Yıldızımız Yenilenebilir Enerji – 2

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Yıldızımız Yenilenebilir Enerji – 2

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Yıldızımız Yenilenebilir Enerji – 2Yenilenebilir enerji kaynaklarından Güneş Enerjisi; kaynağını bir yıldızdan alan ve insan ömrü göz önüne alındığında insanoğlu için sonsuz enerji kaynağı olan güneş enerjisi akademik, bilimsel ve endüstriyel çalışmalarla uygulama mecrasında geldiği noktalar çeşitlilik arz etmektedir. Bu girizgahtan sonra siz değerli okuyucularım ile; güneş enerjisi santral çeşitleri, ihtiyaç duyulduğu alanlar üzerinde duracağız.

Ges çeşitleri

Günümüzde gezegenin derinliklerinde bulunan bazı fosil yakıt kaynaklarına erişimin ve yeryüzüne çıkarmanın teknolojik olarak yetersiz olması, fosil yakıtların tükenmesi ve yeryüzüne çıkarılan maden için yapılan masrafların, o madenden elde edilen enerji gelirinden yüksek olması nedeni ile bu tip konvansiyonel enerji kaynaklarından yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim görülmektedir. Bunu 1970’li yıllarda ortaya çıkan petrol krizleri ile örneklendirebiliriz. Bu dönemde enerjide arz güvenliği sorunu ortaya çıkmış ve yeni enerji kaynağı arayışları hızlanmıştır. Sonrasında ise söz sahibi büyük firmaların, global kuruluşlar ve birliklerin çevre duyarlığı üzerinde; artan kirlilik konusundaki fikir birlikleri, demeçleri ve kamuoyu bilinçlendirme çalışmaları ile giderek artan bir duyarlılığın başlamasıyla yenilenebilir enerji kaynakları; hükümetlerin gündeminde yerini almaya başlamıştır. Ülkemiz dahil dünyanın birçok yerinde; yatırımcılara yenilenebilir kaynaklar ile enerji üretimi konusunda teşvik araçları sağlanmış ve sağlanmaya devam etmektedir.

Medeniyetin doğuşu ve daha sonra insanlığın enerji üretebilmesi; ilkel metodlar ile başlayıp zaman içinde bilgi ve teknoloji birikimi ile ilerleme gösterdi. Biliyoruz ki medeniyetin gelişiminde ilk etapta teknoloji sair metodlar ile yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji elde edebilmenin mümkün değildi.

Bilim insanlarının çalışmaları ve uyarıları ışık tuttu ki artık; insanoğlu katlanılabilir noktanın ötesinde olan sera gazı salınım miktarının iklim değişikliği üzerindeki yıkıcı etkisi ile Dünya üzerinde sürdürülebilir bir yaşam kurmak için konvansiyonel enerji kaynakları yerine alternatif yenilenebilir enerji kaynakları tercih edilmek durumundadır.

Bölgesel ve yerel çevre kirliliğin yanında, atmosfere verilen karbon bileşenlerinin sera etkisi yaratarak yeryüzü ikliminde değişmelere neden olması ve asit yağmurları gibi küresel çevre sorunlarında fosil kökenli enerji kaynaklarının kullanımının oynadığı rolün anlaşılması sonucunda da temiz enerji kaynakları olan yenilenebilir enerji kaynakları giderek daha fazla destek görmeye başlamıştır. (Gözde Öymen Yenilenebilir Enerjinin Sürdürülebilirlik Üzerindeki Rolü İstanbul Ticaret Üniversitesi)

Konvansiyonel enerji kaynakları; odun, kömür, petrol, doğal gaz gibi fosil yakıtlardır. Alternatif yenilenebilir enerji kaynakları ise; güneş, rüzgar, deniz dalgaları ve gel-git olayı, jeotermik potansiyel, biyomas ve organik çöplerdir.

Ekonomik büyüme ve toplumsal refahın temel girdilerinden birisi ve hatta en başta gelenin enerji olduğu savı, küresel düzeyde de kabul görmektedir. Enerjinin geri dönülmez çevresel tahribata yol açmadan, ekolojik dengeyi bozmadan ve kuşaklararası adalet anlayışına uygun bir biçimde kullanımı hedeflerini içeren “sürdürülebilir enerji” kavramını uluslararası toplumun benimsediği ortak bir politika ilkesi olarak nitelendirmek mümkündür. (Gözde Öymen Yenilenebilir Enerjinin Sürdürülebilirlik Üzerindeki Rolü İstanbul Ticaret Üniversitesi)

Makalemizin temelini oluşturan Güneş Enerjisi santralleri üzerinde biraz duralım.

Çatı GES

12 Mayıs 2019 tarihli EPDK tarafından yayınlanan Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği ile endüstriyel işletmeler(Hastane, AVM, fabrika, otel, depo, çiftlik vb.) çatılarına Güneş Enerjisi Santrali kurarak, kendi elektrik tüketimleri için elektrik üretimi gerçekleştirebilmektedir.

Çatı Ges yatırımları özellikle endüstriyel tesis sahipleri odağındaki yatırım araçlarından biridir. Ticaret tarifesinden elektrik kullanan aboneler için çatı tipi güneş enerjisi tesisleri ortalama 5-6 yıl arasında yatırım tutarını amorte etmektedir.

çatı Ges

Endüstriyel tesislerin elektrik harcamaları meskenlere göre devasadır. Çatı Ges yatırım tercihi ile yatırımcı; elektrik sarfiyatını kontrol altında tutacak ve yatırımın geri döndüğü andan itibaren elektrik fatura giderini sıfırlayacaktır.

Hibrit GES

Hibrit güç sistemleri, tek bir bağlantı noktasını paylaşan, genellikle yenilenebilir olmak üzere iki veya daha fazla kaynaktan elektrik üreten sistemlerdir. Hibrit bir üretim tesisi, örneğin güneş parladığında fotovoltaik enerjiyi ve bulutlu havalarda rüzgar gibi başka bir kaynağı kullanabilir ve böylece daha istikrarlı ve verimli bir tedarik sağlayabilir. Hibrit kurulum depolama sistemlerini içerebilir veya içermeyebilir.

Zehirli gaz emisyonların azaltılması ve enerjinin karbondan arındırılması için gezegeni koruma hedefi doğrultusunda; rüzgar, fotovoltaik ve hidroelektrik gibi en rekabetçi yenilenebilir enerji tesislerini depolama sistemleriyle tamamlayan hibrit tesisler, temiz ve verimli enerji sağlamak için etkili bir çözümdür.

Çevre dostu ve tükenmez yenilenebilir enerjiler , Paris Anlaşması’nda ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nde, özellikle iklim değişikliğiyle mücadele ve enerjiye evrensel erişimle ilgili hedeflere ulaşma çabasının temel dayanağını oluşturuyor.

Hibrit Ges

En yaygın hibrit elektrik güç kombinasyon türleri şunlardır:

En Yaygın Hibrit Elektrik Güç Kombinasyon Türleri

Ayrıca sıfırdan bir hibrit üretim tesisi oluşturulabileceği gibi, daha yaygın olarak mevcut bir tesis, mevcut üretim teknolojisine başka bir kaynaktan yeni bir modül eklenerek hibritleştirilebilir.

Hibrit enerjinin avantajları ise; her iki teknolojinin yük eğrilerinin tamamlayıcılığı sayesinde hibrit tesisin erişim noktasında artan kapasite faktörüdür.

Aktif olmadığında kaynaklar arasında geçiş yapmak, yenilenebilir enerjinin doğasında olan öngörülemezliği azaltır ve sağlanan elektriğin istikrarını artırır. Böylece besleme noktasındaki gücün sağlanması sağlanır.

İşletme ve bakım tarafında elektrik altyapılarının kullanımının optimizasyonu sağlar.

Arazi GES

Teknoloji sair bir santral olması nedeni ile kurulum maliyetleri teknolojik gelişmelere paralel olarak gün geçtikçe düşmektedir. Yüksek enerji tüketimi olan işletmeler ve yatırımcılar için oldukça karlı bir yatırımdır. İşletme maliyetleri oldukça düşük ve işletme yönetimi diğer enerji santrallerine göre oldukça yalındır. Elektrik üretirken çevreye zarar verme olasılığı en az olan enerji santrali Güneş Enerji Santralleridir. Diğer enerji santrallerine göre kendini hızlıca amorte etmektedir.

Arazi Ges

Su Üstü GES

​Yüzer Güneş Enerji Sistemi, değerli kara parçalarında diğer projelere yer açabilmek adına geniş su yüzeylerini kullanarak kara alanı üzerinde alan tasarrufu sağlar, yüksek verimde enerji üretir. Su üstüne kurulduğu için kurulu alan kısıtı yok denilebilir. Yüzer GES’lerde yatırımlar hidroelektrik santraline bağlanarak hibrit yapıya dönüştürülebilir, kurulumu ve taşınmak istendiği alana montesi demontesi kolaydır. Yüzer GES’ler ulusal elektrik şebekesine bağlanarak ülkenin enerji üretimine katkı sağladığı gibi off grid dediğimiz şebeke izole sistem olarak bölgesel elektrik ihtiyacını da karşılayabilmektedir.

Su üstü Ges

 

Uzay Tabanlı GES

Uzay tabanlı güneş enerjisi üretim teknolojileri 1970 lerde başlamış olup günümüzde derin uzay keşiflerinde ihtiyaç duyulacak yüksek enerjiyi sağlamak üzere gelişimine devam etmektedir.

Uzay Tabanlı Ges

Uzay tabanlı güneş enerjisi, dünya yüzeyindeki GES’lerden farklı olarak dünyaya ulaşıp da %60’lara varan atmosfer geçişindeki kaybolmanın aksine; yörüngeli uydularda bulunan enerjiyi toplayarak daha yüksek bir absorbe miktarı yakalar. ışığın hareket etmek için ihtiyaç duyduğu Uzay-zaman dokusu ışık demetlerinin soğrulabileceği en iyi ortamdır. Nükleer kaynakların yanında ileri uzay çalışmalarında kullanılan enerji kaynağıdır.

Bu yazımızda güneş enerjisi santral çeşitleri, ihtiyaç duyulduğu mecralar üzerinde durduk. Önümüzde yazıda görüşmek üzere.

Keyifli okumalar dilerim

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem Yıldızımız Yenilenebilir Enerji – 2Şafak TOMBAK

Satın Alma Profesyoneli

2018 Genç Satın Alma Yöneticisi Ödülü Sahibi

 

İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlik Çalışmalarında Son Gelişmeler

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Haber İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat Ve Sürdürülebilirlik çalışmalarında Son Gelişmeler

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Haber İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat Ve Sürdürülebilirlik çalışmalarında Son GelişmelerÇEVKO Vakfı tarafından Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle düzenlenen “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler” başlıklı çevrimiçi söyleşi 29 Nisan 2024 tarihinde gerçekleşti. L’Oréal Türkiye – Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü/Ülke Sürdürülebilirlik Lideri İrem Karaoda Tanrıkulu, Gebze Teknik Üniversitesi – Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Derya Ayral Çınar, Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğrencisi – İklim Elçisi Erva Çakır ve ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer’in katıldığı söyleşinin moderatörlüğünü, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak yaptı.

Nisan ayının ÇEVKO Vakfı Söyleşisi, Küresel Isınma Kurultayı Komitesi Başkanı Celal Toprak’ın moderasyonuyla başladı. Toplantıda ilk sözü alan ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer, konuşmasına sürdürülebilirlikle ilgili önemli bir gelişmeyi ele alarak başladı. 24 Nisan 2024 tarihinde Avrupa Birliği’nde kabul edilen Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü’nü ele alan İmer, “Avrupa Birliği önemli bir ticaret ortağımız, dolayısıyla Avrupa Birliği’ndeki yasal düzenlemeler, birliğin üyesi olmasak da bizi yakından ilgilendiriyor” diyerek sözlerine başladı.

ÇEVKO Vakfı Genel Sekreteri Mete İmer: “Devlet tarafından işletilecek Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu organizasyonu AB Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü metninden çıkarıldı.”

İmer, AB Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü’nün Avrupa Parlamentosu’nda 24 Nisan 2024’te kabul edildiğini, AB kuralları uyarınca “Direktif”e göre tüm üye devletler açısından daha bağlayıcı bir norm olan “Tüzük” durumuna getirilen ilgili düzenleme ile ambalaj ve ambalaj atıkları için AB yasal çerçevesinin güncellenmekte olduğunu belirtti.

Genel Sekreter İmer AB Komisyonu’nun yaptığı etki değerlendirmesine göre yeni düzenleme gereksinimini ortaya çıkaran üç ana sorun bulunduğunu belirterek,

(1) Yürürlükteki direktife karşın ambalaj atıklarının artmaya devam ettiğini; Hareket halindeyken tüketim, artan çevrimiçi satışlar ve eve teslimatlar gibi yeni tüketim alışkanlıklarının ambalaj atığı miktarının artmasında etkili olduğunu;

(2) AB atık hiyerarşisindeki geri kazanım ve düzenli depolama yerine, yeniden kullanım ve geri dönüşümün önceliğinin henüz tam olarak uygulanmadığını;

(3) Plastik ambalajlarda düşük geri dönüşüm kalitesi ve yetersiz ikincil hammadde kullanımının etki analizinde belirtilen diğer bir husus olduğunu kaydetti.

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Banner

İmer Avrupa Parlamentosu Çevre Komitesi’nde kabul edilen Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü’nde “depozito iade sistemleri kurulması” ve “temasa duyarlı ambalajlar için geri dönüştürülmüş içerik hedefleri oluşturulması” yönündeki hükümlerin korunduğunu ancak “her bir atığın ayrı ayrı toplanması” ve “devlet tarafından işletilecek genişletilmiş üretici sorumluluğu organizasyonu” hakkındaki hükümlerin ise metinden çıkartıldığını söyledi.  İmer: “Yeni tüzükte sanayi tarafından kurulup işletilen Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (GÜS) sistemlerinin önemi daha da artmış olup, tüzükteki “geri dönüştürülebilirlik” ve “yüksek kaliteli geri dönüşüm” tanımları, “açık döngü geri dönüşüm”ün yanı sıra ambalajın geri dönüştürülebilirlik performans derecelerine dayalı olarak “GÜS ücretinin modülasyonu”nu teşvik etmektedir” yorumunda bulundu.

AB kurallarına göre Ambalaj ve Ambalaj Atıkları Tüzüğü’nün 2026 yılının 2. çeyreğinde uygulanmaya başlamasının öngörüldüğünü bildiren Mete İmer, “Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bu tüzüğü izlemeyi sürdüreceğiz” şeklinde sözlerini tamamladı.

L’Oréal Türkiye – Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü/Ülke Sürdürülebilirlik Lideri İrem Karaoda Tanrıkulu: “Gelecek İçin L’Oreal Sürdürülebilirlik Programı ile etki alanımızı %100’e çıkarıyoruz”

Söyleşide ikinci söz sırası L’Oréal Türkiye – Kurumsal İlişkiler ve Etkileşim Direktörü/Ülke Sürdürülebilirlik Lideri İrem Karaoda Tanrıkulu’nundu. “Bir güzellik şirketi Dünya’yı değiştirebilir mi?” başlıklı bir sunum yapan Tanrıkulu, sürdürülebilirliğin şirket stratejisinin ve gündelik hayatlarının bir parçası olduğunu söyleyerek sözlerine başladı. 2022 yılında plastik ambalajların yüzde 78’ini geri dönüştürülmüş kaynaklardan, doğal içeriklerin yüzde 61’ini biyo-bazlı ya da bol minerallerden üretildiğini belirten İrem Karaoda Tanrıkulu, 2025 yılına kadar tüm tesislerinin karbon nötr olacağını belirtti.

Sürdürülebilirlik stratejilerinin uzun yıllar önce başladığını belirten Tanrıkulu, 1979 yılında ilk yapay insan derisini ürettiklerini ve “hayvanlar üstünde test yapmadıklarını” belirtti. 2013 yılında Grup’un ilk sürdürülebilirlik programını lanse edip, 2019 hedeflerini hayata geçirdikten sonra 2020 yılında “Gelecek için L’Oréal” Sürdürülebilirlik Programı ile 2030 hedefleri için çalıştıklarını açıkladı. Tanrıkulu, iklim, orman ve su konularında Carbon Disclosure Project tarafından 8 yıl üst üste 3A skoru almayı başaran sayılı şirketlerden biri olduklarının altını çizdi.

Gebze Teknik Üniversitesi – Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Derya Ayral Çınar: “Şehirler, Dünya yüzeyinin yüzde 2’sini kaplamasına rağmen enerji tüketiminin yüzde 72’sini gerçekleştiriyor”

Gebze Teknik Üniversitesi – Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Derya Ayral Çınar sözlerine Gebze’de yoğun bir şekilde yer alan sanayi kuruluşlarıyla ve TÜBİTAK’la yakın bir çalışma içinde olduklarını belirterek sözlerine başladı. Kocaeli ve Gebze Belediyeleri’nin de iş birliğine açık yaklaşımlarını eklersek, çevre mühendisliği adına Gebze’nin iyi bir ortam oluşturduğunun altını çizen Çınar, “Şehirlerde İklim Değişikliği ve Sürdürülebilirlik” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Şehirlerin Dünya yüzeyinin yüzde 2’sini kaplamasına rağmen enerji tüketiminin yüzde 72’sinin şehirlerde kullanıldığını belirten Derya Ayral Çınar, şehirlerin aynı zamanda iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgeler olduğunun da altını çizdi.

Şehirlerde iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan en önemli sorunların başında taşkınlar, ısı adası oluşumu ve gıda güvenliğinin geldiğini belirten Çınar, doğa temelli çözümlerin şehirlere entegrasyonuyla şehirlerde hem iklim değişikliğinin etkilerinin azaltımı hem iklim değişikliğine uyumun sağlanabileceğini belirtti. Çınar, doğa temelli çözümlerin taşkın yönetimi, atık geri dönüşümü, su ve enerji kullanımının azaltılması, karbon depolanması, biyoçeşitliliğin desteklenmesi gibi çevresel ve ekonomik faydalarının yanı sıra sosyal olarak da istihdam, sosyal etkileşim, eğitim gibi fırsatlar yaratabileceğini dünyadan çeşitli örnekler üzerinden ifade etti.

Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğrencisi – İklim Elçisi Erva Çakır: “LCOY 2024’ü İklim Elçileri organize ediyor”

Söyleşinin son konuşmacısı ise Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Öğrencisi – İklim Elçisi Erva Çakır’dı. İklim elçileri olarak en önemli gereksinimlerinin seslerini duyurabilmek ve iklim krizi ile mücadelede yalnız olmadıklarını hissetmek olduğunu söyleyen Erva Çakır, “İklim Krizi ile İlgili Yeni Nesil Mücadele” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Hem çevre mühendisliği öğrencisi hem iklim elçisi olduğunu hem de eko girişimcilik alanlarında çalıştığını belirten Çakır, iklim elçisi şapkasıyla sürdürülebilir kampüsler ve iklim kriziyle mücadele için oluşturdukları gençlik ağlarından söz etti. İklim Elçileri olarak yeni bir gelişmeden söz eden Erva Çakır, organize edecekleri “İklim Elçileri ve LCOY 2024” organizasyonunun ayrıntılarını aktardı.

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Banner

Taraflar Konferansı (COP) toplantılarına hazırlık olarak düzenlenen Ulusal Gençlik Konferansları (LCOY)’nın karar alma süreçlerinde gençlerin sesini duyurmak için oldukça önemli bir yere sahip olduğunu belirten Çakır, bu çok önemli organizasyonu İklim Elçileri olarak gerçekleştireceklerini belirti.

Gelecek nesillerin ihtiyaçlarından ödün vermeden bugünün ihtiyaçlarının karşılanmasını “İklim Değişikliğiyle Yeni Nesil Mücadele mottosuyla çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Çakır, kulüp çalışmalarının bu yaklaşımın yaygınlaşması için önemini vurguladı.

Sürdürülebilirlik Eğitimleri Haber İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat Ve Sürdürülebilirlik çalışmalarında Son GelişmelerÇEVKO Vakfı’nın Küresel Isınma Kurultayı Komitesi iş birliğiyle hazırladığı “İklim Değişikliği, Yeşil Mutabakat ve Sürdürülebilirlikteki Son Gelişmeler “ başlığını taşıyan söyleşiyi, ÇEVKO Vakfı’nın YouTube kanalından da izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=mb5yDbdWkss&t=28s

Çalışan Motivasyonunu Artırma Stratejileri

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem çalışan Motivasyonunu Artırma Stratejileri

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem çalışan Motivasyonunu Artırma StratejileriModern iş dünyası, sürekli değişen dinamikleri, rekabetçi zorlukları ve hızla evrilen teknolojileriyle bilinir. Bu karmaşık ortamda, şirketlerin sürdürülebilir başarı elde etmeleri için en değerli varlıkları çalışanlarıdır. Ancak, iş dünyasının karmaşıklığı ve yoğunluğu, çalışanların motivasyonunu etkileyebilir ve bu da şirketlerin verimliliklerini ve rekabet avantajlarını olumsuz yönde etkiler.

Şirketler sadece yetenekli çalışanları işyerlerine çekmekle kalmayıp, aynı zamanda onları motive etmeyi ve bağlılıklarını artırmayı hedeflemektedir. Çalışan motivasyonu, iş performansını artırmak, iş memnuniyetini sağlamak ve uzun vadeli başarıyı desteklemek açısından kritik bir faktördür.

Çalışan Motivasyonunu Etkileyen Faktörler

Çalışan motivasyonunu anlamak için, iş dünyasındaki çeşitli faktörleri göz önüne almak önemlidir. Bu faktörler arasında iş yerinde ki personel çatışmalarını önleyici faaliyetler, liderlik tarzları, iş yerinde ki çalışma ortamı, kariyer gelişimi fırsatları, serbest zaman geçirebilecekleri alan, esnek zaman prensibi, adil maaş ile yan haklar ve çalışanların görüşlerine saygı duyulması gibi unsurlar bulunur. Bu faktörler, bir çalışanın işine olan bağlılığını ve motivasyonunu etkileyebilir.

Motivasyonu Artırmak İçin Stratejiler

Çalışan motivasyonunu artırmak, şirketlerin uzun vadeli başarılarına önemli bir katkıda bulunabilir. Bu noktada, şirketlerin benimseyebileceği bir dizi etkili strateji vardır.

Çalışanların işlerine anlam katabilmeleri için net hedeflere sahip olmaları önemlidir. Şirketler, çalışanlarla birlikte belirlenen hedefleri ve bu hedeflere ulaşma sürecini belirleyerek, bireylerin ilerlemelerini takip etmeli ve başarılarını kutlamalıdır. Şirket yöneticileri hedefleri belirlerken ulaşılabilir hedefler koymalıdır. Hedeflerin ulaşılmaz olması çalışanda stres yaratacak ve bu şirket içindeki motivasyonuna zarar verecektir.

Başarıları ödüllendirmek ve çalışanları tanımak, motivasyonu artırmanın etkili yollarından biridir. Finansal ödüller, günü serbest bırakma gibi esneklikler, takdir edilen bir çalışanın moralini yükselten unsurlar arasındadır.

Çalışanlar, sürekli olarak öğrenme ve gelişme fırsatlarına sahip olduklarında daha motive olurlar. Şirketler, çalışanlarının becerilerini genişletmelerine olanak tanıyan eğitim programları ve mentorluk fırsatları sunarak motivasyonu destekleyebilir. Şirket içindeki terfi konusunda şirketlerin şeffaf olması ve bu eğitim planlarını yaparken terfi olacak personeli göz önünde bulundurması önemlidir. Bu konuda İk departmanlarının personelini iyi tanıması ve güçlü zayıf yönlerini iyi analiz etmesi gerekmektedir. Çalışanın eksik taraflarını güçlendirmeye çalışırken onur kırıcı hareketlerden kaçınılması ve şirket içi ortak gruplarla bu eğitimler düzenlenmesi daha doğru olacaktır.

Çalışanların görüşlerine değer vermek, onların fikirlerini dinlemek ve iş kararlarına katılımlarını sağlamak, bir çalışanın işe olan bağlılığını artırabilir. Şirket kültürünün bir parçası olma hissi, motivasyonu artırabilir.

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem çalışan Motivasyonunu Artırma Stratejileriİş dünyasında sürekli değişim ve evrimleşen beklentiler göz önüne alındığında, çalışan motivasyonunu sürdürmek için sürekli çaba göstermek önemlidir. Şirketlerin yıllık olarak bu programları belirlemesi, bütçe planlamalarını ona göre yapması gerekmektedir. Çalışanların motivasyonların yükseltilmesi hem aidiyet hem de çalışma azmini artıracağı için yıl sonunda kar marjları da şirketlerin artacaktır.

Sabri ERGENECOŞAR

sabri@planetlogistics.com.tr

VakıfBank’tan Uluslararası Piyasalarda Gerçekleştirilen 550 Milyon Dolar Tutarında İlave Ana Sermaye Tahvil İhracı

E Satınalma çözümleri Haber Vakıfbank’tan Uluslararası Piyasalarda Gerçekleştirilen 550 Milyon Dolar Tutarında İlave Ana Sermaye Tahvil İhracı

E Satınalma çözümleri Haber Vakıfbank’tan Uluslararası Piyasalarda Gerçekleştirilen 550 Milyon Dolar Tutarında İlave Ana Sermaye Tahvil İhracıUluslararası sermaye piyasalarındaki en aktif Türk bankalarının başında gelen VakıfBank, 550 milyon dolar tutarında, vadesiz ve 5. yıldan sonra erken itfa opsiyonuna sahip, tamamı yurtdışı yerleşik kurumsal yatırımcılar tarafından satın alınan Basel III uyumlu ilave ana sermaye ihracını başarıyla tamamladı. 

‘’VakıfBank tarafından uluslararası yatırımcılara ihraç edilen ilk ilave ana sermaye tahvil ihracı’’

Başarıyla tamamladıkları ilave ana sermaye ihracıyla birlikte, yılbaşından itibaren uluslararası piyasalardan Türkiye’ye toplam 2,5 milyar dolar taze kaynak getirerek bu alandaki öncü konumlarını koruduklarını dile getiren VakıfBank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, “Söz konusu işlem, VakıfBank tarihindeki uluslararası piyasalarda gerçekleştirilen ilk ilave ana sermaye tahvil ihracı olma özelliğini taşımaktadır. Ayrıca Türkiye’deki kamu bankaları arasında da piyasa işlemi olarak gerçekleştirilen ilk ilave ana sermaye tahvil ihracı olduğunun da altını çizmek isterim. İşleme İngiltere, Kıta Avrupası, Orta Doğu, Asya ve Amerika olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinden gelen yoğun yatırımcı talebi oldukça memnuniyet vericidir. İşlem büyüklüğünün 3 katına ulaşan güçlü talep sayesinde, işlemin getirisi ilk fiyat beklentisinden 37,5 baz puan iyileşerek %10,125 seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu durum uluslararası yatırımcıların Türkiye’ye ve özellikle VakıfBank’a duyduğu güvenin açık bir göstergesidir’’ ifadelerini kullandı.

“Sermaye rasyolarımıza 100 baz puanlık pozitif katkı”

Başarıyla tamamladıkları işlemin sermaye rasyoları üzerindeki etkisini değerlendiren Üstünsalih, sözlerini şu şekilde tamamladı:

Vakıfbank Genel Müdürü Abdi Serdar üstünsalih“Söz konusu 550 milyon dolarlık ilave ana sermaye tahvil ihracının taze yurtdışı kaynak olma özelliğinin yanı sıra hem ana sermaye hem de toplam sermaye rasyolarımıza 100 baz puanlık pozitif katkı sağlamasını beklemekteyiz. Bu anlamda güçlenen sermaye rasyolarımızla birlikte Türkiye’nin en büyük 2. bankası olarak her alanda verimlilik odaklı stratejilerimizi sürdürmeyi amaçlıyoruz. Bundan sonraki dönemde de uluslararası sermaye piyasalarını yakından takip ederek farklı yapılar altında yeni fonlama işlemlerine imza atmaya devam edeceğiz.”

İşçinin Kendi Kusurlu Hareketi Sonucu Ölmesi Halinde, Mirasçıları Kıdem Tazminatı Talep Edebilir mi?

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem İşçinin Kendi Kusurlu Hareketi Sonucu ölmesi Halinde, Mirasçıları Kıdem Tazminatı Talep Edebilir Mi

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem İşçinin Kendi Kusurlu Hareketi Sonucu ölmesi Halinde, Mirasçıları Kıdem Tazminatı Talep Edebilir MiDeğerli okurlar, yazımıza geçmeden önce, ülkemizle birlikte tüm dünyada kutlanan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tebrik ediyorum. Tüm işçi ve emekçilerimize sağlıklı günler ve iyi mesailer diliyorum.

İşçinin ölümü halinde, diğer koşulları da varsa kıdem taz­minatı işçinin kanuni mirasçılarına ödenir. Buradaki diğer koşullardan anla­şılması gereken kıdem tazminatına hak kazanılma koşullarıdır. Hemen ifade etmek gerekirse, 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında sürekli bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan ve en az bir yıl hizmeti olan işçinin ölmesi halinde mirasçıları kıdem tazminatına hak kazanabileceklerdir. İş Kanuna göre, ölen işçinin mirasçıla­rına kıdem tazminatı hakkı doğabilmesi için ölüm olayının nedeninin ve nasıl meydana geldiğinin bir önemi bulunmamaktadır. Kanun, koşul olarak sadece sözleşmenin ölümle sona ermesini aramaktadır. Ölüm nedeninin iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, herhangi bir kaza olup olmaması; ölümün, işçinin veya üçüncü bir kişinin kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmaması, işyeri içinde veya dışında meydana gelmesi, intihar veya cinayet olması bu hükmün uygulanması bakımından etkili değildir[1].

Ancak, işçinin devletin güvenlik güçleriyle girdiği çatışma sonucu öl­mesi, işyerine bomba koyarken ölmesi ya da işverene, işveren vekiline veya işçisine saldırırken meşru müdafaa sınırları içinde kendisine engel olunmak istenirken ölmesi işçi bakımından; Türk Ceza Kanunu’na göre cürüm teşkil eden ve kendi eylemi ile gerçekleşen bir olay olduğu için mirasçılar kıdem tazminatına hak kazanamaz[2].

Nitekim Yargıtay bu konuda verdiği bir kararda, “ölümüne kusurlu davranışıyla yol açan işçinin davranışının 4857 sayılı Kanun m.25/II kapsa­mında haklı bir neden oluşturması halinde, işçinin kanuni mirasçılarına kı­dem tazminatı ödenemeyeceğine” hükmetmiştir (Y.9HD.21.3.1978, E.16736/4008). Yargıtay Genel Hukuk Kurulunun bir kararında da, “…ölüm başlı başına sözü edilen tazminatın ödenmesi için yeterli olmayıp…yasal ko­şulların gerçekleşmesi gerekir. Kanunun m.25/II’de sayılan nedenlerle işe son verilmesi halinde, işçi kıdem tazminatına hak kazanamaz. Olayda dava­lının savunması Kanunun m.25/II bendine dayanmaktadır. Ancak işveren haklı nedene dayanan sözleşmeyi bozma hakkını aynı anda geçekleşen işçinin ölümü nedeniyle kullanamamıştır…”(YHGK.21.12.1979, E.1978/9-1041, K.1979/1634). Yargıtay bu kararında işçi sağ olsaydı, İş Kanunu m.25/II kap­samında haklı nedenle iş sözleşmesi feshedilecek ve kıdem tazminatına hak kazanamayacaktı varsayımıyla kanuni mirasçıların kıdem tazminatından ya­rarlanamayacağı sonucuna varmıştır.

Yargıtay Genel Hukuk Kurulunun bu kararı doktrinde eleştiriye uğra­makla birlikte kararı destekleyenler de bulunmaktadır. Nitekim, ŞAHLA­NAN’a göre, “ölüme neden olan olay işçi ölmesiydi işverenin sözleşmeyi fes­hedeceğine muhakkak nazari ile bakılabilecek bir olay olarak nitelendirilebi­liyorsa, bu taktirde işçinin kanuni mirasçılarının kıdem tazminatı talep hakkı bulunmamalıdır (Fevzi ŞAHLANAN, Yargıtay’ın 1985 Yılı Kararlarının De­ğerlendirilmesi, Basisen, İstanbul 1987).

Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem İşçinin Kendi Kusurlu Hareketi Sonucu ölmesi Halinde, Mirasçıları Kıdem Tazminatı Talep Edebilir MiSonuç olarak, bizim de katıldığımız görüşe göre, işçinin kendi ölümüne yol açan davranışı, aynı zamanda Türk Ceza Kanunu anlamında bir suç nite­liğinde ise, kıdem tazminatından söz edilmemelidir. Bununla birlikte, işçi öl­düğünde hakkında suç işlediğine dair bir karar bulunmasa dahi ölümün mey­dana geldiği şartlara göre, davranışının suç niteliğinde olduğu sabit ise, örne­ğin işyerini kundaklarken patlayan bombadan öldüğü resmi raporlarla sabit ise, mirasçıların kıdem tazminatından yararlanmaması gerekir. Aynı yönde Yargıtay’ın verdiği karara göre de, işçinin kendi kusurlu hareketi sonuç öl­mesi halinde, ölüme neden olan davranış işveren açısından iş sözleşmesini haklı nedenle fesih sebebi oluşturuyorsa, mirasçıları kıdem tazminatı talep edemeyeceklerdir.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] MOLAMAHMUTOĞLU, Hamdi, ASTARLI, Muhittin, BAYSAL, Ulaş, İş Hukuku, 6. Baskı, Ankara 2014, s.1126; İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 5. Baskı, İstanbul 2023, s.30.

[2] MOLLAMAHMUTOĞLU/ASTARLI/BAYSAL, s.1127.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Huawei Heyetini Kabul Etti

Satınalma Eğitimleri Haber Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Huawei Heyetini Kabul Etti

Satınalma Eğitimleri Haber Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Huawei Heyetini Kabul EttiCumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Huawei Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Huawei Avrupa Bölge Başkanı Jim Lu liderliğindeki Huawei heyetiyle bir araya geldi. Görüşmede, Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolojileri ile yeşil enerji sektöründeki potansiyeli ve ileriye dönük yol haritası hakkında derinlemesine görüş alışverişinde bulunuldu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Huawei’in Türkiye’deki 22 yıllık faaliyetlerinden ve şirketin “Türkiye’de, Türkiye İçin” stratejisine olan bağlılığından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Huawei Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Huawei Avrupa Bölge Başkanı Jim Lu, Türk hükümeti tarafından sağlanan adil ve açık iş ortamından son derece mutlu olduklarını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Huawei’in uzun yıllardır Türkiye’ye yatırım yaptığını görmekten mutluluk duyduğunu belirterek, Huawei’in yüksek teknoloji üreten Çinli şirketlerin Türkiye’ye yatırım yapması özelinde iyi bir örnek olduğunu ifade etti. Huawei’den Türkiye’deki yatırımlarını artırmasını isteyen Yılmaz, Türkiye’deki yabancı yatırımları Türk şirketleri olarak gördüklerini ifade etti.

Huawei Türkiye Genel Müdürü Kaya Shi görüşmede, Huawei’in Türkiye’deki operasyonlarından, yerelleşme sürecinden, çeşitlilik ve kapsayıcılığından, toplumsal katkılarından söz etti. Huawei, Türkiye pazarına 2002 yılında girdi ve şu anda ülkedeki iş gücünün %96’sı Türk çalışanlardan oluşuyor. Huawei ayrıca Türkiye’de yerel Ar-Ge Merkezi, yerel bulut veri merkezi ve eğitim merkezleri kurdu. Türkiye’deki genç yetenekleri eğitmek için “Gelecek İçin Tohumlar” ve “Bilişim Akademisi” gibi çeşitli yetenek geliştirme programları başlattı. Huawei, 6 Şubat 2023’te meydana gelen depremin ardından, afet yardımı sağlamak ve hasar gören ağları yeniden kurmak için, yerel iş ortaklarıyla birlikte çalıştı. Kaya Shi ayrıca, Huawei Türkiye’nin yerel iş ortaklarıyla geliştirdiği yeşil enerji alanındaki yatırım planlarından da bahsetti.

Satınalma Eğitimleri Haber Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Huawei Heyetini Kabul EttiCumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Huawei’in yeni yatırım planlarını duymaktan ve Huawei’yi Türkiye’de desteklemeye devam etmekten mutluluk duyduğunu belirtti.

Alım Talebi: Tapalı Sac (Metal) Varil

Alım Talebi Tapalı Sac (metal) Varil

Bir firmamız için 100 adet, net sıvı hacmi 200 litrelik, tapalı metal varil alımı yapılacaktır. Sızdırmazlık testli ve gerekli belgelere sahip olması gerekmektedir. Teslim yeri Gebze olup ödeme şekli nakit (peşin)dir.

İlgili olan üretici ya da satıcıların, diğer teknik detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.

Alım Talebi Tapalı Sac (metal) Varil

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (600 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Enflasyon Oranı Döviz Kurlarından Daha Fazla Artarsa

7 Gündem Satınalma Dergisi Enflasyon Oranı Döviz Kurlarından Daha Fazla Artarsa

Enflasyon Oranları

7 Gündem Satınalma Dergisi Enflasyon Oranı Döviz Kurlarından Daha Fazla ArtarsaTürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 Mart ayı Tüketici Fiyat Endeksi’ni açıkladı. Buna göre, TÜFE’deki değişim mart ayında bir önceki aya göre yüzde 3,16, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 15,06, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 68,50 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 57,50 olarak gerçekleşti.

Tüfe Mart Yirmidört

TÜİK VE ENAG Enflasyon Oranları

TÜİK ile eş zamanlı olarak her ay yıllık ve aylık enflasyonu açıklayan ENAG’a göre ise Tüketici Fiyat Endeksi (E-TÜFE) Mart’ta %5,68 arttı. Yıllık enflasyon ise %124,63 olarak açıklandı.

Enflasyonda Görünen

çarşı Pazar GörselEnflasyonun resmi rakamlara göre aylık olarak % 5.00 ila 6.50 arasında arttığı görülmektedir. ENAG’a göre bu artışın daha da yüksek olduğu, hatta çarşı pazar enflasyonunun bu rakamların oldukça üzerinde olduğunu söylemek isterim.

Enflasyonu asıl hisseden ve yaşayan kişinin vatandaş olduğu ortadadır.

Piyasamızda gerçek bir fiyat artışı olduğunu, bu fiyat artışının üretimden, tüketime, ithalattan ihracata kadar her kalemi etkilemektedir.

Enflasyon Artarken Döviz Kurları Nerelerde ?

Enflasyon karşısında döviz kurlarının da aynı şekilde artıyor olması, enflasyon karşısında üretim maliyetleri artan ihracatçının elini rahatlatır. Ancak ortada gerçek bir enflasyon kaynaklı üretim maliyetlerinin aylık bazda % 5.00 ila % 6.50 oranında artması karşısında, döviz kurlarının da artması halinde ihracatçı global pazarda söz sahibi olup ürünlerini pazarlayabilir. Üretici ihracatçının kazancı az miktardaki kâr marjı ile dövizin artışından kaynaklı kur farkı kârı olabilir. Döviz kurları artmıyorsa ihracatçının rekabet gücü kırılmış demektir.

Günümüzde Döviz Kurları İki İleri Bir Geri Gidiyor

Usdtry Grafiği

USD / TRY döviz kurları günlerce aynı yerde.

Yılbaşında Döviz Kuru Neydi ?

Aşağıdaki döviz grafiği incelendiğinde USD / TRY Aralık 2023 ayı kapanış fiyatı C/29.47’dir.

Usdtry Grafiği

2023 yıl sonundaki USD/TRY C/29.47 olduğuna göre, döviz kurlarının enflasyon artışı kadar artması halinde ihracatçı yurt dışı pazarlarda fiyatlama yapabilir. 2024 yılı enflasyon artışı yaklaşık % 18 ila % 20 civarı olduğunu düşündüğümüzde, döviz kurlarının da aynı oranda artması ihracatçının elini rahatlatır.

Buna göre döviz kurlarının yılbaşından bugüne kadar % 20 artması halinde USD / TRY kuru C/35.50 civarında olması gerekirdi. Ancak bugün ise USD / TRY’nin geldiği nokta günlerdir C/32.50 – 32.40 civarındadır.

Usdtry Grafiği 4

Bugünkü USD/TRY kuru C/32.40

Olması gereken fiyat USD/TRY C/35.50

Kurlar ve Faiz

Normal piyasa koşullarında piyasa faizlerinin yükselmesi halinde döviz kurları aşağı, piyasa faizlerinin aynı kalması ve / veya düşmesi halinde döviz kurlarının yukarı yönlü hareket etmesi gerekir. Faizler karşısında dövizin mutlaka tepki vermesi sağlıklı bir piyasanın gereğidir.

Ancak bugünkü piyasada faizler hangi yönde hareket ederse etsin, döviz adeta cansız, hareketsiz, tepkisiz durmaktadır.

İşte dövizin bu durumu;

  • sıkı bir markaja tabii olduğu
  • piyasanın oldukça sağlıksız ve tepkisiz olduğu
  • döviz rezervlerimizin gereksiz yere döviz kurunu sabitlemek amacı ile müdahale amaçlı sarf edildiğini göstermektedir.

Döviz Kurlarının Narkozla Uyutulmasının Kime Yararı Var

Döviz kurlarının uyutulup, günlerce aynı yerde tutulması, enflasyon artış hızının oldukça altında kalmasının en büyük zararı ihracatçımız ve TCMB döviz kaynakları görecektir.

TCMB dövizi aynı yerde tutabilmek veya enflasyonun artış hızından çok daha yavaş dövizin artışını sağlamak adına, piyasayı sürekli dövizle fonlamak ve kaynaklarımızı tüketerek sıkıntı yaratacaktır. Eksi durumda olan TCMB rezervleri, daha da azalacaktır.

Ayrıca ihracatçının bu koşullarda kazanamayacağı hatta piyasalarda fiyatlama yapamayıp, ihracat kalemlerinde azalışa neden olacaktır.

TİM Salonlarında 25 Nisan 2024 İhracatın Finansmanı Buluşması

Ti̇m Salonlarında 25 Nisan 2024 İhracatın Finansmanı Buluşması

25 Nisan 2024 tarihinde TİM – Türkiye İhracatçılar Meclisi, Çobançeşme İstanbul’da yer alan toplantıda çeşitli finans kurumlarından ve TİM, İGE ve Türk Eximbank kurumlarından birbirinden değerli konuşmacıların sunumları konuşmaları yer aldı.

İhracatın Finansmanı konusunda ihracatçının sorunları, finansmana erişim, finansman maliyetleri ile döviz kurlarının bugünkü durumu ile ihracatçıya olumsuz etkilerinden söz edildi. Aslında bu toplantıda ortak bir sesin; finansmanın pahalılığı ile döviz kurlarının kabul edilebilir seviyesinin altında kalması ve ihracatçının hareket alanının günden güne daraldığı, sürdürülemez olduğu ve ihracatçının ihracatlarını yavaşlattığı konusunda özet konuşmalar yapıldı.

İhracatçı Alım Satım Kontratlarını İptal Ediyor

İhracatçı düşük kur ile ihracat yapıp zarar edecek veya başa baş fiyatla iş yapacağına, alım satım kontratını iptal ettirip iş yapmamayı veya azaltmayı tercih etme yoluna gitmektedir. Bu da yıllık ihracat rakamlarımızın azalmasına ve beklentilerin aşağısına düşmesine neden olmaktadır.

Baskılanan Kurlardan İthalatçı ve Spekülatör Kazanır

Spekülatörler piyasanın hareketliliğinden para kazanır. Takip eder, piyasa yükseldiğinde malını satar, piyasa iniş gösterdiğinde ise tekrar mal alır. Aldığı mal ise her defasında daha fazla olacaktır. Sürekli hareketli bir döviz piyasası, spekülatörün arayıp da bulamadığı bir fırsattır.

İthalatçıların istediği hava ise kurların sürekli baskılanması ve fiyatın ya düşürülmesi, ya da aşağı yönlü hareket etmesi. Kurların baskılanarak sabit tutulması, ithalatçıya sabit kur garantisi vermektedir. Kurların yükselmeyip, sürekli sabit kalması ithalatçının kur riskini çok azaltmasına bunun neticesinde ise ithalatı cazip hale getirmesine destek verir. İthalat patlar, ihracat azalır.

Piyasa dinamikleri gereği kurları ekonominin koşullarına uygun bir biçimde serbest bırakılması yararlı olacaktır.

7 Gündem Satınalma Dergisi Enflasyon Oranı Döviz Kurlarından Daha Fazla ArtarsaReşat BAĞCIOĞLU

ICC Uluslararası Ticaret Odaları

Türkiye Milli Komitesi

Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı Üyesi

“Ben Masumum” Demek İçin Alternatif Bir Yöntem: Suçluluk Temyizi

7 Gündem Satınalma Dergisi “ben Masumum” Demek İçin Alternatif Bir Yöntem Suçluluk Temyizi

7 Gündem Satınalma Dergisi “ben Masumum” Demek İçin Alternatif Bir Yöntem Suçluluk TemyiziGünümüzün yoğun rekabet ortamında hayatta kalmak isteyen işletmeler, hedef kitlelerine ulaşmak için üzüntü, suçluluk, sevinç ve öfke gibi tüketici duygularına daha fazla odaklanmaya başlamıştır.

Bu bağlamda, suçluluk duygusunu odağa almak özellikle dikkate değer bir yöntem haline gelerek pazarlama alanında tüketici ilgisini çekmek, pazara sunulan ürünleri satmak hatta davranışları etkilemek için benzersiz fırsatları yakalamayı sağlamaktadır. Suçluluk duygusunu odağa alan stratejiler ilk başlarda özellikle çevresel konularla ilgili olarak sıklıksa kullanılmış olsa da zaman içerisinde ödeme yöntemlerinden, çeşitli promosyon kampanyalarına hatta gündelik hayat içerisinde hiç farkında olmadığımız alanlara dahi sirayet etmiştir. Suçluluğun hedeflenen bir iletişim yöntemi olarak bu denli etkili olmasının altında tüketicilerin zihninde süreklilik arz etmesi  yatmaktadır. Diğer bir ifade ile korku ya da diğer duyguların aksine, geçici bir duygu olmayan suçluluk, tüketici zihninde her zaman mevcut olduğundan, sürekli olarak kullanılabilecek bir hareket noktası olarak görülmektedir.

Örneğin, işten yeni çıkan bir kadının eve doğru yürüdüğü bir sahne hayal edelim. Yolda yürürken evdeki diş macununun bittiğini hatırlıyor ve yol üstündeki bir markete girerek diş macunlarını inceliyor. Tüm diş macunlarının dişleri beyazlattığı veya diş eti problemleri ile mücadele ettiğine dair mesajlarla dolu olduğunu fark ediyor. Hangi markayı seçeceğine karar verecekken diş macunu markalarının birisinin üzerinde bir yazı görüyor. Yazıda, “Çocuklarının diş bakımını ihmal eden annelerin dişlerini ihmal eden çocukları olur. Çocuğunuzun diş sağlığını siz şekillendirirsiniz, bu nedenle ailenizi hayal kırıklığına uğratmayın” şeklinde bir metin yer alıyor ve bu metnin sahibi olan markayı almaya karar veriyor.

İlginçtir ki bu senaryo, aslında Connecticut Üniversitesinden Dr. Coulter önderliğinde gerçekleştirilen bir çalışmanın ortaya çıkardığı bir bulgudan ilham almıştır. Bu çalışma, kadın rollerindeki değişmelere rağmen, annelerin hala çocuklarının başlıca bakımını üstlenmesi nedeniyle, çalışan annelerin evden ve çocuklarından iş nedeniyle sürekli olarak ayrı geçirdikleri zamanı telafi etmeye çalışmalarına karşı bir eğilimi ifade etmektedir. Yukarıdaki örnekteki gibi, suçluluk üzerine kurulu stratejiler bilinçaltına hitap ederek tüketicilerin satın alma kararlarını etkilemektedir. Fakat bu duyguyu hedefleyen stratejiler, tüketicilerin duyduğu suçluluğu doğru bir dengeyle ele almalı, onları baskı altına almadan ve güçsüz hissettirmeden bilinçli bir şekilde hareket etmelidir.

Diğer bir ifade ile sigara içmenin ya da aşırı alkol tüketiminin olumsuz sonuçlarını vurgulayan kampanyalar, kötü alışkanlıkları olan tüketicilerde suçluluk duygusu uyandırarak sorumlu seçimleri teşvik etmeye çalışır. Ancak, keyifli bir alışveriş deneyiminin yüksek düzeyde suçluluk hissiyle tetiklenmesi, amaçlanan hedeflere ulaşmayı engelleyecektir. Ayrıca suçluluk kişinin kendi düşünceleri, duyguları veya eylemleri için öz-eleştiri ve pişmanlık içeren negatif fakat bilinçli bir duygu olarak tanımlandığından bireylerin düşünceleri, amaçları ve eylemleri arasındaki uyumsuzluğun farkında olduğunda ortaya çıkmaktadır.

Bu sebeple günlük yeme içme alışkanlıkları üzerine kurulmuş stratejiler dahi suçluluk duygusu odağa alındığında, promosyon çalışmaları arasında farklılıklar meydana getirebilmektedir. Örneğin Utah Üniversitesinden Dr. Mishra önderliğinde gerçekleştirilen bir çalışma, sağlıklı bir ürün tüketirken tüketicilerin genellikle suçluluk hissetmediklerini, ancak sağlıksız bir ürün tükettiklerinde hissettikleri suçluluğu gerekçelendirmeye eğilimli olduklarını ortaya koymuştur. Bu nedenle, sağlıklı bir ürünün yanında bonus ürün gibi bir promosyon sunulması, sağlıksız bir üründe ise fiyat indirimi yapılması tüketicilere yapılan promosyon faaliyetlerinin etkisini artırmaktadır.

Benzer şekilde Cornell Üniversitesinden Dr. Thomas önderliğinde gerçekleştirilen bir çalışma, anlık ve sağlıksız satın almalar sonrasında tüketicilerin daha fazla suçluluk duyabileceği göz önüne alındığında, kredi kartıyla yapılan ödemelerin tüketiciler tarafından suçluluğu azaltma aracı olarak değerlendirildiğini ve bu tür durumlarda kredi kartı kullanımının arttığını bulgulamıştır.

7 Gündem Satınalma Dergisi “ben Masumum” Demek İçin Alternatif Bir Yöntem Suçluluk TemyiziSuçluluk duygusunu hedefleyen stratejiler, tüketicilerin algıladıkları eksiklikleri çözmeye yönlendirilir ve etik normlardan sapmanın sonuçlarını vurgular. Suçluluk duygusunu odağa alan etkili uygulamalar geliştirmek, suçluluk ve potansiyel tehlikelerin inceliklerini anlamanın yanı sıra, motivasyon ve kaçınmadaki ince dengenin sağlandığından emin olmayı gerektirir.

Oğuzhan ÖZYİĞİT

Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul Rekor Sayıda Ziyaretçiyi Ağırladı

Satınalma Eğitimi Yapı Fuarı Turkeybuild İstanbul Rekor Sayıda Ziyaretçiyi Ağırladı

Satınalma Eğitimi Yapı Fuarı Turkeybuild İstanbul Rekor Sayıda Ziyaretçiyi AğırladıDünyadaki beş büyük yapı fuarından biri olan ve yeni iş birliklerinin kurulmasında büyük role sahip, bölgenin en güçlü işbirliği platformu Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul’a 13 ülkeden 547 katılımcı ve 857 marka katıldı. 64 ülkeden 401 yabancı satın almacıya dört gün boyunca ev sahipliği yapan Yapı Fuarı, 6.116’sı  yabancı olmak üzere 125 ülkeden toplam 46.938 ziyaretçiyi İstanbul’da ağırladı.

Türk yapı sektörünün en uzun süredir düzenlenen, Türkiye dışında Orta Doğu, Orta Asya ve Kuzey Afrika’dan alıcıları cezbeden Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul, 6.116’sı  yabancı olmak üzere 125 ülkeden toplam 46.938 ziyaretçiyi İstanbul’da ağırladı. Yapı, inşaat malzemeleri ve teknolojileri alanında dünyanın en büyük fuarları arasında yer alan Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul’a, 13 ülkeden 547 katılımcı ve 857 marka katıldı.

17-20 Nisan tarihleri arasında küresel yapı ve inşaat sektörünün temsilcilerini İstanbul’da buluşturan Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul, ilk gününden son gününe kadar yoğun bir program akışında gerçekleşti. İnşaat sektöründeki trendlerin masaya yatırıldığı, en son yapı teknolojileri ve yapı ürünlerinin sergilendiği Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul, katılımcılarına sunduğu benzersiz ihracat olanaklarının yanı sıra sektör profesyonellerinin güncel bilgi alışverişi yapabilmeleri için de ideal bir platform görevi gördü.

Satın alma profesyonelleri ve katılımcıların büyük ilgi gösterdiği, yoğun iş görüşmelerinin yapıldığı fuarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Yapı Fuarı Direktörü Banu Keskin, “Bu yıl 46. kez kapılarını açan Yapı Fuarı-Turkeybuild İstanbul olarak hem ülke ekonomisine hem de inşaat sektörüne yönelik yüzde 4,5-5,0 aralığında büyüme beklentisine önemli katkılar sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu yıl da katılımcılarımıza sunduğumuz benzersiz ihracat olanaklarının yanı sıra yeni iş olanakları, ortaklık ve satın alma fırsatları yarattık…” şeklinde konuştu.

64 ülkeden 401 Yabancı Satın Almacı Yeni İş Birlikleri İçin Yapı Fuarı’ndaydı

Yoğun katılımcı ve ziyaretçi ilgisi gören fuar dünya yapı sektörünün odağındaydı. Üst düzey, güçlü karar vericiler ICA Events tarafından Türkiye’ye “VIP Alım Heyeti” programı kapsamında davet edildi. 64 ülkeden 401 yabancı satın almacıya dört gün boyunca ev sahipliği yapan fuara, toplam 46.938 bin ziyaretçi katıldı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Rusya ve Polonya’nın pavilyon olarak yer aldığı fuar; İtalya, Almanya, Rusya, Litvanya, Slovenya, Birleşik Arap Emirlikleri, Güney Kore, Polonya, Avusturya ve Çin’den katılımcıları ağırladı.

Sektörde Değişim Konuları: Sürdürülebilirlik, Yapay Zeka ve Karbon Nötr Binalar

Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul’da 4 gün boyunca 25 etkinlikte 50’den fazla konuşmacı ile mimarlık, tasarımda inovatif yaklaşımlar ve yapay zeka, sürdürülebilirlik ve yapı malzemeleri gibi sektöre yön veren konular, her gün farklı bir tema altında ele alındı.

Altın Mıknatıs Stant Tasarım Ödülleri Sahiplerini Buldu

46. Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul’un geleneksel Altın Mıknatıs Stant Tasarım Ödülleri, fuarın ikinci günü sonunda düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Mansiyon Ödülü’nü Retro Parke Mobilya’nın aldığı törende 1.lik Ödülü’ne Falcon Ağaç, 2.lik Ödülü’ne Samet Kalıp,  3.lük Ödülü’ne ise Derby Kimya değer görüldü.

Altın Mıknatıs Stant Tasarımı Ödülleri’nde “Standında Üstün Teknoloji Çözümleri Sunan Firma”: TMS Kalıp ve İskele Sistemleri, “Standında Üstün Yaratıcı Kimlik Tasarımı Sunan Firma”: Bestofis Modüler Bölme Sistemleri, “Standında Üstün Ziyaretçi Etkileşimi Sunan Firma”: MSA Spor ve Kent Ekipmanları, “Standında Sürdürülebilir Ürününü Sürdürülebilir Kriterlerle Sergileyen Firma”: NASWOOD-Nasreddin Orman Ürünleri olurken ICA Events Teşvik Ödülü’nü A.T.S. Ateş Tuğla / DesignFloor-Aslan Yapı Ürünleri / WOOD- Y Uğur Ünal Orman Ürünleri adlı firmalar kazandı.

Usta Mimarlarla Özel Fuar Turları ve Start-up’lara Özel Yapı Tech Garage

Yapı Fuarı’nın altıncı yılına giren etkinliği Yapı Master Class’ta ziyaretçilere mimarlar eşliğinde etkileşimli bir fuar deneyimi sunuldu. Yapı Master Class’a kayıt yaptıran ziyaretçiler, moderatörler ile fuar alanı içinde farklı ürün gruplarından katılımcı stantlarına ziyaret ederek günün teması ile ilgili sohbetlere katıldı.

Ziyaretçiler, etkinlik konukları olacak usta mimar ve mühendisler ile doğrudan bağlantı kurma imkânına sahip olarak, deneyimlerinden faydalandı. Yapı Tech Garage’da ise sektöre ezber bozan fikirler sunan start-up’lar, inovatif ürünlerini sergileme fırsatı buldular.

Yapı Fuarı-Turkeybuild İstanbul 2024’e Özel İskele-Kalıp Salonu!

Fuarda bu yıl, katılımcı firmaların etkileşimini artırmak için   İKSD ve ICA Build Fuarcılık A.Ş. işbirliğiyle, İskele Kalıp firmalarına özel bir salon oluşturuldu. İskele-Kalıp Sanayicileri Derneği üye firmalarının da yer aldığı bu özel salonda, katılımcılar ürünlerini sergileme ve yeni iş bağlantıları kurma fırsatı buldu.

2025 Yılındaki Yapı Fuarı için Rezervasyonlar Yapılmaya Başlandı!

2025 yılında 47’ncisi düzenlenecek Yapı Fuarı – Turkeybuild İstanbul ise şimdiden bir sonraki yıl için çalışmalarına başladı. Fuarda 4 gün boyunca oldukça yoğun tempoda gerçekleşen işbirliği görüşmeleri sonucunda, bu yıl çeşitli ülkelerden fuara katılan katılımcının neredeyse tamamı, 16 – 19  Nisan 2025 Yapı Fuarı için şimdiden yerlerini ayırttılar.

Satınalma Operasyonları Dijitalleşiyor !

 

 

 

 

 


 

 

 

This will close in 20 seconds