İhracatçı Akreditif Teyidinin Ne Olduğunu Biliyor Mu?

İhracatçı Akreditif Teyidinin Ne Olduğunu Biliyor mu?
AKREDİTİFTE TEYİD NE DEMEKTİR?

Reşat BAĞCIOĞLU

Akreditife taraf olan bankalar bir akreditife teyid vermekle adeta birbirlerine kefil olurlar, akreditiften doğan bir borcun ödeneceğine dair geri dönülmez bir yükümlülüğün kefaleti, akreditifle birlikte ikinci bir ödeme garantisi şeklinde değerlendirilir. Bir teyit bankası akreditife teyidin eklediği an itibariyle ibrazı karşılamakla veya iştira etmekle dönülemez biçimde yükümlüdür.

AKREDİTİFİN MİSYONU

Uluslar arası ticarette birbirlerini tanımayan ve binlerce kilometre mesafede bulunan ithalatçı ve ihracatçıların iş yapabilmesine ve güven duyabilmelerine olanak sağlayan ödeme şekli kuşkusuz ki akreditiftir. Akreditifli ödeme şeklinde ithalatçı ve ihracatçılar birbirlerine güvenmeseler de, akreditifte yer alan bankalar hem ithalatçıya, hem de ihracatçıya gereken güveni verirler. İhracatçının, akreditif koşullarına göre mallarını zamanında yükleyip, akreditifte talep edilen vesaiki akreditif koşullarına uygun olarak bankasına ibraz ettiği an itibariyle, evrakların banka tarafından kabul edilmesiyle birlikte, mal bedelinin ödenmesi için banka asli borçlu konumuna gelir. Banka asli borçlu konumuna gelir derken akreditifi açan ithalatçının bankası asli borçlu konuma gelir. İhracatçımızın muhatabı ithalatçı değil, ithalatçının bankası olacaktır. İthalatçının bankası akreditif bedeli olan parayı ihracatçıya ödemekle mükelleftir.


AKREDİTİF TEYİDİ

Bu şekilde bir akreditife ihracatçının bankası teyid vermesi halinde, ihracatçı tarafından uygun evrakların ibrazı ve teyid bankası tarafından kabulü halinde ödeme yükümlüğü teyid bankasındadır. Diğer bir ifade ile ihracatçının muhatabı teyid bankası olacaktır. Teyid adeta akreditife verilen ikinci güvence niteliğindedir. Teyid bankası ile amir banka birbirine kefil olurlar.


Bu konuda Uluslar arası Ticaret Odaları’nın akreditiflere ilişkin şu maddesini paylaşmak yerinde olacaktır;


“ICC UNIFORM CUSTOMS AND PRACTICE FOR DOCUMENTARY CREDITS 2007 REVISION ICC’NİN AKREDTİFLERE İLİŞKİN YEKNESAK USULLER VE UYGULAMA KURALLARI UCP 600 SAYILI BRÖŞÜR 2007 REVİZYONU

Article 8 / b

  1. Bir teyit bankası akreditife teyidin eklediği an itibariyle ibrazı karşılamakla veya

iştira etmekle dönülemez biçimde yükümlüdür.”


denilmektedir.

Akreditiflerde teyid bankasının böylesine güvencesi varken, ihracatçıların da, kendi lehlerine açılacak ihracat akreditiflerinin teyidli olmasını talep etmelerini istemeleri son derece doğaldır. Bir akreditifin teyidli olabilmesi için, ithalatçının bankası tarafından akreditifin teyidli olarak açılıyor ve ihracatçının bankasının da bu akreditife teyidini ilave ederek ihracatçıya ihbar etmesi istenir ki bu süreç tamamlandığında akreditif teyidi olur.

Teyid için şöyle basit bir örnek vermek isterim; Sizin, bir arkadaşınızın borcunun ödenmesi konusunda verdiğiniz kefalete benzetebiliriz. Borç illa ki ödenecektir.  Siz, kefil olmakla bu borcu ödeyeceğinizi alacaklıya teyid ediyorsunuz.

O halde ithalatçının bankası tarafından açılan ve ihracatçının bankasından teyid eklenerek ihracatçıya teyidli olarak ihbar edilmesi istenen ihracat akreditifine, ihracatçının bankası mutlaka teyid eklemek zorunda mıdır? İthalatçının bankasının akreditifte her yazdığı talimata ihracatçının bankası uymak zorunda mıdır? İhracatçının bankasının bir akreditife teyid vermesi demek, ithalatçının bankası ile kefalet ilişkisine girdiği anlamına gelir ki yukarıdaki satırlarda bir arkadaşınızın borcuna sizin kefil olmanıza benzetebiliriz.

HANGİ HALLERDE BANKALAR AKREDİTİFE TEYİD EKLER?

İthalatçının bankası tarafından açılan ve ihracatçının bankasının teyidini eklemesi talep edilen akreditife ihracatçının bankası teyidini ilave edip, etmemesi tamamen kendi tercihidir. İhracatçının bankası teyid ekleyeceği akreditifi açan bankanın;

  • Mali durumu,
  • Ülke riskini,
  • Taahhütlerine bağlılığını,
  • Muhabirlik anlaşması olup olmadığını,
  • Muhabirlik anlaşması var olması halinde o banka lehine risklerinin takip edilebileceği bir limitin tesis edilmiş olması ve bu limitin de müsait olması,
  • Yasaklı ülke olmaması,
  • Politik riskler

hususlarına dikkat eder.

Teyid eklendiği an itibariyle, ithalatçının bankasının tüm yukarıda sayılan risklerini ihracatçının bankası üstlendiği anlamına gelir.

Bu konuda Uluslar arası Ticaret Odaları’nın akreditiflere ilişkin şu maddesi teyidin önemini açıklamaktadır;


“ICC UNIFORM CUSTOMS AND PRACTICE FOR DOCUMENTARY CREDITS 2007 REVISION ICC’NİN AKREDTİFLERE İLİŞKİN YEKNESAK USULLER VE UYGULAMA KURALLARI UCP 600 SAYILI BRÖŞÜR 2007 REVİZYONU 

Article 8 / d

  1. d. Bir banka amir bankadan bir akreditifin teyidi için bir talep veya yetki aldığı fakat

teyit etmek istemediği taktirde bu durumu amir bankaya gecikmeksizin

bildirmelidir; akreditifi teyidsiz ihbar edebilir.”


denilmektedir.

İhracatçının bankası, kendisine her açılan akreditife teyid ilave etmek zorunda değildir. Her ne kadar ithalatçının bankası tarafından açılan akreditife, ihracatçının bankası tarafından teyid ilave edilmesi talep ediliyorsa da,  ihracatçının bankası her zaman bu akreditife teyidini ilave etmeyebilir, teyidli açılan akreditifi teyidsiz olarak ihbar da edebilir.  İhracatçının bankası her zaman teyid ilave etmek zorunda değildir.

İhracatçının bankası, teyid talebi ile kendisine açılmış olan akreditife teyid ilave etmeyeceği zaman, bu durumu ithalatçının bankasına gecikmeksizin bildirmek ve akreditifi teyidsiz olarak ihbar ettiğini ithalatçının bankasına açıkça bildirimde bulunmak durumundadır. Ancak akreditif teyidli olarak açılmış, ihracatçının bankası ise bu akreditife teyid ilave etmek düşüncesinde olmayıp da, ithalatçının bankasına bu konuda herhangi bir bildirimde bulunmuyor, sessiz kalıyorsa, bu durumda bu akreditife ihracatçının bankası teyidini ilave etmiş sayılır ve ithalatçının bankasının tüm risklerini üstlenmiş olur. Farkında olmadan.

İHRACATÇI AKREDİTİF TEYİDİNDEN NE ANLAMALIDIR?

Akreditif şartlı bir banka garantisidir ancak şartlar yerine geldiğinde akreditifte yer alan ödeme bankası ihracatçıya ödeme yapar. Akreditifte teyid olması halinde ise ihracatçının bankasının amir bankasının (issuing bank) açtığı akreditife kefil olduğu, uygun evrak ibrazı halinde ihracatçının bankası ve aynı zamanda teyid bankası tarafından bu akreditif bedelinin ödeneceği garanti altına alınmaktadır.

İhracatçılar hiçbir zaman akreditif teyidini şu şekilde anlamamalıdır; Bir ihracat akreditifine teyid ilave edilmiş ve ihracatçı da malını yükleyip, uygun evrakları uygun zamanda teyid bankasına ibraz yerine, eksik veya hatalı evrak tanzim edip, uygun olmayan bir zamanda teyid bankasına verip, akreditifte istenen kurallarına uymasa da, teyid bankasının bu akreditif bedelini ödeyeceği hususu asla anlaşılmamalıdır.

Akreditifin teyidi ihracatçıyı hatalara (rezervlere) karşı garanti altına almaz.

REŞAT BAĞCIOĞLU

Satınalma Dergisi Eylül 2021, Yıl: 9, Sayı:105

Değerli yöneticiler,

Eylül ayı ile birlikte birçok veri yayınlanmaya başladı. Ekonomimizin yılın ikinci çeyreğinde %21,7 büyümesi mutluluk verici. Üretim gücümüz ve ihracat başarımızla pandeminin negatif etkilerini üzerimizden atıyoruz. Dış ticarete daha fazla odaklanmamız gereği çok açık. Büyümeye kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından gündemde tutulan “İhracatla Yükselen Türkiye” çok yerinde bir vizyon. Üretim ve ihracat varsa ülke olarak güçlüyüz.

İhracat, ülkemizin kalkınmasında kaldıraç etkisi yaratıyor. Üretim kapasi- te kullanımı ve istihdamı olumlu yönde etkiliyor. Şirketlerimiz her coğrafyada bayrağımızı gururla dalgalandırıyor. Küresel pazar ve ticaret deneyimimiz her geçen gün artıyor. Profesyonelliğimiz ve iş kalitemizle daha fazla tercih edilir hale geliyoruz.

Satınalma dergisi olarak mesuliyetimizin bilincindeyiz. Dergi içeriğinde dış ticarete büyük yer ayırıyoruz. Bu kapsamda ihracat ve ithalatla ilgili makalelere geniş yeriyoruz. Lojistik ve gümrük operasyonlarından mevzuat ve bankacılık işlemlerine kadar her bileşene ayrı bir pencere açıyoruz.

Dış ticarette başarımız satınalma ve tedarik zinciri bakış açısıyla daha da katlanacak. Üretimde kullanılan hammadde ve yarı mamullerin önemli bir bölümü satınalma yöneticileri tarafından yürütülen operasyonlarla temin ediliyor. Bu sene birçok emtia aşırı pahalandı ya da bulunamadı. Terminlerde sapma- lar, navlun artışları ve konteyner yoklukları da yaşandı. Birçok alanda problemlerin ortadan kalktığını da söyleyemeyiz. Fakat satınalma ve tedarik zinciri yöneticilerinin belirsizlik ve risklere karşı önlem aldıklarını, şirketlerine ve ekonomiye değer kattıklarını gözlemliyoruz. Dergi olarak bu iş çevresinin bir yapıtaşı olmaktan gurur duyuyoruz. Ekonomimize katkı yapacak insan kaynağının yetişmesi noktasında elimizden gelen gayreti göstermeye devam edeceğiz.

Eylül 2021 dergimize katkı veren değerli öğretim üyesi ve yöneticilerimize teşekkür ederim.

E-Kitaplar ve Sektörel Araştırma Raporları

İş hayatının ihtiyacı olan yenilikçi çalışmaları hazırlıyoruz. Bildiğiniz gibi sektörel araştırma raporlarını yayınlamaya başlamıştık. Çalışmalarımıza e-kitapları da ekledik. Bu sayımızda e-kitapların kapak sayfalarını dergi içerisinde bulabilirsiniz. BuyerNetwork.net B2B Ticaret Platformu’ndan ücretsiz indirebilirsiniz. Platform içerisinde şirketlerimiz için işlerinizi kolaylaştırıcı dökümanlar da sunuyoruz.

2021 Yayın Listesi:
o Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri (E-Kitap: Eylül 2021)
o B2B Satış Rehberi (E-Kitap: Kasım 2021)
o E-Ticaret Sektör Raporu (Yayınlandı)
o Denizyolu Konteyner Taşımacılığı Sektör Raporu (Yayınlandı)
o Havayolu Taşımacılığı Sektör Raporu (Yayınlandı)
o Demiryolu Taşımacılığı Sektör Raporu
o Karayolu Taşımacılığı Sektör Raporu
o Depo Denetimi Soru Listesi (Check-Up) (Yayınlandı, Versiyon 2 Yakında ) o Lojistik Merkez Yönetimi

Küçük bir hatırlatma da yapalım. Her bir yayının içeriği ve kapak tasarımı belirli periyotlarla güncellenecek. Raporları senede iki kez yayınlamayı planlıyoruz. E-kitaplar ise ilk versiyonlarından başlamak üzere her ay adım adım güçlenerek devam edecek. Bizler için de yeni bir deneyim olacak. Dileğimiz sürdürülebilir olması. Önerilerinizi bekliyo- ruz. Umarım beğenirsiniz.

Keyifli okumalar,

Prof. Dr. Murat Erdal
Editör
editor@satinalmadergisi.com

Çıkmaza Giren Müzakereler – Pazarlık Taktikleri

“Çıkmaza Giren Müzakereler”

– PAZARLIK TAKTİKLERİ-

Prof. Dr. Murat ERDAL merdal@istanbul.edu.tr
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Program Başkanı
www.muraterdal.com

Müzakerelerde tarafların farklı pozisyon alması zaman zaman işleri çıkmaza sürükler. Çözüm odaklı bir yaklaşım geliştirilmediğinde kilitlenme meydana gelir. Süreç ilerlediğinde taraflar geri adım atmadığı gibi makul olmayan istek ve taleplerde de bulunabilir. İleri seviye gerginliklerde taraflar arasında çatışmalar da yaşanabilir. Sorun kökleşebilir.

Hayatın hemen her alanında çıkmaza giren müzakere tipleri görülebilir:

  • Aile ve sosyal hayatta
  • İş hayatında (kariyer vb.)
  • Ticari hayatta
  • Siyasi hayatta
  • Hukuk ve diğer alanlarda.

Bütün bu alanlarda çıkmaza giren müzakerelerin kendine özgü nitelikleri vardır. Bu tip müzakerelerden kaçınmak ya da kaçmak yerine süreci anlamak ve doğru yönetebilmek önemlidir.

Çıkmaza girme (kilitlenme), mümkün olan en iyi çözüm bulunamadığı için oluşur.

Müzakerelerde her zaman işler yolunda gitmez. İlerleme olmadığında, yeterli mesafe alınamadığında müzakere çıkmaza girebilir. Kilitlenme neticesinde müzakerenin her iki tarafı farklı oranlarda kayıplar yaşar.

İşletme ihtiyaçları ile ilgili müzakerelerde kilitlenme olasılığına karşı daima yeni bir seçenek hazır bekletilir.

Müzakere Edilen Bir Anlaşmaya En İyi Alternatif- BATNA

Müzakere literatüründe elimizdeki diğer en iyi seçeneklerin analiz edilmesi gerektiği konusu kısaca İngilizce BATNA (Best Alternative to a Negotiated Agreement) olarak ifade edilmektedir.

  • Pazarlık yaparken, olası bir anlaşmazlık halinde alternatif olarak bekleyen hamlenizi belirleyin.
  • Seçeneklerinizin çok olması pazarlıkta daha güçlü bir konuma sahip olmanızı sağlar.
  • Alternatiflerimizin farkında olmak müzakere masasında gücümüzü artıracağı gibi, sınırlarımızı belirlemeye yardımcı olmaktadır.

İş hayatında bu tür bir durumla birey ya da takım olarak yüz yüze gelebilirsiniz. Müzakere lideri ya da ekip üyesi olabilirsiniz. Yapılması gereken en doğru hareket kendinizi ve ekibinizi bu tür durumlara hazırlıklı hale getirmektir. Sağduyulu ve kararlı hareket ederek tüm senaryolar çalışılmalıdır. Müzakereleri çıkmaza sürükleyen çok sayıda parametre vardır. 

Araştırın. Hazırlık yapın.

  • Durum tespit süreci ile başlayın.
  • Tarafların öncelikleri araştırın ve listeleyin.
  • Taraflar arasında güç / kaynak (zaman, para, insan, altyapı vd.) dengesini araştırın. Karşılaştırma tablosu yapın.
  • Varsa konunun geçmişini araştırın.
  • Müzakere Edilen Anlaşmaya En İyi Alternatifi (BATNA) araştırın.
  • Sözleşmeleri inceleyin. Hukuki sınırlarınızı bilin. Bilmediğiniz noktalarda uzmanlardan destek isteyin.

Anlayın.

  • Müzakere atmosferini anlayın.
  • Diğer tarafın motivasyonunu ve ilgisini anlayın.
  • Tarafların talep ve isteklerini doğru anlayın.
  • Neyin kabul edilebilir neyin kabul edilemez olduğunu anlayın.
  • Kırmızı çizgileri fark edin.

Aksiyon alın.

  • Seçeneklerinizi gözden geçirin.
  • Dayatma yerine öneri getirin.
  • Makul ve eşit kazanma şansını kovalayın.
  • Sakin ve kararlı bir dil tercih edin.
  • Egoların devreye girmesine izin vermeyin.
  • Duygusal içeriklerden kaçının. Yapıcı olun.

Hazır olun.

  • Ek bilgi talep edin.
  • Yeni bir toplantı tarihi belirleyin.
  • Masadan kalkmaya hazır olun. (Siz ya da onlar)
  • Deneyim kazanmaya hazır olun.

Çekilmeyi bilin.

Müzakereden çekilmeyi bilmek tecrübe ile olur. Kazan-kazan peşinde koşmamak ta yararlıdır. Olası yararlar:

  • Karşı tarafa önemli bir mesaj verir. “Bu taleplerinizle çok uzaktasınız. Yeniden değerlendirirseniz iyi olur.”
  • Zaman kazandırır.
  • Para kazandırır.
  • Psikolojiniz bozulmaz. Stres yüklenmezsiniz.
  • Enerjinizi doğru işlere ayırabilirsiniz.

Düşünceleri toplamak için mola gerekebilir. Çekilerek müzakerenin hedefleri gözden geçirilir. Daha sonra pişman olmamak için bazı şeyleri zamana bırakılması faydalıdır. Çekilerek pozitif enerjinin tekrar kazanılması için fırsat yaratılır. Durum ve çevresel koşullar olgunlaşabilir. Dingin bir zaman kollanarak müzakere için avantaj kazanılır.

Problemli Müzakerelere Dahil Olma

Geçmişten gelen ve kalıcı bir çözüme kavuşturulamamış sürece dahil olduğunuzda aşağıdaki tüm adımları gözden geçirin:

  • Geçmişte neler yaşandı?
  • Kilitlenme aşamasına nasıl gelindi?
  • Kimler ve hangi faktörler rol oynadı?
  • Neler ters gitti?
  • Eski ve yeni koşullar neler?

Bu aşamaları iyi etüt etmeden işe başladığınızda, müzakere sürecine hakim olamadığınız gibi hata zincirine neden olarak sorunun büyümesine yardımcı olabilirsiniz.

Çıkmaza Giren Müzakerelerde İletişimin Önemi

Çıkmaza giren müzakerelerde iletişim zayıflayabilir. İnsanlar uzun diyaloglarda dikkatini toplamakta güçlük çeker. Jest ve mimiklerle desteklenen davranışlar ve sesin yükselmesi ortamda gerilime yol açar.  Hızla kısa ve sert ifadelere geçilme tehlikesi vardır. Özen gösterilmeyen durumlarda ego hakim olur. Tarafların laf yarışına girmesi (duygusal tepkiler, suçlayıcı dil, öfke ) ve tartışması ortamdaki gerilimi canlı tutar. Karmaşa yaşanabilir. İlave olarak müzakere sürecine farklı aktörler ve değişkenler de girebilir. Sözlü şiddet ve dayatma, baskı olarak değerlendirilir. Gerilimli bir ortamın sonunda “değer üreten bir uzlaşı” kolay kolay gelmeyecektir. Dikkatli olunmalıdır.

Çıkmaza Giren Müzakerelerin Çözümlenmesinde Öne Çıkan Teknikler

Alan McCarthy, Steve Hay, çıkmaza giren müzakerelerin çözümlenmesinde öne çıkan teknikleri şu şekilde ele almaktadırlar:

Ara verme: Zorlu müzakerelerde tansiyonu düşürmek gerekebilir. Üzerinde düşünme ve yeni bir değerlendirmeye ihtiyaç olabilir. 

Mekan: Farklı bir yer farklı bir atmosfer katılımcılara iyi gelebilir. Farklı bir bina, ülke gibi. Kalabalıktan uzak sakin bir nokta. Belki bir yürüyüşe ya da yemeğe çıkma. 

Ortak Zemin: İlerlemeleri not etmek. Gelinen noktayı özetleyip kaydetmek. Yeni kazanımları hatırlatmak. Doğru yolda olunduğunu vurgulamak. 

Küçük Kazançlar: Karşı taraf için son derece değerli (stratejik) sizin için küçük alanlarda taviz verilebilir. 

İzole Etme: Çevresel etkileri izole edin. Müzakere sürecinin olumsuz neticelenmesini engellemek için negatif etkileri çoğaltabilecek etkenlerden (insan ve diğer koşullardan) uzak tutun. 

Küçük Tavizler: Davranış davranışı besler. Yürütülen müzakerelerde her öneriye hayır diyen kişi, kısaca “Hayır İnsan” olarak algılanıyorsanız o algıyı değiştirmek için bazı hamlelerde “evet” diyebilirsiniz. 

Stil: Müzakere stil değişikliği, pek çok sorunu ortadan kaldırabilir. Rekabetçi bir havadan işbirlikçi bir havaya ilerlenmesini teşvik edin. 

İsteklilik: Doğru koşullarda küçük bir hareket, doğru bir hamlenin yapılması tıkanıklığın aşılmasına yardım eder. Karşı tarafa bir istek sinyali verin. Doğru hamleleri beklediğinizi hatırlayın. 

Neden Diye Sorun: Müzakerenin başlangıcından itibaren birkaç fikri denediniz fakat karşılık gelmediyse “karşı taraf neden anlaşmak istemiyor?” diye sorgulayın. Diyaloğu açık tutmak için kapalı uçlu sorular yerine açık uçlu sorular sorun. 

Kayıt Dışı Konuşmalar: Müzakere içerisinde kayıtlara geçmemesi kaydıyla çözümü tıkayan bir detay açıklanabilir. Bu açıklama diğer taraf taraftan makul karşılanabilir ve hatta süreci kolaylaştırabilir. 

Spesifikasyon Değişimi: Ürün ve hizmete ilişkin bir özelliği değiştirmek kaldıraç etkisi yaratabilir. Yaşanan kilitlenme ortadan kalkabilir. 

Zaman Çizelgeleri: Müzakere süresi makul bir süreyi aşıp uzuyorsa görüşmelere bir son tarih belirlemek işe yarayabilir. Tarafların çözüm için dikkatini toplaması sağlanabilir.

Sözleşme: Bir sözleşme taslağı ya da mevcut bir sözleşme varsa üzerinde oynamalar yapılabilir. Revize edilebilir. Veya ek protokol hazırlanabilir. Bir maddedeki değişim tarafların yumuşamasına neden olabilir sorunları ortadan kaldırabilir.

Dili Yeniden Çerçeveleyin: Pozitif bir yaklaşımla karşı tarafta egonun devreye girmesine neden olabilecek hassasiyet gösterilen cümlelerden kaçınmak faydalı olacaktır.

Risk Alma: Taraflar arasında risk alma algısı ve davranışı (harekete geçme) farklılıklar taşıyabilir. Bazen bir tarafın riski alıp eyleme geçmesi diğer tarafın oyun tarzını etkileyebilir.

Mali Konular: Tıkanan ticari pazarlıkların birçoğunda mali konular önemli yer tutar. Kilitlenmelerin önüne geçilmesinde mali konular gözden geçirilirken 1-2 değişiklik (ödeme şekli, miktarlar, vadeler gibi) diğer tıkanan konuların (örneğin proje revizyonu, ilave destek sağlama gibi) çözüme kavuşmasını sağlayabilir.

Alt Grup: Ana müzakereler devam ederken daha az sayıda uzmanın yer aldığı alt gruplar tıkanan konuyu hızla çözüme kavuşturabilirler. 

Üçüncü Parti: Bazen tahkim gibi 3. Taraf bir çözüm geliştirebilir. Süreç için yeni bir yüz (ya da mercii tanımlaması) büyük bir çözüm yaratabilir.

Hakem: Bağımsız bir otorite tıkanan bir sürecin aşılmasına yardımcı olabilir.

Yeni Ekip Kurma: Kilitlenme mevcut müzakere ekibi ile çözümlenemiyorsa yeni bir bakış açısına gereksinim duyulabilir. Lider ve takım üyelerinde değişime gidilebilir. Ekiplerin bilgi ve tecrübesi, uzmanlık alanları göz önünde bulundurulmalıdır.

Hukuk, Tahkim ve Arabuluculuk

İş hayatında tüm çözümler gündeme getirilmesine rağmen karşı tarafın pozisyonunu değiştirmediği durumlar olacaktır. Elbette yaşanan bu sürecin daha sonrasında sonuçları da olacaktır. İlk etapta diğer tarafın uzun vadede iş yapmaya uygun olmadığına karar verilir. Güven tesis edilememiştir.

Çözüme ulaşma noktasında katkı verebilecek 3. taraflar sürece hakem veya arabulucu şeklinde dahil etmek istenebilir. Fakat öncelikle belirlenen otoritenin müzakerenin her iki tarafınca “adil ve tarafsız” olduğuna ikna edilmesi gerekir. Aksi halde bir tarafın kabul edip diğerinin kabul etmediği hakem ya da arabulucu iş görmeyecektir. Girişim sonuçsuz kalacaktır.

İş hayatında sözleşmelerden doğan haklar noktasında orta yol bulunamıyor veya oluşan zarar tam tazmin edilemiyor ise hukuki yol açıktır. Bununla birlikte çıkmaza giren durumlarda; işleri yoluna koyma adına uyuşmazlık çözüm yöntemi olan Tahkim ve Arabuluculuk geliştirilmiştir. Taraflar hukuk sisteminin kendilerine tanıdığı hak ve imkanlardan yararlanarak girişimlerde bulunurlar.


Kaynak: Alan McCarthy, Steve Hay, Advanced Negotiation Techniques, APress, s:113-116.

Yöneticiler Için Müzakere Teknikleri Ve Pazarlık Becerileri Eğitimi Müzakere Teknikleri Ve Pazarlık Eğitimi
Yöneticiler için Müzakere Teknikleri ve Pazarlık Becerileri Eğitimi. İleri Seviye Eğitim Teklif Almak için: egitim@satinalmadergisi.com

Her gün mesleki gelişiminize 15 dakika zaman ayırın.

MÜZAKERE TEKNİKLERİ VE PAZARLIK BECERİLERİ – EĞİTİM YAZI DİZİSİ

PAZARLIK TAKTİKLERİ

TESTLER

 ANKET

Kitap Önerileri :

  • MÜZAKERE TEKNİKLERİ ve PAZARLIK BECERİLERİ (E-Kitap 2. Baskı), Prof. Dr. Murat ERDAL, Erişim için profesyonel üyelik işlemlerinizi tamamlamanız gerekmektedir.
  • SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ, Prof. Dr. Murat ERDAL, (Beta Yayıncılık),  4. Baskı.

-> ŞİRKET EĞİTİMLERİNİZ İÇİN TEKLİF ALIN -> egitim@satinalmadergisi.com 

 

Hikayenin Diğer Yüzü: Stratejik Başarısızlıklar

Tüm iş ve strateji kitapları başarıya odaklanır. Derslerde başarılar anlatılır, başarılar üzerine örnek olaylar analiz edilir ve başarılardan dersler çıkarılır. Başarılı olmak için gereken stratejiler, faaliyetler ve düşünsel süreçler üzerinde durulur. Hikayenin içinde hep başarı vurgusu vardır. Tüm bu yapılanlar pratikte doğru ve gerçek olmakla beraber aynı zamanda “başarısızlıkların” da hikayenin içinde olması gerekir. Nitekim hiçbir kitap, plan, örnek olay, yönetici, danışman veya uygulama mutlak başarı vermez ve/veya veremez. Nitekim uygulamada çok başarılı işletmeler bile stratejik hatalar yapılabilmektedir. Yapılan hatalar, yanlış uygulamalar ve yanlış kararlar işletmelere korkunç hatalar yaptırmakta ve işletmeler bedelini yok olarak ödemekte veya birinciliklerini yeni yetme işletmelere kaptırabilmektedirler.

Stratejik başarısızlık; işletmelerin kaos, belirsizlik ve değişim/dönüşüm ile şekillenen çevrede karar almada ve uygulamada hata yapması ile sonuçlanan bir eylemdir. İşletme karar alırken geçmişin veri ve deneyimlerinden yararlanırken hata yapabilmekte ve bu durum stratejik başarısızlığı üretmektedir. İşletme hangi stratejiyi hangi faaliyette uygulayacağına yönelik karar alırken ve uygulamaya geçirirken bir ya da birkaçını tercih etmekte ancak bazı zamanlar tercih etmedikleri daha iyi sonuçlar verebilecek hale geldiğinde ise stratejik başarısızlık oluşmaktadır. Bu duruma yönelik birçok örnek verilebilir. Sözgelimi, Kodak işletmesi tüketici ihtiyaçlarının değişimini yeterince okuyamadı ve/veya tercihini başka seçeneklere kaydıramadı. Bu durum onun hızlı bir şekilde iflasa sürüklenmesi ile sonuçlandı. Bir başka örnek ise doksanlı yılların sonunda dünyanın en çok satan telefon markası olan Nokia’nın yenilikçi bir bakış açısını sadece çeşitlendirme üzerine inşa etmesi ile yaşadığı kayıplar stratejik başarısızlığı örnektir. İşte işletmenin stratejik başarısızlıklarını okuması için ve ondan faydalanarak sadece pozitifliklerin değil de negatifliklerinde dikkate alınması için yapılması gerekenler şu şekilde ifade edilebilir.

  • Başarısızlık realitesinin kabulü: İşletme başarısızlık yaşayabileceğini ve yaşadığını kabul etmelidir. Çünkü başarısızlıktan başarı üretebilecek bir gizil güç olacaktır.
  • Öğrenme ve yenilenme: İşletme yaşadığı başarısızlıktan yeni fikirler öğrenebilecektir. Öğrendiği her yeni fikir geçmişteki yanlış okumaları, tahminleri ve uygulamaları öğrenme ve kendini yenileme fırsatı sağlayacaktır.
  • Hataların etkin yönetimi: İşletmenin stratejik başarısızlık sonucunda ortaya çıkan hataları doğallığı ve yanlışlığı üzerinden incelemesi gerekir. Bu inceleme sonucunda hataların etkin bir şekilde yönetilmesi gerçekleşir.

Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi: Aşağıdaki eserl(er) konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmaya yöneliktir.

  • Mehmet Kaplan (Edi.) (2021). Strateji Yönetsel Bağlam Çerçevesinde Güncel Okumalar. Konya: Eğitim Kitabevi.

 

Akıllı Robotların Hakimiyeti

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“Yapay zekâda lider olan ülke dünyanın hâkimi olacak. Geç olmadan yapay zekâyı düzenleyin.”

Günümüzde yaşamakta olduğumuz teknoloji çağının en önemli buluşlarından biri de “Yapay Zekâ” teknolojisidir. Yapay zekânın ortaya çıkışı, çok eski dönemlere dayanmaktadır. Teknolojik gelişmelere bağlı olarak, çeşitli yapay zekâ programları oluşturulmuş ve robotlar yapılmaya başlanmıştır. Bu gelişmelerin hemen ardından derin öğrenme ve doğal dil işleme gibi kavramlar, gündeme gelmiştir ve yapay zekâyı konu alan filmler yapılmıştır. Bu özellikler robotlara kazandırılmaya başlanmıştır ve şimdiki “yapay zekâ” kavramına ulaşılmıştır.

Yapay zekâ, üzerinde çok fazla araştırma yapılan devasa bir alan. Tasarlanan ve test edilen sistemler, giderek daha da gelişmiş bir hal almaktadır. Gelişen teknolojiyle 2050’ye kadar robotların insanlar gibi düşünmeye başlayacağı tahmin edilmektedir. Bunun sonunda, robotların yaratıcıları üzerinde hâkimiyet kurma olasılıkları göz ardı edilmemektedir. Makinelerle ilgili kültürel korkular ve önyargılar toplumda mevcuttur. Bu durumun gerçekleşme olasılığının yüksek olduğu ve gerçekleştiğinde ise insanlığın %80’inin yok olabileceği düşünülmektedir.

Yapay zekâ; zeki makineler, özellikle zeki bilgisayar programları yapma mühendisliği ya da bilimidir. Düşünme, anlama, faaliyete geçirmeyi sağlayacak bilgi işleme çalışmasıdır. Yapay zekâ; bağımsız makineler (bu makineler insan olmaksızın kompleks işler yapabilir) inşa etmek için araştırma yapan bilişsel bilim dalıdır. Bu hedef, makinelerin düşünmesini ve anlamasını gerektirir. Bu konuda, akıl almaz ilerlemeler sağlanmışsa da hedefe bakıldığında hayal gibi gözükmektedir. İnsanoğlu var oldukça; icatlara, keşiflere, yeni arayışlara devam edecektir. Çünkü insan bu duyguyu, genlerinde taşımaktadır.

2030 yılında yapay zekâ ve robotların mevcut 800.000 işi devralacağı böylelikle bu işleri yapan insanların daha farklı alanlarda çalışabilmek için eğitimler almalarının ve kendilerini geliştirmelerinin gerekliliği belirtilmektedir.

Otonom silahlar gibi sistemlerde yapay zekâ kullanımının, tehlikeli olduğu yönünde görüşler mevcuttur. Yapay zekânın, giderek daha çok hayatımıza girmesine bağlı olarak, bunun etik taraflarıyla ilgili tartışmalar gittikçe önem kazanmaktadır.

Sohbet robotları geliştirmenin çok zor olduğu, Facebook deneyimlerinde ortaya çıkmıştır. Özellikle robot Sophia’dan sonra kafamızda robotlarla ilgili birtakım sorular oluşmaya başladı. Acaba gelecekte robotlar bizden yüzlerce kat güçlü olabilir mi? Bizi yok edebilirler mi? Bu soruların oluşma nedeni belki de Sophia’nın tıpkı bir insan formunda olması ve insanların mimiklerini çok benzer şekilde taklit edebilmesinden ileri gelmektedir. İnsanlar bir robotun bunları yapabildiğini görünce doğal olarak hayrete düştüler ve kaygılanmaya başladılar. Ancak bu kaygıların tamamen yersiz olduğunu düşünenler de vardır. Yapay zekâlara bu özellikleri kodlayanların insanlar olduğunu ve insanlar onlara hangi özelliği kodlarsa o şekilde davranacaklarını savunmaktadır. Yapay zekâ, gelecekte işimizi kolaylaştıracak, pek çok konuda bize yardım edecektir. Elon Musk ise gelecekte yapay zekânın yapabileceklerinden kaygılanmaktadır. Yapay zekânın ölümsüz bir diktatöre dönüşebileceği ve bunun insanoğlunun karşılaşacağı en büyük tehdit olacağı görüşündedir.

Dünya üzerindeki hakimiyetin robotlara geçmesi durumunda hemen hemen her iş alanında yapay zekâlar faaliyet gösterecektir. Bu mesleklerden birkaçı aşağıdadır:

Gazetecilik

Yenilikçi çağda artık robotlar resim çizmeye, boya yapmaya ve şarkılar bestelemeye başladılar bile. Ayrıca pek çok üstün zekâ oyunlarında insanları yenebileceklerini de göstermiş oldular. Üstelik en büyük ve ünlü basın ajansı Associated Press’in 2014 yılından bu yana yapay zekâları kullandığı düşünülürse gazeteci olmaları hiç de şaşılacak bir durum değildir.

Taksi Şoförlüğü

Uluslararası şirketler şimdiden işe koyuldu. Şirketler grubu olan Uber, özel taksi araçlarını otonom araçlarla değiştirmeye çalışıyor. Ayrıca otonom kamyonlarla yük taşımacılığının yapılması da düşünülüyor. Hatta Singapur’da şimdiden çalışmalar ortaya konmuş durumda. Airbus ise bu çalışma mekanizmasını helikopter ve uçak pilotlarının yerine yapmak istiyor.

İnşaat İşçiliği

İlk zamanlar fabrikalarda sıklıkla rastlanılan robotlar artık inşaat sektöründe dikkati çekiyor. Örnek vermek gerekirse Technology Review ismiyle de anılan SAM isimli bir robot, bir günde toplam 1200 adet tuğlayı dizebilme kabiliyetine sahip. İnsan gücünde hesap edilirse bu rakam 300-500 arasına düşüyor. Ayrıca gelecek yıllarda buldozer ve vinç gibi operatör araçlarının yerine de yapay zekâların geçeceği söyleniyor.

Banka Temsilciliği

Robotların gücünü, finans sektöründe aslında ATM’lerin geldiği günden beri az çok biliyoruz. Ancak şimdi sıra veznede yer alan müşteri temsilcilerinde. Andy Mattes tarafından yapılan açıklamalara göre gelişmiş bir bilgisayar insan görevlilerinin yaptığı işleri kolay bir şekilde gerçekleştirebiliyor.

Çiftçilik

Tarım alanında da robotların gücünü görebilmek mümkün. Quartz’ın raporuna göre robotlar, bir milyon çiftçinin yapabileceği işleri gerçekleştirebilecek. Tohumlama, sulama, inek sağma, toprak çapalama vb. Tarım teknolojilerinin devrim niteliğinde olan bu çalışmaları sayesinde artık çiftçilerin iş yükünün büyük bir kısmı da hafiflemiş olacak.

Yeterlik Bilgileri Tablosunda Banka Referans Mektubu Tutarının Hatalı Beyan Edilmesi

Anahtar Kelimeler; Banka referans mektubu, elektronik ihale, yeterlik bilgileri tablosu

İtirazen Şikayet Konusu; Başvuru sahibi iş ortaklığının pilot ortağı tarafından sunulan yeterlik bilgileri tablosunun Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliği’nin 20’nci maddesinin 1’inci fıkrasına uygun olarak alınmayan banka referans mektubu bölümünde banka referans mektubu tutarının 20.167.460,00 TL yerine sehven 20.167,46 TL olarak beyan edildiği, pilot ortak tarafından beyan edilen tutarın asgari yeterlilik miktarını karşılamadığı gerekçesiyle tekliflerinin değerlendirme dışı bırakıldığı, ancak 14.888.000,00 TL teklif sundukları ihalede banka referans mektubunda beyan edilen tutarın düşüklüğü hususunda idarede tereddüt oluşması gerektiği, belge içeriğinde tereddüt oluşturacak bu hususun idarece açıklığa kavuşturulmadan değerlendirme yapılmasının hukuka aykırı olduğu, idarece gerek görülmesi halinde banka referans mektuplarının teyidinin mektubu düzenleyen bankadan gerçekleştirilmesi imkanı varken bilgi eksikliğinin giderilmemesinin mevzuata aykırı olduğu, banka referans mektuplarının mevzuata uygun olarak düzenlendiği ve kredi toplamlarının teklif bedellerinin %10’undan fazla olduğu, tereddüt yaratacak hususların idarece açıklığa kavuşturulmadan değerlendirme yapılmasının mevzuata uygun olmadığı iddialarına yer verilmiştir.

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; 18.08.2021 tarihli ve 2021/UY.II-1559 sayılı kararına göre; Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 59’uncu maddesinde, tekliflerin, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği, Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliği ve tip şartnamelerde belirtilen esaslar çerçevesinde standart formlar kullanılarak değerlendirileceği hükmü,

Aynı Yönetmelik’in 60/A maddesinde, ihale dokümanında belirtilen geçici teminat mektubu, katılım belgeleri ve yeterlik kriterleri ile fiyat dışı unsurlara ilişkin değerlendirme, istekliler tarafından beyan edilen bilgi ve belgelerden; EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanarak temin veya teyit edilemeyenler için yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgiler esas alınarak yapılacağı, bu değerlendirme sonucunda ihalede öngörülen şartları sağlamadığı anlaşılan tekliflerin değerlendirme dışı bırakılacağı hükmü yer almaktadır.

İhale dokümanında tekliflerin elektronik ortamda alınacağının belirtildiği ihalelerde, katılım ve yeterlik kriterlerine ilişkin olarak istekliler tarafından herhangi bir belge sunulmayacağı, bu kapsamda; tekliflerin ihale dokümanında yer alan “Yeterlik Bilgileri Tablosu” doldurulmak suretiyle sunulması gerektiği, belgelere ilişkin tarih, sayı, yevmiye numarası gibi bilgiler ile istenen kriterlere ve açıklamalara ilişkin belgelerde yer alan gerekli bilgilerin eksiksiz olarak açık ve anlaşılır bir şekilde belirtilmesi gerektiği, ihaleye katılım ve yeterlik kriterlerine ilişkin değerlendirmenin de teklif mektubu ekinde yer alan Yeterlik Bilgileri Tablosu’nda istekli tarafından beyan edilen bilgiler üzerinden yapılacağı anlaşılmaktadır.

02.07.2021 tarihli ihale komisyonu kararı incelendiğinde, başvuru sahibi iş ortaklığı tarafından sunulan yeterlik bilgileri tablosunun “Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliğinin 20 nci Maddesinin Birinci Fıkrasına Uygun Olarak Alınan Banka Referans Mektubu” kısmında banka referans mektubunun ayırt edici numara bilgisine “36400000526” yer verildiği ancak istekli adına EKAP’a kayıtlı banka referans mektubu bulunmadığı, yine yeterlik bilgileri tablosunun “Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliğinin 20 nci Maddesinin Birinci Fıkrasına Uygun Olarak Alınmayan Banka Referans Mektubu” kısmında “Yapı ve Kredi Bankası A. Ş., 04.05.2021, 20.167,46 TL” bilgilerinin beyan edildiği, isteklinin teklif bedelinin 14.888.800,00 TL olduğu dikkate alındığında  yeterlik kriterinin sağlanması için gereken tutarın 1.488.800,00 TL olduğu,  dolayısıyla banka referans mektubu için sağlaması gereken asgari yeterlik miktarını karşılayamadığı anlaşılan isteklinin teklifinin değerlendirme dışı bırakıldığı görülmüştür.

Başvuru sahibi iş ortaklığının teklif bedelinin 14.888.800,00 TL olduğu dikkate alındığında, İdari Şartname’nin 7’nci madde düzenlemeleri uyarınca nakdi veya gayrinakdi kredisi ya da üzerinde kısıtlama bulunmayan mevduatı toplamının en az 1.488.800,00 TL olması gerektiği tespit edilmiştir.

Anılan isteklinin pilot ortağı tarafından düzenlenen yeterlik bilgileri tablosu incelendiğinde, tablonun “Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliğinin 20 nci Maddesinin Birinci Fıkrasına Uygun Olarak Alınan Banka Referans Mektubu” satırında yer alan “Banka Referans Mektubunun Ayırt Edici Numarası” kısmında “36400000526” bilgisine yer verildiği, yine anılan tablonun “Elektronik İhale Uygulama Yönetmeliğinin 20 nci Maddesinin Birinci Fıkrasına Uygun Olarak Alınmayan Banka Referans Mektubu” satırında yer alan “Düzenleyen Kuruluşun Adı, Düzenlenme Tarihi, Tutarı” kısmında “Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., 04.05.2021, 20.167,46 TL ” bilgilerine yer verildiği görülmüştür.

EKAP üzerinden gerçekleştirilen sorgulamada söz konusu pilot ortak adına kayıtlı herhangi bir banka referans mektubunun bulunmadığı tespit edilmiştir. Anılan pilot ortak tarafından düzenlenen yeterlik bilgileri tablosunda yer alan bilgiler dikkate alındığında, istekli tarafından beyan edilen banka referans mektubuna ait miktarın 20.167,46 TL olduğu görülmüş olup beyan edilen tutar ile İdari Şartname’nin 7’nci maddesinde düzenlenen banka referans mektubuna ilişkin yeterlik kriterinin sağlanamayacağı tespit edilmiştir.

Ayrıca itirazen şikayete konu yeterlik bilgileri tablosunun ilgili kısımları dikkate alındığında, başvuru sahibi istekli tarafından beyan edilen hususlarda tereddüt yaratacak herhangi bir durumun olmadığı, dolayısıyla söz konusu hususun Yapım İşleri İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 57’nci maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca bilgi eksikliği kapsamında değerlendirilemeyeceği anlaşılmaktadır.

İhale dokümanında belirtilen yeterlik kriterlerine ilişkin değerlendirmelerin, EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanarak temin veya teyit edilemeyenler için yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgiler esas alınarak yapılacağı ve bu değerlendirme sonucunda ihalede öngörülen şartları sağlamadığı anlaşılan tekliflerin değerlendirme dışı bırakılacağı hususları göz önünde bulundurulduğunda, idarece, yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgiler ışığında gerçekleştirilen değerlendirmenin mevzuata uygun olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Eş Yazar: Sinan Özesen

Sinan ÖZESEN, Özel sektörde çalışmasının ardından kamuda 2013 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu’nda inşaat mühendisi olarak çalışmaya başlamış, 2014 yılından beri Kamu İhale Kurumu’nda kamu ihale uzmanı olarak çalışmaktadır. Kamu ihale mevzuatı eğitimi vermektedir. Kamu İhale Dünyası dergisinde yayımlanmış makaleleri bulunmaktadır.

Vergi Borçlarında Gecikme Zam ve Faiz Oranları Nadiren Güncelleniyor

Peki Bu Oranlar Ne Kadar Makul? Bir Göstergeye Endekslenemez mi?

Vadesinde ödenmeyen vergi borçlarına Devlet gecikme zammı uyguluyor. Bu gayet normal diyebilirsiniz. Ama bu durum her zaman aynı derecede makul olmayabilir. İdareden kaynaklanan hatalar ve mükellefin kasıt veya ihmaline göre bir farklılık olması gerekmez mi?

Bu ayki yazıda size gecikmenin sonuçlarından biri olan faiz uygulamasını anlatacağız. Çoğunlukla ekonomideki bir göstergeye uyarlanmadan, otomatikman uygulanan ve benzeri faiz, oran, kur artışı, enflasyon gibi göstergelere pek de duyarlı olmayan bir faizden bahsedeceğiz.

Gecikme zammı aynı zamanda pişmanlık zammı ve gecikme faizi dediğimiz oranlara da referans teşkil ediyor. Başlıkta sorduğumuz soru “makul” mü? Aslında, makullük kadar, gecikmeye karşı ödenen bedelin mahiyeti de önemli, bu tür geç ödeme faiz veya zamları bir ceza mı yoksa sadece bir borcun/paranın geç ödemesinden kaynaklanan bir ilave ödeme mi? Bu nokta çok önemli. Çünkü gecikme zamları bir taraftan gider olarak da kabul edilmiyor.

Peki faizlerin, kurların, enflasyonun çok dinamik ve anlık oluştuğu bir ortamda Devlet gecikme zammı oranlarını nasıl belirliyor? Bu gösterge ve oranlar arasında bir uyum veya korelasyon var mı? Maalesef pek yok. Aslında böyle bir endeksleme olmalı mı, tartışılabilir, ama bizce olmalı öncelikle mükellef uyumu ve paranın zaman değeri açısından.

————————————-

28 Haziran 2019 tarih ve 1266 sayılı yeni bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile aylık gecikme zammı oranı 1 Temmuz 2019 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere %2,5 olarak yeniden belirlenmişti. Bir önceki oran aylık %2 idi. (2010/965 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla neredeyse 8 yıllık bir dönem için gecikme zamları aylık %1,4 olarak uygulanmıştı.) Üzerinden çok zaman geçmeden 30 Aralık 2019 tarihinde gecikme zammı oranı %1,6 olarak yeniden belirlendi.

—————————————

Bu oran vergisini zamanında ödeyemeyen, ödeme güçlüğü çeken herkesi etkiliyor ve vergi borçlarını katlayıp, mali idarenin tahsilat ve vergi mükellefinin ödeme kabiliyetini azaltıyor, her 2-3 yılda bir yeni bir vergi yapılandırması beklentisi yaratıyor. Biliyorsunuz ödenmeyen borçlarda yapılandırmada aylık 0,35’lik bir oran uygulanıyor.

Aynı zamanda tek haneli enflasyon hedeflemesi açısından enflasyon üzerinde karşılıklı etkileşim içinde olan bir parametre olarak sadece vergi gelirlerini değil makro iktisadi parametreleri de etkileyen bir konu.

Kanunen gecikme zammı ve gecikme faizi oranları Bakanlar Kurulu (Cumhurbaşkanlığı) yetkisinde olduğu için herhangi bir otomatik endeksleme veya konjonktürel duyarlı bir belirleme yapılmamaktadır. Kanunda belirleme yöntemine ilişkin bir açıklık da bulunmamaktadır.

Gecikme Faizi veya Gecikme Zammı Nedir?

Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre faiz, işletmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr, getiri, ürem, nema anlamına gelir. Türk Hukuk Lügatine göre ise faiz, alacaklının borçlusundan istemeye hakkı olduğu bir ivazdır. Ekonomi bakımından faiz, ödenecek olan paranın geliri, hukuki bakımdan ise alacağın medeni semeresidir. Her medeni semere gibi bu da mukaveleden veya kanun hükmünden doğar. Bunun özelliği zamanla doğan ve çoğalan bir alacak olmasıdır.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre süresinde ödenmeyen vergi borçları ve Vergi Usul Kanunu’na göre zamanında tahakkuk etmeyen vergiler için uygulanan gecikme faizinin oranı gecikme zammına bağlanmış durumdadır.

Oranlar son 25 Yılda Nasıl Değişti?

Aşağıdaki tabloda, son 22 yılda yılda uygulanan gecikme zammı ve dolayısıyla gecikme faizi oranları yer almaktadır. Tablodan da görüleceği üzere uygulanan en yüksek gecikme zammı oranı %15, en düşük gecikme zammı oranı ise %1,40’tır. En uzun süre uygulanan oran neredeyse 8 yıl uygulanan %1,40 oranı olurken en kısa süreyle uygulanan oran 116 gün ile %5 olmuştur.[1]

Aşağıdaki tabloda gecikme zammı oranlarına uygulanan gün sayısı itibariyle bakarsak çok çarpıcı bir sonuç ortaya çıkmaktadır.

Geçerlilik Dönemi Gecikme Zammı Oranları Uygulanan Gün Sayısı
01.02.1996-08.07.1998 15% 888
09.07.1998-20.01.2000 12% 560
21.01.2000-01.12.2000 6% 315
02.12.2000-28.03.2001 5% 116
29.03.2001-30.01.2002 10% 307
31.01.2002-11.11.2003 7% 649
12.11.2003-01.03.2005 4% 475
02.03.2005-20.04.2006 3% 378
21.04.2006-18.11.2009 2,5% 1307
19.11.2009-18.10.2010 1,95% 365
19.10.2010-05.09.2018 1,40% 2847
06.09.2018-30.06.2019 2% 297
01.07.2019-29.12.2019 2,5% 182
30.12.2019- Bugüne * 1,6% 604*

(*25 Ağustos 2021 tarihine kadar baz alınmıştır)

Gecikme Zammı Oranı 8 Yıl Boyunca Hiç Değişmemişti…

Bu hem kamu alacaklarının daha çabuk Maliye veznelerine girmesini sağlayan hem de Maliye-Mükellef uyumuna katkı sağlayabilecek bir konu. Bu sebeple artırılması ve azaltılmasının ekonomik göstergelere daha duyarlı olması makul ve faydalı olacaktır.

Yıllar TÜFE% Yeniden Değerleme Oranı% Gecikme Zammı%
2020 14,60 9,11 19,2
2019 11,84 22,58 24-30
2018 20,30 23,73 16,8-24
2017 11,92 14,47 16,8
2016 8,53 3,83 16,8
2015 8,81 5,58 16,8
2014 8,17 10,11 16,8
2013 7,40 3,93 16,8
2012 6,16 7,8 16,8
2011 10,45 10,26 16,8

 

Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere her yıl maktu vergiler ve vergi cezalarının endekslendiği yeniden değerleme oranı (YDO), finansal piyasalarda mevduat/kredi işlemlerinde uygulanan faiz oranları, yıllık tüketici enflasyonu (TÜFE) ve devletin borçlanma senetlerindeki faiz oranı gibi göstergelerden büyük ölçüde uzaklaştığı görülmektedir. Özellikle 2011-2017 yılları arasında enflasyonun çok üzerinde bir gecikme zammı oranı uygulandığı görülmektedir.

2015 yılında konuyla ilgili yayımlanan bir yazımızda “Yıllık %16,80 olan gecikme zammı oranının düşürülmesi veya kanuni bir değişiklikle en yakın ve anlamlı göstergeye endekslenmesi mükellef-vergi idaresi uyumu için son derece olumlu bir adım olabilir. Bu uygulamanın vergi gelirlerinin Hazineye intikal süresini de azaltabileceği şüphesizdir.”[2] demişiz.

Bugün ülkemizin geçtiği ekonomik belirsizlik ortamında gecikme zammı oranının %1,6 olarak belirlenmesi karşımıza yine aynı konuyu getirmektedir.

Yapılacak bir kanuni değişiklikle gecikme zammı ve gecikme faizi oranlarının anlamlı bir göstergeye endekslenmesinin çok ciddi faydaları olacaktır.

 

[1] Şaban KÜÇÜK, Gecikme Zammı ve Gecikme Faizi Nedir? Ceza mı, Paranın Zaman Değeri mi?, Yaklaşım Dergisi, Ocak 2005, Sayı: 145, s.59

[2] Şaban Küçük, Vergi borçlarında aylık %1.40 gecikme zammı/faizi oranı makul mü?, Dünya Gazetesi, 30 Ocak 2015.

İş sözleşmesini fesheden taraf bu kararından tek taraflı olarak dönebilir mi?

İş sözleşmesi, ”bir tarafın, (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşme” olarak tanımlanmaktadır (İşK m.8/1). İş sözleşmesi tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun irade bildiriminde bulunmaları ile meydana gelir[1].

Yargıtay’a göre, “İş sözleşmesi taraflara sürekli olarak borç yükleyen bir özel hukuk sözleşmesi olsa da, taraflardan herhangi birinin iş sözleşmesini bozmak için karşı tarafa yönelttiği irade açıklamasıyla ilişkiyi sona erdirmesi mümkündür.

Fesih hakkı iş sözleşmesini derhal veya belirli bir sürenin geçmesiyle ortadan kaldırabilme yetkisi veren bozucu yenilik doğuran ve karşı tarafa yöneltilmesi gereken bir haktır.

Maddede düzenlenen bildirimli fesih, belirsiz süreli iş sözleşmeleri için söz konusudur. Başka bir anlatımla belirli süreli iş sözleşmelerinde fesheden tarafın karşı tarafa bildirimde bulunarak önel tanıması gerekmez.

Fesih bildirimi bir yenilik doğuran hak niteliğini taşıdığından ve karşı tarafın hukukî alanını etkilediğinden, açık ve belirgin biçimde yapılmalıdır. Yine aynı nedenle kural olarak şarta bağlı fesih bildirimi geçerli değildir.

Fesih bildiriminde “fesih” sözcüğünün bulunması gerekmez. Fesih iradesini ortaya koyan ifadelerle eylemli olarak işe devam etmeme hali birleşirse bunun fesih anlamına geldiği kabul edilmelidir. Bazen fesih işverenin olumsuz bir eylemi şeklinde de ortaya çıkabilir. İşçinin işe alınmaması, otomatik geçiş kartına el konulması buna örnek olarak verilebilir. Dairemizce, işverenin tek taraflı olarak ücretsiz izin uygulamasına gitmesi halinde, bunu kabul etmeyen işçi yönünden “işverenin feshi” olarak değerlendirilmektedir.

Fesih bildiriminin yazılı olarak yapılması, 4857 sayılı İş Kanununun 109. maddesinin bir sonucudur. Ancak yazılı şekil şartı, geçerlilik koşulu olmayıp ispat şartıdır.

Fesih bildirimi karşı tarafa ulaştığı anda sonuçlarını doğurur. Ulaşma, muhatabın hâkimiyet alanına girdiği andır”[2].

İş sözleşmesinin feshi, yüze karşı fesihlerde derhal hüküm doğurur. Bir vasıta kullanılması halinde haklı nedenle fesih beyanı, karşı tarafa varmasıyla hüküm doğurur. Başka bir deyişle, iş sözleşmesi fesih beyanı, öğrenme ile değil, varış anında hüküm ifade eder. Örneğin fesih beyanı, daha sonra öğrenilmiş olsa bile, karşı tarafa postayla ulaştığı, onun egemenlik alanına girdiği anda hüküm doğurur. Elektronik posta (e-mail) ile ulaştırılan fesih beyanı da muhatabın, elektronik posta adresine gönderilmekle hüküm ifade etmiş olur.

Sonuç olarak, iş sözleşmesi, fesih bildiriminin karşı tarafa ulaşma anından itibaren hüküm ve sonuç doğurur. Bu nedenle karşı tarafa ulaşmış olan bildirimden tek taraflı olarak dönülemez. Ancak, bildirim henüz karşı tarafa ulaşmadan veya ulaşmış olmakla birlikte karşı taraf öğrenmeden fesih beyanından dönmek mümkündür (TBK m.10). Yargıtay’ın aynı yönde verdiği bir kararında özetle, “Fesih bildirimi karşı tarafa ulaştığı anda sonuçlarını doğurur. Ulaşma, muhatabın hâkimiyet alanına girdiği andır. Fesih bildirimi karşı tarafa ulaşması ile sonuçlarını doğurur ve bundan tek taraflı olarak dönülemez” denilmektedir[3].

 

[1] İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 4. Baskı, İstanbul 2020, s.47.

[2] Y9HD.28.5.2014 T., E.2012/10428, K.2014/17228 Legalbank.

[3] Y9HD.28.5.2014 T., E.2012/10428, K.2014/17228 Legalbank.

Uluslararası Ticarette Bankaların Önemi

Bankalar Olmadan Ticaret Yapılır Mı? 

Farklı ülkelerde bulunan gerek ithalatçı, gerekse ihracatçılar bankalar olmasaydı nasıl ticaret yapardı acaba? Malını satmak isteyen ihracatçı konumundaki gerçek veya tüzel kişiler mallarını ithalatçıya teslim ederken dahi sıkıntı yaşarlardı ola ki bankalar devrede olmasaydı. İhracatçı malları ile birlikte ithalatçının bulunduğu yere gelir, malını teslim etmesi gerek ama nasıl teslim edecek? Malını teslim ettiğinde malın parasını nasıl alacak? Malın parasını alsa dahi bu parayı kendi ülkesine nasıl getirecek? Parayı beraberinde kendi ülkesine götürmek isteyen ihracatçıyı nasıl bir riskin beklediğini düşünmek dahi istemiyorum. İhracatçının hem parası, hem de hayatı risk içinde değil midir sizce? Çok bilinmeyenli denklem adeta…

Farklı bir kurgulama yapalım; İhracatçı satacağı malı ithalatçıya verir, karşılığında farklı bir ürün alır. Mal takası (Barter) olur. Her zaman mal takasının olamayacağı durumlarda mal karşılığı para devreye girdiğinde riski de beraberinde getirecektir.

Malın para ile değiş tokuş edildiği hallerde ihracatçı parayı teslim aldığında şu risklerle karşılaşacaktır;

  • Paranın taşıma riski,
  • Paranın değerini koruma veya değer yitirme riski,
  • Paranın sahte olma riski,
  • Paranın çalınma riski
  • İhracatçının hayati riski

Tüm bu olasılıkları bir dış ticaret işleminde “bankalar olmasaydı ne olurdu?” diye sorduktan sonra yazdım.

BANKALAR DIŞ TİCARETİN AYRILMAZ PARÇASIDIR

Altını kalın çizgilerle çizmek gerekirse bir dış ticaret işleminde bankalar olmazsa, maalesef dış ticaretin olabileceğinden pek söz edilemez. Bir dış ticaret işleminde ithalatçı ve ihracatçının birbirlerine güvenmeme sorunu, bir bankanın aracılık etmesiyle ile çözümlenir. Dış ticaretin tarafları birbirlerine her zaman güvenmek zorunda olmasalar da tedbirli davranmalarını gerektirecek pek çok neden vardır. İthalatçı, ihracatçısına güvense, direk olarak mal bedelini ihracatçının avucuna sayar ve ihracatçının malını teslim etmesini bekler. Ya da ihracatçı güvene dayalı olarak malını ithalatçıya gönderir, ithalatçı malı alır, satar, sonrasında ihracatçıya mal bedelini öder. İşte bunlar tıpkı masallarda olduğu gibi saf güvene dayalı ilişkiler olsa da dış ticaretin gerçeği böyle söylemiyor. İthalatçı veya ihracatçıların neden para batırdıklarına dair hikâyelerini dinlediğinizde özetle taraflar bankaları kullanmadan birbirlerine ya para ödemişler, ya da mallarını teslim etmişler. Sonuçta ya para, ya da mallar buharlaşmıştır.

Tacirlerin dış ticaret yapabilmeleri için bir bankanın varlığı tartışmasız var olmalıdır. İthalatçı ve ihracatçı birbirlerine tam olarak güvenmeseler de, bankalar taraflara gereken güveni verir.

DIŞ TİCARETTE BANKALAR TARAFLARA GÜVEN VERİR

Bankaların taraflara gereken güveni verirken; ihracatçının mal bedelini alabilmesi için ihracatına aracılık eder, gerekirse mal belinin tahsiline ilişkin garantör olur.

Bankaların garantör oldukları konulardan bir kaçı;

  • Gayrikabilirücu teyidli akreditifler (irrevocable confirmed letter of credits),
  • Vadeli işlemlerde ithalatçının kabul edeceği poliçeye aval (availization of the draft) vererek garantör olur
  • Stand By Letter of Credits (ihtiyat akreditifi),
  • Taraflara güven vermek için garanti mektubu (L/G Letter of Guarantee) tanzim eder ithalatçı ile ihracatçı arasındaki güvensizlik ve tereddütleri ortadan kaldırır,

Kendi gücünüze ilave olarak bankaların gücünü de yanınıza alın. Bankalar her zaman size güç vermeye hazırdır.

BANKALAR TACİRLERİN RİSKLERİNİ AZALTIRLAR

İthalatçı ve ihracatçıya talep etmeleri halinde döviz kurlarındaki oynaklıktan (volatilite) olumsuz etkilenmemeleri için kur garantisi verir. İleri tarihli döviz kurunu bugünden garanti eder, dış ticaret tacirleri de beklenmedik olumsuz kur hareketlerinden olumsuz etkilenip bilançolarına zarar yazmazlar.

Her hizmetin karşılığında bir maliyet ve masraf vardır. Bankalar da verdikleri hizmetler karşısında taraflardan belli bir miktar komisyon (faiz dışı gelir) almaları ticaretin bir kuralıdır. Çünkü bankalar olmadan zaten bir dış ticaret işlemi sağlıklı yürütülemeyecekti. Bankalar tacirlere bir hizmet verebilmek için gerek personel, gerek eğitim, gerek sistem, gerekse şube ve muhabir ağları için bir maliyet ödemektedirler.

Dahası; bankalar sektörel analizler yaparak portföyündeki müşterileri piyasanın gelişimi, oynaklığı veya olumsuzluğu konusunda bilgi sahibi yapar. Ayrıca bankalar bilhassa dış ticaret işlemleri ve finansal konular başta olmak üzere mevzuatsal yönden müşterilerini bilgilendirir. Dış ticaret işleminde ithalatçılar ve ihracatçılar kendi bankalarına her açıdan güvenirler. Bankalarına güvendikleri kadar kendilerine bu kadar güven duymadıklarını söylemek hiç de abartı olmaz. Dış ticaret tacirleri hem kendi ülkemizdeki T.C. Merkez Bankası tarafından çıkartılan mevzuatsal kuralları, tebliğleri ve Uluslar arası Ticaret Odaları’nın (ICC – International Chamber and Commerce) çıkarmış olduğu kuralların ne olduklarını çalıştıkları bankalardan öğrenirler;

Dış Ticaret işlemlerinde kendi TCMB – T.C. Merkez Bankası’nın mevzuat hükümleri kadar Uluslar arası arenalardaki olması gereken; Uluslar arası Ticaret Odaları’nın vesaik mukabili, kabul kredili işlemlerde tarafların uymaları gereken Uniform Rules for Collections,  Brochure no 522 (URC 522) ve Akreditifler için Uniforms Customs and Practice For Documentary Credits Brochure no 600 (UCP 600) bröşür hükümlerini bırakın bilmelerini, uluslar arası kuralların yazılı olduğu böyle bröşürler olduğunu dahi bilmeyen dış ticaret tacirlerini sıklıkla görmek mümkündür. Böyle broşürden haberi olmayan dış ticaret tacirleri para batırdıkları vakit “eyvah param battı” diye yakınırlar.

BANKALARA GÜVEN

Dış ticaret tacirlerinin çok iyi bilmeleri gereken bir şey varsa; bankalarına güven duymaları, bankalar olmadan dış ticaret işlemi olmayacağı, bankalar dış ticaret işlemlerinde yönlendirici rol üstlenir, bankalar adeta tacirlerin asla vazgeçemeyecekleri birer elemanı gibidir, bankalar sizlere bilgi verir, bilgisi olan güçlüdür, bilgisi olanın bileği bükülemez. Siz bankalarla daha güçlüsünüz. Bu yüzden diyorum ki bankalar dış ticaretin ayrılmaz bir parçası olup, bankalar olmaz ise dış ticaretinizin lastiği patlar. Bankaların misyonu sizlere kusursuz hizmet sunmak, sizinle sinerjik olmak olup bankalar asla sizin karşınızda kuruluşlar değildir. Bankalar saygın kuruluşlar olup uluslar arası pazarlarda şahsi itibar ve saygınlığınızın yetersiz kaldığı durumlarda siz ithalatçı ve ihracatçılar, bankaların saygınlığını belli bir komisyon karşılığında kullanıp, mal alımlarınız için akreditif açtırıp, ihale ve süreklilik arz eden işleriniz için yurt dışına garanti gönderip, vadeli olarak alacağınız mallar için borcunuza karşılık imzalayacağınız poliçenize kefil, garantör olarak görmüyor musunuz ?

Bankalarınıza güvenin, onlar sizin destekçiniz, rehberiniz, adeta vazgeçemeyeceğiniz bir elemanınız, danışmanınız gibidir. Bankalar size karşı hata yapamazlar. Hata yapan bedel öder. Bankalar yaptıkları hizmetten, üstlendikleri öylesine nadide misyonlarından dolayı aldıkları masraf, komisyon, faiz dışı gelir kalemlerinin kontrolü kendi denetçileri olan müfettiş ve iç kontrol mensupları tarafından yapılmakla birlikte BDDK tarafından konulan kurallara harfiyen uymak durumundalar. 

REŞAT BAĞCIOĞLU

 

 

 

Açık Hava Eğitimleri

Dr. Mehmet KAPLAN-Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi

Eğitim ve geliştirme faaliyetleri bir işletme için stratejik nitelikte olan ve çalışanın daha iyi bir deneyim yaşayarak; kendini geliştirmesine imkan tanıyan, daha etkin sonuçlar üretmesini sağlayan ve eksiklerini görerek/tamamlayarak performansını sürekli artıran pratiklerdir. Ancak bu pratikler sadece alışılmış ve/veya çok uygulanan yöntemlerin yanında daha az uygulanan ancak çalışana daha geniş bir vizyon ve pratik sağlayan yöntemler de gerekir. Bu yöntemlerden biri de işletme dışı eğitim ve geliştirme faaliyeti içinde değer bulan açık hava eğitimleridir.

Açık hava eğitimleri (ourdoor) isminden de anlaşılacağı gibi açık havada yürütülen eğitim faaliyetleridir. Kır eğitimi, hayatta kalma eğitimi, dağa tırmanma eğitimi, rafting, paintball gibi eğitimler açık hava eğitimleri içinde değerlendirilebilir. Açık hava eğitimlerinin önceliği ve/veya odak noktası; eğitime katılan bireylere takım ruhu aşılamak ve birlikte çalışmanın önemini pratikleştirmektir. Açık havada yer alarak doğanın verdiği duygusal ve fiziksel mücadele ruhunu ortaya koyması açısından bu eğitimler çalışanın kendini keşfetmesi ve işletmenin de onun özelliklerini görmesi açısından önemlidir. Açık hava eğitimlerinde “çalışan doğanın mücadeleci zorluklarına nasıl tepki vermekte, tehlikeli durumlarda tek başına mı takım ruhuyla mı hareket etmekte, stres oranı nasıl olmakta, korkarak mı hareket etmekte yoksa kontrollü davranışlar mı sergilemektedir?” sorularına yanıt aranmaktadır.

Günümüz dinamik iş ortamı çalışanlara tek başına mücadele imkanı tanımamaktadır. Dolayısıyla çalışanların kendi aralarında güvene dayalı ilişkiler inşa edip birlikte çalışmaları gerekmektedir. İşte bu noktada yukarıdaki sorulara yanıt arayan işletme yöneticileri açık hava eğitimi alan çalışanların başarıya nasıl ulaştıklarını görmekte ve keşfetmektedirler. Açık hava eğitiminin amacı “çalışanların etkin takımlar oluşturma süreçlerini hızlandırmak ve bireysel motivasyonlarını sağlayarak ekip performansını artırmaktır”. Etkin takımlar oluşturmak tanımlamasıyla; ekibin birbiriyle uyumlu olması, katılımcıların karşılıklı olumlu iletişim kurması, kişilerin empati yeteneklerinin gelişmesi, sonuç odaklı düşünme becerisinin kazandırılması gibi pratikler ifade edilmektedir.

Yaşayarak öğrenme yaklaşımı ile katılımcıların değişik ortamları ve bu ortamların getirebileceği farklı özellikleri deneyebilmeleri için gerçekleştirilen eğitimlerde genellikle aynı işletmede çalışan katılımcılara şehir dışında ya da açık alanlarda hafta sonu kampları düzenlenmektedir. Bu kamplarda çeşitli ip oyunları, yelkencilik, teknede yaşam, yol bulma gibi farklı aktiviteler düzenlenmektedir. Söz gelimi yol bulma aktivitesinde tanımlı bölgeye yerleştirilen kodlar, yol notu, harita, GPS vb. araçlar ile yol bulunmaya çalışılır.  Böylelikle çalışanların iş süreçlerindeki gibi yol alışları keşfedilmeye çalışılır. Hayatta kalma eğitiminde ise, takımlar doğa koşulları içerisinde işbölümü yaparak ateş yakmaya, korunak yapmaya, yön bulmaya, alternatif yemekler yapmaya çalışırlar. Açık alan eğitimlerinde, öğrenme sürecini hızlandıran ve kalıcı kılan, amaca uygun aktivitelerin birebir uygulanmasıdır. Katılımcılar gözlemler, gözlemlerini yansıtır, ekip içi paylaşımda bulunur. Eğitim sırasında yaşadıklarıyla, ofis ortamında yaşadıklarını karşılaştırır. Böylece, bireysel farkındalığını artırma ve ekip bilincini pekiştirme fırsatı elde eder. Açık alan eğitimlerinde bazen eğitim esnasında videolar çekilir ve çekilen videolar ise etkin bir geri bildirim aracı olarak kullanılır. Kısacası açık hava eğitimleri çalışanları birbirine yakınlaştıran; hem keyifli, hem de öğrenilenlerin daha uzun süre hatırlandığı bir yöntem olarak önemli bir insan kaynağı pratiğidir.

Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi: Aşağıdaki eserl(er) konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmaya yöneliktir.

  • De Cenzo, D. A. ve Robbins S. P. (2007). Fundamentals of Human Resource Management. Wiley and Sons Inc.