Ticaretin Yeni Dinamiklerinde Stratejik, Finansal ve Sürdürülebilir Adımlar Semineri – İSTANBUL TİCARET ODASI 30 Eylül 2025
Moderatör: Gül SALDIRANER
Küresel Görünüm & Türkiye

2025 yılı itibarıyla küresel tablo oldukça net: Küresel ticaret hacmi yavaşlıyor, jeopolitik riskler yükseliyor, iklim kaynaklı şoklar daha sık ortaya çıkıyor ve birçok ülke yüksek kamu ve özel borç stoklarıyla uğraşıyor; bu faktörler finansmana erişimi daha zor hale getiriyor. Uluslararası raporlar, belirsizliğin artık adeta yeni bir gümrük vergisi gibi ticaretin maliyetlerini artırdığını ortaya koyuyor.
Özellikle iklim kaynaklı şoklar artık küresel gündemin merkezinde. Kasım ayında Brezilya’da yapılacak COP30 zirvesinde ‘iklim dayanıklılığı’ öncelikli başlık olacak. Adaptasyon, yalnızca çevresel değil; aynı zamanda ekonomik, sosyal ve jeopolitik bir zorunluluk olarak tartışılıyor. Her yıl giderek daha yıkıcı iklim felaketlerine tanık oluyoruz. Bu tablo bize güçlü bir mesaj veriyor: İnsanları, ekonomileri ve ekosistemleri birlikte dayanıklı kılmak zorundayız.
Dünya Bankası ise gelişmekte olan ekonomilerde yatırım açığının derinleştiğini ve doğru politikalarla özel yatırımı harekete geçirmenin artık küresel bir öncelik haline geldiğini vurguluyor. Tüm bu tablo bize şunu söylüyor: işletmeler için hayatta kalmanın yolu, belirsizlik ve risklerin arttığı bu dönemde finansal dayanıklılığı güçlendirmek ve sürdürülebilir yatırımları önceden sahiplenmekten geçiyor.
Bu küresel farkındalığın bir göstergesi olarak, Çin bu yıl ilk kez mutlak emisyon azaltım taahhüdü verdi. Bu adım, iklim krizi değil; doğrudan ticaret ve rekabet meselesi olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye olarak ise rekabet gücümüz; finansman, enerji ve işgücü maliyetlerinin baskısı altında yeniden şekilleniyor. Maliyet dalgalanmaları kısa vadeli avantajlar sağlasa da kalıcı rekabet üstünlüğü yaratmıyor. O nedenle sürdürülebilir bir üstünlük için işletmelerimizin verimlilik, dijitalleşme, inovasyon, yapay zekâ uygulamaları ve yeşil finansman araçlarını cesurca benimsemeleri artık bir tercih değil, bir zorunluluk olmuştur. İş dünyası iklim krizini bir tehditten öte, inovasyon ve kolektif dönüşüm için somut bir fırsat olarak görmelidir. Ancak bu dönüşüm, tüm paydaşların işbirliği ve görünür faydalar üreten pratik uygulamalarla mümkün olacaktır.
Türkiye’nin 2053 net sıfır hedefi dönüşümün pusulasıdır. Sürdürülebilirlik artık çevresel bir gündemden çıkıp; rekabet gücü, finansmana erişim, yeni pazarlara açılım ve yatırımcı güveninin anahtarı olmuştur.

Şirketler İçin Anlamı
Bu dönüşümün merkezinde ise insan kaynağı ve yetkinlikler yer alıyor. Küresel belirsizlik yalnızca finansal dengeleri değil, aynı zamanda nitelikli iş gücü ihtiyacını da baskı altına alıyor. Bugün yapay zekâ yalnızca bir yazılım değil, üretimden lojistiğe kadar tüm değer zincirini yeniden şekillendiren stratejik bir güç haline geliyor. İşletmelerimizin bu dönüşümü zamanında yakalaması, verimlilik ve rekabetçilik kadar yeşil dönüşüm hedefleriyle de doğrudan bağlantılıdır. Uluslararası çalışmalar, yapay zekâ destekli Agentic AI – yani kendi başına karar alabilen sistemlerin – kalite, hız ve maliyet üzerinde kayda değer iyileştirmeler sağladığını; üstelik yeni gelir yolları açtığını gösteriyor. Ancak McKinsey’nin verileri dikkat çekici: işletmelerin yarısından fazlası dönüşüm denemeleri yapıyor ancak yalnızca dörtte biri tam başarıya ulaşıyor. Dolayısıyla başarının anahtarı, dönüşümü yalnızca teknoloji yatırımıyla sınırlı olmuyor. Kültürden bütçeye, liderlikten iş sonuçlarına kadar bütünsel bir yol haritası çizmekten geçiyor.
Uyum ve Pazar Dinamikleri & Tedarik Zinciri Dayanıklılığı
Günümüzde regülasyonlara uyum yalnızca çevresel bir yükümlülük değil, ticari faaliyetlerin vazgeçilmez bir şartı haline geliyor. Araştırmalar Kurumsal alıcıların önemli bir kısmının, önümüzdeki yıllarda sürdürülebilirlik kriterlerini karşılamayan tedarikçileri bırakmayı, daha yeşil ve şeffaf alternatiflere yönelmeyi planladıklarını ortaya koyuyor. Artık; performans, kalite ve fiyatın yanına karbon ayak izi, izlenebilirlik ve raporlama kriterleri eklenmiş durumda.
Öte yandan OECD’nin bulguları, tedarik zincirlerini ülke içine çekmenin yalnızca küresel ticareti küçültmekle kalmayıp, birçok ekonomide oynaklığı artırdığını, yani istikrarı azalttığını ortaya koyuyor. Dolaysıyla çözüm içe kapanmak değil, riskleri akıllıca yönetmek olmalıdır.
Dönüşümün Yönü ve Finansman Boyutu
Dünyada merkez bankaları ve düzenleyiciler iklim risklerini artık finansal istikrarın merkezine alıyor. Sermaye giderek daha şeffaf, düşük karbonlu ve dayanıklı iş modellerine yöneliyor. Bu nedenle yeşil, dijital ve sosyal dönüşümü birlikte düşünmek zorundayız; çünkü iklim hedefleri, teknolojik yenilikler ve toplumsal beklentiler aynı anda karşımıza çıkıyor.
Yüksek borçlanma maliyetleri işletmeler açısından finansmana erişimi kritik hale getiriyor. Bunun anahtarı ise şeffaf raporlama ve güçlü kurumsal yönetimdir. Sağlam mali veriler ve disiplinli nakit yönetimi yalnızca maliyetleri düşürmekle kalmaz, aynı zamanda yatırımcı güvenini artırarak kaynağa erişimin yolunu açar. Bu çerçevede öne çıkan yeşil finansman, dönüşümün hızını ve rekabet gücünü belirleyen temel anahtarı olarak öne çıkıyor.
Türkiye’nin Yol Haritası & Sonuç
Türkiye de bu küresel dönüşümün dışında değil. 2053 net sıfır hedefi doğrultusunda Yeşil Mutabakat Eylem Planı 2021 yılında yürürlüğe girdi ve önemli mesafeler kat edildi. Enerji, sanayi, ulaştırma ve tarımın yanı sıra farklı sektörlerde ve politika alanlarında emisyonların azaltılması ve yeşil dönüşüm için yol haritaları oluşturuldu. 2024–2030 İklim Değişikliği Azaltım ve Uyum Strateji ve Eylem Planları yayımlandı. Temmuz ayında kabul edilen İklim Kanunu ile bu hedef yasal zemine kavuştu.
Bu çerçevede;
- Karbon Kredilendirme ve Denkleştirme Yönetmeliği Taslağı
- Türkiye Emisyon Ticaret Sistemi Yönetmeliği Taslağı
- Türkiye Yeşil Taksonomi Yönetmeliği Taslağı
- Yerel İklim Değişikliği Eylem Planları (YİDEP) Hakkında Yönetmelik Taslağı
yönetmelikler taslak aşamasındadır.
Bu ay Resmî Gazete’de yayımlanan 2026–2028 Orta Vadeli Program da büyüme ve istihdamın yanı sıra yeşil ve dijital dönüşümü öncelikli alanlar arasında tanımlıyor. İşletmelerimizin yol haritalarını ulusal ve uluslararası çerçevelerle uyumlu hale getirmeleri, yalnızca yasal uyum için değil; aynı zamanda pazarlara erişim ve finansman avantajı sağlamak açısından da kritik önem taşıyor.
Öte yandan BDDK, SPK düzenlemeleri yanında KGK tarafından yayımlanan Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (TSRS 1 ve TSRS 2) ise işletmelerin iklim ve sürdürülebilirlik risklerini tanımlamasını, hedefler koymasını ve ilerlemelerini raporlamasını zorunlu kılıyor. Bu sayede dönüşüm yolculuğu ölçülebilir hale geliyor, yatırımcı güveni artıyor ve finansmana erişim kolaylaşıyor.
KOBİ’ler İçin Öncelik
Bu noktada KOBİ’lerimizin önceliği, dönüşümü işin merkezine almak; hedeflerini ölçülebilir kılmak ve stratejiden iş gücüne, tedarik zincirinden ekosistem yönetimine kadar sürdürülebilirlik temelli bütünsel adımlar atmaktır. Böyle bir yaklaşım hem risklerin yönetilmesini hem de fırsatların hızla değerlendirilmesini mümkün kılar.
Bu çerçevede, geçtiğimiz hafta New York’ta düzenlenen İklim Zirvesi’nde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in sözlerini paylaşmak isterim; çünkü aslında anlatmak istediğimiz tabloyu tek cümlede özetliyor:
“Bilim eylem istiyor. Hukuk bunu emrediyor. Ekonomi bunu zorunlu kılıyor. İnsanlar ise bunu talep ediyor.”
“The science demands action. The law commands it. The economics compel it. And people are calling for it,”
Bu sözler, dönüşümün artık ertelenemez bir zorunluluk olduğunu ve hepimiz için ortak bir sorumluluktaşıdığını güçlü bir şekilde hatırlatıyor.
Sunumlarla Bağlantı
İşte biz de bugün tam bu çerçevede üç kritik başlık üzerinden ilerleyeceğiz.
- Tedarik zincirinde dayanıklılık: İklim ve jeopolitik risklerin baskısı altında kesintisiz üretim ve teslimatı sağlamak.
- Finansal dayanıklılık: Dalgalı piyasada nakit yönetimi, borç disiplini ve yeşil finansmana erişim.
- Sürdürülebilirlik raporlaması: Yatırımcı çekmek, müşteriyi elde tutmak ve markayı güçlendirmek için şeffaf ve güvenilir bilgi sunmak.
Bu üç alan, KOBİ’lerimizin geleceğe hazırlanmasında yol gösterici olacak.
Kapanış
Bugün paylaşılacak görüşlerin yalnızca risklere karşı korunmamıza değil, aynı zamanda yeni fırsatları görmemize ışık tutacağına inanıyorum.
Hepinize verimli bir seminer diliyor, katılımlarınız için teşekkür ediyorum.
Gül SALDIRANER