Dijital Sürdürülebilirlik

Dijital sürdürülebilirlik, çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliği desteklemek için dijital teknolojinin kullanılmasını ifade eder. Bu yaklaşım, dijital teknolojilerin çevresel etkilerini en aza indirecek ve olumlu sosyal ve ekonomik faydalarını en üst düzeye çıkaracak şekilde geliştirilmesini ve kullanılmasını savunmakta ve uygulamaktadır. Dijital teknolojiler sürdürülebilirliği desteklemek için farklı şekillerde kullanılabilir. Bu konuyu şöyle örneklendirebiliriz:

  • Enerji tüketimini ve emisyonları azaltmak: Dijital teknolojiler, işletmelerin ve bireylerin enerji tüketimini ve sera gazı emisyonlarını azaltmalarına katkıda bulunma potansiyeline sahiptir. Örneğin, akıllı enerji yönetimi sistemleri, işletmelerin enerji kullanımını izlemesine ve optimize etmesine yardımcı olabilir; akıllı termostatlar, ev sahiplerinin ısıtma ve soğutmada enerji tasarrufu yapmasını sağlayabilir.
  • Kaynak verimliliğini artırma: Günümüzdeki yaygın dijital teknolojiler, işletmelerin kaynakları daha verimli kullanmasında etkili olabilmektedir. Örneğin, tedarik zinciri yönetimi yazılımı, işletmelerin israfları azaltmasına ve envanter yönetimini geliştirmesine katkıda bulunmaktadır.
  • Döngüsel ekonomiyi teşvik etmek: İşletmelerin ürünleri, bileşenleri ve malzemeleri mümkün olduğu kadar uzun süre kullanımda tutarak atık ve kirliliği azaltmayı amaçlayan döngüsel ekonomi yaklaşımını uygulamasında yine dijital teknolojiler kritik rol oynamaktadır. Günümüzde birçok dijital platform işletmelerin geri dönüştürülmüş malzeme alıcıları ve satıcılarıyla bağlantı kurmasına imkan tanımaktadır.
  • Sürdürülebilir ulaşımın desteklenmesi: Ulaşımdan kaynaklanan emisyonların azaltılmasında dijital teknolojiler her geçen gün daha aktif rol almaktadır. Dijital uygulamalar yine yönetilen trafik yönetim sistemleri sıkışıklığın azaltılmasına ve yakıt verimliliğinin arttırılmasına yardımcı olurken elektrikli araçlar hava kirliliğinin azaltılması ve sera gazı emisyonlarının düşürülmesinde etkili olabilmektedir.
  • İnsanları ve toplulukları güçlendirmek: Dijital teknolojiler, insanları ve toplulukları daha sürdürülebilir yaşamlar sürdürmeleri için destekleyebilir ve güçlendirebilir. Mobil uygulamalar buna en iyi örnektir. Birçok dijital mobil uygulaması insanlara geri dönüşüm ve sürdürülebilir ulaşım seçenekleri hakkında bilgi sağlayabilmektedir.

Farklı sektörlerde sürdürülebilirliği teşvik etmek için dijital teknolojilerin nasıl kullanıldığına dair birkaç örneği şöyle listeleyebiliriz:

  • Tarım: Hassas tarım, çiftçilerin su, gübre ve pestisit kullanımını optimize etmelerine yardımcı olmak için dijital teknolojileri kullanmakta ve bu da önemli çevresel ve ekonomik faydalar sağlayabilmektedir.
  • Ulaşım: Akıllı ulaşım sistemleri, trafik akışını iyileştirmek, emisyonları azaltmak ve ulaşımı daha erişilebilir ve uygun fiyatlı hale getirmek için dijital teknolojilerden faydalanmaktadır.
  • Enerji: Güneş ve rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji teknolojileri, verimliliklerini ve güvenilirliklerini artırmak için giderek daha fazla dijital teknolojilerle entegre edilmektedir.
  • Atık yönetimi: Dijital teknolojiler, atık akışlarını izlemek, kontrol etmek, atık azaltma ve geri dönüşüm fırsatlarını belirlemek ve daha verimli atık yönetim sistemleri geliştirmek için kullanılabilmektedir.
  • Üretim: Dijital teknolojilerden daha sürdürülebilir ürünler tasarlamak ve üretmek, üretim süreçlerinde atık ve enerji tüketimini azaltmak ve daha verimli tedarik zincirleri oluşturmak için faydalanılabilmektedir.

Dijital teknolojiler sürdürülebilirliği teşvik etmede önemli bir rol oynama potansiyeline sahip olsa da ele alınması gereken bazı zorluklar da bulunmaktadır. Zorluklardan biri veri merkezleri ve telekomünikasyon ağları gibi dijital altyapının çevresel etkisidir. Bir diğer zorluk ise daha sürdürülebilir dijital ürün ve hizmetler geliştirme ihtiyacıdır. Ayrıca, dijital teknolojilerin faydalarının adil bir şekilde paylaşılması ve kimsenin geride bırakılmaması gerekmektedir. Fakat bu zorluklara rağmen sürdürülebilirliği teşvik etmek amacıyla dijital teknolojilerin kullanılmasına yönelik ortaya çıkan fırsatları doğru bir şekilde değerlendirmemiz gerekmektedir. Bu bağlamda, işletmeler ve hükümetler, dijital altyapılarını güçlendirmek için yenilenebilir enerjiye ve enerji verimliliği önlemlerine yatırım yapabilir. Üreticiler elektronik atıkları azaltmak için daha dayanıklı ve tamir edilebilir ürünler tasarlayabilirler. Hükümetler ayrıca dijital eşitliği teşvik edecek ve herkesin dijital ekonominin avantajlarından yararlanmasını sağlayacak politikalar uygulayabilir. Dijital teknolojiler daha karmaşık hale geldikçe ve yaygın olarak benimsendikçe daha yenilikçi ve etkili çözümlerin ortaya çıkması mümkün olacaktır.

Dilek AŞAN

Kaynaklar

Geçici İthalatta Uygulanan Müeyyideler

  1. Kısmi muafiyet suretiyle geçici ithalat rejimine tabi tutulan eşyaya ilişkin olarak, yapılan beyan ile muayene ve denetleme veya teslimden sonra kontrol sonucunda;

a) 4458 sayılı Gümrük Kanununun maddesinde belirtilen Gümrük Tarifesini oluşturan unsurlarda veya vergilendirmeye esas olan sayı, baş, ağırlık gibi ölçülerinde aykırılık görüldüğü ve beyana göre hesaplanan ithalat vergileri ile muayene sonuçlarına göre alınması gereken ithalat vergileri arasındaki fark % 5’i aştığı takdirde, ithalat vergilerinden ayrı olarak bu farkın üç katı para cezası alınır.

b) Kıymeti üzerinden ithalat vergilerine tabi eşyanın beyan edilen kıymeti, Gümrük Kanununun 23 ilâ 31inci maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenen kıymete göre noksan bulunduğu takdirde, bu noksanlığa ait ithalat vergilerinden başka vergi farkının üç katı para cezası alınır. 

c) Satış birimine göre miktar itibarıyla % 5’i geçmeyen bir fark ile maddi hesap hatasından doğan noksan kıymet beyanlarında, bu farklara ait ithalat vergilerinden başka vergi farkının yarısı tutarında para cezası alınır. 

2. Tam muafiyet suretiyle geçici ithalat rejimi hükümlerine tabi eşyaya ilişkin olarak yapılan beyan ile muayene ve denetleme veya teslimden sonra kontrol sonucunda; birinci fıkrada belirtilen farklılıkların tespiti durumunda vergi farkının yarısı tutarında idari para cezası verilir.

3. Yukarıda belirtilen aykırılıkların gümrük idaresince tespit edilmesinden önce beyan sahibince bildirilmesi durumunda söz konusu cezalar yüzde on (% 10)nispetinde uygulanır.

4. Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri için yukarıda belirtilen cezalara ilişkin hükümler uygulanmaz. Bu gibi hallerde, 241.maddenin birinci fıkra hükmüne göre işlem yapılır.

5. Kanun’un 194.maddesinin birinci fıkrası uyarınca doğan gümrük yükümlülüğü kapsamında ödenmesi gereken ithalat vergilerinin anılan maddenin dördüncü fıkrasında öngörülen tarihe kadar hiç ödenmemiş veya eksik ödenmiş olduğunun gümrük idarelerince yapılan kontrol sonucunda tespit edildiği durumda, ödenmesi gereken ithalat vergilerinin söz konusu dördüncü fıkrada belirtilen faizi ile birlikte tahsilinin yanı sıra, yükümlüsü hakkında bu vergilerin dörtte biri tutarında para cezasına hükmedilir. Bu fıkrada belirtilen hiç ödenmeyen veya eksik ödenen ithalat vergilerinin yükümlüsünce gümrük idaresinin tespitinden önce bildirilmesi durumunda bu cezaya hükmedilmez. 194.maddenin dördüncü fıkrası uyarınca işlem yapmakla yetinilir.

6. Bir ilâ üçüncü fıkralara göre verilen cezalar Gümrük Kanununun 241.maddesinin birinci fıkrasında belirtilen miktardan az olamaz.

– 1) Kanun’un 241.maddesinin üçüncü fıkrasının (h), (l) ve (m) bentleri, dördüncü fıkrasının (g) ve (h) bentleri ile beşinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen durumlar hariç;

a)Geçici ithalat rejimine ilişkin hükümlerin ihlali hâlinde, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı,

b) Tam muafiyet suretiyle geçici olarak ithal edilen özel kullanıma mahsus taşıtlara ilişkin rejim ihlallerinde, gümrük vergileri tutarının dörtte biri, …

d) (b) bendinde belirtilen taşıtlar hariç olmak üzere, geçici ithalat rejimi kapsamında ithal edilen eşyanın süresi içerisinde gümrükçe onaylanmış başka bir işlem veya kullanıma tabi tutulmaması durumunda gümrük vergileri ile rejime ilişkin beyannamenin tescil tarihinden tespitin yapıldığı tarihe kadar geçen süre için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında faizin toplamı kadar,

idari para cezası verilir.

  1. Birinci fıkranın (c) ve (d) bentlerinde belirtilen eşyanın, yapılacak tebligat tarihinden itibaren altmış gün içinde gümrükçe onaylanmış başka bir işlem veya kullanıma tabi tutulmaması hâlinde, ayrıca gümrük vergileri tutarında idari para cezası verilir. 
  2. Birinci fıkraya göre verilen cezalar 241 inci maddenin altıncı fıkrasında belirtilen miktardan az olamaz.
  3. Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri hakkında bu maddenin para cezasına ilişkin hükümleri ile 241 inci maddenin üçüncü fıkrasının (h), (l) ve (m) bentleri, dördüncü fıkrasının (g) ve (h) bentleri ile beşinci fıkrasının (b) bendi hükümleri uygulanmaz. Bu durumda, 241 inci maddenin birinci fıkra hükmü uygulanır.

– 241.maddenin 3.fıkrasının (l) ve (m) bentleri için usulsüzlük cezası 1.fıkrada belirtilen (2023 yılı için 523-TL) miktarın iki katı, 4.fıkranın (g) bendi için 1.fıkrada belirtilen miktarın dört katı, 5.fıkranın (b) bendi için 1.fıkrada belirtilen miktarın altı katı olarak uygulanır {241.maddenin 3.fıkrasının (l) bendi: Geçici ithalat rejimi kapsamında Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen eşyanın verilen sürenin bitimini takiben bir ay içerisinde yeniden ihraç edilmesi veya gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması.

241.maddenin 3.fıkrasının (m) bendi: söz konusu eşyanın gümrük idaresine bilgi verilmeden, ancak süresi içerisinde Türkiye Gümrük Bölgesinin dışına çıkarıldığının kabul edilebilir belgelerle kanıtlanması.  241.maddenin 4.fıkrasının (g) bendi: söz konusu eşyanın verilen sürenin bitimini takiben iki ayı aşmayan sürede yeniden ihraç edilmesi veya gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması. 241.maddenin 5.fıkrasının (b) bendi: Geçici ithalat rejimi kapsamında Türkiye Gümrük Bölgesine getirilen taşıtlara verilen sürenin bitimini takiben üç ayı aşmayan sürede yeniden ihraç edilmesi veya gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması.}.

–  241.maddenin 3.fıkrasının (l) ve (m) bentleri için usulsüzlük cezası 1.fıkrada belirtilen (2023 yılı için 523-TL) miktarın iki katı, 4.fıkranın (g) bendi için 1.fıkrada belirtilen miktarın dört katı, 5.fıkranın (b) bendi için 1.fıkrada belirtilen miktarın altı katı olarak uygulanır.

Öte yandan, yapılacak inceleme, araştırma, denetim ve soruşturma sonucunda, kısmi muafiyet veya tam muafiyet hükümlerinin uygulanmasına bakılmaksızın geçici ithalat rejiminin uygulandığı eşyaya ilişkin geçici ithalat izni, eşya faturası, banka transfer yazısı, vb. ilgili ithalat belgelerinin sahte olduğunun veya üzerinde tahrifat yapıldığının ya da gerçeği yansıtmadığının tespiti halinde 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun “Kaçakçılık Hükümleri” ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Belgede Sahtecilik Hükümleri” doğrultusunda ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulur.

Not: İsterseniz, başta bu konu olmak üzere Tüm Gümrük ve Dış Ticaret Konularında her türlü destek, danışmanlık, hukuki destek, eğitim vb. alanlarında firmamız “ Çoban Gümrük Dış Ticaret Denetim Danışmanlık ve Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirliği A. Ş.”den yardım alabilirsiniz.

Kerim ÇOBAN

Emekli Gümrük ve Ticaret Başmüfettişi

(Yetkilendirilmiş Gümrük Müşaviri “YGM”)

Çoban Gümrük Dış Tic. Den. Danış. ve YGM  A. Ş.

www.cobangumrukdenetim.com

E Mail: info@cobangumrukdenetim.com

kerim.coban@cobangumrukdenetim.com  

k.coban0306@gmail.com   

Tel: 0505 519 88 41

KAYNAKÇA:

  • 4458 sayılı Gümrük Kanunu.
  • Gümrük Yönetmeliği.
  • 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu.

Tedarik Zincirinde Performans Ölçüm Yöntemleri

Dr. Adil ÜNAL
İstanbul Üniversitesi SBF
Üretim Yönetimi ve Pazarlama ABD
aunal@istanbul.edu.tr

Tedarik zinciri performans ölçüm sistemleri (SCMPS=supply chain performance measurement systems) ile ilgili güncel literatüre baktığımızda, farklı yazarların çalışmaları sırasında sahip oldukları amaca bağlı olarak SCPMS’yi tanımladıklarını görüyoruz. Bu konuda bazı tanımları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:[1]

  • SCPMS, tedarik zinciri süreçlerinin ve ilişkilerinin verimliliğini ve etkinliğini ölçmek için kullanılan, birden fazla organizasyonel işlevi ve şirketi kapsayan ve SC koordinasyonunu sağlayan bir dizi ölçümdür.
  • SCPMS, birden fazla alıcı ve tedarikçi arasında paylaşılan şirketler arası süreçlerin verimliliğini ve etkililiğini ölçmek için kullanılan bir dizi ölçümdür.
  • SCPMS, tedarik zinciri yönetimini gerçekleştirmede verimli ve etkili olan yönetim ve merkezi mekanizmalarıdır.

Tedarik zinciri performans değerlendirmesinin ana noktası, kilit performans göstergelerine vurgu yapılması gerektiğidir. Tedarik zinciri iş süreçlerini yansıtabilen göstergeler kullanılmalı ve bu göstergeler, yalnızca tek bir şirketin performansını değil, aynı zamanda alt sistemi ve tüm tedarik zincirini yansıtmalıdır. Bununla birlikte tedarik zinciri performans değerlendirme hedefinin genel tedarik zinciri stratejisi hedefleriyle uyumlu olduğundan emin olunması gerekmektedir. Aksi taktirde tedarik zinciri performansı stratejik hedefe önemli ölçüde katkıda bulunmayacaktır.[2]

Tedarik Zinciri Performans Ölçüm Yöntemleri ve Sınıflandırılması 

1990’ların sonlarında iş organizasyonu konseptinin gelişmesi ve olgunlaşmasıyla, performans ölçüm sistemleri tamamen dengeli entegre bir yaklaşıma dönüşmüştür Şekil 4, dört döneme bölünmüş bir zaman çizelgesinde SCPMS’nin gelişimini göstermektedir. 1980’lerden önce, tamamen finansal yönelimli geleneksel maliyet muhasebesi sistemleri kullanılmıştır. Müşteri sadakati veya hizmet kalitesi gibi finansal olmayan diğer önemli stratejik ölçütler göz ardı edilerek, yalnızca jenerik niceliksel finansal ölçütlere güvenilmiştir. Sonraki ilk on yılda, mali göstergelerin kapsamı tedarik zinciri içindeki farklı işlevleri ve belirli operasyonları kapsayacak şekilde genişletilerek maliyet muhasebesi sistemleri geliştirilmiştir.1990’ların başında Kaplan ve Norton (1992), ilk kez karma sistem kavramının girişini oluşturan dengeli skor kartı (Balanced Scorecards (BSC) yaklaşımını geliştirmiştir. Onların yaklaşımları, izleme ve değerlendirmede finansal olmayan göstergelerin de önemini açıkça vurgulamıştır. Son on yılda, entegre çevrimiçi sistemler konsepti ve e-ticaret, farklı tedarik zinciri perspektiflerinde bilgi paylaşımını sağlamak ve tüm ölçüm sürecini kolaylaştırmak amacıyla güçlü bir şekilde gelişmektedir.[3]

Kaynak: Nedaa Agami, Mohamed Saleh and Mohamed Rasmy, “Supply Chain Performance Measurement Approaches: Review and Classification”, Journal of Organizational Management Studies, Vol. 2012, s.4’den faydalanılmıştır.

Finansal Göstergeler ile Performans Ölçüm Yöntemleri 

Finansal göstergeler ile ölçüm operasyonların sonuçlarının işletmenin finansal sağlığına etkisinin görülmesi açısından önemlidir. Fakat finansal ölçüm yöntemlerinin tedarik zinciri performans ölçümünde yetersiz kaldığı da kabul edilmektedir. Bu yetersizliğin sebepleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:[4]

  • Kısa vadeli, firma içine odaklı ve tarihsel odaklı olma eğilimindedirler.
  • Müşteri sadakati, hizmet kalitesi gibi önemli, stratejik fakat finansal olmayan göstergeleri dikkate almazlar.
  • Doğrudan operasyonel etkinlik ve verimlilik ile bağ kurmazlar.

En önemli iki finansal göstergeler ile performans ölçüm yöntemi faaliyet tabanlı maliyetleme (ABC=activity based costing) ve ekonomik katma değer (EVA=economic value added) olarak kabul edilmektedir.

İçeriğin devamını görüntülemek için Öğrenme Merkezi Üyeliği gereklidir. Üye iseniz lütfen giriş yapınız. Henüz üye değilseniz üyelik satın alarak üyeliğinizi başlatabilirsiniz.
Hesap Oluştur

 

İnternet Alışveriş Platformlarının Sorumluluğu ile İlgili Bir Karar

Bir İnternet alışveriş platformu üzerinden pasta sipariş eden tüketiciye gelen pasta kutusundan sigara izmariti çıkan olayda Yargıtay 3. Hukuk Dairesi platformun sadece aracı olduğu gerekçesiyle sorumlu olmadığı sonucuna varmıştı (Yargıtay 3. HD, 15.11.2021, 2021/4000 E., 2021/11403 K.).

Bu kararında Yargıtay, internet alışveriş platformlarının (aracı hizmet sağlayıcıların) sorumluluğunu belirlerken Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve ilgili Yönetmelik hükümlerinden hareketle sonuca varmış ve internet alışveriş platformlarının satılan malın ayıplı olmasından sorumlu olmadığına karar vermişti.

Bu kararın yanlış olduğunu, sorumluluğun belirlenmesi bakımından esas olarak Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 48. maddesinin 5. fıkrasının dikkate alınması gerektiğini, bu hükme göre platformların ayıplı mal satışından satıcıyla birlikte sorumlu olması gerektiğini belirtmiştim (Yeniocak Blog, 26.01.2022 tarihli yazı).

09.06.2023 tarihinde yayımlanan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararına konu olan olayda ise; bir televizyon siparişi veren tüketiciye gönderilen televizyonun kutusu açıldığında ekranın kırık olduğunu gören tüketici, hakem heyetine başvurmuştur. Alışveriş platformu, kendisinin satıcı olmadığını sadece satıcı ile müşteri arasında aracı hizmet sağlayıcı olduğunu, bu sebeple satılan malın ayıplı olmasından kendisinin sorumlu tutulamayacağını savunmuştur.

Ancak hem hakem heyeti hem de daha sonra ilgili tüketici mahkemesi, siparişin verildiği internet sitesinin sorumlu olduğu yönünde karar vermiştir.

Kesinleşen mahkeme kararı Adalet Bakanlığının başvurusu üzerine ‘kanun yararına bozma’ talebiyle Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin önüne gelmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 48. maddesinin 5. fıkrasına dayanarak, internet alışveriş platformları her ne kadar satıcı olmasa da tüketici ile doğrudan muhatap oldukları ve özellikle tüketicinin yaptığı ödemeyi tahsil ettikleri gerekçesiyle internet alışveriş platformlarının satılan üründeki ayıptan satıcıyla birlikte sorumlu olduğu sonucuna varmıştır (Yargıtay 11. HD, 29.09.2022, 3467/6446).

Yargıtay’ın bu kararı, benzer uyuşmazlıklarda emsal teşkil edecek nitelikte olup ihtiyaca cevap veren ve hukuka uygun bir karardır.

Prof. Dr. Umut YENİOCAK

Türkiye ve Akdeniz’i Kuzey Avrupa’ya Bağlayacak Uzlaşı Belgesi İmzalandı

İstanbul’da düzenlenen ve Türkiye pazarı için taşımacılık ve lojistik alanında uluslararası bir organizasyon olan Logitrans fuarında, taşımacılık operatörleri DFDS ve VIIA ile Fransa’nın Sète ve Calais limanları, Akdeniz’i Kuzey Avrupa’ya bağlayacak bir uzlaşı belgesi (MoU) imzaladı. Anlaşma, Avrupa pazarlarına ihracat yapan Türk şirketleri ve taşıyıcılarına verimli ve hızlı bir lojistik çözümü sunuyor

Türkiye ve Avrupa Pazarları Arasında Ticareti Kolaylaştıracak Kesintisiz Taşımacılık

Dört iş ortağının imzaladığı anlaşma ile Türkiye, Avrupa Birliği ve İngiltere arasındaki ticaretin akışını ve güvenilirliğini artırmak amaçlanıyor. Bu amaçla, denizyolu taşımacılığı ve lojistik şirketi DFDS, demiryolu taşımacılık şirketi VIIA ve Fransa’nın sırasıyla Avrupa ve İngiltere’ye açılan geçitleri olan intermodal taşımacılık limanları Sète ve Calais arasında operasyonel iş birliği gerçekleştirilecek.

Anlaşma kapsamındaki iş birliği, Avrupa pazarlarına ihracat yapan Türk şirketleri ve taşıyıcılarına, Akdeniz’i RoRo  ve demiryolu taşımacılığıyla  Kuzey Avrupa’ya bağlayarak verimli ve hızlı bir lojistik çözümü sunuyor. Anlaşmayla belirlenen sefer, malların DFDS’nin Yalova – Sète ve İzmir – Sète seferleriyle Sète limanına, VIIA’nın sağladığı demiryolu bağlantısıyla Calais limanına ve buradan DFDS tarafından İngiltere’nin Tilbury limanına taşınmasını içeriyor.

Daha Optimize Taşımacılık

Akdeniz’de RoRo sefer planının optimize edilmesi, Fransa’da tren seferleri ve Manş Denizi kalkışlı RoRo seferleri, Türkiye’den İngiltere’ye taşımacılık faaliyetlerinin performansını artırıyor. Bunun yanında, gümrük beyannamelerinin erken verilmesi, akıllı sınır geçişini ve dolayısıyla sınır geçişlerindeki prosedürlerin sorunsuz bir şekilde ilerlemesini sağlıyor.

Demiryolu ağları, Avrupa’nın güneyini ve kuzeyini verimli bir biçimde birbirine bağlamaya ek olarak, ulaşım süreçlerinin karbon salımının azaltılmasını  da sağlıyor. Bir konteynerin trenle taşınması, havaya salınan CO2 miktarını 1 ton azaltıyor.

İmza töreninin ardından dört firmanın yetkilileri konu hakkındaki görüşlerini ifade etti:

DFDS Başkan Yardımcısı ve DFDS Akdeniz İş Birimi Başkanı Lars Hoffmann: “Sürekli olarak müşterilerimize ekstra değer sağlamanın ve onlara daha hızlı ve daha iyi hizmet vermenin yollarını arıyoruz. Avrupa’nın önde gelen limanları olan Calais ve Sète limanlarının yanı sıra Avrupa’nın lider demiryolu operatörlerinden VIIA ile iş birliği içinde düşük karbon emisyonlu taşımacılık hizmetleriyle doğrudan, hızlı ve verimli erişim sunarak Türkiye’deki şirketlerin Avrupa ülkeleriyle iş yapmasını kolaylaştırıyoruz. Akdeniz’deki benzersiz rotalarımızdan yararlanarak Kuzey Avrupa pazarlarındaki fırsatlar konusunda müşterilerimize yardımcı olmaya devam ediyoruz.”

DFDS Başkan Yardımcısı ve DFDS Rail Genel Müdürü Patrick Zilles: 

“İş ortaklarımız olan Calais Limanı, Sète Limanı ve VIIA ile bu iş birliği içinde çalışacak olmaktan mutluluk duyuyoruz. Türkiye, Fransa ve İngiltere arasında kuracağımız bağlantı, müşterilerimize verimli, kesintisiz ve daha düşük emisyon değerleriyle hizmet vermek açısından bizim için büyük öneme sahip. Tek bir kaynaktan birleşik RoRo ve demiryolu taşımacılığı çözümüyle bu ulaşım koridoru, gelecekte mevcut ve yeni müşteriler için daha da cazip hale gelecek.”

Sète Limanı Genel Müdürü Olivier Carmes:

“Türkiye ve İngiltere arasında, karbonsuzlaştırma ve taşımacılık akış hızı sorunlarına yönelik çözümler üreten merkezi limanlarımızla intermodal taşımacılığı öne çıkaran bu seferlerin geliştirilmesi, Sète limanı için mutluluk verici. Fransa, Avrupa’nın Güney ve Kuzey bölgelerini birbirine bağlamak için ideal bir geçiş bölgesi olma özelliğini koruyor.”

VIIA Yönetim Kurulu Başkanı Charles Puech d’Alissac:

“Avrupa’daki belirli limanlarda önemli deniz ve demiryolu güzergahlarını birbirine bağlamak ve karbonsuzlaştırma çözümlerine ilgi gösteren bir pazara demiryolu seferleriyle daha sık hizmet vermek oldukça anlamlı. VIIA ve LOHR vagonlarının sağladığı yatay yükleme teknolojisi, yarı treylerler için Akdeniz ve Manş Denizi’nin demiryoluyla birbirine bağlanmasına olanak tanıyor. İş ortaklarımızla kurduğumuz bu stratejik iş birliğini memnuniyetle karşılıyoruz.”

Calais Limanı Genel Müdürü Benoît Rochet: 

“Calais Limanı; DFDS, VIIA ve Sète Limanı arasında dört taraflı bir anlaşmanın imzalanmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu anlaşmanın, Türkiye ve İngiltere arasındaki ticareti daha güvenilir ve akıcı hale getireceğine inancım tam. Ortaklarımızla kurduğumuz iş birliği, üst seviye lojistik performansının Türk taşımacılık şirketleri ve müşterilerinin hizmetine sunulmasını garanti ederken İngiltere pazarına erişimi kolaylaştıracaktır.”

SGK Bilgisi Sunulmayan Özel Sektör İş Deneyim Belgesi ?

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, başvuruya konu ihalenin 4’üncü ve 5’inci kısımlarında ihalenin Sınırlı Sorumlu ………….. Öğrenci ve Personel Servisçileri Karayolu Yolcu Taşıma Kooperatifi – …………………. İş Ortaklığı üzerinde bırakıldığı, ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi istekli olarak ……………………Turizm Taşımacılık Nakliyat İnşaat Tarım Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin belirlendiği, söz konusu isteklilerin iş deneyimlerini tevsik etmek için sundukları özel sektöre gerçekleştirilen sözleşmelerin mevzuatta belirtilen esas ve usullere uygun olmadığından anılan isteklilerin tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği iddialarına yer verilmiştir.

18.10.2023 tarihli ve 2023/UH.I-1339 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına göre;

Yapılan incelemede, İhalenin 4’üncü ve 5’inci kısımları üzerinde bırakılan iş ortaklığının pilot ortağı Sınırlı Sorumlu ………………….. Öğrenci ve Personel Servisçileri Karayolu Yolcu Taşıma Kooperatifi tarafından sunulan; sözleşme, faturalar ve sözleşmeye ait damga vergisinin ihale ilan tarihi itibarıyla ödendiğine ilişkin belgelere yönelik yapılan incelemede mevzuata aykırılık bulunmadığı, bu nedenle başvuru sahibinin bu yöndeki iddialarının yerinde olmadığı, ancak Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 47.1(a) maddesi uyarınca iş deneyimini tevsik etmek üzere sunulan sözleşme kapsamında personel çalıştırıldığını gösteren Sosyal Güvenlik Kurumu internet sayfası üzerinden düzenlenmiş ve idarece teyidi yapılabilen belgelerin sunulması gerektiği, ancak pilot ortak tarafından bu belgelerin sunulmadığı tespit edildiğinden başvuru sahibi isteklinin söz konusu iddiasının bu yönüyle yerinde olduğu ve ihalenin 4’üncü ve 5’inci kısımları üzerinde bırakılan Sınırlı Sorumlu …………. Öğrenci ve Personel Servisçileri Karayolu Yolcu Taşıma Kooperatifi – ………………… İş Ortaklığı’nın teklifinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

İhalenin 4’üncü ve 5’inci kısımlarında ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi istekli olarak belirlenen …………………. Turizm Taşımacılık Nak. İnş. Tar. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından, sözleşme ekinde sunulan faturalar ve sözleşme kapsamında personel çalıştırıldığını gösteren Sosyal Güvenlik Kurumu internet sayfası üzerinden düzenlenmiş ve idarece teyidi yapılabilen belgelere yönelik yapılan incelemede mevzuata aykırılık bulunmadığı, bu nedenle başvuru sahibinin bu yöndeki iddialarının yerinde olmadığı, ancak istekli tarafından sunulan sözleşmenin bedel içeren bir sözleşme olmadığı ve birim fiyat üzerinden bağıtlanmadığı, bu kapsamda anılan istekli tarafından sunulan sözleşmenin Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 47.1’inci maddesi ile (e) bendindeki hükümlere aykırılık teşkil ettiği, ayrıca söz konusu istekli tarafından sunulan sözleşmeye ait damga vergisinin ihale ilan tarihinden sonra ödendiğinin tespit edildiği, bu durumun ise anılan Yönetmelik’in 47.1(a) maddesindeki hükümlere aykırı olduğu anlaşıldığından, başvuru sahibinin iddiasının bu yönüyle yerinde olduğu ve ihalenin 4’üncü ve 5’inci kısımlarında ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibi istekli olarak belirlenen …………………. Turizm Taşımacılık Nak. İnş. Tar. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin teklifinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Mehmet ATASEVER

S.B. Strateji Geliştirme E. Bşk.

KİK E.  Üyesi

İnşaatta Prefabrik İmalat: Yapı Üreticileri için Stratejik Noktalar

Binaların belirli bir kısmının veya tamamının şantiye sahası dışında inşa edilmesi ve daha sonra bunların sahada monte edilmesi süreci olan prefabrikasyon; inşaat sektörü için yeni olmasa da değişen pazar talepleri nedeniyle son yıllarda ivme kazanmaya devam ediyor.

Bu durum, firmaların benzeri görülmemiş engellerle karşı karşıya kaldığı ve proje teslimi konusunda farklı düşünmeye zorlandığı COVID-19 salgını sırasında özellikle daha da belirgin hale geldi. Endüstri paydaşlarının, prefabriklerin kalite kontrol, programa bağlılık ve atık azaltma gibi temel faydalarını fark etmeye başlamasının ardından prefabrikasyon kullanımının artmaya başladığını söylemek mümkün.

Diğer yandan, yatırımcı gereksinimleri ve teslimat programları sürekli olarak geliştiği için günümüzde birçok projenin hızlandırılmış programlara tabi tutulduğunu gözlemliyoruz. Bu sıkışma ise tasarım aşamasından proje teslimindeki eksik listelerin tamamlanmasına kadar tüm sürece yayılıyor.

Gelin prefabrik inşaattaki artışın nedenlerini birlikte inceleyelim:

·        Verimlilik ve kalite kontrol:  Kontrollü bir ortamda eşzamanlı üretim yoluyla yapılan prefabrikasyon, pazara sunulma hızını artırır. Bu, şantiyelerde karşılaştığımız hava durumundan oluşan gecikmeleri minimuma indirecek, iş programını daha da sıkıştırabilecek ve maliyetli gecikme ücretlerine yol açabilecek çoğu nedenin ortadan kaldırılması anlamına gelir. Bitmiş ürün, standartlaştırılmış bir süreç kullanılarak kaynakları en üst düzeye çıkarır. Böylece bitmiş ürünler doğru ve verimli bir şekilde üretilir. Hataların azaltılması daha yüksek maliyet optimizasyonu sağlar ki bu durum işletme giderlerini kontrol altında tutar ve kar marjlarını korur.

·        İşgücü sıkıntısı ve vasıflı işgücü: Günümüzde inşaat sektöründe iş gücü sıkıntısı yaygın bir problem olmaya devam ediyor. Prefabrikasyon, sahada ihtiyaç duyulan insan sayısını azaltarak ve onları fabrika ortamına kaydırarak iş gücü optimizasyonunu iyileştirebilir. Prefabrikasyon aynı zamanda planlama verimliliği de sağlar. Çünkü hava koşullarındaki gecikmeler, darboğazlar ve geleneksel inşaatın proje teslimini yavaşlatabilecek diğer yönleri olmadan, programa bağlı kalmak bu sistemle daha da kolaydır.

·        Proje karmaşıklığı ve tasarım esnekliği: Projeler giderek daha karmaşık hale geliyor ve tasarlanma ve inşa edilme şekillerinde değişiklik yapılması gerekiyor. Prefabrikasyon için tasarım yapmak daha fazla esneklik sağlarken projenin ihtiyaçlarına bağlı olarak daha fazla standardizasyona veya özelleştirmeye olanak tanır.

Tüm inşaatlarda olduğu gibi prefabrikasyonun kullanım alanları da segmente ve proje türüne göre büyük ölçüde değişiklik gösterebilir. Bazı sektörler prefabrikasyonu onlarca yıl önce uygulamaya koyarken, bazılarının henüz yeni başladığını görüyoruz.

·        Konut: Belirli konut tasarımı türlerinin tekrarlayan doğası, onları fabrika üretimine ve yerinde montajı hızlandırmaya daha elverişli hale getiriyor. Özellikle Kahramanmaraş depreminden etkilenen şehirlerimizde bu yöntem daha hızlı konut ihtiyacını karşılamak adına denenebilir.

·        Ticari: Yurtdışında konaklama, oteller, depo ve perakende mağaza sahipleri, hızı, kalite kontrolü ve standart bileşenleri seri üretme yeteneği nedeniyle prefabrikasyonu benimsiyor. Örneğin oteller banyo bölmelerine ve modüler bina sistemlerine güvenirken, depo, perakende satış, ofis ve diğer ticari kullanımlar tasarım ve inşaatlarında prefabrik duvar panelleri, zemin sistemleri ve giydirme cephe sistemlerini uyguluyor.

·        Eğitim & Sağlık: Yine yurtdışında eğitim ve sağlık hizmetleri, proje zaman çizelgelerini hızlandırmak ve bu hizmetlere yönelik artan talebi karşılamak için giderek daha fazla prefabrik kullanıyor. Sağlık hizmetleri ve kontrollü ortamlar, özel ekipman, karmaşık mekanik ve elektrik sistemleri gerektirir. Modüler hasta ve yurt odaları; banyo bölmeleri ve mekanik, elektrik ve sıhhi tesisat (MEP) ile programı hızlandırır ve minimum tekrar iş yaparak kalite kontrolü sağlanır.

Yapı ürünleri üreticileri, prefabrikasyonu kendi iş modellerine entegre etmek için genel yüklenicilerin, mimarların ve alt yüklenicilerin çıkarları ve ihtiyaçları ile uyumlu olmalıdır. Tek bir çözüm her proje için geçerli olamaz. Yatırımcılar prefabrikasyonu giderek daha fazla kullandıklarında, ürün gereksinimleri de montaj sürecine kolayca entegre edilebilecek daha standartlaştırılmış çözümleri içerecek şekilde gelişecektir.

Üreticiler aynı zamanda prefabrikasyon yaklaşımının süreçleri ve tasarım gereklilikleri ile uyumu sağlamak için yüklenicilerle yakın işbirliği içinde olmalıdır. Bu, prefabrikasyonun doğasında olan modern süreçlere ve modüler bina sistemlerine kolayca entegre edilebilen ürünler sağlamak anlamına gelir. Yapı bilgi modellemesinin (BIM) ve prefabrikasyonla nasıl çalıştığının anlaşılması önemlidir. Bu, üreticilerin HVAC’tan döşeme ve sıhhi tesisata kadar farklı bina ürünü türleri arasında koordinasyon sağlamasına da olanak tanıyacaktır.

Prefabrikasyonun benimsenmesi arttıkça üreticiler için bir başka değişikliğin de ürünlerin tedarik zinciri ve teslimat modelleri olacağını düşünüyorum. Tedarik zinciri, prefabrikasyon aşamalarına göre farklılık gösterebilir ki bu da üretici şirketlerinin, projenin farklı kısımlarının nerede, ne zaman ve nasıl monte edildiğini anlamaları ve ürünleri buna göre sevk etmeleri gerektiği anlamına gelir.

Üreticiler bu stratejik hususları ele alarak gerek ürünlerini gerekse firmalarını prefabrik inşaat çözümlerine olan talebi daha iyi karşılayacak şekilde konumlandırabilirler. Prefabrik kullanımda büyüme devam ettikçe, inşaat ürünleri üreticileri için hem zorluklar hem de fırsatlar ortaya çıkabilir. Prefabrikasyonun asıl faktörlerini ve potansiyel fırsatlarını anlamak, o şirketi farklılaştıracak ve yeni ürünlerin yanında hizmet taleplerinin konumlandırılmasına da yardımcı olacaktır.

Saygılarımla,

Turner International Başkan Yardımcısı ve Türkiye Genel Müdürü

Mehmet Sami Kılıç

“Airbnb Yasası” Olarak Bilinen, Konutların Turizm Amaçlı Olarak Kiralanmasına Dair Kanun 1 Ocak 2024 İtibariyle Yürürlüğe Giriyor !

2 Kasım 2023 tarihli Resmi Gazetede 7464 sayılı “Konutların Turizm Amaçlı Kiralanmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yayımlandı. Kanun, konutların gerçek ve tüzel kişilere turizm amaçlı olarak kiralanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeyi amaçlamaktadır. Kanunda konutların turizm amaçlı kiralanmasına dair genel esaslar, bu kapsamda faaliyet yürütmek için izin belgesi alınması, kanun kapsamındaki yükümlülüklerin ihlali halinde öngörülen idari para cezaları ve izin belgesinin iptali yaptırımlarına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Kanunun son kısmında Kültür ve Turizm Bakanlığının faaliyet alanlarına ilişkin çeşitli kanunlarda yapılan değişiklikler yer almaktadır.

Kanunun konutların turizm amaçlı kiralanmalarına dair 1 ila 6’ıncı maddeleri ile bu kanun kapsamında olan bazı yerlerin işyeri açma ruhsatı almaktan muaf olduğuna dair 18’inci maddesi ve kanun kapsamında turizm amaçlı kiralama izin belgesi alan yerlerden turizm payı alınmasına dair 27’inci maddesi 1 Ocak 2024 itibariyle yürürlüğe girecektir.

Kanuna göre konutların her ne amaçla olursa olsun yüz gün ve daha kısa süreli olarak kiralanmaları “turizm amaçlı kiralama” olarak kabul edilmektedir. Diğer yandan, konutların turistik amaçlarla da olsa yüz günden fazla kiralanmaları bu yasanın kapsamı dışındadır.

Kanunun yürürlük tarihi itibariyle, “turizm amaçlı kiralama” faaliyeti yapılabilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığından izin belgesi alınması ve ilgili konutun girişine izin belgesi sahibi olduğunu gösterir plaket asılması gerekmektedir. İzin belgesini alma yükümlülüğü konutu turizm amaçlı kiraya veren gerçek ya da tüzel kişiye aittir. Bu kapsamdaki kiralamalar sadece kiraya verenin kendisi tarafından veya (A) grubu seyahat belgeleri acentaları aracılığıyla yapılabilecektir.

7464 sayılı Kanun, izin belgesi başvurularında Bakanlığa sunulması gereken belgeleri ayrıca düzenlemektedir. Bu çerçevede, izin belgesi başvurularında ilgili bağımsız bölümün (konutun) bulunduğu binanın tüm kat malikleri tarafından turizm amaçlı kiralama faaliyeti yürütülmesinin uygun görüldüğüne ilişkin oy birliği ile alınan kat malikleri kurulu kararı sunulması gerekmektedir. Birden fazla binadan oluşan konut sitelerinde sadece ilgili konutun bulunduğu binadaki kat maliklerinin kararı yeterli görülmektedir.

Ancak aynı kiraya veren adına aynı binada izin belgesi düzenlemesine konu bağımsız bölüm sayısı beşi geçtiği durumda ek koşullar belirtilmektedir. Bu durumda izin belgesi alınması öncesinde işyeri açma ve çalışma ruhsatı alınması ve kat malikleri kurulu kararının tüm site kat maliklerinin katılımıyla alınması gerekmektedir. Yönetim planında kısa süreli kiralama faaliyetine izin verildiğine dair hüküm bulunan “nitelikli konutlar” için izin belgesi alınmasında kat malikleri kurulu kararı ile işyeri açma ve çalışma ruhsatı olmaksızın izin belgesi verilebilecektir. Kanuna göre, nitelikli konut; resepsiyon, güvenlik, günlük temizlik, sağlık, spor salonu, alışveriş, yemek, taşıma gibi hizmetleri içeren konutlardır.

7464 sayılı Kanun kapsamındaki kiralama faaliyetlerine ilişkin denetim ve düzenlemeler Kültür Bakanlığı tarafından yapılacaktır. Turizm amaçlı kiralama yapılan konutun kamu düzeni, kamu güvenliği ve genel ahlaka aykırı olarak kullanıldığının yetkili kamu kurum ve kuruluşları tarafından bildirilmesi başta olmak üzere Kanunda öngörülen sebeplerle izin belgesi iptal edilecektir.

7464 sayılı Kanunda ayrıca uygulanacak idari para cezalarına dair düzenlemeler yer almaktadır. Buna göre, izin belgesi bulunmaksızın konutların yüz günden kısa süreyle gerçek kişilere veya tüzel kişilere kiralanması, verilen süreye rağmen izin belgesi alınmadan “turizm amaçlı kiralama” faaliyetine devam edilmesi, izin belgesi sahibinden başka  kişi tarafından kiralama yapılması, izin belgesi olmayan konutların kiralanması, uyarıya rağmen alan sağlayıcı tarafından Elektronik ortamdaki içeriğin çıkarılmaması, her defasında yüz günden fazla süreli kira sözleşmesi yapılmasına rağmen ilk sözleşme tarihinden itibaren bir yıl içerisinde aynı konutun dört defadan fazla kiraya verilmesi, Bakanlıkça istenen belgenin teslim edilmemesi, kiraya verenin değişmesine ilişkin bildirimin 30 gün içinde bildirilmemesi, talep edilmesine rağmen turizm katkı payının ödendiğine ilişkin belgenin ibraz edilmemesi, konutun sözleşmeye uygun olarak kiralayana teslim edilmemesi, Bakanlıkça verilen plaketin konut girişine asılmaması ve denetimde konutun gerekli şartları taşımadığının tespit edilmesi durumlarında idari para cezası uygulanacağı düzenlenmiştir.

Söz konusu kanunun her ne amaçla olursa olsun yüz günden az süreli tüm konut kira sözleşmelerine uygulanması ilginç bir nokta olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle, her ne amaçla olursa olsun Airbnb ve benzeri platformlar üzerinden yapılan kısa süreli kiralamalar ile günlük kiralamalar bu kanun kapsamına girmektedir. Kanunda öngörülen izin belgesi alma zorunluluğundan ve diğer yaptırımlardan kaçınmak amacıyla kira sözleşmelerinin yüz günden uzun tutulmasına rağmen, aynı konutun yılda dörtten fazla kez kiralandığının tespiti halinde kiraya verenler konut başına 1.000.000 TL idari para cezası yaptırımıyla karşı karşıya kalabileceklerdir. Bununla birlikte, kanun kapsamında yasaklanan ve idari para cezası öngörülen faaliyetlerin internet siteleri ve uygulamalar gibi platformlar üzerinden aracı hizmet sağlayıcılar aracılığıyla elektronik ticaretine ve tanıtımına imkan sağlanması yasaklanmıştır. Bakanlık tarafından yapılan bildirime rağmen 24 saat içinde içeriği kaldırmayan aracı hizmet sağlayıcılar hakkında her bir konut için 100.000 TL idari para cezası öngörülmüştür. Ayrıca kanunu ihlal eden yayın, kısım, bölüm ve içerik hakkında Bakanlıkça alınacak erişim engeli kararı Erişim Sağlayıcıları Birliğine gönderilecektir. Kanun kapsamında alınan erişim engeli kararları ile idari para cezalarına karşı Sulh Ceza Hakimliğine başvurulabilecektir. Kanun kapsamındaki diğer yaptırımlara ve başvuruların reddine ilişkin idari işlemlere karşı İdare Mahkemesinde dava açılabilecektir.

Yeni düzenlemenin yürürlük tarihinden önce turizm amaçlı kiralama faaliyetine başlayanların 01.01.2024 tarihinden itibaren 1 ay içinde Bakanlığa izin belgesi başvurusunda bulunmaları gerekmektedir. Bu kapsamda, başvuranlar izin belgesi talepleri sonuçlanana kadar faaliyetlerine devam edebileceklerdir. En fazla üç ay sürecek değerlendirme süreci sonunda başvurusu reddedilenler artık faaliyette bulunamayacaktır. Ancak başvurunun reddinden önce yapılan kira sözleşmeleri için kullanıcıların hakları sözleşme sonuna kadar devam edecektir.

Av. İbrahim YÜCE

ibrahim@yuce-hukuk.com

Deneme Süresi İçinde İşçinin Hastalanması veya Kazaya Uğraması Halinde Deneme Süresi Uzatılabilir mi ?

4857 sayılı İş Kanunu’nun 15 inci maddesinde düzenlenmiş olan deneme süresi, belirsiz süreli iş sözleşmelerinde olduğu gibi belirli süreli iş sözleşmelerinde de geçerlidir.

Deneme süresi 4857 sayılı Kanuna göre en çok iki ay olabilir. Deneme süresinin uzun bir süre olarak belirlenmesi işçinin aleyhine bir durumdur. Bunun için yasa koyucu deneme süresinin üst sınırını belirlemiştir. Ancak toplu iş sözleşmeleriyle en çok dört aya kadar uzatılmasına imkan tanınmıştır.

Deneme süresinin başlangıcı işçinin fiilen işe başladığı tarihtir. İşçi, iş sözleşmesinin yapıldığı tarihten sonraki bir tarihte işe başlamışsa, deneme süresinin başlangıcı sözleşme tarihi değil, işçinin fiilen çalışmaya başladığı tarih olmalıdır. Hastalık, grev gibi iş sözleşmesini askıya alan nedenler deneme süresinin işlemesine engel oluşturmaz.

Yargıtay’a göre deneme süresi, iş sözleşmesine konulacak bir hükümle; işçinin çalışma şartlarını görmesi, sözleşme ile üstlenilen işin somut duruma uygunluğu ve işi yapabilme becerisini anlaması, işverenin ise işçinin sözleşme ile üstlendiği işi yapabilme yeteneğini verimini, ölçen bir süredir. Deneme süresinde işçinin ve işverenin şahsına bağlı özellikler test edilir. İş sözleşmelerinin taraflar arasında kişisel ve sürekli ilişkiler kuran özelliği, tarafların bu yönde bir ihtiyaç duymalarının haklı gerekçesini oluşturur[1].

İş sözleşmesi taraflar arasında karşılıklı güvene dayalı sürekli borç ilişkisi kurduğu için, işçinin meslekî bilgi ve becerisini, çalışma şekli ile işyerine uyumu ve davranışlarını öğrenme bakımından belli bir süre denenmesinde işverenin korunmaya değer bir menfaati bulunmaktadır. Bu süre içinde beklentilere ulaşılamaması halinde işveren bildirim süresi tanıma ve tazminat ödeme yükümü olmaksızın iş sözleşmesinden kurtulabilecektir[2].

Esasen deneme süresi işçinin çıkarı için de öngörülmüş olabilir. İşçinin işyerindeki uygulamaları görerek uyum sürecini değerlendirmesi ve gerektiğinde sözleşmeden kolayca kurtulması amacına yönelik olarak da deneme süresi öngörülebilir.

İş sözleşmesinde bir deneme süresi belirlenmesi zorunlu değildir. Deneme süresi öngörülmeden de iş sözleşmesi yapılabilir. Ancak taraflar böyle bir deneme süresi öngörmüşlerse bunun süresi, uzatılması ve sonuçları Kanunda düzenlenmiştir.

Deneme süreli iş sözleşmesinin en önemli özelliği, tarafların deneme süresi içinde bildirim öneline uymaksızın ve tazminatsız olarak iş sözleşmesini feshedebilmeleridir. İlerde hesaplanacak olan kıdem süresi bakımından deneme süresi de dikkate alınacaktır.

Deneme süresi içinde taraflar sözleşmeden doğan borçlarını yerine getirmekle yükümlüdürler. İşçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer hakları saklıdır. Bunun dışında bir iş karşılığı olmaksızın hafta tatili, bayram ve genel tatil ücretine hak kazanılır. Maddede işçinin çalıştığı günler için ücret ve diğer haklarının saklı olduğu belirtilmişse de bu hüküm geniş yorumlanmalıdır.

Deneme süresi içinde fesih sebebiyle iş sözleşmesinde kararlaştırılmış olan sözleşmenin haksız feshine bağlanan cezaî şartın ödenmesi gerekmez. Ayrıca usulüne uygun olarak konulmuş bir deneme süresi içinde gerçekleşen fesih sebebiyle sözleşmenin kalan süresine ait ücret talebi de mümkün değildir.

Deneme süresi içinde işçinin sigorta priminin ödenmesi gerekir. İşçi deneme süresi içinde sendikaya üye olabilir, toplu iş sözleşmesinden yararlanır, grev hakkını kullanabilir. Deneme süresi içinde işverenin fesih hakkı da sınırsız değildir. Başka bir anlatımla deneme süresi içinde sendikal nedenlerle işçinin iş sözleşmesinin feshi halinde işçinin sendikal tazminat talep etme hakkı vardır. Aynı şekilde deneme süreli iş sözleşmesi, işverenin 4857 sayılı Kanunun 5a inci maddesinde öngörüldüğü üzere, fesihte eşit davranma borcuna aykırı davranması imkanını tanımaz.

Deneme süreli iş sözleşmesi yapma hakkının kötüye kullanıldığı durumlarda, deneme süreli iş sözleşmesinin varlığından söz edilemez. Deneme süresi, işçi ve işverene sözleşmeden daha kolay bir şekilde dönme imkanı sağlamaktadır. Amaç tarafların birbirlerini tanımalarıdır. Ancak salt işçinin haklarını ortadan kaldırmak için bu yola gidilmesi halinde, yasal bir hakkın kötüye kullanımından söz edilir. İşverenin işyerinde yıllarca çalışmış bir işçisiyle aynı işte çalışması için deneme süresi öngören yeni bir sözleşme yapması buna örnek olarak verilebilir. Yine, işverenin sürekli olarak 2 şer aylık deneme süresi öngörülerek işçi çalıştırması ve bunun genel bir uygulama halini alması durumunda kötü niyetin varlığından söz edilebilir[3].

İşçinin aynı işverene ait işyerinde çalışırken veya daha önce çalıştığı işyerine ikinci kez işe girişinde öngörülen deneme kaydı geçersizdir (Yargıtay 9.HD. 13.10.2008 gün, 2008/36062 E, 2008/26704 K).

Sonuç olarak, deneme süresi içinde işçinin hastalanması veya kazaya uğraması sonucunda bir süre işine devam edememiş olması, söz konusu sü­renin aynı miktarda uzatılmasını gerektirmez. Ancak sözleşmenin tarafları gerek duyuyorlarsa, sözleşmeyi feshettikten sonra deneme süreli ikinci bir sözleşme imzalayabilirler. Yargıtay’a göre de, “Deneme süresinin başlangıcı işçinin fiilen işe başladığı tarihtir. İşçi, iş akdinin yapıldığı tarihten sonraki bir tarihte işe başlamışsa, deneme süresinin başlangıcı sözleşme tarihi değil, iş­çinin fiilen çalışmaya başladığı tarih olmalıdır. Hastalık, grev gibi iş akdini askıya alan nedenler deneme süresinin işlemesine engel oluşturmaz.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Y9HD.3.6.2013 T., E.2011/17043, K.2013/16871 Legalbank.

[2] Y9HD.3.6.2013 T., E.2011/17043, K.2013/16871 Legalbank.

[3] Y9HD.3.6.2013 T., E.2011/17043, K.2013/16871 Legalbank.

Entertech İstanbul Teknokent, Gamenter Uluslararası Hızlandırıcı Programıyla Türk Oyun Sektörünü Globale Taşıyor!

Türkiye’nin en önemli araştırma üniversiteleri İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’nın ortak olduğu Entertech İstanbul Teknokent, Türk girişimcilerini globale taşıma hedefiyle faaliyetlerine devam ediyor. Entertech çatısı altında Temmuz 2023’te açılan oyun kümelenmesi Gamenter kapsamında, KOSGEB desteğiyle düzenlenen Gamenter Uluslararası Hızlandırıcı Programı ile Türkiye’nin dört bir köşesinden 6 önemli oyun stüdyosu Avrupa’ya açılıyor. Program kapsamında Türk oyun stüdyolarına, 5 hafta boyunca, Almanya Köln’ü merkez alarak tüm Avrupa’daki yatırımcı, yayıncı ve müşterilere erişim imkanı sağlanacak.

Dr. Muhammed Kasapoğlu, Entertech Genel Müdürü

Entertech Genel Müdürü Dr. Muhammed Kasapoğlu; Gamenter oyun kümelenmesinin, Türkiye’yi küresel oyun endüstrisinin önde gelen bir oyuncusu haline getirmek için gerekli altyapıları sağlayan ve iş birliğine teşvik eden ağları oluşturarak sektördeki tüm paydaşları bir araya getiren bir platform olduğunu belirtti. Gamenter’da yürütülen Uluslararası Hızlandırıcı Programlarının önemine dikkat çeken Kasapoğlu, bu programların yabancı yatırımcıları ülkemize çekme konusunda çok önemli olduğunu vurguladı.

Avrupa’nın önde gelen oyun ekosistemi sağlayıcılarından Spielfabrique iş birliği ile yürütülen Gamenter Uluslararası Hızlandırıcı Programında Türk oyun stüdyolarına, kapsamlı eğitim, mentorluk ve danışmanlıklar verilerek iş ağı oluşturma etkinliklerine katılım imkanı sağlanıyor.

Programa katılan Türk oyun stüdyoları:

Tiplay Studio: Denizli merkezli Tiplay, küresel olarak sürdürülebilir bir oyun ekosistemi oluşturma vizyonu ve sektör tecrübesine sahip kurucuları ile daha ilk yılında 20 Milyon indirme gibi etkileyici bir rakama ulaşmıştır.

Umuro Game: Çanakkale merkezli Umuro Game, Türk ve Avrupa tarihinden karakterleri baz alan oyunlar başta olmak üzere her türden oyun yayınlama kapasitesine sahip olup oyunları 22 Milyon’dan fazla tekil kullanıcıya ulaşmıştır.

NoExit Games: Ankara merkezli NoExit Games, yapay zekayı oyun mekaniğinin merkezine yerleştiren yenilikçi ve yaptığı oyunlar ile insanların kalplerine dokunarak günlerini güzelleştirmeyi hedefleyen bir mobil oyun stüdyosudur.

Negentra: Eskişehir merkezli Negentra, VR, blockchain ve yapay zeka teknolojilerini kullanan, son derece etkileşimli ve rekabetçi oyunlarda uzmanlaşmış uçtan uça bir stüdyodur.

Core Game: İstanbul merkezli Core Game, verilere, kullanıcı deneyimine ve sektör trendlerine dayalı, güçlü bir ekip ile desteklenen yenilikçi mobil oyunlar geliştiren özel bir oyun stüdyosudur.

Compactive: İstanbul merkezli Compactive, hayal gücünü gerçeğe dönüştürme misyonuyla sanatsal detaylara önem veren mobil oyunlar ve oyun teknolojileri geliştirmektedir.

30 Ekim’den 3 Aralık’a kadar sürmesi planlanan program, Almanya’nın Köln kentindeki ESL ofisinde oryantasyon eğitimleri ile başladı. Oyun içi reklam, oyunda büyüme stratejileri, Avrupa’da girişimcilik, şirketleşme ve yatırım ortamı gibi eğitimlerin yanı sıra 3 Kasım Cuma günü Hollanda Rotterdam’daki Cambridge Innovation Center (CiC) ziyaret edilerek iş ağları genişletildi. Katılımcılar ayrıca Ubisoft ve EA Games gibi sektör devlerini ziyaret etme fırsatına da sahip olacak. Ayrıca, Türk oyun ekosistemi, Game Zone Dortmund, NRW Games Developer Meet Up ve Deutsche Entwickler Preis gibi çeşitli etkinliklerde sergilenecek. Program, Türk oyun stüdyolarının eserlerini Avrupalı yatırımcılara, yayıncılara ve müşterilere sunacağı ve 7 Aralık 2023’te düzenlenmesi planlanan Demoday etkinliği ile taçlanacak.

Gamenter, Türk oyun ekosistemini geleceğe taşıma ve Türkiye’yi küresel oyun arenasında dinamik bir merkez haline getirme vizyonu ışığında nitelikli çeşitlilik ile büyümeye devam ediyor.

 

Kayıt Formu

Hoşgeldin Üyeliği (Ücretsiz)
Kayıt için Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metnin okunması ve kabul edilmesi gereklidir.