ABD’de Vergi Artırım Söylemleri Kripto Paraları Etkiledi

Huobi Global Araştırma Müdürü Beste Naz Süllü’nün günlük değerlendirme bülteni

Finansal piyasalar yeni haftada makro tarafta etkili olan ABD’nin kurumlar vergisi artırım planı ve Fed’in bir an evvel taperinge başlaması gerektiği söylemleri ile fiyatlanıyor. Yeni haftaya Asya seansında gelen satıcılı seyirle başlayan kripto paraların ortak hareket ettiğine son günlerde rastlanmıyor. Bu yönden bakılacak olursa Bitcoin ve Ethereum getiri bazında piyasanın oldukça gerisinde kaldı. ABD’nin vergi artıracak olması ve Hindistan’ın da regülasyonlar konusunda yeşil ışık yakmayacağı beklentileri ile Bitcoin 45.000 $ seviyesinin altına geldi. Pazar günü gece saatlerinde Alonzo yükseltmesi ile piyasanın üçüncü büyük kripto parası Cardano akıllı kontrat altyapısına geçti. Artık proje bazlı olarak en çok artan SOL ve AVAX gibi coinlerin ligine çıkan ADA için uzun vadeli kilitleme işlemleri de söz konusu olabilir. Vadeyi uzatan yatırımcılar tuttukları gün kadar ödül kazandıran Huobi Earn özelliği sayesinde düşük fiyattan aldıkları coinlerin büyük bir kısmını HODL ederek yani uzun süre satmadan elde tutarak koruduklarında hem vade içindeki değer artışlarından hem de ödüllerinden gelir elde etmiş olacak. Bitcoin için 36.000 $ seviyesinin test edilmesine ilişkin riskler halen daha devam etmekte. Balina hesapları son bir haftada 50 bin adet BTC alımı gerçekleştirseler de bu riskin devam ettiğini söyleyebiliriz. Borsalardaki BTC rezervleri de 3 yılın en düşük seviyesine gerilemesiyle olası geri çekilmelerde Bitcoin’in düşüşünün uzun süreli olabileceğini mevcut verilerle desteklemiyor. Bu nedenle düşüşler her daim yeni fırsatlara açık diyebiliriz.

Kervan Gıda Dünyanın En Büyük Perakende Zincirinin Özel Markalı Ürünlerinin Tedarikçisi

Türkiye’deki en yüksek yumuşak şeker üretim kapasitesine sahip Kervan Gıda, halka arzla yakaladığı ivmeyi Türkiye ekonomisine büyük değer katacak önemli bir ihracat hamlesi ile sürdürüyor. Kervan Gıda, dünyanın en büyük perakende zinciri Walmart raflarında yer alan Bebeto marka ürünlerin ardından, Walmart’a özel markalı (Private Label) ürün üretimine başladı.

85 ülkeye ihracat yapan ve Türkiye’nin en yüksek yumuşak şeker üretim kapasitesine sahip Kervan Gıda, Dünyanın en büyük perakende zinciri Walmart raflarında yer alan Bebeto marka ürünlerin ardından, Walmart’a özel markalı (Private Label) üretimi anlaşmasını yaptı. 2021 yılı Ağustos ayı itibariyle de Walmart’ın Amerika Birleşik Devletleri’ndeki mağazalarına özel markalı (Private Label) ürün sevkiyatı başlatıldı.

Bebeto markasıyla oluşan güven başarı getirdi

Modern kanalda büyüme stratejisine paralel olarak ihracat ağını ve satış kanallarını büyütmeyi sürdüren Kervan Gıda, 2021 Mart ayında dünyanın önde gelen perakende firmalarından Walmart’ın ABD’deki mağazalarına Bebeto marka ürün satışına başlamıştı. Ürün kalitesi, tedarik zinciri yönetimi süreçlerindeki titizlik ve oluşan güven, dünya devi Walmart’ın özel markalı (private label) ürünlerinde Kervan Gıda’yı tercih etmesini sağladı.

“Bulunduğumuz rafa değer katacağız”

Şirketin 2021 yılı ilk 6 ayında yaptığı ihracatın dolar bazında 55,7 milyon USD seviyelerinde gerçekleştiğini belirten Kervan Gıda Satış ve Pazarlama Grup Başkanı Oğuz Ay, Walmart’ın tedarikçileri arasında yer almanın Türk ekonomisi için büyük bir katma değer olduğunu söyledi. Ay, “Küresel pazarda kendi kategorimizde ciro açısından sekizinci sıradayız ve orta vadeli hedefimiz dünyanın ilk 5 yumuşak şeker üreticisi arasında yerimizi almak. Walmart’ın operasyonu bu hedefe ulaşmak için attığımız büyük bir adım. Walmart ile Bebeto markasının raflara girmesiyle başlayan iş ortaklığımız, Walmart’a özel markalı ürün (Private Label) üretimi anlaşmasıyla sürdü. Dünyanın en değerli raflarına adayız ve satış hacminin ötesinde bulunduğumuz raflara değer katmayı da sürdüreceğiz” dedi.

Resonant Lider/Lik

Dr. Mehmet KAPLAN
Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi

Resonant köken kavram olarak sesin titreşimde yoğunlaşması ve uzaması anlamına gelmekte; resonant lider/lik kavramı da duygularının bulaşıcı olduğundan hareketle etkileşimde bulundukları çalışanları ile ahenk yaratmak üzere belirlenen amaçlara yoğunlaştıkları ve olağanüstü çaba gösterdikleri lider/lik olarak ifade edilmektedir. Resonant liderler duyguların bulaşıcı olduğunun farkında olduklarından; kendi duygularının başkalarının duygularını ve dolayısıyla onların performanslarını etkilediklerinin bilincinde hareket etmektedirler. Dolayısıyla empati yetenekleri yüksek olmakta, sorunlara ve çözümlerine farklı bakış açılarıyla bakabilmekte; başkaları ile işbirliğine giderek kendilerini ve çalışanlarını geliştirmeye ve davranışlarını değiştirmeye hazır olmaktadırlar. Resonant liderlerin kendilerini duygusal zekalarıyla ifade ettikleri ve geliştirdikleri üç önemli özellikleri bulunmaktadır. Bu özellikler farkındalık, umut ve merhamettir.

Özellik 1-Farkındalık: Farkındalık, bireylerin ya da liderlerin kendisi, çevresi ve işi için eksiksiz ve bilinçli bir düzey geliştirerek hayatlarını sürdürmesidir. Bu bağlamda bireyin kendisini ve dünyayı açıkça algılayarak anlaması örgütsel başarıya katkı sağlayan unsurlardan birisi olacaktır. Dolayısıyla resonant liderler öncelikle kendilerinin farkında olmalı (öz-farkındalık) sonra da başkalarının farkında olmalıdırlar (sosyal farkındalık/empati).

Özellik 2-Umut: Umut işletmelerin ve/veya bireylerin belirledikleri amaçlara ulaşılabileceğine yönelik inançtır. Amaçlara ulaşmaya çalışırlarken liderlerin umutlarının yüksek olması takipçilerini yani çalışanları da etkilemekte ve onların da umut düzeylerini artırmaktadır. Umut düzeylerinin yükselmesi ile liderler daha fazla ilham verebilmekte ve daha fazla motive edici olabilmektedirler.

Özellik 3-Merhamet: Merhamet, bireylerin duygularını başkalarının isteklerini ve gereksinimlerini anlayarak ya da anlamaya çalışarak düşünme, karar verme ve hareket etme sürecine yönelik bir duygudur. Resonant liderler bu süreçte daha çok kendilerini başkalarının yerine koyarak onların duygu ve düşüncelerini doğru bir şekilde anlamaya gayret ederler. Bu özellik, aslında yaşadığımız zaman diliminin maddeci ve bireyselleştirilmiş dünyasında herkes için gerekli olan bir duygudur.

Sonuç olarak; resonant lider/lik yaklaşımında, liderler herhangi bir sorun ve/veya krizi çözüme/fırsata çevirerek korku ve umutsuzluk karşısında umut yaratmakta, güçlü ve tutkulu tavırları ile insanları harekete geçirmeyi başarabilmektedirler. Bu liderler, insanların imkânsız olarak nitelendirdikleri hayalleri gerçekleştirmek için hem çalışanlara hem işletmelere hem de topluma ilham verebilmektedirler.

Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi: Aşağıdaki eserl(er) konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmaya yöneliktir.

  • McKee, A. ve Massimilian, D. (2006). Resonant leadership: A new kind of leadership for the digital Age. Journal of Business Strategy. 27(5): 45-49.

Evrim Saatinin Sonu

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“Her organizma, etrafındaki organizmalarla birlikte gelişir.” Kevin Kelly

Geçtiğimiz kırk yılda evrimsel biyologlar, bazı evrimsel olayların, saatin işleyişine benzer bir mantıkla gerçekleşip-gerçekleşmediği üzerine, çeşitli çalışmalar yürüttüler. Mutasyonlar bir DNA parçasında, belirli bir hızla birikebilirler. Bu birikme, milyonlarca yıl gibi uzun bir süre devam edebilir. Örneğin bir hemoglobin bileşeni olan alfa-globin proteinini kodlayan gende, milyar yıl başına ortalama 0.56 baz çifti değişim olduğunu biliyoruz. Bu sayı, proteinin yapısını etkileyen değişimlerin sayısıdır. Eğer bu oran güvenilir ise, ondan moleküler bir saat olarak faydalanabiliriz.

Moleküler bir saat gibi davrandığı böyle durumlarda DNA’nın bir parçası, soyların birbirinden ayrıldıkları zamanı tahmin etmek için çok güçlü bir araç haline gelir. Örneğin, iki türün DNA’sına baktığımızda, bu DNA iplerinin sadece bir bölgede birbirlerinden farklı olduğunu ve bu farkın 4 baz olduğunu varsayalım. Yine bu varsayıma göre; bu DNA’nın tamamı, yaklaşık olarak her 25 milyon yılda 1 baz değişme hızına sahip olsun. Buradan, bu iki DNA diziliminin birbirlerinden 100 milyon senelik evrimle ayrılmış olduğunu ve ortak atanın, bundan 50 milyon yıl önce yaşamış olduğunu hesaplayabiliriz. Her iki tür, kendi evrimlerini geçirdikleri için, bu iki türün 50 milyon yıl önce yaşamış olan ortak bir atadan türemiş olmaları gerekmektedir. Bu yöntem, modern insanın ortaya çıkışı, insanlarla şempanzelerin birbirinden ayrılması ve “Kambriyan Patlaması” olayları da dahil olmak üzere, birçok önemli evrimsel olayın tarihini araştırmakta kullanılmıştır.

Bilim adamları, doğadaki canlıların evrim saatini belirleyen, telomer adlı DNA zincirlerinin kısalmasıyla, evrim saatinin duracağını ve sonrasında kanser, Alzheimer gibi yaşlılığa bağlı hastalıkların oluşma riskinin artacağını ifade etmektedir. Bu insanlığın sonu anlamına gelmektedir. Gerçekleme olasılığının düşük olduğu varsayılsa da bu durum gerçekleştiğinde insanlığın %80’inin yok olacağı tahmin edilmektedir.

Evrimi destekleyen kanıtlar; kayalardan kemiklere, kemiklerden moleküllere kadar çeşitlilik göstermektedir. DNA dizileme analizleriyle, canlıların genom dizilimi ve canlılardaki ortak mekanizmalarda etkili proteinler belirlendikçe, canlılığın biyolojik kökeninin nereden geldiği, hangi canlının birbiri ile akraba olduğu, hangi organizmaların ortak atayı paylaştığı sorularına, moleküler boyutta yanıt oluşturulabilmektedir. Yaşamın kökeni ve evrimin tarihsel olaylarıyla ilgili hipotezlerin bir kısmı, hipotezi test edecek uygulamaların laboratuvarlarda henüz yapılamaması nedeniyle, tam olarak açıklanamamaktadır.

Hemoglobin, korunmuş bir gen ürünü olması ve kırmızı kan hücrelerinde oksijen taşınımı gibi hayati fonksiyonu nedeniyle; moleküler uyumun evrimsel incelemesi için avantajlıdır.  Birkaç memeli hayvanın, hemoglobin ve sitokrom c proteinlerinin aminoasit dizisi kıyaslandığında, iki proteinde farklılık gösteren aminoasit sayısı ve fosil kaynaklarda belirtilen bu hayvanların, birbirlerinden ayrılma zamanlarının, birbirleriyle orantılı olduğu bulunmuştur. Buna göre; belirlenen herhangi bir proteinin evrimsel değişim hızının, zaman içinde ve farklı soylar üzerinde, yaklaşık olarak sabit olabileceği düşüncesi ile mutasyon oranlarının, her protein için sabit olduğu varsayılmıştır. Moleküler saat; gen saati, genetik saat ya da evrimsel saat olarak da tanımlanmaktadır.

ŞİŞECAM’IN MERSİN’DE CAMA DAİR TÜM LOJİSTİK OPERASYONLARI TEK MERKEZDEN YÖNETİLECEK

Dünyada camın tüm temel alanlarında faaliyet gösteren tek global şirket olan Şişecam, Mersin’de cam ambalaj, cam ev eşyası ve düzcam faaliyet alanlarına dair tüm lojistik operasyonlarını tek merkeze topladı. Şişecam’ın Mersin’de cam alanındaki lojistik faaliyetlerinin entegre yönetimini sağlayacak olan Şişecam Mersin Lojistik Merkezi’nden 5 kıtada toplam 70’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştirilecek. Şişecam Mersin Lojistik merkezinde lojistik süreçleri Arkas Lojistik tarafından yönetilecek.

Şişecam Mersin Lojistik Merkezi’nin açılışı 9 Eylül tarihinde, Şişecam Genel Müdürü Görkem Elverici, Şişecam Tedarik Zinciri Genel Müdür Yardımcısı Dr. Selma Öner, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı& Arkas Lojistik Hizmetler Grup Başkanı Diane Arcas Göçmez, Arkas Lojistik İcra Kurulu Başkanı Onur Göçmez ve Arkas Lojistik Genel Müdürü Serhat Kurtuluş’un katılımıyla gerçekleşti. Şişecam Genel Müdürü Görkem Elverici, “Şişecam’ın cama dair farklı faaliyet alanlarında gerçekleştirdiği lojistik operasyonlarını tek merkezde toplama adımı, stratejik odaklarımızla uyumlu, entegre bir süreç yönetimine imkan sağlayacak. Ana faaliyet alanlarımıza odaklanırken, bir yandan da bu faaliyetlerimizi destekleyen stratejik adımlar atmayı sürdürüyor, bu adımlarımızda alanında gücünü kanıtlamış iş ortaklarımızın uzmanlıklarından da yararlanıyoruz” dedi.

Türkiye’nin en köklü kuruluşları arasında yer alan Şişecam, Mersin’de cama dair tüm lojistik operasyonlarının tek merkezden ve entegre yönetimini sağlayacak stratejik bir adım attı. Mersin’de konumlandırılan ve yönetiminin Arkas Lojistik tarafından üstlenileceği Şişecam Mersin Lojistik Merkezi, 9 Eylül tarihinde Şişecam Genel Müdürü Görkem Elverici, Şişecam Tedarik Zinciri Genel Müdür Yardımcısı Dr. Selma Öner, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı& Arkas Lojistik Hizmetler Grup Başkanı Diane Arcas Göçmez, Arkas Lojistik İcra Kurulu Başkanı Onur Göçmez ve Arkas Lojistik Genel Müdürü Serhat Kurtuluş’un katılımıyla açıldı.

Şişecam Mersin Lojistik Merkezi aracılığıya toplam 105 Bin metrekare kapalı alanda, yönetilecek operasyonlar ile 5 kıtada 70’den fazla ülkeye düzcam, cam ambalaj, cam ev eşyası ürün ihracatı gerçekleştirilecek. Merkezde inşaatı devam eden ve başlayacak olan yeni ambar yatırımlarıyla birlikte hizmet verilecek toplam kapalı depo alanının 155 Bin metrekareye çıkartılması hedefleniyor.

Şişecam Mersin Lojistik Merkezi’nden cam ambalaj faaliyet alanında 1000 farklı ürünle 40 ülkeye, düzcam alanında 700’e yakın ürünle 50 ülkeye sevkiyat yapılması planlanıyor. Cam ev eşyası faaliyet kolunda ise 250 farklı ürünü 30’a yakın ülkeye ulaştırma hedefi bulunuyor. Aylık 2000’e yakın aracın işlem göreceği Şişecam Mersin Lojistik Merkezi’nin tedarik, lojistik, güvenlik gibi süreçlerinin yönetimi ise 120 kişilik bir ekiple Arkas Lojistik tarafından gerçekleştirilecek.

“Tek Şişecam Stratejisi İle Uyumlu, Entegre Yönetim Sağlayacak”

Şişecam Genel Müdürü Görkem Elverici, Şişecam Mersin Lojistik Merkezi’nin, farklı üretim tesislerinin tüm lojistik faaliyetlerinin tek merkezden yürütülmesi anlamında Şişecam’ın stratejik hedefleri ile uyumlu ve önemli bir adım olduğunu vurguladı. Elverici: “Şişecam, dört kıtada 14 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri ve 150 ülkeyi aşan satışlarıyla küresel bir oyuncu konumundadır. Üretim kapasitelerimiz açısından dünyada cam ev eşyası alanında en büyük iki, cam ambalaj ve düzcam alanlarında ise en büyük beş oyuncu arasında bulunuyoruz. Geçtiğimiz yıl tamamladığımız birleşme sürecinin ardından ortaya çıkan “Tek Şişecam” yapılanması, bize daha yalın, sade, yönetim süreçlerini merkezileştiren ve bu doğrultuda kolaylaştıran güçlü bir yapı sundu. Mersin’de, camın farklı alanlarındaki tüm lojistik operasyonlarımızı tek bir merkezde toplama hamlemiz de bu yaklaşımın bir başka ürünüdür. Ana faaliyet alanlarımıza odaklanırken, bir yandan da bu faaliyetlerimizi destekleyen alanlarda gelişime yönelik hamleler yapıyor, bu adımlarımızda alanında güçlü iş ortaklarımızın uzmanlıklarından yararlanıyoruz” dedi.

“5 Kıtada 70’den Fazla Ülkeye İhracat Yapacağız”

Görkem Elverici, Şişecam Mersin Lojistik Merkezi’nin düzcam, cam ev eşyası ve cam ambalaj faaliyet alanlarında hizmet vereceğini söyleyerek “Küresel salgının yarattığı sıra dışı koşullar dünyada gerek üretim, gerekse tedarik zinciri süreçlerini etkiledi. Bu koşullara rağmen Şişecam, öngörülü kararları ve stratejik adımları ile bu süreçte tüm ekosistemi için sürdürülebilir değer yaratmaya devam etti. Optimizasyon ve operasyonel mükemmelliğe yönelik çalışmalarımız sayesinde üretim faaliyetlerinin devamlılığı etkin bir şekilde sağlandı. Ayrıca, dört kıtaya yayılan üretim faaliyetlerimizdeki konumlandırmamız tedarik zincirinde yaşanan olumsuzlukların daha etkin şekilde yönetilmesine de imkân tanıdı. Şişecam Mersin Lojistik merkezimiz ile üç faaliyet alanımızda, 5 kıtada 70’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştireceğiz. Küresel salgının etkisinin hangi boyuta ulaşacağının belirsizliğini koruduğu önümüzdeki dönemde de faaliyetlerimizi güçlü yetkinlik ve reflekslerimizi kullanarak yönetmeye, iş süreçlerimiz ve planlarımızda gerekli güncellemeleri yaparak tüm paydaşlarımız için değer yaratmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

 

30 Bin Tedarikçimiz İle Büyük Bir Zinciri Yönetiyoruz”

Şişecam Tedarik Zinciri Genel Müdür Yardımcısı Dr. Selma Öner de Şişecam’ın 30 Bin tedarikçisi ile bugün Türkiye’de en fazla tedarikçi sayısına sahip şirket olduğunu ifade ederek, “Bugün ürünleriyle 150’yi aşkın ülkeye ulaşan küresel bir oyuncu olarak, oldukça büyük bir tedarik zincirini yönetiyoruz. Bu kapsamda lojistik faaliyetlerimizin bir araya toplanması ve tek elden merkezi bir bakış açısıyla yönetilmesinin büyük bir öneme sahip olduğuna inanıyoruz. Şişecam Mersin Lojistik Merkezi’nde lojistik operasyonlarımızın yönetimini Arkas lojistik uzmanlığında tek merkezden sürdüreceğiz. Tedarik zincirine yönelik hızlı ve güçlü adımlarımız ile hem Şişecam’ın güçlü hedeflerine hem de geniş ekosistemimize yönelik önemli katkılar sunmaya devam edeceğiz” dedi.

 

Şişecam Hakkında

Türkiye’nin en köklü kuruluşları arasında yer alan Şişecam düzcam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanları ile soda ve krom bileşiklerini kapsayan iş kollarında küresel bir oyuncudur. Bugün dünyada cam ev eşyasında en büyük iki, cam ambalaj ve düzcamda ise en büyük beş üretici arasından yer alan Şişecam, dünyanın en büyük sekizinci soda üreticisi olmasının yanı sıra krom kimyasallarında dünya lideridir.

Düzcamcam ev eşyasıcam ambalajkimyasallar, otomotiv, cam elyaf, maden, enerji ve geri dönüşüm iş kollarında öncü bir rol üstlenen Şişecam, Türkiye’nin yanı sıra Almanya, İtalya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Macaristan, Bosna Hersek, Rusya Federasyonu, Gürcistan, Ukrayna, Mısır, Hindistan ve ABD’de üretim faaliyetlerini yürütmektedir.

Şişecam, 85 yıllık deneyimi, 22 Bin çalışanı, dört kıtada 14 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri ve 150 ülkeyi aşan satışlarıyla uluslararası ölçekte bir şirket olarak, ana faaliyet alanlarında dünyanın en büyük üç üreticisinden biri olma hedefiyle yoluna devam etmektedir.

www.sisecam.com.tr

Kastamonu Entegre Tüm Yurt Dışı Tesisleriyle Global 50’de!

Ağaç bazlı panel sektörünün global markası Kastamonu Entegre, Capital Dergisi’nin “Yurt Dışında Kurulu En Büyük Türk Şirketleri” araştırmasında tüm tesisleriyle ilk 50’de yer alarak yeni bir başarıya imza attı. Türkiye’de altı lokasyonda üretim tesisleri bulunan şirket, yurt dışında Romanya, Bulgaristan, Bosna Hersek, İtalya ve Rusya’daki fabrikaları ile sektöründe dünyanın 6’ncı büyük üreticisi olarak faaliyet gösteriyor. 

Türkiye ağaç bazlı panel sektöründe yurt dışına yatırım yapan ilk şirket olarak yirmi yılı aşkın süredir global ölçekte üretim yapan Kastamonu Entegre, bugün Avrupa’nın 4., dünyanın 6. büyük üreticisi olmanın gururunu yaşıyor. Capital Dergisi’nin hazırladığı “Yurt Dışında Kurulu En Büyük Türk Şirketleri / Global 50 Türk Şirketi” araştırmasında her yıl başarılı sonuçlara imza atan şirket, 2020 listesinde tüm yurt dışı tesisleriyle ilk 50’de yer almayı başardı.

Rusya pazarının en büyük MDF üreticisi ve ihracatçısı konumundaki Kastamonu Rusya, bu yılki araştırmada 15. sıraya yükselirken, grubun ilk yurt dışı yatırımı ve dünyanın üçüncü büyük kapı paneli üreticisi olan Kastamonu Romanya da yükselişini sürdürerek 25. sıraya yerleşti.

Grubun Balkanlar ve Orta Avrupa pazarındaki hakimiyetinde önemli paya sahip olan Kastamonu Bulgaristan ve Natron Hayat (Bosna Hersek) şirketleri ise “Yurt dışında kurulu Türk şirketlerinde 2. Lig” listesinden Yurt dışında kurulu Türk şirketlerinde 1. Lig” listesine yükseldi. Bulgaristan tesisi 50 şirket arasına 43. sıradan girerken, Natron Hayat da 44. sırada yer aldı.

2017 yılında kurulan ve %100 geri dönüşümlü üretim yapan Kastamonu İtalya ise hızlı büyümesine devam ederek “Yurt Dışında Kurulu En Büyük Türk Şirketleri” listesine 50. sıradan giriş yaptı. İtalya tesisi ayrıca, Yurt Dışında En Hızlı Büyüyen 10 Şirket” listesinde 3. sırada yer aldı.

Yıldız: “Hijyen+ özellikli ürünler geliştiriyoruz

Globaldeki konumlarını her geçen yıl güçlendirdiklerini belirten Kastamonu Entegre CEO’su Haluk YıldızYeni tesis ve makine yatırımlarıyla kapasitemizi, teknoloji altyapımızı ve katma değerli ürün çeşitliliğimizi sürekli geliştiriyoruz. Pandemi döneminde, artan iç talebi de göz önünde bulundurarak, yurt dışı yatırımlarına ek olarak yurt içi yatırımlarına da ağırlık verdik. dedi.

Pandemi nedeniyle kırılan tedarik zincirinin ve Çin menşeli ürünlerde yaşanan kalite problemlerinin etkisiyle çevre ülkelerin yeni tedarikçisi konumuna geldiklerini belirten Yıldız, bu dönemde oluşan yeni ihtiyaçlar doğrultusunda Ar-Ge çalışmalarına hız verdiklerini söyledi. Hijyen+ özellikli parke ürünlerine ek olarak bu dönemde geliştirdikleri Hijyen+ panel ürünlerinin de ilgi gördüğünü vurguladı.

İstekliye Ait Asfalt Plentinin İşin Yapılacağı Yere Olan Uzaklığının Tevsikine İlişkin Belgenin İstenilmemesi

Anahtar Kelimeler; asfalt plenti, asfalt plenti uzaklığı, teklifle beraber sunulacak belge,

İtirazen Şikayet Konusu; İhale dokümanında sahip olunan asfalt plentinin uzaklığının tevsiki için belge sunulması gerektiği yönünde bir düzenlemenin yer almadığı, bu nedenle İdari Şartname’nin 7.5.4’üncü maddesinde istenen sahip olunan asfalt plentinin azami 70 km uzaklıkta olma şartını tevsik eden belge sunmadıkları gerekçesiyle tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılmasının yerinde olmadığı, istenilen uzaklıkta asfalt plentine sahip oldukları hususunun sözleşme imzalandıktan sonra yüklenici tarafından idareye sunulacak belgelerle ispat edilebileceği, bir başka ifade ile bu düzenlemenin ihale aşamasına değil sözleşme aşamasına yönelik bir düzenleme olduğu iddialarına yer verilmiştir.

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; Kamu İhale Kurulu’nun 25.08.2021 tarihli ve  2021/UY.I-1608 sayılı kararına göre; İdari Şartname’nin “İhaleye katılabilmek için gereken belgeler ve yeterlik kriterleri” başlıklı 7’nci maddesinde “7.1. İsteklilerin ihaleye katılabilmeleri için aşağıda sayılan belgeleri teklifleri kapsamında sunmaları gerekir:

7.5.4. İsteklinin teklifi kapsamında sunması gerektiği teknik şartnamede belirtilen aşağıdaki belgeler:

Asfalt üretecek Plent Yahşihan Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü Garaj Amirliği binasına kara yolu ile en fazla 70 km mesafede olacaktır.

Teknik Şartnamede istenilen diğer belgelerde sunulacaktır.

7.5.5. Bu Şartname ile 7.5.4. maddesinde sayılan belgeler dışındaki belgeler tekliflerin değerlendirilmesinde yeterlik kriteri olarak dikkate alınmaz. düzenlemesine yer verilmiştir.

 

İhale komisyonu kararıyla, başvuru sahibine ait teklifin İdari Şartname’nin 7.5.4. maddesi uyarınca sunulması istenilen belge sunulmadığı gerekçesiyle değerlendirme dışı bırakıldığı tespit edilmiştir.

İdari Şartname’nin 7.5.4. maddesinde “Asfalt üretecek Plent Yahşihan Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü Garaj Amirliği binasına kara yolu ile en fazla 70 km mesafede olacaktır.” düzenlemesinin yer aldığı, başvuru sahibi istekli tarafından ilgili hususa ilişkin belge sunulmadığı gerekçesiyle tekliflerinin değerlendirme dışı bırakıldığı, akabinde başvuru sahibi tarafından idareye şikâyet başvurusunda bulunulduğu, idarece şikâyet üzerine alınan kararda, ihale dokümanı kapsamında istenilen belgelerin teklif dosyası kapsamında sunulması gerektiği, eksik evrak sunan isteklilerin tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılması gerektiği, ihale ilanı ve İdari Şartname düzenlenmelerine ilişkin olarak da başvuru sahibi tarafından idareye herhangi bir şikâyet başvurusunda bulunulmadığı ve ihale dokümanının kesinleştiği gerekçesiyle şikâyet başvurusunun süre yönünden reddedildiği görülmüştür.

Yapılan inceleme sonucunda, İdari Şartname’nin 7.5.4’üncü maddesinde asfalt üretecek plentin “Yahşihan Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü Garaj Amirliği” binasına kara yolu ile en fazla 70 km mesafede olması gerektiğinin düzenlendiği, ancak İdari Şartname’nin 7.5.4’üncü maddesi uyarınca bu hususa ilişkin belge sunulmasının istenilmediği, bu durum çerçevesinde söz konusu yeterlik kriterinin sözleşmenin uygulanması aşamasında idarece denetlenmesi gerektiği anlaşılmış olup başvuru sahibinin iddiasının yerinde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Eş Yazar: Sinan Özesen

Sinan ÖZESEN, Özel sektörde çalışmasının ardından kamuda 2013 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu’nda inşaat mühendisi olarak çalışmaya başlamış, 2014 yılından beri Kamu İhale Kurumu’nda kamu ihale uzmanı olarak çalışmaktadır. Kamu ihale mevzuatı eğitimi vermektedir. Kamu İhale Dünyası dergisinde yayımlanmış makaleleri bulunmaktadır.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve COVID-19

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SDGs | Sustainable Development Goals), tüm Birleşmiş Milletler (BM) üye ülkeleri tarafından 2015 yılında kabul edildi. Bizlerin ve gelecek nesillerin barış ve refah içerisinde yaşaması için bir eylem çağrısı olarak değerlendirilen bu hedefler, tarım, gıda, eğitim, enerji, eşitlik, çevre ve daha birçok konuyu kapsıyor. Toplamda 17 ana hedef ve bunların alt başlığı niteliğinde olan 169 hedef mevcut. Dünya kaynaklarının tüm uluslar tarafından adil bir şekilde kullanılması, sürdürülebilir bir dünya ekonomisinin inşası, açlığın ve yoksulluğun sona erdirilmesi, hayatın her alanında herkes için fırsat eşitliğinin yaratılması, doğal kaynakların korunması ve bunun tüm dünyanın iş birliği ile yapılması kalkınma hedeflerinin ortak amacı.

2015 yılında kabul edilen 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’ne göre bu hedeflerin 2030’a kadar gerçekleştirilmesi isteniyor. Bu çok zorlu bir süreç olsa da aslında çok önemli mesafeler katettiğimizi söyleyebiliriz. Ta ki COVID-19 pandemisine kadar… 2020 yılı itibariyle hedeflere ulaşma konusunda her şey mükemmel değildi elbette ama pandemi ile birlikte sürdürülebilir kalkınma yolculuğunda çok derin yaralar aldığımızı söyleyebiliriz. Fakat hayat devam ediyor ve ülkelerin pandemiden gerekli dersleri çıkarıp ve pandeminin yarattığı krizleri fırsata çevirmeye çalışarak yolculuğunu sürdürmesi gerekiyor.

1987’de Brundtland Raporu’nun yayınlanmasından sonra tüm dünyanın “sürdürülebilir kalkınma” gibi ortak bir derdi (!), gayesi vardı artık. Artık hiçbir şey eskisi olmayacaktı, olmamalıydı. Gelecek nesillere yaşanabilecek bir dünya bırakmak istiyorsak tüm dünya ülkeleri olarak gerekeni yapmalıydık. Çok hızlı yol almaya başladık. 1992’de Rio de Janeiro’daki Dünya Zirvesi ile süreci hızlandırdık, ki bu etkinliğin gezegenimiz için ayrı bir önemi olduğunu söylemeden geçmeyelim. 2000’de BM üye devletleri şimdiki sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin ilk versiyonu olarak değerlendirilen Binyıl Kalkınma Hedefleri’ni kabul etti. 2015’e kadar yoksulluğun azaltılmasını öngören bu hedeflerin kabulünün ardırdan 2002 yılında Güney Afrika’daki Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi ve yayınlanan Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Bildirgesi; 2012 yılındaki Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Konferansı (Rio + 20), sürdürülebilir kalkınma yolunda çok önemli birer kilometre taşı oldu.

2013 yılına gelindiğinde, 2015’te vadesi bitecek olan Binyıl Kalkınma Hedefleri’nin sonrası için çalışmalar başladı. Nihayet 2015 yılına gelindiğinde BM Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde 17 ana hedeften oluşan 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi kabul edildi. 2015’in eylül ayında düzenlenen bu zirveden sadece birkaç ay sonra Aralık 2015’te ise Paris İklim Anlaşması imzalandı. Tüm dünya için yeni bir dönem başlıyordu artık bu dönemin öncüleri şu veya bu ülke değil, BM liderliğinde bütün ülkelerdi. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, 2030 yılına kadarki yol haritamız idi ve işimiz hiç de kolay değildi. Zira, bu hedefler kısa süre içerisinde dünyada gerçekten çok köklü değişimler yapmayı öngörüyordu. Kişisel yaşantımızda; iş, eğitim ve sosyal hayatımızın her alanında çok radikal değişiklikler yapılmasını zaruri hale getiren bu hedeflere yakından bakalım şimdi.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri

  1. Dünyanın her yerinde her türden yoksulluğun sona erdirilmesi
  2. Açlığın bitirilmesi; bunun için gıda güvenliğinin sağlanması ve sürdürülebilir tarımın teşvik edilmesi
  3. İnsanlara sağlıklı bir yaşam sunmak
  4. Herkesin kapsayıcı ve kaliteli bir eğitim almasını sağlamak; yaşam boyu öğrenme fırsatları yaratmak
  5. Cinsiyet eşitliğini sağlamak; kadınların toplum içerisindeki rolünü güçlendirmek
  6. Su kullanımını ve sıhhi temizlik uygulamalarını sürdürülebilir hale getirmek
  7. Herkes için uygun fiyatlı, güvenilir, sürdürülebilir ve modern enerjiye erişimin sağlanması
  8. Ekonominin kapsayıcı ve sürdürülebilir hale getirilmesi; çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve üretken bir istihdamın yaratılması
  9. Esnek bir altyapı oluşturmak, kapsayıcı ve sürdürülebilir sanayileşmeyi ve yeniliği teşvik etmek
  10. Ülkeler arasında ve ülkelerin kendi içerisinde eşitsizliği azaltmak
  11. Sürdürülebilir ve güvenli şehirler ve toplumlar yaratmak
  12. Üretimde ve tüketimde sürdürülebilir modellerin kullanımını sağlamak
  13. İklim değişikliği ve etkileriyle mücadele için hızlı, doğru ve etkili önlemler almak
  14. Denizlerin, okyanusların ve su yaşamının korunması ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir şekilde kullanılması
  15. Karasal ekosistemin korunması, ormanların sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi, çölleşmenin önlenmesi ve biyolojik çeşitliliğin korunarak güçlendirilmesi
  16. Barışçıl, kapsayıcı, adil ve şeffaf bir toplumsal düzenin yaratılması; kurumların güçlendirilmesi ve hesap verebilir hale getirilmesi
  17. Sürdürülebilir kalkınma yolunda hedeflerin karşılanabilmesi için küresel bir iş birliği ortamının yaratılması

BM, bu ana hedefleri desteklemek amacıyla her biri çok sayıda alt hedef belirledi. Ayrıca, her bir hedef için birçok yayın (araştırma, rapor, analiz vs) yaptı ve yapmaya devam ediyor. Bunun yanında yerel ve uluslararası düzeyde çeşitli etkinlikler (forum, atölye çalışması, sempozyum vs) yaparak ülkelerin ve kurumların konuyla ilgili farkındalıklarını ve bilgi seviyelerini artırmayı amaçlıyor.

Bu hedeflerin daha karar aşamasında oldukça zor olduğunu herkes biliyordu. Özellikle sürenin çok kısa olması, zorluğu daha da artırıyordu. Fakat sürdürülebilir kalkınma için bu türden kesin hedeflere ihtiyaç vardı. 2020’ye kadarki süreçte aslında oldukça önemli ilerlemeler kaydettik. Ülke veya global bazda hedeflere ulaşma yolunda önemli gelişmeler yaşandı. Ülkeler artık kalkınma planlarını bu hedeflere uygun şekilde yapıyor; kurumlar politika ve stratejilerini bu hedeflere uyumlu hale getiriyordu. Ama pandemi tüm hesapları bozdu. Şimdi biraz da pandeminin sürdürülebilir kalkınma hedeflerini neden ve nasıl etkilediğine bakalım.

COVID-19 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini Nasıl Etkiledi?

Koronavirüs salgını, modern çağda gerçekten de eşi görülmemiş bir etki yarattı. Çin’de başladığı düşünülen salgın sadece birkaç ay içerisinde tüm dünyaya yayıldı. Şimdiye kadar 150 milyona yakın insan enfekte oldu, 3 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Bu durum haliyle başta sağlık olmak üzere sosyal hayatta, eğitimde, iş dünyasında, ekonomide, ticarette, sporda; kısacası hayatımızın her alanında etkili olmaya başladı ve ne yazık ki etkisini sürdürmeye devam ediyor.

Konuya sürdürülebilir kalkınma hedefleri açısından bakacak olursak… Pandeminin hedefler üzerindeki olumsuz etkilerini başlıklar halinde şöyle özetleyebiliriz:

  • Sağlık: Pandemi fiziksel, psikolojik ve mental açıdan sağlıklı bireyler yaratma hedefini ciddi şekilde baltaladı. Koronavirüse yakalanmayan insanlar bile kısıtlamalar, sokağa çıkma yasakları, maske kullanımı vb gibi uygulamalardan ötürü bu süreçten psikolojik olarak etkileniyor. Sağlık malzemeleri ve aşı tedariki gibi konularda maalesef küresel bir zaaf söz konusu.
  • Ekonomi: Salgının etkilemediği sektör neredeyse yok gibi. Birçok şirket faaliyetlerini geçici veya kalıcı olarak durdurma kararı aldı. Bu da çok sayıda insanın işsiz kalmasına sebebiyet verdi. Devletler açıkladıkları destek paketleriyle şirketlere ve esnaflara destek olmaya çalışsa da bunun pandemi öncesindeki ekonomik koşulları karşılamadığı aşikar. Pandemi devam ettiği sürece içinde bulunduğumuz ekonomik buhran da devam edecek gibi görünüyor ne yazık ki. Yoksulluğun ortadan kaldırılması hedefine ulaşmamız çok daha güç hale geldi salgınla beraber. İşsizliğe bağlı olarak kayıt dışı istihdamın artması, çalışma şartlarının denetlememesi vs gibi sorunlar da cabası…
  • Beslenme: Dünya genelinde açlığın bitirilmesi en önemli hedeflerden biriylen pandemi küresel gıda tedarik zincirindeki zayıflıkları ortaya çıkardı resmen. Özellikle ekonomisi kırılgan ülkeler pandeminin yarattığı küresel etkiler ile beraber vatandaşlarına gereken gıda yardımını yapmakta büyük zorluk çekiyor.
  • Eğitim: Pandemi tüm dünyada eğitim faaliyetlerini de etkiledi. Neredeyse pandeminin başından beri birçok ülkede yüz yüze eğitim yapılamıyor ya da büyük kısıtlamalar söz konusu. Bu sorun ile başa çıkmak için online eğitime geçiş yapıldı fakat bu noktada da ülkeler, şehirler veya bölgeler arasındaki teknolojik imkanların farklı olması büyük bir eşitsizlik yarattı. Örneğin büyük şehirlerde ekonomik ve teknolojik şartlar (internet altyapısı vs) öğrencilerin online eğitim almasını kolaylaştırırken özellikle kırsal bölgelerde bu durumun tam tersi olduğunu söyleyebiliriz. Bu da eşit ve kaliteli eğitim hedefine ulaşmayı çok daha güç hale getirdi.

Pandeminin sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerinde birçok açıdan olumsuz etkisi mevcut. Fakat her ne kadar çok zor olsa da olaya iyi yanından bakmamızı sağlayacak bazı gelişmeler de var. İnsanların eve kalarak çevreye daha az zarar vermesi; denizlerin, ormanların daha az kirlenmesi veya sera gazı emisyonların düşmesi her ne kadar sürdürülebilir olmasa da yine de olumlu olarak değerlendirebileceğimiz sonuçlar. Bu durumu, ilerleyen zamanlarda bir fırsat olarak değerlendirebiliriz. Aynı şekilde, birçok şirketin uzaktan çalışma düzenine geçmesi ile beraber ekonomik, çevresel ve sosyal bazı avantajlarımız oldu. Şirket giderleri düştü, çalışma konforu arttı ve insanlar ailelerine ve kişisel yaşamlarına daha fazla vakit ayırmaya başladı. Tabii bu süre zarfında şirketlere yemek ve servis hizmet veren firmaların sıkıntılar yaşadığını söyleyebiliriz ama yeni düzenin yeni iş fırsatları yarattığını da söylemek mümkün.

Bu salgının küresel anlamda bir SWOT analizi olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle zayıf yönlerimizi, maruz kaldığımız riskleri, yüzleşmemiz gereken tehditleri gördük bu süre zarfında. Bundan çıkarabileceğimiz en önemli ders şu ki; sürdürülebilir kalkınma için kesinlikle küresel bir iş birliği şart; aksi takdirde salgın gibi küresel boyutlu tehlikeler nüfusuna ya da gelişmişlik düzeyine bakmaksızın bütün ülkeleri çok derinden etkiliyor. Pandemi gibi tehlikeli durumlarda minimum yaşam konforunu sağlamak; temel gıda ihtiyaçlarının karşılanması, eğitimin devam ettirilmesi vs için ekonomide, tarımda, gıda tedarikinde, teknolojide proaktif bir yaklaşım sergilememiz gerekiyor. Böylelikle yerel ya da küresel krizleri daha ortaya çıkmadan önleyebilir ya da kriz dönemlerini daha az zararla atlatabiliriz.

ETKİNLİK SEKTÖRÜNÜN PROFESYONELLERİ KASIM’DA ANTALYA’DA BULUŞACAK

Etkinlik sektörünün en önemli organizasyonu Masters of Events by ACE of M.I.C.E, 7-9 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek. Turizm, etkinlik ve kongre sektörünü Antalya’da en üst düzeyde buluşturacak olan etkinlik, 3 gün boyunca B2B toplantılarla yeni iş birliklerine, aynı zamanda Antalya’nın marka değerine katkı sağlayacak. NEST Kongre ve Fuar Merkezi’nde gerçekleşecek etkinliğin finalinde ise ACE of M.I.C.E. Awards 9’uncu kez sahiplerini bulacak.

Etkinlik ve turizm sektörünün ‘Asları’ 7-9 Kasım 2021 tarihlerinde Antalya’da gerçekleşecek Masters of Events by ACE of M.I.C.E. Awards’da buluşacak. MICE (Meetings, Incentives, Conferences and Events) sektörlerinin önde gelen markalarını bir araya getirecek olan etkinlik, 3 günlük B2B programı, network etkinlikleri, kırmızı halı seremonisi ve gerçekleştirilecek ödül töreni ile katılımcılarına farklı bir deneyim yaşatacak. Yurtiçinden ve dışından değerli konukları ağırlayacak olan organizasyon, Antalya markasının tanıtımına da katkı sağlayacak.

YENİ İŞ BİRLİĞİ OLANAKLARI

Turizm Medya Grubu tarafından Türkiye’de ilk defa düzenlenecek ve etkinlik sektörünün duayenlerini bir araya getirecek olan Masters of Events by ACE of M.I.C.E. Awards, sıkıntılı geçen iki yılın ardından sektör profesyonellerini bir araya getirecek. NEST Kongre ve Fuar Merkezi’nde gerçekleşecek etkinlik, sektörün yerli ve yabancı temsilcileri B2B (Business to Business) toplantılar ve interaktif kaynaşma programları ile yeni iş birliği olanaklarına imkân tanıyacak.

Masters of Events by ACE of M.I.C.E. Awards, alanının önde gelen markalarını ve profesyonellerini 8 Kasım akşamı Nirvana Cosmopolitan Hotel’de gerçekleştirilecek MOE Party’de ağırlayacak. Ardından 9 Kasım akşamı da Nest Kongre Merkezi’nde kırmızı halı seremonisi, 3D video mapping şovlar ve gala yemeği ile devam edecek ACE of M.I.C.E. Awards, iş ile eğlenceyi bir arada sunacak.

MICE’IN EN İYİLERİNE ÖDÜL

Etkinliğin finalinde ise ACE of M.I.C.E. Awards sahiplerini bulacak. Bu yıl 9’uncu kez verilecek olan ödüller, 23 ayrı kategoride alanının en iyilerine verilecek. 1 Eylül itibariyle başlayan ödül başvuruları 1 Kasım tarihine kadar devam edecek.

Türkiye’nin önde gelen markalarının üst düzey yöneticileri, sektör profesyonelleri ve akademisyenlerinin yer aldığı jüri, şu kategorilerde alanın en iyisini tespit edecek: “En İyi Etkinlik, En İyi Uyarlama Etkinlik, En İyi Lansman Etkinliği, En İyi Davet Etkinliği, En İyi Spor Etkinliği, En İyi Gerilla Etkinliği, En İyi Alışveriş Merkezi Etkinliği, En İyi Incentive Etkinliği, En İyi Festival, En İyi Roadshow, En İyi Sosyal Sorumluluk Projesi, En İyi Çocuk Etkinliği, En İyi Ses, Görüntü, Işık Uygulaması, En İyi Stant ve Etkinlik Alanı Tasarımı, En İyi Çıkış Yapan Etkinlik Toplantı Yönetim Firması, En İyi Konser Etkinliği, En İyi Moda Etkinliği, En İyi Belediye Etkinliği, En İyi Kongre, En İyi Zirve, En İyi Etkinlik Prodüksiyonu ve En İyi Hibrit/Dijital Etkinlik.”

7 BİNDEN FAZLA TOPLANTI PLANLANDI

Masters of Events by ACE of M.I.C.E. Awards’ın sektörün gelişimine, ticari hacmine katkı sağlamak amacıyla gerçekleştirilen bir organizasyon olduğunu vurgulayan Turizm Medya Grubu Başkanı Volkan Ataman, şu bilgileri verdi: “Ülkemizde yıl içerisinde hacimli bir şekilde kongre, toplantı düzenleyen 100’den fazla kurumsal firmanın üst düzey karar merci, 80 uluslararası kurumsal şirketin üst düzey satın alıcıları, B2B ve ödül başvurusu için ağırlayacağımız yüzlerce MICE acentesi, otel yöneticileri bu etkinliğe katılacak. Planladığımız 7 binden fazla yüz yüze toplantı ile sektörde yeni iş birliklerine zemin oluşturmak ve son iki yıldır pandemi yüzünden sıkıntılı günler geçinen sektöre bir hareket kazandırmak istiyoruz. Bunun yanı sıra Türkiye’nin en önemli turizm ve MICE destinasyonlarından biri olan Antalya’nın ticari ve marka değerine de katkı sağlamış olacağız. Sektörümüzü Antalya’da iş ile eğlenceyi buluşturan bir deneyime davet ediyoruz.”

 

MASTERS OF EVENTS BY ACE OF M.I.C.E. AWARDS HAKKINDA

ACE of M.I.C.E. Kongre, Toplantı ve Etkinlik Ödülleri, sektör faaliyetlerinin sürdürülebilir büyümesine yön vermeyi, bu alanda hizmet veren kurum ve kuruluşlarda daha mükemmele ulaşma arzusu yaratma hedefiyle gerçekleştirilen bir organizasyondur. MICE sektörünü ve sektörden hizmet alan kurumsal şirketleri ödül gecesi vasıtasıyla bir araya getirmeyi ve Türk kongre, toplantı ve etkinlik sektörünün bilinirliğini küresel ölçekte arttırmayı hedefleyen ilk ve tek ödül programıdır. ‘Oscar tadında’ bir organizasyon olan ACE of M.I.C.E. Awards, global MICE endüstrisinin en büyük ödül törenidir.

Evde uzaktan çalışan işçinin çalışma yeri iş müfettişince denetlenebilir mi?

4857 sayılı İş Kanunu’nda, çalışma hayatı ile ilgili mevzuatın uygulanmasını devletin izleyeceği, denetleyeceği ve teftiş edeceği hüküm altına alınmıştır (m. 91/1). Çalışma hayatını düzenleyen kuralların etkin bir biçimde uygulanmasını sağlamak amacı ile denetim örgütünü kurmak ve işletmek de devletin görevidir. Bu denetim Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı, ihtiyaca yetecek sayı ve özellikte, teftiş ve denetlemeye yetkili iş müfettişlerince yapılır (m.91/1).[1]

4857 sayılı Kanun m.91 hükmünün uygulanması için iş hayatının izlenmesi, denetlenmesi ve teftişiyle ödevli olan iş müfettişleri, işyerlerini ve eklentilerini, işin yürütülmesi tarzını ve ilgili belgeleri, araç ve gereçleri, cihaz ve makineleri, ham ve işlenmiş maddelerle, iş için gerekli olan malzemeyi 93 üncü maddede yazılı esaslara uyarak gerektiği zamanlarda ve işçilerin yaşamına, sağlığına, güvenliğine, eğitimine, dinlenmesine veya oturup yatmasına ilişkin tesis ve tertipleri her zaman görmek, araştırmak ve incelemek ve bu Kanunla suç sayılan eylemlere rastladığı zaman bu hususta Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte açıklanan şekillerde bu halleri önlemek yetkisine sahiptirler (m.92/1)[2].

Çalışma hayatını izleme, denetleme ve teftişe yetkili iş müfettişleri tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir. İş müfettişleri tarafından düzenlenen raporların ve tutulan tutanakların işçi alacaklarına ilişkin kısımlarına karşı taraflarca otuz gün içerisinde yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir. İş mahkemesinin kararına karşı taraflarca 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 7 nci maddesine göre kanun yoluna başvurulabilir. Kanun yoluna başvurulması iş mahkemesince hüküm altına alınan işçi alacağının tahsiline engel teşkil etmez (İşK. m.92/3)[3].

4857 sayılı Kanuna göre, “İşçilerin kanundan, iş ve toplu iş sözleşmesinden doğan bireysel alacaklarına ilişkin başvuruları üzerine, iş sözleşmesinin devam etmesi kaydıyla birinci fıkra hükmü uyarınca işlem yapılabilir” (m.91/2) denilmek suretiyle halen iş sözleşmesi devam eden işçilerin örneğin aylık ücretleri ile fazla çalışma ücreti, hafta ve genel tatil ücretleri gibi bireysel alacakları için Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne veya ALO 170’e başvurmak kaydı ile işyerinde iş müfettişi incelmemesi talep edebilirler[4].

4857 sayılı Kanun hükümlerinin tam ve gerektiği gibi uygulanabilmesi için işyerlerini teftiş ve denetlemeye yetkili iş müfettişlerinin gerekli görmeleri ve istemeleri halinde, zabıta kuvvetleri, bu iş müfettişlerinin görevlerini iyi bir şekilde yapabilmelerini sağlamak üzere her türlü yardımda bulunmakla yükümlüdürler (m.97).

İş müfettişleri görevlerini yaparlarken işin normal gidişini ve işyerinin işlemesini, inceledikleri konunun niteliğine göre mümkün olduğu kadar aksatmamak, durdurmamak ve güçleştirmemekle ve resmi işlemlerin yürütülüp sonuçlandırılması için, açıklanması gerekmedikçe, işverenin ve işyerinin meslek sırları ve şartları, ekonomik ve ticari hal ve durumları hakkında gördükleri ve öğrendikleri hususları tamamen gizli tutmak ve kendileri tarafından bilgileri ve ifadeleri alınan yahut kendilerine başvuran veya ihbarda bulunan işçilerin ve başka kişilerin isimlerini ve kimliklerini açıklamamakla yükümlüdürler (İşK. m.93).

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşanan pandemi sürecinde çalışma tür ve biçimlerinde önemli değişiklikler meydana gelmiş ve niteliği gereği uzaktan çalışmaya uygun olan işler artık işyerinde değil, işçinin özel yaşamını idame ettirdiği evinden sürdürülmeye başlanılmıştır.

Uzaktan çalışma (evde çalışma-tele çalışma), 2016 yılında 6715 sayılı Kanunla İş Kanunu’nun 14’üncü maddesinde yapılan bir değişiklikle hukukumuza girmiştir. Uzaktan çalışma “evde çalışma” ve “tele çalışma” kavramlarının her ikisini de kapsayacak şekilde düzenlenmiştir[5]

Uzaktan çalışmada (evde-tele çalışma) 4857 sayılı Kanunun günlük ve haftalık çalışma süreleri, ara dinlenmeleri, gece çalışmaları, tatil günlerinde çalışma, fazla çalışma gibi iş sürelerine ilişkin hükümlerinin uygulanması ve denetlenmesi mümkün gözükmemektedir.

Ancak çalışma ilişkilerinin doğası gereği işin yürütümü ve iş sağlığı ve güvenliği açısından işçinin iş edimini sunduğu yerin denetiminin yapılması bir noktada kaçınılmazdır. Nitekim işçinin evinde iş edimini sunarken geçirdiği kaza iş kazası sayılacağı için müfettiş denetimi ile kazanın oluş biçiminin tespiti ve kusur oranlarının belirlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu noktada işçinin uzaktan evinde iş edimini sunmakta iken iş sözleşmesi ile alınmış bir rızası olmasa dahi, yapılması zorunlu ve dürüstlük kurallarına uygun olarak gerçekleştirilecek, denetimlere izin vermesi gerekir. Aksi halde, işveren tarafından gerekli uyarılar yapılarak gerekirse, iş sözleşmesinin haklı nedenle sona erdirilmesi yoluna da gidilebilir [6]. Özellikle iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili evde alınması gereken tedbir konusunda işverene düşen yükümlülükler kapsamında işçinin dürüstlük kuralları çerçevesinde evinde alınması gereken tedbirlere izin vermesi gerekmektedir. Konuyla ilgili doktrinde ileri sürülen bir görüşe göre de, evde uzaktan çalışmalarda işverenin işin görülmesi sebebiyle birtakım önlemleri almasının mümkün olmaması ya da kazadaki ortak kusuru sebebiyle, işverenin tazminat sorumluluğunun ortadan kalkabileceği veya azalabileceği yönündedir[7]

Sonuç olarak hemen ifade etmemiz gerekirse, iş hayatının izlenmesi, denetlenmesi ve teftişiyle görevli olan müfettişlerin işçinin kendi evinde uzaktan çalışması durumunda, işçinin talebi olmadıkça çalışma yerini teftiş etmeleri mümkün değildir. Aksi durum konut dokunulmazlığı ve özel yaşamın ihlali sonucunu doğurur. Bu kapsamda evinde uzaktan çalışan işçi, iş müfettişinin veya işveren yahut işveren vekilinin denetim için eve girme talebini kabul etmeme hakkına sahiptir. Ancak, işçinin evinde iş edimini sunmakta iken iş sözleşmesi ile alınmış bir rızası olmasa dahi, yapılması zorunlu ve dürüstlük kurallarına uygun olarak gerçekleştirilecek, denetimlere izin vermesi gerektiği yönündeki doktrin görüşüne biz de katılmaktayız.

 

[1] İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 4. Baskı, İstanbul 2019.

[2] İNCİROĞLU, İş Hukuku Uygulaması.

[3] İNCİROĞLU, İş Hukuku Uygulaması.

[4] İNCİROĞLU, İş Hukuku Uygulaması.

[5]İNCİROĞLU, Lütfi Çalışma Hayatında Esnek Çalışma Uygulamaları, 2. Baskı, İstanbul 2020.

[6] ALP, Mustafa, Tele Çalışma (Uzaktan Çalışma) , Sarper Süzek’e Armağan I, İstanbul 2011.

[7] ALP, Tele Çalışma.