haziran 2010 tarihinde Polonya Merkez Bankası Başkanı olarak atandı.

András Simor:

Budapeşte’de Karl Marks Üniversitesi’nde Uluslararası Finans eğitimi aldı. Macaristan ve uluslararası alanda birçok bankada üst düzey görevler üstlendi. 1997-98’de CA IB Investment Bank Yönetim Kurulu Başkanlığı, 1999-2007’de Deloitte Macaristan Başkan ve Yönetici Ortak, 1997-1998’de Creditanstalt Yatırım Bankası Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO, 2007-2013’de Macaristan Merkez Bankası Başkanlığı yaptı. 2013-2019 arasında Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nda politika başkan yardımcılığı, başkan yardımcılığı ve CFO, kıdemli başkan yardımcılığı, CFO ve COO görevlerinde bulundu.

PROGRAM:

10:30-11:00 Çay/Kahve İkramı

AÇIŞ KONUŞMALARI: 11:00-11:30

Ahmet EREN, Vakıf Başkanı

Mehmet ŞİMŞEK, T.C. Hazine ve Maliye Bakanı

PANEL: 11:30-13:00

MODERATÖR : Prof.Dr. A. Hakan Kara/Bilkent Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü

KONUŞMACILAR: Prof.Dr. Marek M. Belka/ Polonya E. Başbakanı ve Merkez Bankası E. Başkanı,

András Simor/ Macaristan Merkez Bankası E. Başkanı

SORU-CEVAP / PLAKET: 13:00-13:30

Gelecek 10 Yıla Çevresel Riskler Damga Vuracak

Satınalma Eğitimi Gelecek 10 Yıla çevresel Riskler Damga Vuracak

Satınalma Eğitimi Gelecek 10 Yıla çevresel Riskler Damga Vuracak1.400’den fazla küresel risk uzmanı, politika yapıcı ve sektör liderinin görüşlerinden yararlanılarak hazırlanan 2024 Küresel Riskler Raporu’nun sonuçları, Zurich Sigorta Grubu Türkiye ve Marsh Türkiye stratejik ortaklığında ve TÜSİAD’ın destekleriyle İstanbul’da düzenlenen toplantıda açıklandı. Zurich Sigorta Grubu Türkiye CEO’su Yılmaz Yıldız, raporda öne çıkan risklerle ilgili görüşlerini paylaştı.

2024 Küresel Riskler Raporu’nda yapay zekâ ile ilişkili olarak dezenformasyon, aşırı hava olayları ve sosyal kutuplaşma, gelecek 2 yıldaki en önemli riskler olarak dikkat çekiyor. Uzmanların üçte ikisinin gelecek 10 yıl içerisinde dünya genelinde kutuplaşmanın artacağına yönelik görüş bildirdiğinin altını çizen Zurich Sigorta Grubu Türkiye CEO’su Yılmaz Yıldız, “Her ne kadar çok kutuplu bir dünya var gibi gözükse de kısa ve orta vadede global sorunlara global çözümler bulmalıyız. İş birliği anlamında yeni anlayışlara ve çözümlere ihtiyaç var” dedi.

“Önemli doğal kaynakların belli ülkelerde yoğunlaşması çatışma riskini artırıyor”

Devletlerarası silahlı çatışmalar önümüzdeki iki yılın en önemli beş riski arasında yer alıyor. Rusya- Ukrayna savaşının Avrupa güvenliği, İsrail- Filistin çatışmasının Ortadoğu dengeleri için çok önemli olduğunu hatırlatan Yıldız, “Çin tarafında ise özellikle Tayvan seçimleri sonrası izlenecek politika dünya açısından kritik. Tayvan dünyada yüksek teknolojili çip üretiminin yaklaşık %60’ını yapıyor. Aynı kapasiteyi dünyanın başka yerinde yaratmak için, eğer ki insan kaynağını bulabilirseniz yaklaşık 20 yıl ve 300 milyar dolarlık bir yatırım gerekiyor” dedi. Yeni dünya düzeni için önemli doğal kaynakların belli ülkelerde yoğunlaşmasının da çatışma riskini artırdığını ifade eden Yıldız şu bilgileri paylaştı: “Dünya platin kaynaklarının %90’ı Güney Afrika’da, kobaltın %46’sı Kongo’da, lityumum %42’si Şili’de. Tayvan çip üretiminde başı çekerken, çip üreten makinalar ise %60 ile Hollanda’da üretiliyor.”

“En ciddi sorunlardan biri ekonomik eşitsizlik”

Rapora göre, önümüzdeki yıllara kalıcı ekonomik belirsizlik ve ekonomide fırsat eşitsizliği damgasını vuracak. Süregelen hayat pahalılığı krizi, etkisini sürdürecek. Dünyanın karşı karşıya olduğu en ciddi sorunlardan biri olarak eşitsizliğe işaret eden Yıldız: “Ülkeler arası ve ülkeler içi eşitsizlik; hayat pahalılığı, toplumsal kutuplaşma, istemsiz göç, bölgesel çatışmalar ve benzeri riskler yaratan, pek çok sorunun kaynağı olan çok ciddi ekonomik ve sosyal bir sorundur. Kolay bir çözüm de gözükmüyor.”

Gelecek 10 yıla yönelik en önemli 10 riskin 5’i çevreyle ilişkili

Yakın ve uzun vadeli risk ortamında çevresel riskler öne çıkmayı sürdürüyor. Gelecek 10 yıla damga vuracağı düşünülen risklerin beşi, “olağanüstü hava olayları, dünya sisteminde kritik değişimler, biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistem çöküşü, doğal kaynak kıtlığı ve hava kirliliği” olarak çevreyle ilişkili konulardan oluşuyor. Yıldız’ın konuyla ilgili yorumu şu şekilde:

“Gıda talebini karşılamak için her yıl Kanada kadar alana ihtiyaç var”

“İnsanlığın çevreye verdiği zarar artık geri dönülemez bir noktada. İklim değişikliğini gıda ve su enflasyonu, soluduğumuz kirli hava ve doğal afet olayları ile yaşıyoruz. Biyoçeşitlilik kaybı, çok konuşulmayan fakat bir o kadar da önemli bir konu. İnsanlık dünyadaki canlı türlerinin sadece yüzde 0,01’ini temsil ederken hayvan türlerinin yüzde 83’ünü, bitki türlerinin yüzde 50’sini, böcek türlerinin yüzde 40’ını şimdiden yok etmiş durumda. Biyoçeşitlilik olmadan, böcekler olmadan tarımın olması, gıda sanayinin olması mümkün değil. Diğer taraftan 2050 yılına kadar dünya gıda tüketimi yaklaşık iki kat artacak. Her yıl yaklaşık Kanada büyüklüğünde bir alana ihtiyaç var ki yeni gıda talebini karşılayalım. Bu anlamda, iyimser olmak zor” dedi.

Çevre sorunlarıyla mücadelede de eşitsizliğe dikkat çekti

Çevre sorunlarına yönelik alınacak tedbirlerin ülkeler arasında eşit dağılmadığını, bunun da gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında çatışma yarattığını ifade eden Yıldız, “Gelişmekte olan ülkelerin, gelişmiş ülkeler seviyesine erişme yolculuğunda, bu tedbirlere ayıracak zamanları ve kaynakları yok. Dünyada sadece yeşil enerji için yapılması gereken yatırım yılda 9 trilyon dolar. Dünyanın gayrisafi hasılası kabaca 100 trilyon dolar. Bunun 500 milyar dolar kadarını gelişmekte olan ülkelerin yapması lazım. Böyle bir kaynak yok” şeklinde konuştu.

“Hemen hemen tüm hastalıklara çare bulabileceğimiz bir teknolojiden bahsediyoruz”

2024 Küresel Riskler Raporunda, yanlış bilgi ve dezenformasyon kısa vadede en önemli riskler olarak değerlendiriliyor. Yapay zekâ, teknolojilerinin gelişmesine paralel olarak, önümüzdeki 10 yıl içinde de bu riskin ön planda olacağı görülüyor. Chat GPT için “yapay zekanın demokratikleşmesi” ifadesini kullanan Yılmaz Yıldız, bu alandaki fırsatlara dikkat çekiyor: “Dünyadaki seçim takvimiyle kesişince, yapay zekanın bu seçimleri nasıl manipüle edeceği çok tartışılıyor. Fakat yapay zekanın risklerinin yanında fırsatları daha fazla. Tıp ve sentetik biyoloji alanında büyük ilerleme kaydedeceğimiz, insanlığın hemen hemen tüm hastalıklarına çare bulabileceğimiz bir teknolojiden bahsediyoruz.”

Birim Fiyatların Yİ-ÜFE endeksine Göre Güncellenmemesi?

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Birim Fiyatların Yi̇ üfe Endeksine Göre Güncellenmemesi

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Birim Fiyatların Yi̇ üfe Endeksine Göre Güncellenmemesiİtirazen Şikayet Konusu;  İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle; ihalede yaklaşık maliyetin 139.495.870,57 TL olarak belirlendiği, piyasa şartlarına uygun olarak verdikleri 99.845.100,00 TL olan tekliflerinin sınır değerin altında olduğu gerekçesiyle doğrudan değerlendirme dışı bırakıldığı, ancak idarece yaklaşık maliyetin hatalı belirlendiği, mevzuata aykırı olarak belirlenen yaklaşık maliyet esas alınarak oluşturulan sınır değer hesabına göre işlem yapılmasının hukuka aykırı olduğu, Tedaş Birim Fiyat Kitabı’ndaki (kırmızı kitap) (1 Ocak tarihi itibari ile geçerli birim fiyatları içerir.) birim fiyatların TUİK tarafından yayımlanan Yİ-ÜFE endeksine göre güncellenebildiği, Yüksek Fen Kurulu’nun 15.08.2018 tarih ve 2018/31 sayılı kararında belirtilen yönteme benzer olarak güncellendiği, buradaki tek farkın özel düzenleme olması sebebiyle Kırmızı Kitap Yİ-ÜFE endeksine göre güncellenmekte iken, Çevre Şehircilik birim fiyatlarının “TUİK İnşaat Maliyet Endeksi ve Değişim Oranına” göre güncellendiği, TEDAŞ Birim Fiyat Kitabı’ndaki (mavi kitap) (Tüm Yıl Geçerli Birim Fiyat Kitabı (Tüm yıl geçerli birim fiyatları içerir.) birim fiyatlar ise tüm yıl gelecek artışları da bünyesinde barındırdığından ayrıca güncellenmesine gerek olmadığı, bu bağlamda kırmızı kitap esas alınarak yaklaşık maliyet oluşturulduğunda piyasanın gerçek karşılığı olan ve ilgili aya ait güncellenmiş Yİ-ÜFE rakamlarının reel maliyetleri yansıttığı, mavi kitap esas alınarak yaklaşık maliyet oluşturulduğunda yıl boyunca geçerli olacak şekilde itibari bir değerin ortaya çıktığı, somut durumda kırmızı kitap kullanılarak oluşacak güncelleme sonucunda reel rakamlarla yaklaşık maliyet tespiti gerekmesine rağmen, itibari ve daha yüksek rakamlarla yaklaşık maliyetin oluşturulduğu, oysa mevzuata uygun ve kırmızı kitaba göre yaklaşık maliyet oluşturulduğunda tekliflerinin sınır değerin üzerinde kalacağı, 2023 yılı TEDAŞ kırmızı kitap birim fiyatlarına göre maliyetin 86.108.068,92 TL olarak hesaplandığı, bu tutar 2024 yılına göre güncellendiğinde 123.995.619,25 TL’ye tekabül ettiği, idare tarafından ise hem “2023 yılı tüm yıl geçerli birim fiyat kitabı” esas alınarak yaklaşık maliyetin oluşturulduğu, hem de bu fiyatların ayrıca güncellenmesiyle yaklaşık maliyetin olması gerekenden çok daha yüksek hesaplandığı, yaklaşık maliyetin düzeltilerek ihale işlemlerine devam edilmesi gerektiği iddialarına yer verilmiştir.

18.04.2024 tarihli ve  2024/UY.I-589 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde; Birim fiyat teklif alınmak suretiyle gerçekleştirilen ihale konusu işin 89 iş kaleminden oluştuğu, yaklaşık maliyetin hesaplamasına ilişkin belgeler incelendiğinde, teklif cetvelindeki 82 adet iş kalemi için Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi tarafından yayımlanan 2023 yılı birim fiyatlarının kullanıldığı, bu kalemler için inşaat maliyet endeksine göre güncelleme yapıldığı, anılan güncellemede 2023 yılı Aralık ayı endeksi ile 2023 Ocak ayı endeksi esas alınarak 1,4509 katsayısına ulaşıldığı, söz konusu kalemlerin anılan katsayı üzerinden güncellendiği, 7 adet özel iş kaleminin de 2024 yılı birim fiyatlarının belirlendiği ve yaklaşık maliyetin toplam 139.495.870,57 TL olarak hesaplandığı anlaşılmıştır.

Şikâyet başvurusu üzerine idarece alınan kararda Yüksek Fen Kurulu’nun 15.08.2018 tarih ve 2018/31 nolu kararında “İdarelerce birim fiyatlar esas alınarak hazırlanan yaklaşık maliyetin güncelliğini yitirmesi durumunda yaklaşık maliyetin TÜİK inşaat maliyet endeksi ve değişim oranına göre güncellenmesi gerektiği” hususunun belirtildiği, TEDAŞ tarafından yayımlanan “2023 yılı TEDAŞ birim fiyat kitabı (kırmızı kitap)” ve “2023 yılı tüm yıl geçerli birim fiyat kitabı (mavi kitap)” adı altında iki kitap bulunduğu, 2023 yılı TEDAŞ birim fiyat kitabının “Genel Açıklamalar” kısmının 2’nci maddesinde “Bu kitapta yer alan birim fiyatlar 01 Ocak 2023 tarihi itibariyle geçerli olup, kullanıcılar TÜİK tarafından yayınlanan Yurt içi üretici fiyat endeksi ve değişim oranlarını (Yİ-ÜFE) kullanarak güncelleme yapabileceklerdir.” açıklamasının, 2023 yılı tüm yıl geçerli birim fiyat kitabının “Genel Açıklamalar” kısmının 2’nci maddesinde “Bu kitapta yer alan birim fiyatlar 2023 yılı süresince geçerlidir.” açıklamasının yer aldığı, ihale konusu işe ait yaklaşık maliyetin hazırlandığı tarihin 16.02.2024 olduğu ve bu tarihe kadar 2024 yılı TEDAŞ Birim Fiyat Kitabı yayımlanmadığı için TEDAŞ tarafından yayımlanan “2023 yılı tüm yıl geçerli birim fiyat kitabı”nda yer alan birim fiyatların 15.08.2018 tarih ve 2018/31 sayılı Yüksek Fen Kurulu kararına göre 16.02.2024 tarihine güncellendiği ve bu güncellenmiş fiyatlara göre yaklaşık maliyetin hesaplandığı ifade edilerek şikâyet başvurusu reddedilmiştir.

Yukarıda aktarılan mevzuat hüküm ve açıklamaları ile doküman düzenlemelerinden, mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalesi yapılmadan önce idarece, her türlü fiyat araştırması yapılarak katma değer vergisi hariç olmak üzere yaklaşık maliyet belirleneceği ve dayanaklarıyla birlikte bir hesap cetvelinde gösterileceği, idare tarafından, ihale onay belgesi düzenlenmeden önce, Yapım İşleri İhale Uygulama Yönetmeliği’nde belirlenen esas ve usullere göre miktar tespiti ve fiyat araştırması yapılmak suretiyle ihale konusu işin KDV hariç yaklaşık maliyetinin hesaplanacağı ve dayanakları ile birlikte bir hesap cetvelinde gösterileceği, idarelerin yaklaşık maliyete ilişkin fiyat ve rayiçlerin tespitinde Yönetmelik’in 10’uncu maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentlerinde belirtilen fiyat ve rayiçlerin birini, birkaçını veya tamamını herhangi bir öncelik sırası olmaksızın kullanabileceği, yaklaşık maliyetin, güncelliğini kaybetmesi halinde, ilk ilan veya davet tarihine kadar güncelleneceği, şikâyete konu ihalede sınır değerin altında teklif sunan isteklilerin tekliflerinin açıklama istenilmeksizin reddedileceği anlaşılmaktadır.

TEDAŞ tarafından birim fiyatların yayımlandığı “2023 yılı TEDAŞ birim fiyat kitabı” ve “2023 yılı tüm yıl geçerli birim fiyat kitabı” adı altında iki kitabın bulunduğu, 2023 yılı TEDAŞ birim fiyat kitabının “Genel Açıklamalar” kısmının 2’nci maddesinde “Bu kitapta yer alan birim fiyatlar 01 Ocak 2023 tarihi itibariyle geçerli olup, kullanıcılar TÜİK tarafından yayınlanan Yurt içi üretici fiyat endeksi ve değişim oranlarını (Yİ-ÜFE) kullanarak güncelleme yapabileceklerdir.” ifadesinin, 2023 yılı tüm yıl geçerli birim fiyat kitabının “Genel Açıklamalar” kısmının 2’nci maddesinde “Bu kitapta yer alan birim fiyatlar 2023 yılı süresince geçerlidir.” ifadesinin yer aldığı görülmüştür.

Karayolları Genel Müdürlüğü Program ve İzleme Dairesi Başkanlığı’nın 09.08.2022 tarihli ve 1519115 sayılı yazısında “…4- Anılan Kurum adresimizde yer verilen güncel rayiçler hariç Kamu Kurum ve Kuruluşları tarafından yayımlanan tüm diğer rayiçler, TÜİK tarafından aylık yayımlanan yurt içi üretici fiyat endeksi, 2003=100, CPA 2008 kısım, bölüm ve gruplarına göre tarihsel seri tablosunun “Yİ-ÜFE Genel” sütununda yer alan endekslere göre güncellenebilecek olup bunun dışında herhangi bir güncelleme yöntemi kesinlikle kullanılmayacaktır…” ifadelerine yer verilmiştir.

Yapılan incelemede, idare tarafından yaklaşık maliyet hesabında TEDAŞ tarafından yayımlanan “2023 yılı tüm yıl geçerli birim fiyat kitabı”nda yer alan birim fiyatların kullanıldığı, ancak söz konusu fiyatların Yİ-ÜFE endekslerine göre değil, inşaat maliyet endeksine göre güncellendiği, TEDAŞ tarafından yayımlanan birim fiyat kitabında yer alan açıklama ile Karayolları Genel Müdürlüğü Program ve İzleme Dairesi Başkanlığı’nın yukarıda aktarılan yazısı dikkate alındığında Yİ-ÜFE endekslerine göre güncelleme yapılması gerektiği anlaşılmıştır.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Birim Fiyatların Yi̇ üfe Endeksine Göre GüncellenmemesiKullanılması gereken Yİ-ÜFE endekslerine göre güncelleme yapıldığında ise yaklaşık maliyet tutarının değiştiği, söz konusu değişikliğin de sınır değerin üstündeki ve altındaki isteklileri değiştirdiği, söz konusu ihalede İdari Şartname’nin 33.1’inci maddesi uyarınca sınır değerin altında teklif sunan isteklilerin teklifleri açıklama istenilmeksizin reddedileceğinden geçerli ve geçersiz tekliflerin etkilendiği, dolayısıyla yaklaşık maliyette meydana gelen değişikliğin ihalenin sağlıklı şekilde sonuçlandırılmasına engel teşkil ettiği tespit edildiğinden, ihalenin iptal edilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Mehmet ATASEVER

S.B. Strateji Geliştirme E. Bşk.

KİK E.  Üyesi

Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme ve Ticarette Riskler & Fırsatlar Semineri İTO Ev Sahipliğinde Gerçekleşti

Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme Ve Ticarette Riskler & Fırsatlar Semineri İto Ev Sahipliğinde Geeçkleşti Kapak

Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme Ticarette Riskler ve Fırsatlar Semineri Gerçekleşti

Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme Ve Ticarette Riskler & Fırsatlar Semineri İto Ev Sahipliğinde Geeçkleşti Kapakİstanbul Ticaret Odası (İTO), 22.05.2024 Çarşamba günü, “Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme ve Ticarette Riskler & Fırsatlar” başlıklı seminere ev sahipliği yaptı. Etkinlik, İTO’nun 4. Kat Meclis Salonu’nda farklı sektör ve şehirlerden çok sayıda yöneticinin yoğun bir katılım ile gerçekleşti.

Etkinlik, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyesi, sayın İbrahim Doğan Salman‘ın açılış konuşması ile başladı. Sayın Salman konuşmasında, ülkemizde ve dünyada son yaşanan ekonomik gelişmelere dikkat çekerek, tedarik zinciri ve satınalma ekosistemindeki riskler ve fırsatlara vurgu yaptı. Sn. Salman, globalde ve ülkeler arası ilişkilerde yaşanan gelişmelerin ticarete etkileri ve ülkemiz adına neler yapılabilir konuları üzerinde durdu.

 

Tedarik Zinciri Semineri, İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Erdal moderatörlüğünde gerçekleşti. Etkinlik başlamadan önce, İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu üyesi, Sn. İbrahim Doğan Salman, sunum yapacak değerli akademisyen ve yöneticilerimize etkinlik günün anısı olarak, hediye takdimi gerçekleştirdi.

İbrahim Doğan Salman Toplu

 

 

Dr. Adil ünalTedarik Zincirlerinde Dijital Dönüşüm başlıklı ilk oturumun ilk konuşmacısı olarak, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Adil Ünal, “Tedarik Zincirlerinde Performans Yönetimi” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Dr. Ünal sunumunda, şirketlerin stratejik yönetim süreçleri ve tedarik zincirlerindeki performansa dayalı süreçler hakkında bilgi verdi. Ünal, tedarik zincirinde performansın ölçümü için özel olarak geliştirilmiş bir modelin tercih edilerek şirketin yapısına entegre edilmesi gerektiğini ve tüm şirketler ve sektörler için uygun bir performans ölçüm modelinin bulunmadığını vurguladı.

Performansın sonuçlarla ilgili olduğunu hatırlatarak, işletmelerin sonuçları verimli bir şekilde değerlendirmelerinde ölçüm için toplanan verilerin ve verilerin arkasındaki olguların hatasız ve doğru bir şekilde derlenmesinin önemini hatırlattı. Dr. Ünal sunumunu, tedarik zincirindeki akışları, anahtar performans göstergelerini (KPI) ve Tedarik Zinciri Operasyonları Referans Modelini (SCOR) ana hatlarıyla ve örnekleriyle anlatarak tamamladı.

Alper SağızTedarik Zincirlerinde Dijital Dönüşüm başlıklı ilk oturumun, ikinci konuşmasında, TeamProcure INC şirketinden, Associate Partner, Sayın Alper Sağız kürsüye geldi. Sn. Sağız, “Dijital Satınalma Çevresi ve E-Satınalma” adlı sunumunu gerçekleştirdi. Sağız sunumunda genel hatları ile satınalma ekosistemini ele alarak, şirketler için elektronik satınalmanın (e-satınalma) önemi üzerinde durdu. Sn. Sağız, globalleşen ve dijitalleşen iş dünyasında e-satınalma uygulamalarının, şirketlere kazandırdığı zaman, tasarruf, maliyet avantajları ve işlemlerin hızlı yapılabilmesi kolaylığını sunumunda ele aldı. Sn. Sağız konuşmasında, sipariş döngüsü, siparişin statüsü, onay sürecinin kısalmasıyla, satınalma yöneticilerinin zamanlarını efektif bir şekilde kullanabileceklerini açıkladı. E-satınalma süreçleri ve e-satınalma uygulamaları hakkında bilgi vererek, farklı sektör örnekleri üzerinden e-satınalma uygulamalarını anlatarak sunumunu tamamladı.

Levent çuhadarEtkinliğin ilk oturumunun son konuşmacısı olarak, Sirius Tedarik CVUS Co-Founder &CEOsu, sayın Levent Çuhadar kürsüye geldi. Sn. Çuhadar, “Tedarik Zincirlerinde Takip ve İzlenebilirlik” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Sn. Çuhadar sunumunda, tedarik zincirinde ve lojistik operasyonlarda yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini ele aldı. Bu kapsamda, şirketlere kolaylık sağlayacak, filo yönetimi ve müşteri ilişkileri yönetimi (CRM) yapay zeka destekli teknolojilerden bahsetti. Sn. Çuhadar, katılımcılardan gelen sorular üzerine, yapay zekanın lojistik rotalama ve optimizasyon için önemine ve yapay zekanın ERP programlarına entegrasyon kolaylığı üzerinde durarak, lojistik profesyonellerine sağlayacağı faydalar üzerinde durdu. Sn. Çuhadar, uygulama ile ilgili kısa ve bilgilendirici, yapay zekâ destekli saha uygulamalarını içeren videolarını katılımcılarla paylaşarak, sunumunu tamamladı.

Bu sunumunun ardından yarım saat ara verildi. Etkinliğe katılanlar, verilen arada, İstanbul Ticaret Odası’nın ikramları eşliğinde bir araya gelerek fuaye alanında networking imkânı sağladı.

Prof. Dr. Murat ErdalAranın ardından, başlayan Tedarik Zincirinde Risk Yönetimi ve Fırsatlar başlıklı ikinci oturumun ilk sunumunu, İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Erdal yaptı. Dr. Erdal, “Tedarik Zinciri Yönetiminde Riskler” adlı sunumunu gerçekleştirdi. Son dönemde Uluslararası ilişkilerin ve ticaret savaşlarının tedarik zincirlerini derinden etkilediğini vurgulayarak sunumuna başlayan Dr. Erdal, tedarik zincirlerinde yaşanan değişimlerin, satınalma ve tedarik zinciri ekosistemi profesyonelleri üzerindeki etkilerini, sektörel örneklerle tek tek açıklayarak, operasyonel risklere değindi. Dr. Erdal sunumuna, işletme çevresindeki ve tedarik zincirindeki makro ve mikro riskleri ele alarak devam etti. Riskler kapsamında, satınalma ve tedarik zinciri yöneticilerinin yapması gereken analizlere de sunumunda yer veren Erdal, uzun vadeli ve kısa vadeli planlamalarla yapılacak olan hamleler ve alınacak önlemleri anlatarak sunumunu tamamladı.

Rıza Mehmet Korkmazİkinci oturumun ikinci konuşmasını yapmak üzere kürsüye, Ünsped Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetler A.Ş- Genel Müdürü, sayın Rıza Mehmet Korkmaz geldi. Sn. Korkmaz, “Dış Ticaret Riskleri ve Fırsatlar” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Sunumuna, yakın tarihteki ekonomi ve politik çevredeki dönüm noktası olayları anlatarak başlayan Sn. Korkmaz, bu olayların dış ticaretimize (ithalat ve ihracat) olan etkilerini ele alarak, özellikle ilave gümrük vergileri ve operasyon süreçlerinin hızı konusunda, iyileştirmelerle ilgili tespit ve önerilerde bulundu. Gümrük idarelerini derinden etkileyen teknolojileri anlatarak devam eden Sn. Korkmaz, yaşanan bu gelişmeler doğrultusunda, ülkemiz şirketlerinin ve gümrük firmalarının alması gereken aksiyonları ve sahadaki uygulamaları, güncel örnekleriyle anlattı. Mevzuat ve uygulamalardaki değişikleri de slaytları ile katılımcılarla paylaşan Sn. Korkmaz, Türkiye’nin rekabet gücünün artmasında ve yükselmesinde gümrük operasyonlarındaki verimliliğin önemine vurgu yaparak, sunumunu sona erdirdi.

Gül SaldıranerGünün son sunumunu gerçekleştirmek için, EG E-Consulting Partner, SMMM, BD, sayın Gül Saldıraner kürsüye geldi. Saldıraner, “İklim Riskleri ve Tedarikte AB Düzenlemeleri” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma amaçlarını kısaca açıklayarak sunumuna başlayan Saldıraner, bu kapsamdaki yurtiçi ve uluslararsı mevzuat ve güncellemeleri ele alarak sunumuna devam etti. Saldıraner sunumunda, Avrupa Birliği’nin düzenlemelerine ve AB üyesi ülkelere yapılacak olan ihracatlarda ülkemiz şirketlerini bekleyen regülasyonları ve gereklilikleri ele aldı. Sunumunda, Türkiye İklim Değişikliği Taslak Kanununa değinen Saldıraner, iklimle ilgili riskler, fırsatlar ve bunların finansal etkilerini detaylı slaytlarla anlatarak sunumunu sonlandırdı.

Son sunumun ardından, değerli katılımcılar, sunumlarını gerçekleştiren değerli yöneticilerimize ve akademisyenlerimize sorularını yöneltti. Etkinliğin soru-cevap kısmının ardından moderatör Dr. Erdal, Ekim 2024’te yapılması planlanan, “Tedarik Zinciri Yönetiminde Trendler” başlıklı yeni bir konferansın planlamasına başladıklarını söyledi.  Dr. Erdal’ın İstanbul Ticaret Odası ve tüm katılımcılara teşekkür etmesi ve fotoğraf çekiminin ardından, Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme Ticarette Riskler ve Fırsatlar Semineri sona erdi.

Prof. Dr. Murat Erdal Etkinlik Sonu Için

Tedarik Zincirlerinde Dijitalleşme Ve Ticarette Riskler & Fırsatlar Semineri Toplu

Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Sabancı’dan Gençlere Umut Olacak Proje

Satınalma Eğitimi Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Sabancı’dan Gençlere Umut Olacak Proje

Satınalma Eğitimi Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında Sabancı’dan Gençlere Umut Olacak ProjeBu topraklardan kazandığını bu toprakların insanıyla paylaşma” prensibiyle, yaklaşık 100 yıldır toplumsal kalkınmaya öncülük eden Sabancı Topluluğu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılını yeni bir seferberlikle kutluyor.

“Bütün ümidim gençliktedir” diyen Ulu Önder Atatürk’ün izinde, Türkiye çapında yeni bir sosyal girişim modelinin temellerini atan Sabancı Topluluğu, ülkemizin beyin gücünün Türkiye’de kalması, ülke çapında gençlere, girişimcilere inovasyona ve teknolojiye erişim konusunda fırsat eşitliği sağlanması için Sabancı Gençlik Seferberliği’ni başlatıyor.

3 Yılda 30 Bin Gence Ulaşmayı Hedefliyoruz

Sabancı Gençlik Seferberliği kapsamında, önümüzdeki 3 yıl boyunca Türkiye’nin pek çok bölgesini kapsayacak Sabancı Teknoloji ve Etki Merkezleri Ağı kurulacak. Öncelikli olarak Sabancı Topluluğu şirketlerinin faaliyet gösterdiği şehirlerde Sabancı Gönüllülerinin desteğiyle hayata geçirilecek olan Sabancı Teknoloji ve Etki Merkezleri, 18-34 yaş arasındaki genç yeteneklere açık olacak.

Proje kapsamında 3 yıllık bir dönemin sonunda, yurt içinde 34 ilde ve 35 üniversitede, yurt dışında ise en az 2 merkezde ve 2 üniversitede olunması; projenin sonunda ise en az 30 bin gence ulaşılması hedefleniyor.

Bu merkezlerle, gençlere fikirlerini geliştirebilecekleri, değer üretebilecekleri bir ekosistem yaratılması, sürdürülebilirlik ve sosyal etki yaratacak girişimcilerin desteklenmesi ve yeni nesil liderlik yetkinliklerinin geliştirilmesi amaçlanırken, beyin göçünün beyin gücüne dönüştürülmesi hedefleniyor.

Sabancı’nın Gücünün Kaynağı Sahada Olmaktır

Konuyla ilgili düzenlenen basın toplantısında konuşan Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper, Cumhuriyet ile neredeyse yaşıt olan Sabancı Topluluğu’nun kurulduğu günden bu yana, Türkiye’nin toplumsal gelişimine öncülük ettiğinin altını çizerken, “Sabancı’nın gücü sadece fabrikalarından, istihdam ettiği 60 binden fazla çalışanından gelmez. Sabancı’nın gücünün asıl kaynağı ülkesine, milletine, gençlere duyduğu sevgidir. Sahada olmak, insanının her daim yanında durmaktır.   2021’de başlattığımız ve kısa süre içerisinde Türkiye’nin en geniş katılımlı sosyal sorumluluk hareketine dönüşen Sabancı Cumhuriyet Seferberliği ile bu dayanışma ruhunu bir kez daha ortaya koymuştuk. Sabancı Gönüllülerimiz yaklaşık 1.250 etkinlik için 170 bin saatini Sabancı Cumhuriyet Seferberliği’ne ayırdı. Deprem bölgesinin yerel kalkınmasına öncülük etmek hedefiyle Habitat Derneği ile birlikte yürüttüğümüz; Topluluk şirketlerimiz Brisa, Kordsa, Temsa ve Teknosa ile hayata geçirdiğimiz Sabancı Hatay Kuluçka Merkezi aracılığıyla 1.250 girişimciye ulaştık. Ve bir kez daha gördük ki; Türkiye çağdaşlaşma yolculuğuna devam edecekse bunun için gençlerin bu yolculuğa inanması, bu yolculuğun bir parçası olması şart. Sabancı Gençlik Seferberliği’ni işte bu motivasyon ve bu sorumluluk duygusuyla başlatıyoruz” dedi.

Dünyada yaşanan dönüşüm ışığında, Türkiye’nin gençlerin liderliğinde yeni bir atılıma, yıkıcı düşünceye ve bu düşünceyi ürünleştirmeye ihtiyacı olduğunu ifade eden Cenk Alper, “Şu an önümüzde bunu yapabileceğimiz bir fırsat penceresi var ama bu sonsuza kadar açık kalmayacak. Dünyada hızlı olanın, kararlı olanın, doğru hamleleri yapanın kazanacağı bir dönemdeyiz. Sabancı bu topraklarda yaklaşık 100 yıldır kalıcı değer yaratıyor. Bu değeri yaratabilmesinin bazı nedenleri var. Umutlu olmak, Türkiye’nin potansiyeline inanmak, gençlere güvenmek… Bunlar Sabancı’nın kodları. Gençlerin izlemekle yetinmesini, iç çekmesini, hayıflanmasını reddeden; yaratıcılığını, potansiyelini ve özgür düşüncelerini ortaya çıkaran bir kültür bu. Sabancı Gençlik Seferberliği de bu kültürün bir sonucu. Proje kapsamında kuracağımız Sabancı Teknoloji ve Etki Merkezleri Ağı ve binlerce Sabancı Gönüllümüzün desteğiyle, tüm kaynaklarımızı ve tüm teknoloji altyapımızı gençlere açacağız. Gençlerin değişim yaratma gücü ile Sabancı Topluluğu’nun yaklaşık 100 yıllık deneyimini ve inovasyon gücünü Sabancı Gönüllülerinin desteğiyle bir araya getirirken, Türkiye’de yeni bir sosyal girişim modelinin temellerini atacağız” dedi.

Bu projeyle birlikte, gençlere fırsat eşitliği sunacaklarını ve aynı zamanda balık tutabilecekleri çok geniş bir ekosistem inşa ettiklerinin altını çizen Cenk Alper, “Biz bu yola çıkarken şunu söyledik. Önce dinleyeceğiz, anlayacağız sonra da harekete geçeceğiz. Gençleri de çok iyi anladığımızı düşünüyoruz. Bu ekosistem içerisinde farklı seçenekleri olacak. İsteyen bizimle birlikte yeni teknolojiler geliştirecek, isteyen kendi şirketini kurmak için çalışacak. Onlar seçecek, biz onlara yardımcı olacağız. Artık gençlere ne yapacaklarını dikte etme dönemi geride kaldı. Onları, bizim adımlarımızı izleyecek bireyler olarak değil, geleceği şekillendirecek potansiyel liderler olarak konumlandırmak aslında onlara ve ülkemize yapacağımız en büyük iyiliklerden biri” şeklinde konuştu.

Sabancı Teknoloji ve Etki Merkezleri Ağı bünyesinde hayata geçirilecek programların, gençlerin özgeçmişlerine yazabilecekleri en değerli unsurlardan biri olmasını hedeflediklerini ifade eden Cenk Alper, “Eskiden ‘altın bilezik’ kavramını daha çok meslekler için kullanırdık. Bugün yeni altın bilezik; fikir, fırsat, hayal ve özgürlük dörtgeninde şekilleniyor. Dolayısıyla, bu merkezlerimiz, buralardaki programlarımız gençlerimizin yeni altın bileziği olacak” dedi.

Sabancı Teknoloji ve Etki Merkezleri, aynı zamanda Sabancı Topluluğu’nun odak alanları olan dijital teknolojiler, enerji ve iklim teknolojileri, malzeme teknolojileri ve mobilite çözümleri alanlarına odaklanacak.

Gençlerle birlikte bu alanlardaki yıkıcı inovasyon faaliyetlerine ağırlık verilecek; yeni teknolojiler geliştirilecek. Gerçek vakalara özel sektör, akademi dünyası ve gençlerin katılımıyla ortak bir çözüm aranacak.

Yeni nesil genç liderler, girişimciler ve araştırmacılar için merkezlerin 5 ana odağı olacak. Bunlar: “Teknik Yetkinlik Programları, İnsan Kaynağı Geliştirme Faaliyetleri, Liderlik ve Staj Programları, Akademik İş Birliği Programları ve İnovasyon Programları” Bu kapsamda pek çok farklı eğitim düzenlenecek.

18-34 yaş aralığındaki tüm gençlere açık sertifikalı eğitim programları düzenlenecek, tüm katılımcılara yeni beceri ve yetkinlikler kazandırılacak.

Lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin ortaya koyacağı akademik çalışmalar özel sektör tecrübesiyle güçlendirilecek; teori ile birlikte pratiği önceliklendiren bir yaklaşımla bu çalışmaların gücünü artırılacak.

Bu merkezlerde geliştirilen iş modellerinin Sabancı, Türkiye ve dünya girişimcilik ekosistemlerine entegre olması sağlanacak.

Yerel ve ulusal düzeydeki kamu kuruluşlarıyla koordineli bir şekilde, bu merkezlerden çıkan girişimlerin büyümesi için gerekli altyapı hizmeti verilecek; başarılı girişimlere finansmana erişim olanağı sağlanacak.

Çevresel veya sosyal sorunlara çözüm geliştirilerek, daha adil ve daha kapsayıcı bir toplum inşa etme ve yarını daha yaşanabilir kılma hedefine katkıda bulunulacak.

Üniversite, yüksek lisans ve doktora öğrencileri, yeni mezunlar, kariyerinin başında olan genç profesyoneller ve iş fikrini hayata geçirmek isteyen girişimciler başvuru yapabilecek.

Tüm şehirlerden başvuru kabul edilecek; başvurular proje ekipleri tarafından periyodik olarak değerlendirilecek.

Başvurular www.sabancigenclikseferberligi.com adresinden yapılacak. Başvurular ve eğitim programlarına katılım ücretsiz olacak.