Satınalmacı olmak ülkemizde zordur.
Bir meslek düşünün giyotin sürekli tepenizde. İyi alım yaptığınız müddetçe hiçbir sorun yok. Herhangi bir takdir ve motive eden de yok. Çünkü bu sizin göreviniz: “şirkete tasarruf ettirmek”. Fakat talep edilen bir ürünü zamanında, doğru kalitede ve maliyetlerde almayın hemen sorgulanırsınız. Yollar ayrılır demiyorum. Az kaldı…
Satınalmacı olmak ülkemizde zordur.
Okulda konuyla ilgili tek ders almadınız. Biraz ondan biraz bundan. Şirkette bu departmanı tanıdınız. Anlamaya çalıştınız. Pozisyon açıldı kendinizi orada buldunuz.
Satınalmacı olmak ülkemizde zordur.
Bir meslek düşünün toplumun yerleşik algısı büyük ölçüde “olumsuz ve peşin hükümlü”.
Her yaptığınız işin arkasında bir bit yeniği aranır. Etik kodları oluşmamış.
Satınalmacı olmak ülkemizde zordur.
Tepe yönetimi, bölüm yöneticileri ve talep sahipleriyle ilişkiler.
Dış dünya, tedarikçiler ve satıcılarla ilişkiler. Malzemeyi ve pazarı tanırsınız.
Zamanla insan sarrafı olursunuz. İletişim ve pazarlık yeteneğiniz gelişir.
Satınalmacı olmak ülkemizde zordur.
Küresel rekabet önem kazanmış. Uzmanlaşma almış yürümüş. Kalite, maliyet, lojistik, ithalat, hukuk bilgisi üst düzeyde aranır hale gelmiş. Neredeyse yüzüne bakılmayan satınalma departmanı bir anda tepe yönetimin odağında olmuş.
Satınalmacı olmak ülkemizde zordur.
Talep sahibi “acil acil” derken tepe yönetimi “maliyetleri aşağı çekin”.
Hammadde piyasası dalgalanır. Döviz yükselir. Hiçbir departmandan istenmeyen nokta atışı sizden istenir. Kendinizi bir anda stratejik rolde bulursunuz.
Satınalmacı olmak ülkemizde zordur.
Ne kolay ki… diyebilirsiniz.
Haklısınız; bizim ülkemizde iş hayatında “kısa yollar” ve “kolay” diye bir şey yoktur.
Olmamalıdır da.
Çalışkan insanların dürüst ilkelerle ve güvenle basamakları çıkmaya çalıştığı zorlu bir meslektir satınalma.