4962 sayılı Kanunun 20’nci maddesine göre, “Gelirlerinin en az üçte ikisini nevi itibarıyla genel, katma ve özel bütçeli idarelerin bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini amaç edinmek üzere kurulan vakıflara, Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınabiliyor.
Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınmasının Şartları Nelerdir?
- Sağlık, sosyal yardım, eğitim, bilimsel araştırma ve geliştirme, kültür ve çevre koruma ile ağaçlandırma konularında faaliyette bulunmayı amaç edinmesi,
- Faaliyetlerinin kamuya açık ve Devletin kamu hizmeti yükünü azaltıcı etki yapacak düzeyde olmasını hedeflemesi,
- Belli bir yöre veya belli bir kitleye hizmeti amaç edinmemesi,
- Kuruldukları tarihten itibaren en az bir yıl süreyle faaliyette bulunmuş olması,
- Bilanço esasına göre defter tutması ve son olarak,
- Vergi muafiyeti talebinde bulunan vakıfların, vergi muafiyeti talebinde bulundukları tarihte gelir getirici mal varlığı ve yıllık gelir tutarları için belirlenen sınırlara sahip olmaları gerekir.
Vergi Muafiyetinden Yararlanmada Usuller Nelerdir?
Vergi muafiyetinden yararlanmak isteyen vakıflar, taleplerini içeren bir yazı ile Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuruda bulunurlar. Bu vakıflar başvuru yazısının ekinde;
- Vakıf resmi senedinin örneği,
- Gelir getirici malvarlığı ve yıllık gelire ilişkin bilgi ve belgeleri,
- Son beş yıl içinde resmi senette yazılı olup amaçlar arasında yer alan sağlık, sosyal yardım, eğitim, bilimsel araştırma ve geliştirme, kültür ve çevre koruma ile ağaçlandırma konuları ile ilgili olarak gösterilen faaliyetleri içeren faaliyet raporunu Bakanlığa göndermeliler.
Vergi Muafiyeti Tanınan Vakıfların Yükümlülükleri Nelerdir?
Vergi muafiyeti tanınan vakıfların, dönem sonunda düzenlenecek bilanço ve gelir gider tablosu ile bir yıllık faaliyetlerinin sonuçlarını gösteren kesin bütçelerin birer örneği, yıllık faaliyet raporu ve yeminli mali müşavirce düzenlenmiş tasdik raporu ile birlikte yılın ilk üç ayı içinde Bakanlığa göndermesi gerekmektedir.
Deprem Nedeniyle Sürenin Uzatılması ve Sağlanan Kolaylıklar
Maliye tarafından Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Genel Tebliğ (Seri No: 5) yayımlandı. Yayımlanan bu Tebliğ ile beraber;
- Meydana gelen depremler nedeniyle Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından mücbir sebep hali ilan edilmiş olan yerlerde; merkezi, şubesi veya iktisadi işletmesi bulunan Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile bu yerler dışında merkezi bulunmakla birlikte mücbir sebep hali kapsamında olan yerlerde faaliyette bulunan meslek mensuplarıyla aralarında bu tarih itibarıyla “Yeminli Mali Müşavirlik Tasdik Sözleşmesi” bulunan Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıflar tarafından, 1 seri numaralı Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Genel Tebliğin “3.2. Gönderilecek mali tablolar ve raporlar” başlıklı bölümünde yer alan belge ve raporların Hazine ve Maliye Bakanlığına ibraz edilmesi gereken son tarih, 2022 yılına ilişkin belge ve raporlar için bu yerlerde mücbir sebep halinin sona erdiği tarihi izleyen ayın sonuna kadar uzatılmıştır.
. Ayrıca Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınan vakıfların 2023 yılı içinde mücbir sebep hali ilan edilmiş olan yerlerde yaşanılan deprem nedeniyle yaptığı harcamalar, Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Genel Tebliği’nin “5. Gelirin harcanma şekli” başlıklı bölümü kapsamında amaca yönelik harcama olarak değerlendirilebilir.
Şaban KÜÇÜK
Yeminli Mali Müşavir







1. gün- Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi


Uygulamada bazı işverenlerce işçi ücretlerinin düzensiz ve gecikmeli olarak ödendiği bilinmektedir. Ücretlerin sürekli olarak düzensiz ve geç ödenmesi işçi açısından iş ilişkisini dayanılmaz kılmakta ve işçileri düzenli ücret alabilecekleri başka işyerlerinde çalışmaya sevk etmektedir. Hatta işçiler çalıştıkları işyerleri ile iş sözleşmeleri sona ermeden başka iş arayışına girmekte ve başka işyeri işverenleri ile anlaşarak sözleşme imzalamaktadırlar. Çünkü işçinin biricik gelir ücrettir. Emeği karşılığı aldığı ücret ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin eden işçinin ücretinin düzensiz ve gecikmeli olarak ödenmesine katlanması beklenemez.
Döviz piyasalarına baktığımızda gidişatın pek de istenilen gibi olmadığını görmekteyiz. Gidişat derken; ülkemize döviz girdisi sağlayacak, döviz girişleri ile hem TCMB döviz rezervlerine, hem de ülkenin kalkınmasına katkıda bulunacak ihracatçı açısından son derece önemli döviz kurlarındaki piyasa gidişatından bahsediyorum. Döviz piyasaları adeta yerinde çakılmış, dünya piyasalarında veya ülkemiz piyasalarında faizler, dövizin fiyatlamasında belirleyici olmasına rağmen, yerinden kımıldamıyor. Sanki ölü toprağı atılmış gibi.
İhracatçılar ve ihraç amaçlı mal üreten üretici firmalar yüksek enflasyon ile mücadele edip mallarını üretseler de, döviz bazında ürünlerini daha yüksek fiyata satmaları halinde piyasada rekabetçiliğini kaybediyorlar ve mallarını satamıyorlar. Rekabetçi olmak istediklerinde ise düşün kalan kurlar dolayısıyla zarar ediyorlar.
Evet ihracatçımız ağlıyor, feryat ediyor. İnanın abartmıyorum, bugünkü ihracatçılarımızın durumu böyledir. Bir istatistik tutmadım kimler ağlıyor, kimler gülüyor diye. Ancak şu anki piyasa koşullarında yüzü gülen, piyasa koşullarından son derece memnun olan bir ihracatçı yoktur kanaatindeyim.




Türkiye’nin küresel mobilya ihracatından aldığı payı hızla artırıyor. Mobilya taşımacılığında da uzmanlaşan Intermax Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Çelikel, “İhracatımızın yükselen değeri mobilya mobilya sektörü de moda akımlarından etkileniyor. Bu nedenle güçlü stoklar yerine hızlı tedarik ve lojistik önem kazandı.” dedi.
Güvenli şekilde paketlenen mobilya ürünlerinin yükleme-boşaltma işlemlerini özenle gerçekleştirdiklerini anlatan Çelikel, “İhracatımızın yükselen değeri mobilya ürünlerini yurt dışına güvenle taşıyor, zamanında ve hasarsız teslim ediyoruz. İhtiyaç halinde Türkiye’nin yanı sıra başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde depolama ve stok yönetimi hizmeti de veriyoruz.” dedi.
Sosyal sorumluluk kavramı, kuruluşların faaliyetlerinde iş etiği, şeffaflık, hesap verebilirlik ve insan hakları gibi ilkeleri gözetmesini ifade etmektedir. Günümüzde şirketlerden sadece uygun fiyatlı ve yüksek performanslı ürün ve hizmetler üretmesi değil aynı zamanda vizyon ve misyonlarında sosyal sorumluluk ilkelerine uyum sağlaması beklenmektedir. Bu beklenti sadece müşteri tarafında değil yatırımcılar, kamuoyu, hükümet organları, tedarikçiler, sendikalar ve meslek odaları gibi paydaşlar nezdinde de oluşmaktadır. ISO 26000 bu amaçla hazırlanmış bir standart olup kuruluşlara, faaliyetlerinde sosyal sorumluluk ilkelerine uymaları konusunda rehberlik sağlamaktadır. Herhangi bir sertifikasyon amacı bulunmayan standart, her ölçekten ve sektörden kuruluşa sosyal sorumluluk ilkeleri ve prosedürleri konusunda yol göstermektedir.
Ülke ve bölge operasyonlarını İstanbul merkezli gerçekleştiren global şirketler, beklenen İstanbul depremi nedeniyle bir dizi önlem almaya başladı. Her departmandan yöneticilerin katılımı ile Afet Kriz Masası kuran global şirketler özellikle finans, IT ve lojistik operasyonlarını yedeklemeye başladı. Eskişehir, Ankara ve Konya gibi deprem riskinin diğer bölgelere göre daha az olduğu kentlere depolarını taşıma sürecine giren şirketler, çalışanları için de aynı kentlerde yeni nesil yaşam alanları olarak tabir edilen habitatlar kurmaya başladı.
Kahramanmaraş depreminin ardından yoğun olarak İstanbul depreminin konuşulmaya başlandığını belirten Müge Çevik, özellikle global şirketlerin ‘İstanbul’da deprem olursa operasyonlarımız duracak’ endişesi yaşadığına dikkat çekti. Firmaların bünyelerinde Afet Kriz Masası kurduklarını da bildiren Müge Çevik, bazı global şirketlerin stratejik pozisyonlarını şehir dışına taşıdığını, bir kısmının ise taşıma planı yapmaya başladığını açıkladı. İlk günden bu yana Şapka çatısı altında farklı sektörlerden ve ölçeklerden 500’ün üzerinden firma çalışan ve 30’dan fazla firmaya organizasyonel gelişim koçluğu yapan Müge Çevik, “Sigorta, ilaç ve akaryakıt sektörlerinde faaliyet gösteren büyük global şirketlerin bir kısmı bu sürece başladı. Kahramanmaraş merkezli depremlerde şunu anladılar ki; beklenen İstanbul depreminde sadece can kaybı değil, iş süreçlerinde önemli rol olan kilit unsurları da yitirmiş olacaklar. Normalde büyük global firmaların her zaman bir kriz masası vardı, ancak bu sefer çok ciddi adımlar atıyorlar. ‘Deprem olursa’ durumundan ‘Deprem olacak’ durumuna geçmiş durumdalar” dedi.
Günümüz rekabet ortamında başarılı olmanın ve başarıyı sürdürülebilir kılmanın en gerçekçi benimseme yöntemlerinden biri açıkça ya da örtülü bir şekilde iş modelleridir. 1957 yılında ilk kez kullanıldığından beri iş modelleri zaman zaman önemli bir gerçek kabul edilmiş olsa da esas kabulü son yıllarda iyice artırmış özellikle pandemi sonrasında güçlenmiştir. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin hızlı gelişimi ve sanal işletmelerin hızlı bir şekilde pazarlarda söz sahibi olması iş modeli kavramını önemli hale getirmiş ancak pandemi sonrasında özellikle yeni bir iş anlayışının inşa edilmeye başlanması ile önemli bir kavram haline gelmiştir.
Deloitte’un 2023 CxO Sürdürülebilirlik Raporu, küresel belirsizlik ortamında üst yöneticilerin sürdürülebilirliği gündemlerinin ilk üç sırasında tuttuğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre bu yıl ekonomik görünümdeki sislere rağmen üst yöneticiler sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği girişimlerine yatırım yapmaya kararlı.
Raporu değerlendiren Deloitte Türkiye Sürdürülebilirlik Hizmetleri Lideri Murat Günaydın, iklim değişikliğinin, iş gündeminin kalıcı bir parçası olmaya devam edeceğini söyledi. Günaydın, “İklim değişikliğini ele alma ve karbondan arındırılmış bir ekonomiye doğru sorumlu bir yol paylaşma ihtiyacı konusunda iş dünyasında artan bir uyum var. Araştırma bize şunu gösteriyor; belirsizliğin, aksaklıkların ve birbiriyle yarışan zorlukların devam ettiği bir yılda iklim değişikliğinin yarattığı tehditler, ekonomik endişelerden sonra en önemli sorun olarak ikinci sırada yer aldı. CxO’ların çoğunluğu dünyanın, iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınmak için yeterli adımları atacağı konusunda iyimserliğini koruyor ve harekete geçmekle ilgili aciliyet duygusuna katılıyor. İyi haber şu ki, 2023’teki ekonomik döngünün belirsizliğine rağmen üst yöneticiler, sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği girişimlerine yatırım yapmaya kararlı. Araştırmanın sonuçları CxO’ların hem şirketlerinin hem de küresel ekonominin iklim hedeflerine ulaşırken ve sera gazı emisyonlarını azaltırken büyümeye devam edeceklerine inandıklarını gösteriyor” dedi.