Tehlike ve Risk Nedir ?

İş hayatında sıklıkla kullanılan tehlike ve risk kavramları, genellikle birbirlerinin yerini alabildikleri cümleler içinde kullanılmaktadır. Tehlike ve risk kavramları birbirlerinden farklı anlamlar ifade ettiği için birbirlerinin erine kullanımı yanlıştır. Bu kavramların doğru kullanımını sağlayabilmek için öncelikle anlamlarını inceleyelim.

Tehlike; işyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek, iş yerini, işletmeyi veya çalışanı zarara veya hasara uğratma potansiyeli olan olay olarak tanımlanmaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, olayın henüz meydana gelmemiş olmasıdır. Tehlikenin tanımının ardından riskin tanımını da vererek bu kavramları örnekler üzerinden detaylandıralım.

Risk; tehlikeden kaynaklanan hasar veya zararın ifadesi olarak tanımlanmaktadır. Tehlike meydana gelmiş ve bir zarar oluşmuştur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise olayın meydana gelmiş olmasıdır.  Tehlike henüz gerçekleşmemiş, gerçekleşmesi durumunda zarar veya hasar oluşumunun ifadesi iken; risk, tehlikeden meydana gelen zararın ifadesidir. Bu kavramların daha iyi anlaşılması için birkaç önek verelim.

* Kırmızı şıkta geçmek tehlike mi risk mi ?

* Emniyet kemeri takmadan seyahat etmek tehlikeli mi riskli mi ?

İlk örneğimizde kırmızı ışıkta geçme eylemi gerçekleşmiştir. Peki, bu eylem bir zarar doğurmuş mudur? Kurulan örnek cümlede ‘kırmızı ışıkta geçip bir yayaya çarpıp yaralama, kırmızı ışıkta geçip trafik cezası yemek’ gibi bir zarar ifadesi olmadığı için bir tehlike örneğidir.

İkinci örneğimizde ise emniyet kemeri takılmadan seyahat eylemi gerçekleşmektedir. Yine ilk örnekte olduğu gibi emniyet kemeri takmamaktan doğan herhangi bir zarar ifadesine yer verilmediği için kurulan cümle bir tehlikeli durumu ifade etmektedir.

* Kimyasal gazlardan zehirlenmek tehlike midir risk midir ?

* Emniyet kemeri takmayarak yüksekte yapılan çalışma neticesinde düşüp                             ölmek tehlike midir risk midir ?

Yukarıdaki örnekler incelendiğinde ise kimyasalların açığa çıkardığı gazların bir tehlike olduğu; bu tehlikelinin bulunduğu çalışma ortamındaki kişilerin, tehlikeden kaynaklanan risk olan zehirlenme olayına maruz kaldıkları ve zarar gördükleri belirtilmektedir. Yine yüksekte çalışma bir tehlikeyi ifade ederken, emniyet kemeri takmadan yüksekte yapılan tehlikeli çalışmanın neticesinde düşüp ölmek bir riskin ifadesidir.

Değinmemiz gereken bir diğer konu ise risk ifadesinin oluşabilmesi için kişide fiziki bir zararın meydana gelme zorunluluğunun olmamasıdır. Örneğin bir şirketin muhasebesinden sorumlu personelin şirket verilerini bilgisayara işlerken verileri kontrol etmeden girmesi bir tehlike iken, kontrol edilmeden girilen verilerin neticesinde ay sonunda firmanın maddi zarara uğraması ise risktir.

 

Vedat CANER

İyi Bir Yöneticinin Gizli Silahı: Eleştiren Dostlar

Sanırım birçokları “eleştirinin olmadığı bir dünya ne kadar güzel olurdu” diye düşünüyordur. Bu düşüncelerinin nedeni kuşkusuz eleştirilerin çoğunlukla yalnızca eleştirmiş olmak ve kusur bulmak için yapılıyor olmasıdır. Bu yönüyle eleştirinin genellikle yıkıcı ve zarar verici bir eylem olarak algılandığı söylenebilir.

Arthur L. Costa ve Bena Kellick, eleştiriye farklı bir açıdan yaklaşıp, eleştirinin mutlaka yıkıcı ya da zarar verici olarak algılanmaması gerektiğini, eleştirinin yapıcı ve geliştirici özelliklerinin de bulunduğunu ileri sürerek, “eleştiren dost” (critical friend) kavramını önermişlerdir. Costa ve Kellick buna ilişkin olarak göz muayenesi sırasındaki mercek denemelerini örnek olarak vermektedir. Gerçekten bazı durumlarda iyi bir görüşümüz olduğunu düşünürken, farklı derecelerdeki mercekleri denediğimizde aslında görüşümüzün sandığımız kadar iyi olmadığını fark etmemiz mümkündür (1).

Her ne kadar “eleştiren dost” ya da “eleştiren meslektaş” (critical colleague) fikrini ilk ortaya koyan kişinin Stenhouse (2) ya da Nuttall olduğu (3) ileri sürülüyor olsa da, konu ile ilgili çalışmalarda çoğunlukla Costa ve Kellick’in “eleştiren dost” tanımlamasının esas alındığı görülmektedir.

Costa ve Kellick’e göre bir kişinin “eleştiren dost” olarak nitelendirilebilmesi için,

  • “Provokatif sorular soran güvenilir bir kişi olması”,
  • “Farklı bir bakışla bakmayı gerektiren veriler sağlaması”,
  • “Bir dost olarak kişinin yaptığı işe ilişkin tenkitte bulunması gerekmektedir” (4).

“Eleştiren dost” kavramı ve yaklaşımı daha çok eğitim alanında yapılan çalışmalarda kullanılmaktadır; ancak bu yaklaşımın farklı alanlarda da kullanılmasının yararlı olacağı yönünde görüşler de bulunmaktadır (5).

Gerçekten de işletme yönetimi ve girişimcilik alanlarında da tıpkı danışman ve uzmanlardan yararlanılması gibi etkili bir karar alma yöntemi olarak “eleştirel dost” yaklaşımından yararlanılması mümkündür. Bu yaklaşımda “eleştiren dostun” öncelikli amacının çeşitli sorulara yanıt vermek yerine çeşitli konularda değerli, samimi ve güvenilir bakış açıları sağlamak olması önemlidir (6,7). Böylelikle “eleştiren dost” nihai karar alan değil, yalnızca yol gösteren kişi olmaktadır.

İş yaşamında farklı bakış açıları, bir projenin, planın ya da kararın kusurlu yönleri kadar fark edilmemiş fırsatları ortaya çıkarması açısından değerli katkılar sağlayabilir. Bir konunun üzerinde fazlasıyla yoğunlaşmanın zaman zaman bazı basit noktaların gözden kaçmasına yol açtığı bilinir. Bu nedenle, Costa ve Kellick’in benzetmesinde de olduğu gibi, her zaman kendi görüşümüze güvenmek yerine farklı mercekler yardımıyla görüşümüzün ne kadar doğru olduğunu test etmemiz gerekir. Uygulamaya geçmeden önce eksik ve yanlışların yanı sıra fırsatları da tespit etmek şüphesiz ki uygulamaya geçtikten sonra bunların farkına varmaktan daha iyidir.

Kısacası yöneticilerin “her şeyi ben bilirim ve en doğru kararı ben veririm” yanılgısına düşmeden, farklı bakış açılarını da dinlemeleri ve dikkate almaları önemlidir. Ancak Costa ve Kellick’in de önerdiği gibi bu yaklaşımda herkesten görüş almak yerine gerçekten güvenilir kişilere görüşlerini sormak gerekmektedir. Kimlerin güvenilir olduğunun tespitinde ise yöneticilerin insan tanımaya ilişkin yetenekleri ve tecrübeleri önemli bir özellik haline gelmektedir.

Prof. Dr. Umut OMAY

Kaynaklar

(1) Costa, A. L. and Kellick, B. (1993), “Through the Lens of a Critical Friend”, Educational Leadership, 51 (2), pp. 49-51.

(2) Kember, D., Ha, T. S., Lam, B. H., Lee, A., NG, S., Yan, L. and Yum, J. C. K. (1997), “The Diverse Role of the Critical Friend in Supporting Educational Action Research Projects”, Educational Action Research, 5 (3), p. 464.

(3) Swaffield, S. (2002), “Contextualising the Work of the Critical Friend”, 15th International Congress for School Effectiveness and Improvement (ICSEI), Copenhagen, 3rd – 6th January, 2002.

(4) Costa and Kellick, ibid., p. 50.

(5) Smith, R. (2016), “Acting as a Critical Friend: Developmental Evaluations, Service Users and the Role of the Researcher”, Innovations in Social Work Research: Using Methods Creatively, Ed. By L. Hardwick, R. Smith and A. Worsley, Jessica Kingsley Publishers, London, p. 135.

(6) Hartley, S. (2015), “An Advisor, Consultant or Critical Friend. Which is best for your business?”, Çevrimiçi: https://www.linkedin.com/pulse/advisor-consultant-critical-friend-which-best-your-business-hartley, (14.03.2023).

(7) Grit, A. (2019), “Taking initiative; Becoming a Critical Friend”, Çevrimiçi: https://www.interregeurope.eu/good-practices/taking-initiative-becoming-a-critical-friend, (14.03.2023).

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

Emeklilik Sonrası Aynı İşyerinde Yeni Bir İş Sözleşmesi ile Çalışmaya Devam Eden İşçiye, Daha Düşük Bir Ücret Ödenebilir mi ?

Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili 7438 sayılı Kanunun 3 Mart 2023 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte, bu Kanun kapsamında emekliliğe hak kazananların önemli bir kısmının aynı işyerinde çalışmaya devam ettikleri bilinmektedir. Zira mevcut ekonomik şartlar bunu zorunlu kılmaktadır. EYT kapsamında emekli olduktan sonra aynı işyerinde yeni bir iş sözleşmesi ile çalışmaya devam eden işçiler ile sözleşmenin tarafı olan işveren sözleşme özgürlüğü kapsamında yeni şartlar ile anlaşma yapması her zaman mümkün olabilecektir. Bu anlamda emeklilik öncesi ödenen ücret ve sair hakların işçi açısından kazanışmış hak olarak değerlendirilmesi söz konusu olmayacaktır. Nitekim işçi, kendi özgür iradesi ile emeklilik dilekçesi vererek iş sözleşmesini tek taraflı sona erdirmiş ve dolayısıyla işverenle iş ilişkisi sona ermiş olacağından işçinin geriye dönük hak iddia etmesi de söz konusu olmayacaktır. Bu anlamda emekli olduktan sonra aynı işyerinde çalışmaya devam eden işçinin elbette ki kıdemi de sıfırlanmış olacaktır.

Sadece yıllık ücretli izne hak kazanma bakımından ilk işe başladıkları tarih dikkate alınarak kıdem süresi hesaplanacaktır. Başka bir anlatımla emekli olduktan sonra aynı işyerinde çalışmaya devam eden işçinin yıllık ücretli izin süresi hesaplanırken önceki ve sonraki çalışma süreleri toplanacaktır. Zira yıllık izin, özde bir dinlenme hakkı olup, aralıklı çalış­malarda önceki dönem zaman aşımına uğramaz. İşçinin emekli ol­ması ve kendisine kıdem tazminatı ödenmiş olması yıllık izin yönünden sü­relerin birleştirilmesine engel oluşturmaz. İşçinin aynı işyerinde iki dönem çalışması ve ilkinde iş sözleşmesinin feshinin ardından belirli bir süre sonra yeniden işe alınması halinde, kural olarak izin hakkının tespiti yönünden önceki çalışmaları da dikkate alınır. Nitekim Yargıtay’a göre de” Yıllık izin ücretine esas kıdemin belirlenmesinde aralıklı çalışmada tasfiye söz konusu olmayacağından davacının izne esas kıdeminin iki dönem çalışmasının toplanarak belirlenmesinde yasaya aykırılık yoktur”[1].

Peki, emeklilik sonrası aynı işyerinde yeni bir iş sözleşmesi ile çalışmaya devam eden işçiye işverenin farklı bir pozisyonda daha düşük bir ücret ile iş teklif etmesi mümkün olabilecek midir? Ya da işçi emeklilik öncesi belirsiz süresi iş sözleşmesi ile çalışırken, emeklilik sonrası kısmi süreli veya belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışmaya devam edebilecek midir? 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26 ncı maddesinde “Sözleşme özgürlüğü” başlığı adı altında, bir sözleşmenin içeriğinin, bu sözleşmenin taraflarınca Kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirlenebileceği düzenlenmiştir. Ancak aynı Kanunun 27/1 nci maddesinde ise, Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz olacağı da belirtilmiştir. Ayrıca, Anayasamızın 48 inci maddesine göre de, “Herkes diledikleri alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir”. Bu kapsamda, kural olarak herkes istediği sözleşmeyi istediği kimseyle düzenleyebilir ve bu anlamda hiç kimse istemediği bir kişiyle sözleşme yapmaya zorlanamaz ve istediği kişiyle de sözleşme yapmaktan alıkonulamaz.

Dolayısıyla sözleşmenin tarafları sözleşme özgürlüğü kapsamında asgari ücretin altında olmamak kaydıyla (İşK. m.39) ve işçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gözetilerek farklı bir ücret belirlemeleri mümkün olabilecektir. Nitekim Yargıtay’ın içtihat kazanmış kararına göre de, “İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler”[2]. Diğer yandan, emeklilik sonrası aynı işyerinde çalışmaya devam edecek olan işçi ile daha önce imzalanan sözleşme tipinden farklı bir sözleşmenin imzalanması da mümkündür. Çünkü sözleşme yapıp yapmama özgürlüğü bulunan bir kişi sözleşmenin karşı tarafını seçme özgürlüğüne sahip olduğu gibi sözleşmenin tipini de serbestçe belirleme hakkına sahiptir. Çünkü 4857 sayılı İş Kanunu’nda sözleşmenin türü ve çalışma biçimlerini belirleme serbestisi düzenlenmiştir. Buna göre, “Taraflar iş sözleşmesini, Kanun hükümleriyle getirilen sınırlamalar saklı kalmak koşuluyla, ihtiyaçlarına uygun türde düzenleyebilirler. İş sözleşmeleri belirli veya belirsiz süreli yapılır. Bu sözleşmeler çalışma biçimleri bakımından tam süreli veya kısmî süreli yahut deneme süreli ya da diğer türde oluşturulabilir” (İşK. m.9). Ancak belirli süreli iş sözleşmesinin yapılabilmesi için esaslı bir nedenin varlığı aranır (İşK. m.11/2).

Bununla birlikte, emeklilik sonrası aynı işyerinde çalışmaya devam edecek olan işçiye işyerinde daha önce yaptığı işten farklı olarak değişik bir pozisyonda değişik bir iş verilmesi halinde, elbette ki burada en fazla iki ay süreyle deneme süresi öngörülebilir.

Sonuç olarak, EYT kapsamında emekli olduktan sonra kıdem tazminatı ve diğer işçilik alacakları ödenen işçinin, aynı işyerinde çalış­maya devam etmesi yeni bir iş sözleşmesine dayanır. Yeni bir iş sözleşmesi ile çalışmaya devam edecek olan işçi ile işverenin anlaşarak daha düşük bir ücret kararlaştırması mümkündür. Hatta işveren emeklilik sonrası aynı işyerinde çalışmaya devam edecek olan işçiye farklı bir pozisyonda daha düşük bir ücret ile farklı bir iş önermesi de mümkündür. Yeter ki işçi buna rıza göstermiş olsun. Ayrıca, bu durum emeklilik sonrası aynı işyerinde daha düşük ücretle çalışmaya devam edecek olan işçi bakımından esaslı değişiklik olarak nitelendirilemeyeceği gibi işveren tarafından ücrette tek taraflı indirim yapıldığı anlamına gelmez (İşK.m.22, m.62).

Lütfi İNCİROĞLU

[1] Y9HD.29.12.2017 T., E.2015/18282, K.2017/22167;Y22HD.01.11.2017 T., E.2017/9112, K.2017/23766 Legalbank.

[2] Y9HD.08.04.2013 T., E.2011/5435, K.2013/11257 Legalbank.

Alım Talebi: Toptan Nescafe Dolce Gusto Kapsül Kahve Alımı

Bir firmamız aşağıdaki görselde bulunan Nescafe Dolce Gusto Kapsül Kahve ürününden toptan alım yapacaktır. Detaylar için iletişime geçilmesi rica olunur.

E-posta: ticaret@satinalmadergisi.com

 

Wells Fargo Bank’tan Seçim Senaryosu

Yaklaşan Seçimler

Yaklaşan seçimler dolayısıyla çeşitli kaynaklar ve yurt dışındaki bankaların tahminleri okumaya değer doğrusu. Bu yazıyı kaleme aldığım gün ABD’li finans kuruluşu Wells Fargo Bank’ın seçim tahminlerini okuduğumda biraz gerçeklerden uzak olduğunu fark ettim. Hangi verilere dayanarak bu sonuca vardıkları kocaman bir soru işareti olsa da, ilerleyen zaman sürecinde bu tahminlerin nereye vardığını hep birlikte göreceğiz.

Önce Wells Fargo Bank’ın tahminlerine ilişkin yazısına göz atalım, sonrasında Türkiye’nin finansal gerçeklerinin de masanın üzerinde olduğu görüşlerimi paylaşacağım.

KAYNAK: https://sigortagundem.com/wells-fargodan-secim-senaryolari/

Wells Fargo’dan Seçim Senaryoları

Güncelleme: 9 Mart 2023 08:39

Wells Fargo yaklaşan genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik olası senaryoların yer aldığı bir rapor yayımladı. Buna göre yüzde 55-60 ihtimal verilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimleri kazandığı senaryoda doların 2023 sonunda 19.5 TL, 2024 ortasında ise 20 TL’ye çıkması bekleniyor. Muhalefetin kazanması durumunda TCMB’nin daha sıkı bir para politikası uygulayacağı tahmin edilirken, bu durumda doların 2023 sonunda 15 TL, 2024 ortasında ise 14 TL’ye gerileyeceği öngörüldü.

ABD’li finans devi Wells Fargo Türkiye’de yaklaşan seçimlere yönelik 2 farklı senaryonun yer aldığı bir değerlendirme raporu yayınladı.

Gelişmekte olan ülkelerde yerel politik gelişmelerin ekonomi ve finansal piyasaların yönünde son derece etkili olabildiği belirtilen raporda “Belki de Türkiye siyasetin ekonomik refah ve finansal piyasaları nasıl etkilediğine dair en iyi örneklerden birisidir. Yıllarca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkisiyle ortaya çıkan merkez bankası bağımsızlığının eksikliği, GSYH büyümesine odaklı ekonomik politikalar ve geleneksel olmayan para politikası TL’de sürekli ve büyük ölçekli değer kaybına yol açtı. Ayrıca ulusal finansman maliyetini yükseltti. Bunun sonucu yüksek enflasyon, hane halkı alım gücünde düşüş ve düşük büyüme yaşandı. Türkiye siyasetin aşağı çektiği tek ülke değil ancak yaklaşan genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye’nin ekonomik görünümünde dramatik değişikliklere yol açabilir” değerlendirmesi yer aldı.

Raporda ‘temel senaryonun’ Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden seçilmesi üzerine kurulduğunu belirten Wells Fargo analistleri “Ekonomideki sıkıntılar ve deprem sebebiyle yaşanan yeni sorunlara rağmen Erdoğan’ın mali desteklerle yeterli desteği elde edebileceğini düşünüyoruz. Mali destekler ekonomik durumda düzelme ve seçmende uzun vadeye ilişkin iyimserlik sağlayabilir. Buna rağmen bu senaryonun gerçekleşme olasılığında da düşüş olduğunu ve rejim değişikliği ihtimalinin arttığını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kazanırsa Beklentiler

Raporda bu değerlendirmelerin ardından iki farklı senaryoda piyasalarda yaşanabileceklere dair öngörüler paylaşıldı. Wells Fargo analistlerine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimi kazandığı senaryonun gerçekleşme ihtimali yüzde 55-60 aralığında. Bu senaryoda 2. çeyrek sonuna kadar döviz piyasasındaki müdahalelerle doların 19 lira civarındaki sabit seyrinin devam edeceği öngörüldü. Ancak daha uzun vadede döviz rezervlerindeki düşüşün ve para politikasında değişim olmamasının etkisiyle TL’nin 2023’ün ikinci yarısı ve 2024’te değer kaybetmesi bekleniyor. Söz konusu senaryoda Wells Fargo dolar/TL’nin yılın son çeyreğinde 19.5’e, 2024 ortasında ise 20’ye yükselmesini bekliyor.

Millet İttifakı Kazanırsa Beklentiler

Millet İttifakı’nın seçimi kazandığı ‘rejim değişikliği’ senaryosunda ise farklı tahminler yer alıyor. Banka analistleri bu durumda 2023’ün 2. çeyreğinin sonunda kadar daha güvenilir ve geleneksel bir politika uygulanacağı beklentisiyle TL’nin yüzde 20 değer kazanacağını öngörüyor. Daha uzun vadede ise bağımsız hareket edecek TCMB’nin sıkı para politikası uygulaması ve muhtemelen reel olarak pozitif faiz oranına geçilmesiyle TL’deki değer kazancının devam etmesi bekleniliyor. TL varlıklarına sermaye akışının artacağının tahmin edildiği bu senaryoda doların 2023’ü 15 liradan tamamlaması 2024 ortasında ise 14 liraya düşmesi bekleniyor.

KAYNAK: https://sigortagundem.com/wells-fargodan-secim-senaryolari/

Yorum

Wells Fargo Bank’ın görüşleri bu yönde olmakla birlikte farklı araştırmalar ve yurt dışı bankaların tahminleri daha da farklıdır. Dolar / TRL tahmini konusunda ilk defa Wells Fargo Bank’ın tahminlerini iyimser olarak gördüm. Yakın geçmişte okuduğum yurt dışı bankalarının tahminlerinin Dolar TRL kurunda agresif bir artış olacağı yönünde.

Seçim sonrası hangi ittifak iktidara gelirse gelsin, ülkemizdeki kısıtlı kaynaklar, aşırı borç yükü, eksi döviz rezervleri, negatif getirisi olan TRL mevduatı, sürekli artan ithalat ile sürekli ivme kaybeden ihracat, ücretlilerin sürekli azalan alım gücü, önlenemeyen enflasyon, düşen üretim, artan işsizlik rakamları ile karşı karşıya geleceği bir gerçektir.

Bilhassa 2023 yılı için seçim sonrası dövizde oynaklık olacağı kuvvetle muhtemeldir. Hiç kimsenin elinde sihirli bir sopa olmadığına göre, 2023 yılı sonuna kadar bilhassa döviz piyasalarında dövizin düşmesini beklemek ve döviz rezervlerinin uzun vadede pozitife dönmesini beklemek pek olası görülmemektedir.

Kısa vadede enflasyonun kontrol altına alınamayacağı, faizlerin reel pozisyona getirilmesi durumunda, İhracat rakamlarımızın şiddetle artmasına ülke olarak ihtiyacımız olduğu bu günlerde döviz fiyatının 2023 yılını 15 Liradan tamamlaması olasılığı halinde ihracatçılarımızın çoğunun kepenk kapatacağını düşünmek hiç de sürpriz olmaz.

Reşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı üyesi

İş İlanı: Filo Satış Sonrası Hizmetler Uzmanı İş Arkadaşları Arıyoruz

İş ilanlarınızı sektörle buluşturuyoruz. Ücretsiz yayınlıyoruz.

İlan gönderimi için https://satinalmadergisi.com/ik/ 
sayfamızda yer alan formu doldurmanız yeterli.

İnsan Kaynakları projelerinde (yönetici yerleştirme, röportaj, etkinlik, eğitim gibi) iş birliği için dergi partnerleri arasında yerinizi alınız. İş ortaklığı programı hakkında bilgi: https://satinalmadergisi.com/satis-ortakligi/

İş İlanı: Filo Satış Sonrası Hizmetler Uzmanı İş Arkadaşları Arıyoruz

Dolunay Filo Kiralama bünyesinde istihdam edilmek üzere satış sonrası
hizmetler uzmanı arıyoruz.

İş Tanımı
• Kiralanan araçların sürücüleriyle olan satış sonrası hizmetleri ve ilişkilerini
yönetmek
• Bakım ve hasar işlem süreçlerini yönetmek
• Teslim edilecek araçların eksiksiz hazırlanması ve kontrolü
• Teslimat işlemlerinde gerekli belge ve dokümanların düzenlenmesi ve
araçların teslim edilmesi.
• Araçların muayene işlemlerinin yürütülmesi

Genel Nitelikler
• Araç planlama, takibi ve operasyon geliştirme konularında deneyimli
• İyi seviyede excel bilgisine sahip, raporlama yeteneği güçlü
• Çözüm odaklı, iş takip yeteneği güçlü
• Değişim ve gelişime hevesli , iletişimi kuvvetli
• Sorumluluk sahibi , inisiyatif alabilecek
• Hızlı ve dinamik bir ortamda çalışmaya istekli
• B sınıfı sürücü belgesi olup , aktif araç kullanabilen ( en az 5 yıl )
• Tercihen şirketlerin idari işler ve araç filo yönetim birimi , hasar,
operasyon, servis vs. bölümlerinde çalışmış ( en az 2 yıl )
• Şehir içi ve şehir dışı seyahat engeli bulunmayan
• En az lise mezunu
• Askerlik hizmetini yapmış
• 25 – 35 yaş aralığında
• Anadolu yakasında ikamet eden

 

 

CV MAIL : info@dolunayfilo.com.tr

Son Başvuru Tarihi: 31/03/2023

 

 

 

şirket Operasyonlarında Filo Yönetimi
Şirket Operasyonlarında Ulaştırma ve Filo Yönetimi Eğitimi

SATIN ALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ YAZI DİZİSİ

SATIN ALMA EĞİTİM TESTLERİ

PAZARLIK BECERİ ANKETİ

Kitap Önerileri : 

  • MÜZAKERE TEKNİKLERİ ve PAZARLIK BECERİLERİ (E-Kitap 2. Baskı), Prof. Dr. Murat ERDAL, Erişim için profesyonel üyelik işlemlerinizi tamamlamanız gerekmektedir.
  • SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ, Prof. Dr. Murat ERDAL, (Beta Yayıncılık),  4. Baskı.

-> Eğitim Kataloğunu İndirebilirsiniz ->   https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf

-> ŞİRKET EĞİTİMLERİNİZ İÇİN TEKLİF ALIN -> egitim@satinalmadergisi.com

Alım Talebi: 13 Mikron Alüminyum Folyo (Gastronomiye Uygun)

Bir firmamız için, 20 ton ve üzeri miktarda, 13 Mikronluk, gastronomiye uygun Alüminyum Folyo  alımı yapılacaktır. Detaylar için iletişime geçilmesi rica olunur.

Miktar: 20 ton ve üzeri

Son Teklif Tarihi: 24.03.2023

Taleplerinizi talep havuzunda yayınlamak için tıklayınız.

Gastronomiye Uygun, 13 Mikron Alüminyum Folyo alımı için tekliflerinizi: ticaret@satinalmadergisi.com adresine gönderebilirsiniz.

Toplum Temelli Uyum Nedir ?

Toplum temelli uyum, iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması sürecinde yerel toplulukların dayanıklılığını artırmayı amaçlayan bir yaklaşımdır. İklim değişikliğine etkilerine en fazla maruz kalan topluluklar genellikle emek yoğun çalışan, tarım ve hayvancılık faaliyetleriyle geçimini sağlayan küçük köy veya kasabalar olmaktadır. Bu bölgeler, iklim değişikliğinin yarattığı olumsuzluklarla mücadele etme anlamında en savunmasız ve uyum kapasitesi en düşük olan toplumsal kesimlerdir. Toplum temelli uyum (Community-Based Adaptation) yaklaşımı, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında yürütülen çalışmalara yerel katılım oranını artırmakta; bölgesel bilgi ve tecrübeden olabildiğince faydalanmayı hedeflemektedir. Bu sayede etkiler en aza indirilirken sosyal, çevresel ve ekonomik kalkınma konusunda daha somut adımlar atılabilmektedir.

Toplum temelli uyum, yalnızca mevcut güvenlik açıklarını ele almayan, aynı zamanda insanların belirsizlikler ve zorluklarla başa çıkma kapasitelerini geliştiren ve yenilikçi eylemlerle geleneksel bilgileri bir araya getiren bütüncül bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Bu sayede adil olmayan karar verme süreçlerine erişim gibi eşitsizlikler ortadan kaldırılabilir; iklim değişikliği ile mücadelede savunmasız kalan insanların ihtiyaçlarına en iyi şekilde hizmet eden çözümler belirlenebilir ve uygulanabilir.

Toplum temelli uyum konusunda tüm paydaşlara büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. bu bağlamda, hükümetler ve yerel yönetimler toplum temelli uyum yaklaşımı doğrultusunda iklime dayanıklı geçim stratejilerini teşvik etmelidir. Tehlikelerin savunmasız hane halkları üzerindeki etkisini azaltmak için afet risklerini azaltma stratejileri uygulamalıdır. Sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlar iklim değişikliğine uyum konusundaki kapasitelerini geliştirmeli ve bu konuyu ayrı bir politika olarak ele almalıdır. Güvenlik açıklarının altında yatan nedenleri daha kapsamlı bir şekilde ele alabilmek için sosyal farkındalık ve iş birlikleri artırılmalıdır. Toplum temelli uyum çalışmaları her ne kadar yerel düzeyde yer alsa da sistemik ve uzun vadeli değişimler yaratmak için ulusal, bölgesel ve küresel düzeylerde de sürdürülebilir politikalar ve eylemler gerekmektedir.

Toplum temelli uyum, aynı zamanda Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yürütülen bir programdır. Bu program, özetle ulusal uyumla ilgili politikalarda sistemik değişimi teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Bunun için de toplum odaklı iklim değişikliği risk yönetimi projelerinden oluşan bir portföyden elde edilen kanıta dayalı sonuçları kullanmaktadır. Program, doğal kaynak yönetimine odaklanan farklı girişimlerden alınan dersleri paylaşarak topluluk uyumuyla ilgili küresel öğrenmeyi teşvik etmektedir.

Toplum temelli uyum programı, yerel düzeydeki farklı iklim riskleri yönetimi uygulamasına pilotluk yapacak topluluk odaklı projeleri desteklemektedir. Doğal kaynak yönetimi yaklaşımını benimseyen program, biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir arazi yönetimi gibi alanlarda küresel çevresel faydalar da sağlayan uyum yaklaşımlarına odaklanmaktadır. UNDP’nin toplum temelli uyum programı kapsamında desteklenen ve finanse edilen ülkelerden ve projelerden bazıları şunlardır:

  • Bolivya – Toplulukların toprak ve su kaynaklarını sürdürülebilir bir şekilde yönetmesi için destek sağlanmıştır.
  • Jamaika – Jamaika’nın Cockpit ülkesinde iklim değişikliğiyle mücadele için arazi koruma önlemleri alınmıştır.
  • Jamaica – Tarım uygulamaları, gelirleri artırmak ve erozyon ve heyelan riskini azaltmak için iklime dayanıklı hale getirilmiştir.
  • Kazakistan – Mera yönetimi iyileştirilerek Kazakistan’daki toplulukların iklim değişikliğine uyum sağlamasına destek olunmuştur.
  • Kazakistan – UNDP, Kazakistan’da artan kuraklıkla karşı karşıya olan kırsal topluluklara yardım sağlamıştır.
  • Nijer – Dirençli tarım teknikleri ile iklim değişikliğine uyum sağlama çalışmaları yürütülmüştür.
  • Samoa – Toplulukların Samoa’daki yükselen denizlere ve sellere uyum sağlamasına yardımcı olunmuştur.
  • Vietnam – Güvenlik açıklarını azaltmak ve uyum kapasitesini artırmak için modern teknolojiler kullanılarak özel bir çevre modeli geliştirilmiştir.

Dilek AŞAN

Firmalar, Haksız Ardiye Maliyetleriyle Karşılaşıyor

Uzun yıllardır devam eden liman uygulamaları neticesinde firmaların haksız ardiye maliyetleriyle karşılaştığını dile getiren Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, “Bu uygulamalar, ardiye işletmesine ödenecek haksız ilave ücretlerin yanı sıra ürünlerin kullanılamaması sebebiyle ortaya çıkan ek maliyetlere de sebep olmaktadır. Bir an önce sanayici üzerinde yük oluşturan konteyner bekleme ve gecikme uygulamalarının kötüye kullanımının engellenmesi yolunda adımlar atılmasını talep ediyoruz” dedi.

Üretim Önündeki Engeller Kaldırılmalı

Hammadde ithalatında liman işlemlerinin uzatılması sebebiyle sanayi kuruluşlarının mağdur olduğunu belirten Gülsün, “Ülkemizin ithalat kompozisyonunu yakından incelediğimizde 2022 yılı itibariyle toplam ithalatımızın %13,8’inin yatırım mallarının, %75,8’inin ise hammadde mallarının oluşturduğunu görüyoruz. Yani üretim için gerekli malların ithalatı toplam ithalatımızın yaklaşık %90’ını oluşturuyor. Üstelik bu durum 2022 yılına özgü de değil 2021 yılında %90’ı da aşan bir oran söz konusuydu. Esasen bu tablo çok önemli bir verinin de ispatı niteliğinde; ülkemizde sanayi üretiminin gerçekleşmesi ithal girdiye bağlı. Bu kapsamda liman işletmelerinin karlarını arttırmak adına konteyner bekleme ve gecikme uygulamalarını kötüye kullanarak ardiye sürelerini uzatması işletmelerimizin üretiminde durmalara ve aksamalara sebep olmaktadır. Oysa ki takip sistemi ile ambar verilerinin eşgüdümlenmesi ve benzeri hızlandırıcı uygulamaların hayata geçirilmesi halinde söz konusu bekleme sürelerinin kısalması ve sanayi üretiminde meydana gelen nakdi kayıpların ve zaman kayıplarının asgari düzeye çekilmesi mümkün olacaktır” dedi.

Sanayi Tesislerinin Kâr Marjı Eriyor

Son yıllarda gerek girdi maliyetlerinde yaşanan sert artış, gerek iç pazarımızın daralmasına bağlı olarak sanayi tesislerinin kar marjlarının hızla gerilediği bir süreçten geçildiğini ifade eden Gülsün, “Uzun bir süredir ÜFE ile TÜFE arasındaki makas açılmış ve rekor seviyelere gelmiş durumda. Üretici girdi maliyetlerinde yaşanan sert artışları, daralan iç pazar alım gücü sebebiyle fiyatlara yansıtamıyor ve bu durumun kaçınılmaz bir neticesi olarak sanayi tesislerinin karlılığı düşüyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayınlanan verileri incelediğimizde 2021 yılında plastik mamul üretimi sektöründe karlılığın %10 gerilediğini görüyoruz.

Diğer imalat sanayi kollarında ise sektörümüze nazaran çok daha sert düşüşlerin olduğunu da dile getirmekte fayda var. 2022 yılı verileri ise henüz yayımlanmamış olsa da enerji fiyatlarında yaşanan sert artışların da etkisiyle kâr marjının daha da daraldığını öngörebiliriz. Tüm bu olumsuz şartlara rağmen ülke ekonomimiz için üreten sanayi tesislerimizin bir de bu tarz uygunsuz liman uygulamalarıyla haksız kazanç etme kapısı haline getirilmiş olması çok üzücü. Bu kapsamda liman işlemlerinin hızlandırılması adına bir an önce harekete geçilmeli” dedi.

Fabrikada Hedef Belirleme

Fabrikalarda başarının anahtarı, hedef belirlemedir. Hedefsiz bir şekilde hiçbir yere varamayız. İşyerimizi açtığımız ilk andan itibaren belirlenen hedeflere doğru sağlam ve emin adımlarla ilerleyebilmemiz için aşağıdaki listede bulunan kriterlere uygun hareket etmeli, kontrollü bir şekilde hedeflerimize ulaşmalıyız. Zaman zaman meydana gelen aksamalar, takılıp düşmeler bizi yıldırmamalı ve biz daima hedeflerimize odaklanmalıyız.

Kişisel Hedefler

Öncelikle yöneticiler olarak kişisel gelişimimize katkıda bulunacak donanımları edinmeliyiz. Sonrasında ise tecrübe kazandıkça etrafımızdaki idareci ve çalışanlarımızı hedeflerimize uygun şekilde organize etmeliyiz.

Kurumsal Hedefler

Üretim Hedefi

Maliyet Hedefi (İsrafı Önleme ve Geri Kazanım)

Satış ve Pazarlama Hedefi (Pazar Payı)

İhracat Hedefi

İnsan Kaynakları ve İstihdam Hedefi (Liderlik ve Takım Çalışması)

Mali ve Finansal Hedefler (Karlılık & Gider Kalemleri)

Müşteri Memnuniyeti Hedefi

Markalaşma Hedefi (İmaj, Reklam)

Kalite Hedefi

Çevresel Hedefler

Sosyal Sorumluluk Hedefleri

Günlük-Aylık-Yıllık Hedefler

Geleceğe Dair Hedefler (Yatırım ve Büyüme Hedefi & Borsaya Açılma)

Hedefe Varmada Ortak Strateji ve İlkeler

Plan & Organizasyon & Koordinasyon & Takip

Analiz ve Raporlama

Performans Ölçümü

Etkili İletişim

Eğitim (Uygulamalı)

Hata Yapma Özgürlüğü

Teknoloji (Robotlaşma ve Yapay Zeka)

ARGE & İnovasyon

Dijital Dönüşüm (Akıllı Fabrika)

Vizyon

Verimlilik

Meslek Lisesi & Üniversite & Sanayi Üçgeni

Demokratik Ortam

Sıcak ve Samimi İş Ortamı

Uygun Fiziki Şartlar

Rekabet Yeteneği

Başarılı Lojistik ve Sevkiyat

Olası Aksaklıkları Giderme, Engelleri Aşma (Kriz Yönetimi)

Hedef Küçültme

Bazen de hedef küçültmemiz gerekir. Olası risklere ve rakiplerimize karşı stratejik bazı karar ve uygulamalarımızı olgunlaşıncaya kadar gizlemememiz gerekebilir. Başkalarının sizin hayal ve hedeflerinizi çalmanıza müsaade etmeyiniz.

Göz-Gez-Arpacık

“Eğer hedefe isabet ettirmek istersen bu üçü aynı hizada olmalı.”

Hedefleri belirleyip hedeflere varmada gerekli olan strateji ve ilkeleri uyguladığımızda göreceğiz ki artık boşa kürek çekmeyeceğiz, her günümüz, ayımız ve yılımız birbirinden farklı ve daha iyiye doğru yol alacak. Gelecek kuşaklara ve çocuklarımıza mükemmel bir işletme devredeceğiz

Bütün bunlar hayal değil arkadaşlar, içlerinden birçoğunu veya tamamını gerçekleştirmiş fabrikalar tanıyorum. Yolun başında olmanız aslında sizin için avantaj. En baştan bazı ilkeler ve hedefler koyarsanız daha hızlı ve güvenli yol alırsınız.

Cavit SOY