Devlerin Denizdeki Hâkimiyeti: Küresel Gemi Şirketlerinin Ticarete, Lojistiğe ve İklim Değişikliğine Etkisi!
Olgar ATASEVEN
Gelin bu makalede biraz denizlere açılalım. Tahmin ediyorsunuzdur ama ben size teyid edeyim. Dünya ticaretinin %80’inden fazlası deniz yoluyla gerçekleştiriliyor. Üstüne üstlük bu devasa hacim, birkaç büyük global gemi şirketinin elinde şekilleniyor. MSC, Maersk, CMA CGM ve COSCO gibi devler, sadece lojistik sektörünü değil, aynı zamanda küresel karbon emisyonlarını da derinden etkiliyor. Bu makalede, bu şirketlerin dünya ticaretindeki rolünü, lojistik ağlarını ve çevresel ayak izlerini mercek altına alıyorum.
Deniz taşımacılığı, modern ticaretin bel kemiğini oluşturuyor. Uluslararası Ticaret Merkezi (ITC) verilerine göre, 2023 yılında deniz yoluyla taşınan yük miktarı 11 milyar tonu aştı. Bu rakam, karayolu ve havayolu taşımacılığının toplamından karşılaştırılamayacak kadar fazla. Tabi burada kat edilen mesafe ve orijinden orijine olarak bakıyorum konuya. Yoksa gemilerden inen mallar ve ürünleri illa ki kara yolu ile gideceği yere kadar taşıyoruz. Öncelikle bu pazarda öne çıkan şirketler ve pazar paylarına 2024 yılı verileri ile bakalım.
- MSC (Mediterranean Shipping Company): 730+ gemilik filosu ve %18.3 pazar payıyla dünya lideri. Son 5 yılda 100’den fazla ikinci el gemi satın alarak büyümesini hızlandırdı.
- Maersk (A.P. Moller-Maersk): %16.1 pazar payıyla Danimarka’nın küresel devi. 2023’te yeşil metanol gemilerine yatırım yaparak sürdürülebilirlikte öncü oldu.
- CMA CGM: Fransız şirket, %12.7 pazar payıyla özellikle Akdeniz ve Afrika rotalarında güçlü. Havayolu kolu (CMA CGM Air Cargo) ile multimodal lojistikte de iddialı.
- COSCO Shipping: Çin’in devlet destekli şirketi, %11.9 pazar payıyla Asya’nın en büyüğü. “Belt and Road” projesi kapsamında Pire Limanı gibi stratejik noktalara yatırım yapıyor.
- Hapag-Lloyd: Almanya merkezli şirket, %7.4 pazar payıyla dünyanın en kârlı 5. taşıyıcısı. 2023’te Hint Okyanusu’nda dijital liman projelerini başlattı.
- Evergreen Marine: Tayvanlı şirket, %6.8 pazar payıyla Trans-Pasifik ticaretinde öne çıkıyor. 2021’de Süveyş Kanalı’nda karaya oturan Ever Given gemisiyle gündeme gelmişti.
- ONE (Ocean Network Express): Japonya’nın Mitsui, NYK ve K Line ortaklığındaki şirket, %6.1 pazar payıyla Asya içi ticarette uzmanlaştı.
Pazarın geri kalanını oluşturan diğer şirketler ise (Yang Ming, ZIM, HMM vb.) toplamda %21.7 paya sahip. Bu şirketler, özellikle Asya-Avrupa ve Trans-Pasifik ticaret yollarında kritik bir rol oynuyor. Örneğin, Maersk’in 2022’deki bir açıklamasına göre, Asya’dan Avrupa’ya taşınan her 10 konteynırdan 3’ü Maersk gemilerinde seyahat ediyor.
Lojistik Ağlar ve Teknoloji Yatırımları
Bu devasa şirketler birbirleri ile rekabet etmenin ve doğal olarak artan maliyetlerin karşılığınd farklı başlıklarda yatırım yapsalarda temelde hepsi teknoloji konusuna odaklanıyor. Lojistik verimliliğini artırmak için yapay zeka, IoT ve blockchain gibi teknolojilere yatırım yapıyor. Örneğin; Maersk’in IBM’ ile gerçekleştirdiği TradeLens Projesi, blockchain tabanlı bu sistem sayesinde, belge süreçlerinin %40 kısaltılarak maliyetlerin düşürülmesine olanak vermiş durumda. Aynı şekilde başka bir örnek vermem gerekirse; MSC’nin Akıllı Rota Optimizasyonu projesi ile yakıt tüketimini azaltmak için okyanus akıntıları ve hava durumu verilerini analiz edilmesi çok güzel bir vaka olarak ortaya konabilir. Biliyorsunuz rotalam konusunda beni özellikle arayabilirsiniz.
Gelelim işin diğer yönlerine. Bu şirketlerin lojistik ağları ve büyüklükleri ve yaptıkları atılımlar bazen tekelleşme endişelerini de beraberinde getiriyor. 2021’de CMA CGM’nin CEVA Logistics‘i satın alması, net bir şekilde kara lojistiğinde de hâkimiyet kurma stratejisinin bir parçası olarak yorumlandı.
Çevresel Etki: Karbon Emisyonları ve Sürdürülebilirlik Çabaları
Ben bir konuyu irdelerken çevre ve sürdürülebilirlik etkisi olmadan hareket etmiyorum. Bazılarınız biliyordur ama bilmeyenler için bu konuda “Bitersem Bitersin” diye bir kitabımın olduğunu hatırlatmak isterim. Gelelim işin dünya etkisine. Deniz taşımacılığı, küresel karbon emisyonlarının %3’ünden sorumlu. Bu, Hollanda veya Almanya gibi bir ülkenin toplam emisyonuna eşdeğer. 2023 verilerine göre şirketlerin emisyon karnelerine de bakalım.
| Şirket | Yıllık CO2 Emisyonu (Milyon Ton) |
| MSC | 11.2 |
| Maersk | 9.8 |
| CMA CGM | 7.5 |
| COSCO | 6.9 |
Gördüğünü gibi hiç de azımsanacak bir etkileri yok değil! Bu yazının konusu değil ama şirketler de artık devletler gibi. Bazen etkileri devletlerden daha büyük ve konular sadece kendi insiyatiflerinde. Ama tabloyu tamamen karanlık göstermeyeyim. Bu devlerin sürdürülebilirlik ile ilgili attıkları adımlar da burada kısaca vurgulamakta fayda var.
- Maersk: 2024’te metanolle çalışan ilk karbon nötr gemisini hizmete soktu.
- CMA CGM: 2050’ye kadar karbon nötr olma taahhüdü verdi.
- MSC: Rotterdam Limanı’nda yeşil hidrojen kullanımını test ediyor.
Örnekler çok fazla değil ve çevre örgütleri bu adımların yetersiz olduğunu savunuyor. Örneğin, Ocean Conservancy’nin 2023 raporuna göre, gemi şirketlerinin %70’i hâlâ ağır fuel oil kullanıyor ki bu asıl olarak karbon emisyonlarının temel sebebi.
Gelecek Senaryoları: Deniz Taşımacılığı Nereye Gidiyor?
Küresel ticaretin bel kemiği olan deniz taşımacılığı, iklim değişikliği, teknolojik devrim ve jeopolitik gerilimlerin etkisiyle büyük bir dönüşümün eşiğinde. Bugün alınan kararlar, yarının lojistik ağlarını ve çevresel etkilerini şekillendirecek. Peki, bu dev gemi şirketlerini gelecekte neler bekliyor?
Öngörülerimi Üç Temel Eksen Üzerine Kuruyorum:
- Regülasyonlar ve Karbon Vergileri: Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO), 2030’a kadar emisyonları %40 azaltma hedefi koydu. Bu, şirketleri alternatif yakıtlara zorlayacak. AB Komisyonunun, gemi şirketlerinin limanlardaki tekelci uygulamalarını araştırıyor olmasının etkisini de göreceğiz diye düşünüyorum.
- Teknolojik Atılımlar: Otonom gemiler ve AI destekli rota optimizasyonu, maliyetleri düşürürken verimliliği artıracak. Bu başlık altına yakıt konusuda amonyak ve hidrojenin önümüzdeki yılalrda daha fazla gündem olacağını da unutmamak gerekiyor.
- Jeopolitik Riskler: Süveyş Kanalı’ndaki tıkanıklıklar veya Çin-Tayvan gerilimi gibi faktörler, tedarik zincirlerini yeniden şekillendirebilir.
Bu senaryoları öne çıkarmamızın nedeni, sektörün “ya dönüşür ya da geride kalır” ikilemiyle karşı karşıya olması. Örneğin, Maersk’in metanol gemilerine yatırım yapması, sadece bir tercih değil, yakın gelecekteki zorunluluğun habercisi. Benzer şekilde, MSC’nin yeşil hidrojen projeleri, devlet teşvikleri olmadan uzun vadede sürdürülebilir olmayabilir.
Küresel gemi şirketleri, ticareti şekillendiren devler olarak hem ekonomiyi hem de çevreyi derinden etkiliyor, etkilemeye de devam edecek. Gemi şirketleri için gelecek, çevresel taahhütlerle rekabetçiliği dengelemekten geçiyor. Bu dengenin nasıl kurulacağı, hem küresel ticaretin hem de iklim krizinin kaderini belirleyecek. Teknoloji yatırımları ve sürdürülebilirlik çabaları umut vaat etse de, daha agresif politikalar ve uluslararası iş birlikleri olmadan iklim krizinin önüne geçmek mümkün görünmüyor. Sektörün içinde olanların bu dinamikleri dikkate almasında tüm dünya içinde fayda var. Diğer taraftan bilinçli tüketiciler, devlet regülasyonları ürünler, mallar üzerindeki karbon izlerini takip etmeye başladıkça bu konu hız kazanacaktır.
Olgar ATASEVEN
Girişimci, İş İnsanı, Yazar, Konuşmacı
olgar.ataseven@profesia.com.tr








İş sözleşmeleri, uygulamada genellikle görüldüğü gibi işyerinde sürdürülen haftalık (45 saat) ve günlük (7,5 saat) çalışma sürelerine uygun olarak tam süreli (full time) yapılabileceği gibi, işyerinde uygulanan çalışma sürelerinin altında kısmi bir çalışma süresini (part time) konu alabilecek biçimde de yapılabilir 
Tedarik Sürecinin verimliliği, bir işletmenin finansal verimliliğinin de Performans Göstergesidir. Güçlü bir satın alma yapısı; alınan mal ve hizmetlerin maliyetlerinin bilinmesine, tedarik sürelerinin kısalmasına, stok maliyetlerinin düşmesine ve en önemlisi de işletme için en iyi tedarikçilerin seçilmesine yardımcı olur. İdeal bir Tedarik Sürecinin tasarımı ise elbette işletmenin büyüklüğüne ve kapsamına bağlıdır. İşletmeler için; “- İşte budur!” diyebileceğimiz tek bir tip yaklaşım yoktur, maksimum verimlilik için sürecin her işletmeye özel tasarlanması gerekir.
Türkiye’ye 2024 yılında 180 ülkeye ihracat yaparak 2,9 milyar dolar döviz kazandıran Türk halı ihracatçıları, Birleşik Arap Emirlikleri’nin saraylarını, otellerini, camilerini Türk halılarıyla donatmak için harekete geçti.
Halı sektörüne yönelik sürdürdükleri URGE Projesi’nin Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği’nin üçüncü URGE Projesi olduğunu paylaşan Eskinazi, “Yurt dışı pazarlama faaliyeti kapsamında ilk olarak Birleşik Arap Emirlikleri’ne Ticaret Heyeti yapma kararı aldık. BAE, halı sektöründe en çok ihracat yaptığımız 6. Ülke konumunda ve 2024 yılında ihracatımızı yüzde 7’lik artışla 88 milyon dolardan 95 milyon dolara çıkardık. Bu heyetle amacımız BAE’ye halı ihracatımızı 100 milyon doların üzerine taşımak. Heyetimizdeki firmaların çoğunluğu Manisa Demirci’de yer alan cami halısı üreticisi, BAE’de bu anlamda cami halısı tercihi yoğun olan bir pazar. URGE Projemizde diğer hedef pazarlarımızı ABD, İngiltere, Kanada, Almanya, Avustralya, S. Arabistan, Katar, Malezya ve Endonezya olarak belirledik. Sonraki ticaret heyeti organizasyonlarımızı bu ülkelere yapacağız” diye konuştu.
Yıllık 2,9 milyar dolarlık halı ihracatıyla Çin’den sonra dünya ikincisi olan Türkiye, halı ihracatını artırmak için pazarlama faaliyetlerini sürdürüyor.
Halı İhracatını Geliştirme UR-GE Projesi’nde yer alan firmaların ağırlıklı olarak üretip ihraç ettiği halılar için önemli bir pazar olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde yeni ticari iş birlikleri kurmayı hedeflediklerini paylaşan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı ve Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Jak Eskinazi, Ege Bölgesi’nden Birleşik Arap Emirlikleri’ne halı ihracatımızı artırmak için önemli adımlar attıklarının altını çizdi.
Çok kısa ve öz olarak anlatacak olursam ihracat denildiğinde ülkemizin kalkınması açısından, yurt dışına bağımlılıktan kurtulması, ekonomide refah düzeyine erişmek adına ülkemiz ürünlerinin ve hizmetlerinin yurt dışına satılması ve ülkemize döviz girdisi sağlanmasıdır.







Döngüsel ekonomi, mevcut “al-kullan-at” şeklindeki lineer ekonomik modelin aksine, kaynakları mümkün olduğunca uzun süre döngüde tutmayı, ürün ömrünü uzatmayı, yeniden kullanımı ve geri dönüşümü esas alan sürdürülebilir bir ekonomik sistemdir. Bu modelin temel ilkeleri atık ve kirliliği tasarım yoluyla önlemek, ürün ve materyalleri döngüde tutmak, doğal sistemleri yeniden üretmektir. Döngüsel ekonomi yalnızca çevresel bir gereklilik değil; aynı zamanda ekonomik dirençliliği ve kaynak verimliliğini artıran bir yaklaşımdır.
Görünmeyen etki, gündelik kararların en güçlü mimarıdır.
Günümüz iş dünyasında, işletmelerin rekabet avantajını sürdürebilmesi için verimliliklerini artırmaları ve süreçlerini optimize etmeleri gerekmektedir. Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) sistemleri, işletmelerin finans, üretim, stok yönetimi, insan kaynakları gibi temel süreçlerini entegre bir şekilde yönetmelerine olanak tanır. Ancak, iş dünyasında mobil teknolojilerin yaygınlaşmasıyla birlikte ERP sistemlerinin mobil cihazlarla entegre çalışması gerekliliği doğmuştur. Mobil cihazlar ile ERP entegrasyonu, çalışanların iş süreçlerine her zaman ve her yerden erişmelerine olanak tanıyarak operasyonel verimliliği ve iş sürekliliğini artırmaktadır.
2025 yılında İK profesyonelleri olarak hibrit çalışma modelleriyle yatıp kalkıyoruz. Ofise dönüş tartışmaları, evden çalışmanın verimliliği, ekip içi iletişim sorunları, bütün bu kavramlar artık çalışan deneyimi ajandamızın tam ortasında duruyor. Pandemi sonrası “yeni düzene” uyum sağladık sanıyorduk, ama takım olmak bu yeni dünyada tahmin ettiğimizden daha çetrefilli bir mesele haline geldi.