Koronavirüs Kaygısıyla Baş Etmenin İpuçları

Coronavirus, Corona virus outbreaking

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Uzm. Psikolog Ceylin Sürek, koronavirüsün sebep olduğu kaygılara karşı tavsiyelerde bulundu.

2020… Kimisi ne umutlarla girdi, kimisi neler planladı. Herkesin farklı hayalleri vardı, fakat tek gerçekte birleşmek zorunda kaldık. Dünyayı saran pandemi, koronavirüs!

Pandeminin günlük yaşantımıza getirdiği kargaşa bir yana, şu an yaşadığımız belirsizlik durumu günden güne endişelerimizi arttırıyor. Virüsü kapma, hastalanma ve sevdiklerimize bulaştırma; başlıca kaygılarımız arasında yer alıyor. Bunların yanı sıra; işte oluşabilecek problemler, gelir kaybı, sosyal izolasyon, boş kalan raflar sebebiyle yeterli yemek, hijyen ve sağlık malzemesi bulamama gibi durumlar kaygı seviyemizin daha da artmasına neden oluyor.

Peki neler yapabiliriz?

  • Günlük rutininize bağlı kalmaya çalışın

Mümkün oldukça aynı saatte uyanıp ve yatıp, günlük aktivitelerinizin yapabileceğiniz kısımlarını yapmaya çalışın. Çoğu çalışanlar evden çalışma sistemine ve öğrenciler de aynı şekilde online ders sistemine geçti. Bu sisteme geçen kişiler; her zamanki saatlerinde kalkıp, işlerini halledip, evde çalışmanın verdiği rahatlığı sürdürebilirler. Kendinize en sevdiğiniz yemeği ve içeceği hazırlayıp, en rahat ettiğiniz yere oturarak çalışıp evde kalmanın avantajlarını kullanabilirsiniz. Sporunuzu yapamadınız mı? Teknolojinin faydalarını kullanın. İlgilendiğiniz spor dalının çeşitli videolarını açıp, özgürce kendi sporunuzu yapacak bir alan oluşturabilirsiniz. Spor salonundaki gibi sosyalleşerek spor yapmak istiyorsanız da, online grup derslerini tercih edebilirsiniz. Kalabalık olmayan, evinize yakın yerlerde kısa yürüyüşler yapıp, temiz hava alabilirsiniz. Bedensel hareketsizlik strese bağlı tepkileri yoğunlaştırır bu nedenle aktif olun, ‘‘nasılsa evdeyim sonra yaparım’’ diye ertelemeyin.

  • Zamanı iyi değerlendirin
  •  

Evde yeterince zaman geçirememe durumundan rahatsız olanlar, zamanla ödüllendirildiniz. Eşinizle, çocuklarınızla ilgilenin. Onlarla ilişkinizi kuvvetlendirmek için bu durumu bir fırsat olarak görün. Fiziken izole olmanız, sosyal olarak da izole olmanız anlamına gelmiyor. Yine teknolojinin faydalarını kullanarak sevdiklerinizle, uzun zamandır görüşemediklerinizle konuşun. Onlarla bu dönem geçtikten sonra yapacaklarınızı planlayın. İzleyemediğiniz film, dizi ve okuyamadığınız kitap listesi yapın. Daha önce yapmadığınız bir yemeği, yapmayı deneyin. Evinizde yeni düzenlemeler yapın. Kendinize yararlı olacak ve ya ilginizi çeken bir online kursa yazılın. Kulağa basit gelse de, bu eylemlerde bulunmak kaygılarınıza bir süre ara vermenizi, rahatlamanızı ve yaşam kalitenizi arttırmanızı sağlayacaktır.

  • Kontrol edebildiklerinize odaklanın

Kontrol edemedikleriniz hakkında kaygılanmaktansa, kontrol edebildiğiniz durumlara bakın. Bu virüsün ne kadar yayıldığını ya da size nereden bulaşabileceği gibi durumları düşünmek, kaygınızın artmasına neden olacaktır. Bunları düşünmektense, kontrolü ele alın ve yapabileceklerinize bakın. Kişisel bakım ve sağlık uygulamalarından başlayabilirsiniz. Sağlıklı beslenin, uyku düzeninize dikkat edin, ellerinizi iyi yıkayın, bedeninizi aktif tutun ve egzersiz yapın. Bağışıklığınızı nasıl güçlendirebilirsiniz, araştırın. Diğer yandan, dışarı çıkmanız gerekiyorsa bunla ilgili önlemler alın, dezenfektan kullanın, sosyal mesafeye dikkat edin, kıyafetlerinizi değiştirin, evinizi havalandırın. Düşününce ne kadar kontrol edebildiğiniz durumun olduğunun farkına varın, elinizdeki gücü hissedin. Kontrolünüzü davranışlarınızla sınırlamayın, düşünce gücünüze de odaklanın.

  • Kaygılarınızı somutlaştırın

Kaygımızı düşünceye dökmediğimiz durumlarda onun esiri olabiliyoruz, bu nedenle kaygınızı somutlaştırın. Kendinize sorun; “en kötü senaryo ne olabilir ve bunun gerçekleşme ihtimali ne kadardır” Kanıtlara bakın. Negatif düşüncelerinizi bir kağıda yazıp, alternatiflerini bulmayı deneyebilirsiniz. Örneğin; ‘‘bu virüsten asla kurtulamayacağız’’ diye endişelendiğinizde pandemilerle ilgili geçmişteki gerçeklere göz atıp, alternatif ve gerçekçi düşünceler oluşturabilirsiniz. Pandemilerin belli bir süreden sonra sona erdiğini ve dünya düzeninin geri geldiğini, kendinize hatırlatabilirsiniz.

  • Kendinize yüklenmeyin ve yavaşlamayı öğrenin

Kendinize karşı şefkatli olun. Zor bir dönemden geçiyorsunuz ama yalnız değilsiniz. Normaldeki üretkenliğinize ulaşamadığınızda ya da yapacağınız işe bir türlü konsantre olamadığınızda, durun ve kendinize yüklenmemeniz gerektiğini hatırlayın. İdeal olmayan koşullarda elinizden geleni yapmaya çalışıyorsunuz, bu durumu farkına varın. Kendinize hata payı verebilirsiniz. Yavaşlamayı deneyin, böylece günlük yaşamınızdaki basit zevkleri daha fazla takdir edebilirsiniz. Anda kalın. Bir aktivitede bulunurken telefonunuzu sürekli yanınızda tutmayın, yaptığınız şeye odaklanın. Yavaş yemeyi öğrenin, lezzetleri ve dokuları takdir edin. Bunu yaparsanız; hem daha az yemekle doygunluk yaşarsınız, hem de yemeğin tadından daha fazla zevk alırsınız. Arkadaşlarınızla, ailenizle konuşurken onlara odaklanın, başka şeylerle ilgilenmeden dinleyin. En basit şeyden bile zevk almaya ve bunun eğlenceli yönlerini bulmaya çalışın. Örneğin; bulaşıkları acele yıkamak yerine suyun ve köpüklerin dansını görün. Bu tarz işlere bakış açınızı değiştirdiğinizde; bunları iş yerine, keyifli aktivitelere dönüştürme fırsatı bulursunuz.

  • Bilimsel kaynaklara bağlı kalın ve sürekli medya akışının içinde kalmayın

Birçoğumuz her şeyden haberdar olmak istiyoruz ve sürekli gelişmeleri takip ediyoruz. Öncelikle bu bilgilendirmeleri, güvenilir kaynaklardan izleyin ve okuyun. Uzman olmayan kişilerin önerilerine itibar etmeyin. Diğer yandan virüsle ilgili sürekli haber okumak ve sosyal medyada olmak endişelerimizi arttırabilir. Bu nedenle kendinize sınırlamalar koyun. Elinizde telefonu sürekli tutmayın. Örneğin; film izlerken kendinizi sürekli haberleri kontrol etme ihtiyacında bulmayın, anda kalın ve filmin zevkini çıkarın. Sonradan bu bilgiye zaten ulaşacaksınız, kaygı havuzunun içinden çıkmaya fırsat bulmuşken, tekrar geri dalmayın.

  • Biraz kaygılanmanın her zaman olumsuz bir durum olmadığını farkına varın

Sürekli kaygı ve panik halinde olmak insanı yorar ve hayat kalitesini düşürür. Ancak küçük dozda kaygı bizlere yardımcı olur. Ne kadar keyifsiz bir duygu olsa da kaygı bizleri, potansiyel tehlikeli durumlara karşı hazırlıklı olmamıza ve kendimizi korumamıza teşvik eder. Örneğin, şu an sahip olduğumuz koronavirüs ile ilgili kaygılar; dışarı çıkmamamıza, çıkarsak kalabalık yerlerden kaçınmamıza, ellerimizi sık yıkamamıza, dezenfekte etmemize ve dokunduğumuz yerlere ekstra dikkat etmemize neden oluyor. Ancak kaygı düzeyinin yüksek seviyelere ulaşması olumsuz durumlara yol açabilir. Panik olduğumuz durumlarda duygularımız reaktif, düşüncelerimiz mantıksız ve davranışlarımız da dürtüsel olabilir. Bu panik hali insanları gereksiz olmayan şeyleri almaya itebilir ve başkalarının ihtiyaçlarını karşılayamama problemlerini ortaya çıkarabilir. Unutmayın ki panik; virüsten daha hızlı yayılır, bu nedenle zincirleme bir reaksiyona neden olabilir. Böyle durumlarda baş etme becerilerinize odaklanın. Bu durumla ilgili neler yapabiliyorsunuz onlara bakın.

  • Meditasyon ve nefes egzersizleri deneyebilirsiniz

Kaygınızı azaltmak için meditasyon ve nefes egzersizleri deneyebilirsiniz. Diğer yandan egzersiz yapmak, farklı bir aktivitede bulunmak, sosyalleşmekte kaygı seviyenizin inmesine yardımcı olur. Yardım istemekten çekinmeyin, duygu ve düşüncelerinizi paylaşın. Birçok terapist internet üzerinden online terapi yapmakta, bu servisten faydalanabilirsiniz.

  • Bu durumun geçici olduğunu kendinize hatırlatın

Unutmayın, yalnız değilsiniz. Din, ırk, renk ayırt etmeyen bu virüse karşı tüm dünya olarak savaştayız. Geçmişte insanlık nasıl diğer virüsleri atlattıysa, bu virüsü de birlik ve beraberlik içinde atlatacağız. Evde sıkılıyorum dediğinizde, gece gündüz uyumadan bizler için çalışan sağlık çalışanlarını düşünün. Salgının durması ve normal yaşamımıza dönmemiz için çalışan dünya uzmanlarını düşünün ve bu durumun geçici olduğunu kendinize hatırlatın. Yaşam enerjinizi yitirmeden, sağlıkla kalın.

Uluslararası İşletmelerde İhracat – İthalat

İşletmeler genelde ülke içinde üretim yapmakta ve pazarlama faaliyetlerini yürütmektedirler. İç talebin bazen yetersiz kalması veya ülke dışı pazarların gündeme gelmesi işletmelerin dikkatini ülke dışı fırsatlara yönlendirir. Ülke içinde ihtiyaç olan insan gücünü sağlayan, ülke pazarının analizini yapan, sermaye sağlayan, pazar araştırmasına göre pazarlama kanallarını ve tüketicinin özelliklerini dikkate alan işletme ülke dışına çıkarken farklı ortamlara gireceğini düşünür. Ülke dışına açılmada çeşitli yollar vardır. Bunlardan genelde ilk adım olarak adlandırılan ihracat-ithalat öncelikli bir ülke dışına çıkma yoludur. Ülkede üretim tesisleri kurarak üretilen veya hali hazır mal ve hizmetlerin ülke dışına satılmasıyla ihracat gerçekleşir. Mal ve hizmetlerin ülkeye dışarıdan getirilmesi ile ithalat gerçekleşmiş olur.

İşletmelerin ülke dışına mal satmalarının temel nedenleri mikro ve makro açısından diğer bir deyişle işletme ve ülke açısından değerlendirilmesi aşağıdaki gibidir;

Mikro Açıdan İncelenmesi ( İşletme Açısından )

1-) İç pazarda satışların düşmesi

2-) Dış pazarın tanınması

3-) Sermaye ve değer kaynakların riske atmaması

4-) Çeşitli pazarlarda riskin dağıtılması

5-) Kullanılmayan kapasitenin daha iyi kullanılması

6-) Teknoloji transferi sağlanması

7-) Ülke dışı faaliyetlere aşamalı olarak girmenin sağlanması

😎 Çeşitli ülkelerde ihracat aşamasında değişik kültür, din ve etnik yapıyı öğrenmek

9-) Ürün yaşam döngüsünü arttırmak

Makro Açıdan İncelenmesi ( Ülke Açısından )

1-) Ülkenin gelişmesine yardımcı olur

2-) Ülkenin döviz rezervinin artmasını sağlar

3-) Ülke mallarının dış ülkelerde tanınmasını sağlar

4-) Ülke açısından istihdam yaratır.

5-) Ülkenin üretim potansiyelini arttırır.

İhracat aşamasında ekonomik ve politik riskler başta olmak üzere çeşitli risklerin en az düzeyde olmasını sağlayan işletmeler daha ileri düzeydeki faaliyetlerinde altyapı hazırlar.

İş Sağlığı ve Güvenliği Alanında Denetim ve Danışmanlık Hizmetleri Veren Sagedam, Buyer Network İş ve Ticaret Platformu’na Katıldı

Bugün rekabet avantajı, firmalar arası ilişkiler, işbirlikleri ve satış ortaklıkları ile sağlanmaktadır. Tüm dünyada satış dış kaynak kullanımı ve satış geliştirme hizmetleri yaygınlık kazanmaktadır. Ülkemizde satış geliştirme hizmetleri alanının öncüsü Buyer Network İş ve Ticaret Platformu kurumsal pazarda yeni bir işbirliğine imza attı.

İş Sağlığı ve Güvenliği alanındaki iş birliği ile ilgili olarak Buyer Network Marka Ailesi kurucu ortağı Prof. Dr. Murat ERDAL şu değerlendirmelerde bulundu:

Prof. Dr. Murat ERDAL – Buyer Network

Firmalarımıza yeni müşteri kazanımı, satış artırma ve sektörel markalama konularında destek oluyoruz. Buyer Network B2B Marka Ailesi olarak kurumsal pazarda firmalara “Satış Ortaklığı Programı” ile katkı sağlıyoruz. Firmalarımızın pazarlama, satış ve markalama çalışmalarında kullanabilecekleri platformlar ve güçlü imkanlar sunuyoruz. Misyonumuz; ticarette yol arkadaşlığı yapmak, doğru ürün ve hizmetleri doğru müşterilerle buluşturmaktır

Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği konusunda büyük atılımlar yapıldı. Yatırımlar artarak devam ediyor. Fabrikalarımızda risklerin önlenmesi, can ve mal güvenliğinin sağlanması için kurumsal tedbirlere ve sürdürülebilir uygulamaların yerleşmesine büyük ihtiyaç var. Bu alanı önleyici hekimlik gibi düşünelim. Olası kaza ve felaketlerin yaşanmaması için alanında uzman firma ve yöneticilerle çalışmalıyız. İşyerlerimizin atması gereken önemli adımlar olduğuna inanıyoruz. Sagedam gibi alanında lider, sektör tecrübesi yüksek firmalarımızdan 3. göz denetim ve danışmanlık hizmetleri alınmalı.

SAGEDAM Eğitim ve  Danışmanlık kurucusu Murat YILMAZ işbirliği ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu.

Sagedam Kurucusu Murat Yılmaz

SAGEDAM, İş Sağlığı ve Güvenliği alanında modern, teknolojik ve çözüme odaklı hizmetlerle tüm seviyeden kişilere ve kurumlara partnerlik yapmak üzere organize olmuştur. Eğitim faaliyetleri kapsamında bireysel ve kurumsal taleplere-mevzuata göre uzaktan ya da yüz yüze eğitim içeriklerini iş ortaklarıyla buluşturmaktadır.

Danışmanlık faaliyetleri kapsamında İSG 3. göz denetim faaliyetleri, İSG Eğitim ihtiyaç analizi, performans analizi, spesifik risk değerlendirmesi ve acil durum senaryoları gibi bir çok farklı-özgün rehberlik hizmeti ile partnerlerine destek olmaya taliptir.

Buyer Network Marka Ailesi ile iş birliği yaparak birçok farklı seviyeden ve sektörden firmalara ve yöneticilere ulaşmayı hedeflemektedir. Bu aileye katılarak kurumsal iş ortaklıklarına fayda sağlamayı hedefleyip ayrıca kendi bireysel ve kurumsal iş ortaklarını da bu aileye davet etmeyi görev edinmiştir.

Şimdiden bu ailenin bir üyesi olmanın heyecanıyla, İş Sağlığı ve Güvenliği kültürünün ülkemizde yerleşmesi ve insanların çalışırken yaralanması, hastalanması hatta hayatını kaybetmesinin kabul edilemez bir ahlaki mesele olduğu düşüncesiyle bu konuda farkındalık yaratmak için çalışmalarına devam edecektir.

Murat YILMAZ
Kurucu-Yönetici-Eğitimci, İnşaat Mühendisi
A sınıfı İş Güvenliği Uzmanı
Sagedam Web Site: https://www.sagedam.com/

 

Red Clause Akreditif

AKREDİTİF KÜŞADININ DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Akreditifin dününü görmeye çalışalım; günümüzden 50 – 55 yıl öncesi geriye dönelim. Şimdiki dış ticaret jenerasyonlarına bu yazdıklarım masal gibi gelecektir kuşkusuz. Dış ticaret işlemlerinde akreditif yine dimdik ayaktaydı. Güvenilir, şartlı bir ödeme taahhüdü içerir, bankaların şartlı garantisiydi. Güvenilirliği tıpkı bugün olduğu gibi.

1960’lı yıllarda akreditif açılacağında bankalar nasıl çalışırdı sizce?; Akreditif için her bankanın amblem ve logosunun mevcut olduğu, özel olarak hazırlamış olduğu A4 veya benzer ölçülerinde kağıt üzerine akreditif detayları yazılırdı. Akreditif metnin bitimine bankanın yetkililerince imza edilirdi. İmza altına alınan akreditif metni posta ile ihracatçını bankasına gönderilirdi. İhracatçının bankası genel anlamda, akreditifi açan bankanın muhabir bankası olurdu ve muhabir bankalar birbirlerinden gelecek yazılı garantiler, akreditifler, poliçeler, dövizi natık çeklerde kullandıkları imzaların kontrol edileceği imza örneklerinin yer aldığı imza spesimeni mevcut olup, gerek kıymetli evraklar, gerekse akreditif üzerindeki imzaların hangi yetkililerce imzalandığının ve imzalarını doğru olup olmadıkları imza spesimenlerinden kontrol edilir ve doğruluğu saptanırdı. İmzaların doğruluğunun kontrolü sağlandı ise, o akreditif de amir bankadan gelen gerçek akreditif olarak güvenle kabul edilirdi.

Sonraki yıllarda telex ve teletex kullanılmaya başlandı. Bildiğimiz daktilonun teknik olarak donanımı haberleşme sisteminin desteği ile mesajlaşma trafiğinde kullanıldı. Mesajlaşma derken tüm haberleşme, akreditif, para transferleri ve garantiler telex ile gönderilmeye başlandı. Mesajlar telex ile gönderilirken bankaların birbirlerine daha önceden göndermiş oldukları şifreleme sistemi kullanılırdı. Her mesaja güvenliği sağlayacak o bankanın şifresi tesis edilir, mesajın en baş tarafına bu şifre konulur, karşı bankaya gönderilirdi. Telex mesajını alan karşı bankanın yapacağı ilk iş, mesajın gönderen bankanın tesis ettiği şifrenin doğru olup olmadığını çözmek. Şifre çözülürdü, şifre doğru ise mesaj gerçek mesajdı ve güven duyulması gereken mesajdı şeklinde kabul edilirdi.   Uzun yıllar bankalar arası mesaj trafiği ya mektupla ya da telex veya teletex ile yapılmaya devam edildi.

Bugün ise çağımızın teknolojisi SWIFT – Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunations kullanılmaya başlandı. Yukarıda saydığımız tüm eski usul haberleşmelerin papucunu dama atmış, tamamen kendisine özgü kulları olan bir sistem olup, güven kısmında ise mesajı gönderen ve mesajı alacak olan bankaların Swift bilgisayar sistemleri şifreyi üretiyor, mesajı alan bankanın bilgisayarı ise şifreyi çözmekteydi. Swift mesajlaşmasındaki şifreleme ve güven tamamen bilgisayar ortamında yapılmaktadır.

RED CLAUSE AKREDİTİFİN ANLAMI?

Akreditifli ödemelerde ithalatçı firmalar, ihracatçının talebine istinaden ihracatçıya sevkiyatın yapılmasından önce akreditif tutarının tamamını veya bir miktarını peşin ödeme yapmak isteyebilirler. Böylece ihracatçı, malın üretimi ile ilgili ön finansman desteğini akreditif yolu ile sağlamış olur. Akreditiflerde peşin ödemeye ilişkin hususların hemen göze çarpması açısından akreditif metni daktilo ile yazılırken, peşin ödemeye ilişkin maddeler kırmızı renkte yazılır, altı çizilir. Bu şartı taşıyan akreditifler Red Clause Akreditifler olarak adlandırılır. İthalatçı firma tür akreditiflerde ihracatçıdan, akreditifi açan banka veya ithalatçı lehine, kısmi peşin ödenen kısım için teminat mektubu vermesi istenebilir.

Akreditiflerde peşin ödemeye ilişkin hususların hemen göze çarpması açısından akreditif metni daktilo ile yazılırken, peşin ödemeye ilişkin maddeler kırmızı renkte yazılır, altı çizilir. Bu şartı taşıyan akreditifler Red Clause Akreditif olarak adlandırılır.

Red Clause akredtiflerle ilgili olarak ithalatçı firma veya onu temsilen akreditifin bir tarafı durumunda olan ithalatçının bankası, peşin ödenen kısma ilişkin ihracatçı firmadan;

  • Basit bir makbuz veya imzalı alındı,
  • Garanti mektubu,
  • Herhangi bir teminat

talep etmesi uygulamada görülen bir husustur.

RED CLAUSE AKREDİTİFİN AKİBETİ NE OLDU?

Red Clause Akreditif teknolojik gelişmelerle birlikte değişime uğradı. Şimdiki SWIFT tekniğinde kullanılan haberleşme sisteminde bazı ifadeleri kırmızı ile yazmak söz konusu olmadığından dolayı Red Clause Akreditif yerini aynı işlevi bugünkü SWIFT tekniği ile işlem gören DOWN PAYMENT LETTER OF CREDIT ödeme şekline bırakmıştır. Kısmi peşin ödemeli akreditif anlamındadır. Tıpkı teee eskilerde kalan red clause akreditif özelliği gibi.

İşçi, Yıllık Ücretli İzin Kullanmakta İken, Mazeret İzni Talep Edebilir Mi?

4857 sayılı İş Kanunu’na göre, işçiye; evlenmesi veya evlat edinmesi ya da ana veya babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü hâlinde üç gün, eşinin doğum yapması hâlinde ise beş gün ücretli mazeret izni verilir. Ayrıca işçilerin en az yüzde yetmiş oranında engelli veya süreğen hastalığı olan çocuğunun tedavisinde, hastalık raporuna dayalı olarak ve çalışan ebeveynden sadece biri tarafından kullanılması kaydıyla, bir yıl içinde toptan veya bölümler hâlinde on güne kadar ücretli izin verilir (İşK m.Ek 2).

4857 sayılı Kanun m.53’e göre de “İşyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir” İşveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez (m.56/4)”. İşveren tarafından iş sözleşmesinin feshedilmesi halinde İş Kanunu’nun 17 nci maddede belirtilen bildirim süresiyle, 27 nci madde gereğince işçiye verilmesi zorunlu yeni iş arama izinleri yıllık ücretli izin süreleri ile iç içe giremez (m.59/2).

Bilindiği üzere mazeret izinlerinin kullanılması olayın gerçekleşmesine bağlıdır. Nitekim evlenme, ölüm ya da doğum olayı gerçekleştiğinde izin hakkı doğmaktadır. Bununla birlikte her ikisi de izin adı altında düzenlenmiş olsa da mazeret izinleri yıllık izinler ile de iç içe geçemez. Dolayısıyla yıllık ücretli izin hakkını kullanırken örneğin işçinin eşinin doğum yapması veya kardeşinin ölümü halinde, ücretli mazeret izni talep edebilir. Yıllık ücretli izin ile ücretli mazeret izni iç içe geçmez.

Nitekim yıllık ücretli iznini kullanmakta iken örneğin eşi doğum yapan işçinin yasal beş günlük mazeret iznini talep etme hakkı vardır. Ya da yıllık ücretli iznin kullanıldığı sırada işçinin eşinin, çocuğunun ya da kardeşinin vefat etmesi durumunda da işçi 3 günlük mazeret iznini isteyebilir. Yıllık izin süresi içinde işçinin bu tür mazeret izni talepleri işverence karşılanmalıdır. Öte yandan mazeret izni ile yıllık ücretli iznin çakıştığı bu gibi durumlarda, işçinin mazeret iznini kullanmasından sonra işçi dilerse ve işvereni de uygun görürse, yıllık ücretli iznini kaldığı yerden kullanmaya devam edebilir. Çünkü, işyerinde işin yürütümü; izin süresine göre planlanmış olacağından işyerinde aksaklıklar yaşanmaması için mutlaka işverenin bu konudaki uygunluğu aranmalıdır. İşçinin izninin uzaması iş akışını bozacak ve birtakım aksaklıklara neden olabilecekse, mazeret izin günleri ile çakışan yıllık izin süresi daha sonra işverenden talep edilerek, kullanılmayan süre kadar yıllık izin kullanılmalıdır.

Mazeret izinleri iş günü değil gün hesabıyla hesaplanmalıdır. Çünkü İş Kanunu m.Ek 2’de gün ifadesi geçtiği için üç gün, beş gün olarak belirtilen mazeret izin günlerinin hesabında iş günü değil tatil günlerinin de hesaba katılması gerekmektedir. Yıllık ücretli izinlerde ise, hafta tatili günü izin günlerinden sayılmamaktadır. Bu gibi durumlarda Örneğin yıllık ücretli iznini kullanmakta iken annesinin ölümü hafta tatili (Pazar) gününe rastlayan işçinin mazeret izni Pazar-Pazartesi-Salı günleri olarak belirlenecektir.

Sonuç olarak, işçiye; evlenmesi veya evlat edinmesi ya da ana veya babasının, eşinin, kardeşinin, çocuğunun ölümü hâlinde üç gün, eşinin doğum yapması hâlinde ise beş gün ücretli izin verilir. Bu izinlerin kullanılması olayın gerçekleşmesine bağlıdır. Örneğin yıllık ücretli izin hakkını kullanırken işçinin eşinin doğum yapması veya kardeşinin ölümü halinde, işçi ücretli mazeret izni talep edebilir. Yıllık ücretli izin ile ücretli mazeret izni iç içe geçmez.

13 Ülkede Gerçekleşen Stres Yönetimi Teknikleri Araştırması Sonuçlandı

Streste İsviçre, mutlulukta Fransa lider

Great Place to Work Enstitüsü tarafından 13 ülkede gerçekleştiren “Stres Yönetim Teknikleri” araştırması, mutluluk ve esenliğin büyüme, rekabetçilik ve sürdürülebilir büyüme için önde gelen faktörler olduğunu ortaya çıkardı. Araştırmada, mutluluk ve esenliği en fazla ön planda tutan ülkelerin yüzde 84 ile Fransa, yüzde 82 ile İsveç ve yüzde 72 ile Hollanda olduğu belirlendi.

Great Place to Work Enstitüsü’nün güven, mutluluk ve esenlik kültürünün inşasını inceleyen “Stres Yönetimi Teknikleri” araştırmasında, Avrupa’da 900’den fazla işletmenin yöneticilerinin stres sorunları ve çözümleri hakkındaki görüşlerini paylaşmaları istendi. Görüşlerin yüzde 47’si, stresin organizasyonda önemli bir sorun olarak değerlendirildiği yönünde. En yüksek stres seviyesi sıralamasında yüzde 72 ile İsviçre ilk sırada. İsviçre’yi yüzde 68 ile Avusturya, yüzde 58 ile Yunanistan ve Almanya takip ediyor.

Mutlulukta zirve Fransa’nın

Stres Yönetimi Teknikleri araştırmasında, mutluluk ve esenliği en fazla ön planda tutan ilk üç ülke şöyle sıralanıyor: Yüzde 84 ile Fransa, yüzde 82 ile İsveç ve yüzde 72 ile Hollanda. Yapılan araştırmada mutluluk ve esenliğin büyüme, rekabetçilik ve sürdürülebilir kalkınma için önde gelen faktörler olduğu belirlendi. Yöneticilerin yüzde 65’i sağlık ve esenliğin stratejik bir öncelik olarak ortaya çıktığını belirtiyor.

İş-yaşam dengesi ve iletişim stresi yeniyor

Great Place to Work Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen araştırma, strese karşı nelere dikkat edilmesi gerektiğini de ortaya koyuyor. İşletmedeki tüm çalışma seviyelerinde, iş yerinde stresli durumları önlemek için dikkat edilmesi gereken konuların başında detayların öneminin küçümsenmemesi, öğünlerin asla atlanmaması ve uygun molalar verilmesi geliyor. Belli aralıklarla masadan kalkarak egzersiz yapmak, yeterli uyku, kişisel zamanı iş ile dengeleyen günlük ve haftalık bir rutin tasarlamak da hem beden hem mental sağlığı koruyarak stres seviyesinin yükselmesini engelliyor. Bunların yanı sıra, mümkün olduğunca iş arkadaşlarıyla yüz yüze veya video yoluyla iletişim kurmak ve son olarak iş yerindeki sorunları ilgili kişilerle paylaşmaktan çekinmemek yine stresle başa çıkarken dikkat edilmesi gereken önemli konu başlıkları olarak sıralanıyor.

Stres yoksa verim ve aidiyet artıyor

Stres konusunda yapılan araştırma ile ilgili bilgi veren Great Pleace to Work Türkiye Genel Müdürü Eyüp Toprak, şirketlerde yönetim kademesine bu konuda önemli görevler düştüğünü belirterek, bu görevleri şu şekilde tarif ediyor: “Gerçekleştirdiğimiz araştırma, çalışanları destekleyen bir lider olmanın önemini ve çalışanları kişisel düzeyde tanıyıp onlarla samimi ilişkiler geliştirebilmenin önemini tekrar gözler önüne serdi. Çalışanlarla açık iletişim kurmak, sağlıklı bir iş-yaşam dengesinin rol modeli olmak, yöneticilerden beklenenler arasında yer alıyor. Araştırmamızda ortaya konan bir diğer gerçek ise rollerin, sorumlulukların, beklentilerin ve önceliklerin açıkça tanımlanmış olduğu iş yerlerinde çalışan verimliliğinin ve aidiyetin artması. Çalışanlar güven kültürünün inşa edildiği iş yerlerini tercih ediyorlar ve iş performansları stressiz ortamlarda artıyor.”

Yeni Nesil Lojistik Yapılanmalarında Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar, Tespitler ve Nitelikli İstihdam

Pandemiler, küresel kısıtlamalar, doğal afetler vb. kaynaklı parasal kriz dönemlerinde; kâr güdüsüyle alınan stoklama kararları, bağımlı ve bağımsız taleplerin doğru analiz edilememesinden ve denge / fiyat politikasıyla kapanan krizlerin ardından, stok tutma maliyetleri sonuçta işletmeyi ciddi zararlara doğru itebilir.
Bu durum yıl bazında sağlanmaya çalışılan optimum stok seviyesini, bir anda maksimum stok seviyesine çıkarırken, depo hacminiz, fiziki, operasyonel, mâli ve sistemsel açıdan en yüksek gereksinimi karşılayabilir durumda mı onu da öngörmek gerekecektir.

Gelişmiş inovatif bilgiler ve kullanım amacına göre SCADA, MES, ERP, MRP, EDI vb. teknolojik programlar; yeni nesil rekabette anlık aksiyonlar ile önemli kazanımlar sağlayacak ihtiyaçlardır.

Özellikle de firmaların; karar verme, maliyet düşürme ve yeni iş fırsatlarını tanımlamayı geliştirmek ile iyileştirilmesi gereken verimsiz süreçleri belirlemek için kullandıkları BI (iş zekası) sistemleri öne çıkıyor.

Genellikle teknolojik programları ve nasıl çalışacaklarını kurgularken:

Başarılı bir vizyon ve iyi stratejiler geliştirmek için, potansiyel problemleri ve riskleri çok iyi değerlendirecek analiz edecek, tecrübeli profesyonel beyin takımları gerekli olacaktır.

Mr. Boris Evelson’a ait; “BI Stratejinizi Yeniden Keşfetme Zamanı” adlı kitabı bu konuda çok başarılı bir kaynak diyebiliriz.

Modern Büyük Hacimli Depo dizayn teknolojilerinde kullandığımız;
MRO, AS/RS, TTS, A – Frame AIDM, CSS, Monoray, Sliding Carrier with Crane System, Picking technologies (pick by speaker, pick to light, pick by vision) vs…

Tüm bunların ülkemizde tedarik ve kullanılabilme maliyetleri astronomik durumda.
Tedarik Zinciri ve Lojistiğin öneminin arttığı günümüzde ve rekabetin artacağı gelecekte, bu akıllı teknolojilerin imalatı ve ar-ge çalışmaları, eğitimleri konusunda yerli firmalar mutlaka desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. Ayrıca beyin takımında yer alan yetenekli ve nitelikli kalifiye beyin göçleri de engellenmelidir.

Tom Peters Şöyle diyor;
Başarıyı sürdürebilmek için 7 adım vardır;
Siz çalışanlarınıza iyi bakın. Çalışanlar verdikleri hizmete iyi bakarlar. Verdikleri hizmet müşteriyi tatmin eder. Müşteri kar bırakır. Kar yeniden yatırım yapmanızı sağlar. Yeniden yatırım yeni şeyler keşfetmenizi sağlar. Yeni şeyler keşfetmek geleceği avucunuza bırakır. Ve her adımda tek ölçüt mükemmelliktir.

Tedarik Zincirleri ve Lojistik yapılanmalarında, ileride tıkanacak süreçlere veya maliyetli değişimlere ya da yatırımlara sebep olacak temel önemli kilometre taşlarından bahsedecek olur isek;

  • Yanlış location seçimleri ve talep tahminlerini yanlış yapma
  • Yanlış dizayn ve süreç kurguları
  • Dökümante edilememiş oluşumlar
  • Uygun olmayan hatalı modelleme ve yapılandırmalar
  • MRP / ERP programlarına entegre olamayan yazılım ve programlar
  • Dikkatsiz, eksik ve yanlış oluşturulan şartnameler
  • Yetersiz fiyat / piyasa araştırmaları
  • Yetersiz Tedarikçi / Üretici Satış ve İş Geliştirme
  • Hatalı sipariş yönetimi
  • Yapılmayan Stratejik Maliyet Azaltma – Geri Dönüşüm – Etki Analizi
  • Yanlış tedarikçi seçimleri
  • Yanlış makine ve ekipman tercihleri
  • Profesyonel olmayan niteliksiz ekip ve lider oluşumları..
  • Gelişen yeni nesil teknolojiden yararlanamama
  • Değerlendirilmeyen riskler ve İSG yapısı.
  • Belirsiz organizasyon yapılandırmaları ve yetki karmaşası

Lojistik uygulamalar içinde stokları ve iş süreçlerini yönetirken;

  • Malzeme ana verilerinin hatasız oluşumu,
  • Raf modellemesi ve süreçlerde iş algoritmalarının iyi kurgulanması,
  • Süreçler arası optimizasyonların sağlanması,
  • Delegasyon matrislerinin kurgusu,

hayati önem taşıyan kilit noktalardan bazılarıdır.

İşletmelerde bu sebeple bazı proseslerin spesifik organizasyonel kararlar alması gerekebilir.

İşletmelerde ham maddenin yarı mamullere yarı mamullerinde işlenerek bitmiş ürünlere dönüşmesinde sekiz önemli kayıp olan; fazla üretim, süreç bekleme, süreçler arası transferler, gereksiz fazla stok, gereksiz sistemsel işlemler, işi uzatan operatör hareketleri, hatalı üretimler / fireler, kullanılmayan iş gücü ve ekipmanlar.
Değer zincirlerinde iyileştirmelerde amaç takt zamanı ve (lead time) teslim süresini kısaltmaktır. Ama maalesef birçok işletme VSM de, profesyonel olmayan niteliksiz yönetici ve motivasyonu ve sahiplenme yetisi bozuk iş gücü sebebiyle bu sorunları çözemeden başarısız olmaktadır.

Taşımacılıkta ise; taşıma modu seçimi, yük konsolidasyonu, rotalama ve araç çizelgeleme gibi süreç adımlarının iyi organize edilmesi, elleçleme oranlarının en aza indirilecek şekilde hesaplanması, bilgi akışıyla kontrollerin iyi işlemesi, maliyet avantajı ve kârlılığın anahtarlarıdır. Hatta literatürleri çağın yenilikleri ve inovasyonlarla aşma çabaları gelişmiş bilimle devam etmekte. Bu da lojistiğin geleceği için ilham vericidir.

Günümüzde ve gelecekte E-Ticaret’in kullanılması; yeni hava ve deniz limanlarına, dolayısı ile büyük lojistik merkezlerine ihtiyaç oluşturacaktır. global ticaret hacminin genişlemesi, ürün gamı ve çeşitliliğine göre, sürekli hatasız sirkülasyonlar için; lojistiğin yeni nesil uygulamaları ve bunu kolaylaştıracak inovasyonları sağlayacak bilgi ve tecrübede lojistikçiler yakın zamanda çok gerekli olacaktır.

Artık çağın gereklilikleri, lojistik ve lojistikçilerin değerini anlatmaya başladı.
Genç ve idealist meslektaş kardeşlerimizin, lojistiğin tüm alt kollarında (yurtiçi ve yurtdışı) özellikle modern yapılanmalar ve büyük operasyonlarda sahada daha çok bulunarak her süreçte olması sağlanmalıdır. Bu deneyim kazanma ve uzmanlaşma açısından yabancı dilden daha önce bir şarttır. Tedarik Zinciri ve Lojistik okuyan öğrencilere gerekirse ek teşvik ve destek bursları çıkarılmalıdır.

Çünkü lojistik; ürün, hizmetler, insan dahil tüm kaynakların ihtiyaç duyulan yerde ve istenen zamanda temin ve teslimini, uygun metodlar, modlar, araçlar vs. ile sağlayan geniş kapsamlı zor bir branştır. Başarılması; liderlik, stratejik yetenek, planlama, matematiksel zeka, geniş öngörü, inovasyon, çoklu mühendislik bilgileri gerektirir. Artık sektöre deneyimli kalifiye ve nitelikli istihdam şarttır.

İnsan Kaynakları Alanında People Focus ve Buyer Network İş ve Ticaret Platformu İş Birliği İmzaladı.

Kurumsal pazarın güçlü oyuncusu Buyer Network İş ve Ticaret Platformu firmalar arası iş birlikleri ile büyümeye devam ediyor. Hemen her alanda kategori liderleri ve partnerleri ile hizmet ağını genişleten B2B marka ailesi insan kaynakları alanında yeni bir işbirliğine imza attı.

Buyer Network Marka Ailesi kurucu ortağı Prof. Dr. Murat ERDAL, People Focus HR ile yapılan iş birliği ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:

Prof. Dr. Murat ERDAL

İnsan kaynakları hizmetlerinin çok geniş bir saha olduğunu düşünüyoruz. Bugün ailemizde 9.000’den fazla firma ve profesyonel bulunmaktadır. Her sektörden firmamıza ve üyelerimize alanında lider çözüm ortaklarımızla entegre hizmetler vermek istiyoruz. Uzmanlık alanımız “kurumsal pazar (B2B)”. Bugünün rekabet ortamında işbirlikleri, ilişkiler ve satış ortaklık modelleri çok belirleyici. Partner seçimlerimizde sektör deneyimi ve firmalara arasında güven ve sektör deneyimi hayati rol oynuyor. Kurumsal pazarı hedefleyen firmalarla sürdürülebilir iş ortaklıkları ile ilerliyoruz.

İK alanında People Focus çözümlerine güveniyoruz. People Focus insan kaynakları konusunda son derece güçlü altyapıya sahip donanımlı bir firma. Çok başarılı projelere imza atan, bilgi ve deneyim sahibi kadrosu var. Bu alanda sektör tecrübesi hayli önemli. Bu işbirliğinin karşılıklı olarak taraflara çok büyük güç katacağına inanıyoruz.

People Focus HR Genel Müdürü Başak Gül Çakır

People Focus HR Genel Müdürü Başak Gül Çakır, Buyer Network Marka Ailesi ile gerçekleştirilen iş birliği ile ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu:
Uzun yıllardır insan kaynaklarının her alanında emek vermiş bir ekip olarak, insan kaynakları danışmanlığının, değişen tüm dünya düzeni , iş modelleri, iş yapış şekilleri, değişen  organizasyon yapıları , hayattan beklentiler, belirsizlikler üzerine düşünerek, bilgi, teknoloji  ve bilimsel yaklaşımlar ile  desteklenerek dönüşmesi gerektiğini düşünüyoruz. Mesleğimizin cv iletmek , herkese aynı uygulamaları yapmak olmadığını, hem iş ortaklarımıza hem adaylarımıza bilgilerimizi, tecrübelerimizi, yurt dışı ve ülkemizde aldığımız eğitimleri, mesleğimizin derinliğini, yol arkadaşlığını yansıtarak sürdürülebilir başarılar yaratmak olduğuna inanıyor ve uyguluyoruz. Dokunduğumuz her insan ve organizasyon ile birlikte öğrenmek, gelişmek, kazanmak, iyiliği, evrensel değerleri, öz değerlerimizi, çalışkanlığımızı, birlikte başarmayı  yayarak bir çok kişiye ilham olmayı hedefliyoruz. İşe alım danışmanlığı, teknoloji sektörüne özel işe alım danışmanlığı,  uçtan uça insan kaynakları danışmanlığı, oryantasyon, organizasyon tasarımı, yetenek yönetimi , performans değerlendirme, temel prosedürlerin oluşturulması, eğitim gibi  gibi ihtiyaç duyulan her  konuda insan kaynakları hizmeti veriyoruz. Tüm süreçlerimize hizmetimize  insan kaynakları analitiğini dahil ediyor ve online assessment ürünlerini kullanıyoruz.

Buyer Network Marka Ailesi ile gerçekleştirdiğimiz iş birliğinin, bizleri iş ortaklarımıza ulaştırmak ve   iş ortaklarımıza  derinlemesine destek vermemiz noktasında büyük katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Birlikte gelişmek, öğrenmek için Buyer Network Marka Ailesi ile başlattığımız iş birliğimizin dokunabildiğimiz her alanda fark yaratmasını dileriz.

 

Mobilya, kağıt ve orman ürünleri ihracatı 3,5 milyar dolar

  • Mobilyada 8 aylık ihracat 2.1 milyar dolar
  • ABD pazarında ihracat artışı yüzde 6
  • İsrail, Avustralya ve Günel Kore’ye sanal ticaret heyeti düzenlenecek
  • Pandemi ABD ve Avrupa Birliğine mobilya ihracatını arttırdı

Mobilya kağıt ve orman ürünleri ihracatı 2020’nin ilk sekiz ayında 3,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu rakamın 2,1 milyar dolarlık kısmını mobilya oluştururken Almanya, İngiltere, Suudi Arabistan, Irak ve Libya en çok ihracat yapılan ülkeler oldu. Mobilya ihracatında lider konumda bulunan ülkelerden ABD’de yaşanan yüzde 6’lık artış ise dikkat çekti. İstanbul Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Güleç, Haziran ile birlikte mobilya ihracatında yaşanan güçlü artışın üçüncü ayına girildiğini söyledi ve sanal ticaret heyetleriyle de bu yükselişi destekleyen organizasyonlara devam edeceklerini kaydetti.

İstanbul Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Güleç, 2020’nin ilk 8 ayında sektörün toplam ihracatının 3,5 milyar dolar olarak gerçekleştiğini açıkladı. Bu rakamın 2,1 milyar dolarını mobilya oluştururken Güleç, şunları kaydetti: “12 milyar dolarlık üretim gücü ile Türk mobilya sektörü dünyanın 13. büyük üreticisi durumunda bulunuyor. Pandemi bütün sektörleri olduğu gibi mobilya üretim ve ihracatını da olumsuz etkiledi. Haziran ve Temmuz’da yakaladığımız güçlü artışı Ağustos’a da taşıdık. Geçen yılın aynı dönemine göre mobilya ihracatımızda yaşanan artış yüzde 5 olarak gerçekleşti. Bu artışın diğer aylarda da yaşanmasını bekliyoruz. Ürettiğinin yüzde 37’sini ihraç eden Türk mobilya sektörü iç pazarda da talep açısından büyük bir yoğunluk yaşıyor. Mobilyada yılsonu için hedeflediğimiz rakamlarımız ihracat tarafında 4 milyar dolar, iç satışta 60 milyar Türk Lirasıdır. ”