Alt Yüklenicilere Yaptırılan İşler, Yüklenicinin İş Deneyim Belgesinin Değerlendirilmesinde Dikkate Alınır Mı?

Anahtar Kelimeler; alt yüklenici, yüklenici, iş deneyim tutarı, benzer iş

İtirazen Şikayet Konusu; Sundukları iş bitirme belgesine konu işin herhangi bir konsorsiyum veya iş ortaklığı olmaksızın tamamen kendilerinin ana yükleniciliğinde gerçekleştirildiği ve bu iş deneyim belgesine konu iş kapsamında bazı hususlarda çeşitli alt yükleniciler ile çalışıldığı ve alt yükleniciler vesilesiyle tamamlanmış olan iş kalemlerinin yine kendilerinin taahhüdünde yürütülerek tamamlandığı İş deneyim belgesinin benzer iş tanımına uygunluğu konusunda ise “Orman İzin Planlarının Hazırlanması” iş kaleminin idarenin iddia ettiği gibi farklı bir meslek disiplini içerisinde olmadığı ve bu iş kaleminin kamulaştırma iş ve işlemlerinin doğası gereği yürütülmesi zorunlu olan iş kalemleri arasında bulunduğu, idarenin kendi Teknik Şartnamesi’nde kamulaştırma hizmeti kapsamında tanımlamış olduğu bir iş kalemini Ön Yeterlik Şartnamesi’nde belirtmeden zımni olarak değerlendirme dışında tuttuğu, iş deneyim belgesine konu iş kapsamında yer alan “ENH güzergâhlarına ait kamulaştırma plan üretimi”, “ENH direk yeri ve trafo ölçüm -aplikasyon işleri” ve “Orman izin planı işleri”nin benzer iş tanımına uygun olduğu iddialarına yer verilmiştir.

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; 29.07.2021 tarihli ve 2021/UH.I-1457 sayılı Kurul kararına göre; Yapılan incelemede, öncelikli olarak iş deneyime konu işin tamamının herhangi bir ortak girişim olmadan başvuru sahibi adayın taahhüdü altında gerçekleştirildiği, iş deneyimine ilişkin sözleşme kapsamındaki işin belirli bir kısmı için alt yüklenici (taşeron) marifetiyle gerçekleştirilmiş olmasının bu kısma ilişkin tutarın ana yüklenicinin iş deneyim tutarından çıkartılmasına gerekçe olamayacağı, mevzuatta bu yönde bir hüküm bulunmadığı,

Özel sektöre gerçekleştirilen sözleşmede taraf olan yüklenicinin alt yüklenici tarafından gerçekleştirilen iş kısımlarına ilişkin sorumluluğunun devam ettiği, yapılan bu işlerin karşılığının işverene fatura edildiği, ayrıca Ön Yeterlik Şartnamesi’nde adaylar tarafından sunulacak iş deneyimini gösteren belgelerde alt yüklenicilere yaptırılan işlere ilişkin tutarların dikkate alınmayacağına yönelik bir şarta yer verilmediği, dolayısıyla alt yükleniciye yaptırılan kısma ilişkin tutarın değerlendirmeye alınmamasının mevzuata aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.

Öte yandan başvuru sahibi adayın “M.. A.Ş.”ye gerçekleştirdiği kamulaştırma hizmeti alımına ilişkin Teknik Şartname’nin “İşin Kapsamı” başlıklı 3’üncü maddesinde yapılan düzenlemeye göre; Trafo Merkezi (TR), Dağıtım Merkezi (DM), İndirici Merkez (İM), Kesici Ölçü Kabini (KÖK), Enerji Nakil Hattı (ENH) gibi elektrik dağıtım tesislerinin isabet ettiği taşınmazların kamulaştırma işleri kapsamında; kamulaştırmaya esas teknik dosyaların hazırlanması, imar plan tadilatlarının hazırlanması, toprak etüt raporu ve geri dönüşüm projesinin hazırlanması, tarım dışı amaca tahsis projelerin hazırlanması, koordinat ölçümünün yapılması, taşınmazların değer tespitlerinin yapılması, ormanlık sahaların izin ve irtifak işlemlerinin yapılması ve parsel malikleriyle ilgili işlemlerin yapılması gerektiği anlaşılmıştır.

Adaylar tarafından ön yeterlik değerlendirmesi kapsamında sunulması gereken iş deneyim belgelerine konu işin, ihale konusu işe veya benzer iş tanımına uygun olması gerekmektedir. Bu açıdan başvuruya konu “… Muhtelif Yol Güzergahlarının (2021) Kamulaştırma Plan Üretimi Danışmanlık Hizmet Alımı” işi kapsamında yer alan işlerin tespit edilebilmesi amacıyla başvuruya konu ihaleye ait Teknik Şartname incelendiğinde, söz konusu Şartname’de; kamulaştırma planlarının üretimi, kontrolü, yetki, kabul ve tescil aşamalarında uygulanacak genel usul ve esaslara ilişkin düzenlemelerin yapıldığı görülmüştür. Bu bağlamda anılan Şartname’nin “Kamulaştırma Planlarının Kısımları” başlıklı 18’inci maddesinde kamulaştırma planı kapsamında ormanlık sahaların İzin-İrtifak Planı’nın hazırlanması gerektiğine ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Buradan hareketle ihale konusu iş kapsamında ormanlık sahaların izin ve irtifak işlemlerinin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvuru sahibi adayın iş deneyimine konu iş kapsamında gerçekleştirdiği “ENH orman izin planları üretilmesi” işine ilişkin tutarın idare tarafından değerlendirmeye alınması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla başvuru sahibi adayın iş deneyime ilişkin olarak sunduğu iş icmalinde yer alan “Direk ölçümü, trafo yeri ölçümü-aplikasyonu yapılması, ENH aplikasyonunun yapılması”, “Kamulaştırma Plan Üretimi” ile “Orman İzin Planı Üretilmesi” işlerinin başvuruya konu ihaleye ilişkin iş kapsamında olduğu anlaşılmıştır.

Eş Yazar: Sinan Özesen

Sinan ÖZESEN, Özel sektörde çalışmasının ardından kamuda 2013 yılında Sosyal Güvenlik Kurumu’nda inşaat mühendisi olarak çalışmaya başlamış, 2014 yılından beri Kamu İhale Kurumu’nda kamu ihale uzmanı olarak çalışmaktadır. Kamu ihale mevzuatı eğitimi vermektedir. Kamu İhale Dünyası dergisinde yayımlanmış makaleleri bulunmaktadır.

Benzin İstasyonları için Bayi Denetim Sistemi Zorunluluğu

Benzin İstasyonları için Bayi Denetim Sistemi Zorunluluğu
Şaban Küçük,
Yeminli Mali Müşavir, Taxia Yeminli Mali Müşavirlik

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından Benzin İstasyonları İçin Bayi Denetim Sistemi Zorunluluğunun Şartları Belli Olmuştur

3.08.2021 tarihli ve 31557 sayılı Resmî Gazete’de Bayi Denetim Sisteminin Kurulması ve Uygulanması için Tüzel Kişilerin Yetkilendirilmesi hakkındaki Karar yayımlanmıştır.

Söz konusu Karar 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunun 7’nci maddesine dayanarak 29 Temmuz 2021 tarihinde EPDK tarafından alınmıştır.

Bu karar ile:

  • Akaryakıt kaçakçılığıyla mücadelede bayi denetim sisteminin etkinliğinin artırılması amacıyla dağıtıcı lisansı sahiplerinin otomasyon sistemi, EPDK tarafından yetkilendirilmiş tüzel kişiler aracılığıyla kurulacaktır.
    • Söz konusu tüzel kişilerin, bayi denetim sisteminin kurulması, uygulanması, bakım ve onarımı için EPDK’ya başvurması gerekmektedir.
  • Bayilere cihaz ve ekipman takılarak denetimlerin artırılması ve sıkılaştırılması hedeflenmektedir.
  • Düzenlemeyle otomatik sisteme geçilmesi ve böylece kaçak akaryakıt alış ve satışının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
  • Mali koşullar çerçevesinde ise; EPDK tarafından yetkilendirilen tüzel kişilerin sermayesinin/öz kaynaklarının en az 15 milyon TL,
    • Cari oranının en az 1,5
    • Likidite oranının en az 1 olması gerekmektedir.
  • Yıllık izin bedeli ise 250 bin TL olarak belirlenmiş olup tutar her yıl için revize edilecektir.
  • İzin başvuruların EPDK’ya bağlı olan Petrol Piyasası Daire Başkanlığı değerlendirecektir. İzin alabilmek için, idari ve mali koşullar yanında Kararda geçen teknik koşulların yerine getirilmiş olması şarttır. Teknik koşullar arasında il ve bölgede bulunması gereken asgari yetkili servis sayısı, mesleki personel ve çağrı merkezi şartı da yer almaktadır.
  • İzin süresi altı yıldır. Sürenin dolması halinde ikinci kez 6 yıl uzatılır.
  • Yetkilendirilmiş otomoasyon şirketlerinin Kararda sayılan şartları ve nitelikleri sağlıyor olması ve ayrıca başvuru yaparken Karara ekli Ek-4’te yer alan evrak ve belgeler ile;
    • Mali koşulların sağlandığına dair YMM tarafından düzenlenecek rapor ile
    • Vergi/SGK borcu yoktur belgesini de başvuruya eklemeleri gerekmektedir.

 

 

 

Yurtdışında Türk firmasında çalışan işçilerin bayram tatili ücretleri nasıl ödenmelidir?

Yargıtay 9 uncu Hukuk Dairesinin iş mevzuatı ile görevli özel daireleri arasında oluşan içtihat farklılıklarının giderilmesi amacıyla, 2020 yılı Eylül ayında yapılan görüşmeler sonucunda alınan ilke kararları doğrultusunda, Yurtdışında Türk firmasında çalışan işçilerin çalıştığı ülke mevzuatına göre, işverenin resmi tatil olan günde işçiyi çalıştırmaması halinde, bu günlere ait çalışılmadan hak kazanılan ücret miktarının, ülkemiz ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışarak hak kazanılan genel tatil günü ücreti alacağından mahsup edilmesi konusunda ortak bir görüş oluşturulmuştur.

Yargıtay tarafından alınan ilke kararı gereğince, Yurtdışında Türk firmasında çalışan Türk işçisi ile işvereni arasında çıkan uyuşmazlıklarda uygulanmakta olan, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 27 nci maddesi uyarınca, milli hukukun uygulanması söz konusu olduğunda yabancı ülke mevzuatına göre, milli ve dini tatil günleri için çalışma karşılığı olmaksızın ücret ödenen işçiye ayrıca Türk mevzuatı uyarınca milli ve dini bayram ücretinin ödenmesi mükerrerlik oluşturacaktır. Örneğin yurtdışındaki Türk firmalarında çalışan işçilerin çalıştığı ülkenin resmi tatil (noel tatili gibi) gününde çalıştırılmamasına rağmen tatil ücretlerinin tam olarak ödenmesi halinde, aynı işçinin Kurban Bayramına rastlayan günlerde bulunduğu ülkede çalışması halinde, ayrıca Türk mevzuatı uyarınca dini bayram günü (genel tatil) ücreti ödenmeyecektir.

Aksi halde, hem yabancı ülkenin genel tatil gününde hem de ülkemizde uygulanan genel tatil gününde mükerrer tatil günü ücreti ödenmiş olacaktır. Dolayısıyla, yabancı ülke mevzuatı uyarınca ödenmiş olan tatil ücretleri, Türk mevzuatının öngördüğü ulusal bayram ve genel tatil günlerindeki çalışma karlılığı olarak hesaplanan ücretten mahsup edilecektir.

Sonuç olarak, Yurtdışında Türk firmasında çalışan işçilerin çalıştığı ülke mevzuatına göre, işverenin resmi tatil olan günde işçiyi çalıştırmaması halinde, bu günlere ait çalışılmadan hak kazanılan ücret miktarının, ülkemiz ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışarak hak kazanılan genel tatil günü ücreti alacağından mahsup edilmesi gerekir. Aksi halde, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun m.27 uyarınca, milli hukukun uygulanması söz konusu olduğunda yabancı ülke mevzuatına göre, milli ve dini tatil günleri için çalışma karşılığı olmaksızın ücret ödenen işçiye ayrıca Türk mevzuatı uyarınca milli ve dini bayram ücretinin ödenmesi mükerrerlik oluşturacaktır[1].

[1] SÜMER, Haluk Hadi, KAYIRGAN, Hasan, İşçilik Alacakları ve Hesaplamaları, 2. Baskı, Ankara 2021, s.587.

Akreditifte Rezerv Nedir?

Size gerçek rezervin ne olduğunu anlatayım. Sonrasında rezervin çeşitlerine geçeyim;

Rezerv;

Akreditif koşullarına uymayan farklı bir evrağın bankaya ibraz edilmesi rezerv olarak kabul edilir.

Kısaca;

Rezerv: farklılıktır, risktir, İhracatçı için gerçek sıkıntıdır, İhracatçının bileğinin büküldüğünün resmidir, İthalatçının elini güçlendirir.

Eğitim Katalogunu indirmek için tıklayınız. Tedarik Zinciri Yönetimi, Satınalma, Dış Ticaret, Lojistik, Pazarlama, İnsan Kaynakları ve Yönetim.

Bir akreditif evrağının, akreditifte talep edilen koşullara aykırılık teşkil eder bir şekilde düzenlenmesi halinde, bu uyumsuzluk, farklığın adı rezervdir. Rezerv oluştuğunda, rezervi bulan / tespit eden banka, evrağı ibraz eden tarafa hatalı / rezervli evrağın düzeltilip ibraz süresi içinde kalması kaydı ile tekrar düzeltilmiş evrağın bankaya ibrazına olanak tanımaktadır. Kendisine düzeltilmesi için iade edilen rezervli evrağı düzelten ihracatçı rezerv yemekten kurtulur. Evraklarda oluşan rezervlerin bazıları düzeltilebilen hatalardan oluşabildiği gibi, bazıları da düzeltilemeyen hatalardan oluşur.

Düzeltilemeyen rezervlere örnek;

  • Deniz konşimentosunun tarihi,
  • Evrak ibraz süresinin geçmesi,
  • Malların geç yüklenmesi,
  • Sigorta poliçesinin tanzim tarihi
  • Art niyet bulunan rezervler

Düzeltilebilen rezervlerin ortadan kaldırılması kolaydır, asıl düzeltilemeyen ve temelinde “zaman” olan rezervler ihracatçı için sıkıntı yaratır.

Örnek;

  • Geç yüklemeye konu olan deniz konşimentosunun tarihinin düzeltilememesi
  • Akreditif açılış tarihinden önceki bir tarihte tanzim edilmiş vesaik

AKREDİTİF EVRAĞI VE REZERV

İhracatçı, bankasına sunmuş olduğu akreditif evraklarının doğru olduğuna emin olmasına rağmen, banka,  evrakların akreditif koşullarına uygun olmadığını ileri sürerek, ihracatçıya rezerv bildiriminde bulunur ve evrakları kabul etmeyi red ederse, ihracatçı akreditif bedelini almak için yargı yolunu kullanarak akreditiften doğan alacağını dava açmak sureti ile alma hakkına sahiptir.


REZERVİ BANKALAR KOYMUYOR, İHRACATÇI REZERVLİ EVRAK VERİYOR

Akreditif evrağına banka rezerv koymuyor, ihracatçı bankaya rezerve konu olacak hatalı evrak ibraz ediyor ve banka da bu rezervli evrağı tespit ediyor. Bankanızın rezerv bulması, bankanın sizin karşınızda yer aldığı anlamına gelmesin. Hiç kimse benim yoğurdum ekşi der mi?


Demem odur ki;

Sunulan evrağa banka rezerv koymuyor, akreditif koşullarına uygun olmayan hatalı evrağı ihracatçı bankaya ibraz etmekte ve ihracatçının gözünden kaçan hatalı evraktan dolayı rezervi ihracatçı kendi eliyle yaratmaktadır.

Hiç bu soruyu sordunuz mu?


BANKA İHRACATÇISI İLE BİLEK GÜREŞİ YAPMAZ

Banka daima müşterisinin yanındadır. Sunulan akreditif evrağında bir rezerv var ise, bankalar ihracatçısına yol gösterir, düzeltilmesi gereken hususların ne olduğunu açıklar. Banka neden ihracatçısı ile bilek güreşi yapıp, onun gücünü zayıflatsın ki?


Bankalar, ihracatçısına ve müşterine güç verir, ihracatçı bankasına güvenmesini bilmeli, bankanın gücünü yanında hissedip, bilgi ve tecrübelerinden ihracatçılar yararlanmasını bilmelidir. Küresel piyasada, ihracatçılara en yakın olan birkaç kuruluştan bir tanesi bankalar olup, akreditif evraklarında hatanın var olmasını tespit etmesini ihracatçı bardağın dolu tarafına bakar şekilde değerlendirmeli. Bankalar ihracatçıya evraklarında rezerv var dediklerinde, ihracatçının bu rezervi düzeltme şansı vardır. Ya bu rezervi, ihracatçının bankası ile birlikte,  ithalatçının bankası da gözden kaçırır, ithalatçının kendisi bizzat akreditif evrağında rezerv bulursa ne olacak? O zaman ihracatçının bittiğinin resmidir desem abartı olmaz.

REŞAT BAĞCIOĞLU

 

Kronik Satış Hastalıkları-1 Gelen Talepler Neden Satışa Dönmüyor?

Kronik Satış Hastalıkları Gelen Talepler

 

Satış Yönetimi Eğitimi Kurumsal Pazar Müşteri
Eğitim teklifi almak için egitim@satinalmadergisi.com

KURUMSAL PAZARDA SATIŞ – EĞİTİM YAZI DİZİSİ

SATIŞ EĞİTİMLERİ

Eğitim teklifi almak için: egitim@satinalmadergisi.com 

Gelen Talepler Neden Satışa Dönmüyor?
Kronik Satış Hastalıkları-1

Prof. Dr. Murat ERDAL merdal@istanbul.edu.tr
İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Program Başkanı
www.muraterdal.com

Satışın Büyüsü başlık yazımda satışa inanma ve satışının zorluklarına değinmiştik.
Yazımı B2B startupların yaşamış oldukları satış zorlukları ile noktalamıştım. Kaldığımız yerden devam edelim. Bugün sektörde mesafe almış orta ölçekli firmalarımızın yaşadıkları kronik satış hastalıklarına gireceğim.

Kronik Satış Hastalıkları Gelen TaleplerBurada yer alan tespit ve değerlendirmeler B2B özelinde olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Amacım şirketlerimizle iş birliği içerisinde kapsamlı bir B2B Satış Rehberi hazırlamak ve bu rehberi sürekli örnek olay (vaka çalışmaları) ile güncel tutmak. Bu nedenle işletme pazar tecrübesi ve saha gözlemlerime dayanarak açık bir dille yazıyorum.

İşletme pazarının kendine özgü zorluklarını geçmişte ele almıştık. Şimdi orta ölçekli bir üretici firmanın kurumsallaşma ve satış tabanlı yaşadığı zorlukları analize etmeye geldi. Geleneksel yapıda saha satış ekibinin gücü ve deneyimi ile hızlı büyüyen şirketimizin sadece yurtiçi değil uluslararası hedefleri olduğunu da belirtelim.

Kronik Satış Hastalıkları

İşletme pazarında faaliyet gösteren işletmelerimizin satış bölümlerinde kökleşmiş bir çok problemini genel bir başlıkta “satış hastalıkları” olarak adlandırıyorum. Kronik dememizin sebebi ise bu problemlerin zaman içerisinde sürekli kendisini tekrarlaması ve kalıcı çözümlerin ertelenmesi ya da bir türlü getirilememesi.

Kronik satış hastalıkları ile ilgili temel tespitleri tepe yönetim (patron) ve satış ekibi olarak ikiye ayırdım:

Patron Tespitleri :

  • Sadece gelen taleplerin %10’unu kazansak bize yeter. Başka bir seviyede oluruz.
  • Satışçılarımız yetkin değil. İyi satışçım yok.
  • Satış ekibimiz yetersiz bana iyi satışçı bulun. İhracata da lazım.
  • Müşteri için hazırlanan projeyi sahiplenmiyorlar. Teklif hazırlama, teklif verme ve takipçilikleri zayıf.
  • Satışçılarımız daima kurumu temsil ettiklerini hatırlamalılar.
  • Bizim satışçılar müşteriye “HAYIR” demeyi bilmiyor.
  • Ürünü yeterince açıklayamıyorlar. Rakiplere karşı üstünlüklerimizi anlatamıyorlar.
    Hal böyle olunca müşteri de ikna olmuyor.

Satış Ekibi Tespitleri:

  • Tepe yönetimine pazarlama ve satış farkını bir türlü anlatamıyoruz.
  • Satış organizasyonu ve yönetimi konusunda yönetimin tecrübesi ve bilgisi sınırlı. Her şeyi deneme yanılma ile öğreniyorlar.
  • Satışta kimse durmuyor. Düşük maaş politikası ve korku iklimi hakim. Bugün yetiştirdiğimiz kişiyi 6 ay 1 yıl sonra görmek şansa kalmış. Tecrübeli elemanı tutamıyoruz. Kurumsal aidiyet yok.
  • Satış ekibinin motivasyonunu yükseltemiyoruz. Ast-üst ilişkileri sorunlu. Profesyonellik düşük. Duygularla karar alınıyor. Satış toplantılarında sudan sebeplerden sürtüşmeler çıkıyor.
  • Sadece satış bölümünde değil bütün bir firmada personel devir hızı yüksek.
  • Ayaklarımız yere basmıyor. Satış hedefleri pazar yapısı ve firma gerçekleri ile örtüşmüyor.
  • Satış ekibi yetiştirme ve uzun vadeli personel ihtiyaç planlaması yapılmıyor. Her şey günü kurtarma üzerine.
  • Satış bölümünde herkes joker gibi her işe koşuyor. Destek personel sıkıntımız var. Gelen aramaların cevaplanması, yönlendirilmesi ve satış sonrası tahsilatların takiplerini gelişi güzel yönetiyoruz.
  • İşletme pazarını anlama noktasında bir eğitim planlaması yok. Satınalma yönetim çevresi çok değişti. B2B Satış ve Satınalma eğitimi aldıramıyoruz. Eğitime bütçe ayırmıyoruz.
  • Hazır eleman arıyoruz. Fakat yeni mezunları sahaya sürüp satış kovalıyoruz.
  • Fiyatlarımız yüksek. Maliyetleri yönetemiyoruz. Bu nedenle doğru teklifi oluşturmakta güçlük çekiyoruz. Bunu söyleyince suçlu oluyoruz.
  • Ürünlerimiz kaliteli ama müşteri belge / sertifika soruyor. Müşterinin kaliteye bakış açısını tüm firmaya yayamıyoruz.
  • Teslimatlarımız daima geç. Üretim programına sadık kalamıyoruz. Araya devamlı iş alıyoruz. Sapmaları müşterilerimize açıklayamıyoruz.
  • Düzgün çalışan bir ERP ve CRM yazılımımız yok. Süreçler entegre değil. Sistem üzerinden izleme sıkıntılı. Müşteri segmentleri, hedefler, teklif aşamaları, tahsilatlar ve geçmiş satışları tam zamanlı analiz edemiyoruz. Kurumsal hafıza oluşamadı.
  • Üretim ve planlama bölümleri ile koordinasyon yok. Bölümler arası iletişim problemleri var.
  • B2B Markalama yapmaya fırsatımız hiç olmamış. Bizi (ve/veya ürünlerimizi) A firması ile karıştırıyorlar.
  • Kurumsal kimlikte sıkıntı var. Doğru düzgün ne bir şirket tanıtım videosu, ne bir katalog var. Şirket araçlarını dönüşümlü kullanıyoruz. Sürekli ikaz ediliyoruz. Promosyon ürünlerinde cimriyiz, basit bir kartvizit basımı bile olay oluyor. Üstüne vazife olmayan herkes saatlerce fikir yürütüyor.
  • Rakip analizi yapmıyoruz. Fırsat ve tehditleri zamanında göremiyoruz. Hep geriden geliyoruz. Şirket içerisinde üstünkörü sığ değerlendirmelerin ötesine geçen yok.
  • Hizmet desteği veremiyoruz. Müşteriyi memnun etmekten çok uzağız.
  • Raporlama ve geri bildirim alışkanlığımız zayıf. Kimse mesuliyet kabul etmiyor.

Bu tip tespitlere belki bir on tane daha eklemek mümkün. Tüm tespitlere gözü kapalı evet diyemiyoruz. Bazıları abartılı da gelebilir. Sorun tek başına satış organizasyonu ve yönetimi mi? Yoksa bütünsel bakış ve vizyon eksikliği mi?

Kronik satış hastalıkların büyük bir bölümü üst yönetim kararları ile doğrudan ilişkilidir. Çözüm doğrudan yönetim kurulunda ve çoğu zaman da patrondadır. Kurucuların sınırlı pazarlama ve satış bilgisi, bu alanda kemikleşmiş şirket kültürü, yönetim ekibinde geçmişten gelen duygu ve düşünceleri değiştirmek yeni kararları uygulamaya sokmak kolay değildir.

Bu konuyla ilgili olarak işletme dışından hiç kimse herhangi bir patrona pazarlamasatış vizyon eksikliği ya da kurumsallaşma problemleriniz var demesin :)) Girişimciler 24 saat şirketleri ile yaşar. Dışarıdan bakış açısına saygı duyarlar. İşe yarayacak fikirleri fırsata dönüştürmek temel yetenekleridir. İşletme sahibi sohbette size katılıyorum haklısınız diyerek arka planda dur bakalım bizim bilmediğimiz ne var diyecektir. Aynı zamanda somut önerilerinizi sözle değil kağıt üzerinde görmek isteyecektir. Bunu yaparken de danışmanlık projesinden ziyade olabildiğince az bir bedelle karşılamak ister. Sunduğunuz yol haritasını, fikirlerinizi ve sizi uygulamadaki satış sonuçlarıyla değerlendirecektir. Birçok patron doğrudan yüzünüze söylemese de, özünde sen de risk al, bir şirket kur, bir de seni sahada görelim şeklinde düşünmektedir. Bunu unutmayın.

Kronik satış hastalıklarına reçete aramadan önce Kobi’leri anlamalıyız. Kobi tarihçelerinde benzerlikler çoktur.

“Firmayı kurduğumda kendime inanmaktan ve cesaretimden başka hiçbir şeyim yoktu. Gemiyi bugünlere kadar başarı ile getirdik. Şimdi yurtiçinde ve dünyada marka olmaya geldi.”

Kobi’lerde her şey adım adım işler. Öncelikler belirlenir. Satış oldukça para kazanıldıkça şirketin öncelikleri ve kişisel istekler (ailenin beklenti ve özlemleri) bir arada karşılanır. Şirket büyüme sorunları bir çırpıda değil zamana yayılarak tecrübe edinerek çözüme kavuşturulur. Çoğunlukla da yama + yama yaparak ilerlenir.

Sıfırdan başlamak zordur. İlk yıllarda ağır aksak yol alınır. Pazar boşluğunu görmek, müşteri ihtiyaçlarını değerlendirmek bir yere kadar yeterli olur.  Zamanla firma büyümeye başlarken pazara yeni yerli ve yabancı firmalar da girer. Rekabet artar. Yurtiçi pazar talebinin üzerinde toplam kapasite oluşabilir. Bu koşullarda kimi oyuncular fiyatı, kimi oyuncular kaliteyi kimi oyuncular ise yenilikçilik kozunu sahaya sürer. Ayakta kalmak güçleşir. Pazar büyüdükçe ve yeni oyuncular girdikçe her alanda eksikleri kapatma ve üzerine koyma mecburiyeti fark edilir.

Pazarlama ve satış yönetiminde yaşanan problemleri en ince ayrıntısıyla çözmenin vakti gelmiştir.

İşletme pazarında kronik satış hastalıklarını incelemeye devam edeceğiz.

Kronik Satış Hastalıkları-2 Kalite: Ürün ve Hizmetin Arkasında Duramayan Firma yazımızı okumak için tıklayınız.

ŞİRKETİNİZE ÖZEL YENİLİKÇİ SATIŞ EĞİTİM TEKLİFİ ALIN.

Satış Mühendislerine Özel Rol Canlandırma / Oyun Tabanlı SATIŞ YÖNETİMİ Eğitim Talebinizi egitim@satinalmadergisi.com a iletebilirsiniz. 

Yılın en çok tercih edilen satış eğitimi.

İnteraktif Satış Eğitimi Kurumsal Pazarda Satış


İNTERAKTİF SATIŞ EĞİTİMİ:
KURUMSAL PAZARDA SATIŞ

“Satışa Yatırım Yapmak, Firmanın Geleceğine Yatırım Yapmaktır.”

Eğitimin Amacı:

Satış oyunları, rol canlandırma ve vaka çalışmalarına dayalı eğitimin amacı, kurumsal satış konularını uygulama ağırlıklı işleyişle ele almaktır.
Eğitim içerisinde etkileşim ve satış oyunlarına katılım teşvik edilmektedir.

Kurumsal pazarda firmalar, artan rekabet ve fiyatlandırma baskıları ile karşı karşıyadır. Satınalma yöneticileri alım sürecinde kapsamlı araştırma ve verilerle donatılmıştır. Alıcıların satış görüşmelerinden ve olası anlaşmalardan beklentileri her geçen gün artmaktadır. Yeni dönem, satıcıları teknik iş birliği, kalite, operasyonel destek ve birlikte değer yaratma konularında çözüm esaslı anlayış geliştirmeleri konusunda zorlamaktadır.

Satış mühendislerinin teknik konulardaki uzmanlıkları, tek başına yeni müşteri edinme ve yüksek satış rakamları için yeterli değildir. Satışçılar yeni uzman alıcı profillerine uygun yaklaşım biçimlerini ve müşterilerine sağladıkları değeri yeniden düşünmelidir. Yeni fikirlere liderlik eden satışçılar bir adım önde olacaktır.

Tüm şirketler, doğru alıcıları bulma, stratejik müşteri (key account) portföylerini genişletme, tekrarlı ve yüksek hacimli satışlar konusunda azami çaba içerisindedir. Unutulmamalıdır ki, kurumsal pazarda satış başarısı, topyekun birlikte çalışma ile elde edilmektedir. “Satış takım sporudur”.

Eğitim Süresi: Eğitim süresi 2 -4 gündür. Rol canlandırma ve satış oyunlarında sınıf içi motivasyonun korunması için önerilen katılımcı sayısı 15’tir.

Eğitmen: Prof. Dr. Murat ERDAL

Eğitim Yöntemi: Eğitim senaryo bazlı rol canlandırma ve etkileşim tabanlıdır.

Hedef Kitle: Satış Ekipleri, Satış Mühendisleri, Müşteri İlişkileri, Sipariş Yönetimi, Toptan Kanal, Ticari Pazarlama Birimi, Ürün ve Marka Yönetimi, İhracat, Hammadde Satışçılar, Distribütör Satışçılar, Proje Satışçılar

Sektörler:

Endüstri: Otomotiv, Makine, Elektrik, Enerji, Gıda, Demir-Çelik

Hizmet: Bankacılık, Finans, Perakende, Lojistik, Gümrük, Eğitim, Tesis Yönetimi, Sağlık

Eğitimin İçeriği:

  • Dünya Ekonomisi (Dönemsel Değerlendirme)
    • Pazarı Dönüştüren Makro Etkiler
    • Ana Oyuncular (Ülkeler ve Firmalar) ve Planlamalar
    • Emtia/Hammadde Piyasa Hareketleri
    • Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI)
    • Taşıma Maliyetleri ve Konteyner Fiyat Hareketleri
  • Firma Üretim ve Satış Hedefleri
    • Üretim Tesisleri, İmalat Kapasitesi ve Yıllık Üretim Planlaması
  • İşletme Stratejisi ile Satış Stratejilerini Entegre Etmek
    • Satış Kültürü ve Kurumsal Yapı Refleksleri
    • Başarı İçin Satış ve Üretim Arasında Koordinasyon
  • Pazarlama ve Satış Planlarının Uyumlandırılması
    • Birimler Arası İş Birliği ve Yürütme
    • Yıllık Pazarlama ve Satış Planları Nasıl Oluşturulur?
  • Üretim ve Kurumsal Satışın Zorlukları
    • Uzun Satış Döngülerini Yürütebilmek
    • Güçlü Alıcılar Dönemi
    • Satış Toplantılarında Alıcı Beklentileri Artıyor
      Danışmanlık ve Uzmanlığa Dayalı Diyalog
    • Doğrudan Müşteriye Satış
    • Toptan Kanal ve Dağıtım Kanal Üyelerine Satış
  • Firmographics: Kurumsal Pazarda Bölümlendirme
    • Mevcut Müşteriler ve Tekrarlı Satışlar
    • Yeni Müşteri Kazanma
  • Kilit Müşteri Yönetimi (Key Account Management)
  • Kilit Müşteri Beklentiler ve İlişki Dinamikleri
  • Kilit Müşteri ve Üretim Yeteneklerinin Uyumlandırılması
  • Kurumsal Pazar Özellikleri ve Alım Sürecini Anlamak
    • Pazar Öngörüleri ve Pazar İstihbaratı
  • Kurumsal Pazarda İş Yapmanın Sırrı Nedir?
  • Yeni Ürünler ve Çözümler Konusunda Müşteri ile İş Birliği (Co-Creation)
  • Kurumsal Pazarda İlişki Geliştirmek (Networking)
  • Karar Alıcılara Ulaşmak ve Sürecin Yapısı
  • Müşteri Karar Alma Hiyerarşisi
  • Tepe Yönetimi ve Satın Alma Yöneticileri ile Etkin İletişim Kurma

– Değer Teklifinin Geliştirilmesi ve Güven İnşa Etmek

– Satış Ekibinin Geliştirilmesi ve Etkin Yönetim

  • Satış Departmanı; Organizasyon, Hedefler ve Rol Dağılımı
  • Yeni Yeteneklerin Belirlenmesi ve Kadro Planlama
  • Bölge Satışları (Coğrafi; Uluslararası – Ulusal)
  • Sektörler Bazında Satışlar

– Satışçı Profilleri ve Uygun Yapıyı Oluşturma

  • Profesyonel – Amatör Satışçı
  • Avcı – Çiftçi Satışçı
  • Girişimci Anlayışın Tabana, Tüm Çalışanlara Yayılması
  • Satış Mühendisi ve Teknik Uzmanlık

– Kurumsal Pazarda Satış Yönetimi

-Satış Çevrimi ve Satış Müzakere Sanatı

-Strateji Belirleme, İş Düzeni ve Disiplin

-Satış Mühendisi İletişim Becerileri

  • Müşteriler ve Sektör Paydaşları ile İletişim
  • Kurumsal Kimlik, Temsiliyet ve Motivasyon

-Sipariş Yönetimi ve Satış Operasyon

  • Müşteri Teklif Taleplerine Uyumlu Ürün Geliştirme
  • Müşteri İlişkileri ve Sipariş Yönetimi

– Satış Mühendisinin İş Takvimi ve Hareket Tarzı Nasıl Olmalı?

  • İş Düzeni; Ajanda ve Çalışma Sistematiği
  • Müşteri Saha Ziyaretleri ve Görüşme Planlaması
  • Ön Hazırlıklar ve Teklif Hazırlama (Saha Ziyareti, Keşif, Proje)
  • Teklif Verme ve Takip
  • Değer Odaklı Müzakere Becerileri ve Pazarlık Tekniklerinin Geliştirilmesi
  • Yeni Alışkanlar Edinmek; Planlama ve Satış Kültürü
  • Araştırma Soruları Nasıl Geliştirilir? İhtiyacı Anlamak
  • Güvenilir Bir Açılış Pozisyonu Nasıl Oluşturursunuz?
  • Müzakere Kartları Nasıl Hazırlanır?
  • Kazan-Kazan Çözümleri
  • İş Anlaşmazlıkları, Çatışmalar ve Çözümleri
  • Müşteri İlişkileri, İş Birlikleri ve Ortaklıklar
  • Güvene Dayalı İlişki Yönetimi

– Yıllık Satış Hedefleri ve Bütçeler
– Satış Projeksiyonları
– Fiyatlandırma Matrisleri

 -Analitik

  • -Performans Yönetimi ve Göstergelerle Dost Olmak
  • -Sağlıklı “Lead Generation” Nasıl Oluşturulur?
  • -Müşteri İlişkileri Yönetimi (CRM) ve Analizler
  • -Müşteri Datası ve Müşteri Yolculuğu
  • -Satış KPI’larının Belirlenmesi ve İzlenmesi

-Etik Kodlar

  • Rekabet, Satış ve Etik
  • Zaman ve Fiyat Baskıları
  • Dürüst Teklifler ve Örtülü Tehditler
  • Şirket Etik Kodları ve Değerler

Satış Oyunları, Rol Canlandırma ve Satış Vaka Çalışmaları

“Müşteri ile temasta olan herkes satıştadır.”

Rekabetçi Repertuar

Rekabet işletmelerin başarısında etkili olan ve işletmelerin gelecekteki başarısını belirleyen en önemli yapı ve süreçler olarak değerlendirilir. Bu yapı ve süreçler işletmelerin faaliyetlerinin ve varlığının sürdürülebilirliğini sağlayacak performans ölçütü olarak değer bulmaktadır. Günümüz iş/işletmecilik anlayışında etkin bir yönetim sistemi kurarak inovatif bir iklim sağlayarak sıradışı düşünce ve eylemler yaratmak için rekabetin yapısını ve süreçlerini iyi anlamak gerekir. Dahası rekabetin yapı ve süreçleri artık sadece işletmeler arasında değil işletmelerin tedarikçileri arasında, işletmelerin çalışanları arasında ve daha makro boyutta değerlendirilecek olursa devletler arasında olmaktadır. İşte rekabette başarılı olmak ve geleceğe daha güçlü ulaşmak için işletmelerin geçmişteki rekabet stratejilerine hâkim olmaları gerekmektedir.

İşletmelerin geçmişte uygulamış oldukları rekabetçi stratejilerin bütüncül ismi ya da başka bir ifade tarzıyla geçmişteki rekabetçi stratejik hareketler rekabetçi repertuar olarak değerlendirilir. [1] İşletmelerin rekabette başarılı olmalarını sağlayan stratejilerin mikro rekabetçi davranış repertuarı olarak değerlendirilmiştir. Dolayısıyla rekabetçi bir repertuar işletmenin rekabetçi stratejilerini kapsamaktadır. Dahası rekabetçi bir repertuar rekabetçi dinamikler bağlamında ele alınmakta ve rekabetçi stratejilerin bir alt bileşeni olarak geçmişteki stratejileri anlatmaktadır. Dolayısıyla bir rekabetçi repertuar geçmişteki uygulamaların yeniden ortaya konması ya da başka bir ifade ile yeniden yorumlanması için bir arayışın sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ortaya çıkışın sonucu olarak işletmeler gelecekteki başarıları için repertuarlarından beslenmekte ve yeniden yorumlama ile daha başarılı sonuçlar üretmektedirler. [2]

Kaynak ve ayrıntılı okuma önerisi: Aşağıdaki eserl(er) konu ile ilgili kaynak ve bilgilendirmeyi artırmaya yöneliktir.

  • [1] D. Miller ve M. J. Chen (1994). Sources and Consequences of Competitive Inertia: A Study of the U. S. Airline Industry. Administrative Science Quarterly. 39/1: 1-23.
  • [2] M. J. Chen ve D. Miller (2012). Competitive Dynamics: Themes, Trends, and a Prospective Research Platform. Academy of Management Annals. 1-85.

Küresel Sorunlar

Dr. Öğr. Üyesi Gözde MERT
Nişantaşı Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi
İşletme Bölüm Başkanı & Gözde Araştırma Şirketi Kurucusu

“İnsan soyunun varlığı, çevre koşullarına bağlıdır ve bundan dolayı çevre akıllıca yönetilmelidir.” Sachs

Şu andaki dünyamız; 24 saat boyunca durmadan herhangi bir habere ulaştığımız, küresel pazarların mevcut olduğu ve çok hızlı internetin söz konusu olduğu bir dünyadır. Küresel toplumla birlikte ortaya çıkan ve hayatın bir parçası halini almış olan karmaşık sorunlar içinde, kendimizin ve çocuklarımızın geleceğini görmek için; çok uzağa gitmeye gerek yoktur, sadece sabah haberlerine bir göz atmak yeterlidir.  Geleceğin dünyasındaki zorluklarla baş etmek ve yer alabilmek için çocuklarımızı hazırlamalıyız ve ilk olarak, bu dünyayı onların anlamasını sağlamalıyız.

Dünyada yaşanan küresel gelişmeler bütün bireyleri, kurumları ve toplumları etkilemektedir. Bu bakımdan tüm insanlığın geleceğini ilgilendiren sorunlara karşı duyarlılık göstermek büyük önem taşımaktadır. Doğal kaynakların hızla tüketildiği, küresel ısınmanın etkisinin arttığı, iklimlerin değiştiği günümüzde, önceleri yerel ve küresel olarak adlandırılan bu sorunlar, şu an ülkelerin sınırlarını aşmış, tüm dünyanın ortak sorunu olmuştur. Dünyanın geldiği bu noktada, çevrenin maruz kaldığı tahribatın en büyük etkeni insan faktörüdür. İnsanoğlunun yaptıkları kadar yapmadıkları da bugün yerkürenin bu duruma gelmesini sağlamıştır. Doğanın ve çevrenin kurtulması, insanoğlunun geçmişte yaptığı yanlışları, gelecekte sürdürmemesine bağlıdır. Dünyanın daha iyi bir duruma gelebilmesi için insanların değişmesi ve yeni bir çevre anlayışına sahip olmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Günümüzde küresel sorunlar, insani faaliyetler nedeniyle yaşanmaktadır. En çok yaşanan küresel sorunlar, çevre kirlilikleri, teknolojik sorunlar, canlı neslinin zarar görmesi gibi durumlardır. İklimlerin değişmesi, mevsimlerin gecikmesi gibi durumlar da sıklıkla yaşanan küresel sorunlar arasında yer almaktadır. Küresel sorunlar, küresel çözümleri gerektirmektedir. Küresel çözümlerin gerçekleştirilmesi için de uluslararası olarak devletlerin bir araya gelip kararlar alması zorunludur. Küresel sorunlarla baş edebilmek için beşerî faaliyetlere ve özellikle sanayi faaliyetlerine dikkat etmek ve denetim altında tutmak önem arz eder.

Son zamanlarda aşırı derecede artan çevre kirliliği, yağmur ormanlarının yavaş yavaş ortadan kalkması, havaya atılan zehirli gazların çoğalması sebebiyle artık dünyamız ciddi seviyede küresel ısınma problemiyle karşı karşıya gelmiştir. İçinde yaşadığımız ve bilgimizin şu an için ulaşabildiği son nokta itibariyle hâlâ yaşamın var olduğu tek gezegen olan yeryüzüne ne kadar korkunç bir zarar verdiğimizi ve artık canlı yaşamının geleceğinin ciddi manada tehdit altında olduğunu ikna edici bilimsel verilerle kavramış durumdayız.

On sekizinci yüzyılın ikinci yarısından itibaren başlayan sanayi devriminden bugüne kadar dünyadaki iklim hareketlerini ve değişimlerini takip eden uzmanlar, ortalama hava sıcaklığının doğada canlı yaşamını olumsuz etkileyecek derecede arttığını tespit etmişlerdir. “Değerlerden bağımsız” olduğunu her fırsatta dile getiren ve belli bir döneme damgasını vuran kartezyen özne ve katı pozitivist düşünce akımı, artık bu hayati problemler karşısında, hayatın ve dünyanın geleceği hususunda ciddi çalışmalar yaparken, hep birlikte yok olmak ya da hep birlikte daha iyiye doğru gelişmek arasında, insanlık tarihinde daha önce hiçbir neslin yapmak zorunda kalmadığı bir seçimi yapmakla karşı karşıyadır. Küresel ısınma, iklim değişiklikleri ve doğada yaşamı tehdit edecek seviyede meydana gelen değişiklikler ve afetler Slovaj Žižek’in ifadesiyle bütün bu felaketler bize “Çağımızın Gerçek’ini” sunmaktadır. Ferdin veya kültürlerin dünyalarını acımasızca ve umursamaksızın ifa eden ve insanlığın geleceğini tehdit eden bir gidiş söz konusudur.

Küresel sorunlara çözüm getirme yeteneğinin geliştirilmesi yerküreyi daha yaşanabilir bir yer haline getirebilir. Thomas Jefferson’un “Bilgi korkuyu yener.” sözü küreselleşmeye karşı bakış açısının geliştirilmesi açısından önemlidir. Küresel gerçekleri görmezden gelmekten ziyade; bunlarla yüzleşmek ve küreselleşmeden kaynaklanan sorunlara çözüm getirme yeteneğinin geliştirilmesi yerküreyi daha yaşanabilir bir yer haline getirebilir. Küresel sorunları birbirlerinden keskin sınırlarla ayırmak oldukça güçtür.

Ünlü Türk eğitimcisi Hasan Âli Yücel, günümüzde maddi güçlerle manevi değerler arasında denge kurmanın, insanoğlunun önündeki en can alıcı problem, hatta sahiplenilmesi, hayatiyetle düşünülmesi gereken en önemli görev olduğunu düşünmektedir. Bu görev, çoğu çocuk milyonlarca insanın açlıktan öldüğü, yarım milyara yakın insanın kötü beslendiği ve dünya nüfusunun yarıya yakınının tatmin edici sağlık hizmetlerine kavuşamadığı, diğer taraftan gelişmekte olan ülkelerin silahlanmaya harcadıkları paranın, eğitim ve sağlık hizmetleri için harcanandan kat kat fazla olduğu günümüz dünyasında yeniden ele alınmayı bekliyor.

Botanikçi ve çevre korumacı Peter Raven, tabiatı ve çevreyi, insanları ve kültürlerini hiçe sayarak hızla büyüyen ekonomilerin ve beraberinde gelen sınırsız tüketim alışkanlığının bizi nereye götürdüğünü, daha doğrusu bu büyüme ve tüketim alışkanlığının devam edebilmesi için nasıl bir dünyaya ya da dünyalara ihtiyaç duyulduğunu, yapmış olduğu çarpıcı araştırmada şu şekilde dile getirmektedir: “Eğer herkes Amerikalılar gibi yaşasaydı… [dünyamızın] bu tüketim düzeyini sürdürebilmesi için üç dünyaya daha ihtiyaç olurdu.”

Çevremizle ve ekolojik yapıyla ilgili son gelişmeler, uluslararası ilişkilerde dünyamızın son zamanlarda sürüklendiği oldukça buhranlı yeni yapı ve dönemeçler, cemiyet hayatıyla ilgili karşılaşmış olduğumuz sosyal ve psikolojik olaylar, bu süreçte ekonomik ve siyasi nedenlerin yanı sıra manevi ve ahlaki değer ve erdem krizinin de belirleyici olduğunu açıkça göstermektedir.

Küreselleşme ekolojik anlamda bozulmayı, toplumsal anlamda dengesizlikleri ve çatışmaları meydana getirmiştir. Bu bağlamda 20. yüzyılın sonunda ortaya çıkan sorunlar; çevre ve gelişim krizi, etnik gruplar arasında artan çatışmalar, ekonomik ve toplumsal planlamalar üzerinde biriken eşitsizlikler olarak sıralanabilir. Küresel sorunların bilincinde olma ve bu sorunlara daha duyarlı davranma, hemen hemen herkesi yakından ilgilendirmektedir. Küresel sorunlar dünyanın tamamını etkileyen problemlerdir. Bunların başında günümüzde küresel ısınma geliyor denilebilir. Ancak başka önemli sorunlarımız da vardır.

Çevre Sorunları

Günümüzde, çoğu yerde çevre sorunlarının içinden çıkılmaz bir durum almasının nedeni, bireylerin ilgisizliği, duyarsızlığı veya kendi çıkarları için doğaya karşı egoistçe davranışları olabildiği gibi, temelde insanların yeterli bir çevre bilgisine sahip olmamalarıdır. İnsanlar çoğu zaman, çevreye verdikleri zararın farkında olamamakta veya önemsiz gibi görünen bir çevre kirliliğinin küresel olarak ne boyutlara ulaşabileceğini kavrayamadan yaşamlarını sürdürmektedir. Çevre sorunları belki de bütün dünyada en önde gelen temel ekolojik sorunlardan biridir. Çevre ile ilgili sorunların niteliğini anlayabilmek, çözüm önerileri getirebilmek ve bireylerin çevre ile ilgili davranışlarında değişiklikler meydana getirebilmek, ancak çevre eğitimi ile mümkün olmaktadır.

Watson ve Halse’e (2005) göre; dünyanın karşılaştığı bu önemli problem üzerinde insanların etkisi çok büyüktür ve bu etki; su kirliliği, küresel ısınma, tarım arazilerinin tahribi, toprak kirliliği, yağmur ormanlarının tahrip edilmesi, ozon tabakasının zarar görmesi ve biyolojik çeşitliliğin tehdit altında olması gibi konularda eşi görülmemiş bir şekilde kendisini göstermektedir. Çevrenin zarar görmesini engellemede ve çevre sorunlarının çözülmesinde en önemli etken eğitimdir.

Sanayileşme sadece iklim değişikliğine sebep olmakla kalmıyor, aynı zamanda Dünya Sağlık Örgütüne (WHO) göre yılda 4,2 milyon ölüme de sebep oluyor. Uydular, dronlar, robotik teknolojiler ve sensörler (IoT), çevresel verilerin toplanmasını kolaylaştırıyor ve toplanan veriler ile problemlere daha hızlı müdahale etmek mümkün oluyor. Topraktan alınan veriler sürekli olarak analiz edilip, belirli bir bölgede eksilen kimyasallar tamamlanıyor, ilaçlama yapılıyor ya da sulama sadece belirli bir bölgeye uygulanıyor. Arazinin tamamını ilaçlamak yerine, sadece problemli alanda uygulama yapılarak, gereksiz kimyasal kullanımı önlenebiliyor. Yangınlardan daha kısa sürede haberdar olunup, müdahale edilebiliyor. Okyanus Temizleme Projesi ile otomatik olarak ve rüzgâr, su akıntısı ve dalgalardan aldığı temiz enerji ile çalışan gemiler, okyanusları temizliyor. Yılda 5 trilyon tondan fazla çöp temizleme hedefine sahip gemiler, şu anda Büyük Okyanus’tan başlayarak okyanusların kirliliğini yok etmekle uğraşıyorlar.

İklim

Küresel ısınma, ekosistemleri ve insan yaşamını ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Yapılan araştırmalar, küresel ısınmaya bağlı olarak yakın gelecekte küresel iklim değişikliklerinin oluşabileceğini göstermektedir. Atmosfere yayılan zararlı gazların artması ile sera etkisi daha yoğun görülmektedir. Isı artışları küresel anlamda sorunların yaşanmasına neden olmaktadır.

Fosil yakıtlar olarak adlandırılan “kömür, petrol ve doğal gaz”, dünyanın bugünkü enerji ihtiyacının %75’ini karşılamaktadır. Yapılarında karbon (C) ve hidrojen (H) bulunan bu yakıtlar kullanıldıklarında atmosfere bol miktarda karbondioksit (CO2) salmaktadır.

Küresel ısınmanın etkisinin XXI. yüzyılda yoğun olarak görüleceği, buzulların erimesiyle denizlerin su seviyelerinin yükseleceği bilinmektedir. İnsanların büyük bir kısmının yaşadığı dünyanın tarımsal üretim deposu olan kıyı ovalarının sular altında kalacağı bilim adamları tarafından açıklanmaktadır. Ayrıca iklimlerde değişmeler olacağı, kuraklık ve su ihtiyacının artacağı, bazı yerlerin çölleşeceği, yağışların dengesizleşeceği ve 2025 yılı itibariyle dünya nüfusunun yarısının susuzlukla mücadele etmek zorunda kalacağı tahmin edilmektedir. 2050’ye kadar ise bitki ve hayvan türlerinin dörtte birinin yok olacağı ve bu durumun doğal dengeyi geri dönülemez şekilde bozacağı ifade edilmektedir.

Enerji alanında süper güçler (ABD, Çin, Hindistan, Japonya ve AB) ciddi adım atmazsa dünya iklim değişikliği sorunuyla etkin biçimde mücadele edemeyecektir. Dünya üzerinde ABD’den petrol talebini azaltmasını, Çin’de kömür kullanımını düşürmesini ve Endonezya’dan orman tahribatına son vermesini talep edebilecek aklın dışında herhangi bir otorite bulunmamaktadır. İnsan küresel sorunların hem yaratıcısı aynı zamanda önleyicisi durumundadır. 

Küresel Isınmanın Türkiye’ye Olası Etkileri

Çevre ve Orman Bakanlığının isteğiyle İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından hazırlanan, “Türkiye için İklim Değişikliği Senaryoları” başlıklı rapora göre;

2070’te Türkiye genelinde sıcaklıkların 6 °C yükselmesi beklenmektedir. Bu durumda Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu kesimlerinde sıcaklık yükselmeleri etkili olacaktır. Karadeniz Bölgesi’nde yağışlar da %20 civarında artarken güneyde ise %30 civarında bir azalma görülecektir. Türkiye’de kar yağmadığı kışlar görülürken beklenmedik zaman ve yerlerde kar yağabileceği tahmin edilmektedir. Ülkemizde enerji üretimi ve sulamada çok önemli bir yere sahip olan Fırat ve Dicle nehirlerinin havzalarında yağışlar azalacak. Ekosistemlerinde meydana gelecek değişme sonucu ülkemizdeki birçok canlı türü de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

BM’nin Şubat 2007 İklim Değişimi Raporu

Küresel ısınma ve dünyada iklim değişimi ile ilgili BM raporunda, küresel sıcaklık artışının olası etkileri aşağıdaki biçimde özetlenmektedir:

  1. Sıcaklık 2,4 derece artarsa: Su sıkıntısı başlayacak. Kuzey Amerika’da kum fırtınaları tarımı yok edecektir. Deniz seviyeleri yükselecek, Peru’da 10 milyon kişi su sıkıntısı çekecektir. Mercan kayalıklarının tamamı ve gezegendeki canlı türlerinin yüzde 30’u yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
  2. Sıcaklık 5,4 derece artarsa: Denizler 5 m. yükselecektir. Deniz seviyesi ortalaması 70 metre olacaktır ve dünyanın yiyecek stokları da tükenecektir.
  3. Sıcaklık 6,4 derece artarsa: Göçler hızlanacak. Yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşamak umuduyla göç yollarına düşecektir. Kadınlar su bulamadıkları için saçlarını kestirecek, denizler çölleşecek, kuraklık yaşanacak, okyanuslardan aktarımla içme suyu elde edilecektir. Suda yaşayan bazı hayvanlarımız (kutup ayısı, fok balığı vs.) tırmanacak buz bulamayacak ve yüzmekten yorulup ölecektir. İnsanlar 50 yaşındayken susuzluktan dolayı 85 yaşında gibi gözükecekler, bebeklerin sakat doğma olasılığı artacaktır.

Kyoto Protokolü

Şekil 1. Kyoto Protokolüne Dahil Olan ve Olmayan Ülkeler

Küresel ısınma bir veya birkaç devletin çabası ile çözülebilecek bir sorun olmaktan çok bütün devletlerin iş birliği ile çözülebilecek bir sorundur. Bunun için BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine (BMİDÇS) bir ek niteliğindeki “Kyoto Protokolü” hazırlanmıştır. Aralık 1997’de Japonya’nın Kyoto şehrinde görüşülmeye başlayan Protokol, Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye 30 Mayıs 2008’de Protokolü imzalayacağını açıklamış ve 13.05.2009’da imzalamıştır.

İş İmkanı Sunan Uygulamalı Gümrük ve Dış Ticaret Uzmanlığı Sertifika Programı

ÜNSPED Gümrük Müşavirliği ve İstanbul Üniversitesi’nin iş birliğinde katılımcılara İŞ İMKANI da sunan ‘’Uygulamalı Gümrük ve Dış Ticaret Uzmanlığı’’ sertifika programımız 04 Eylül’de başlıyor.

Programın amacı, katılımcıları gümrük ve dış ticaret mevzuat uygulamaları hakkında bilgilendirmek, örnek uygulamalar ile karmaşık sorunları çözebilecek kapsamlı bir anlayış kazandırmak ve dış ticaret işlemlerinin süreçlerinde gerekli olan bilgileri ve temel uygulamaları öğretmektir.

Katılım şartları ve kayıt için :

https://sem.istanbul.edu.tr/tr/content/uygulamali-gumruk-ve-dis-ticaret-uzmanligi-sertifika-programi/afis

Program Tarihi: 04 Eylül – 10 Ekim 2021
Son Başvuru Tarihi: 31 Ağustos 2021
Program Yeri: İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü

#dısticaret #egitim #uga #istanbuluniversitesi #uygulamalı #isimkani #gümrük #sertifika #mevzuat #ogrenci #sertifikaprogrami #kariyer #akademi #unsped #ugm #ugmdekariyer #isfirsati

Teklifin SUT Fiyatından Fazla Olması

Anahtar Kelimeler; Yaklaşık Maliyet, Sağlık Uygulama Tebliği (SUT), iş kalemi

İtirazen Şikayet Konusu; İtirazen şikâyet dilekçesinde özetle, kısmi teklife açık olmayan başvuru konusu ihalede birim fiyat teklif cetvelinin 1’inci iş kalemi için sunmuş oldukları teklif fiyatının, söz konusu kalemin yaklaşık maliyet birim fiyatı ile Sağlık Uygulama Tebliği’nde belirtilen birim fiyatının üzerinde olduğu gerekçesiyle tekliflerinin değerlendirme dışı bırakılarak ihalenin iptal edilmesinin uygun olmadığı iddiasına yer verilmiştir.

Kamu İhale Kurulu Kararı Özeti; 08.07.2021 tarihli ve 2021/UM.I-1361 sayılı kararına göre

İhale komisyonunun 10.06.2021 tarihli kararında ve idarenin şikâyet başvurusuna verdiği cevapta yer alan ifadelerden; başvuru sahibi isteklinin birim fiyat teklif cetvelinin 1’inci iş kalemi için sunmuş olduğu teklif fiyatının; söz konusu kalemin yaklaşık maliyet birim fiyatı ile Sağlık Uygulama Tebliği’nde belirtilen birim fiyatının üzerinde olduğu, dolayısıyla şikâyete konu iş kalemi için teklif edilen fiyatın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından idareye ödenecek tutardan yüksek olduğu gerekçeleriyle değerlendirme dışı bırakıldığı ve geçerli teklif kalmadığı gerekçesiyle ihalenin iptal edildiği anlaşılmaktadır.

Mevzuat hüküm ve açıklamaları ile ihale dokümanında yer alan düzenlemelerden; mal alımı ihalelerinde ihale onay belgesi düzenlenmeden önce idareler tarafından, Yönetmelik’te belirlenen esas ve usullere göre ihale konusu malın KDV hariç olmak üzere yaklaşık maliyetinin hesaplanması gerektiği, bu kapsamda idareler tarafından ihale konusu işin yaklaşık maliyetinin tespitinde; alım konusu mala ilişkin olarak Sağlık Uygulama Tebliğlerinde yer alan fiyatların kullanılabileceği, idareler tarafından hesaplanan yaklaşık maliyetin üzerinde sunulan teklif fiyatlarının, idarenin ek ödeneğinin bulunması veya ilgili mali mevzuatı gereği ödenek aktarımının mümkün olması durumlarında, kamu yararı ve hizmet gerekleri de dikkate alınmak suretiyle ihale komisyonu tarafından uygun kabul edilebileceği, bu durumda sorumluluğun idareye ait olduğu; ihale komisyonunun söz konusu teklif fiyatlarını uygun bulmaması halinde ise ihalenin iptaline karar vermek hususunda takdir yetkisine sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan 2010/11 sayılı Genelge’de ise, Bakanlığa bağlı sağlık kurum ve kuruluşlarının tıbbi cihazlara ilişkin olarak düzenleyecekleri mal ve hizmet alımı ihalelerinde yaklaşık maliyet hesaplamalarının sağlıklı bir şekilde belirlenmesi ve ihalede teklif edilen bedellerinin değerlendirilmesi amacıyla Sağlık Uygulama Tebliği’nde belirlenen fiyatların esas alınacağının belirtildiği görülmüş olup, söz konusu Tebliğ’in amacının; giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanan sağlık hizmetlerinden yararlanma esas ve usulleri ile Sosyal Güvenlik Kurumunca ödenecek bedellerin belirlenmesi olduğu, bu bağlamda bahse konu Tebliğ’de yer alan düzenlemelerin, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılacak ödemeler açısından önem arz ettiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan anılan Genelge’de, Bakanlığa bağlı kurumların iç işleyişine yönelik düzenlemelerin yer aldığı, dolayısıyla anılan hususların kamu ihale mevzuatı bakımından bir bağlayıcılığı olmadığı, Sağlık Uygulama Tebliği ekinde yer alan fiyatların idareler tarafından yaklaşık maliyetin hesaplanması aşamasında kullanılabileceği, ancak bahse konu fiyatların isteklilerce teklif bedelleri oluşturulurken kullanılmasının zorunlu olduğuna ilişkin 4734 sayılı Kanun ve ilgili ikincil mevzuatta herhangi bir düzenlemenin yer almadığı, ayrıca isteklilerin tekliflerinin hangi hallerde değerlendirme dışı bırakılması gerektiğinin kamu ihale mevzuatında düzenlenmiş olduğu, idarelerin iç mevzuatlarına ekleyecekleri düzenlemeler ile yeni değerlendirme dışı bırakılma gerekçeleri ihdas edemeyecekleri, dolayısıyla idareler tarafından teklif bedellerinin yalnızca yaklaşık maliyetle kıyaslanabileceği anlaşıldığından başvuru sahibi isteklinin teklifinin “Birim fiyat teklif cetvelinin 1’inci iş kalemi için sunmuş olduğu teklif fiyatının; Sağlık Uygulama Tebliği eki listede öngörülen fiyatın üzerinde olduğu” gerekçesiyle değerlendirme dışı bırakılmasının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

İdarenin başvuru sahibinin teklifini diğer değerlendirme dışı bırakma gerekçesi olan “birim fiyat teklif cetvelinin 1’inci iş kalemi için sunmuş olduğu teklif fiyatının; söz konusu kalemin yaklaşık maliyet birim fiyatının üzerinde olduğu” yönündeki değerlendirmesinin irdelenmesi neticesinde … idare tarafından hesaplanan toplam yaklaşık maliyetin 893.000,00 TL olduğu; … söz konusu isteklinin toplam teklif bedelinin 744.600,00 TL olduğu görülmüş olup, Kamu İhale Genel Tebliği’nin 16.3’üncü maddesi uyarınca ihale komisyonları tarafından yaklaşık maliyetin üzerinde sunulan teklif fiyatlarının uygun bulunmayabileceği hususunda idarelere takdir yetkisi tanınmışsa da; bu yetki, kısmi teklife açık olmayan ve birim fiyat teklif sunulan ihalelerde teklifler ile yaklaşık maliyetin iş kalemi bazında karşılaştırılması yönünde kullanılamayacağından, toplam teklif bedeli yaklaşık maliyetin altında olan başvuru sahibi isteklinin teklifinin “birim fiyat teklif cetvelinin 1’inci iş kalemi için sunmuş olduğu teklif fiyatının; söz konusu kalemin yaklaşık maliyet birim fiyatının üzerinde olduğu” gerekçesiyle değerlendirme dışı bırakılmasının da mevzuata uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

 

Mehmet ATASEVER                                                                          Sinan ÖZESEN

Kamu İhale Kurulu Eski Üyesi/ Akademisyen                                         Kamu İhale Uzmanı

Telafi çalışmasını kabul etmeyen işçinin iş sözleşmesi haklı nedenle feshedilebilir mi?

4857 sayılı Kanunun 64 üncü maddesi ile İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliğinin 7 nci maddesinde; ”Zorunlu nedenlerle işin durması, ulusal bayram ve genel tatillerden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi veya benzer nedenlerle işyerinde normal çalışma sürelerinin önemli ölçüde altında çalışılması veya tamamen tatil edilmesi ya da işçinin talebi ile kendisine İş Kanunu, iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile öngörülen yasal izinleri dışında izin verilmesi hallerinde, işçinin çalışmadığı bu sürelerin telafisi için işçiye yaptırılacak çalışmaya “telafi çalışması” denilmektedir.

Telafi çalışması yaptıracak işveren; bu çalışmanın 4857 sayılı Kanunun 64 üncü maddesinde sayılan nedenlerden hangisine dayandığını açık olarak belirtmek, hangi tarihte çalışmaya başlayacağını, ilgili işçilere bildirmek zorundadır.

Ayrıca, telafi çalışmaları, günlük çalışma süresini aşmamak koşulu ile günde en çok üç saatten fazla olamaz. Tatil günlerinde telafi çalışması yaptırılamaz. Tatil günleri kavramına sadece Yasalardan (hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil günleri) değil, sözleşmelerden doğan (Cumartesi) tatil günlerini de dahil etmek gerektiği gibi, dört aylık süre içinde “telafi çalışması” yaptırılacak günleri ve saatleri tercih hakkı da işverene aittir. Ancak işveren, telafi çalışmasının kaynağını oluşturan zorunlu nedenin ortadan kalkması ve işyerinin normal çalışma dönemine başlamasını takip eden dört ay içerisinde yaptırır.

İşveren yaptıracağı telafi çalışmasında “günlük en çok onbir saatlik” çalışma süresi sınırları içinde yine günde en çok “üç saatle” sınırlı olarak bu tercihini kullanmak zorundadır. Örneğin, haftanın beş iş günü günde dokuz saat çalışılan işyerlerinde bu çalışma günde en çok iki saat, haftanın altı iş günü günde 7,5 saat çalışılan işyerlerinde ise bu çalışma günde en çok üç saat olarak gerçekleştirilebilecektir. Kanun hükümlerine göre bu çalışmalar da “fazla çalışma” veya “fazla sürelerle çalışma” sayılmayacaktır.

Yukarıdaki madde hükmünden anlaşılacağı üzere, uygulamada işverence işçiler ve/veya sendika ile anlaşmak suretiyle ya da bizzat işçilerin talebi üzerine, özellikle ulusal bayram ve genel tatil günlerinden önce veya sonra işyerinin tatil edilmesi halinde daha sonraki günlerde telafi çalışması yaptırılabilir. Örneğin dini bayramdan önceye rasgelen pazartesi ve salı günleri çalışma yapılmamışsa, çalışılmayan 18 saatlik süreyi işveren normal çalışma günlerinde dört ayı aşmayan bir şekilde dağıtarak fazla çalışma yaptırabilecek ve bu çalışma için ayrıca fazla çalışma ücreti ödemeyecektir[1].

İşverence, yaptırılacak telafi çalışması günlük en çok çalışma süresi olan on bir saati aşmamak koşuluyla günde üç saatten fazla olamaz. Öte yandan telafi çalışması işçinin dinlence günü olan tatil günlerinde yaptırılamaz. Burada hemen şunu da ekleyelim ki, haftanın beş iş günü günde dokuz saat çalışılan ve Cumartesi-Pazar günleri tatil yapılan işyerlerinde, “telafi çalışmasının” çalışılmayarak tatil yapılan “Cumartesi” gününde yapılıp yapılmayacağıdır. Doktrinde farklı görüşlerin ileri sürüldüğü[2] bu konuda Yargıtay, akdi tatil günü olan Cumartesi gününde telafi çalışması yapılamayacağına karar vermiştir[3].

Telafi çalışması yapılabilmesi için işçinin onayının alınması gerekmez. Madde hükmünde belirtilen şartların gerçekleşmesi durumunda, işçiler işverence uygulanmasına karar verilen telafi çalışmasına katılmak zorundadırlar. Aksi halde, bu durum İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi anlamına gelir ve işverene haklı nedenle derhal fesih hakkı doğar.

Sonuç olarak işçi, İş Kanunu m.64’de belirtilen koşullara göre uygulamasına karar verilen bir telafi çalışmasına katılmakla yükümlüdür. Çünkü, telafi çalışması bir fazla çalışma olmadığı için işçinin onayı gerekmez. İşçinin, telafi çalışmasına katılmaması işi ifa borcuna aykırılık oluşturur ve İş Kanunu m.25/II-(h) fıkrasına göre, iş sözleşmesi işverence haklı nedenle feshedilebilir[4].

 

[1] İNCİROĞLU, Lütfi , Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 4. Baskı İstanbul 2020, s.299-300.

[2] SÜZEK, Sarper, İş Hukuku, 14. Baskı, İstanbul 2017, s.817; MOLLAMAHMUTOĞLU/ASTARLI/BAYSAL, İş Hukuku, Ankara 2014, s.1280.

[3] Y9HD.17.3.2008 T., E.2007/27677., K.2008/5298.

[4] MOLLAMAHMUTOĞLU/ASTARLI/BAYSAL, İş Hukuku, Ankara 2014, s.1280.