Türkiye Ekonomisinin Lokomotifi KOBİ’ler KOBİ24’de Buluşuyor

Satınalma Eğitimi Türkiye Ekonomisinin Lokomotifi Kobi̇’ler Kobi̇24’de Buluşuyor

Satınalma Eğitimi Türkiye Ekonomisinin Lokomotifi Kobi̇’ler Kobi̇24’de BuluşuyorTürkiye Bilişim Derneği (TBD) 6. Ankara KOBİ’ler ve BİLİŞİM Kongresi’ni (KOBİ24) “KOBİ’lerde Dijitalleşme, Markalaşma ve Uluslararasılaşma” ana temasıyla 30 Nisan Salı günü Ankara Sanayi Odası (ASO) Zafer Çağlayan Salonunda düzenliyor. ASO-TBD iş birliği ile gerçekleştirilecek KOBİ24’de Türkiye ekonomisinin lokomotifi KOBİ’ler bilişimde değişim ve dönüşüm için kamu otoriteleri, üniversiteler, finans kuruluşları ve sivil toplum kuruluşları ile bir araya gelecek.

TBD tarafından 2017 tarihinden itibaren gerçekleştirilmekte olan “KOBİ’ler ve BİLİŞİM Kongresi”nin altıncısı, hem etkinliğinin arttırılması hem de yaygın etki yaratılması amacıyla ASO işbirliğinde geçekleştirilecek. KOBİ’24’ün açılış konuşmalarını TBD Genel Başkanı Rahmi Aktepe, ASO Genel Sekreter Yardımcısı Oktay Yaman, ASO-35 Bilgisayar Yazılım Sanayi Meslek Komitesi Başkanı Nuray Başar gerçekleştirecek.

“TBD olarak KOBİ’lerin ülkemizde ekonominin lokomotifi olduğu anlayışı ile ilerliyoruz” diyen TBD Genel Başkanı Rahmi Aktepe, “KOBİ’ler, ülkemizin büyümesinde ve istihdamında ana kaynağı. KOBİ’lerin güçlenmesi ve dünya ile rekabet edecek bilişim altyapısına sahip olması için sayısallaşması (dijitalleşmesi) anlamında 53 yıllık birikimimizle var gücümüzle çalışıyoruz. Türkiye ekonomisinin bel kemiği KOBİ’ler bugün işgücü verimlilik ve rekabetçilik düzeyinde geçmiş yıllara göre büyük atılımlar kaydetse de hala birçok Avrupa ülkesinden daha geri durumda. KOBİ’ler finansmana erişim, büyüme, yeni teknolojilere uyum sağlama, yenilikçilik ve kurumsallaşma alanlarında ortak akılla ihtiyacı var. Bu kapsamda TBD olarak başta ASO olmak üzere ülkemizin ekonomisine ve sanayisine yön veren kuruluşlarımız ile ortak farkındalık çalışmaları yürütüyoruz. Daha güçlü ekonomi için kamu otoritelerini, üniversiteleri, finans kuruluşlarını ve sivil toplum kuruluşlarını KOBİ’ler adına ortak akılda buluşmaya davet ediyorum” ifadelerini kullandı.

6. Ankara KOBİ’ler ve BİLİŞİM Kongresi (KOBİ24) etkinliği programına https://www.kobibilisim.org.tr/2024/ankara/program adresinde ulaşabilirsiniz.

PROGRAM: 

09:00 – 09:30 | Kayıt

09:30 – 10:00 | Açılış, Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı
TBD Tanıtım Filmi
ASO Tanıtım Filmi
Açılış Konuşmaları
Nuray BAŞAR – ASO-35 Bilgisayar Yazılım Sanayi Meslek Komitesi Başkanı
Rahmi AKTEPE – TBD Genel Başkanı
Oktay YAMAN – ASO Genel Sekreter Yardımcısı

10:00 – 10:15 | Çay/Kahve Arası

10:15 – 11:00 | Çağrılı Konuşmacı, Türk Patent Enstitüsü

11:00 – 11:25 | Deniz TOSUN, Hepsi Jet CTO

11:25 – 11:50 | Doç.Dr.Meltem ERYILMAZ, Ostim Teknik Ünv.

11:50 – 12:15 | Sinan ÖZGÜR, KSB Pompa Armatür San.Tic.A.Ş. Genel Müdür

12:15 – 12:30 | Soru & Cevap

12:30 – 13:30 | Çay / Kahve – Yemek Arası

13:30 – 13:55 | Prof. Dr. Cemalettin Aktepe, Hacı Bayram Veli Üniversitesi

13:55 – 14:20 | Dr. Gökçe YILDIRIM KALKAN, Simsoft

14:20 – 14:45 | Özgür AKSUNA, İletişim Danışmanı

14:45 – 15:00 | Soru & Cevap

Hedef Döngüsel Ekonomi !

Satınalma Eğitimi Hedef Döngüsel Ekonomi !

Satınalma Eğitimi Hedef Döngüsel Ekonomi !SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adil Sani Konukoğlu, Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde “21’inci Yüzyıl İçin Sürdürülebilir İş Modelleri ve Stratejiler” başlıklı panele katıldı.   “Çevresel, sosyal ve ekonomik olarak büyük bir değişimin arifesindeyiz” diyen Konukoğlu, 1904’ten günümüze 120 yıllık bir sanayi şirketi olarak kritik bir rol oynadıklarını ve öncü çalışmalara imza attıklarını aktardı.

Geleneksel şirketlerde sürdürülebilirliği ve değişimi gerçekleştirmenin daha zor olduğunu söyleyen Konukoğlu, “Yeni şirket kurarken her şeyi günün koşullarına göre şekillendiriyorsunuz ama 30- 40 yıldır şirkette çalışanlar var; böyle bir durumda değişim yaparken zaman zaman zorlandığımız olabiliyor. Yaşamın içinde değişim var. Hepimiz değişim ve dönüşüme uyum sağlamak zorundayız” ifadelerini kullandı.

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Banner

Değişen dünya ile birlikte genç kuşak ile iletişim kurmakta zorlandığını fark ettiğini, 18-22 ve 24 yaşındaki gençlerden terse mentorluk alarak yeni nesle nasıl yaklaşılması ve nasıl iletişim kurulması gerektiğini öğrendiğini aktaran Konukoğlu, “Yöneticilerimize de bunu zorunlu kıldım. Haziran ayı itibariyle bünyemizdeki tüm yöneticiler tersine mentorluk eğitimi alacak. Bu sayede, gelecek dünyaya nasıl bakacağımızı öğreneceğiz.” dedi.

SANKO Holding’in 120 yıldır sürdürülebilir bir şirket olmak için mücadele verdiğini vurgulayan Konukoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rahmetli babam Sani Bey, ‘kendini yenilemeyen işletme, sahibini yeniler. Eğer siz dönemin değişim sürecine uyum sağlayamıyorsanız mutlaka birileri gelir şirketinizi alır ve değişimi onlar gerçekleştirir’ derdi.

“Değişim sadece kendi şirketinizde olmuyor. Değişimi gerçekleştirirken çevrenizi de düşünmek zorundasınız. Tüm tedarik zincirinde sorumlu olan firmalarla iş birliği içinde çalışıyoruz. Ayrıca, faaliyet gösterdiğimiz tüm şehirlerde çalışanlarımızın dışında kalan arkadaşlarımızla da bir arada olmaya, onların sorunlarına eğilmeye çalışıyoruz. Birlikte hareket etme çabası içerisindeyiz.”

SANKO Holding Sektörlerde Değişim ve Dönüşüme Öncülük Ediyor

Faaliyet gösterilen farklı sanayi alanlarında teknolojiyi iyi kullanarak sektörlere öncülük eden SANKO Holding, tekstilden enerjiye, inşaat ve ambalaja kadar bulunduğu pek çok sektörde teknoloji yatırımları gerçekleştiriyor, bünyesinde bulunan tüm şirketlerin süreçlerinde dijital dönüşümleri planlayarak global standartlarda teknolojik dönüşüm hedefliyor.

SANKO Holding’in faaliyet gösterdiği sektörlerde öncü çalışmalara imza attığını anlatan Konukoğlu, sektörlerde yapılan sürdürülebilirlik çalışmalarıyla ilgili şu bilgilerin altını çizdi: “Çimento sektöründe geri dönüşümlü ısıyı kazanabilmek için yatırımlarımızı gerçekleştirdik. Karbon ayak izini aşağıya çekmek için çalışmalarımız da sürüyor. AR-GE’ye 15 milyon dolar civarında bütçe ayırdık. Yenilikçi ve sürdürülebilir ürünler üretebilmeyi hedefliyoruz.

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Banner

Dünya tekstil sektöründe yaklaşık 100 milyon ton atık çıkıyor ve bunun yalnızca yüzde 1’lik bir bölümü geri dönüştürülebiliyor. Sektörde geri dönüşüm konusunda öncülük yapmaya çalışıyoruz.”2021 yılında hayata geçen tekstil geri dönüşüm tesisinde tekstil atıklarını değerlendirerek tekrar kumaş üretiminde kullandıklarını söyleyen Konukoğlu, “Bu konuya 150 milyon dolar civarında bir bütçe ayırdık” dedi.

Geri dönüşüm girişimleri RE&UP’ın devrimsel teknolojisiyle döngüsel ekonomiye katkıda bulunduğunu belirten Konukoğlu, “Yeni girişimimiz RE&UP, SANKO Ar-Ge’sinin ürünü olan teknolojisiyle yerel ve global pazarda sürdürülebilir moda ve döngüsel ekonomiye geçişte öncü bir rol oynayacak” şeklinde konuştu.

Temiz Enerji Yatırımları

Yüzde 100 yenilenebilir enerji portföyüne sahip SANKO Enerji, 1000 MW’lık kurulu güce sahip. “Enerji sektöründe yatırımlarımızın tamamını yenilenebilir enerji kaynaklarına yapıyoruz. Fosil yakıtlı yatırımımız asla yok, yapmayı da düşünmüyoruz.

Ambalaj Sektöründe de yenilikçi birçok çalışmamız var. Örneğin karasal ortamda yetiştirilen deniz yosunlarından geliştirilmiş filmler üzerinde çalışıyoruz. Dünyada Worldstar Ödül aldı.

Ürünlerimizin sürdürülebilir olarak yenilenmesinin yanı sıra çevremize ve ekosistemimize sahip çıkabilmek adına var gücümüzle çalışıyoruz. Sanko olarak, elde ettiğimiz kârın büyük kısmını ekosistem için yürütülen çalışmalarımıza ayırıyoruz.” sözleriyle holdingin bu konuda duyarlılığını vurguladı.

“Kadınların iş hayatındaki varlığını önemsiyoruz”

Sanko Holding’in sürdürülebilirlik adımlarından söz eden Adil Sani Konukoğlu, Türkiye nüfusunun yarısını oluşturan kadınların iş hayatına katılım oranının oldukça düşük olduğunu vurgulayarak, SANKO Holding’in kadın istihdamı hedeflerine de konuşmasında yer verdi. Konukoğlu, “Kadın çalışan oranımızı 2030 yılına kadar yüzde 40’a, 2035 yılına kadar ise yüzde 50’ye taşıyacağız. Bugün yapılan atamalarda yönetici pozisyon için erkek CV yanı sıra kadın CV alternatifi önüme gelmiyorsa onaylamıyorum” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Banner

Multinet Up CEO’su Ali Emre Sever’in moderatörlüğünde düzenlenen “21’inci Yüzyılda Sürdürülebilir İş Modelleri ve Stratejiler” konulu panelde, SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adil Sani Konukoğlu yanı sıra, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Murat Bilgiç, Eksim Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Osman Arıoğlu ve Migros Grubu İcra Başkanı Dr. Ömer Özgür Tort konuşmacı olarak yer aldı.

Capital ve Ekonomist Dergileri tarafından bu yıl Sapanca’da düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi, “Sorumlu ve Duyarlı Liderlik: Teknoloji ve Yapay Zekâ Çağında Gezegen ve İnsanlıkla Uyumlu Bir Sisteme Öncülük Etmek” temasıyla gerçekleştirildi.

Migros’tan Yerli Susam Üretim Hamlesi

Satınalma Eğitimi Migros’tan Yerli Susam üretim Hamlesi

Satınalma Eğitimi Migros’tan Yerli Susam üretim HamlesiMigros, yerel tarım ekonomisinin güçlenmesine ve sürdürülebilir tarımı teşvik etmeye bu kez de yerli susam üretim hamlesi ile devam ediyor. Migros, Pol’s iş birliğiyle, Çukurova bölgesindeki yüzde 90’ı kadın üreticileri kapsayan ‘Yerli Susam, Yerli Üretim’ projesini hayata geçirdi.

Migros, Türkiye’nin yerli susam üretiminde artış sağlamak ve yerel tarımı desteklemek için önemli bir adım daha atarak Pol’s iş birliğiyle ‘Yerli Susam, Yerli Üretim’ projesini başlattı.  Proje sayesinde, son yıllarda ağırlıklı olarak ithal edilen susam ürünün yerel üretimi desteklenerek sürdürülebilir bir tedarik zinciri oluşturulması amaçlanıyor. Yerli susamın yanı sıra yerli susamla üretilen tahin ve helva ürünleri, Migros mağazalarında Pol’s markası altında satışa sunuldu.

“Susam, sözleşmeli tarım modeliyle, yüzde 90’ı kadın üreticilere ürettirildi”

Zengin lif içeriğine sahip ve aynı zamanda yüksek oranda kalsiyum, demir ve magnezyum içeren yerli susam üretimini desteklemek üzere, projenin ilk aşamasında Adana Çukurova bölgesinde, sözleşmeli tarım modeliyle, yüzde 90’ı kadın üreticiler olmak üzere 390 dekarlık alanda susam ekimi gerçekleştirildi. Migros’un alım garantisiyle güç bularak, yeniden üretime geçen çiftçiler, ürünün dikim öncesi, hasat ve kurutma süreçlerinde, ziraat mühendislerinden oluşan Pol’s Tarım Koordinasyon ekibinden zirai eğitim ve teknik destek aldılar. Tamamen geleneksel yöntemle yapılan hasat, getirisiyle de üreticisini memnun etti. Üretilen yerli susamlar, Pol’s fabrikasına gönderilerek şeker pancarı ile tatlandırılmış tahin, çifte kavrulmuş tahin helvası ve Ermenek bölgesine özgü üzüm pekmezi ile tatlandırılmış Ermenek helvası üretildi. Ürünler Pol’s markası ile Migros mağazalarında satışa sunuldu. Projenin genişleme aşamalarında ise daha önce hiç susam ekilmemiş farklı bölgelerde de yerli susam ekiminin yaygınlaştırılması ve daha fazla çiftçiye ulaşılması hedefleniyor.

“İthalatı yüksek olan susamı yerelleştirmeyi hedefliyoruz”

Yerli üretimi teşvik edecek iş birlikleri gerçekleştirdiklerini belirten Migros Grubu Pazarlama İcra Kurulu Üyesi Ekmel Baydur, “Yerli üretimle birlikte, yerel kalkınmanın önemi çok büyük. Kendi kendine yeter olmak için Türkiye’nin her bölgesinde yerel üretimin devamlılığını sağlamaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bir taraftan sürdürülebilir tarıma yatırım yaparken, bir taraftan da kadın üreticilerin güçlenmesine yönelik çalışmalarımıza her yıl yenilerini ekliyoruz. ‘Pol’s iş birliği ile ‘Yerli Susam, Yerli Üretim’ projesini bu kapsamda hayata geçirdik. Projenin genişlemesiyle beraber susam ekim alanlarını, çalıştığımız çiftçi sayısını ve tonajı artıracağız. Ayrıca mevcut potansiyel alanlarda da verimi artırmayı hedefliyoruz” dedi.

Pols şirketi CEO’su Ali Polat ise “Migros’un talebi ile başlayan projede, ilk etapta 120 ton yerli susam için sözleşme yaptık. Migros’un alım garantisi, üreticilerimiz için çok büyük teşvik oldu. Yerli susamın hasat süresi 120 gün. Çukurova bölgesinde yapılan Mısır ekiminin ardından boş kalan arazilerin etkin kullanımı için susam üretimini teşvik ettik. Böylece yıl boyunca sürekli bir üretim döngüsü oluşturarak yerli tarımın sürdürülebilirliğini sağlıyoruz” dedi.

Endüstriyel Fırınlar Anadolu Teknik ve Meslek Lisesi

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Endüstriyel Fırınlar Anadolu Teknik Ve Meslek Lisesi

*** Kendi Meslek Lisemizi Açmamız Lazım ***

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Endüstriyel Fırınlar Anadolu Teknik Ve Meslek LisesiDeğerli Okuyucularım,

Bu yazımda Meslek Liselerinin itibarını düzeltmek için yapabileceklerimiz üzerinde tavsiyelerde bulunacağım. Teknik Lise çıkışlı birisi olarak bu konuda birkaç kelime yazabileceğimi düşündüm. Daha çok Meslek Liselerinin makine imalatı yapan bölümlerine yönelik tavsiyelerim olacak. Özellikle açılmasını şiddetle tavsiye edeceğim Endüstriyel Fırınlar Meslek Lisesi için yapacağımız çalışmalardan bahsedeceğim. Bu konuda devlet&özel sektör işbirliği ile işin maddi boyunu aşacağımıza inanıyorum. Zaten yetişmiş insan gücü olarak oldukça ileri düzeyde olduğumuzu biliyorum. Sektörde çok tecrübeli mühendislerimiz ve ustalarımız da bu sürece katkı vermekten büyük bir mutluluk duyacaklardır.

Son yıllarda ivme kazanan alüminyum & çelik sektörüne yönelik fırınlar yapan endüstiyel fırın sektörü olarak hem kendi insan kaynakları ihtiyacımıza hem de alüminyum sekötürünün ihtiyacına çözüm olacak şekilde Meslek Liseleri açma zamanımızın geldiğini düşünüyorum. Bu liselerde direkt bir fırının yapılması aşamalarında ihtiyaç duyulan personeli yetiştirmeye yönelik bölümler olmalı.  Bu konuda tüm sektör temsilcileri tüm tartışmaları ve rekabeti bir kenara koyup elini taşın altına koymalı.

Boyacılık, Döküm&Isıl İşlem, Kesim&Büküm, Elektrik&Otomasyon, Gaz Tesisatçılığı, Hidrolik, Pnömatik, Refrakter&İzolasyon, Çelik ve Doğalgaz Kaynağı, Motor&Redüktör, Ölçme Teknolojisi, Makine Ressamlığı, Talaşlı İmalat, Fan&Vantilatör, CNC Makine ve Tezgahlar gibi bölümler açılabilir. Yani lisemiz nerdeyse bir fırını veya dökümhaneyi imal edecek kapasitede olmalı, hem yer hem de imkanlar açısından…

Açacağımız lise için yol haritamız:

  1. Meslek Lisemize sınavla öğrenci almalıyız. Anadolu Teknik, Teknik ve Meslek Lisesi ana bölümlerinden oluşmalı.
  2. Tüm okulun müfredatı Endüstriyel fırın sektörüne yönelik olmalı. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı birimleri ile ortak çalışma yapılabilir. Öncelikle kendi aramızda bir komisyon kurup ön fizibilite çalışmaları yapmalıyız. Bu konuda Efsiad, Misad, Talsad, Galsiad gibi derneklere büyük iş düşmektedir.
  3. Okulun açılacağı bölge İstanbul&Kocaeli il sınırları içinde olabilir.
  4. Teknik ve Anadolu Teknik Lisesi öğrencileri mühendislik alanına yöneldiklerinde üniversiteye girişte ek puan almalılar. (Temel mesleki eğitim almış öğrencilerin daha iyi mühendis olacaklarına kesin gözü ile bakıyorum.)
  5. Öğrencilerimiz stajlarını endüstriyel fırın sektörü firmalarında yapmalı. Böylece fabrikalarımız birer okula dönüşecektir.
  6. Okullarımız dışarıdan iş almalı ve döner sermayeden öğrencilere de harçlık verilmelidir. Tabi dışarından işi de endüstryiel fırın fabrikaları verecek.
  7. Lisemizde üniversite ortamı oluşturulmalı, kıyafet serbestisi getirilmeli, çeşitli etkinliklerin yapıldığı konferans, spor ve toplantı salonları da olmalı.
  8. Karşılıklı işbirliği içinde okullarımızı maddi manevi desteklemeliyiz. Zaten bu konuda iş vermemiz aynı zamanda desteklemek olacaktır. Ayrıca Tubitak, Kosgeb, ticaret ve meslek odaları, üniversitelerle işbirliği içine girmeliyiz.
  9. Teknik Lise müfredatına pedagojik formasyon dersleri eklenip mezunları teknisyenlik belgesinin yanı sıra Usta Öğretici belgesi de almalı.
  10. Meslek lisesimizde bölüm atölyelerinin yanı sıra projeler geliştirilen, ar-ge ve inovasyon çalışmalarının yapılacağı laboratuarlar, yabancı dil sınıfları da olmalı.
  11. Tavan vinci ve forklift operatörlüğü, ihracat gibi seçmeli ve ilave dersler de eklenebilir.
  12. Öğrencilerimiz aktif olmalı, yurtiçi ve yurtdışı fuarlara ve seminerlere katılımları sağlanmalıdır.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Endüstriyel Fırınlar Anadolu Teknik Ve Meslek LisesiEvet görüldüğü üzere çok zor değil, alüminyum ve endüstriyel fırın sektörü olarak bu işin altından kalkabiliriz. Sektörün geleceğini ve insan kaynağı sorununu da temelden çözmüş oluruz. Gelecek nesillere ve ülkemize katkımız büyük olur. Okullarımız kısa zamanda buluş, patent ve marka üreten okullar haline gelecektir.

Cavit SOY

Bilişim 500 Araştırmasına Başvurular 15 Mayıs’a Kadar Yapılabilecek

Satınalma Eğitimi Bilişim 500 Araştırmasına Başvurular 15 Mayıs'a Kadar Yapılabilecek

Satınalma Eğitimi Bilişim 500 Araştırmasına Başvurular 15 Mayıs'a Kadar YapılabilecekTürkiye bilişim sektörünün en önemli referans kaynağı olan “Türkiye’nin İlk 500 Bilişim Şirketi Araştırması-Bilişim 500” için başvuru süresi gelen yoğun talep üzerine 15 Mayıs 2024 tarihine kadar uzatıldı. Bu yıl “Evren Boşlukları Sevmez” mottosu ile 25’incisi gerçekleşecek araştırma sonuçları, 7 Ağustos’da ödül töreniyle açıklanacak.

Bilişim dünyasının heyecanla beklediği “Türkiye’nin İlk 500 Bilişim Şirketi Araştırması-Bilişim 500” için geri sayım başladı. Türkiye’nin her yerinden bilişim şirketlerinin katıldığı araştırmada en büyük 500 bilişim şirketi genel ve faaliyet gösterdikleri alt kategoriler özelinde sıralanırken, bilişim sektörünün bugünü ve geleceğine dair öngörüler ile hedefler de ele alınacak. Bu yıl bilişim sektörünü 25’inci kez bir araya getirecek Bilişim 500’e başvurular, 15 Mayıs 2024 tarihine kadar devam edecek.

Uzay Keşifleri, Bilişim Teknolojilerine Yepyeni Ufuklar Açıyor

Her yıl bilişim sektörüne ayna tutan Bilişim 500, bu yıl “Evren Boşlukları Sevmez” mottosu ile uzay teknolojilerinin bilişim teknolojilerinde yarattığı dönüşüme projeksiyon tutacak. Uzay keşiflerinin bilişim dünyasının geleceği için barındırdığı potansiyeli ortaya çıkararak; uzaktan algılama ve görüntü işleme, veri depolama ve işletme kapasitesinin artırılması, uydular aracılığıyla iletişim alt yapısının güçlendirilmesi gibi çalışmaları konunun uzmanları ile bilişim dünyasının penceresinden tanımlayacak. Yeni teknolojilerin geliştirilme yolculuğunda kendine önemli bir yer edinen uzay keşiflerine ilgi duyan herkes için eşsiz bir platform yaratacak. 

Bilişim 500, her yıl olduğu gibi bu yıl da bilişim dünyasının öncülerini bir araya getirerek, sektördeki gelişmeleri paylaşma, deneyimleri aktarma ve geleceğe ilişkin öngörüleri tartışma fırsatı sunacak. Bu yönüyle de sektör için önemli bir referans kaynağı olmanın yanı sıra çığır açan stratejilerle bilişim dünyasında fark yaratmak isteyenlere yol haritası sunacak Bilişim 500 araştırması; yerli-yabancı yatırımcılar ve iş birliği sağlamak isteyen şirketler için rehberlik görevini bu yıl da sürdürecek.

Başvurular Bilişim 500 Web Sitesi Üzerinden Yapılıyor

Bilişim sektörünün “Pazar Yeri” olarak kabul edilen Bilişim 500’e başvuran şirketler; Sistem Entegratörü ve İş Ortağı, Dağıtıcı, Türkiye Merkezli Üretici, Uluslararası Merkezli Üretici ya da Üreticinin Temsilcisi olmak üzere 4 ana kategori altında değerlendirecek. Bu kategorilerin donanım, yazılım, hizmet gibi alt tabloları bulunurken plus gibi özel tablolar da yine yerini alacak.

Başvuru için bilgilerini paylaşan firmalar kendilerinin, rakiplerinin ve pazarın gelişimini yakından takip ederek gelecekteki hedef ve planlarını daha verimli bir şekilde gerçekleştirme fırsatı da yakalayacaklar.

Başvuru yapan tüm firmalar ayrıca geçen yıl ilk kez başlatılan uygulama ile Bilişim 500 kataloğunda da yer alacak. Törende her yıl olduğu gibi sektörde 35 yılını geride bırakan profesyoneller onurlandırılacak.

Araştırmaya başvurular, Bilişim 500 web sitesi www.bilisim500.com üzerinden yapılabiliyor.

İhracat Yıldızı Türk Değirmencilerin Hedefi; Dünya Liderliği

Satınalma Eğitimi İhracat Yıldızı Türk Değirmencilerin Hedefi; Dünya Liderliği

Satınalma Eğitimi İhracat Yıldızı Türk Değirmencilerin Hedefi; Dünya LiderliğiDünya tarihinin ilk endüstrisi olarak tanımlanan değirmencilik sektörü, pandemi sonrasında yükselişe geçen korumacı gıda politikalarıyla tekrar dünyanın en stratejik güçleri arasında yerini aldı. Un üretiminde ve ihracatında uzun yıllardır zirvede yer alan ülkemizin önemli bir ihracat gücü daha oluştu. Türkiye’nin un üretiminde faaliyet gösteren tesislerin ihtiyaçlarını karşılamak için filizlenen un, tahıl, yem, bakliyat üretim ekipmanları ve değirmen makinaları sektörü, günümüzde üretiminin yüzde 90’ını ihraç eden dev bir endüstriye dönüştü. Tüm ekosistemiyle 2023 yılında yaklaşık 4,2 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşan sektör, dünya liderliğini hedefliyor. Sektöründe Türkiye’nin ilk ve tek, dünyanın ise en büyük fuarı olan İDMA ise yerli üreticilerin ihracat lokomotifi olmaya devam ediyor. İstanbul Fuar Merkezinde 2-4 Mayıs 2024 tarihlerinde düzenlenecek 10. İDMA İstanbul, 500 milyon dolarlık ihracat hedefiyle yerli üreticilerimize lokomotif olmaya devam ederken aynı zamanda fuar ile eşzamanlı olarak düzenlenecek 5. Uluslararası TABADER Tahıl Zirvesi ve Kongresi’ne de ev sahipliği yaparak dünya tahıl, yem ve bakliyat endüstrisinin tüm temsilcilerini İstanbul’da buluşturacak.

Sektörün en büyük buluşmalarına imza atan İDMA, Rusya ve Endonezya duraklarından sonra anavatanına geri dönüyor. Üretiminin yüzde 90’ını ihraç etme başarısı göstererek 2023 yılında 4,2 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşan yerli un, tahıl, yem, bakliyat üretim ekipmanları ve değirmen makineleri üreticileri, 2-4 Mayıs 2024 tarihlerinde İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleşecek 10’uncu İDMA İstanbul’da 500 milyon dolarlık ihracat hedefiyle dünya sahnesine çıkacak. Küresel pandemi sürecinde gıda güvenliği ve erişilebilirliğinin öneminin artmasıyla dikkatleri üzerine çeken tahıl, bakliyat, yem ve değirmen makinaları üreticileri en yeni teknolojilerini, tüm dünyadan binlerce ziyaretçinin katılacağı İDMA İstanbul’da sergileyecek. Yerli üreticilerle küresel pazarın diğer global oyuncularının bir araya geleceği İDMA İstanbul, 10’uncu buluşmada sektörün dünyadaki en büyük markalarını tek çatı altında birleştiren organizasyon ev sahipliği yapacak.

5. Uluslararası TABADER Zirvesi’nde Gündem; Yenilik, Teknoloji, Yapay Zeka ve Gelecek.

Bu yıl beşincisi yapılacak olan TABADER Zirvesi, özel gündem ve oturumlarla sektörün Türkiye ve dünyadaki önemli temsilcilerini ağırlayacak. Dört oturumda dijitalleşme, yapay zeka, teknolojik gelişmeler, değirmenciliğin geleceği gibi farklı konuların dünyaca tanınmış uzmanlar tarafından tartışılacağı zirve; dünya tahıl endüstrisi ve üretim tekniklerinin teknolojik boyutunun yanı sıra ekonomik, lojistik ve sosyal boyutu ele alınacak. Zirvenin özel oturumu ise “Değirmencilikte Kadın Gücü” konusu olacak. Panelistler değirmencilik endüstrisinde kadın etkisini ve sektörün başarısında kadınların rolünün altınız çizecek.

Sektörün Türkiye’de ilk ve tek, dünyada ise en büyük fuarı İDMA, İstanbul’da 500 milyon dolar ihracat hedefiyle kapılarını açacak.

Un, tahıl, yem, bakliyat üretim ekipmanları ve değirmen makineleri üreticileri sektöründe düzenlediği başarılı uluslararası fuarlarla sektörün dünyadaki en büyük buluşmalarına imza atan İDMA fuarlarının organizatörü HAGE Grup Yönetim Kurulu Başkanı Muhammet Ali Kalkan; ‘Türkiye’nin tahıl işleme teknolojileri endüstrisinin ana merkezlerinden biri olması ve tarımsal ürünlere olan talebin artması beklenen Ortadoğu ve Afrika ülkelerine yakın olması, küresel pazarda en önemli aktörler arasındaki yerini pekiştiriyor. Temel gıda ihtiyacının başında gelen ve uzun süre depolanabilen tahıl ve bakliyat mahsullerini nihai tüketicinin kullanabileceği ürüne dönüştüren teknolojilerin sergileneceği İDMA, sektörün tüm paydaşlarını 10’uncu kez İstanbul’da buluşturacak. Sektörde Türkiye’nin ilk ve tek, dünyanın ise en büyük fuarı olan İDMA; üreticilerle alıcıları bir araya getiren ticari buluşmanın ötesinde bir vizyon sergileyerek, uzun yıllardır TABADER zirvelerine de ev sahipliği yapıyor. Sektördeki trendlerin, dünyadaki üretim proseslerinin ve gelecek öngörülerinin kanaat önderlerince tartışıldığı zirvede, aynı zamanda sertifikalı değirmencilik eğitimleri de veriliyor. Geçtiğimiz aylarda sektörün temsilciliğini üstlenen Değirmen ve Sektör Makineleri Üreticileri Derneği (DESMÜD) ile imzaladığımız protokol ile gücüne güç katan İDMA; dünya un, tahıl, bakliyat, yem üretim teknolojileri ve değirmencilik sektörünün nabzını tutacak.’ değerlendirmesiyle İDMA fuarlarının sektörün buluştuğu, yeni ürünlerin ve inovasyonların vizyona çıktığı bir platform olmasının yanı sıra, düzenlendiği ülkelerde gıda güvenliği ve sürdürülebilirlik başlıklarında sektörün profesyonellerini bir araya getiren, ilgili sivil toplum örgütlerinin ve akademisyenlerin sorunları tartıştığı, çözüm önerilerini geliştirildiği organizasyonlar olmaya devam edeceğini vurguladı.

Güçlü üretim ve kaliteli ürün seçenekleriyle global pazarın önemli üreticileri arasında yer alarak 1 milyar dolarlık ihracat rakamına imza atan Türkiye’nin un, yem, tahıl işleme makineleri ve değirmen üreticilerini 2022 yılında Rusya ile 2023 yılında Endonezya ile buluşturan İDMA, cumhuriyetimizin 100’üncü yılında sektörün tüm paydaşlarını anavatanı Türkiye’de ağırlayacak. 10. İDMA İstanbul, 2-4 Mayıs 2024 tarihlerinde İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleşecek.

Tekstil Fabrikaları Yurtdışına Taşınıyor !

Satınalma Eğitimi Tekstil Fabrikaları Yurtdışına Taşınıyor !

Satınalma Eğitimi Tekstil Fabrikaları Yurtdışına Taşınıyor !En fazla konkordato ilan edilen sektörlerde liderliğe yükselen tekstilde şirketler rotayı yurtdışına kırdı. Tekstil sektöründe bilhassa giyim tarafında, dünyadaki sınırlı sayıdaki büyük alıcıların genelde Uzakdoğu ve Mısır gibi ülkeleri tercih ettikleri için zaten son derece fazla rekabet olduğunu daha önce defaatle belirttiklerini ifade eden Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (DOSABSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Nilüfer Çevikel,“Bu sebeple bilhassa yine giyimciler son zamanda maliyetleri düşürme amacıyla fabrikalarını yurt dışına taşımayı tercih etmişlerdi. Bu durum Türkiye’ye daha ucuz ürün girmesine sebep oldu. Böylece bizim maliyetlerimizin altında Türkiye’de ürün satılmaya başlandı ve biz maliyetlerle alakalı rekabet edemediğimiz için dünyaya sesimizi daha önce duyurmaya çalışmıştık ve bunun şimdi neticesi olarak şu anda tekstilde hem konkordatolar başladı hem de yurt dışına yatırım yapan firmalar hızla devam ediyor” diye konuştu.

Markalı Üretim Yapmamız Şart

Tekstil sektöründe yurtdışından siparişlerin durduğu haberlerine karşın Çevikel, “Aslında Türkiye’ye ve Türklere sipariş gelmiyor değil. Sipariş aynı hızla devam etse de biz maalesef maliyet tutamadığımız için dünyadaki diğer ülkelerle bilhassa Mısır, Türkmenistan gibi veya Uzak Doğu gibi ülkelerle rekabet edemediğimiz için şu anda insanlarleasinglerini ödemiyorlar, borçlarını ödemiyorlar ve bu konkordatolara sebep oluyor. Karbon ayak izinin uygulanmaya başlamasıyla biz, uzak doğudaki ülkelerin buna kolaylıkla uyum sağlayabileceğini düşünmüyoruz. Bu yüzdenaslında geçmişten beri söylediğimiz şu Türkiye markalaşmalı ve marka satmalı çünkü Türk giyim sanayi maalesef dünyada çok belli sayıda ki bunlar yani bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar anca. Dünyada büyük alıcılar var ve Türkgiyim sanayi maalesef bu büyük alıcılara markasız, üretim yaptığı sürece bunu yaşamaya mahkumdur” dedi.

Rafa Ürün Koyamayan Firmalar Yok Olmaya Mahkûmdur

Gelişmiş bir ülkenin hala belli firmaların urun tedarikçisi konumunda olmasını doğru bulmadığını belirten DOSABSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Nilüfer Çevikel, “Bu dönem artık kapanmıştır. Bu aslına bakılırsa doğal bir süreçtir.Daha inovatif, teknolojik ve farklı ürünlerle Türk tekstili bu kara günlerden sonra farklı bir konumda dünya pazarında yerini alacaktır. Acil markalaşma için atılımlar yapılmalı. Çünkü Türkiye artık sanayi devriminde belli bir aşamaya gelmiştir. Artık ucuz enerji maliyetleri, ucuz arsaların ve ucuz isçiliğin olduğu bir ülke değildir. Markalaşamayan ve rafa ürün koyamayan firmalar yok olmaya mahkumdur. Konkordatolarda devam edecektir” diye konuştu.

Tekstil ve hazır giyim, mart ayında en fazla konkordato ilan eden sektörler listesinde ilk sıraya yükseldi. Tekstil, “en fazla konkordato riski taşıyan” sektörler listesinde de 195 şirket ile 2. sırada. Sektör temsilcileri dipten dönüş için yılın son çeyreğini işaret ediyor. Türkiye sanayisinin ve ihracatının lokomotif sektörlerinden tekstil ve hazır giyimde geçen yıl başlayan istihdam kaybı ve kapanmalar zirve yaptı. Bu yılın ilk çeyreğinde toplam konkordatoların yüzde 10’a yakını sadece tekstil sektöründen gerçekleşti. Söz konusu rakama giyim, halı ve iplik gibi diğer kategoriler de eklendiğinde oran yüzde 15’e kadar yükseldi. Öte yandan verilere göre geçen yıl en fazla konkordato ilan edilen sektörler sıralamasında ikinci sırada yer alan tekstil, bu yıl ilk sıraya yerleşti.

TSKB Gayrimenkul Değerleme Araştırmasına Göre; OSB’lerde Yıllık Kira Artışları Ortalama Yüzde 102 Seviyesinde Gerçekleşti

Satınalma Eğitimi Tskb Gayrimenkul Değerleme Araştırmasına Göre; Osb’lerde Yıllık Kira Artışları Ortalama Yüzde 102 Seviyesinde Gerçekleşti

Satınalma Eğitimi Tskb Gayrimenkul Değerleme Araştırmasına Göre; Osb’lerde Yıllık Kira Artışları Ortalama Yüzde 102 Seviyesinde GerçekleştiTürkiye ekonomisinde ve illerin kalkınmasında önemli bir yeri bulunan organize sanayi bölgeleri (OSB) hakkında önemli bir araştırmaya daha imza atan TSKB Gayrimenkul Değerleme A.Ş., OSB’lerde yıllık kira artışlarının ortalama yüzde 102 seviyesinde gerçekleştiğini ortaya koydu. Kira artışında öne çıkan şehirler arasında Malatya, Konya, Antalya, Eskişehir ve Sakarya yer alırken, kira artışlarının yıllık enflasyon oranının üzerinde artış göstermesi dikkat çekiyor. Araştırma kapsamında; OSB’lerdeki arsa değer artışları, doluluk oranları ve yatırımların geri dönüş süreleri gibi konularda önemli veriler öne çıkıyor.

TSKB Gayrimenkul Değerleme A.Ş. organize sanayi bölgeleri özelindeki kapsamlı araştırmalarına devam ediyor. Türkiye ekonomisi ve kent gelişiminde yönlendirici bir etkisi bulunan ve pek çok firmaya ev sahipliği yapan organize sanayi bölgelerini mercek altına alan şirket, yıllık kira değer artışı, değer değişimiyle birlikte yapılaşma hakları ve doluluk oranlarına dikkat çekiyor.

Son yıllarda sanayi yapılarına yönelik artan taleplerin hem arsa satış değerleri hem de fabrika kira değerlerinde yukarı yönlü bir değişimi beraberinde getirdiğini ifade eden TSKB Gayrimenkul Değerleme A.Ş. Genel Müdürü Makbule Yönel Maya “OSB’lerde yıllık ortalama kira artışları yüzde 102 seviyesinde gerçekleşti. Artışlarda başı çeken iller arasında; Malatya, Konya, Antalya, Eskişehir ve Sakarya yer alıyor. Kira artışlarının yıllık enflasyon oranının üzerinde gerçekleştiğini gözlemliyoruz” dedi.

Fabrika kiralarındaki artışta arsa tahsislerinin tamamlanmasıyla birlikte sınırlı fabrika arzı ve talep artışı ile enflasyon oranlarındaki artışın önemli bir rol oynadığına işaret eden Maya, “Büyükşehirlerin genelinde kira artışlarının önceki yıl görülen yüksek artışlardan sonra artış oranlarının hız kestiği görünüyor. Antalya’da ise bölgenin artan nüfusu ve sanayisinin gelişme hızı kira artış oranlarında da ortaya çıkıyor. Marmara Bölgesi’nde artış seviyelerinin Kocaeli ve Sakarya illerinde yüksek olduğunu belirtebiliriz. Özellikle Sakarya’da diğer illere kıyasla baz kira bedelllerinin düşük olması talebi artırmakla birlikte, bu durum artış oranlarına yansıdı. Kira artışlarının dağılımından ayrıca sanayicilerin Anadolu’ya yöneldiği de gözlemleniyor. İç Anadolu Bölgesi’nde özellikle deprem sonrasında Konya ve Eskişehir de oluşan talep artışına istinaden kira artış oranı yüzde 130’un üzerinde gerçekleşti. Malatya özelinde de deprem sonrasında bölgede bir artış kaydedildi” diye konuştu.

Endüstriyel Yapılardaki Yatırımların Geri Dönüş Süreleri Kısaldı

OSB’lerdeki kira bedelleri üzerinden yatırımların geri dönüş sürelerini hesapladıklarını ve ortalama amorti süresinin 17,5 yıl olduğunu belirten Maya, “Türkiye genelinde endüstriyel yapıların geri dönüş süreleri 2023 yılındaki ortalama değeri olan 17,9 yıldan, 2024 yılında 17,5 yıla geriledi. Geri dönüş sürelerinin, gayrimenkulün pazar değerinin yatırımın bir yıllık kira değerine bölünmesiyle elde edildiğini söyleyebiliriz. İnşaat maliyetinde yaşanan artışlar ve endüstriyel yapılara artan talep geri dönüş sürelerinde artışa yol açmışken bu yıl geri dönüş sürelerinde kısalmalar dikkat çekiyor. Sanayi bölgelerinde yatırım geri dönüş süresinde kısalmanın en fazla olduğu iller Eskişehir ve Sakarya oldu. Bu illerde kira bedellerinde de artış oranlarının yüksek olduğu görüldü. İstanbul, Samsun, Adana ve Ankara illerinde ise bir önceki yıla göre sınırlı bir artış gerçekleşmişti” dedi.

OSB’lerdeki Arsa Değer Artışları Yıllık Ortalama Yüzde 92 Olarak Kaydedildi

OSB’lerde yıllık ortalama arsa değer artışının yüzde 92 olduğunu ifade eden Maya, “Yıllık arsa değer artışlarında Eskişehir, İzmir, Antalya, Manisa ve Ankara ön plana çıkarken Kocaeli ve Sakarya dışındaki tüm bölgelerde enflasyonun üzerinde bir artış gerçekleştiği görünüyor. Arsa değerlerini, doluluk oranının yüksek olması, sınırlı arsa arzı ve talep artışı olumlu etkiliyor. Arsa değer artışlarında İzmir, Manisa, Antalya, Ankara ve Eskişehir gibi illerde talep artışı en önemli itici güç olurken Eskişehir’de baz değerlerin düşük olmasının da güçlü artış oranlarında etkisi bulunuyor. Piyasası daha oturmuş ve yüksek satış birim değerlerine sahip olan İstanbul ile yakın çevresinde ise ortalamanın kısmen altında artış oranları gözlemleniyor. Malatya’da ise deprem felaketlerinin ardından piyasada yaşanan belirsizlik ve arz-talep mekanizmasında bozulma fiyatlama davranışlarını değiştirdi” dedi.

Konya OSB’de Doluluk Oranı Bir Sene İçinde Yüzde 100’e Ulaştı

Doluluk oranlarının yüksek olduğu organize sanayi bölgelerinde talebin önemli bir göstergesi bulunduğunu ifade eden Maya, “Düşük doluluk oranları ise doğrudan talep olmadığının bir göstergesi olarak değerlendirilmiyor. Yeni gelişme sahaları açılan veya yeni kurulan organize sanayi bölgelerinde doluluk oranlarının düşük olması söz konusu olabilir. Çalışmaya konu OSB’lerin 7’sinin haricinde tamamında doluluk oranı yüzde 90’ın üzerinde. Geçen yıl 8 OSB bu oranın altında kalırken, Konya OSB’de doluluk bir sene içinde yüzde 100’e ulaştı. Marmara Bölgesi’nde yüzde 137 ile en yüksek kira artışının yaşandığı Sakarya’da doluluk oranı 2 OSB için ortalama yüzde 90 seviyesinde. Bu oranlar bölgeye olan talebi işaret ediyor. Diğer yandan, İzmir örneğinde, bir önceki yıl olduğu gibi, doluluk oranlarının düşük olmasına karşın gözlemlenen güçlü kira artışı bölgeye talebin artış gösterdiğinin en belirgin göstergelerinden biri. Tekirdağ’da son yıllarda OSB sayısı hızla artarak 14’e ulaşsa da doluluk oranlarının diğer bölgelere kıyasla kısmen düşük olduğu görünüyor.  Bölgedeki diğer illerdeki yüksek doluluk oranları ile birlikte daha düşük kira bedellerine sahip olması bölgeyi olumlu etkileyebilecek olmakla birlikte kapasitenin doğru bir şekilde yönetimi de önem kazanıyor” dedi.

Araştırmanın tamamına linkten ulaşabilirsiniz: https://www.tskbgd.com.tr/arastirma-ve-yayinlarimiz/pazar-arastirmasi-ve-sektor-analizi/bir-bakista-organize-sanayi-bolgeleri-raporu–2024/

ACFE 2024 Raporu Açıklandı: Şirketlerin Maddi kaybı 3.1 Milyar Doları Aştı!

Satınalma Eğitimi Acfe 2024 Raporu Açıklandı şirketlerin Maddi Kaybı 3.1 Milyar Doları Aştı!

Satınalma Eğitimi Acfe 2024 Raporu Açıklandı şirketlerin Maddi Kaybı 3.1 Milyar Doları Aştı!Association of Certified Fraud Examiners (ACFE) 2024 mesleki mali suistimal raporu yayınlandı. ACFE’nin Sertifikalı Suistimal İnceleme Uzmanları 138 ülke ve bölgeden 1.921 gerçek mali suistimal vakasını analiz etti. Dünya genelinde şirketlerin kaybettiği rakam 3.1 milyar doları aştı.

Kayıplar Her Sene Artış Gösteriyor

1996 yılından beri yayınlanan Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Derneği’nin (ACFE) mali suistimalin maliyetleri ve etkileri üzerine yapmış olduğu araştırmanın sonuçları dikkat çekiyor. Sertifikalı Suistimal İnceleme Uzmanları, 138 ülke ve bölgede yapmış oldukları araştırmada 1.921 gerçekleşen mali suistimal vakasını tespit ettiklerini ve tespit edilen etik dışı davranışların 2016 yılından bu yana önemli bir artış gösterdiğini ifade ediyor. Araştırmada ayrıca kuruluşların her yıl gelirlerinin %5’ini mali suistimal nedeniyle kaybettiğini gözler önüne seriyor. Dünya genelinde kamu kurumlarında mali suistimal vakası başına medyan kayıplar 150.000 doları buluyor. Çalışmada, vakaların %47’si çalınan varlıkların kripto para birimine dönüştürülmesini içerirken, %33’ü kripto para biriminde rüşvet veya komisyon ödemeleri yapıldığı belirtiliyor.

Raporda bölgesel olarak yapılan analizlere bakıldığında, en çok medyan kayıp yaşanan vaka 250.000 dolar ile Latin Amerika ve Karayipler bölgesinden geldi. Asya-Pasifik bölgesi ve Doğu Avrupa ve Batı/Orta Asya bölgesi, vaka başına ortalama 200.000 dolarlık kayıpla ikinci sırada yer aldı. Yolsuzlukla ilgili vakaların en yüksek yüzdesine sahip bölgeler Güney Asya (%74) ve Doğu Avrupa ve Batı/Orta Asya (%71) idi. Ülkeler bazında en çok mali suistimal vakaları incelediğinde ortalama 101 vaka ile başı Hindistan çekiyor. Hindistan’ı 88 vaka ile Güney Afrika takip ederken, Nijerya 62 vaka, Birleşik Arap Emirlikleri 46 vaka, Çin 33 vaka ile mali suistimal konusunda ön sıralarda yer aldı. Avrupa’da ise ortalama 29 vaka ile Almanya liderliği elinde bulunduruyor.

Mali Suistimallerin %43’ten Fazlası Çalışanların Bildirimlerinden Geldi

Araştırmadan çıkan sonuçlara göre tipik bir mali suistimal vakası, tespit edilmeden önce yaklaşık 12 ay sürüyor. Mali suistimal faillerinin cinsiyet dağılımına bakıldığında vakaların %74’ü erkekler, %25’i ise kadınlar tarafından gerçekleştirildi. Faillerin yaş oranları dikkate alındığında %69’u 31 ile 50 yaşları arasında yer aldı. Faillerin %87’sinin geçmişte mali suistimal ile ilgili suçlardan dolayı hiç suçlanmamış veya hüküm giymemiş olmaları ise raporda dikkat çeken diğer bir nokta olarak göze çarpıyor.

Mesleki mali suistimal yapanların üçte ikisi üniversite ve üzeri eğitim seviyesine sahip şirketine en çok zarar verenler ise şirket sahipleri ve yönetici ortaklar oldu. Tespit edilen mali suistimallerin %43’ten fazlasının çalışanların yapmış olduğu bildirimlerden gelmesi ise kurum içi şeffaflığın önemini bir kez daha gösteriyor.

Araştırma raporunun sonuçlarını değerlendiren Remed Etikhat Satış ve Satış Sonrası Hizmetler Müdürü Begüm Akçal şunları söyledi; “Bir şirketin değerlerini, kültürünü ve itibarını koruması ve paydaşların bağlılıklarını artırması için en önemli adım, içeride şeffaflık sağlamaktır. Bu nedenle, çalışanlar ve diğer paydaşlar, görüşlerini, önerilerini ve etik ihlalleri rahatça paylaşabilecekleri bir ortamın oluşturulmasına ihtiyaç duyarlar. ACFE raporunda da belirtildiği gibi, etik olmayan davranışlardaki artış, kurumsal etik kültürünün ne kadar önemli olduğunu vurguluyor.

Remed Etikhat olarak, kurum içinde dürüstlük ve hesap verebilirlik kültürünü teşvik etmek için kurumsal etik süreç danışmanlığı ve etik hat hizmetleri sunuyoruz. Bu sayede şirketlerin, etik kültür oluşturmadığı zaman karşılaşabilecekleri zararların önüne geçmelerine destek oluyoruz.

Bu kültürün şirket içinde yaşayabilmesi ve sürdürülebilir olabilmesi için politika ve prosedürlerin titizlikle uygulanması gerekiyor. Bildirim alınan her olay ve her paydaş için aynı hassasiyetle ilgili politika ve prosedürlerin uygulanması, sağlıklı bir etik kültürün gelişimine katkı sağlayacaktır.”

Çelik Sektörü Kullandığı Enerjinin Yüzde 25’ini Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elde Etmeyi Hedefliyor

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Haber çelik Sektörü Kullandığı Enerjinin Yüzde 25'ini Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elde Etmeyi Hedefliyor

Demir-Çelik Sektörü, AB Desteği ile SKDM’ye Hazırlanıyor

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Haber çelik Sektörü Kullandığı Enerjinin Yüzde 25'ini Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elde Etmeyi Hedefliyor1 Ocak 2026’da yürürlüğe girecek sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’na (SKDM), demir çelik sektörünün hazır olmasını hedefleyen AB destekli “Karbon Yönetimi İçin Kümelerarası İş Birliği” Projesinin açılış toplantısı İzmir’de gerçekleştirildi.

Ege Demir ve Demir Dışı İhracatçı Birlikleri (EDDMİB) Başkanı Yalçın Ertan:

“SKDM kapsamında finansal yükümlülük altına gireceğimiz 2026 yılına kadar üye firmalarımıza gerekli destek mekanizmalarını sağlayacağız. bugün kullandığımız enerjinin yüzde 6’sını yenilenebilir enerjiden sağlıyoruz. kısa vadede hedefimiz yüzde 25’e çıkmak.”

Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ENSİA) Başkanı Alper Kalaycı:

“Demir Çelik Sektöründeki Firmalarımızın SKDM’ye Hazırlık Ve Farkındalık Seviyesini Artırmayı Hedefliyoruz.”

İzmir Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Mehmet Yavuz:

“Temiz Enerji Sektöründe Dünyadaki Başarı Örneklerinin Tümünde, Küme Organizasyonları İle Yaratılan Sinerji Rol Oynuyor.”

Türk sanayisinde emisyon salımı yüksek sektörler başta olmak üzere tüm üretim süreçlerini etkileyecek Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM), 1 Ocak 2026 tarihi itibarıyla yürürlüğe girecek.

İzmir’in Aliağa, Foça ve Bergama ilçelerinde kümelenen demir çelik sektörünün bu sürece uyumunu ve rekabetçi yapısını korumayı amaçlayan “Karbon Yönetimi için Kümelerarası İş Birliği” projesinin açılış toplantısı, İzmir’de gerçekleştirildi.

Kullanılan Enerjinin Sadece %6’sı Yenilenebilir

Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (ENSİA) koordinatörlüğünde, Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçı Birlikleri (EDDMİB) ve İtalya’dan CosVig ortaklığında yürütülen; İzmir Kalkınma Ajansı, İzenerji ve Eurosolar Türkiye’nin iştirakçi olarak yer aldığı proje, Avrupa Birliği tarafından 520 bin Euro hibe destek almaya da hak kazandı.

Demir çelik şirketlerinin temsilcilerinin yoğun katılımına sahne olan toplantının açılışında konuşan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkan Yardımcısı ve Ege Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçı Birlikleri (EDDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ertan, sektörün üretimde kullandığı enerjinin yüzde 6’sının yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edildiğine dikkat çekti.

Hedef %25 Yenilenebilir Enerji 

Firmaların özellikle güneş enerjisi sistemlerinde hızlı bir yol kat ettiğini kaydeden Ertan, Türkiye’de çelik üretimi yapan firmaların yüzde 75’inin elektrik ark ocaklı tesisler olarak hurda demirden üretim yaptığını, kalan yüzde 25’inin ise karbon salınımı daha fazla olan cevherden üretim gerçekleştiren yapan yüksek fırınlı tesisler olduğu bilgisini verdi.

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Banner

Dünyada ise demir çelik üreticilerinin yüzde 70’inin karbon ayak izi fazla olan yüksek fırınlı tesislerde üretim yaptığını anımsatan EDDİB Başkanı Yalçın Ertan, sözlerini şöyle dürdürdü:

“Hedefimiz buradaki avantajımızı korumak ve yenilenebilir enerji kaynağı payımızı yüzde 6’dan yüzde 25’ler seviyesine çıkarmaktır. Ancak şüphesiz ki firmaların Yeşil Mutabakatın getireceği koşullar hakkında bilinçlendirilmesi kadar yeşil üretime yapacakları yatırım için kolay ve hızlı şekilde finansal kaynağa ulaşmaları amacıyla destek mekanizmalarının oluşturulması da gerekmektedir. SKDM kapsamında finansal yükümlülük altına gireceğimiz 2026 yılına kadar üye firmalarımıza gerekli destek mekanizmalarını sağlayacağımız konusundaki kararlılığımızın altını çizmek istiyorum.”

“ENSİA Sektörü Yurt Dışında Temsil Ediyor”

Alper KalaycıToplantıda konuşan Enerji Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ENSİA) Yönetim Kurulu Başkanı Alper Kalaycı da, Türkiye’deki demir çelik üretiminde İzmir’in çok önemli yeri olduğunu vurguladı.

Yüksek seviyede enerji tüketen demir çelik üreticilerinin, katma değeri yüksek ürün ihracatlarında Avrupa Birliği’nin önemli payı olduğuna işaret eden Kalaycı, karbon ayak izlerini azaltmak isteyen firmaların başta çatı tipi güneş enerjisi sistemleri ve jeotermal olmak üzere temiz enerji kaynaklarına büyük ölçekli yatırımlar yaptıklarını hatırlattı.

Sektörün SKDM’ye hazırlık ve farkındalık seviyesini artırmayı hedeflediklerini kaydeden Kalaycı, ENSİA olarak Türk temiz enerji sektörünü yurt dışında temsil edecek pek çok projeyi hayata geçireceklerini sözlerine ekledi.

Başarı Örneklerinin Tümünde Kümelenme Var”

İzmir Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Mehmet Yavuz ise temiz enerji sektöründe dünyada başarı kazanmış tüm örneklerde ENSİA gibi küme organizasyonları olduğunu söyledi.

İZKA olarak hidrojen de dâhil olmak üzere İzmir’deki tüm temiz enerji uygulamalarına ve kurumsal kapasitelerin geliştirilmesi çalışmalarına destek verdiklerini kaydeden Yavuz, ENSİA ile bu noktada pek çok projede iş birliği gerçekleştirmekten mutluluk duyduklarını belirtti.

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Banner

Proje 36 Ay Sürecek 

Konuşmaların ardından ENSİA Avrupa Birliği Projeleri Koordinatörü Hazal Coşkun tarafından “Karbon Yönetimi için Kümelerarası İş Birliği” projesi takvimi ve işleyişi hakkında katılımcılara detaylı bilgi verildi. Avrupa Birliği tarafından 520 bin Euro hibe destek almaya hak kazanan proje 36 ay sürecek.

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Haber çelik Sektörü Kullandığı Enerjinin Yüzde 25'ini Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elde Etmeyi HedefliyorProje kapsamında İtalya ve Almanya’ya çalışma ziyaretleri ve atölye çalışmaları gerçekleştirilecek. Sektörde faaliyet gösteren firmalara yönelik farkındalık artırıcı eğitimler verilirken; lobicilik faaliyetleri yapılacak, sektörün strateji ve öneri dokümanları hazırlanacak.

Satınalma Operasyonları Dijitalleşiyor !

 

 

 

 

 


 

 

 

This will close in 20 seconds