Garantisiz Poliçelerin Finansmanı

DRAFT, BILL OF EXCHANGE

GARANTİSİZ POLİÇE

Poliçenin kambiyo mevzuatına göre bir borç senedi niteliğine dönüşmesi için bu poliçeye öncelikte borçlu olan ithalatçının borçlu sıfatı ile imza koyması gerekmektedir. İthalatçı tarafından imza konulan poliçe kambiyo senedi haline dönüşür ki bu poliçede ithalatçının borçlu konumda olduğu kesinleşmiştir. Ancak poliçenin sadece ithalatçının imzasının var olması demek poliçenin ödemesinin garantisi altına alınmadığı anlamına gelir. Garantisiz poliçe. İhracatçı firma, vadeli olarak satış yaptığı ihracat işleminden elde ettiği garantisiz poliçe ile neler yapabilecek? Poliçenin garantisiz olması, hiçbir banka avali ve kefaletin bulunmaması ihracatçının hareket alanını fazlasıyla daraltır. En basit mantıkla ihracatçı finansmana kavuşmak için poliçenin vade sonunu beklemek durumunda kalacaktır. Vade sonunu beklemeksizin ihracatçını bu poliçeyle ilgili finansmana kavuşma olanağı var mıdır acaba?

GARANTİSİZ POLİÇELER VE FİNANSMAN

Garantisiz poliçeler; diğer bir ifade ile müşteri kabullü poliçelerde ödenme garantisi olmadığından, bu poliçelerin iskontosu pek mümkün görünmemektedir. Bankalar bu tür poliçelerin iskontosuna sıcak bakmazlar. Bankalar bu garantisiz poliçelerle ilgili ilgili olarak en fazla şunu yapabilirler; poliçenin borçlusunun ve alacaklısının istihbaratını yaparak, elde edecekleri istihbarat sonucuna göre bu poliçeyi teminata alır, ciddi bir oranda marj koyarak karşılığında kredi kullandırır. Ancak kullandıracağı krediyle ilgili olarak teminata alacağı sadece istihbaratını yapmış olduğu garantisiz poliçe olmayıp, bu poliçenin yanında farklı değerli evraklarını (gerçek müşteri senet ve çekleri) da teminat havuzuna almayı tercih ederler.

GARANTİSİZ POLİÇELERİN FİNANSMANI VE FAKTORING

Garantisiz poliçelerle ilgili olarak faktoring kuruluşlarının yaklaşımı biraz daha farklıdır. Hem ihracatçının hem de garantisiz poliçenin borçlusu olan ithalatçının istihbaratını yapan faktöring kuruluşları, istihbarat sonucunda negatif risk kaydına rastlamaması halinde bir kredi limit çalışması oluşturur. Bu limit çerçevesinde faktöring kuruluşları kabili rücu olarak bu poliçeyle ilgili olarak belli bir marjı düşerek veya uygulayacağı faiz oranına risk primi kadar bir tutarı ilave ederek bu poliçeyi satın alır, karşılığında Türk Lirasını ihracatçıya öder. Bu işlemde unutulmaması gereken bir hususun altını çizmek gerekirse, kabili rücu olarak alınan bu garantisiz poliçenin karşılığı vade sonunda tahsil edildiği vakit sorun olmayacak, ancak vade sonunda poliçe bedeli borçlusu tarafından ödenmeyip protesto edildiği vakit, faktöring kuruluşu bu defa poliçeyle ilgili olarak ödemiş olduğu;

  • Ana para
  • Poliçe bedelinin ödendiği gün ile poliçe bedelinin tahsil edilemediği gün arasında kalan gün sayısı kadar oluşan faiz,
  • Faktoring kuruluşunun tahsil masrafları
  • Kabili rücu olması dolayısıyla ihracatçıdan tüm bu masrafların faktöring kuruluşuna geri ödenmesi sırasında oluşan masraf & faizler

ihracatçıdan tahsil edilir.

Kabili rücu olarak işleme alınan bu garantisiz poliçe, vade sonunda borçlusu tarafından ödenmediği taktirde, tüm masraf  ana para ve faizlerin ihracatçıdan geri tahsilini öngörmektedir. Kabili rücu işlem kesin bir iskonto işlemi olmayıp, herhangi bir terslik,  ödenmeme anında ihracatçıdan tüm masraf ve faizlerin + ana paranın geri tahsil edileceği işlem anlamına gelir.

Garantisiz poliçelerin finansman işlemlerinde kullanılma olanağı oldukça kısıtlıdır. Ancak daralan yurt dışı piyasalarda ihracatçı malını satabilmek için, ithalatçısına vermiş olduğu çeşitli tavizlerden bir tanesi vadeyi uzatmak, karşılığında sadece ithalatçının imzalayacağı bir poliçeyi almaktır. En azından ihracatçının elinde bir poliçe var. Ya hiçbir poliçe almaksızın malını vadeli satan ihracatçılara ne demeli?

Satınalma Dergisi Ekim Sayısı Yayınlandı

Değerli yöneticiler,

Şirket operasyonlarınıza rehberlik edici makalelere yer vermeye devam ediyoruz. Ekim sayımız yine uygulama odaklı yazılarla dopdolu. Kurumsal pazarı ilgilendiren tüm konularda akademisyen ve yöneticilerimiz büyük güç katıyor. Satınalma, ticaret, lojistik ve tedarik zinciri operasyon çalışmalarının yanı sıra hukuk, iş güvenliği, kişisel gelişim ve insan kaynaklarını daha fazla işliyoruz. Tüm katkı veren hocalarımıza, uzman ve yöneticilerimize teşekkür ederim.

Standart Civata’dan Tedarik Zinciri Direktörü Sn. Resmiye Dalyan ve İstanbul Teknokent Entertech Genel Müdürü Sn. Yasin Erol ile gerçekleştirdiğimiz röportajları büyük bir keyifle okuyacaksınız.

İş ve Ticaret Okulu (Uzaktan Öğrenme) Başlıyor

Yeni dönem firmalar arası rekabet kadar farklı düzeylerde işbirliklerinin de ön plana çıktığı bir dönem oluyor. Buyer Network Marka Ailesi olarak şirketlerimizle “işbirliği” anlayışını yeni bir anlayışla ele alıyoruz. “Şirketler şirketlere anlatıyor” konsepti ile saha tecrübesi yüksek yöneticilerimizin iş deneyimlerini paylaşmalarını istiyoruz. Uzun süreli eğitim programımızı tamamlayan meslektaşlarımız Katılım Sertifikası elde edecekler.

Kasım ayında başlayacak herkese açık eğitimlere https://webinar.buyernetwork.net platformumuzdan ulaşabileceksiniz.

Satınalma Dergisi Dijital Şirket Üyeliği İle Meslektaşlarımıza Büyük Fırsat

Dijital şirket üyeliği sağlayarak Satınalma Dergisi arşivimize ve bir yıl süre ile tüm sayılara Learning.buyernetwork.net üzerinden erişebilirsiniz.
Ayrıca Öğrenme Merkezi üyeliği ile kişisel ve mesleki gelişime destekleyici dökümanlara ulaşabilirsiniz.

Ticaret Portalımızı Aktif Kullanın

Alım talepleri, satış ilanları, makine, işyeri kiralama ve proje duyurularınızı ücret ödemeden ticaret.buyernetwork.net Portalına girebilirsiniz. İlk adım BuyerNetwork.net e kullanıcı (ücretsiz) girişi yapmak. 1 dakika içerisinde işlemlerinize başlayabilirsiniz.

Keyifli Okumalar

EDİTÖR

PROF. DR. MURAT ERDAL

www.muraterdal.com

Dijital üyeliğinizi gerçekleştirerek yayınlanmış tüm sayılara ulaşabilirsiniz.

İşverenin hukuka aykırı emrini yerine getiren işçinin sorumluluğu var mıdır?

İşverenin talimatlar ile kanun ve sözleşmelere aykırı olmamak üzere, işin görülmesi, çalışma düzeni, işyeri düzeni ve işçilerin işyerindeki davranışlarını belirleme hakkına yönetim hakkı denir. İşverenin yönetim hakkının dayanağı doğrudan doğruya iş sözleşmesidir. İşçi, işverenin yönetim hakkına dayanarak verdiği özel talimatlara ve yaptığı genel düzenlemelere dürüstlük kuralının gerektiği ölçüde uymak zorundadır (TBK m.399). İşçinin bu borcu, iş sözleşmesinin bağımlı hukuki ilişki kurmasın bir sonucudur. Bağımlılık bu sözleşmenin özüdür. İş sözleşmesinin yapılmasıyla birlikte işveren işçiye emir ve talimat verme hakkına sahip olmakla kalmaz; bu emir ve talimatın, kendisine en yararlı görülen şartlarda ifa edilip edilmediğini kontrol etme hakkına da sahip olur. İşçi, işverenin yanısıra, işveren adına hareket eden işveren vekilinin de talimatlarına uyma borcu altıdadır (SÜMER, Haluk Hadi, İş Hukuku, 24. Baskı, Ankara 2019; MOLAMAHMUTOĞLU, Hamdi, ASTARLI, Muhittin, BAYSAL, Ulaş, İş Hukuku, 6. Baskı, Ankara 2014; İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 4. Baskı, İstanbul 2019)

İşçinin düzenleme ve talimatlara uyma borcu, işçinin işveren tarafından denetlenmesine de imkan sağlar. İşçi, işveren tarafından bu amaçla yapılacak olan denetimlere katlanmak zorundadır. İşçinin talimatlara ve düzenlemelere uymaması halinde, işçi hakkında çeşitli disiplin cezaları uygulanabilir ve şartları oluştuğu taktirde iş sözleşmesi feshedilebilir (İş K m.25/II-h). İşçi, düzenleme ve talimatlara uymaması sonucu ortaya çıkan zararlardan da sorumludur (TBK m.400/1). (SÜMER, İş Hukuku).

İşveren, yönetim hakkını kullanırken sınırlı bir egemenliğe sahiptir. Çünkü işverenin, vereceği emir ve talimatlar kanun hükümleri, iş sözleşmesi ve toplu iş sözleşmesi hükümlerine aykırılık teşkil edemez (MOLAMAHMUTOĞLU/ASTARLI/BAYSAL, İş Hukuku). Nitekim işçinin, işveren veya işveren vekili tarafından verilen kanun, toplu iş sözleşmesi veya iş sözleşmesine, dürüstlük kurallarına, kamu düzenine, ahlak ve kişilik haklarına aykırı olan, yerine getirilmesi imkansız bulunan, işçinin yaşamı ve sağlığı için tehdit oluşturan, insan onuruna yakışmayan düzenleme ve talimatlara uyma yükümlülüğü yoktur. Örneğin işverenin hukuka aykırı olan ve suç işlemeyi gerektiren bir emrini yerine getiren işçi, bu emri işverenin vermiş olması nedeniyle cezai ve hukuki sorumluluktan kurtulamaz.

Esnek Çalışma Sisteminin İstihdama Etkisi

İş hayatında sektörler; ofislerde ve serbest çalışırken, demografik koşullara uygun olarak esnek çalışma sisteminin istihdama etkisi ekosistemine yumuşak geçişiyle normal mesai saatlerinden farklı olarak, çalışma modelleri geliştirilmiştir.

Çalışma biçimlerini incelediğimizde, günlük 9 saat haftalık 45 saatlik çalışmalar görmekteyiz.

Farklı çalışma düzenleri de yer almaktadır,

  • Hafta içi,
  • Pazartesi – Cuma,
  • Hafta sonu,
  • Pazartesi – Cumartesi,
  • Sektörel çalışmalar,
  • Pazartesi – Pazar (Hafta içi 1 veya 2 gün dinlenme),

Yeni Dönem

  • Esnek Çalışma,
  • Home Office,

Verimlilikleri incelendiğinde,

  • Günde 4 saati geçmeyen bir çalışma skalası karşımıza çıkmaktadır.

Diğer zamanlar hesap edildiğinde,

  • Günde 5 saate yakın atıl zaman ile karşılaşmaktayız.

İster kamu, isterse de özel sektör olsun yaşanılan durumlar benzerdir.

Toplum bireyleri, işe uyum sağlamak için oryantasyon dönemlerinden geçmektedirler. Bu oryantasyon sürecinde, kişilerin çalıştığı işletmelerin şirket politikaları öğretilmekte ve iş uygulamalarının bilgileri verilmektedir. İşletmeler, işe alımlarında oryantasyon uygulamalarını hayata geçirmelidirler.

Kamu veya Özel sektör, çalışma saatlerini iş yapılarına uygun olarak yeniden düzenleyerek bu düzenlemeleri; Geleneksel Mecralardan ve Sosyal Mecralardan toplumun bilgisine sunmaktadırlar.

Dünya ticareti gelişirken, işletmelerin çalışma düzenleri değişim göstererek, dünya ülkelerinin çalışma düzen ve saatlerine uyum sağlaması sonucu, çeşitli düzenlemeleri de beraberinde getirmektedir.

İthalat ve İhracat yapan şirketler, uluslararası düzenlemeleri ve şirket prosedürlerini takip etmek zorunda olup, uyum içinde çalışmalarını sürdürmektedirler.

İşletmeler 2010 yılından itibaren, farklı çalışma programları uygulayarak hayata geçirmişlerdir.

Uluslararası firmalar, ofis çalışmalarını haftanın 4 günü ile sınırlayarak evden çalışma modelini (home ofis) teşvik etmektedirler.

Yaşanan bu durum; birçok maliyet ve fayda avantajını da beraberinde getirmektedir.

  • Zamandan tasarruf,
  • İşe gidiş gelişlerde masraflarından tasarruf,
  • Yakıt masraflarından tasarruf,
  • Yemek giderlerinden tasarruf,
  • Atıl zamanlardan tasarruf,
  • İş verimi yüksekliği,
  • Stresden uzaklaşmak,
  • Yeni iş modellerinde yükseliş,
  • Firma toplantılarında verimlilik artışı,
  • Sosyal yaşama daha fazla zaman ayırma,
  • Aileye zaman ayırma,
  • Serbest çalışmada yüksek verimlilik,
  • İstihdam artışı,
  • Çalışma serbestisi (ev, cafe ve yeşil alanlarda),

gibi birçok avantajları sıralayabiliriz.

2020 yılı itibari ile dünyada hakim olan birçok gelişme, tüm dünya ülkelerini evden çalışma (home ofice) modeline mecbur tutmuştur.

Bireylerin, temel ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla tedarik zinciri faaliyetlerine devam edilmektedir. Bu süreçte çalışma düzeninde bazı değişimler yaşanmaktadır.

  • Yarı zamanlı çalışma,
  • Personelin %50-%50 ile çalışma,
  • İdari izinli çalışma,ya

modelleri, çalışma düzeninde önemli değişimlere zemin hazırlamıştır.

Yeni çalışma düzenleri, beraberinde yeni iş modellerinin de istihdama geçişi ile; ekonomide birçok atıl kapasiteden, verim odaklı çalışmalara geçişi hızlandırmıştır.

2010 yılında dijital mecralarda görülen artış, 2020 yılında Yapay Zeka Çağına geçiş ile yeni teknolojik modellerin kullanımına zemin hazırlamıştır.

Pazarlama ve satış sektörünün yenilenmesi, ticarete yeni ivmeler ve fark yaratan olanaklar sunmaktadır.

Toplumlar yıllarca standart olan yapılardan kurtularak, istek ve ihtiyaç odaklılık dışında duygularımıza da hitap eden yeni mecralar ile karşı karşıya kalmaktadır. Satınalma davranışları sadece ihtiyaçlar ile sınırlı olmamak ile birlikte; duygusal bağ kurma ve ilk çıkan yeni ürüne sahip olma dürtüsü, alışverişlerde hareketliliği arttırmaktadır.

Alım satım sadece fiziki ortamlarda değil, dijital mecralara kaymış, yeni kullanıcı alışkanlıkları gelişmeye başlamıştır.

Web sitelerinde klasik yapılanmalar yerini;

  • Neuro Marketing içeriklerine,
  • Ürün Hologramları,
  • Etkileşimli web sitelerine,
  • Müşteri etkileşimine,
  • P2M,
  • Deep Learning,
  • AR-GE çalışmaları,
  • Yapay Zeka etkileşimleri,
  • Uluslararası demografik yapılara uyum entegrasyonları,

geçişi hızlandırmıştır.

Dünyada ki bütün işletmeler, evden çalışma modeline hızlıca geçiş yaparak ticaret sanal mecralarda yapılmaya başlanmıştır.

Esnek çalışma koşulları istihdama hareketlilik getirerek;

  • İnovasyona dayalı çalışmalara zemin hazırlamış,
  • Alım ve satım işlemleri ilişkileri geliştirmiş,
  • Atıl personel, üretime dayalı iş gücü haline gelmiş,
  • Fırsatlarda artış yaşanmış,
  • Yeni satınalama faaliyetleri gelişerek, uluslararası ticaret ivme kazanmış,
  • Yeni sektörler piyasaya girmiş,
  • Ürün kısıtlamaları ortadan kalkarak, çeşitlilik önem kazanmış,
  • Farklı ürün gruplarına talep artmış,
  • Ülkelerin demografik yapılarına uygun ticaret hacmi gelişme göstermiş,
  • Online ticaret hacmi artmış,

büyüme de artış yaşanmıştır.

Ticaret, dünya ülkeleri ile yapılırken sanal mecralara da hareketlilik ve ivme kazandırmıştır.

Esnek çalışma sistemi, toplumun önemli bir yapısında etkin ve verimlilik oluşturmuştur.

Kuşaklar ve Çalışma Düzenleri,

  • Baby Boomers, X Kuşağı ve Y Kuşağı standart yapı altında çalışmalar yaparken,
  • Z Kuşağı geçiş dönemine denk gelmiş,
  • Alfa Kuşağı esnek çalışma sistemini benimser,

Z kuşağı, Alfa Kuşağı arasında geçişi sağlar,

Global ticarette başarılı olmanın en önemli yanı, her kuşağa hitap eden; ürün, hizmet ve duygusal bağlılığa uygun çalışmalar yapmaktır.

Yeni nesil olan Alfa Kuşağı standart çalışmayı kabul etmeyen, verimli çalışma yaparak esnek çalışma biçimini önemseyen bir toplumdur.

İstihdam, bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ve ekonomiye katkısı ile önem taşır.

Atıl iş gücünün üretime katılımı; büyümeyi ve gelişmeyi tetikleyen önemli bir süreçtir. Ülke toplumlarında; birçok nedenden ve sebepten dolayı, istihdama katılmayan veya katılamayan atıl iş gücü bulunmaktadır. Teknolojinin gelişim göstermesi, Atıl iş gücünde istihdam artışına sebep olarak, üretimi tetiklemektedir.

Toplum bireyleri, işe gidip gelmek yerine bulunduğu yerlerden ticarete katılım sağlayarak, üretim sürecine dahil olmakta, sektörün verimli çalışmasına katkıda bulunmaktadırlar.

Esnek çalışma ile ticaret hareketlenecek, döviz dünya ekonomisine hareketlilik getirecek, istihdam yoğunluğu artış gösterecek, inovasyon ürünlerinde artış yaşanacak ve teknoloji ile birlikte dünya ticaretinde gelişmeler yaşanarak, sektör hareketlenecektir.

Dünya ticaretinde, esnek çalışma modelleri ile gelişen ekonomi, ürün gruplarının da çeşitlenmesine zemin hazırlayacaktır. İstihdamda yaşanan hareketlilik; ürünlere olan talepleri arttırarak, yeni sektörlerin doğmasına ve ekonomiye olan olumlu katılımı etkileyecektir.

Garantisiz Poliçeler

DRAFT, BILL OF EXCHANGE

Uluslararası ticarette mal bedeli peşin alınamadığı zamanlarda, mal belinin tahsili belli bir vadede ödenir ve alacağın mesnedi olarak borçludan / ithalatçıdan borç senedine benzer yapıda bir poliçe alınır.

Yurt dışına yapılan vadeli satışlardan alınan poliçeler;

  • Müşteri kabullü (garantisiz)
  • Müşteri kabullü banka avalli (garantili)

şeklindedir.

Poliçenin kambiyo mevzuatına göre bir borç senedi niteliğine dönüşmesi için bu poliçeye öncelikte borçlu olan ithalatçının borçlu sıfatı ile imza koyması gerekmektedir. İthalatçı tarafından imza konulan poliçe kambiyo senedi haline dönüşür ki bu poliçede ithalatçının borçlu konumda olduğu kesinleşmiştir. Ancak poliçenin sadece ithalatçının imzasının var olması demek poliçenin ödemesinin garantisi altına alınmadığı anlamına gelir

POLİÇENİN (DRAFT / BILL OF ECHANGE) YAPISI

Şu husus net olarak bilinmelidir ki yurt dışına yapılan satışlarla ilgili olarak ihracatçının, ithalatçıya vade tanıması halinde,  ihracatçı malını teslim etmeden önce mal bedelini temsil eden ülkemizde kullanılan bir borç senedine benzer bir poliçeyi ithalatçıya imzalatır. Poliçede borçlunun imzası, alacaklının imzalarının yanında şu hususlara yer verilir;

  • Poliçe kelimesi (draft, bill of exchange)
  • Poliçe tarihi
  • Poliçe vadesi
  • Poliçe tanzim yeri
  • Belli bir miktarın belli bir vadede ödeneceğinin taahhüt edilmesi
  • Poliçe tutarı (rakamla ve yazı ile)
  • Poliçenin bir fatura ile ilişkilendirilmesi

Müşteri kabullü poliçeler; adeta sadece ithalatçının borçlu olup, ihracatçının alacaklı olduğu bir borç senedi niteliğinde kambiyo senedi niteliğinde değerli evraktır. Poliçe vadesinde borçlunun mali gücünde bir bozulma olmamışsa, niyetinde de bir değişiklik yoksa poliçe bedeli ödenir.

POLİÇENİN VADEDE ÖDENMEME DURUMU

İşte anlatmaya çalıştığım konunun özeti de buradadır. İthalatçı tarafından vadede ödenecek şeklinde imzalanan poliçe vadesinde ödenmeyebilir. Ancak poliçe vadesinde ödenmemesi halinde ise, poliçenin protestosu söz konusu olur. Poliçe üzerinde ithalatçıdan başka kefalet imzası olmadığından dolayı bu tür poliçeler garantisiz poliçeler olarak kabul edilir.

Garantisiz niteliğinde olan bu poliçeler üzerinde bir kefalet imzası da bulunmaz. Zaten kefalet imzası bulunduğunda, kefaletin bir nevi garantör olduğu unutulmamalıdır.

ÖDENMEYEN POLİÇENİN AKİBETİ NE OLUR

Protesto olur. Poliçe üzerinde başkaca avalist, kefil imzalarının bulunmamasından dolayı tek muhatap borçlu olup, borçlu, poliçe bedelini zamanında ödemediği taktirde, poliçe noter tarafından ödenmesi tevsik edilerek protesto edilir. Protesto edilen poliçeden dolayı hak sahibi ihracatçı hukuki yollara başvurabilir.

GARANTİSİZ POLİÇE

Garantisiz poliçenin özelliği budur: ödeme garantisi yoktur, kefil yoktur, avalist yoktur, garantör yoktur. Cesareti olan, ithalatçısına güvenen ihracatçı bu poliçeyi kabul eder.

İşveren, işyerinde çalışma koşullarını uygulamazsa, işçiye hangi hallerde haklı fesih hakkı doğar?

4857 sayılı İş Kanunu m.22’den yola çıkılarak, Anayasa, Yasalar, toplu ya da bireysel iş sözleşmesi, personel yönetmeliği ve benzeri kaynaklar ile işyeri uygulamasından doğan işçi ve işveren ilişkilerinin bütünü, çalışma koşulları olarak değerlendirilmektedir.

İş ilişkileri, 4857 sayılı Kanun ile belirlenen esaslar çerçevesinde iş sözleşmelerinde düzenlenmektedir. Bu kapsamda; işin niteliği, görev tanımları, çalışma süre ve koşulları, işçiye ödenecek ücret ve diğer esaslar iş sözleşmelerinde düzenlenmektedir. İş sözleşmesinin esaslı unsurları olan işçinin iş görme borcu ile bunun karşılığında işverenin ücret ödeme borcu, çalışma koşullarının en önemlileridir. Bundan başka, işin nerede ve ne zaman görüleceği, işyerindeki çalışma süreleri, yıllık izin süreleri, ödenecek ücretin ekleri, ara dinlenmesi, evlenme, doğum, öğrenim, gıda, maluliyet ve ölüm yardımı gibi sosyal yardımlar da çalışma koşulları arasında yerini alır. İşçiye özel sağlık sigortası yapılması ya da işverence primleri ödenmek kaydıyla bireysel emeklilik sistemine dahil edilmesi de çalışma koşulları kavramına dahildir (Y9HD.25.05.2010 T., E.2008/28002, K.2010/14742 Legalbank.).

Temel çalışma koşulları kapsamında, çalışma süreleri, fazla çalışma, ara dinlenmeleri, gece çalışması ve işyerinde yapılacak mesleki eğitim, yıllık izin, iş sağlığı ve güvenliği, genç çalışanların ve hamilelerin korunması gibi tüm koşullar yer almaktadır. (Geniş bilgi için bkz: İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, İstanbul 2019; SÜMER, Haluk Hadi, İş Hukuku, 24. Baskı, Ankara 2019).

Nitekim, Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelik m.13’e göre, belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan tüm işyerlerinde, yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150’den çok kadın çalışanı olan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması, bakımı ve emziren çalışanların çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın Yönetmelik EK-IV’te belirtilen şartları taşıyan bir yurdun kurulması zorunludur. Bu kapsamda işveren yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde, işçinin İşK m.24/II-f bendinde yer alan “çalışma koşulları uygulanmazsa” hükmü uyarınca, haklı nedenle derhal fesih hakkı bulunmaktadır. Yargıtay da aynı görüştedir (Y9HD.14.11.2016 T., E.2015/5175., K.2016/19971 Legalbank.).

Benzer şekilde, eksik iş verme veya çalışma koşullarını uygulamama ile ilgili olarak işveren, akort ücrette işçiye yapabileceğinden az iş vermesi halinde, aradaki farkın zaman esasına göre ödeyerek karşılamazsa veya çalışma şartlarını uygulamazsa işçiye iş sözleşmesini haklı nedenle derhal fesih hakkı verir (İşK m.24/II-(f)). Örneğin işyerinde çalışma sürelerinin altında çalışma yaptırılarak düşük ücret ödenmesi, işverenin iş yoğunluğu bahanesiyle sürekli yasal iş sürelerini aşarak çalışma yaptırması, işçinin onayı olmamasına rağmen işçiyi fazla çalışma yapmaya zorlaması, yıllık ücretli iznini kullandırmaması işçiye iş sözleşmesini haklı nedenle derhal fesih hakkı verir (İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, İstanbul 2019).

Sonuç olarak, işveren, kanun ve sözleşme ile belirlenen çalışma koşullarını uygulamazsa, işçiye haklı nedenle derhal fesih hakkı doğar (İşK m.24/II-f). Nitekim işverenin işçiye yıllık ücretli iznini kullandırmaması, ara dinlenmesini vermemesi, hafta tatilinde çalışmaya veya işçinin onayının olmamasına rağmen genel sebeplerle fazla çalışma yapmaya, ücretsiz izne ayrılmaya veya başka işyerinde ödünç çalışmaya zorlaması birer fesih sebebidir.

Down Payment Akreditif ve Finansman

DOWN PAYMENT AKREDİTİFİN BUGÜNÜ

Red Clause Akreditif teknolojik gelişmelerle birlikte değişime uğradı. Şimdiki SWIFT tekniğinde kullanılan haberleşme sisteminde bazı ifadeleri kırmızı ile yazmak söz konusu olmadığından dolayı Red Clause Akreditif yerini aynı işlevi bugünkü SWIFT tekniği ile işlem gören DOWN PAYMENT LETTER OF CREDIT ödeme şekline bırakmıştır. Kısmi peşin ödemeli akreditif anlamındadır. Tıpkı teee eskilerde kalan red clause akreditif özelliği gibi.

Down payment akreditif, akreditif  bedelin bir kısmının mallar henüz yüklenmeden akreditife yazılan bir madde ile ihracatçıya peşin ödeme imkanı sunar. İhracatçı, kendi lehine açılan down payment letter of credit koşullarına bağlı olarak akreditifin açıldığı / ödemenin yapıldığı banka tarafından ödeme sağlanır.

DOWN PAYMENT AKREDİTİF ÖDEME YAPARKEN İHRACATÇIDAN TEMİNAT TALEP EDECEK Mİ?

İşte asıl ihracatçıları zorlayan konu bu değil mi sizce? Akreditif açıldığında, mal yüklenmeden kısmi peşin ödemeye olarak tanıyan bir akreditifte, gerek amir banka, gerekse teyid bankası, peşin ödenen paranın karşılığında mutlaka malların yüklenmesini ve gerekli evrakların bankaya zamanında ibraz edilmesini ister. İhracatçı için kolay bir finansman şekli aslında. Ancak günümüzde batan paraların azımsanmayacak bir kısmı peşin ödenen mal bedeli ile ilgili ihracatçıdan herhangi bir teminat alınmamasından kaynaklanmıyor mu? Down payment akreditif koşulları gereği amir veya teyid bankası tarafından ihracatçıya ödenen bu paralar karşılığında bankalar kendilerine göre bir koruma tedbiri alacaklardır. Adeta teminat niteliğindedir.

Bu tedbirler neler olabilir?

  • Alıcı ve satıcı arasında mütabık kılınan basit bir alındı yazısı
  • İhracatçının vereceği bir referans mektubu
  • İhracatçının vereceği bir teminat mektubu
  • Tarafların üzerinde kabul göreceği bir değerli kağıt vs

DOWN PAYMENT AKREDİTİF VE İHRACATÇI

Down Payment akreditife hangi taraftan bakarsanız bakınız bu ihracatçı içinin finansa erişmesi için bulamayacağı bir fırsattır. İhracatçı lehine açılan akreditifle ilgili olarak, ihracatçı malını yüklemek için finansa ihtiyacı olacaktır. Bankaların kapısını zorlasa bankalarda bir kredi limiti, bu limite bağlı olarak teminatı, negatif risk kaydın bulunmaması gerekir ki bankalar ihracatçıya kredi vermeye istekli olabilsin. İşte bu nedenledir ki down payment akreditif bir ihracatçı için altın tasta sunulan suya benzer. İhracatçı ne kadar itibarlı olursa dış ticaret ve finans piyasasında o kadar kazançlı çıkacaktır. İşte bu nedenle down payment akreditif ihracatçı açısından bir fırsattır. Olaylara işlem bazında ve anlık değil, büyük resimden bakıldığında ihracatçı bu fırsatı kaçırmak istemez değil mi?

İHRACATÇIMIZ DOWN PAYMENT AKREDİTİFİ YETERİNCE BİLİYOR MU?

İstisnaları ayrı tutarsak, yeterince bildikleri konusundaki kanaatim olumsuzdur. Maalesef bilmiyorlar. Yurt dışına fiyatlama yaparken akreditifli ödeme şekillerinden Down Payment Letter of Credit’i ne kadar sıklıkla ithalatçıya teklif ediyorlar sizce?

İşçinin, ara dinlenmesinde fiilen çalışmadığı ancak makinenin başında bekletildiği süre iş süresinden sayılır mı?

İş süresinin düzenlenmesine ilişkin hükümler, öncelikle iş gücünün korunması amacına hizmet etmektedir. Bu amacın gerçekleştirilmesi, sadece günlük çalışma süresinin sınırlandırılmasını değil, aynı zamanda işçilere çalışma süresi içinde işe ara verme imkanının da tanınmasını gerektirmektedir. Aksi taktirde çalışmaya bağlı gerilimin, dikkatsizlik ve kazalara yol açması ve zaman içinde sağlık sorunlarıyla karşılaşılması kaçınılmazdır. Nitekim 4857 sayılı İş Kanunu’nun 68 inci maddesindeki ara dinlenmesine ilişkin düşünce bu tür sonuçları önlemek için düzenlenmiştir (Geniş bilgi için bkz: İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, İstanbul 2019; TULUKÇU, Binnur, İş Hukukunda Dinlenme Hakkı, Ankara 2012; SOYER, Polat, “Yargıtay’ın Ara Dinlenmesine Ait Kararı Üzerine Düşünceler”, Türk Kamu-Sen, Mart 1989).

Bu nedenledir ki, ara dinlenmesi, işçinin “çalışma” ya da “çalışmaya hazır olma” yükümlülüğünün bulunmadığı; bu süreyi nerede ve nasıl geçireceğine serbestçe karar verebileceği bir zaman dilimi olarak tanımlanmaktadır.

Ara dinlenmeleri işçilere hem dinlenmeleri, hem de yeme içme gibi zorunlu gereksinmelerini karşılayabilmeleri için, günlük çalışma süreleri içinde verilen dinlenme süreleridir. Bu dinlenmeler, “çalışma süresinin ortalama bir zamanında o yerin adet ve işin gereğine göre ayarlanmak suretiyle” verilir (İşK. m.68/1).

Ara dinlenme süresi de aynı madde de belirlenmiştir. Bu süre;

a-)Dört saat veya daha kısa süreli işlerde on beş dakika,

b-)Dört saatten fazla ve 7,5 saate kadar (7,5 saat dahil) süreli işlerde yarım saat,

c-)7,5 saatten fazla süreli işlerde bir saattir.

Kanunun ara dinlenmelerin süresini belirleyen bu hükmü buyurucudur. Bu süreler Kanunun işçi yararına buyurduğu en az süreler olup, Kanunun çizdiği tabanı gösterir. Bu bakımdan bu süreler hiçbir surette indirilemez. Ancak iş ve toplu iş sözleşmeleri ile bu tabanın üzerinde ara dinlenmesi verilebilmesi mümkündür.

Bu dinlenme sürelerinin aralıksız verilmesi zorunludur. İşveren bu dinlenme sürelerini tek taraflı olarak bölemez. Ancak, bu süreler iklim, mevsim, o yerdeki gelenekler veya işin niteliği göz önünde tutularak, yirmi dört saat içinde kesintisiz on iki saat dinlenme süresi dikkate alınarak, sözleşmeler ile aralı olarak kullandırılabilir (İşK. m. 68/1; İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliği m.3).

Ayrıca, postalar halinde işçi çalıştırılarak yürütülen işlerde, 4857 sayılı Kanun m.68’deki esaslar uyarınca ara dinlenmesi verilir. İşin niteliği, bir işyerinin aynı bölümündeki bütün işçilere aynı saatte ara dinlenmesi verilmesine olanak bırakmıyorsa, bu dinlenme, işçilere, gruplar halinde arka arkaya çalışma süresinin ortalarından başlayarak İş Kanunu ve Yönetmelik hükümlerine göre verilir (Postalar Halinde İşçi Çalıştırılarak Yürütülen İşlerde Çalışmalara İlişkin Özel Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik m.10).

Bir dinlenme süresinin ara dinlenme süresine girebilmesi için bu süre içinde işçinin özgür bulunması şarttır. Gerçekten, ara dinlenmeleri süresinden işçinin işyerinde ve her an işverenin buyruğunda bulunmak zorunluluğu yoktur. İşçi bu sürede dilediği gibi hareket edebilecek, dilerse bu süreyi işyerinin dışında da geçirebilecektir. Bu bakımdan bir makinenin onarılması veya bir başka nedenle üretimin durması üzerine yapılan işe ara vermelerin ara dinlenmesi kapsamında düşünülmesi mümkün değildir.

Nitekim Yargıtay verdiği bir kararında, “Ara dinlenme süreleri kural olarak aralıksız olarak kullandırılır. Ara dinlenmesinin kullandırılması zorunlu ise de, bunun kullanılacağı zamanı belirlemek işverenin yönetim hakkıyla ilgilidir. İşçilerin tamamı aynı anda ara dinlenme zamanını kullanılabileceği gibi, belli bir plan dâhilinde sırayla kullanmaları da mümkündür. Ancak ara dinlenme süresinin, işe, ara dinlenme süresi kadar geç başlama veya aynı süreyle erken bırakma şeklinde kullandırılması doğru olmaz. Ara dinlenme süresinin günlük çalışma içinde belli bir zamanda amaca uygun şekilde kullandırılması gerekir” denilmektedir (Y9HD.02.12.2013 T., E.2011/44651, K.2013/31457 Legalbank.).

Sonuç olarak, işçilerin ara dinlenmesi sırasında makinaları kontrol etmeleri için yemeklerini makinenin başında yemeleri, ara dinlenmesi sırasında fiilen çalışmasalar bile işin veya makinanın başında çıkacak iş için ya da arıza veya tehlike anında derhal müdahale için bekletilmeleri durumunda, bu süre iş süresinden sayılır ve işçinin normal ücretinin ödenmesi gerekir. Ayrıca bu çalışma ile haftalık çalışma süresi aşılıyorsa, İş Kanunu anlamında fazla çalışma sayılır ve fazla çalışma ücretinin de ödenmesi gerekir.

Kayıt Dışı Ticaret Ülke Ekonomisine Büyük Zarar Veriyor

MOBİSAD, son günlerin önemli gündem maddesi plansız ticarete yönelik önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Mustafa Kemal Turnacı, “Plansız ticaret ve sertifikasyon problemi tüm yönleriyle ülkemize, sektöre ve vatandaşa zarar veren bir konu olarak karşımıza çıkıyor. MOBİSAD olarak sektörü derinden etkileyen ve kayıt dışılığa sebebiyet veren bu probleme karşı görev alıp bu alanda yapılan çalışmalara katkıda bulunmaya hazırız” dedi.”

Birçok sektörde farklı aynı işle ilgilenen işletme sayısının mevcut ihtiyaçtan fazla olması ülke ekonomisini olumsuz etkiliyor. Sektöre giriş yapan işletmelere yönelik herhangi bir planlama ve standardizasyon olmaması her sektörde olduğu gibi mobil iletişim sektöründe de büyük sorunlara sebebiyet veriyor. Günümüzde mevcut potansiyelden fazla işyeri açıldığında girişimciler maddi zorluklarla karşılaşabiliyor hatta kayıt dışına da hizmet etmeye başlayabiliyor. Mobil iletişim sektöründe ise bu kontrolsüz durum kaçak ve vergisiz telefon satışlarına sebep oluyor. Konuyla ilgili konuşan MOBİSAD Başkanı Mustafa Kemal Turnacı, “MOBİSAD olarak girişimcileri her daim destekleme bakış açısıyla ilerliyoruz. Ancak

yeni açılan işletmelere herhangi bir sertifikasyon uygulanmaması tüm yönleriyle sektöre, vatandaşa ve ülkemize zarar veren bir husus olarak karşımıza çıkıyor.

Günümüzde plansızlık sebebiyle girişimciler sektörümüzde mevcut potansiyelden fazla konumlanıyor. Bu durum ise haksız rekabet oluşmasına, vergi ve istihdam kayıplarına sebep oluyor. Ayrıca sektörün gelişimini de olumsuz etkileyerek istihdamın istenilen seviyelere ulaşmasına da engel teşkil ediyor. Yanlış yatırım yapılarak ülkemizin kaynakları boşa harcanıyor. MOBİSAD olarak sektörü derinden etkileyen ve kayıt dışılığa sebebiyet veren bu probleme karşı görev alıp bu alandaki çalışmalara katkıda bulunmak istiyoruz” dedi.

İş kurma süreçleri denetimsiz gerçekleşiyor

Mobil iletişim sektöründe de kendini gösteren plansız ticaret yeni kurulan işletmelere ve hali hazırda o bölgede iş yapan kişilere de maddi-manevi zarar veriyor. Bu yapısal soruna yönelik olarak operatörler tarafından ana bayiler yoluyla kontrol mekanizması geliştirilmeye çalışılsa da mikro ölçekte ve geniş bir alana yayılan satış ağı, işletmelerin bu sektörde iş kurma süreçlerini hala denetimsiz gerçekleştirmelerine olanak tanıyor. Turnacı, “MOBİSAD olarak iş kurma süreçlerinde sertifikasyon ve yeterlilik gibi ön şartlar oluşturularak daha verimli ve etkin bir pazar yapısı oluşturulması ve yatırımların ihtiyaç olan alanlarda yapılması gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.

Bu akşam saat 20:00’de birlikteyiz. “İlk 90 Gün” Michael Watkins – İş Deneyimleri İle Okuma Kulubü

Bu akşam saat 20.00’de İş Hayatı ve Kitaplar – Okuma Kulübü serimizin 5. bölümünde Michael Watkins‘in “İlk 90 Gün” kitabını ele alacağız. Moderatörlerimiz yaşam ve liderlik koçu İlker Canbulut, sektör yöneticimiz Seyhan Gençağ ve Buyer Network İş & Ticaret Platformu kurucu ortağı Prof. Dr. Murat Erdal.
İş hayatında karşılaştığımız sorunları ve tecrübelerimizi aktaracağız. İlk 90 Gün kitabına dair beğendiğimiz yönleri, aklımızda kalanları, altını çizdiğimiz satırları, çıkardığımız dersleri, keyif aldığımız yönleri, tavsiye edip etmeyeceğimizi konuşacağımız bu eşsiz sohbete sizleri de bekliyoruz. Saat 20:00 de görüşmek üzere…