Ücret Bordrosunda Sembolik Fazla Çalışma Ödemesi Yapılmasının Hukuki Sonuçları

Fazla çalışma, 4857 sayılı İş Kanunu’na ve bu Kanuna dayanılarak çıkarılan “Fazla Çalışma ve Fazla Sürelerle Çalışma Yönetme­liği” hükümlerine göre, haftalık kırk beş saati aşan çalışmalardır (İşK m.41/1; Yönetmelik m.3). Normal çalışma ile fazla çalışma süresinin toplamı günde yasal çalışma süresi olan azami 11 saat (ara dinlenmeleri hariç) sınırını aşamaz.

Fazla çalışma sürelerinin toplamı bir yılda iki yüz yetmiş saatten fazla olamaz. Bu süre sınırı, işyerlerine veya yürütülen işlere değil, işçilerin şahıslarına ilişkindir (İşK m.41/8; Yönetmelik m.5). Ayrıca, fazla çalışma sürelerinin hesabında yarım saatten az olan süreler yarım saat, yarım saati aşan süreler ise bir saat sayılır. Her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret de normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödenir (İşK m.41/2; Yönetmelik m.4).

Fazla çalışma ihtiyacı olan işverence bu onay iş sözleşmesinin yapıl­ması esnasında ya da bu ihtiyaç ortaya çıktığında alınır ve işçi özlük dosya­sında saklanır. Fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma yapmak istemeyen işçi verdiği onayı otuz gün önceden işverene yazılı olarak bildirimde bulun­mak kaydıyla geri alabilir (İşK m.41/7; Yönetmelik m.9/2).

Ayrıca işveren, fazla çalışma yaptırdığı işçilerin bu çalışma saatlerini gösteren bir belge düzenlemek, imzalı bir suretini işçinin özlük dosyasında saklamak zorundadır. İşçilerin işlemiş olan fazla çalışma ücretleri normal ça­lışmalarına ait ücretlerle birlikte ödenir. Bir başka deyişle, ücreti ödeme gü­nünden itibaren “yirmi gün içinde” zorlayıcı bir neden dışında ödenmemesi, nasıl ki işçiye iş görme edimini yerine getirmekten kaçınma hakkı veriyorsa ve gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz uy­gulanıyorsa, fazla çalışma ücreti de ödeme gününde ödenmezse aynı sonuç­ları doğuracaktır (İşK m.34; Yönetmelik m. 10)[1].

Diğer taraftan, uygulamada işyerinde yapılan fazla çalışmanın tahakkuk ettirilenden kat be kat fazla olmasına rağmen bazı işverenlerce ücret bordrolarında, tahakkuk ettirilen fazla çalışma ücretlerinin sembolik olarak gösterildiği ve bu durumun gerçeği yansıtmadığı iş müfettişlerince gerçekleştirilen iş denetimlerinde ve yargıya intikal eden davalarda açıkça görülmektedir.

Yüksek mahkeme muhtelif tarihlerde verdiği kararlarında,  öncelikle gerçek fazla çalışma sürelerinin belirlenmesini ve fazla çalışma ücretlerinin gerçek ücret üzerinden tahakkuk ettirilmesini ve imzalı ücret bordrolarında sembolik olarak gösterilen fazla çalışma tahakkuklarının da dışlanması yerine hesaplanan fazla çalışma ücreti alacağından mahsup edilmesi gerektiğini kabul etmektedir.

Nitekim Yargıtay bir kararında, “Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücreti talepleri ücret bordrolarında bu kalemlerin tahakkuk ettirildiği gerekçesiyle hesaplanmamıştır. Yukarıdaki bentlerde izah edildiği üzere, davacının gerçek ücretinin bordrolara yansıtılmadığı görülmektedir. Dosyada mevcut bordroların detaylı olarak incelenmesinden davacıya her ay değişen sürelerle fazla mesai karşılığı ücret tahakkuk ettirildiği görülmektedir. Davacı tanıklarının birbiri ile tutarlı beyanları ve iş müfettişinin hazırladığı rapor dikkate alındığında işyerinde yapılan fazla mesainin tahakkuk ettirilenden kat be kat fazla olduğu, davacının hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatillerde çalıştığı anlaşılmaktadır. Ücret bordrolarındaki, fazla mesai ücreti tahakkukları sembolik olup, genel tatil ücretleri ile hafta tatili çalışmalarının karşılığında bordrolarda düşük ücretten ve zamsız olarak tahakkuk ettirilmesi nedeniyle gerçek durumu yansıtmadığı açık olan bordrolardaki kısmi tahakkuklara itibar edilerek tüm fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil alacaklarının işçiye ödendiği düşünülemez.

Mahkemece tanık beyanları ile dosyada mübrez Bölge Çalışma Müdürlüğü İş Müfettişi raporu ve ekleri birlikte değerlendirilerek, yeni bir bilirkişi raporu alınarak davacının fazla mesai süresi, çalıştığı hafta tatili ve genel tatillerin tespit edilmesi, imzalı olan ve ihtirazi kayıt içermeyen bordrolarda tahakkuk ettirildiği anlaşılan süreler ve ödemelerin (sembolik olması nedeniyle) hesaplamalardan mahsup edilmesi, oluşacak sonuca göre ve takdiri indirim hususu da gözetilerek, davacının alacaklarının hüküm altına alınması gerekir. Yazılı şekilde eksik inceleme ile fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücreti taleplerinin reddi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir”[2].

Yargıtay’ın başka bir kararında da, “imzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, kural olarak bordro hilesi taşımadığı sürece işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yapıldığını yazılı delillerle kanıtlanması gerekir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazî kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Keza bordro hilesi bulunmadığı ve bordro ile fazla mesai ücreti ödenmiş ve ihtirazı kayıt konmamış ise tanık beyanlarına dayalı fazla çalışma tespitinde ödenen ayların dışlanması, aksi halde ise ödenenlerin mahsup edilmesi gerekir. Başka bir anlatımla, işverence işçilerin fazla çalışma ücreti talep etmesine engel olacak şekilde sembolik fazla çalışma tahakkukları yapılırsa bu aylar fazla çalışma hesabından dışlanmaz ancak yapılan fazla çalışma ödemeleri tespit edilen fazla çalışma ücreti alacağından mahsup edilir.

Somut uyuşmazlıkta, davacının haftada 18 saat fazla mesai yaptığı tespit edilmiş ve dosya kapsamında yer alan bordroların imzalı olması ve bir kısmında fazla mesai tahakkuku içermesi nedeni ile fazla çalışma alacağı hesabı yapılırken tahakkuk olan imzalı bordroların yapılan hesaplamadan dışlandığı görülmüştür. Ancak imzalı bordrolarda yer alan fazla mesai tahakkuklarının aylık 4 veya 5 saat olduğu ve bu durumda tespit edilen çalışma saatlerine göre sembolik nitelikte olduğu anlaşılmakla hesaplanacak fazla çalışma alacağından mahsubu gerekirken dışlanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir[3].

Sonuç olarak, imzalı ücret bordrosunda fazla çalışma tahakkuku bulunması halinde, bu sürelerin ancak yazılı delille özellikle puantaj kayıtları veya işverenden sadır olan belgelerle ispatlanması gerekmektedir. Ancak bu durumun uygulamada kötüye kullanıldığı dikkate alındığında sembolik nitelikte yapılan fazla çalışma ödemelerine ait sürelerin dışlanması yerine hesaplanan fazla çalışma ücreti alacağından mahsup edilmesi gerekmektedir [4].

Lütfi İNCİROĞLU

[1] İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 5. Baskı, İstanbul 2023, s.409.

[2] Y9HD.14.12.2020 T., E.2017/1, K.2020/18273 Legalbank.

[3] Y22HD. 19.06.2019 T., E.2016/15593, K.2019/13450 Legalbank.

[4] SÜMER, Haluk Hadi, KAYIRGAN, Hasan, İşçilik Alacakları ve Hesaplamaları, 3. Baskı, Ankara 2022, s.799 vd.

İnovasyon ve Sürdürülebilirlik Anketi

Sayın Katılımcı,

Araştırmanın temel amacı, kullanıcıların (tüketicilerin) inovasyon ve sürdürülebilirlikle ilgili konular hakkındaki görüşlerini tespit ederek genel bir değerlendirme yapmaktır. Tüm katılımcıların cevapları toplu bir şekilde analiz edileceği için anket formunda ad-soyad, telefon gibi kişisel veriler istenmemekte sadece cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi gibi genel ifadeler yer almaktadır. Anket farklı bölümlerden oluşmakta ve yaklaşık olarak 10 dakika sürmektedir. Cevaplarınızın sisteme kaydolması için lütfen her sayfanın altındaki “sonraki” ve anket formunun sonunda yer alan “formu gönder” butonuna basınız.

Anket Katılım için: https://docs.google.com/forms/d/e/1FAIpQLSeU7hCN_e_6SvEZm1QpQdR2uD392lXDeQTVGks2NdweXIcaQw/viewform

Değerli görüşlerinizi paylaşarak, bilimsel bir çalışmaya katkı sağladığınız için şimdiden teşekkür ederim.

Dr. Zehra Binnur AVUNDUK

(Not: Açık inovasyon, biz ürün kullanıcılarının (tüketicilerin) işletmelere fikir önermesi veya onların yeni ürün geliştirme sürecine katılmasını ifade eder. Firmalara önerdiğiniz bir fikri düşünün, web sitesinden, sosyal medyadan, çağrı merkezinden şirketlere ulaşıp, bu ürün şöyle olsaydı daha faydalı olurdu, paketi, tasarımı, çeşiti şu şekilde olsaydı daha iyi olurdu gibi öneri sunmanız veya bir uzmanlığa sahipseniz firmanın yeni ürün geliştirme sürecine bizzat katılmanız vb. faaliyetleri içerir. Açık ifadesi, işletmelerin kendi çalışanları dışındaki kişilerden bilgi almaya açık olmasını ifade ettiği için “Açık inovasyon” kavramı buradan türemiştir.)

 

DHL, MNG Kargo’yu satın alıyor

DHL Group, Türkiye’nin önde gelen kargo şirketlerinden biri olan MNG Kargo’nun hisselerinin tamamını (yüzde 100’ünü) satın almak üzere anlaşma imzaladı. Yapılan bu anlaşma, Türkiye’nin hızla büyüyen e-ticaret ve kargo sektörlerine yeni bir ivme kazandıracak. Türkiye, sahip olduğu genç ve dinamik nüfus, yaygın dijital iletişim ağı, ve kurulu ulaşım altyapısı ile e-ticaretin, Avrupa Birliği pazarlarından çok daha hızlı bir şekilde, çift haneli büyüdüğü bir ülke. Piyasalar Türkiye’ye, Avrupa’dan yapılan bu doğrudan yatırımı, ülke ekonomisine ve büyüme potansiyeline gösterilen güven olarak yorumluyor. 

2003 yılında kurulan MNG Kargo, 27 aktarma merkezi, 800’ü aşan şubesi ve yaklaşık 10 bin kişiye sağladığı istihdam ile sektörün lider oyuncularından biri. Gerçekleşen satış anlaşmasıyla, DHL Group’un uluslararası lojistik uzmanlığından ve geniş küresel ağından faydalanacak olan MNG Kargo, DHL e-ticaret biriminin bir parçası olacak ve DHL e-ticaret Avrupa kargo teslimatı ağını tamamlayacaktır.

DHL Group CEO’su Tobias Meyer konuyla ilgili, “Sürdürülebilirlik, küreselleşme ve dijitalleşmenin yanı sıra e-ticareti lojistikte bir mega trend olarak tanımladık ve 2025 DHL Grup Stratejisi’nde odaklandığımız bir alan haline getirdik” diyor ve ekliyor: “E-ticaret, lojistik sektörü ve özellikle de kargo hacimleri için en büyük büyüme faktörlerinden biri olmaya devam ediyor. Bu nedenle, organik ve inorganik büyüme stratejileri ile, e-ticaret sektöründeki ayak izimizi genişletmek için sürekli çalışıyoruz. MNG Kargo, bizim iş portföyümüzü tamamlayacak, bu sektördeki kurulu ağımızı daha da genişletmemize yardımcı olacaktır.”

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, “Türkiye, büyüyen ekonomisi, stratejik konumu, yetkin işgücü ve kurulu ulaşım altyapısı ile lojistik sektöründe bölgesel bir merkez durumundadır. Ülkemizdeki kargo hacmi, e-ticarette yakalanan çift haneli büyüme ile günden güne artmaktadır. Sektörün en önemli oyuncularından biri olan DHL’nin Cumhuriyetimizin Yüzüncü yılında gerçekleştirdiği bu satın alma, ülkemizin potansiyeline olan inancını ve artan yatırım iştahını da göstermektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemizin yatırım ortamının geliştirilmesi ve uluslararası doğrudan yatırımların artırılması en önemli hedeflerimizden biridir” dedi.

DHL e-Ticaret CEO’su Pablo Ciano, “DHL e-Ticaret olarak amacımız müşterilerimize güvenilir, ulaşılabilir ve sürdürülebilir e-ticaret teslimat hizmetleri sunmaktır. Bu stratejinin bel kemiğini, kendimiz veya ortaklıklar aracılığıyla işlettiğimiz geniş ağımız, dijital uzmanlığımız ve yetkinliklerimiz oluşturuyor. MNG Kargo’nun satın alınması, kurulu ağımızı güçlendirecek ve global müşterilerimizi Türkiye pazarıyla buluşturmamıza yardımcı olacak” diye konuştu.

MNG Kargo CEO’su Kağan Gündüz; “MNG Kargo olarak, DHL Group’un global bilgi ve teknoloji birikimini arkamıza alarak, tüketiciye sunduğumuz hizmet kalitesini daha da geliştirmeyi ve kapasite artırım yatırımları ile daha da yüksek istihdam yaratmayı hedefliyoruz. Ülkemiz, uluslararası üreticilerin sürdürülebilir tedarik zinciri oluşturma stratejilerinin odağı haline gelmiş durumdadır ve sektörümüzün gelişimi hız kesmeden devam edecektir” açıklamasında bulundu.

İşlemin tamamlanması için, Rekabet Kurumu’nun ve Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu’nun onayına ihtiyaç duyulmaktadır.

 

Tahılın Sürdürülebilirliği ve Dağılımı için Koridorun Önemi Büyük

Tahıl Koridoru Anlaşması’nın durdurulmasının ardından açıklamalarda bulunan Eksun Gıda Genel Müdürü Ahmet Demir, yakın zamanda panik oluşturacak bir durum beklenmemekle birlikte, tahıl ticaretinin yeterli miktar ve hacimlerdeki ticareti için koridorun öneminin altını çizdi. Gıda güvenliği kavramının önemine de değinen Demir, “Ukrayna ve Rusya’nın tahıl ve diğer gıda ürünlerini dünya pazarlarına sunması için imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşması, bu güvenliğe katkı sunan, tahılın yeterli miktarda dünyaya dağılımını sağlayan yegane unsurlardan biri olarak karşımıza çıkıyor” şeklinde konuştu. 

Ukrayna ve Rusya’nın tahıl ve diğer gıda ürünlerini Karadeniz üzerinden dünya pazarlarına ulaştırabilmesi için imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşması’nın durdurulmasıyla birlikte, Türkiye’de sektörün lider un üreticisi Eksun Gıda’dan önemli açıklamalar geldi. Genel Müdür Ahmet Demir, konuşmasında dünyadaki gıda güvenliğinin önemine dikkat çekti.

Konuyu değerlendiren Demir, “Son yıllarda yaşanan politik ve sosyal gelişmeler ile Covid-19 sürecinin doğurduğu sonuçlar, gıda güvenliğinin önemini daha iyi anlamamızı sağladı. Özellikle insanların hayatlarını idame ettirebilmeleri adına, tarım sektörünün devamlılığı hayati önem taşıyor. Bu önemi hem savaşlar hem de salgın hastalıklar döneminde daha iyi anlıyoruz. Başta BM olmak üzere yayınlanan küresel gıda raporlarında, gıdaya ulaşamayan milyonlarca insanın var olması, bu önemin altını bir kez daha çiziyor” dedi.

Dünyanın tahıl ambarı

Dünyanın tahıl ambarı olarak bilinen Rusya-Ukrayna bölgelerinde yaşanan savaşın ise insan güvenliğiyle birlikte gıda güvenliğini de beraberinde getirdiğini ifade eden Demir, “Ukrayna ve Rusya’nın tahıl ve diğer gıda ürünlerini dünya pazarlarına sunması için imzalanan Tahıl Koridoru Anlaşması ise bu güvenliği sağlayan, tahılın yeterli dağılımına  katkı sunan yegane unsurlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Dünyada bu ticaretin yeterli miktar ve hacimlerde devam etmesi için koridorun açık olması önemli” dedi.

Yeryüzünün mevcut buğday stoğu 1 yıldan fazla, 2 yıldan azdır

Demir, tahıl üretiminin devamlılığının esas olduğunun da altını çizdiği açıklamalarında, “Konuyu ayrıca sürdürülebilirlik açsından da ele aldığımızda, karşımıza sürekli üretilebilir olması gereken bir ürün görüyoruz. Küresel açıdan baktığımızda, gıdaya ulaşamayan birçok ülke ve insanı göz önüne alırsak buğday üretiminin sürekliliğinin gıda güvenliği kapsamında elzem olduğunu görürüz. Dünya bize her yıl hasat zamanı tahıl ürünlerini veriyor. Ancak küresel olarak üretimin durduğunu düşündüğümüzde, dünyanın mevcut stoğu 1 yıldan fazla, 2 yıldan ise azdır. Yani buğday spekülatif bir ürün değildir. Dolayısıyla dünyayı uzun süreler idame edilebilecek kritik stoklar bulunmuyor. Ancak elbette yakın zamanda panik yapacak bir durum görünmemekle birlikte, küresel tahıl ticareti akışının sağlıklı bir biçimde yapılmasında önemli bir rol oynayan tahıl koridorunun açık kalmasını önemsiyoruz” şeklinde konuştu.

 

 

İhracatın Finansmanına Türk Eximbank’ın Katkısı RK Reeskont Kredileri – Bölüm 8

Reeskont Kredisi Nedir ?

Mal ve döviz kazandırıcı hizmet ihracatında bulunan firmalarımız için uygun maliyetli finansman sağlanması amacıyla, TCMB  ile işbirliği içerisinde, Bankamıza tanınan limit çerçevesinde kullandırılan TL/Döviz Kredisi programıdır.

Türk Eximbank’ım Reeskont Kredisi için uyguladığı vade uzun olmayıp, ihracatçıların  kısa vadeli kredi gereksinimine yanıt vermektedir. Kısa vadeli kredileri Türk Eximbank finanse edip uzun vadeli kredileri ise Türk Eximbank’ın büyük ağabeyi TCMB – Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası finanse etmektedir.

Reeskont kredilerinde TCMB uzun vadeli kredilere olanak tanımaktadır.

TCMB ve Türk Eximbank Hangi Vadelerde Reeskont Kredisi Kullandırmaktadır ?

120 gün vadeli Reeskont kredisini Türk Eximbank, 120 günden 240 güne kadar olan vadeli Reeskont kredisini ise TCMB kendi kaynağından kullandırmaktadır.

Kredinin faiz tutarı, reeskont kredisini kullandırım bedelinden iskonto edilir; kalan tutar TL olarak firma hesabına aktarılır.

Kredi geri ödemesi; vade gününde, tek seferde, kullandırım para birimi üzerinden yapılır.

Reeskont Kredisi Hangi Firmalar İçin Uygun ?

İhracata yönelik mal üreten imalatçılarımız, döviz kazandırıcı hizmet ihracı yapan firmalarımız ve tüm ihracatçılarımız bu krediden yararlanabilir.

Kuşkusuz ki krediden yararlanacak firmaların aşağıda belirteceğimiz kredi teminat koşullarının yerine getirmiş olması gerekmektedir. Türk Eximbank’ın temel amaçlarından bir tanesi ülkemizde ihracat yapan Türk ihracatçısına destek sağlamaktır.

Taahhüt Vadesi Nedir ?

Kredi konusu ihracat veya döviz kazandırıcı hizmet taahhüdü, kredi kullanım tarihinden itibaren 24 ay içerisinde gerçekleştirilen ihracatla veya döviz kazandırıcı hizmet gelirleriyle kapatılır. Taahhüt kapamaları ile Türk Eximbank’a yapılan ihracatlarla ilgili GB – Gümrük Beyannamesi tarih ve numarasını, hizmet ihracatı yapan firmalar ise yaptıkları hizmetlere ait yurda getirmiş oldukları hizmet bedeli dövizlere ait bankalarda TRL’na çevirdikleri işlemle ilgili DAB – Döviz Alım Bordrosunu ibraz etmeleri gerekmektedir.

Mal ihracatında kullanılan GB – İhracat gümrük beyannamelerine taahhüde sayılacak kısım daima FOB esasına göre yapılır. Yani GB’de teslim şekli CFR, CIF de olsa, taahhüde sayılacak kısım GB’nin FOB değeri kadar olacaktır.

Reeskont Kredisinde Firma Limiti Nedir ?

Firma limitleri Türk Eximbank tarafından yapılacak tahsis çalışması kapsamında firma bazında belirlenmektedir. Firmanın mali tabloları ve negatif risk kaydının olup olmaması limit tahsis çalışmalarında önemli göstergedir. Türk Eximbank nezdinde firma lehine bir limit tahsis edilmesi ancak kredi koşullarında belirlenen teminat hususlarının yerine getirilmesi ile mümkündür.

Önemlidir

Türk Eximbank kaynaklı kredileri kullanıp, gerek ana para ve taksitler, gerekse taahhütlerini yerine getirmede aksaklık yaşayan ihracatçı firmaların reeskont kredisinden yararlanmaları söz konusu değildir. Bu yüzdendir ki firmaların Türk Eximbank kaynaklı kredi kullanmalarının şartlarından en önemlisi negatif risk kaydı oluşturmamalarına bağlıdır.

Reeskont Kredisinde Teminat Koşulları Nelerdir ?

Türk Eximbank’ın en hassas olduğu konular arasında krediyi kullanacak ihracatçı firmanın negatif risk kaydının bulunmuyor olması ve daha önce Türk Eximbank kaynaklı kredi kullanılmışsa, bu kredilere ait ana para, taksit ve taahhüt kapamalarında her hangi bir aksaklık olmaması gerekmektedir.

Türk Eximbank kullandıracağı Reeskont kredisi  için şu teminatları kabul etmektedir:

  • Avalsiz Bono ile birlikte bir banka tarafından verilmiş ve Türk Eximbank nezdinde gayri nakdi kredi limiti bulunan bir bankadan alınan Kesin Teminat Mektubu,
  • Türk Eximbank nezdinde gayri nakdi kredi limiti bulunan bir bankadan alınan Avalli Bono,
  • İhracatı Geliştirme A.Ş.’nin (İGE) kefaleti karşılığında kullandırılır.

İGE A.Ş.

İGE A.Ş. ile ilgili geçmiş aylarda dergimizde uzun bir tanıtıcı yazımı Ekim 2022 ayında yazdım. İGE A.Ş. ile ilgili detaylı makalemi Satınalma Dergisi ve Linkedin  sayfamdan okuyabilirsiniz.

İlk kez başvuruda bulunacak firmalar için bu belgelerin yanı sıra firma mali analizi ve istihbarat çalışması için talep edilen bilgi ve belgeleri Türk Eximbank’a sunmaları gerekmektedir.

Kredinin vadesi ve faiz oranları ile ilgili bilgilere Türk Eximbank’ın  https://www.eximbank.gov.tr/tr/faiz-ve-kar-payi-oranlari

Linkinden ulaşılabilir.

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

EY Girişimci Kadın Liderler Programı 2023 başvuruları açıldı

EY; ideallerini gerçekleştirmek ve vizyonlarını gerçeğe dönüştürmek isteyen kadın girişimcileri desteklemeye devam ediyor. Türkiye’de yedinci yılına giren EY Girişimci Kadın Liderler Programı’na başvurular, 15 Ağustos 2023’e kadar EY Türkiye web sitesi üzerinden yapılabilecek.

Uluslararası alanda danışmanlık, denetim, vergi, strateji ve kurumsal finansman hizmetleri sunan EY’ın düzenlediği Girişimci Kadın Liderler Programı 2023 dönemi başvuruları alınmaya başladı. İşlerini geliştirmeyi ve dünya çapında büyümeyi hedefleyen kadın girişimcileri destekleyen program; katılımcılarına eğitim, iş geliştirme, mentorluk ve networking (ağ oluşturma) alanlarında destek sunuyor. EY Türkiye, girişimci kadınları uluslararası pazarlarda etkin faaliyet göstermeye ve rekabet etmeye hazırlamayı amaçlayan program kapsamında bugüne kadar toplam 60 kadın girişimciye destek verdi.

Bu yıl da EMEIA Bölgesi (Avrupa, Orta Doğu, Hindistan ve Afrika) genelinde düzenlenecek EY Girişimci Kadın Liderler Programı’na katılmak isteyen kadın girişimciler, başvurularını 15 Ağustos 2023 tarihine kadar yapabilecek. Tamamen ücretsiz olan bu program ile bağımsız bir jüri tarafından seçilecek kadın girişimcilerin, iş dünyasının başarılı liderlerinin bilgi ve deneyimlerinden yaralanabilecekleri bir ağa katılmalarına, şirketlerini ciro ve istihdam anlamında büyütmelerine imkân sağlanıyor.

EY Girişimci Kadın Liderler Programı ile dünyaya açılma fırsatı 

EY Girişimci Kadın Liderler Programı’nın Türkiye liderliğini yürüten EY Türkiye Vergi Hizmetleri Şirket Ortağı Müge Tan Belviso, program ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Sürekli dönüşen ve hızla değişen iş dünyası; yaşam tarzımızı, çalışma biçimlerimizi ve insanlarla ne şekilde bağlantıda kaldığımızı da değiştirirken karşımıza beklenmedik zorluklar ve fırsatlar çıkarabiliyor. Biz EY olarak; Girişimci Kadın Liderler Programı ile bu değişim içinde yolunu bulmaya çalışan kadın girişimcilere stratejik konularda yeni bir bakış açısı sunarak, potansiyellerinin tamamını ortaya çıkarabilmeleri için çalışıyoruz. Bu program; girişimci kadınlara çok geniş ve kapsamlı EY kaynaklarına erişim sunmakla kalmayıp, danışmanlık ve mentorluk desteği, network oluşturma ve teknik bilgilerini geliştirme olanağı sağlıyor. Aynı zamanda, program 55 ülkeyi kapsayan ve 800’den fazla başarılı kadın girişimciden, ilham veren rol modellerden oluşan küresel bir topluluk yaratıyor. Bu vesileyle de kadın girişimcilere liderlik becerilerinin yanı sıra ihtiyaç duydukları temel alanlarda bilgi ve yeteneklerini geliştirme, güçlü bir girişim ve iletişim ağının parçası olma fırsatı sunuyor. Özellikle Türkiye’de kadın girişimcilerin desteklenmesinin ülkemiz için önemli bir sosyal ve ekonomik gelişim potansiyeli sağladığına inanıyoruz. Kadın girişimcileri cesaretlendirmeyi ve büyüme yolunda desteklemeyi hedeflediğimiz bu programla Türkiye’nin gelişimine sağladığımız katkıları da artırmayı hedefliyoruz.”

Programa katılmaya hak kazanan kadın girişimcilere sağlanan olanaklar

  • Türkiye’nin en başarılı girişimcilerinin ve iş liderlerinin de dahil olduğu seçkin bir ağın parçası olma
  • İş stratejileri ve uygulamaları hakkında en güncel sorular, araştırmalar ve yönetim konuları ile ilgili bilgi edinme
  • Potansiyel ortakları, stratejik iş birlikleri, müşterileri ve tedarikçileri etkin bir şekilde tanımlama ve potansiyel sermaye kaynaklarına giden yolları bulmak için gerekli becerileri geliştirme
  • Bire bir mentorluk desteğine erişim avantajı elde etme
  • Liderlik ve iş becerilerini güçlendirme, kıdemli danışmanlarla ve deneyimli girişimcilerle görüşmeler yaparak büyüme fırsatlarını belirleme
  • Kurumsal yöneticiler, yatırımcılar ve medya arasında hem kendileri hem de şirketleri için görünürlüğü artırarak olası yeni iş birlikleri ve fırsatlar yaratma
  • 55 ülkede 800’den fazla kadın girişimciden ve ilham veren rol modellerden oluşan küresel bir topluluğa dahil olma

Kimler katılabilir?

EY Girişimci Kadın Liderler Programı’na katılmak isteyen kadın girişimcinin, şirketinde en az yüzde 25 hisse sahibi olması ve ana karar vericilerden biri olarak yer alması gerekiyor. Bunun yanı sıra, başvuran girişimcinin işlerini büyütme ve uluslararası pazarlara açılma hedefinin olması da bekleniyor. Ayrıca şirketin Türkiye merkezli olması, en az 3 yıldır faaliyet göstermesi ve son iki yılda yıllık olarak en az 6 milyon TL ciro elde etmiş olması başvuru şartları arasında yer alıyor. EY Girişimci Kadın Liderler Programı’na başvurmak isteyen kadın girişimciler, 15 Ağustos 2023 tarihine kadar www.ey.com/tr_tr/ey-turkiye-girisimci-kadin-liderler-programi web sitesi üzerinden form doldurarak başvuru yapabilecek.

 

Küresel ekonomide toparlanma 2024 ortalarında başlayabilir

Allianz Trade’in, 2023 Yaz Ekonomik Görünüm Raporu yayınlandı. Rapora göre, küresel ekonomide, sıkılaştırıcı para politikalarının etkisinin henüz tam olarak hissedilmemesi ve devam eden enerji krizi nedeniyle toparlanma ancak 2024 ortasında başlayacak.  

Ticari alacak sigortasında dünya lideri olan Allianz Trade, 2023 Yaz Ekonomik Görünüm Raporu’nu yayınladı. Raporda enerji krizinin etkilerinden henüz tam olarak kurtulamayan küresel ekonominin, sıkılaştırıcı para politikalarının etkisini de henüz tam olarak hissetmediği vurgulandı. Raporda ayrıca, para politikasındaki sıkılaşmanın, ekonomik faaliyet ve istihdam üzerindeki kümülatif etkisinin devam etmesiyle 2023 ve 2024’te ılımlı bir küresel büyüme beklendiğine değinildi.

Bazı güçlü ekonomiler için büyüme ta hminlerini bir miktar daha yükselttiklerine raporda yer veren Allianz Trade global ekonomistleri; ABD ve Euro Bölgesi’nin 2023 yılında yumuşak bir iniş yaşayacağı ve ardından 2024 yılında hafif bir toparlanma sergileyeceğini belirtiyorlar. Küresel büyümenin büyük ihtimalle 2023 yılında yüzde 2,5’e gerileyeceği ve 2024 yılında ise yüzde 2,3’te kalacağı da verilen bilgiler arasında. Ayrıca rapora göre gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında büyüme bakımından önemli farklılıklar olacak. Gelişmiş ekonomilerin 2023 ve 2024 yıllarında negatif büyümeden kaçınabilme şansı daha yüksek.

 Toparlanma 2024 ortasında hissedilebilir

Raporda yer alan verilere göre küresel ticaret, 2022 yılının son çeyreğindeki yüzde 2’lik düşüşün ardından yılın ilk çeyreğinde de azalmaya devam etti. Ancak ilk yarıdaki durgunluğun ardından yılın ikinci yarısında, şirketlerin yeniden stok yaratmasıyla tetiklenen ılımlı bir toparlanma bekleniyor. Rapora göre nominal bazda; emtia fiyatlarının düşmesi, küresel nakliye ücretlerinin ve diğer birçok girdi fiyatlarının azalmasıyla enflasyonist baskıların azalması ve küresel ticaretin nominal değer olarak yüzde 2,1’lik bir düşüş sergilemesi bekleniyor.

Zorlu küresel ekonomik görünüm nedeniyle bazı büyük ekonomilerin bu yılın başlarında resesyona girdiğine de dikkat çekilen raporda; küresel GSYH büyümesinin 2023-2024 yıllarında sırasıyla ortalama yüzde 2,5 ve yüzde 2,3 olacağı tahminler arasında. ABD ve Euro Bölgesi’nin ılımlı 2023-2024 büyüme senaryolarını ise sıkılaştırılmış para politikasının yaratacağı etkilerin şekillendireceği, imalat sektöründe ve küresel ticarette yaşanan resesyonların 2023 yılının ilk çeyreğinde Almanya, Singapur, Tayvan gibi birçok ekonomiyi de teknik resesyona sürüklediği belirtiliyor.

Enerji verimliliğine sahip şirketler kazanacak

Bununla birlikte 2023-2024 yılının kazananlarının enerji verimliliğine sahip şirketler olacağına dikkat çekilen raporda, bu alana sahip çıkamayan bazı şirketlerin ise pazarı terk edecekleri öngörüsü bulunuyor.  Türkiye’ye de değinilen raporda, ülkede Mart 2024’te gerçekleşecek yerel seçimlerin kritik olduğu belirtiliyor.

Allianz Trade Yaz Ekonomik Görünüm Raporu’nda dikkat çekilen hisse senedi piyasalarının ise; belirsiz ekonomik koşullara meydan okuduğu değerlendirmesi yapılıyor. Birinci çeyrek kazançlarının beklenenden daha iyi gelmesi, ABD’de resesyona ilişkin aşağı yönlü risklerin azalması ve olumlu siyasi haber akışı sayesinde, piyasaların yılbaşından bu yana analist tahminlerini de aşan olumlu performans sergilediğine yer veriliyor. Ancak bu performansın, cansız büyüme ve enflasyonda normalleşmenin gecikme ihtimali, kısa vadeli faizlerin beklenenden daha uzun süre yüksek seyretmesi gibi risklerle karşı karşıya olduğunun da altı çiziliyor.

 

 

Raporun detaylarına ulaşmak için: https://www.allianz-trade.com/tr_TR/ekonomik-arastirmalar/ekonomik-gorunum-raporlari/2023-yaz-ekonomik-gorunumu.html

 

Dış Ticarette Müzakere Nasıl Olmalı?

Dış Ticarette Müzakere Nasıl Olmalı?

Ayten Nayir
Emes A.Ş. / Yurtdışı Satış ve Pazarlama Sorumlusu

Dış Ticaret, ülkeler arasında yapılan mal ve hizmet alım satımının geneline verilen addır. Yurt dışı pazarlarda ticaretin geliştirilmesinin yanında yasal mevzuatlara uygun olarak ithalat ve ihracat işlemlerinin yerine getirilmesi konularını kapsayan bir alandır. Mal ve hizmet bir başka ülkeye doğrudan veya dolaylı olarak satıldığında ihracat, bir başka ülkeden bu şekilde alındığında ise ithalat yapılmış olur. Bunların genel adına Dış Ticaret diyoruz.

Müzakere, tarafların farklı ihtiyaçlarını karşılamak için bir anlaşmaya varmak konusunda kullanılan bir yöntemdir. Müzakerenin başarısı, tarafların birbirini anlaması, ortak bir zemin bulması ve bir anlaşmaya varmasıyla ölçülür. Müzakere karşı tarafı mağlup etmek değil, bir tür uzlaşmaya varmaktır.

Müzakere hayatımızın her alana yerleşmiş bir konudur. Özellikle sosyal yaşam, diplomasi ve iş dünyasında etkin rol oynamaktadır. Müzakere becerileri, iş hayatında etkili bir şekilde kullanılan yeteneklerden biridir. Satışta (ihracat) ve Satın almada (ithalat) müzakere farklı teknikleri içermektedir. Müzakere geniş kapsamlı olarak ele alınması gereken bir konu olmakla birlikte, biz yazımızda dış satış ve satınalma süreçlerinde müzakere ederken nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda ana noktalara değineceğiz.

Uluslararası müzakereler ulusal müzakerelerden her zaman farklıdır ve farklı olmak zorundadır. Uluslararası müzakere, müzakere öncesinde derin bir araştırma ve analizi gerektirdiğinden, müzakerecinin konuya ve uluslararası alanda müzakere yaptığı ülkeye hatta firmaya çok iyi hâkim olmasını gerektirir. Dış ticaret ihracat yönüyle pazarlama ve satışı, ithalat yönüyle de satın almayı kapsamaktadır. Dış ticaret mesleğinde profesyonel olan kişiler bu iki alanı da çok iyi bilmelidirler. Birinde satıcı diğerinde alıcı konumunda olduğunuz için kullanılacak teknikler farklılık göstermektedir. Her ülkenin kültürel, sosyal, ekonomik, demografik, hukuki, siyasal, mevzuatsal ve devlet politikaları gibi unsurları farklıdır. Müzakere masasına oturmadan önce bunların iyi analiz edilmiş olması, müzakerenin seyrini olumlu yönde etkileyecektir. Müzakere de sadece tek tarafın değil, her iki tarafın da masadan mutlu ayrılması gerekir.  Müzakere de sadece kendi çıkarlarınızı düşündüğünüzde karşı tarafta kendi çıkarları için savunmaya geçecektir. Oysaki müzakerenin karşı taraf yararına da sonuçlanması gerektiği düşünüp hem kendi çıkarlarınızı hem de karşı tarafın çıkarlarını koruduğunuz hissi verirseniz karşı tarafta sizi tatmin edecek bir anlaşmaya varmak için gayret sarf edecektir. Müzakerede güç, bir algı meselesidir. Önemli olan, sahip olduğunuz değil, karşınızdaki kişinin sahip olduğunuzu düşündüğü güçtür.

Müzakere ana hatlarıyla üç aşamadan meydana gelir. Bu aşamalar sırasıyla Hazırlık, Müzakere, Sonuç ve Anlaşmadır. Müzakere başarılarının %80’i görüşmeler başlamadan önce yapılan hazırlıklara bağlıdır. Müzakerenin amacı ne olacak? Ne elde edilmek isteniyor? Karşı tarafın talepleri neler olabilir? bu vb. sorularla ön hazırlığınızı yapmalısınız. Müzakere öncesinde görüşülecek kişilerle ilgili iyi bir analiz de ayrıca yapılmalıdır. Beklentiler müzakerede başlangıç noktalarıdır. Müzakerede sırasında karşılığını istemeden taviz vermemeyi bir kural olarak benimsemek gerekir. Aksi halde karşı taraf bunu zayıflık olarak algılayacak ve sizden daha fazla taviz istemeye başlayacaktır.

Müzakere öncesinde ve sonrasında çok iyi bir gözlemci olmak ayrıca bir farklılık kazandıracaktır.  Otoritenin kimde olduğunu çok iyi tespit etmek gerekmektedir. Otorite kimdeyse müzakere genellikle onun üzerinden yürüyecektir. İyi bir müzakereci; çok iyi bir dinleyici, empat yeteneği güçlü, esnek, sunum becerisi yüksek, güçlü sorular sorabilen, dürüst, sabırlı ve alternatif çözüm yolları geliştirebilen bir yapıda olmalıdır. Ayrıca iyi bir müzakereci iletişim ve ikna yeteneğini, beden dili ve mikro ifadeleri de çok iyi kullanmalı ve analiz etmelidir. Müzakere yapan kişinin, müzakere konunun uzmanı olması çok önemlidir. Müzakere esnasında sakin kalmakta önemli bir ayrıntıdır. Ne elde etmek istediğinin bilincinde olan ve her iki tarafın da tatmin olacağı bir anlaşmaya varmayı arzu eden dürüst, açık sözlü ve samimi insanlar müzakerelerde başarılı olurlar. Müzakerenin kendine özgü bir mantığı vardır ve müzakere becerileri eğitim ve bilinçli bir çabayla geliştirilebilir.

Her satışçı ve satın almacının ülkeler arası müzakerede ülke ve firma bazında SWOT analizi yapması çok faydalı bir tespit olacaktır. Sonrasında ülkeye ve firmaya ait raporları okuyarak bu analizle harmanlaması da ayrı bir farkındalık oluşturacaktır. Hiç kimse kaybetmek istemez. Bu nedenle herkes gücünü sonuna kadar kullanacaktır. Ancak ticaret mantığında olduğu gibi müzakere kazan-kazan mantığı ile yürür ve sonuçta her iki tarafta fayda sağlayacağını düşünürse verimli bir şekilde sonuçlanacaktır. Müzakere masasının düzeni ve oturma şekilleri bile müzakereye yön vermektedir. Yuvarlak masada karşılıklı olarak oturmak müzakerenin olumlu bir havada geçmesini sağlayacaktır.

Kaynak: Raymond Saner, The Expert Negotiator, s. 137, Müzakere masasında konumlanma biçimleri

Zaman ve zamanlama, etkili bir müzakerenin baş faktörlerindendir. Zamanlamayı doğru ayarladığınızda, olağanüstü anlaşmalar yapabilirsiniz. Ciddi, kararlar alınması gerektiğinde müzakereyi en az 24 saat ertelemek gerekir. Böylece son karar verilmeden daha iyi bir karar verme şansı yüksek olur. Karşı tarafında kararını vermesi için bir mühlet verilmelidir. Belirli saatten veya tarihten önce karar verilmezse şartlarını değişeceğini belirtilmelidir.

Müzakerede 20/80 kuralının çok önemli bir rolü vardır. Bu kural, bir müzakerenin son %20’lik kısmının, görüşülmekte olan ticari işin önemli ve değerli konularının %80’i hakkında olacağını söyler. Müzakerenin ilk %80’lik bölümü ise, alınacak olan kararın yalnızca %20’lik kısmında etkilidir. Eğer ticari bir iş görüşmek için iki saatiniz varsa, en önemli noktalar son otuz dakika içinde kararlaştırılacaktır. Sokrates şöyle demiş; fikir ayrılıklarınızın olduğu konulara geçmeden önce, hem fikir olduğunuz konuları tartışın. Aynı fikirde olmadığınız maddeleri sonraya ertelemek müzakerenin uzamasını ve seyrinin değişmesini engeller. Başta ne kadar ılımlı ve anlaşmacı bir tutumla başlanırsa sonrası zor noktalarda da anlaşma sağlamak daha kolay olacaktır.

Müzakerelerde BATNA (Best Alternative To Negotiated Agreement) tekniğinin önemli bir yer bulunmaktadır. Her müzakerecinin çantasında müzakereye başlamadan önce mutlaka bir alternatif müzakere sonucu olmalıdır. Müzakere süreci planlandığı gibi gitmiyorsa veya muhtemel sonucu beklendiği gibi gerçekleşmeyecekse üzerinde müzakere edilecek ikinci bir anlaşma metni hazır olmalıdır. Bu konu müzakere sürecinde uygulanacak stratejilerden ve verilecek tavizlerden farklı bir konudur. Bu strateji ve tavizler üzerinde müzakere edilen konuyu sonlandırmak için tarafların karşılıklı uyguladıkları taktiklerden oluşur, ancak BATNA, müzakerenin çıkmaza girdiği noktada tarafların birbirleriyle iş yapma isteklerinin devam etmesi halinde ortaya çıkan alternatif iş birliği teklifleridir. Satışın yapılamayacağının anlaşılması durumunda fason üretim teklifinin yapılması BATNA’ya güzel bir örnektir. Müzakereciler BATNA benzeri fikirleri müzakere çıkmaza girdiği aşamada farkında olmadan geliştirirler. Ancak bu aşamanın müzakere öncesi şirkette yapılacak çalışmalar sırasında planlanması doğru ve profesyonelce olan yöntemdir. Esas müzakere hazırlığına ne kadar önem veriliyorsa BATNA’ya da aynı özen ve önem gösterilmelidir.

Dış ticaret müzakerelerinde en önemli strateji daha önce defalarca değinilen kazan-kazan amacının bir strateji olarak da belirlenmesi gerektiğidir. Kazan-kazan stratejisinde başarılı olabilmenin ilk ve en önemli şartı, taleplerinizin karşı tarafa ne fayda sağladığını sorgulayabilmeniz ve bu amaca yönelik davranışlar sergilemenizdir. Dış dünyada müzakere ederken karşı tarafın sizin tavrınızı algılama şekli ve süresi ülkelerden ülkelere genel kültürel yapıya paralel farklılıklar gösterir. Batıda bunu çok net dile getirip, birkaç ortak hedefe yönelik talep ile destekleyerek belli edebilirsiniz. Ancak doğuda, ne kadar kazan-kazan amaçlı bir strateji belirlerseniz belirleyin pazarlık etmek müzakerenin şartıdır. Bu nedenle biraz sabır gösterip süreci bu şekilde kabul etmeli ana amaca yönelik pazarlığı sürdürmeli karşı tarafı memnun etmelisiniz. Daha önce de değinildiği gibi; “müzakere tarafları hem mantıksal hem de duygusal açıdan tatmin ettiği sürece başarılı olarak nitelendirilebilirler”. Dış ticarette, global düşünüp yerel hareket etmek gerekmektedir. İletişim tipleri, kültürel değerler, ülkeler ve müşteriler bazında temsil sistemleri de müzakere görüşmelerinde ayrı bir öneme sahiptir.

Dış ticarette satışın gerçekleşmesine etki eden en önemli unsur fiyattır. Ürünün hedef pazarda nispeten oturmuş bir piyasası yoksa fiyat genelde tarafların yapacağı müzakerelerde şekillenir. Satıcı taraf olarak müzakereye girerken hedefimiz elbette fiyatımızı mümkün olduğunca bize en fazla kâr bırakacak seviyede belirlemek ve gerekiyorsa ufak indirimler yaparak alıcımız ile bir anlaşma zemini oluşturabilmektedir. Alıcı olarak girdiğimiz müzakerelerde ise hedefimiz ürünü en uygun şartlarda ve çoğu zaman en uygun fiyatla alabilmek olacaktır. Her iki açıdan da ele alındığında tarafların her zaman hedeflerini yüksek tutmaları önerilir. Ancak tekrarlamakta büyük fayda vardır ki, bu durum fiyatın oturmadığı, piyasanın gerek satıcı gerekse alıcı için kesin fiyat sınırları çizmediği pazarlar için mümkündür. Müzakerelerde fiyatların ve koşulların birbirinden farklı konular olduklarını unutmamak gerekir. Satınalma sürecinde lehinize olan koşulları elde ettiğiniz müddetçe, ödediğiniz miktardan biraz daha fazla ödemeyi kabul edebilirsiniz. Satışta ise müşteriniz fayda değer analizi yaptığında ve uygun ödeme koşulları sağladığınızda size daha fazla ödemeyi kabul edecektir. Konu fiyat olsa bile odak noktasını fiyata değil fayda değer noktasına çekerseniz iki tarafında memnun kalacağı bir anlaşma sağlayabilirsiniz.

Satınalma müzakerelerinde teklif edebileceğiniz en iyi fiyat bu mu? bundan daha iyisiniz sunamaz mısınız? gibi sorular sorulmalı ve beklenmelidir. Karşı taraf bir esneklik varsa teklifi düşürecek ya da revize edecektir. Aslında bu satış için de ipucu verecektir. Müşteriniz de size satın alma kararı verirken bu soruları yöneltebilir. Böylece satış yaparken aynı zamanda satın almacı gibi düşünerek müşterinizin size iletebileceği olası soruların da yanıtlarını önceden bulmuş olursunuz. Bir şey satın alırken en düşük, bir şey satarken de en yüksek fiyatı elde etmek için masadan kalkma yöntemi kullanılmalıdır. Bu muazzam bir pazarlık gücü verecektir. Satın alma görüşmelerinde satın alabileceğiniz son fiyatı söyleyerek şartlar uymuyorsa masadan kalkacağınızın izlenimini vermeniz gerekir. Satış görüşmelerinde ise müşteri fiyatı fazla bulduysa ve sürekli itiraz ediyorsa, boş yere tartışmaktan kaçınarak gerektiğinde masadan kalkmalısınız. Müşteriye kabul edebileceğiniz asgari fiyat miktarını belirtin ve fiyat tutmuyorsa sizi anlayabilirim diyerek empati kurarak, müşterinin düşünmesine izin verin. Müşteri fayda ve değer analizini iyi bir şekilde anladıysa sizin vereceğiniz fiyata razı olacaktır.

Dış ticaret müzakereleri sırasında uygulanabilecek stratejilerden en önemlilerinden biri de soru sormak ve dinlemektir. Çünkü müzakere sırasında mümkün olduğunca karşı taraf ve amacı hakkında bilgi toplanması gerekmektedir. Müzakere konusu ile ilgili olarak bol bol soru sorulmalı ve cevapları dikkatlice dinlemelidir. Sorularınız evet hayır şeklinde veya tek bir kelime ile cevaplanabilecek türden yani kapalı uçlu sorulardan ziyade, karşı tarafın detaylı bilgi vermesini sağlayacak açık uçlu sorular olmalıdır. Unutmayın, insanlar kendilerini rahat ifade edebildikleri sürece konuşurlar ve açılırlar. Müzakerenin başında sorular ağırlıklı olarak kişisel olmalı ve karşı tarafı kendi hakkında konuşmaya, açılmaya yöneltmelidir. Bu aşama sonunda karşı taraf kendini rahat hissedecektir. Sorulan her kişisel sorunun cevabı mutlaka dikkatle dinlenmeli ve kendimiz hakkında da aynı soru ile ilgili olarak bilgiler verilmelidir.

Her ülkenin ticari iş yapma biçimi ve müzakere şekilleri farklıdır. Yazımızda örnek olması açısından Rusya ve Amerika ülkelerine ana hatları ile değineceğiz.

*Rus Müzakereci

Tanışmalarda, karşılaşmalarda ve ayrılışlarda sıkı sıkı tokalaşırlar. Statüye önem verilir. Hitap ederken eğer varsa unvanlarını da mutlaka kullanın. Sanat, mimari, edebiyat konusunda sohbet etmeyi severler. Bu konulardaki tarihleri ile övünürler. Konuşurken mimik ve beden dili hemen hemen hiç kullanılmaz. Türkler ile Ruslar geçmişte birçok kez zıt kutuplarda yer aldığı için geçmişten bahsetmek uygun olmayabilir. Politika, din ve spor konuşulacak en tehlikeli konulardır. Eğer karşı taraf bu konuyu açarsa sadece dinleyici olmakla yetinmek uygundur. Bir Rus müzakereci karşı tarafı çok nadir evine davet eder. Yemek yenecekse bu genellikle dışarıda bir restoranda akşam yemeği olarak gerçekleşir. Yemekler genelde Türk yemeklerine benzer. Et yemekleri, hamur işleri ve çorbalar pek çok mönüde yer alır. Müzakere sırasında; mutlaka randevu alın ve dakik olun. Müzakereler batıda olduğundan daha yavaş ilerler, sonuç almak birkaç gün sürebilir. Küçük hediyeler hoş karşılanır. Ruslar zeki insanlardır, bu nedenle müzakere sürecinde sık sık strateji değiştirmeniz gerekebilir. Pazarlık aşamasında sık sık rakip firmalardan alınan teklifler masaya yatırılabilir. Böyle bir durumda kendi teklifinizin neden uygun olduğu hakkında açıklayıcı bilgi vermeye çalışın. Ruslar statüye önem verirler. Bu nedenle karşı taraf müzakereye zaman zaman ara verip merkezden üstleri ile durumu değerlendirme gereği duyarlar. Ruslar yetişme tarzları gereği işinin uzmanları ile görüşmeyi severler. Müzakere tamamlandığında görüşülen tüm konuların ve üzerinde anlaşmaya varılan maddeleri tekrar gözden geçirmekte ve bir anlaşma imzalamak isterler. Çinlilerden alımları yüksek olduğundan Çin usulü müzakere tekniklerine alışkındırlar.

*Çinli Müzakereci

Çinliler çok fazla tokalaşmazlar. En çok görülen selamlama şekli hafifçe öne doğru eğilmektir. Çincede soyadı önce söylenir. Hitapederken bay ve bayan unvanlarından sonra soyadı kullanılır. Sohbetlerde aileden, iş dünyasından, teknolojiden konuşulabilir. Çinliler Hong Kong ve Tayvan konularında hassastır. Fiziksel alan batıdakinden daha geniş tutulmalıdır. Çinliler fiziksel temastan ve dokunulmasından hoşlanmaz.

Anlaşmanın büyüklüğüne göre Çin’de misafir şerefine yemek verilebilir. Böyle bir durumda misafirin de cevaben bir yemek vermesi beklenir. Davete Çinli iş adamlarının eşlerinin de davet edilmesi uygun olur. Yemekte genellikle iş konuşulmaz. Çin’de çay kültürü çokönemlidir. Yemekler meyve servisi ile tamamlanır. Müzakere sırasında, uzun süreli kâra odaklanmak gerekir. Amacın bu olduğu müzakere sırasında sıkça dile getirilebilir. Müzakerede ne konuşulacağı, beklentilerin ne olduğu mutlaka müzakere öncesi yazılı olarak Çinli müzakerecilere bildirilmelidir. Çinliler çok fazla beden dili kullanmazlar. Bu nedenle, müzakere sırasında aşırı mimik ve jest kullanmamak uygun olacaktır. Sunumlar ayrıntılı ve bilgi verici şekilde hazırlanmalıdır. Çin’de müzakereler gruplar arasında yapılır. Çinliler tek bir müzakereci yerine bir ekiple müzakere yapmayı tercih ederler. Müzakere konusu Çin’e ihracat ise Çinli müzakereciler pazarının çok büyük olduğunu, kâr potansiyelinin çok yüksek olduğunu dile getirerek fiyat konusunda taviz peşinde olacaklardır. Bumüzakerelerde en çok başvurulan taktiktir. Müzakerelerde mümkün olduğunca ılımlı ve sabırlı olmak önemlidir. Çinler müzakerede stratejik davranırlar ve karşı tarafın davranışına göre şekil alırlar.

Müzakere yapılacak ülkeler bazında bu örnekler detaylandırılabilir. Bu şekilde bir yol haritası belirlemeniz müzakerenin daha bilgi dolu ve akıcı geçmesini sağlayacaktır. Şu noktayı da özellikle belirtmek isterim. Ticaretin dili İngilizcedir. Her ülkenin kendi dilinde müzakere yapmanız her zaman etkili sonuç vermeyebilir. Ülkeye özgü diller içerisinde farklı anlamlara gelen ticari terimler olabilir bu da yanlış anlaşılmalara neden olabilir. Bu nedenle müzakerelerde ticaretin resmi dili olan İngilizce kullanılmalı ve müzakere sonucunda sözleşmeler İngilizce olmalıdır. İngilizce taslak belirlendikten sonra istenirse sözleşmeye ülke dilinde ve yanında tekrar İngilizcesi bulunması şartıyla yeniden şekil verilebilir. Dış Ticarette, Çin usulü müzakere etkili sonuçlar verebilmektedir. Batı’daki müzakerelerde, zamanın büyük bir bölümü sözleşmenin ince ayrıntılarını görüşmeye harcanır. Çin usulü müzakere de ise sözleşmenin hükümleri ve koşulları beraberce görüşülür, tartışılır ve bir mutabakata varılır. Ardında kâğıda dökülür, tekrar gözden geçirilir, düzeltilir ve taraflarca usulüne uygun olarak imzalanır. Bu müzakerede anlaşmanın temel hükümleri ve şartları birlikte oluşturulduğundan her iki tarafta memnun kalır.

Müzakere sonrası değerlendirmeler de ayrı bir önem taşımaktadır. Müzakere sürekli devam eden bir süreçtir. Bir anlaşma imzalansa bile koşullar ve hükümler değiştirilebilir. İnsanlar, bir kazançları ya da avantajları olmadan yeni bir müzakereye sıcak bakmazlar. Müzakere başarı ile sonuçlandıysa başarı kriterleri not edilmeli, başarısız sonuçlandıysa tekrar başa dönülerek hatalı noktalar incelenmeli ve bir sonraki müzakere için yol haritası belirlenmelidir.

Bir müzakere sırasında hiçbir şeyi kişisel olarak almamak akıllıca olacaktır. Kişilikleri bunun dışında bırakırsanız, fırsatları daha objektif bir şekilde görebileceksiniz (Brian Koslow).

Kaynaklar

Hakan AKIN, Dış Ticarette Müzakere Teknikleri, Hakan Akın, İSO Sunumu, 2014.

Brian Tracy, Müzakere, 2015.

 

Endüstriyel Fırın İmalatında Püf Noktaları: “Çelik Kısmı”

Kalite Ayrıntıda Gizlidir

Kalite ayrıntıda gizlidir derler ya gerçekten doğrudur. Özellikle makine imalatı yapan firmalarda kalite konusu her zaman ön plandadır. Ancak bir makinenin gerçekten kaliteli olup olmadığını dış görüşüne bakarak anlayamayız. Arka planda o kadar çok detay vardır ki gerçekten kaliteli olup olmadığı yıllar sonra ortaya çıkar. Kalitesiz bir makine aldığınızın farkına vardığınızda iş işten çoktan geçmiş olabilir. Bu yüzden alüminyum profil üreticilerini endüstriyel fırın alımları sırasında dikkatli olmaları konusunda uyarmak ve dikkatlerini çekmek istedim.

İster yerli, isterse yabancı bir firmadan endüstriyel fırın alın mutlaka ama mutlaka imalat aşamaları hakkında bilgi isteyip gerekirse sahada her aşamada kontrol edin. Sözleşmelerde belirli şartları sağlayabilecek kalite standartlarına, markalara ve özelliklere mutlaka yer verin. Alacağınız fırın ve makine sizin istediğiniz mamul veya yarı mamulün üretimini sağlayacak ve uzun yıllar sorunsuz çalışabilecek kalitede makine olmasına dikkat edin. Bakım maliyeti az ve enerji verimliliği yüksek fırınlar almaya gayret gösterin. Yani kısacası ucuz fırın almayın, kaliteyi ucuza alın.

Aldığınız firma, üzerinden yıllar geçse bile teknik destek sağlayabilecek imkan ve kabiliyete sahip olmalı. Makina üzerindeki teknik aksamda kullanılan malzemeler ileriki yıllarda kolayca bulunabilmeli. Bu konuda gerekirse kullandıkça çabuk aşınabilecek ve temel ekipmanların listesini yapıp yedek malzeme olarak deponuzda hazırda tutmalısınız. Makine üzerinde aşırı spesifik ölçü ve özelliklere sahip malzeme kullanılmadığına emin olmalısınız.

Aldığınız fırın veya makinanın kullanım kılavuzu olmalı ve ekipman listesi detaylı şekilde yazılmalı. Teknik personelinize mutlaka kullanma eğitimi verilmeli. Üretici firmanın kalite ve güvenlik belgeleri olmalı. Makine üzerinde her türlü riske karşı güvenlik önlemleri alınmalı, gerekli yerlere uyarıcı işaretleri yerleştirilmeli.

Makinenin kalitesi ÇELİK kısmında başlar.

  • Hangi çelik çelikleri kullanılmış. Yerine uygun kaliteli çelikler kullanılmış mı?
  • Çelik konstrüksiyonu yapılırken kumlanmış ve astar boyalı malzeme tercih edilmiş mi?
  • Kaynak, taşlama, kesim, büküm ve talaşlı imalat işçiliği düzgün mü, yoksa hatalar boya ile kapatılmış mı?
  • Doğru ısıl işlem ve indüksiyon işlemi uygulanmış mı?
  • Bağlantılar kaliteli cıvata ve vidalarla yapılmış mı?
  • Boru kaynakları düzgün yapılmış mı? Kaynak filmleri çektirilmiş mi?
  • Kullanılan transmisyon ve imalat çelikleri sertifikalı ve çatlak test kontrolleri yapılmış mı?
  • Dişliler dolu malzemeden mi, yoksa kaynaklı malzemeden mi imal edilmiş?
  • Özellikle makara, teker, rulo gibi dayanıklılık ve yerine göre sıcaklığa maruz kalan kısımlar için kullanılan sfero, pik, bronz, paslanmaz dökümlerin kalitesi nedir?

Endüstriyel fırınlar, içinde yer alan malzemeleri istediğiniz sıcaklığa yükselten ve bu sıcaklıkta istediğiniz süre boyunca tutmayı başaran özel fırınlardır. Bu fırınlar sayesinde katı ve sıvı haldeki her türlü hammadde çok yüksek sıcaklıklarda işlenebilir.  Bu fırınlarda içinde yer alan malzeme ısınır ve işlem yapılacağı sıcaklığa kadar gelir. Daha sonra hammaddeyi işlemek için istediğiniz süre boyunca sıcaklığı sabit tutar. Böylece endüstriyel alanda kullanılan her türlü hammadde kolayca işlenebilir. Isı deyince de akla hemen PASLANMAZ ÇELİK kullanımı gelir.

İmalatçılar fırınlarda paslanmaz çeliği 304,316,309,310,321, dublex gibi değişik kalitelerde ve döküm, dolu çubuk, sac, profil, boru, lama, köşebent, kare, cıvata, fittings gibi değişik çeşitlerde kullanırlar. Büyük oranda ithal malzeme kullanılır ve oldukça maliyetlidir. Ancak fırının gerekli yerlerinde gerekli kalite paslanmaz çeliğin maliyetine rağmen kullanılması zorunludur. Sertifikalı ürün kullanılması, gerekirse alınan malzemenin analiz edilmesi gerekir. Belirli bir paslanmaz çelik tipinin seçimi, söz konusu uygulamanın getirdiği şartlara bağlıdır. Birçok durumda en önemli belirleyici etkenler korozyon dayanımı, kararma direnci ve yüksek sıcaklıklardaki oksidasyon dayanımıdır. Bunlara ek olarak seçilen paslanmaz çelik türü mukavemet, tokluk, süneklik ve yorulma dayanımı gibi konularda minimum mekanik özelliklere de sahip olmalıdır.

Paslanmaz çeliğin seçimi önemli olduğu kadar, kesimi, bükümü, kaynağı, işlemesi, yüzey koruması ve temizliği ve montajı da ustalık ve tecrübe ister. İmalat ve işlemede aşağıdaki hususlara dikkat etmek gerekir.

  • Paslanmaz çelik imalatı mümkünse karbonlu çeliklerin imalatından ayrı yerde yapılmalıdır.
  • Presle şekil verme işlerinde 304L kalite paslanmaz çelik veya soğuk iş takım çeliklerinden yapılma kalıplar kullanılmalı, aynı kalıpta karbonlu çelik malzeme işlenmemelidir.
  • Giyotin makasta daima paslanmaz malzeme kesilmeli, karbonlu malzeme kesilmiş ise bıçak yüzeyi kimyasallarla iyice temizlenmelidir.
  • İmalatı bitmiş yüzeyin taşlanması sırasında daima paslanmazda kullanılan kesici ve aşındırıcılar kullanılmalıdır.
  • Aksi durumda yüzeyi özel kimyasallarla veya %20 nitrik asit çözeltisine 50 C de parça batırılarak temizlenmelidir. Bu işlemin yapılmaması durumunda ileriki evrelerde yüzeyde paslanmalar olabilir. Bu paslanma noktaları yüzeye saplanan karbon çeliği parçacıklarından kaynaklanmaktadır.
  • Talaşlı imalatlarda %100 saflıkta özel soğutma yağı kullanılmalıdır.
  • Talaşlı imalatlarda ISO M10-M20 kalite sert metal uçları kullanılmalıdır.
  • Freze işleminde ISO K01-K10 kalite sert metal uçları kullanılmalıdır.
  • Kesme ve delme işleminde 2379 veya toz metalürji çelikler kullanılmalıdır.
  • Kalıpta kesme ve delme işleminde alt ve üstü kesiciler arasında malzeme kalınlığının %6-8 kadar boşluk verilmelidir.
  • Delme işleminde HSS zımba pimleri kullanılmalıdır.
  • Soğuk dövme ve derin çekme ve de redüksiyon gibi zorlu işlerde AISI 304-316 yerine AISI 304 L-316 L tercih edilmelidir.

Cavit SOY

 

https://www.umitmetal.com.tr/paslanmaz-celiklerde-imalat-ve-islemede-dikkat-edilecek-hususlar/

Şehir İçi Lojistik Operasyonlarda, Elektrikli Araç İlk Defa Kullanıldı

Algida, Ford Otosan ile gerçekleştirdiği iş birliğiyle yüzde yüz elektrikli Ford E-Transit araçları, dağıtım ağına katarak bir ilke imza attı.

Araçların teslim töreni, Rahmi Koç Müzesi’nde Unilever Türkiye, Algida ve Ford Otosan yetkililerinin katılımıyla gerçekleşti.

Dünyada 100, Türkiye’de ise 30 yılı aşkın süredir dondurmanın verdiği mutluluğu milyonlarla paylaşan Algida, “Mutlu İnsanlar ve Mutlu Gezegen” misyonu çerçevesinde, küresel karbon salımını azaltma hedefiyle, şehir için dağıtım filosunu elektrikli araçlarla yenilemeye başladı.

Ford Otosan iş birliğiyle Algida filosuna katılan Türkiye’nin ilk tam elektrikli hafif ticari aracı E-Transit, Ford Türkiye İş Alanı Lideri Özgür Yücetürk tarafından Unilever Türkiye ve Orta Doğu Dondurma Genel Müdürü Toloy Tanrıdağlı ve Unilever Türkiye, Kuzey Afrika ve Orta Doğu Tedarik Zinciri ve Müşteri Operasyonları Başkanı Graham Sommer’e teslim edildi.  Bu adımıyla Algida, Türkiye’de yüzde 100 elektrikli dondurma araçlarını şehir içi filosuna katan ilk marka oldu. Elektrikli araçlar, Algida depolarında yeşil enerji ile şarj edilecek. Algida’nın şehir içi dağıtım filosunun tamamı, 2025 sonuna kadar yüzde yüz elektrikli araçlarla tamamlanacak.

Unilever Türkiye ve Orta Doğu Dondurma Genel Müdürü Toloy Tanrıdağlı “Türkiye’de bir ilke imza atıp dağıtım ağımıza kattığımız yüzde 100 elektrikli araçlarımızla, operasyonumuzdaki karbon salımını yılda yaklaşık 125 ton azaltmayı hedefliyoruz.” dedi. Tanrıdağlı, “Türkiye’nin dondurmacısı Algida olarak hem ülkemize hem de dünyamızla mutluluğu paylaşırken, dünyanın önde gelen dondurma şirketi olarak sorumluluklarımızın farkındayız. Ekosistemimize duyduğumuz saygıyı geçtiğimiz yıldan bu yana dünya genelindeki 3 milyon, Türkiye’deki 260.000 adet dondurma kabinimizin 1 senede harcadığı toplam enerjiyi hesaplayıp yenilenebilir enerjiye dönüştürerek gösteriyoruz. Kabinlerimizin sarf ettiği enerji miktarı kadar yenilenebilir enerji üreten tesislere destek sağlayarak karbon ayak izimizi azaltmayı hedefliyoruz. I-REC yenilenebilir enerji sertifikası ile satın aldığınız elektriğin uluslararası piyasalarda yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandığını belgeliyoruz. Bugün ise Ford Otosan ile yaptığımız iş birliği ile Türkiye’deki şehir içi araç filomuza ilk elektrikli araçları dahil ettik. Operasyonumuzdaki karbon salımını yılda yaklaşık 125 ton azaltmayı hedefliyoruz.” dedi.

Unilever Türkiye, Kuzey Afrika ve Orta Doğu Tedarik Zinciri ve Müşteri Operasyonları Başkanı Graham Sommer “2039 yılına kadar değer zincirimiz genelinde net sıfır emisyon hedefimize doğru emin adımlarla ilerliyoruz.” dedi. Sommer, “Unilever olarak, 2030 yılına kadar operasyonel emisyonlarımızı sıfırlamak ve 2039 yılına kadar değer zincirimiz genelinde net sıfır emisyon elde etmek için bilime dayalı hedefler belirledik. Filolarımızda elektrikli araçlara geçmek de bunun en temel parçalarından birini oluşturuyor. Algida markamız, Türkiye’de yüzde 100 elektrikli E-Transit araçlarını filosuna katarak dağıtım operasyonlarında kullanmaya başlayan ilk marka oldu. Önümüzdeki 5 yıl içinde doğrudan dağıtım filomuzun tamamını elektrikli araçlara dönüştürmeyi hedefliyor, Türkiye’deki elektrikli araç altyapısının gelişmesiyle bu dönüşümü ülke genelinde iş ortaklarımızla yürüttüğümüz operasyonlarımıza da taşımayı istiyoruz.” dedi.

Araçların devir teslim töreni sırasında Ford Türkiye İş Alanı Lideri Özgür Yücetürk, Unilever çatısı altındaki dondurma devi Algida ile iş birlikleri hakkındaki mutluluğunu; “Elektrikli mobiliteye olan bağlılıkları için Algida’ya en içten teşekkürlerimi sunarım. Birlikte, karşılıklı değer yaratmak ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemek için çalışıyoruz. Olağanüstü verimliliği, üstün performansı ve gelişmiş teknolojik özellikleriyle E-Transit, otomotiv endüstrisinin elektrikli dönüşümüne öncülük etme vizyonumuzun en güzide sembollerinden biri. Filo kullanıcılarına elektrikli mobilitenin faydalarını tam olarak benimserken iş taleplerini etkin bir şekilde karşılamaları için daha fazla esneklik ve güven sunarak onları güçlendiriyor. Özetle ticaretin sadece bugününe değil, geleceğine de yön veriyor.” sözleriyle dile getirdi.

Unilever markalarından Algida bu adımla Unilever’in İklim Geçişi eylem planında belirtilen 2039 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonu hedefini de destekliyor. 2020’li ve 2030’lu yıllarda ise öncelikli odağını sera emisyonlarını azaltmak üzerine kurguluyor. Algida, Ağustos 2023 itibarıyla filosuna dahil ettiği 20 araçla başlayan şehir içi elektrikli dağıtımı, takip eden 5 yılda tüm doğrudan dağıtım ağına yaygınlaştırmayı hedefliyor. Türkiye’nin dondurmacısı Algida, mutluluğu paylaşmaya devam ederken hem ülkeye hem de gezegene, mutlu bir gelecek sağlamak için sürdürülebilirlik alanında çalışmalarına hızla devam ediyor.

Ford Otosan, uzun dönem sürdürülebilirlik stratejisi ‘Gelecek Şimdi’ ile otomotiv ekosisteminde dönüşümün öncüsü olma yolunda güçlü, kapsamlı ve kararlı adımlarla ilerliyor. Ford Otosan binek araçlarda 2030, hafif ve orta ticari araçlarda 2035, ağır ticari araçlarda ise 2040 itibarıyla sadece sıfır emisyonlu araç satışı hedefliyor. Türkiye’deki tüm üretim tesisleri ve Ar-Ge merkezinde 2030’da karbon nötr olmayı amaçlıyor. Ayrıca tedarik zincirini ve şirket lojistik operasyonlarını 2035’te karbon nötr hale getirmek üzere çalışıyor.