B2B Sektör Buluşmalarında Bugün: “Gümrük İşlemlerinde Karşılaşılan Riskler ve Avantajlar” Webinarı Gerçekleşti.

Buyer Network B2B Sektör Buluşmaları’nın 17. bölümünde bugün, “Gümrük İşlemlerinde Karşılaşılan Riskler ve Avantajlar” konusunu ele aldık. Prof. Dr. Murat ERDAL moderatörlüğünde gerçekleştirdiğimiz etkinlikte ÜNSPED Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetler A.Ş. (UGM) Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Remzi AKÇİN ve UGM Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Cahit SOYSAL konuğumuz oldu.

Hüseyin Cahit Soysal konuşmasında;

Son yıllarda gümrük mevzuatında yapılan değişikliklerin ilginç olduğunu, değişikliklerin yanı sıra değişmeyen ceza hükümleri olmasına karşın, yeni getirilen ek mali yükümlülükler ve ilave gümrük vergileri nedeniyle anılan cezaların şirket bünyelerine zarar verecek boyutlara erişecek miktarlara ulaştığını, bu nedenle, eski ceza hükümlerin bile yeni bakış açısıyla yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Soysal, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun objektif iyiniyetli üçüncü şahısları korumadığını, bu nedenle, kaçakçılık olayına karışan bir kişi olmasak bile, kaçakçılık konusu malları iç piyasadan salt çok uygun fiyatlarla satın aldık diye bu Kanunun yaptırımları ile karşı karşıya kalabileceğimizi, en azından anılan eşyanın kamu tarafından alıkonulabileceğini ifade etti.

Soysal “kabahat” hükümlerinin Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’ndan ayıklanarak Gümrük Kanunu’na eklenmiş olmasının olumlu bir gelişme olduğunu, ancak, bu aktarma yapılırken ceza miktarlarına dokunulmadığı için, Türkiye’yi Gümrük Kanunundaki bazı para cezalarında “gümrüklenmiş değer”i baz alan dünyadaki tek ülke olma konumuna soktuğu hususuna vurgu yaptı.

Remzi Akçin ise konuşmasında;

Genellikle gümrük mevzuatı hükümleri nedeniyle gümrük yükümlülerinin ağır sorumluluklar ile karşı karşıya kaldığının bilindiğini, ancak beyanında bulunan yükümlülerin hangi haklara, hangi ceza indirimlerine sahip olduğu konusunda ayrıntılı bilgi sahibi olmadığını belirtti ve bu düzenlemeler konusunda açıklamalarda bulundu. Eksik alınmış gümrük vergileri için zamanaşımı hükümlerine dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Akçin, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’ndaki etkin pişmanlıktan yararlanma koşullarını da sıraladı. Gümrük Kanunu’na göre, uzlaşmaya nasıl gidileceği, tasfiyelik hale gelen eşyanın beyan sahibince tekrar nasıl alınacağı, ödenmiş vergilerin ve cezaların geri alınması prosedürünün nasıl işlediği, idari kararlara, vergi, ceza ve tahlile nasıl itiraz edileceği hususlarına açıklık getirdi.

Akçin, konuşmasının son bölümünde, bilginin güç verdiğini, ticaret erbabının sahip olduğu haklar konusunda yeterince bilgi sahibi olması halinde, dış ticaret girişimlerinde daha cesur  olacaklarını belirtti.

Webinar Canlı Yayın Kaydı

 


Firmanızın kurumsal pazarda B2B satış geliştirme faaliyetlerinde yeni bir kanal açın.
Profesyonel destek alın. https://buyernetwork.net/business/

Kurumsal satış operasyonlarında “dış kaynak kullanımı” ekonomiktir.
Sektörel satış uzmanlığından yararlanırsınız.
Firma personel dağılımınızı faaliyetlerinize en uygun şekilde yapılandırırsınız. Size zaman ve maliyet tasarrufu sağlar.

Yeni Zelanda Ankara Büyükelçisi Wendy Hinton: “İş Birliğimizi Daha Yaratıcı Ve Dinamik Hale Getirebiliriz”

Yeni Zelanda Ankara Büyükelçisi Wendy Hinton: “İş Birliğimizi Daha Yaratıcı Ve Dinamik Hale Getirebiliriz”

DEİK WEBİNARINDA COVİD SONRASI TÜRKİYE – YENİ ZELANDA ARASINDAKİ İŞ FIRSATLARI KONUŞULDU

YENİ ZELANDA ANKARA BÜYÜKELÇİSİ WENDY HİNTON: “İŞ BİRLİĞİMİZİ DAHA YARATICI VE DİNAMİK HALE GETİREBİLİRİZ”

CHARLES FINNY: “TÜRK FİRMALARININ YENİ ZELANDA’DAKİ İHALELERE KATILMALARINI BEKLİYORUZ”

Türkiye ekonomisinin dinamiklerini güçlendirmek ve Türkiye’nin gücünü dünyaya taşımak için çalışmalarını aralıksız sürdüren DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) Yeni Zelanda İş Konseyi, 30 Haziran Salı günü Covid sonrası fırsatların konuşulduğu bir Webinar düzenledi. Hitay Holding Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda DEİK Türkiye-Yeni Zelanda İş Konseyi Başkanı Emin Hitay’ın moderatörlüğünü üstlendiği konferansta konuşmacı olarak Yeni Zelanda Türkiye Büyükelçisi Wendy Hinton, Yeni Zelanda-Çin ve Yeni Zelanda-Tayvan Serbest Ticaret Anlaşmalarının Baş Müzakerecisi Charles Finny ve Business NZ İcra Direktörü Catherine Beard yer aldı. Toplantıda Büyükelçi Hinton, Yeni Zelanda’nın Türkiye ile bağlarını geliştirmeye özen gösterdiğini söyledi. Ayrıca Türkiye’nin Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’nin olduğunu ve Türkiye’nin, Birleşik Krallık ile Serbest Ticaret Anlaşması’nda müzakerelerin devam ettiğini anımsatarak iki ülke için önlerinde büyük bir fırsat olduğunu belirtti.

İşbirliği Türkiye ve Yeni Zelanda için fırsatlar sunuyor

Yeni Zelanda gelişmiş ve küresel pazar ekonomisi sayesinde Dünya Bankası’na göre iş yapmak için 189 ülke arasında birinci sırada yer alıyor. Büyük bir potansiyele sahip Türkiye ile Yeni Zelanda arasında daha güçlü bir ortaklık ve koordinasyonun sağlanması iki ülke için de büyük fırsatlar sunuyor. “İşe Dönüş: Yeni Zelanda Covid Sonrası Dönemde Ne Fırsatlar Sunuyor?” başlığıyla düzenlenen etkinliğe DEİK üyeleri, iş dünyası ve basın tarafından yüksek katılım sağlandı. Web konferansında pandeminin ülkelere etkileri, tarım, hayvancılık, inşaat, sanayi ve yenilenebilir enerji alanında Türkiye ile Yeni Zelanda arasında yapılabilecek işbirlikleri değerlendirildi.

Türkiye ve Yeni Zelanda birlikte kazanacak

Emin Hitay tarafından yapılan açılış konuşmasının ardından söz alan Yeni Zelanda Türkiye Büyükelçisi Wendy Hinton, Türkiye ve Yeni Zelanda’nın potansiyel büyüme hedefleri ve iki ülke arasında yapılabilecek işbirlikleri hakkında şunları söyledi: “AB ile birkaç ay içinde Serbest Ticaret Anlaşması yapmayı umuyoruz. Bu gelişmeler Türkiye ve Yeni Zelanda arasında yeni anlaşmaların yapılması için yeni bir ilgi doğuracak. Türkiye ve Yeni Zelanda’daki fırsatlar daha iyi ortaya çıkacak. İki ülke arasında ticaret ortamının geliştirildiğinde, her iki ülke içinde kazan-kazan durumu yaratabilir. Kovid-19 bir korumacılık mazereti olarak kullanan bazı ülkeler oldu. Yeni Zelanda olarak bunun doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyoruz. Yeni Zelanda ve Türkiye iki eski dost ülke. Bu dostluk yüzyıldan fazladır devam ediyor. İrade olduğu zaman birtakım şeyler değişebiliyor. İş birliğimizi daha yaratıcı ve dinamik hale getirebiliriz. Ticaret hacmimiz düşük. Vergi gibi konuların ele alınması gerekiyor. Serbest Ticaret Anlaşmaları konusunda yeni adımlar atmamız gerekiyor.

”İki ülke arasındaki yatırımlarda yeni ufuklara yelken açabiliriz”

Hitay Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve DEİK Türkiye-Yeni Zelanda İş Konseyi Başkanı Emin Hitay ise tedarik zinciri kırılganlıklarına en iyi şekilde adapte olan ülkelerin Kovid-19 sürecinde karlı çıkacağını söyledi. Hitay, “Türkiye’de Kovid-19’a karşı mücadelede büyük başarı elde ettik. Türkiye, altyapısı ve sağlık personeli sayesinde uluslararası bir geçiş noktası olmasına rağmen çok başarılı oldu. Türkiye, Yeniden Asya inisiyatifini geçen yıl hayata geçirdi. Asya-Pasifik bölgesine odaklanıyoruz. İki ülke arasında yatırım ve ticaret ortaklıklarını çeşitlendirmeye çalışıyoruz. Yeni Zelanda, bu anlamda çok iyi eğitilmiş bir güce sahip olan bir ülke. Özellikle Ar-Ge alanında başarılı bir ülke. Türkiye ve Yeni Zelanda tarihi tecrübeler üzerine inşa edilmiş bir ilişkileri olmasına rağmen potansiyelinin altında ticaret hacmi olan iki ülke. Ticaret ve yatırım konusunda yeni ufuklara doğru yelken açmak istiyoruz” dedi.

Dünyanın en eski süt kooperatiflerinden biri olan Fonterra’nın yılda 12 Milyar ABD Doları ciro yapan bir deve dönüşümüne vurgu da yapan Emin Hitay, Fonterra’ya Türkiye’de şirket satın alma veya ortak girişim kurma yoluyla ülkemize yatırım yapması çağrısında bulundu. Çok önemli bir süt ve et ürünleri ihracatçısı olan ülkenin tarım, hayvancılık ve sanayiyi birleştirmesi açısından ülkemiz için son derece önemli bir örnek teşkil ettiğini de sözlerine ekleyen Başkan Hitay, kooperatifçiliğin önemini de panel sırasında ayrıca vurguladı.

Türk firmalarını bekliyoruz

İki ülke arasındaki fırsatlar hakkında konuşan Charles Finny, “AB ve Birleşik Krallık ile müzakerelerimiz devam ediyor. Yeni Zelanda, Çin ile olan müzakereler üç yıl içinde tamamladı. Türkiye ile de bir anlaşmaya gidilebilir. İnşaat sektöründe büyük fırsatlar var. Kent alanları, altyapı, demiryolları ve su hatları değişecek. Türkiye firmaları da umarız Yeni Zelanda’daki ihalelere katılırlar” değerlendirmesini yaptı.

Yeni Zelanda 12 milyar dolarlık bir dönüşüme hazırlanıyor

Türkiye, Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği Anlaşmasını yenileme sürecinde ve AB ile Yeni Zelanda da çok yakında bir Serbest Ticaret Anlaşması imzalamaya hazırlanıyor. Ekonomik olarak AB’ye entegre bir ülke olan Türkiye, pandemiden sonra alternatif bir küresel üretim merkezi olmayı hedefliyor. Bu gelişmelerin ardından Türkiye-Yeni Zelanda ticaret ve yatırım ilişkilerini daha da güçlendirebilir mi sorusu da webinarda gündeme geldi.

Konuyla ilgili olarak Business NZ İcra Direktörü Catherine Beard, “Türkiye de Avrupa Birliği ile olan anlaşmasını revize ediyor. Alternatif küresel müzakerelerle başarılar sağlanabilir. Teknolojik uzmanlık, tarım ve hayvancılık iyi ama geliştirilebilir. İnşaat sektörü Türkiye için önemli. Yeni Zelanda’da altyapı çalışmaları devam ediyor. Ekonomiyi canlandırmak için 12 milyar dolarlık bir dönüşüme tabi olacak. Ülkede ciddi bir konut sıkıntısı var. 20 bin kişi ev bekliyor. Her sene 2 bin 500 kişiye konut sağlanabiliyor. Türkiye’den inşaat şirketleri bu projelere katılabilir. Tarım ve tarım teknolojileriyle ilgili temmuz ayı sonunda dijital fuarı NZ Field Days (Yeni Zelanda Tarım Günleri) tarım ve hayvancılık için güzel bir örnek. Bu dijital fuara Türkleri davet ediyoruz” açıklamasını yaptı.

Ticaret Bakanı Pekcan, Macaristan Dışişleri ve Ticaret Bakanı Szıjjarto ile Görüştü

Ticaret Bakanı Pekcan, Macaristan Dışişleri ve Ticaret Bakanı Szıjjarto ile Görüştü

Pekcan, çeşitli temaslarda bulunmak üzere beraberindeki heyetle Türkiye’ye gelen Macaristan Ticaret Bakanı Szijjarto ile Ticaret Bakanlığında bir araya geldi.

Yaklaşık bir saat süren heyetlerarası toplantıda iki ülke arasındaki ticari ilişkiler, yatırımlar ve müteahhitlik hizmetleri, transit geçişler, Gümrük Birliğinin güncellenmesi, AB’nin çelik ithalatına ilişkin korunma önlemleri gibi konular ele alındı.

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Türkiye ile Macaristan arasındaki ikili ticaret hacminin 2019 yılında 2,7 milyar doları bulduğunu, ülkeler arasındaki ticaret potansiyelinin bu rakamın çok daha üzerinde olduğunu belirtirken, iki ülke Cumhurbaşkanları tarafından ortaya konulan 6 milyar dolarlık ikili ticaret hacmi hedefine dengeli bir şekilde ulaşabilmek için her türlü çabanın gösterilmesi gerektiğini vurguladı.

Türkiye ile Macaristan arasında otomotiv, yan sanayi, turizm, finansal hizmetler, sağlık, yenilenebilir enerji, müteahhitlik ve danışmanlık sektörlerinde büyük bir iş birliği ve yatırım fırsatları olduğuna dikkati çeken Pekcan, Macar girişimcileriTürkiye’de yatırıma davet etti.

Macaristan’daki Türk müteahhitlerin bugüne kadar 648,5 milyon dolarlık22 proje üstlendiğini ifade eden Pekcan,Türk ve Macar şirketlerin üçüncü pazarlarda, özellikle Afrika’da birlikte çalışabileceğini söyledi.

Transit geçişlerle ilgili olarak da ulaşımın, ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinde hayati bir bileşeni olduğuna işaret eden Pekcan, bu kapsamda her türlü geçiş belgesinin kaldırılmasını ya da mevcut kotaların iki katına çıkarılmasını talep etti.

Pekcan, Gümrük Birliğinin güncellenmesi konusunda Macaristan’ın desteğinin Türkiye için son derece önemli olduğunu vurguladı.

Avrupa Birliği’nin Çelik İthalatına İlişkin Korunma önlemlerine de değinen Pekcan, bu önlemlerin AB ile Türkiye arasındaki kömür ve çelik ürünlerine ilişkin STA’ya ve DTÖ kurallarına aykırı olduğunu ifade etti.

İki ülke arasındaki Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 6. Oturumunun 25-26 Haziran 2019 tarihinde Budapeşte’de gerçekleştirildiğini hatırlatan Pekcan, KEK mekanizmasının sorunsuz çalıştığını, alt komitelerin yapıcı ve somut çalışmalarına devam ettiğini, 2020 yılının son çeyreğinde, KEK’in 7. Oturumu’nun Türkiye’de yapılmasının ve ikili ekonomik ilişkilerdeki tüm gelişmeleri gözden geçirmenin çok faydalı olacağını kaydetti.

Konuk Bakan Szijjarto da Kovid-19 sürecinde Türkiye’nin Macaristan’a özellikle koruyucu ekipman ve tıbbi malzeme tedarikinde sağladığı desteklerden dolayı teşekkür etti ve iki ülke arasındaki Kovid-19 sürecindeki işbirliğinin, Kovid süreci sonrasında da aynı ivmeyle sürdürülmesinin önemli olduğunu vurguladı.

İki ülke arasındaki ticari ilişkilerin 6 milyar dolar hedefi çerçevesinde geliştirilmesinin önemine işaret eden Szijjarto, AB’deki tüm muhataplarını da Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi konusunda teşvik ettiklerini söyledi.

Türk ve Macar şirketlerinin başta Afrika olmak üzere 3. ülkelerdeki işbirliklerinin başarıyla devam ettiğini dile getiren Szijjarto, Türkiye-Macaristan ortaklığını geliştirmek için düzenlenen Go-Afrika seminerlerinin tekrar yapılmasınıdesteklediklerini ifade etti.

Szijjarto, Gümrük Birliğinin mevcut halinden çok daha ileriye götürülmesi gerektiği görüşünü paylaştıklarını belirtti.

Macar Eximbank’ın 100 milyon dolarlık kredi limitini serbest bıraktığına işaret eden Szijjarto, bu sayede Türk şirketlerle ortak projeler yapılmasının da önünün açıldığını söyledi.Szijjarto,transit geçişlerinin kolaylaştırılması için de UND ile önemli mesafe katettiklerini belirterek, pandemi nedeniyle ertelenenulaştırma sektörü komitesinin yakın zamanda yapılacağını, mevcut sorunların burada çözülmesini beklediklerini sözlerine ekledi.

Sosyal Derecelendirme Türkiye’de Tüketicilerin %11’ini Etkiliyor

Sosyal Derecelendirme Türkiye’de Tüketicilerin %11’ini Etkiliyor

Kaspersky’nin “Sosyal kredi ve güvenlik: Derecelendirme dünyasını kucaklamak”başlıklı son raporuna göre, Türkiye’den ankete katılanların %11’i derecelendirme sistemlerinin sosyal medyadaki bilgiler üzerinde yaptığı değerlendirme nedeniyle finans hizmetlerine erişmekte zorlandı. Sosyal derecelendirme sistemleri giderek daha fazla ülkede ve sektörde kullanılmaya başlanırken, yaşanabilecek olumsuz durumlar nedeniyle bu sistemlerin daha özenli bir şekilde geliştirilmesi gerekiyor.

Sosyal ağlardan banka hesaplarına kadar günlük hayatımızın her alanında kullandığımız tüm çevrim içi hizmetler hayatımızı kolaylaştırmak için verilerden yararlanıyor. Sosyal medyadaki hareketlerin de dahil olduğu kişisel bilgiler sayesinde kurumlar mevcut ve potansiyel müşterilerine özel hizmetler ve benzersiz deneyimler sunabiliyor. Ancak, otomatik algoritmalarla çalışan bu tür davranış değerlendirme sistemleri kişisel hayatımızı etkileyebilen sosyal kredi derecelendirmeleri de yapabiliyor. Tüketiciler bu konuyla ilgili yaşadıkları deneyimleri Kaspersky’nin “Sosyal kredi ve güvenlik: Derecelendirme dünyasını kucaklamak” başlıklı yeni raporunda paylaştı.

Elde edilen bulgulara göre, Türkiye’de tüketicilerin %11’i kendileri hakkında sosyal medyadan toplanan bilgiler nedeniyle kredi almakta zorlandı. Sosyal medya ve benzeri hizmetleri en çok kullanan 25-34 yaş arası grup bu durumdan en çok etkilenen (%13) kesimlerden biri oldu. Finansal davranışlara göre kredi derecelendirme için bilinen mevcut düzenlemeler bulunurken, çevrim içi profillerden kişisel bilgi toplayan sistemler için herkes tarafından bilinen belirli bir kurallar çerçevesi bulunmuyor.

Kaspersky’nin hazırladığı raporda, insanların daha uygun fiyatlar, indirimler ve özel hizmetler için hassas özel verilerini paylaşabileceği sonucuna ulaşıldı. Aynı zamanda, tüketicilerin büyük bir çoğunluğunun sosyal medyayı dikkatli bir şekilde kullandığı ve bir grup kullanıcının kurumlara kişisel bilgilerine göz atma izni vermeyi düşünmediği de ortaya çıktı. Örneğin, araştırmaya Türkiye’den katılanların %33’ü kredi kartı başvurusu için yapılan kontrolleri hızla geçebilmek için profillerini paylaşmaya sıcak bakmadıklarını söyledi. Çocuğunu iyi bir okula yazdırmak (%12) veya kirada indirim (%11) için profilini paylaşmaya razı olmayanların oranı ise biraz daha düşük oldu.

Kaspersky Global Araştırma ve Analiz Ekibi Avrupa Direktörü Marco Preuss, “Günümüzün dijital dünyasında sosyal derecelendirme sistemleri daha da yaygınlaşarak yalnızca bir tercih olmaktan çıkıp birçok hizmetin önemli bir parçası haline gelecek. Ancak, Kaspersky’nin dünya çapında yaptığı anket daha iyi teklifler için kişisel bilgilerini paylaşmaya sıcak bakmayan geniş bir kitlenin olduğunu gösterdi. Bu kişilerin görüşleri göz ardı edilemez. Geliştiriciler sosyal derecelendirme sistemlerine yapay zeka algoritmaları eklerken herkesin menfaati gözetilmeli, güven ve şeffaflık konusunda kafalarda soru işareti bırakılmamalı.” dedi.

Şirketler teknolojiden ve tüketici verilerinden yararlanmanın yeni yollarını ararken, tüketiciler de hangi kurumlara güvenebileceklerini değerlendiriyor. Siber tehdit alanının sürekli genişlediği bir ortamda kişisel verilerin korunması çok zorlu bir süreç haline geliyor. Yapılan araştırmada Kaspersky, dünya genelinde tüketicilerin verilerini devletlerden çok tıp kurumlarına, bankalara veya sigorta şirketlerine emanet edebileceğini ortaya çıkardı. Ancak Türkiye’deki katılımcıların %27’si kişisel verilerini saklaması için bu şirketlere veya hizmetlere güvenmediğini belirtirken, %26’sı devlete güvenmediğini söyledi.

INSEAD Strateji Bölümünden Prof. Chengyi Lin konu hakkında şu açıklamayı yaptı: “Sosyal derecelendirme sistemlerinin temel amacı hem dijital hem de fiziksel dünyada güveni ölçmek ve artırmaktır. Sistemin çalışması için insanların buna güven duyması gerekir. Ekonomik, sosyal ve kültürel bağlama göre genel güven, çeşitli kurumlara güven ve dijital dünyaya güven ülkeye göre değişir. Bu nedenle, kısa vadede bir sosyal derecelendirme sistemi uygulama kararını her ülke için ayrı almak gerekir. Veri gizliliği ve güvenliği konusundaki soru işaretlerinin ötesinde, bu kararı alırken toplumun ne istediğini, bu sistemin tasarımı ve işletilmesi için kime güvenebileceğini ve sistemin nasıl uygulanacağını da dikkatli bir şekilde değerlendirmek şarttır.”

İhracatın Finansmanı – IV

İHRACATIN FİNANSMANI İÇİN KULLANILAN KREDİLERDE İHRACAT TAAHHÜT BORCUNA SAYILAMAYACAK İHRACATLAR

Belgesiz Kredilerde:

Taahhüde sayılmayan ihracat :

     I.       İhraç sayılan satış ve teslimler ile hizmet ihracından sağlanan bedeller taahhüde sayılmaz.
    II.       Transit ticaretten, sınır ticaretinden sağlanan döviz gelirleri, mal ihracının finansmanı için kullandırılan kredilerin taahhütlerinin kapatılmasında kullanılamaz.
   III.       Fındık ihracatının finansmanı için kredi kullanabilecek nitelikteki firmaya kullandırılan ve kredi sözleşmesinde fındık ihracı için olduğu belirtilen kredinin ihracat taahhüdüne fındık dışındaki ihracat sayılmaz. Aynı şekilde fındık ihracatı için kullanılmayan kredinin ihracat taahhüdü fındık ihracatıyla kapatılamaz.
   IV.       İhraç edildikten sonra yurda geri getirilen mal taahhüde sayılamaz.
   V.        Denetim elemanlarınca gerçeğe aykırı olduğu tespit edilen ihracat taahhüde sayılamaz.
  VI.        Serbest Bölgelere TL olarak yapılan ihracat kredi taahhüdüne sayılamaz.
 VII.        Bedelsiz olarak yapılan ihracatlar kredi taahhüdüne sayılamaz.

 

İHRACATIN FİNANSMANI İÇİN KULLANILAN KREDİ SONRASI, İHRACAT TAAHHÜTLERİNİ YERİNE GETİREMEYENLER

İhracatın finansmanı için kullanılan kredi sonrası Taahhüt edilen mal ve hizmet ihracının / satışının ilgili mevzuatta belirtilen süreler içerisinde ve diğer şartlar çerçevesinde, kısmen veya tamamen yerine getirilmediğinin tespit edilmesi halinde; Kredi taahhüdünün gerçekleşmeyen kısmına tekabül eden oran üzerinden, varsa kredi için daha önce istisna edilen vergi, kkdf, masraf, komisyon v.b. tutarları ilgili mevzuata göre cezalı olarak tahsil edilir.

Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu’na ilişkin yükümlülükler (varsa) ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde krediyi kullandıran aracı bankalarca yerine getirilir.

İHRACATIN FİNANSMANI İÇİN KULLANILAM KREDİ SONRASI TÜRKİYE’DEN SERBEST BÖLGELERE YAPILAN İHRACATLARLARLA İLGİLİ BELGELER KULLANILAN KREDİNİN İHRACAT TAAHHÜDÜNE SAYILABİLİR Mİ?

Türkiye’den serbest bölgelere yapılan ihracatlara ilişkin belgeler kullanılan kredinin ihracat taahhüdüne sayılamaz. Ancak Türkiye’den serbest bölgelere, serbest bölgelerden Türkiye haricindeki üçüncü ülkelere yapılan mal ve hizmet satışına ilişkin Serbest Bölge ve Gümrük Müdürlükleri onaylı “SBİF – Serbest Bölge İşlem Formu”nun (Çıkış) kullanıcı nüshası ve alıcı adına düzenlenen fatura ibrazı ile kapatılacaktır.

Malın başka ülkeye sevkiyatı SBİF üzerine Serbest Bölge Gümrük Muhafaza Müdürlüğünün kaşesi ile son bulur. Fiili ihraç tarihi olarak; SBİF’nin 14. hanesindeki tarih esas alınır

Kredinin satış taahhüdü ile ilişkilendirilmiş ve kapanışı gerçekleşmiş SBİF’nin kullanıcı nüshası üzerine; ihracatın finansmanı için kullandırılan döviz cinsi üzerinden, döviz kredilerinde kredinin anapara, faiz, masraf toplamı, TL kredilerde ise kredinin FOB satış taahhüt tutarı kadar şerh düşülür. TL kredilerde FOB satış taahhüt tutarı, kredi anapara tutarının kredi kullandırım tarihindeki TCMB döviz alış kuru üzerinden ABD Dolarına çevrilmesi suretiyle belirlenir.

Gelecek hafta transit ticaretin finansmanı için kullandırılacak kedilerden bahsedelim. Transit ticaretin finansmanını ihracatın finansmanı olarak düşünebiliriz değil mi?

TOYOTA Otomotiv Sanayi Türkiye Avrupa Ve Afrika Bölgesindeki En İyi Fabrika Seçildi!

Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye, Amerikalı bağımsız araştırma şirketi JD Power tarafından Avrupa ve Afrika bölgesindeki en iyi fabrika seçilerek “Golden Plant” ödülüne layık görüldü.

Amerikalı bağımsız araştırma şirketi JD Power tarafından yapılan ve Amerikan otomotiv pazarında satılan araçları değerlendiren Initial Quality Study (IQS) araştırmasında, Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye, C-HR modeli ile Avrupa ve Afrika bölgesinin en iyi fabrikası oldu. C-HR kullanan müşterilerle yapılan IQS araştırmasında kullanıcıların ilk üç aylık deneyimlerinin ardından görüşlerini değerlendiren JD Power, Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye’yi “Golden Plant” ödülüne layık gördü.

Bu yılki IQS değerlendirmesine göre, Avrupa ve Afrika bölgesinde üretilmiş tüm araçlar arasında kalite açısından en iyi araç Toyota C-HR olarak belirlendi.Örnekleme ile seçilen müşterilerin görüşleri sonucunda kalite performansı en iyi olan Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye, birinci sırada yer aldı.

Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye Genel Müdür ve CEO’su Toshihiko Kudo,“Hem Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye hem de ülkemiz adına önemli bir başarı elde ettik. Bu başarı, Türkiye’deki otomotiv sektörünün geldiği noktayı göstermesi bakımından önemli bir anlam taşıyor.Bütün çalışanlarımıza ve tedarikçilerimize değerli katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.Bundan sonraki süreçteki hedefimiz sadece Avrupa ve Afrika bölgesinde değil, tüm dünyadaki en iyi üretim tesisi olup bu pozisyonu istikrarlı ve güçlü bir şekilde korumak olacaktır” dedi.

Türkiye’nin en büyük 2. ihracatçısı olan ve üretiminin % 90’ını dünyanın 148 ülkesine ihraç eden Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye, halen 5500 kişilik istihdamı ve 2.1 milyar $ değerinde toplam yatırımı ile Sakarya ve Türkiye’ye katkı sağlamaya devam ediyor.

İşletmeler Neden İçerik Stratejisi Oluşturmalı?

İşletmeler Neden İçerik Stratejisi Oluşturmalı?

Doğru hazırlanan bir içerik stratejisi, marka kimliğini güçlendirmek, müşterilerde güven yaratmak, uzmanlığı ortaya koymak gibi konuların yanında pazarlama ve satış çalışmalarında da önemli rol oynuyor. Medialogy, işletmelerin daha hedefli hareket edebilmeleri için ideal içerik stratejisi hazırlama konusunda bilinmesi gerekenleri paylaştı.

Kurumların dijital dünyaya geçişi hızlandıkça, çalışma yöntemleri de buna paralel biçimde değişiyor. Tıpkı geleneksel alanda olduğu gibi internet üzerinde de görünürlük her şeyden önemli. Bu görünürlüğü sağlamak için reklam ve pazarlama çalışmaları gerçekleştirilse de bunların etkileri çalışmaların yapıldığı periyotlarla sınırlı kalıyor. Oysa, içerik çalışmaları, kalıcı bir görünürlüğün temelini oluşturuyor.

Doğru hazırlanmış bir içerik stratejisi, bir işletmenin kendisi, ürün ve hizmetleri hakkında bilgi sağlamanın yanında, yapılan işin geleceğine de şekil verme gücüne sahip. Örneğin ürünler hakkında hazırlanan “kendin yap” videoları, kullanımla ilgili ipucu makaleleri, sık sorulan soruları yanıtlayan içerikler, potansiyel müşterileri satın almaya yönlendirebileceği gibi, tüketicinin etkileşimi sonucunda var olan ürünleri geliştirme ya da yeni ürün ortaya çıkarma konusunda da içgörüler ortaya koyabiliyor.

Şirketlerin %56’sı içerik yatırımlarını artırmak istiyor

Güncel araştırmalar da içerik stratejilerinin ve içerik pazarlaması çalışmalarının önemini ortaya koyuyor. İçerik pazarlamasındaki en büyük zorluğun veri ve strateji eksikliği olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 28’i bulurken, işletmelerin yüzde 56’sı bu eksiğin farkında ve içerik üretim yatırımlarını artırmak istiyor. Tüketicilerin yüzde 91’i ise markalardan orijinal olmalarını bekliyor.

Konu hakkında konuşan Medialogy CEO’su Emrah Pamuk, “İyi bir içerik stratejisi belirlemek için hedefi baştan belirlemek gerekiyor. Bu çalışmayı yapacak kurumların tıpkı bir birey gibi özelliklerinin, güçlü yönlerinin ve belirlenen hedeflere yönelik fırsatların tespit edilmesi ile sadece orta ve uzun vadede değil, kısa vadede de içerik çalışmalarından sonuç almak mümkün. Tüm bunları yaparken teknolojinin de önemli bir faydası oluyor. Profesyonel araçlar kullanarak bir işletmenin dijital dünyadaki görünürlüğü ve etkisini ölçmek, doğru yatırımları yapmayı kolaylaştırıyor” dedi.

Analiz, planlama ve kreatif içeriklerle internet üzerindeki etkiyi artırmak mümkün

Kurumların internet üzerinde güçlü ve etkin bir şekilde var olmaları için hizmet veren Medialogy, stratejik yaklaşımlar hazırlamanın yanında, hedef kitlelerin ilgisini çekecek hikayeler yaratıyor. E-ticaret, e-ihracat, KOBİ ve ajanslara yönelik hizmetlerde uzmanlaşan şirket, dijital görünürlük analizi sonrasında web sitesi içerikleri, blog, mobil, sosyal medya, video gibi alanlarda kreatif içeriklerle işletmelerin internet üzerindeki etkisini artırıyor.

Emrah Pamuk, “İçerik stratejisinde herkes için geçerli tek bir doğru yok. Her şirket için, o şirketin güncel durumuna, ihtiyaçlarına, hedeflerine ve mesajlarına yönelik çalışmalar yapıyoruz. İçerik çalışmalarını doğru platformlarla birleştirerek, belirlediğimiz KPI’lara (Temel Performans Göstergeleri) ulaşmaları için müşterilerimize yardımcı oluyoruz” şeklinde konuştu.

Patentleri Sanayi İle Buluşturan Program Başladı!

İTÜNOVA TTO ve TOSB İnovasyon Merkezi PATİCA-Patent Ticarileştirme Programı’nı hayata geçirdi. Bu program sayesinde üniversite içerisinde geliştirilen patentlerin sanayi kuruluşları ile buluşması ve yüzde 75e kadar mali destek sağlayan TÜBİTAK Patent Lisans Çağrısı için iş birliği oluşturulması amaçlanıyor.

İstanbul Teknik Üniversitesi’nin teknoloji transfer ara yüzü olarak hizmet vermek amacıyla kurulan İTÜNOVA TTO, TOSB (Otomotiv Yan Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi) İnovasyon Merkezi iş birliği ile PATİCA-Patent Ticarileştirme Programı’nı hayata geçirdi. PATİCA programı ile üniversite bünyesinde geliştirilen buluşların sanayi ile buluşturularak, yeni iş birliklerinin yolunun açılması hedefleniyor. Hayata geçirilen iş birliği hakkında konuşan TOSB İnovasyondan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Burhanoğlu, “İçinde bulunduğumuz bu dönemde ulusal ve uluslararası pazarda rekabet edebilmek için sektörün yenilikçi ürünlerle güçlenmesi kaçınılmaz bir unsur haline geldi. Özellikle değerli akademisyenlerimizin patentlerini tanıtmaları ve sektöre yönelik fayda sağlamaları bizler için çok önemli. Bu yolda İTÜNOVA TTO iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz PATİCA programının üniversite-sanayi iş birliğine büyük katkı sunacağına inanıyoruz” dedi.

TÜBİTAK’tan yüzde 75’e kadar mali destek

Konuyla ilgili konuşan İTÜ Ar-Ge’den Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Alper Ünal, “Üniversitemizin hedeflerine göre önceliklerimiz; araştırma, inovasyon, nitelikli insan kaynakları, sanayi iş birliği ve yüksek teknoloji üretiminin artmasıdır. Bu kapsamda üniversitemizde geliştirilen buluşların sanayiye tanıtılması ve özel sektör iş birliklerinin çoğalması için başlatılan PATİCA programının oldukça verimli olacağına inanıyorum” dedi. İTÜNOVA TTO Genel Müdürü Ekrem Özcan ise şunları söyledi; “23 Haziran’da başlattığımız PATİCA programı ile akademisyenlerimiz patentlerini tanıtmaya başladı. PATİCA programı ile patentleri sanayi kuruluşları ile buluşturmayı ve yüzde 75’e kadar mali destek sağlayan TÜBİTAK Patent Lisans Çağrısı için iş birliği oluşturmayı hedefliyoruz. Farklı sektörlere yönelik buluşların anlatılacağı program ile patente dayalı iş birliklerin de yolunu açacağız. Ayrıca Anadolu’daki üniversitelerden patenti olan akademisyenleri de programa dahil ederek onların da sanayi ile buluşmalarına destek vereceğiz.”

PATİCA programı ile 100 patentin akademisyenler tarafından sanayi firmalarına sunum yaparak tanıtımlarının sağlanması hedefleniyor. Buna ek olarak üniversitelerde, araştırma kurumlarında ve teknoloji geliştirme bölgelerinde geliştirilen patentli teknolojilerin sanayiye aktarılmasını sağlamak için işbirlikleri oluşturularak TÜBİTAK’ın Patent Lisans Çağrısına başvurmaları amaçlanıyor. Bu çağrı kapsamında farklı kriterlere göre patent sahibine yapılan lisans/devir bedellerinde yüzde 75’e varan geri ödeme sağlanıyor.

Türk Girişimler Tek İşlemle Milyarlar Liginde

Türk Girişimler Tek İşlemle Milyarlar Liginde

Küresel girişim ekosistemi yılın ilk çeyreğinde 61 milyar doları gördü

Türk girişimler tek işlemle milyarlar liginde

KPMG’nin hazırladığı ‘Venture Pulse 2020’ raporuna göre Covid-19’a yakalanmadan geçen bu yılın ilk üç ayında küresel girişim yatırımlarına 61 milyar dolar geldi. Salgın etkisindeki ikinci çeyrekte gerileme beklenirken ABD’li Zynga’nın haziran ayında Peak Games’i 1,8 milyar dolara satın almasıyla Türk şirketlere 2020 yılının ilk yarısında yapılan yatırım miktarı 1,9 milyar doların üzerine çıktı. Covid-19’un da etkisiyle sağlık alanında biyoteknoloji, dijital sağlık, ilaç ve yaşam bilimleri, hastalıkların tahmini için yapay zeka modellemesi ve medtech alanlarında faaliyet gösteren girişimlerin önümüzdeki günlerde yıldızının daha da parlaması bekleniyor.

KPMG’nin dünyadaki girişim ekosisteminin nabzını tuttuğu ‘Venture Pulse 2020’ raporunun ilki yayımlandı. 2020’nin ilk üç ayında girişim ekosisteminin gelişimini değerlendiren rapor, Covid-19 etkisinin henüz hissedilmediği dönemde girişim yatırımlarındaki büyümeyi inceliyor. Covid-19 sonrası döneme ilişkin beklentilere yer veriyor.

‘Venture Pulse 2020’ raporuna göre bu yılın ilk üç ayında küresel girişim ekosistemi 4 bin 260 adet işlemle 61 milyar dolar yatırım almayı başardı. Rapora göre, pandemi öncesi yıla sağlam başlayan girişim yatırımlarından önemli başlıklar şöyle:

  • Brexit süreci ve devam eden ABD-Çin ticaret savaşı dahil olmak üzere küresel siyasi ve ekonomik belirsizliklere rağmen, 2020’nin başında çoğunlukla olumlu bir görünüm vardı.
  • ABD ve Avrupa’daki girişimler oldukça güçlü yatırımlar aldı.
  • ABD’de sürücüsüz otomobil çağırma uygulaması Waymo 2,25 milyar dolar, sürdürülebilir altyapı çözümleri sunan Generate Capital şirketi 1 milyar dolar topladı. Avrupa’da, İngiltere merkezli finans teknolojisi şirketi Revolut 500 milyon dolarlık bir yatırım çekerken, mobilite hizmeti veren Lilium 240 milyon dolar yatırım aldı.
  • Fintech’ler ilk çeyrek boyunca küresel anlamda popülerliğini korudu. Dijital bankacılık hizmetleri veren ABD merkezli Chime 500 milyon dolar, İngiltere merkezli Revolut 500 milyon dolar, İsveç merkezli Klarna 200 milyon dolar, Avustralya merkezli Xinja 160 milyon dolar yatırım aldı.

Tek işlemle 1,9 milyar dolar

  • Startups.watch verilerine göre Türkiye’de ise girişim ekosistemi 2020’nin ilk çeyreğinde 32 işlemle 42,3 milyon dolar yatırım aldı. İkinci çeyrekte gerçekleşen 21 yatırımla birlikte toplam yatırım tutarı 1 milyar 881 milyon doları aştı.
  • İkinci çeyrekteki en büyük işlem ABD’li Zynga’nın haziran ayında Türk oyun şirketi Peak Games’i 1,8 milyar dolara satın alması oldu. Peak Games böylece 1 milyar doları aşan değerleme ile Türkiye’nin ilk ‘Unicorn’ şirketi oldu.
  • Türk girişim ekosisteminde 2020’nin en büyük ikinci satın alması ise yine Haziran ayında gerçekleşti. Yerli ödeme platformu Payguru, Ortadoğu ve Afrika’daki büyük yatırımlarıyla dikkat çeken mobil ödeme şirketi TPAY Mobile tarafından 40 milyon dolara satın alındı.
  • Dünyada çeşitli ülkelerde 20 ofisi bulunan pazarlama teknolojileri girişimi Insider da yatırım turunu Haziran ayında tamamladığı 32 milyon dolarlık yatırım turu ile Riverwood Capital, Endeavor Catalyst ve Sequoia Capital’den yatırım aldı. Insider kuruluşundan bugüne kadar aldığı toplam 46,1 milyon dolar yatırım ile 2020 yılının öne çıkan şirketlerinden oldu.
  • Türk site/apartman yönetimi yazılımı girişimi Apsiyon ise 5 milyon dolar yatırım çekerek, yatırımdan elde edilen nakdin uluslararası pazarlara açılmak için kullanılacağını belirtti.

Raporu değerlendiren KPMG Türkiye Birleşme ve Satın Alma Hizmetleri Şirket Ortağı Gökhan Kaçmaz, ülkemizde 2020’nin ilk yarısında gerçekleşen çok sayıda yatırım işlemi nedeniyle Covid-19’un etkisinin tam anlamıyla hissedilmediğini vurguladı. Kaçmaz, “Yılın ilk yarısındaki pozitif manzarayı maalesef ikinci yarıda görmekte zorlanacağız. Ancak Türk şirketlere yatırım iştahı devam ediyor. KPMG Türkiye olarak 2019 yılının sonunda açıkladığımız raporda öngördüğümüz gibi oyun, ödeme sistemleri, siber güvenlik, biyoteknoloji ve hizmet olarak yazılım (SaaS) şirketlerine yatırımlar önümüzdeki dönemde de devam edecek” dedi.

Covid-19 sonrası seyahat kısıtlamaları nedeniyle sınır ötesi girişim yatırım faaliyetlerinin ikinci çeyrekte zorlandığını belirten Kaçmaz, durum tespit çalışmaları ve yüz yüze toplantıların yapılamaması nedeniyle sınır ötesi faaliyetlerin önemli miktarda aksadığını kaydetti.

Gökhan Kaçmaz, insanlığa yardım amaçlı küresel yatırımlardaki artışa dikkat çekerek, “Yatırımcılar, aşı arayan veya Covid-19 ile başa çıkmada yenilikçi yolları olan şirketleri desteklemeye çalışıyor. Mesela Bill ve Melinda Gates Vakfı, Wellcome ve Mastercard ile çalışarak 125 milyon dolar destek topladı. Birçok ülkede hükümetler Covid-19’un etkilerini ele almaya odaklanan önemli yatırımlar yapıyor. Mart ayında Almanya merkezli CureVac, potansiyel Covid-19 aşısının üretimini ölçeklendirebilmesi için Avrupa Komisyonu’ndan 89 milyon dolar aldı. Şu anda küresel şirketler Covid-19’un sonuçlarıyla baş etmek için uğraşıyor. Dijitalleşme ve birlikte çalışabilirliği önceliklendiren şirketler, temel operasyonlarını sürdürmeye odaklandıklarından, kurumsal girişim yatırımları kısa vadede minimum düzeyde kalacak” dedi.

Dijital hizmetlerin değeri artacak

Raporda dikkat çeken dijital devrim ve küresel trendler ise şöyle yer alıyor:

  • Çok sayıda şirket pandemide tespit ettiği eksikleri üzerinde çalışıyor ve dijital çözümlere yöneliyor.
  • Krizin sonunda şirketler dijitalin değerini benzeri görülmemiş bir ölçekte fark edecek. Tüketiciler için ise e-ticaret, reklam teknolojileri (adtech), dijital eğlence ve oyun, dijital öğrenme ve tüm dijital hizmetlerin değeri artacak. Bu değişim perakende ve birçok sektörü sonsuza dek dönüştürecek.

İşte yükselen trendler

  • Geleneksel girişim yatırımının önümüzdeki çeyrekte önemli ölçüde yavaşlaması bekleniyor. Yatırımcılara cazip gelebilecek girişim segmentleri, sağlık ve biyoteknoloji, dijital sağlık, ilaç ve yaşam bilimleri, hastalıkların yayılmasını tahmin etmek için yapay zeka modellemesi, medtech şeklinde sıralanıyor.
  • Çevrimiçi hizmetlerdeki artış göz önüne alındığında verimlilik çözümleri, lojistik ve teslimat, reklam teknolojileri ve çevrimiçi eğlenceye odaklanan şirketler, siber güvenlik ve veri koruma şirketleri de ilgi görecek.

Sigorta Sektöründe İlk Mobil Uygulama İhracına İnovasyon Ödülü

Sigorta Sektöründe İlk Mobil Uygulama İhracına İnovasyon Ödülü

Howden Sigorta, Türkiye’de geliştirdiği ve grup sağlık sigortalarında direkt bireysel kullanıcı ile iletişim kurarak sigorta poliçesinin maliyetinin etkin kullanımını sağlayan Smartie’yi yurtdışına ihraç ediyor. Dubai Dünya Sigorta Kongresi’nden (DWIC 2020) ödülle dönen Smartie, sektörde yurtdışına ihraç edilen ilk mobil uygulama olma özelliği taşıyor.

İngiliz Hyperion Sigorta Grubu’na bağlı Howden Sigorta, sigorta sektöründe Türkiye’de geliştirilip yurt dışına ihraç edilen ilk mobil uygulama olan Smartie’nin lansmanını Dubai’de gerçekleştirdi. Howden Türkiye, Ortadoğu ve Afrika Bölge CEO’su Atınç Yılmaz, teknolojiyi ürün satmaktan ziyade ürün geliştirmek için kullandıklarını söyledi. Smartie’nin Howden Türkiye ekibinin çok önemli bir başarısı olduğunu ifade eden Yılmaz, “Bu ürünle bizim için çok önemli olan Ortadoğu pazarında önemli bir farklılık yaratacağımızı düşünüyoruz. Sigorta alanında Türkiye’den çıkan ilk mobil uygulama ihracını yapmaktan dolayı da ayrıca gururluyuz.” dedi.

Dubai’den ödülle döndü

Smartie, bünyesinde barındırdığı ileri teknolojik alt yapı ve kullanıcı dostu özelliklerini sigorta alanında dünyanın en prestijli ödüllerinden biriyle taçlandırdı. Dubai Dünya Sigorta Kongresi’nde (DWIC 2020) düzenlenen DWIC Honours’ta ‘Dijital Sigorta İnovasyon’ kategorisinde birincilik elde eden Smartie, yarışmaya katılan 200 firmayı geride bıraktı ve böylelikle sektörde yurt dışına ihraç edilen ödüllü ilk mobil uygulama unvanını elde etti.

Hem sigortalılar hem de işverenleri düşünerek geliştirildi

Smartie’nin senelerdir yüksek medikal enflasyon ve yüksek tazminat prim oranları nedeniyle cebinden her yıl daha fazla para ödeyen sigortalıları ve yine her yıl bütçelenmesi çok zor artışlarla yenilenen grup sağlık poliçelerini finanse eden işverenleri düşünerek geliştirilmiş bir uygulama olduğunu ifade eden Howden TMEA Bölge İnovatif Ürünler Geliştirme Lideri Cem Pekkutlucan ise şunları söyledi:

“Benzer sorunlar yaşayan Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki sigortalı ve kurumlar için de yeni versiyonda İngilizce’yi destekleyerek bu imkanı sunacağız. Smartie, sağlık sigortaları konusunda Türkiye’nin yurtdışına ihraç ettiği ilk mobil uygulama olması nedeniyle de çok büyük önem arz ediyor. Howden’ın zaten güçlü olduğu BAE’de çalışan faydası konusunda diğer aracılara nazaran fark yaratarak gücüne güç katmasını bekliyoruz.”

Harcamalar kontrol altına alınabiliyor

Smartie İş Geliştirme ve Proje Direktörü Ersegün Odabaşı da “Bu uygulama sayesinde kullanıcı limitini ve cebinden yaptığı harcamalarını kontrol altına alabiliyor. Smartie, sigortalının hangi hastaneye giderse ne kadar katkı payı ödeyeceğini, sağlık kuruluşu hakkındaki bilgiyi ve diğer çalışanların değerlendirmelerini sunuyor. Bu sayede çalışanına sigorta sunan firmanın da ödeyeceği prim azalıyor.” şeklinde konuştu.