Akıllı Hedeflerle Yönetme Sanatı !

Management Review dergisinin 1981 yılı Kasım sayısındaki yazısında George T. Doran “S.M.A:R.T” kısaltması aracılığıyla yönetim hedefleri ile amaçlarının “Akıllı” (İng. Smart) bir biçimde ortaya konulması gerektiğini ve bunun bir dizi faydasının bulunduğunu ileri sürmüştür (1).

Doran’ın bu önerisi işletme ve yönetim alanında oldukça etkili olmuştur. İlgili akademik çalışmalar da modeli destekleyecek sonuçlara ulaşmaktadır. Bu nedenle SMART modelinin gelip geçici bir yaklaşım olmadığı, genel olarak günümüz örgütleri için kullanışlı, etkili ve ölçülebilir bir standart model haline gelmiş olduğu söylenebilir (2, 3).

SMART kısaltması modelin temel kriterlerini oluşturan specific (belirli), measurable (ölçülebilir), assignable (devredilebilir), realistic (gerçekçi) ve time-related (zamana yönelik) kavramlarının baş harflerinden oluşmaktadır.

Specific (belirli) kavramı gelişim kaydedilecek belirli bir alanın hedef alınmasını ifade ederken, measurable (ölçülebilir) kriteri ile gelişmenin tespit edilebilmesi için bir göstergenin belirlenmesi gerektiğine atıf verilmektedir. Assignable (devredilebilir) ise o işi kimin yapacağının belli olmasını, realistic (gerçekçi) kriteri söz konusu hedefin mevcut kaynaklarla ulaşılabilir olup olmadığının belirlenmesini ifade etmektedir. Time-related (zamana yönelik) ile de hedeflenen sonuçlara ne zaman ulaşılabileceğinin belirlenmesine gönderme yapılmaktadır (4).

Konu ile ilgili literatür incelendiğinde SMART modeli üzerindeki çalışmaların devam ettiği ve kavramlaştırmalarla ilgili bazı değişikliklerin önerildiği görülmektedir. Örneğin assignable (devredilebilir) kriteri bazı yazarlar tarafından actionable/action-oriented (uygulanabilir/uygulamaya yönelik) ya da achievable (başarılabilir) ve realistic kriteri de relevant (amaca uygun) olarak ele alınmaktadır (5, 6, 7).

SMART yöntemi bir işin yürütülmesi sırasında nelerin gerekli olduğunu göstermesinin yanı sıra nelerin gereksiz olduğunun anlaşılması açısından yararlı görülmektedir (8). Örneğin 1 yıl içerisinde pazar lideri olmak için katlanılacak maliyetlerin geri dönüşü buna değecek midir? Ya da ürün farklılaştırmak örgüt için yarar sağlayacak mıdır?

SMART modeli birçok kriterin etkileşimini içerdiğinden, yöneticiler için örgüte ilişkin geniş bir bakış açısı sunmaktadır. Örneğin, örgütün ürün farklılaştırması amacıyla üretmeyi hedeflediği yeni bir ürün için müşteri potansiyeli açısından bir sorun yaşamıyor olması, o ürünü sorunsuz bir biçimde üretebileceği anlamına gelmemektedir. Zira örgütün çalışanları buna uygun niteliklere sahip olmayabilir. Böyle bir durumda örgütün ulaşmak istediği hedef bu hedefe uygun çalışanların bulunmaması nedeniyle gerçekçi bir hedef olmaktan uzaklaşmaktadır.

Ulaşılamaz ya da gerçekçi olmayan bir hedefin seçilmesi zaman da dâhil olmak üzere bugünün işletmeleri açısından çok değerli kaynakların israfı anlamına gelmektedir. Bu nedenle gelecek planlarının hazırlanmasında ve buna ilişkin hedeflerin ulaşılabilir olup olmadığının tespitinde SMART yönteminin sağladığı bakış açısından yararlanmak önemlidir.

Vurgulanması gereken diğer önemli bir nokta SMART modelinin uygulanması sonucunda ortaya çıkacak sonuçların yalnızca bir hedefe ulaşılıp ulaşılamayacağını göstermekle sınırlı kalmayabileceğidir.  Kısacası SMART modeli ile ulaşılacak sonuçların farklı bir bakış açısıyla yorumlanabilmesinin mümkün olduğu ileri sürülebilir.

Diyelim ki “1 yıl içerisinde Pazar lideri olmak için katlanılacak maliyetlerin geri dönüşü buna değecek midir?” sorusunu SMART modeli ile inceledik ve değmeyeceğine karar verdik. Çünkü mevcut çalışanlarımızın hem nitelik hem de nicelik açısından yeterli olmaması nedeniyle piyasanın bir hayli üzerinde ücretlerle ve yan haklarla yeni işgören bulmanın maliyetleri çok fazla yükselteceğini anladık.

Dikkat edilirse yukarıdaki örnekte SMART modeli bize “1 yıl içerisinde Pazar lideri olamayacağımızı” sonucunu verirken, bunun neden olmadığını da açıklamaktadır. Zira model bize dolaylı yoldan da olsa mevcut çalışanlarımızın hem nitelik hem de nicelik bakımından pazar lideri olmamızı engellediği bilgisini de vermektedir. Kısacası model, örgüt olarak çalışanlarımıza yeterince yatırım yapmamış olduğumuzu ya da yüksek nitelikli işgörenlerin bizi tercih etmediğini kulağımıza fısıldamaktadır.

Kısacası SMART modelinin yalnızca bir hedefe ulaşılıp ulaşılmayacağı bilgisini vermekle sınırlı kalmayabileceği, aynı zamanda örgütün söz konusu hedefe ulaşmasını neyin ya da nelerin engellediğinin ve böylelikle bunlara ilişkin iyileştirilmelerin neler olması gerektiğinin ortaya çıkartılması açısından da kullanışlı bir araç olabileceği de söylenebilir.

Prof. Dr. Umut OMAY

 

Kaynaklar

(1) Doran, G. T. (1981), “There is a S.M.A.R.T way to write management’s goals and objectives”, Management Review, November, pp. 35-36.

(2) Bjerke, M. B. and Renger, R. (2017), “Being smart about writing SMART objectives”, Evaluation and Program Planning, 61, p. 125.

(3) Bowles, S., Cunningham, C.J.L., De La Rosa, G.M. and Picano, J. (2007), “Coaching leaders in middle and executive management: goals, performance, buy‐in”, Leadership & Organization Development Journal, 28 (5), p. 389.

(4) Doran, a.g.e., p. 36.

(5) Bowles, et. al., a.g.e.

(6) Cameron, S. (2021), The MBA Handbook, 9. B., Pearson, Harlow, p. 43.

(7) Nieto-Rodriques, A. (2021), Harvard Business Review project management handbook: how to launch, lead, and sponsor successful projects, Harvard Business Review Press, Boston, p. 79.

(8) A.g.e.

PROF. DR. UMUT OMAY – MAKALE LİSTESİ

GİRİŞİMCİLİK VE YÖNETİCİ GÜÇLENDİRME

PAZARLAMA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İŞ DÜNYASINDA TUTUM VE DAVRANIŞ

DİĞER KONULAR

Avrupa’nın Enerji Fiyatları, Gaz Arzının Daralmasıyla Rekor Seviyelere Ulaştı

Avrupa genelinde enerji fiyatları, boru hattı akışlarında süregelen kesintiler ve kavurucu bir yaz mevsiminin gaz arzını olumsuz etkilemeye devam etmesiyle, tüm zamanların en yüksek seviyelerine ulaşıyor.

Bu gelişmelere yanıt olarak, Avrupa Birliği kısa vadede enerji piyasasına müdahale planları hazırlıyor, artan enerji maliyetlerini dizginlemeye ve gaz ile elektrik fiyatları arasındaki bağı koparmaya çalışıyor.

Ayrıca, bir çok Avrupa Birliği ülkesi tarafından, elektrik üretimi için kullanılan doğal gaz fiyatlarının sınırlandırılması da gündeme alınmış durumda.

 

Şekil 1: TTF* ( Nötr Gaz Fiyat Endeksinin Anlık Görüntüsü (kaynak: Avrupa Enerji Borsası)

TTF: Title Transfer Facility – Tapu Transfer Tesisi. Hollanda’da doğal gaz için sanal bir ticaret noktasıdır. Bu ticaret noktası, Hollanda’daki sektörel ilgililer için vadeli işlemler, fiziksel ve takas işlemleri yapma olanağı sağlar.

31 Ağustos’tan 2 Eylül’e kadar süren Nord Stream 1 boru hattının bakım işleri, belirsizliği arttırmaya devam ederken, Alman doğalgazı için bir önceki yıla ait oranlar istikrarlı bir şekilde 1000 € / Mwh’nin (1000$ / MWh) üzerine çıktı.

Gazprom, boru hattının kompresörü üzerindeki çalışmalar için gerekli olduğu iddia edilen bakım kesintisinin ardından gaz akışlarının boru hattı kapasitesinin% 20’sine dönmesi gerektiğini iddia etti.

Bu açıklama, Avrupa makamları tarafından Rusya’nın kıtanın enerji arzı üzerindeki baskıyı artırması için bir bahane olarak reddedildi ve boru hattı üzerinden gelecekteki teslimatlar AB-Rusya ilişkilerindeki gelişmelere bağlı kalmaya devam ediyor.

Nord Stream akışlarının durdurulması, Almanya’nın şu anda 1 Ekim’de doğalgaza uygulanan verginin yürürlüğe girmesini bekleyen zorlu enerji sağlayıcılarına daha fazla stres getirecek.

€ 0.02419 / kWh (€ 24.19 / MWh) gaz vergisi 15 Ağustos’ta açıklandı ve Almanya’nın ülke çapındaki gaz ticaret merkezi Trading Hub Europe GmbH tarafından tanıtılıyor.

Gaz vergisi, Uniper SE ve SEFE Marketing & Trading (eski adıyla Gazprom Germania) dahil olmak üzere mücadele eden enerji sağlayıcılarının iflastan kaçınmasına yardımcı olmayı amaçlamaktadır.

Vergi, Ekim 2022’den Nisan 2024’e kadar yürürlükte kalacak ve hane halkı ve endüstriyel kullanıcılar da dahil olmak üzere tüm son kullanıcılar için geçerli olacak.

Almanya’ya ek olarak, kıtadaki artan enerji maliyetleri, nükleer enerji, kömür ve petrol de dahil olmak üzere alternatif yakıt tedarikindeki kesintilerle daha da kötüleşti.

Örneğin, devlet enerji operatörü Électricité de France S.A., ülkenin 56 nükleer reaktörünün yarısından fazlasını devreye sokan onarım ve bakım çalışmaları ile mücadele etmeye devam ederken, Fransa’da doğal gaz için yıl öncesindeki oranlar 1100 € / Mwh’yi (1100 $ / MWh) aştı. ulus bir enerji ithalatçısına dönüştü.

Rusya’nın Druzbha boru hattı üzerinden Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Macaristan’a yaptığı petrol teslimatları da ödemeler anlaşmazlığı nedeniyle 4 Ağustos’tan 12 Ağustos’a kadar kısa bir süre kesintiye uğrarken, Ren Nehri boyunca bulunan tesislere yapılan kömür ve petrol teslimatları ayın büyük bir bölümünde tarihsel olarak toparlanmaya yeni başlayan düşük su seviyeleri nedeniyle kesintiye uğradı.

Üretim Kesintileri

Kıtadaki üreticiler yetersiz tedarik ve artan enerji maliyetleri ile mücadele etmeye devam ederken, Rusya – Ukrayna savaşında son yaşanan, Kerç Boğazı köprüsünün patlatılması ve ardından Kiev’deki Alman Büyükelçiliğine bomba isabet etmesi kaygıları arttırdı. Everstream Analytics’ten elde edilen veriler, kıtadaki enerjiyle ilgili üretim kesintilerinin sayısının şu anda Rusya-Ukrayna ihtilafının başlangıcından bu yana en yüksek seviyede olduğunu ortaya koyuyor.

Önceki aylarda olduğu gibi, Alman şirketleri devam eden enerji krizine en çok maruz kalmaya devam ediyor ve endüstri grupları planlanan gaz vergisinin mücadele eden üreticiler üzerinde daha da fazla baskı yaratabileceği konusunda uyarıyor.

Şekil 2: Avrupa’da Aylara Göre Enerji İle İlgili Fabrika Kesintilerinin Sayısı (kaynak: Everstream Analytics)

Alman Kimya Endüstrisi Birliği (VCI) tarafından, ülkedeki kimya firmalarının, sanayinin yıllık gazdan elde ettiği yaklaşık 135 TWh* enerjiden yalnızca 2-3 TWh civarında üretimi petrol ve kömürle değiştirebileceğini belirten uyarılar yapıldı.

TWh: Terawatt hour – terawatt saat’in kısaltması olan enerji birimi. 1.000.000.000 kilowatt saatlik bir değere denk gelir. Yani 1.000.000 megawatt’lık bir jeneratörün bir saatte ürettiği enerjiye denk gelir.

Doğal gaz arzına büyük ölçüde bağımlı olan diğer Alman üreticiler, artan doğal gaz fiyatları cam üretim fırınlarının işletilmesini daha pahalı hale getirdiği için üretim kesintileri riski altındadır.

Alman Otomotiv Endüstrisi Birliği (VDA) ayrıca, üretim sürecindeki uzun vadeli değişikliklerin üretimi etkileyeceği ve endüstrinin enerji talebini% 15’e kadar artıracağı için doğal gazdan uzaklaşmanın endüstri için zor olacağının sinyallerini verdi.

Kıtadaki amonyak ve azotlu gübre üreticileri de artan enerji fiyatlarından etkilenmeye devam ediyor, kimyasallar ve gübre üreticileri üretimi düşürüyor ve üretimi durduruyor.

İtalya Ekolojik Geçiş Bakanlığı’ndan bir yetkili, kimya şirketlerinin yanı sıra, 21 Ağustos’ta cam üretimi ve konserve endüstrilerindeki İtalyan üreticilerin de artan enerji maliyetleri karşısında üretimi geri ölçeklendirmek zorunda kaldıklarını açıkladı.

Enerji fiyatlarındaki ani artışlar Litvanya, Estonya ve Letonya dahil olmak üzere daha küçük AB ekonomilerini de etkiledi.

Kış Yaklaşırken Avrupa’nın Bazı Bölgelerinde Gaz Depolama Dolum Seviyelerinin Hızla Yükseldiği Görülüyor

Kıtadaki gaz depolama seviyeleri istikrarlı bir şekilde artmaya devam ederken, Hırvatistan ve Belçika’daki depolama seviyeleri sırasıyla % 11 ve % 8,54 arttı.

Almanya’daki depolama seviyeleri planlanandan daha hızlı artmaya devam ediyor ve şu anda programın bir ay öncesinde Eylül ayı başına kadar % 85 depolama kapasitesine ulaşma yolunda ilerliyor.

Letonya, Avusturya ve Macaristan önümüzdeki kış aylarında gaz arzında aksama riski yüksek olmaya devam ediyor ve hepsi 2021’de doğal gaz arzının en az % 80’ini Rusya’dan ithal etti.

Her üç ülkenin de dolum oranı AB ortalamasının %80’inin oldukça altında kalırken, Letonya en düşük % 55 seviyesinde bulunuyor.

 

TTF için Kaynak:

https://enkumo.com/2020/12/02/ttf-gas-4-things-you-always-wanted-to-know-but-were-too-afraid-to-ask/

TWh için Kaynak:

https://www.imo.org.tr/resimler/dosya_ekler/428cdca555b6464_ek.pdf

Haber Kaynağı:

https://www.everstream.ai/risk-centers/europes-energy-prices-hit-record-highs-as-gas-supplies-tighten/?utm_medium=email&utm_source=enewsletter&utm_campaign=europes%20energy%20prices%20hit%20record%20highs&mkt_tok=NDQzLUVaVy0wOTUAAAGGvA9BBPDDyT_KDTott_3nrFYeLUJB5yBPPJw_SDuyXPbxMW-UVL4RF7-TEj2YSzqEFadbfrRKfkIKhFPnCwPI5pnJqy0KxzuDQXB1I3t3X2YR

Şirket Araç Alım-Satım Hizmetleri E-Mağaza’da

Satınalma Dergisi & Dolunay Filo işbirliği ile şirket araçlarınıza alım, satım ve ekspertiz hizmetleri verilmeye başlandı. İşbirliği kapsamında şirketlere verilen hizmetler aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır:

Teklif Almak için Tıklayınız.

  • Araçlarınıza Anında Nakit Hizmeti:Binek ve ticari araçlarınızı en iyi fiyatlarla nakit vererek satın alıyoruz.
  • Açık Arttırma ile Araç Satışı:Binek ve ticari araçlarınızı dijital platformumuzda sizin adınıza E-ihale ve açık artırmayla satıyoruz. Çok sayıda alıcının bulunduğu açık artırmalı müzayedelerimizde araçlarınızı en kısa sürede, en iyi bedellerle şeffaf ve hızlıca satabilirsiniz.
  • Ekspertiz ve Fiyat Değerleme:Satmayı planladığınız araçlarınızı işbirliği yaptığımız kurumsal ve bağımsız ekspertiz merkezlerinde ekspertiz yaptırarak ekspertiz sonuçlarıyla aracınızın piyasada satılabilecek gerçek fiyatını size rapor halinde sunuyoruz.
  • Satışa Hazırlama:
    Araçlarınızın daha yüksek bedelle kısa süre içerisinde satışını yapabilmeniz için araçlarınıza satış öncesi kuaför – mekanik – kaporta – boya – çizik – göçük işlemleri uyguluyoruz. Aracınıza yapacağımız küçük dokunuşlarla kısa sürede daha iyi fiyata satmanızı sağlıyoruz.

 

 

İş Güvencesi Kapsamındaki İşçilere Cezai Şart Öngörülebilir mi ?

Cezai şart, doktrinde, “Borcun hiç ya da gereği gibi yerine getirilememesi halinde, borçlunun alacaklıya karşı üstlendiği edim olarak tanımlanmaktadır[1]. 4857 sayılı İş Kanunu’nda cezai şart müessesi düzenlenmemiştir. Ancak, sözleşme özgürlüğü kapsamında iş sözleşmelerinde cezai şart öngörülebilir (İşK. m.9;TBK. m.26).

Nitekim, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na göre, sözleşme özgürlüğü gereği iş sözleşmelerine veya sözleşme eklerine taraflarca cezai şart konulabilir (m.179,180,420). Ancak iş sözleşmelerine ve sözleşme eklerine konulan cezai şartın geçerliliği için cezai şartın karşılıklı olması, hakkaniyete uygun olması, kanuna, ahlaka ve kişilik haklarına uygun olması gerekmektedir.

6098 sayılı Kanuna göre, “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir. Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir. Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır” (m.179). “Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile kararlaştırılan cezanın ifası gerekir.  Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez” (m.180). Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir (m.420).

Ancak, iş güvencesi kapsamındaki işçiler için iş sözleşmelerinde ya da toplu iş sözleşmelerinde cezai şart öngörülemez. Çünkü, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21 nci maddesinin son fıkrasına göre, öngörülen cezai şart geçersiz olur. 21 inci maddenin son fıkrası, “Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri sözleşmeler ile hiçbir suretle değiştirilemez; aksi yönde sözleşme hükümleri geçersizdir” hükmüne amirdir. Dolayısıyla, kural olarak iş sözleşmesini geçerli nedenle fesheden işveren aleyhine cezai şart kararlaştırılamayacağı gibi belirsiz süreli iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshine neden olan işçinin, işverene cezai şart ödemesinin kararlaştırılması da mümkün değildir. Bu kapsamda iş güvencesi kapsamındaki işçiler için iş sözleşmelerine veya toplu iş sözleşmelerine konulan cezai şart niteliğindeki hükümler geçersiz olacaktır[2].

Yargıtay’a göre, “04.2012-12.10.2013 yürürlük süreli Toplu İş Sözleşmesinin 26. maddesinde, tenkisat nedeniyle işçi çıkarmada son giren ilk çıkar prensibinin uygulanacağı, emekliliğe hak kazananların, gönüllü olanların ve deneme süresi tamamlanmamış olanların önceliğinin bulunduğu, bu kurallara uyulmaması halinde işçiye kıdem tazminatından ayrı, cezai şart olarak bir yıllık brüt ücreti tutarında ödeme yapacağı düzenlemesi yer almaktadır. Yargılama sonucunda cezai şart isteği kabul edilmiştir.

İş güvencesi kapsamındaki işçiler için öngörülen cezai şart 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21/son maddesi uyarınca geçersiz olduğundan, davacının iş güvencesi kapsamında olup olmadığı öncelikle araştırılmalıdır. 4857 sayılı Kanun ile ülkemizde iş güvencesi hükümleri ve özellikle feshin geçersizliğini isteme hakkı getirilmiş ve Kanunun 17 ve 21. maddelerinde iş güvencesi kapsamında kalan işçinin bir aylık süre içinde dava açmadığı takdirde kötü niyet tazminatı isteyemeyeceği, feshin geçerli hale geleceği hususları açıkça belirtilmiştir. Davacı işçinin 4857 sayılı Kanun ile getirilen iş güvencesi kapsamında kalması durumunda, Toplu İş Sözleşmesi hükmündeki cezai şart niteliğindeki istek konusu tazminatın önemi bulunmamaktadır. Feshin geçersizliği ve işe iade istemi süresinde ileri sürülmediği ve istenmediği takdirde, fesih geçerli hale gelecektir. Bu durumda geçersizlik şartlarına bağlı olan tazminat istenemeyecektir. Davacı işçinin işe iade davası açmamış olması bu konuda sonuca etkili değildir. Önemli olan işçinin iş güvencesi kapsamında yer almasıdır ve bu durumda anılan tazminatın reddi gerekir. Eğer işçi, iş güvencesi kapsamında değilse, işyerinde 30 işçi yoksa veya kıdemi işe iade davası açmasına yeterli değilse, bu kapsamda sayılamayacağından, mahkemece cezai şart koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonuca gidilmeli ve tenkisatta sıraya uyulmadığının anlaşılması halinde, cezai şarta ilişkin düzenlemenin hizmet süresine göre talep edebileceği iş güvencesi tazminatı (işe başlatmama tazminatı) miktarı ile sınırlı olarak geçerli olduğu kabul edilmelidir.

Kabule göre de; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 182/son maddesinde fahiş cezai şartın hakim tarafından tenkis edilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. İş Hukuku uygulamasında cezai şart düzenlemeleri bakımından konunun önemi bir kat daha artmaktadır. Şart ve ceza arasındaki ilişki gözetilerek işçinin ya da işverenin iktisadi açıdan mahvına neden olmayacak çözümlere gidilmelidir. Bu durumda iş güvencesi kapsamında olmayan işçinin cezai şarta ilişkin düzenlemenin hizmet süresine göre talep edebileceği iş güvencesi tazminatı miktarı ile sınırlı olarak geçerli olduğu kabul edilerek 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 182/son maddesi gereğince indirim hususu da dikkate alınmak suretiyle hüküm altına alınması gerekirken, indirim yapılmadan bir yıllık brüt maaş tutarında cezai şarta hükmedilmesi doğru olmamıştır.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir ”[3].

Sonuç olarak, iş güvencesi kapsamındaki işçiler için öngörülen cezai şart 4857 sayılı İş Kanun’un 21 inci maddesinin son fıkrası uyarınca geçersizdir. İşçinin işe iade davası açmamış olması bu konuda sonuca etkili değildir. Önemli olan işçinin iş güvencesi kapsamında yer almasıdır Eğer işçi, iş güvencesi kapsamında değilse, mahkemece cezai şart koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonuca gidilmelidir ve cezai şart işçinin hizmet süresi dikkate alınarak iş güvencesi tazminatı miktarıyla sınırlı olarak kabul edilmelidir.

Lütfi İNCİROĞLU

[1]YENİSEY DOĞAN, Kübra, İş Hukukunda Cezai Şart, İş Hukukunda Güncel Sorunlar, Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul 2012.

[2] KARAGÖZ, Veli, İş Sözleşmesinde Cezai Şart Ankara 2006, s.191.

[3] Y22HD.29.12.2016 T., E.2016/30616, K.2016/29677 Legalbank.

Küresel Çip Kıtlığı Devam Ediyor

Tedarik zinciri zorlukları, dünya genelinde hem şirketleri hem de bireyleri olumsuz bir şekilde etkilemeye devam ediyor. BT endüstrisi ise yaşanan küresel çip sıkıntısı nedeniyle donanım tedariğinde 12 ayı aşan bir gecikme süreci yaşıyor. Şirketlerin, bu ve benzeri görülmemiş zamanda açıklarını hangi yolla kapatabileceği ve kendi pazarlarındaki varlıklarını korumak için gereken hızdaki dijital dönüşümü nasıl sürdürebileceği merak edilen konuların başında.

Küresel çip kıtlığının 2022’de düzelmeye başlaması beklenirken; BT endüstrisi, donanım tedariğinde hala 12 ayı aşan gecikmeler yaşıyor. Çip kıtlığı, hem tedarikçiler hem de müşteriler üzerinde olumsuz bir etki yaratırken; Goldman Sachs’ın konuyla ilgili yapmış olduğu bir araştırma durumu rakamlarla ortaya koydu. Bu kapsamda, çip kıtlığı dünya genelinde 169 farklı endüstriyi etkilerken, otomotiv endüstrisi 73 milyar dolarlık kayıpla en ağır darbeyi aldı.

Çip krizinin etkileri tüm BT sektöründe hissedilirken bu etki, pandemi sırasında uzaktan çalışmaya geçiş nedeniyle artan PC ve dizüstü bilgisayar talebiyle daha da kötüye gitti. Dünyanın en büyük teknoloji şirketlerinden biri olan Intel kısa bir süre önce Arizona’da iki yeni tesis inşa etmek için 20 milyar dolarlık bir yatırım yaptığını duyurmuştu ancak çip üreticilerinin üretimi artırarak tedarik zorluklarını hafifletmeye çalışmasına rağmen kıtlığın önümüzdeki yıl boyunca devam etmesi bekleniyor.

Equinix Türkiye Genel Müdürü Aslıhan Güreşcier konuya ilişkin görüşlerini şu şekilde dile getirdi: “Küresel çip krizi iki yılı aşkın bir süredir devam ediyor ancak çip üretiminin tam olarak ne zaman normal seviyelere döneceği henüz tam olarak netlik kazanmadı. Birçok işletme de çip ve donanım eksikliklerini kompanse edebilmek için bulut stratejilerini hızlandırma yolunu tercih etti. Sanal yazılım çözümleri, dakikalar içinde hazır olduğundan ve belirsiz bir ekonomik görünüme uygun bir dizi fayda sunduğundan dolayı işletmeler için uygun bir alternatif olarak ön plana çıkıyor. Sanal yazılım çözümleri içinde yer alan hibrit bulut desteği, genellikle saf genel buluta göre daha uygun maliyetli ve güvenli bir seçenek olmasıyla avantaj sağlıyor. Sanal platformların, dijital dönüşümlerini hızlandırmak ve pazarlarında geçerliliğini korumak isteyen işletmelere çevik ve ölçeklenebilir bir çözüm yaratmasının yanı sıra iyileştirilmiş bir kullanıcı deneyimi sunması kritik bir önem taşıyor. Günümüzde şirketler için paylaşımlı sanal kaynaklar kullanmak ise kaçınılmaz gözüküyor. Biz de Equinix olarak talep dalgalanmaları ile başa çıkabilmek için gerekli olan donanıma büyük yatırımlar gerçekleştirdik. Bu yatırımlarımız sayesinde pandemi dönemi ve hala devam eden çip sıkıntısının yaşandığı süreç boyunca müşterilerimizin BT altyapısında esneklik sağlamayı başardık.”

Çip Sıkıntısının İşletmeler Üzerindeki Etkisini Azaltmak İçin Sanal Bir BT Çözümü Gerek

Equinix’in 2022 Küresel Teknoloji Trendleri Anketi’ne katılan Türkiye’deki BT liderlerinin %52’si, işletmelerinin küresel tedarik zinciri sorunları ve kıtlıklarından muzdarip olduğunu ifade ederken; %55’i ise küresel çip sorununu işletmeleri için bir tehdit olarak nitelendirmişti. Çip tedariğindeki gecikmelerin, işletmeleri en az önümüzdeki 12 ay boyunca etkilemesi beklenirken, iş insanlarının kendi pazarlarındaki varlıklarını koruyarak dijital dönüşümlerini sürdürmek için “sanal” çözümler keşfetmeye başlaması gerekiyor. Equinix’in dünya genelinde yapmış olduğu ankete yanıt veren işletmelerin %83’ü, çip sıkıntısının işletmeler üzerindeki etkisini azaltmak için sanal bir BT çözümü düşündüklerini bildirdi.

Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi’nde Gelişmeler: Net Sıfıra Doğru Stratejiler

AB Konseyi ve Parlamentosu 21.06.2022 tarihinde Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi’nde (CSRD) değişiklik yapılması konusunda geçici bir anlaşmaya vardı. Direktif, mevcut Finansal Olmayan Raporlama Direktifi’ni (2014/95/EU) (NFRD) değiştirmektedir. Yönerge AB içi ve dışı daha fazla şirketi dahil edecek şekilde genişletilmiştir. Düzenleme, sürdürülebilir ekonomiye geçişi engelleyen ve yatırımcıların finansal olmayan bilgilerden gerektiği gibi faydalanmasını sağlamak üzere, mevcut kurallardaki eksikliklerin giderilmesi için daha yüksek standartlar belirleyerek tutarlı, karşılaştırılabilir ve güvenilir finansal olmayan bilgiler sunulmasını sağlar.

Bu yatırımcılar ve tüm paydaşlar açısından önemli bir gelişme, çünkü şeffaf, basit, anlaşılır ve bilgilere kolay erişim sağlanacak,  yeşil yıkamaya engel olacaktır. İş dünyasının çevresel ve insan hakları üzerindeki etkileri hakkında güvenilir bilgilere ulaşan tüketicilerin alışkanlık ve tercihleri değiştikçe şirketler daha fazla sürdürülebilir yatırım ve ürünlere yönelecektir. Direktif, firmaların 2024 mali yılına ait kurumsal sürdürülebilirlik raporlarını 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren sunmalarını ve bağımsız denetimin yapılarak sertifikalandırılmasını istemektedir.

Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) Nedir?

AB Komisyonu 21 Nisan 2021 yılında Yeşil Mutabakat kapsamında, dönüşümün finansmanı için kapsamlı bir Sürdürülebilir Finansman Paketini kabul etti. Bu eylem planında hedeflerden biri, sürdürülebilir büyüme için sermaye akışlarını sürdürülebilir teknolojik yatırım ve işletmelere yönlendirerek, 2050 yılına kadar karbon sıfır olma hedefine ulaşmaktır. Direktif yatırımcıların, tüketicilerin, politika yapıcıların ve diğer tüm paydaşların, büyük şirketlerin çevresel ve sosyal etki performanslarını değerlendirmeleri için bu şirketlerin düzenli aralıklarla raporlar yayınlamalarını gerektiren yeni bir AB mevzuatıdır. Komisyon finansal olmayan veriler için ortak bir raporlama çerçevesi tanımlamaktadır. Direktif, raporların güvenirliliği ve kalitesini sağlamak üzere AB sürdürülebilirlik standartlarına uygun hazırlanacak raporlara, harici bir güvence alınmasını da zorunlu tutuyor. Bu genişletilmiş çerçeve için ön planda olan gerekçeler arasında; mevcut raporlamadaki bilgilerin yetersiz olması, sürdürülebilirliğin şirketleri nasıl etkileyeceği, şirketlerin insan ve çevre üzerindeki etkilerinin belirlenmesi, nitelikli olmayan bilgilerin verilecek kararları olumsuz etkileyebileceği, güvenilir ve hesap verilebilir raporlama kültürünün KAYİK dışı ve KOBİ’leri (borsaya işlem gören) de içerecek şekilde (mikro işletmeler hariç) genişletilmesi, benzer raporlar arasında karışıklığı gidermek ve mükerrer raporlamanın önüne geçmek   olarak sıralanabilir.

CSRD Hangi Şirketleri Kapsayacaktır?

NFRD, çalışan sayısı 500’ün üzerinde olan ‘Kamu yararına çalışan kuruluşları’ raporlamaya dahil etmekteyken, CSRD’de ise  büyük şirketler ve borsaya tabi tüm şirketler kapsama dahil olmuştur. Hata bu şirketlerin bağlı ortaklıkları varsa, bilgileri bu düzeyde verme sorumlulukları da vardır. Direktif, 2028 yılına kadar muaf kalmak kaydıyla KOBİ’leri de kapsama dahil etmiştir.

Buna göre aşağıdaki 3 kriterden en az ikisinin sağlanması halinde, yani 250 çalışanı ve 40 milyondan fazla cirosu ve /veya toplam varlıkları 20 milyon euro’dan fazla olan şirketlerin sürdürülebilirlik raporlaması yapmalarını zorunlu tutmaktadır.

  • Çalışan sayısı 250 kişi
  • Toplam ciro 40 milyon euro
  • Toplam varlık 20 milyon euro

Bu kriterlere göre mevzuat yürürlüğe girdikten sonra, AB şirketlerinin %75’ni oluşturan yaklaşık 50.000 civarındaki şirketin bu raporlamayı yapması tahmin edilmektedir.

AB dışı ülkeler için ise, AB’de en az bir yan kuruluş veya şubesi olan ve 150 milyon euro net ciro üreten tüm şirketler de bu şeffaflık yükümlülüklerine tabi olacaklardır. Ayrıca ekonomilerin büyük bölümlerini oluşturan liste dışı KOBİ’lerin de (borsada işlem görmeyenler dahil), kendilerine borç veren kredi kuruluşları ve tedariklerini sağladıkları büyük şirketlerin gittikçe artan sürdürülebilirlik talepleri karşısında bu belirlenen tarihlerde raporlamayı gönüllü yapmaları istenmektedir.

Liste dışı KOBİ’ler aşağıdaki en az 2 kriteri sağlarsa, onlara uygun standart ile kapsama alınacaktır.

  • Çalışan sayısı 50 kişi
  • Toplam ciro 4 milyon euro
  • Toplam varlık 8 milyon euro

CSRD’ye Tabi Şirketlerin Açıklaması Zorunlu Bilgiler Nelerdir?

CSRD’ de, NFRD’ ye göre daha ayrıntılı raporlama gereklilikleri mevcuttur; şirketlerden çevresel, sosyal, insan hakları ve yönetişimle, ilgili sürdürülebilirlik konularının (ESG/ÇSY) raporlanması istenilmektedir. Büyük şirketlerin bu ayrıntılı EGS bilgileri açıklarken insan ve çevre üzerindeki olası olumsuz etkileri nasıl ele alacakları ve azaltacakları hakkında ayrıntılı bilgi sunmaları gerekmekte ve bunu bütün değer zinciri boyunca dikkate almaları beklenmektedir. Direktif ayrıca, bu raporun şirket yönetim raporlarının özel bir bölümünde yayınlanmasını zorunlu tutmanın yanında kolay erişebilirlik (dijital ve makine tarafından okunabilir- SEF yönetmeliğine uygun olarak XHTML formatında) sağlanmasını istemektedir. Açıklanması zorunlu konular;

  • Çevresel konular
  • İnsan haklarına saygı
  • Sosyal konular ve çalışan haklarını koruma
  • Yolsuzluk ve rüşvetle mücadele
  • Şirket yönetim kurullarında çeşitlilik (yaş, cinsiyet, eğitim ve mesleki geçmiş açısından)

Sürdürülebilirlik Açıklama Standartları Hazırlığı Ne Aşamada?

Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarının (the European Sustainability Reporting Standards ESRS) oluşturulmasından, Avrupa Finansal Raporlama Danışma Grubu (EFRAG) sorumludur. Komisyon, EFRAG tarafından geliştirilmiş ilk sürdürülebilirlik raporlama setini 30 Haziran 2023’e kadar, sektöre özel ikinci seti ise 30 Haziran 2024’e kadar sunmayı hedeflemektedir.  Çalışmalardan, finansal raporları tamamlayıcı bir sürdürülebilirlik raporlama seti olacağı ve sonraki adımın yıllık finansal raporlamaya dahil edilmesi uzak bir ihtimal değildir.

Raporların Kalitesi Nasıl Sağlanacak?

Raporların akredite bir bağımsız denetçi ve onaylayıcı tarafından onaylanması zorunlu tutulmuştur. Bağımsız denetçiler ve onaylayıcılardan, şirketlerin yayınladıkları sürdürülebilirlik bilgilerini, AB tarafından kabul edilen sertifikasyon standartlarına uygunluğunu sağlamaları istenmektedir. Aynı şekilde AB dışı şirketler raporlarını, AB içi  veya dışındaki ülkede yerleşik bir denetçiye onaylatmalıdır.

CSRD Ne Zaman Yürürlüğe Girecek?

  • Mevcut finansal olmayan raporlar (NFR), 1 Ocak 2024 itibariyle değişen kuralları uygulayarak 2025 yılında raporlamaları gerekecek
  • Kurumsal sürdürülebilirlik raporları (CSR), 1 Ocak 2025 itibariyle başlayıp 2026’da raporlama
  • Küçük ve karmaşık olmayan kredi kuruluşları ve sabit sigorta kuruluşları ve Listelenen KOBİ’ler için 1 Ocak 2026 itibariyle başlayıp 2027’de raporlama
  • Kapsama giren AB üyesi olmayan ülkeler için 1 Ocak 2028 itibariyle başlayıp 2029’da raporlama yapmaları gerekecektir.

AB, Yeşil Mutabakat ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri doğrultusunda sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümeyi sağlamak üzere sermaye akışlarını sürdürülebilir teknolojik yatırım ve işletmelere yönlendirmek üzere düzenlemeler yapmaktadır. AB’nin sürdürülebilir finans paketinin bir parçası olan sürdürülebilirlik raporlamaları iş dünyasının dönüşümü için itici bir güçtür. İklime adaptasyonda firmalar raporlama gerekliliklerini yerine getirirken; iklim risklerini daha iyi anlar ve yönetir, uzun vadeli fonlardan uygun koşullarda yararlanır, sürdürülebilir yatırımlarını arttırarak iş fırsatları yaratır, şeffaf veri sayesinde itibarı ve marka değeri artar, yatırım çekme, çalışan ilgi ve motivasyonu gibi bir çok kurum içi ve dışı faydalar sağlar.

Dolayısıyla raporlama kapsamına girmeyen firmalar için de sürdürülebilirlik raporlaması dönüşüm için önemli bir rehber ve fırsat olacaktır. AB’nin genişletilmiş ESG stratejisi, net sıfır hedefindeki kararlılığının göstergesidir.

Gül SALDIRANER

 REFERANSLAR

[1]  European Commission  -Directive of the European Parliament and of the Council-Accessed August 08, 2022

https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX:52021PC0189

[2]  European Commission  –‘ Corporate sustainability reporting’ Accessed August 16,2022

 https://finance.ec.europa.eu/capital-markets-union-and-financial-markets/company-reporting-and-auditing/company-reporting/corporate-sustainability-reporting_en

[3]  European Council.June,21-2022 –‘New rules on corporate sustainability reporting: provisional political agreement between the Council and the European Parliament’ Accessed  August21,2022 from https://www.consilium.europa.eu/en/press/press-releases/2022/06/21/new-rules-on-sustainability-disclosure-provisional-agreement-between-council-and-european-parliament/

[4]  European Commission  – ‘Sustainable finance package’ Accessed August 22 ,2022 from

https://finance.ec.europa.eu/publications/sustainable-finance-package_en

[5]  European Commission  – ‘Sustainability-related disclosure in the financial services sector

 Accessed August 24,2022 from

https://finance.ec.europa.eu/publications/sustainable-finance-package_en   

[6]  Plan A June-21-2022– ‘The Corporate Sustainability Reporting Directive (CSRD’ Accessed  August 30,2022, from  

https://plana.earth/academy/csrd-corporate-sustainability-reporting-directive

[7]  Narter&Partners 22-06-2022– Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSDR) Accessed September 04,2022, from https://www.narterlaw.com/kurumsal-surdurulebilirlik-raporlama-direktifi-csrd/

[8]  PWC 30-06-2022– Accord européen sur la nouvelle directive CSRD (Corporate Sustainability Reporting Directive)

Accessed September 08,2022, from https://www.pwcavocats.com/fr/ealertes/ealertes-france/2022/06/accord-europeen-nouvelle-directive-csrd-corporate-sustainability-reporting-directive.html

[9]  PRI Principles for Responsible Investment 22-09-2022– CSRD and ESRS: how EU corporate sustainability reporting is evolving Accessed September 25,2022, from https://www.unpri.org/pri-blog/csrd-and-esrs-how-eu-corporate-sustainability-reporting-is-evolving/10539.article

[10]  EY    01-08-2022– Sustainability reporting: what to know about the new EU rules? Accessed  September 30,2022, from https://www.ey.com/en_es/assurance/how-the-eu-s-new-sustainability-directive-will-be-a-game-changer

Dış Ticarette Bankaların Yaptıkları Hatalar – V Akreditifteki Hatalar

Akreditifteki Riskler

Akreditifteki risklerden söz ettiğimizde kısaca;

  • Bilgi noksanlığı
  • Ülke Riski : (Politik ve ticari riskler)
  • Sahtekarlık Riski
  • Yaptırım riskleri
  • Mücbir Sebep Riskler
  • Mala ilişkin Riskler
  • Döviz Kurlarına ait Riskler
  • Bankalara ait Riskler.
  • Lojistik riskleri
  • Sigorta riskleri

Bu riskleri detaylandırmak mümkündür elbet.

Bu risklerden sadece bir tanesini cımbızlayıp bu makalemde ele almak istiyorum;

                                           “Bankalara ait riskler”

Akreditiflerde risklerin ne olduğu sayarken elbette ki bankaların risklerini de sayıyoruz. Bankaların yanlış yönlendirmelerinden, evrak incelemelerinin getirdiği risklere ve akreditif lehtarı tarafından bankalara sorulan sorulara, bankalarca verilen yanıtların eksik bilgi içermeleri gibi.

Bankalar Ve Akreditif

Bankalar bir akreditifin ayrılmaz asli bir tarafıdır. Alıcı ve satıcının güven erezyonuna uğradığı zamanlarda akreditifli ödeme ön plana çıkmış ve adeta bankalar taraflara güven unsuru olarak akreditifin bir tarafı olmuşlardır.

Alıcı ve satıcının bankalara büyük ölçüde güven duyduğu bir akreditif işleminde, bankaların hata yapması, yanlış yorum yapması veya akreditifin tarafı olan ithalatçı veya ihracatçının para kaybetmesine neden olacak hatalar yapması hiçbir zaman için kabul edilemezdir.

Bankaların akreditifte yaptıkları hatalara baktığımızda;

  • Bilgi noksanlığı dolayısıyla yaptıkları hatalar
  • Kasten yapılan hatalar

Şeklinde ifademe şaşıracak olan bankacı meslektaşlarım olabileceği gibi akreditifin tarafı olan ihracatçılar / akreditifin lehtarının düşüncelerini aldığımızda her iki hatanın da bankalar tarafından yapıldığını ifade eden ihracatçıların sayısı azımsanamaz.

Akreditifte Bankalar Hata Yapar mı ya ?

Evet yaparlar…

Bir akreditif evrakının incelenmesinde ICC Uniform Customs and Practice for Documentary Credit Brochure no: 600 esasına göre yapılması gerekirken;

  • Bankaların evrak incelemesinde farklı yorumlar yaparak aslında olmaması gereken rezervlere muhatap etmektedirler ihracatçıyı. Demem odur ki UCP 600 kuralları gereği incelenen bir akreditif evrakında negoşe bankası / ihracatçının bankası hatalı karar verip “bu bir rezervdir” dediği varsayılan bir hataya, amir bankanın aynı görüşte olmayıp, ihracatçının bankasının rezerv diye iddia ettiği olmayan bir rezervi amir banka rezerv olarak görmeyebilir. Amir banka ile ihracatçının bankası arasında rezerv konusunda görüş ayrılığı oldu mu? Elbette.
  • Bence ihracatçının bankası akreditife teyidini eklemiş olduğundan biraz da korku belası, aman ne olur, ne olmaz düşüncesi ile çok küçük, rezerv olmayacak derecedeki farklılıklara rezerv koyarak adeta teyid korkusuyla topu oyun alanında tutmayıp, topu taca göndermeyi tercih etmektedirler.
  • Öyle bankalar vardır ki genelde ithalatçının bankası bunu yapıyor; ihracatçının bankasının hiç rezerv bulmadığı akreditif evrakını inceleyen ithalatçının bankası / amir banka, sürpriz bir rezerv maddesi ile akreditif evrakına rezerv koyduğunu ihracatçının bankasına bildiriyor. Bu yetmezmiş gibi rezervli olduğunu iddia ettiği akreditif evrakını UCP 600 article 16 maddesi gerekirken, ihracatçının bankasının risk ve sorumluluğunda elinde tutması gerekirken, bu akreditif evrakını ithalatçıya teslim ederek, aynı zamanda rezerv bildiriminde ısrar etmektedir ihracatçının bankasına karşı.

Bu işlemi yapan bankalar adeta tilkilik veya çakallık yapmaktadır.

Bankaların bilerek, kasten yaptıkları bu hatalar, bankacılık kurallarına aykırı olduğu gibi etik değildir. Ülke riskinin yüksek olduğu ülkelerde bu şekilde aksiyon alan bankalar için iş büyük ölçüde ihracatçının üzerine kalacaktır.

Nasıl mı? Satınalma Dergimizin Mart 2021 Tarihli 99. Sayısındaki makalelerimde “Akreditif ve 3 Çakal” isimli makalemdeki kahramanın bir tanesi size sözünü ettiğim art niyetle davranan, kasten hata yapan bankalardı.  Konu akreditif olunca inanın söyleyecek çok sözüm var. İftira falan da değil.

Ben bu dürüstlük rayından çıkan bankalara “Çakal” demesem de, çakal yakıştırmasını yapacak illa ki sizlerden biri çıkacaktır.

Reşat BAĞCIOĞLU

Ticaretle ilgili alım-satım ve danışmanlık taleplerinizi, https://satinalmadergisi.com/ticaritalep/ sayfasından iletebilirsiniz.

Tüyap, İhracat Rekoru Kıran Ambalaj Sektörünü Sürdürülebilirlik Vurgusuyla Avrasya Ambalaj Fuarı’nda Buluşturacak

Bu yıl 27. kez düzenlenecek Avrasya Ambalaj İstanbul Fuarı, 12 Ekim’de kapılarını Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde açıyor. Reed Tüyap Fuarcılık A.Ş. ve Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) iş birliğinde; Ambalaj Makinecileri Derneği (AMD), Esnek Ambalaj Sanayicileri Derneği (FASD), Etiket Sanayicileri Derneği (ESD), Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği (KASAD), Metal Ambalaj Sanayicileri Derneği (MASD), Oluklu Mukavva Sanayicileri Derneği (OMÜD) ve Sert Plastik Ambalaj Sanayicileri Derneği (SEPA) destekleri ile düzenlenen fuara ambalaj endüstrisinin her alanından 1100’ün üzerinde yerli ve yabancı firma ve firma temsilcisi katılım gösteriyor.

2021 yılında 12.131’i yurt dışından olmak üzere toplam 70.334 ziyaretçinin geldiği fuar, ambalaj endüstri tarafından büyük ilgiyle karşılanmıştı. 2022’de bu sayının artarak dünya genelinden 15 binin üzerinde yabancı ziyaretçinin, toplamda ise 80 bin sektör profesyonelinin fuarı ziyaret etmesi bekleniyor.

Yazının devamını görmek için Ücretsiz Hoşgeldin Üyeliği gerekmektedir.
Hesap Oluştur

 

 

 

 

Ayna Nöronlar

Parma Üniversitesinden Giacomo Rizzolatti önderliğinde bir araştırma grubu, görevi vücut kaslarını yapacağı hareketlere hazırlamak olan premotor korteks üzerinde bir dizi deney yapmak için makak cinsi bir maymunun beynine elektrotlar yerleştirir. Maymunun her hareketinde, beynin ilgili bölgesinde aktivasyonlar meydana gelir ve bu veriler kayıt altına alınır. Proje sona doğru yaklaşırken araştırmacılar, elektrotların bağlı olduğu monitörü kapatmadan öğlen yemeği için laboratuvardan ayrılır.

Açık bırakılan monitör beyinsel aktivasyonları kaydederken öğlen yemeğinden dönen bir yüksek lisans öğrencisi, tatlı niyetine elinde tuttuğu bir dondurma külahı ile maymunun bulunduğu kafese yaklaşır. Öğrenci tam dondurmasını yemek üzereyken maymunun bağlı bulunduğu monitörden sesler gelmeye başlar. Maymun hareket etmemiştir fakat maymunun beyni sanki dondurma yeme eylemini kendisi gerçekleşiyormuş gibi aktivasyonlar göstermeye başlamıştır. Araştırma grubu bu olaya ilk başta bir anlam veremez ve ilgili durumu defaten tekrarlar. Deneylerin tümünde, maymunun beyni aynı aktivasyonları göstermeye devam eder. Tesadüf eseri elde edilen bu bulgu, beynin işleyişi hakkında en büyük sırlardan birini ortaya çıkarır. “AYNA NÖRONLAR”

Ayna nöronların keşfedilmesi o kadar büyük bir bulgudur ki, bu alanın önde gelen bilim insanlarından Vilayanur Ramachandran, “DNA’nın biyoloji için yaptığını ayna nöronlarda psikoloji için yapacak” demiştir. Dr. Ramachandran’ a göre bireyin belirli bir davranışı yapması ile izlemesi beyinde aynı nöronları harekete geçiriyor ise bu durum sosyal hayatımızda büyük bir rol oynuyor demektir. Bu rol öylesine tesirlidir ki yüz hatlarımızda dahi değişimlere sebep olur. Belirli bir süre evli kalmış çiftlerin yüz hatlarının birbirlerine benzemesinin sebebi budur. Hayatlarının büyük bir kısmında beraberlerdir ve birbirlerinin hareketlerini farkında olmasalar da ayna nöronlar sebebiyle taklit etmişlerdir.

Bu gücün kullanıldığı sayısız alan olsa da en ilginci müzakere masalarıdır. Nasıl mı?

Kendinizi bir müzakere masasında hayal edin, karşı taraf ne yapıyorsa taklit ediyorsunuz. Başını kaşıyorsa kaşıyor, arkasına yaslanıyorsa yaslanıyorsunuz. Büyük bir ihtimalle anlaşmaya varacaksınız. Neden mi? Dr. William Maddux tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada, müzakereci taraflardan birisi karşı tarafın hareketlerini taklit ederek ayna nöronları harekete geçirdiğinde anlaşmaya varma oranları %12’den %67’ye çıkmıştır.

Daha sıra dışı bir örnek mi ?

Karşı cinsle ilk buluşmanızı gerçekleştirmek için bir restorana gittiğinizi düşünün. Siparişlerinizi verdiniz, yemeğinizi beklerken arkadan hafif hareketli bir müzik çalıyor ve oturduğunuz yerde müziğin ritmine göre belli belirsiz dans figürleri sergiliyorsunuz. Büyük ihtimalle sizi gören partneriniz de aynı hareketleri sergilemeye başlayacaktır. İhtimal vermezsiniz ama bu akşam yemeğinin romantik bir ilişkiyle sonuçlanma ihtimali oldukça yüksek. California Üniversitesinde gerçekleştirilen bir çalışma, ilk buluşmada birbirlerini aynalayan bireylerin romantik ilişki kurmasının daha muhtemel olduğunu göstermiştir. Siz fark etmeseniz de bu gücün farkında olan birçok restoran, özellikle akşam yemeği başlangıç saatlerinde, müşterilerini hafif hareketli müziklerle karşılar. İlk akşam yemeğinden sonra romantik ilişkiye başlayan cifler için bu tip restoranlar, diğer özel günlerde de ilk tercih haline gelir. Restoranlar için sadık müşteri yaratmanın en ucuz ve etkili yolu!

Sadece restoran sahipleri değil, ayrıca orada çalışan garsonlarda bu gücün farkındaysa inanılması zor kazançlar elde edebilir. Nijmegen Üniversitesinde gerçekleştirilen bir çalışma, garsonlar müşterilerin isteklerini tekrarlayarak siparişleri aldığında %68 daha fazla bahşiş kazandıklarını bulgulamıştır.

Ayna nöronların gücü birçok alanda kullanılsa da dikkatli davranılması gereken bir yöntem olduğu unutulmamalıdır. Ayna nöronları kullanırken karşı tarafın her hareketini hemen tekrarlamak ciddiyetsiz duracak ve istenmeyen sonuçlara sebebiyet verecektir. Peki ama ne zaman taklit etmek gerekir?

Standford Üniversitesinde yapılan bir çalışmada, sanal ortamda öğrencilere kampüs içerisinde kimlik taşımalarını hatırlatan insan benzeri bir karakter gösterilmiş, karakter öğrenci davranışlarını 4 saniye bekleyerek taklit davranışını gerçekleştirdiğinde, kampüsteki öğrenciler karakteri daha ikna edici ve sevimli bulmuşlardır. Bu sebeple hareketleri aynalamak için 4 saniye beklemeye ihtiyacınız var demektir.

Sosyal etkileşimler doğası gereği sözlü iletişimin yanında sözsüz bileşenleri de bünyesinde barındırarak ilerlemektedir. Bu etkileşim sürecinde önemli rol oynayan ayna nöronlar, çoğu durumda bilinçsiz olarak sosyal beceriler elde etmemizi ve duygularımızı karşı tarafa iletmemizi sağlayan önemli mekanizmalar olarak işlev görür. Üzerindeki tüm sırlar ortadan kaldırılmamış olmasına rağmen elimizdeki bilgiler dahi bu mekanizmanın hayatımızdaki etkisi üzerine önemli bilgiler sunmaktadır.

 

Oğuzhan ÖZYİĞİT

Adamlar Yapmış

Ne zaman ecnebilere[1] ait bir üretim tesisi, makine tasarımı veya araç-gereç görsem ve bunların bizler tarafından yapılamadığını da biliyorsam; şöyle bir bakar ve derim ki,

Adamlar Yapmış !

Burada adı geçen ve yapmış olan adamlar bazen Amerikalılar, bazen Avrupalılar ama çoğunlukla da Japonlar oluyor ne hikmetse.

Bu arada Japon derken tüm çekik gözlüleri ifade etmiyorum, yanlış anlaşılmasın. Çünkü toplum olarak bizler Koreli, Çinli ya da Japon’u pek ayırma zahmetine girmeyiz, çekik gözlü ise Japon’dur der geçeriz.

Ben uğraştım ama sonunda aralarındaki farkı yüzde doksan doğrulukla ayırt etmeyi öğrendim, darısı başınıza.

Her neyse, lafı uzatmayalım.

Bu çalışma benim Etnoloji bilgimi övmek için değil, “Yapan Adam” olan ecnebi adamlardan Japonların, bütün bunları nasıl yapmış oldukları üzerine hazırlandı.

Araştırdım, sordum ve nasıl yapabildiklerinin cevabını aldım:

          整理、  整頓、  清楚、  清潔、   しつけ

???

– Vay be, çok basitmiş! Niye daha önce düşünemedim? –

Japonca okuyamayan olursa diye okunuşunu da yazacağım ama pek de bir şey değişmeyebilir:

Seiri, Seiton, Seiso, Seiketsu, Shitsuke

Ha! Durun bir dakika.

Bak şimdi bu biraz anlaşıldı. İşletmelerde özellikle üretim sahalarında asılan ve üzerinde 5S yazan pankart ve afişlerden bu kelimeleri hatırlayanlar olmuştur. Tamam mademki hatırladık, biliyormuşuz da zaten, okumayı sonlandırabiliriz.

Yok, yok.

Bilsek de bilmesek de “bir de böyle düşünelim” diye konunun üzerinden tekrar geçmekte yarar var. Çünkü sorun bilip bilmemekte değil. Bildiğini uygulayıp uygulayamamakta.

Şimdi sırasıyla bu 5 tane S sesiyle başlayan kelime nasıl oluyor da ne yapıyor da başarıyı getiriyor tek tek bakalım.

  1. Seiri (Ayıklama): Çalışma alanında anlık ihtiyacı duyulmayan malzeme, ekipman ve aletlerin sınıflandırılarak ilgili bölgeden uzaklaştırılması.

Not: Bu ilk aşamanın iyi yapılması diğer aşamalar için çok önemlidir;

Eğer bu Ayıklama yapılmazsa veya eksik yapılırsa:

  1. Fabrika hızla kalabalıklaşır ve çalışmak zorlaşır.
  2. Sahadaki gereksiz malzemeler süreç akışını zorlaştırır, zaman kaybı artar.
  3. Yüksek ve yükselen bakım maliyetlerine neden olur.
  4. Ayak altındaki malzemelerden dolayı çarpma, yaralanma vb. nedenlerle İş güvenliğini sağlamak zorlaşır.
  5. Karışıklık içinde bulunamayan malzemeler tekrar satın alınır.
  6. Çalışanlar iş dışında arama tarama işleriyle de uğraşmak zorunda kaldıkları için moral olarak kötü etkilenirler.

 

  1. Seiton (Düzenleme): Sürekli ihtiyaç duyulan ekipman, demirbaş vb. malzemelerin bulunmasını ve kullanılmasını kolaylaştırmak amacıyla yapılan dizme, düzenleme ve tertip işidir. İyileştirme projesi her türlü alet, aparat ve makineyi kapsar.

Eğer bu Düzenleme yapılmazsa veya eksik yapılırsa:

  1. Gereksiz hareket artar, iş kaybı olur.
  2. Aramalar nedeniyle zaman kaybı olur.
  3. İnsan enerjisi zayi olur.
  4. Aşırı stok oluşmaya başlar.
  5. Hatalı ürün çıkma ihtimali oluşur.
  6. Velhasıl kelam güvensiz iş koşulları vardır.

 

  1. Seiso (Temizlik): Çalışma alanlarında ve makinelerde çevre, üretim ve makine kaynaklı her türlü kirliliğin yok edilmesi ve korunmasıdır. Temizlik aynı zamanda duyu organlarımızla yapabileceğimiz (Dokunma, koklama, görme vb. alenen ortada olan unsurlar. Tüm pislikler işte) bir kontroldür, oluşabilecek hataları önceden tespit etmemizi sağlar.

Eğer bu Temizlik yapılmazsa veya eksik yapılırsa:

  1. Kimse pis bir yerde çalışmak istemez; çalışanların morali bozulur.
  2. Kir pas nedeniyle Makine verimliliği azalır.
  3. Toz ve yağ kaynaklı arızalar artar ve bakım maliyetleri yükselir.
  4. Kaza riski nedeniyle İş güvenliği azalır.
  5. Kirli alanda üretilen Ürünlerin kalitesi azalır.
  6. Kirlilik kaynağını bulmak zorlaşır, hatta zamanla doğal bile karşılanır.

 

  1. Seiketsu (Standartlaştırma): Ayıklama, Düzenleme ve Temizliğinkorunması ve sürekliliğin sağlanması için oluşturulması gereken standartlar, kontroller ve iyileştirmelerdir.

Eğer bu Standartlaştırma yapılmazsa veya eksik yapılırsa:

  1. Önceki adımların kontrolü sağlanamaz.
  2. Önceki adımlarda yaşanan hatalar tespit edilemez.
  3. Gözlem ve ölçüm yapılamaz.
  4. Standartlar ve kontrol listesi oluşturulamaz.
  5. İyileştirme projelerini ölçemediğiniz için yürütemezsiniz.
  6. Gelinen noktanın gözlemlenmesi imkansızlaşır.
  1. Shitsuke (Disiplin): Mevcut adımların sürekliliğini sağlamak, çalışanları eğitmek, iyileştirmeleri duyurmak, sloganları bulmak, kampanyalar yapmak ve takımları ödüllendirmektir. Başka bir deyişle, 4 adımı birbirine bağlayan çalışmadır.

Eğer bu Disiplin sağlanmazsa veya eksik sağlanırsa:

  1. Çalışanların diğer basamaklar için motivasyonu düşer.
  2. Çalışanların sorumluluk bilinci gelişmez.
  3. Çalışanların özgüveni azalır.
  4. Çalışanların rolleri belirsizleşir.
  5. Çalışana varlığını hissettiremezsiniz.

Bu 5S Felsefesinin Amaçları

  • Öncelikle verimleri açısından, iş görenlerin çalışma ortamını iyileştirmek,
  • Yapılacak bu ortak çalışmalarla her kademedeki çalışanlar arasındaki bariyerleri kaldırmak,
  • Sıfır Arıza Hedefi için ortam sağlamak,
  • Sıfır Hata Hedefi için ortam sağlamak,
  • Sıfır Kaza alt limitlerini yakalamak için ortam sağlamak,
  • Tam katılımlı bir çalışma ortamı sağlamak,
  • Çalışanların düşünce sistemini ve davranışlarını geliştirerek değiştirmektir.

En genel ifade ile çalışma alanlarının temiz, düzenli ve amaca uygun biçime sokulması için uygulanan bir verimlilik metodolojisi olan 5S Kavramı, 1950’lerde Japonya‘da ortaya çıkmış olmakla birlikte, öncesinde Henry Ford fabrikalarında kullanılan bir kavramdır.

ABD’nin Japonları geliştirme çalışmalarında öğrendiklerini kendi kültürleri ile yoğurarak geliştiren Japonlar tarafından metodolojiye dönüştürülmüştür.

Ben küçük iken yani bundan onlarca yıl önce bir tekerleme oyunu vardı parmaklarımızla oynadığımız.

Sağ elin baş parmağından başlanır ve sol elle tutularak parmaklar tek tek kapanırdı. Bu arada da her parmağın bir faaliyeti söylenirdi.

Bu tutmuş,

Bu soymuş,

Bu pişirmiş,

Bu yemiş,

Sona kalan gelişmemiş, gariban kalmış, cılız serçe parmağa sıra gelince de “Hani bana, hani bana demiş” diye eğlenilirdi. Çok gülerdik.

Bu durumda şu çocuk oyununa biraz farklı bakalım mı?

Ford tutmuş,

Amerikalılar soymuş,

Edwards Deming pişirmiş,

Japonlar yemiş

Sonuncu olan, gelişmemişin ne dediğine dilim varmadı.

Saygılarımla

Zafer URFALIOĞLU

[1] Ecnebi: Başka devlet uyruğunda olan (kimse), başka devletin malı olan, yabancı.

Kayıt Formu

Kayıt için Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metnin okunması ve kabul edilmesi gereklidir.