Home Office Kalıcı Oldu, Evlere Bir Oda Daha İsteniyor

İnsanların çoğunun koronavirüsle tecrübe ettiği evden çalışma şekli normalleşme adımlarına rağmen birçok şirkette uygulanmaya devam ediyor. Bazı şirketler ise sağladığı kolaylıklar nedeniyle home office çalışma şeklini kalıcı hale getirdiklerini duyurdu.

Bu nedenle yeni ev arayışına girenler, artık çalışma odası olarak kullanmak üzere bir oda daha istiyor.

Emlak Alışkanlıkları Değişti

Koronavirüsün gayrimenkul sektöründe birçok değişime neden olduğunu belirten Lüks Gayrimenkul Danışmanı Evrim Kırmızıtaş Başaran, “Salgın başladığından beri müşterilerimizden farklı talepler aldık. Yürüyüş yapacak alanlarının olmamasından ve komşulardan gelen gürültülü seslerden şikâyetçi olanlar apartmanlardan müstakil evlere geçmek istedi. Virüs endişesiyle tatile çıkmak istemeyenler ev ve tatili bir arada yaşamak için havuzlu evler istedi. Müstakil ya da havuzlu villalar için bütçesi olmayanlar balkonlu ya da teraslı ev arıyor” dedi.

‘Evde Tartışmalar Yaşandı’

Lüks Gayrimenkul Danışmanı Evrim Kırmızıtaş Başaran’ın verdiği bilgilere göre bir diğer talep ise çalışma odası olarak kullanmak üzere yeni bir oda.

Birçok şirketin koronavirüsle ilk defa evden çalışmaya başladığını belirten Başaran, “Bu alışık olmadığımız bir durumdu. O nedenle birçok insan bu konuda zorlandı. Özellikle iki çalışanın, eğitim alan öğrencilerin bulunduğu evler çok sorun yaşadı. Bir kişi online toplantı yaparken diğerinin odaklanması gereken bir iş oldu, çocukların ders çalışması gerekti. Böyle olunca hem herkesin verimi düştü hem de ev içinde tartışmalar yaşandı” dedi.

Uzmanlar da Öneriyor

Bu zorluğu yaşayanların yeni ev arayışına girdiğini aktaran Başaran “Birçok şirket evden çalışma dönemi bu yıl sonuna kadar uzattığını açıkladı. Öte yandan sağladığı avantajlar nedeniyle evden çalışmayı kalıcı hale getiren şirketler de var. Evden çalışma şeklinin devam edeceğini gören müşterilerimiz artık bir oda daha istiyor. Uzmanlar da ev-iş dengesini sağlamak oturma odası, yatak odası gibi yerlerdense farklı ortamda çalışılması gerektiği önerisinde bulunuyor” diye konuştu

B2B Sektör Buluşmaları #17: Gümrük İşlemlerinde Karşılaşılan Riskler ve Avantajlar

Webinar: Gümrük İşlemlerinde Karşılaşılan Riskler ve Avantajlar
Tarih: 30 Haziran 2020 Salı
Saat: 14.00
Yayın linki: webinar.buyernetwork.net

B2B Sektör Buluşmaları kaldığı yerden devam ediyor.⠀

30 Haziran’da Ünsped Gümrük Müşavirliği’nin değerli yöneticileriyle “Gümrük İşlemlerinde Karşılaşılan Riskler ve Avantajlar” konusunu ele alacağız.⠀

Riskleri ve avantajları ayrı birer başlıkta değerlendireceğimiz bu faydalı ve bilgi dolu webinarımızı kaçırmayın.


Riskler:

-Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu
-Gümrük Kanunu ve İlgili Kanunlarda Konulan Cezalar
-Eşyaya El Koyma ve Eşyanın Tasfiyesi

Hüseyin Cahit SOYSAL
UGM Yönetim Kurulu Üyesi
(Eski Gümrükler Genel Müdürü)

Avantajlar:

-Gümrük Kanunu,
-Kabahatler Kanunu,
-İdari Yargılama Usulü Kanunu ve Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamında; cezada indirim, peşin ödeme indirimi, uzlaşma, kendini ihbar, etkin pişmanlık.

Remzi AKÇİN
UGM Yönetim Kurulu Başkanı
(Eski Gümrükler Genel Müdürü ve Eski Ticaret Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı)

Soru Cevap


Firmanızın kurumsal pazarda B2B satış geliştirme faaliyetlerinde yeni bir kanal açın.
Profesyonel destek alın. https://buyernetwork.net/business/

Kurumsal satış operasyonlarında “dış kaynak kullanımı” ekonomiktir.
Sektörel satış uzmanlığından yararlanırsınız.
Firma personel dağılımınızı faaliyetlerinize en uygun şekilde yapılandırırsınız. Size zaman ve maliyet tasarrufu sağlar.

Join 8.900+ B2B Professionals

 

İş Yerinde Aidiyet: Çalışan Bağlılığı

İster kamu işletmesi, ister özel sektör şirketi olsun; her yönetici işine kendisi gibi sahip çıkan, canla başla çalışan personeller ister. Bunu elde etmenin yolu ise çalışan bağlılığını sağlamaktır.

Peki çalışan bağlılığı nasıl sağlanır?

Bu yazımda sizlerle çalışan bağlılığını artırmanın yollarını paylaşacağım.

Çalışan bağlılığı bir çalışanın şirketin amaç ve hedeflerini benimseyerek; bu amaç ve hedeflere ulaşmak için kalbini, ruhunu ve ellerini kullanarak adeta bir adanmışlık haliyle çalışması olarak tanımlanabilir. Çalışan bağımlılığı, çalışanların şirkete olan aidiyetinin gelişmesi ile açığa çıkar. Çalışan bağımlılığını sağlamak şirketlerde; verimliliğin artmasına, üretilen ürün veya hizmetin kalitesinin yükselmesine, “turnover” oranının düşmesine katkı sağlar. Peki çalışan bağımlılığı nasıl artırılır? Sizlere aşağıda araştırmalarım sonucunda elde ettiğim bilgilerle bir çalışan olarak kendi fikirlerimi de ekleyerek çalışan bağlılığını artırmanın yollarını aktarmak istiyorum.

1) Amaç ve hedefleri paylaşmak.

Bu bence çok önemli bir konu. Çalışanlarınıza şirketinizin amaçlarını ve hedeflerini detaylı bir şekilde aktarmanız, çalışanlarınızın bu amaç ve hedefleri benimseyerek onlara ulaşması için çalışmasında çok büyük bir önem taşıyacaktır.

2)  Çalışanlarınızın odağınızda olduğunu hissettirin.

Bağlılığı sağlamanın yolu çalışanların mutluluğundan geçer. Mutluluk da sadece dolgun maaş demek değildir. Önemsenmek, değer görmek, takdir edilmek gibi unsurlarda çok etkilidir. Çalışanlarınıza onları önemsediğinizi ve sevdiğinizi hissettirin.

3)  Şeffaf olun, güvenin.

Şirketinizle ilgili bilgileri ve kararları çalışanlarınızla paylaşmak, onlara güvendiğinizin bir işareti olacaktır. Bu da çalışan bağlılığını getiren faktörlerden biridir.

4)  Görünürlüğünüzü artırın.

Çalışanlarınızla iç içe olmanız onları mutlu edecektir. Bunun içinse; öğle yemeklerinizi bazen yemekhanede onlarla birlikte yemek bir yöntem olabilir. Diğer bir yöntem ise çalışanların size kolay ulaşabilmesidir. Bir sorun yaşadıklarında sizlere kolay ulaşabilmeleri hem onların mutluluğuna hem de size karşı güvenlerinin artmasına katkı sağlayacaktır.

5)  Esnek olun.

Kendi arkadaş çevremdeki konuşmalardan gençler arasında esnek çalışma ve uzaktan çalışma stillerinin rağbet gördüğünü anlıyorum. Şirketinizde talep edenler için bu tarz yeniliklere açık olmayı deneyebilirsiniz.

6)  İlk günden çalışan memnuniyeti.

Şirketinizde yeni bir personel başladığında onu daha ilk günden işe boğmak yerine; tecrübeli bir çalışanınızı ona mentor olarak atayarak bir süre çalışma arkadaşlarını ve iş ortamını daha iyi tanımalarını sağlayabilirsiniz.

7)  Yardımsever olun.

Çalışanlarınız bazı dönemlerde işlerin içinden çıkamayabilir. Zorlandığı zamanlarda bir yönetici olarak sizden yardım isteyebileceğini bilmek çalışanınızı mutlu edecektir.

8)  İş dışı arkadaşlık.

Çalışanlarınızla aranızdaki hiyerarşik ilişki korunmalı elbette. Ama arada sırada iş dışında birlikte aktiviteler yapmak çalışan mutluluğu ve bağlılığını artırmanın anahtarlarından birisidir.

Bu yazımda sizlere; çalışan bağlılığının ne olduğunu ve artırmanın yollarını açıklamaya çalıştım.

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…

İçerik Üretimi

Başarılı içerik üretimi hedef kitleyi tanımakla başlar. Sürdürülebilir, etkileşimi olan herkesin paylaştığı niş konulardan oluşması sizi farklı kılar. Tam olarak buna cevap arıyordum dedirtten benzersiz, ilham veren yazılar sizi alanda marka ve aranan kişi yapar.

Bunları yazabilmek için her gün sektördeki uzmanları okumak, takipçi yorumlarından yola çıkmak ve güçlü sorular sormak gerekir. Tabi ki her gün 15-20 dakika yazmanız önemlidir. İçerik üretimi konusunda mükemmel başlanmaz. Odaklandıkça bakış açısı değişir. Sizinle bağlantı kuran takipçileriniz yorum ve fikirlerine fırsat tanıdıkça yani yazının sonunda etkileşim alanı bıraktıkça sadakat ve yazılarınıza alışkanlık artacaktır.

Her şeyi sorgulayın ve çözülmeye değer bir proplemi tanımak için meraklı olun. Sadece eleştilen değil pozitif düşünce ile “geliştirilen” bakış açısı yakalayın. Tarzınızı kaybetmeyin okuduğunuz uzmanlar mutlaka sizi etkileyecektir. Önce yazın ve bir gün bekletin gerçekten size ait mi? İmzanız olmadan kaç kişi bu yazıyı sizin yazdığınızı anlayacak bunu kendinize sorun!

Duygulara hitap edin, empati kurun, hissedin, gözlem yapın. İnsanların o an ne hissettiklerini öğrenin. İstatistik bilgiler paylaşın, görsel rakamlardan ve kıyaslamalardan yararlanın. Alandaki saygın otoritelere, saygın üniversite kaynaklarına atıfta bulunun.

Hikayeler paylaşın, insanları eğlendirin, sürpriz yapın. Başkalarının paylaşacağı içerik üretmek için yazının başında tahmin ettirin, ortalarına vaatte bulunun ve sonunda sorunu çözün. Her yeni içeriğiniz takipçilerinizi başka içeriğinize, başka kitaba, yazara ve uzmana götürsün.

Twitter içeriklerini, instagram içeriklerini, youtube içeriklerini takip edin. Yabancı kaynaklardan nitelikli içerik üretimlerini yakından izleyin.

Alanınızda herkesin duymadığı başarı hikayeleri, anekdotlar paylaşın. İnsanları eğlendirin, paylaşılmasını istiyorsanız çarpıcı başlıklar kullanın. İmla kurallarına dikkat edin. Neyin trend olduğunu, gündemden, rakiplerden ve google trend üzerinden takip edin. Sizin gündem oluşturan ve sıradışı yazıları paylaşacağınız zamana kadar siz gündemi yakından takip edin.

Rakiplerin başarılı içeriklerini not alın, üzerine yoğunlaşın. Kitlenizin hoşlandığı herşey sizinde olabilir! Rakiplerinizin hangi sosyal medya kanallarından hangi gün ve saatlerde paylaşım yaptığına dikkat edin. Unutmayın Dünyanın en iyi içeriğini de yazsanız önemli olan ulaştığı kişi sayısıdır.

Topluluk tartışmalarına katılın, yorum ve blog yazı linkinizi paylaşın. İçeriğiniz asla reklam kokmamalı ve bir satış yapmamalıdır. Unutmayın marka algınız ve geleceğiniz paylaştığınız içeriğe bağlıdır. Yazdıklarınız google ilk sayfada ilk sırada yayınlanmaya başladığında uzman olarak algılanmaya başlayacaksınız.

Çekici içerik, güçlü bir soru, harika bir anekdot ya da kısa bir video ile başlamak  insanlarda merak uyandırır. Sorunları hikayeler ile çözdüğünüzde ve deneyim yaşattığınızda takipçileriniz başkaları ile paylaşmaya ve etkileşime daha istekli olacaktır.

Bir süre sonra içerik fabrikasına dönüşeceksiniz. Özellikle blog ve video içeriklerinizde alandaki uzmanlar ile röportaj yayınladığınızda uzmanlığınıza değer katarsınız.

Paylaşan, yorum yapan takipçilerinize indirilebilir içerikler, ödüller, ücretsiz webinar, fiziksel kahve ve tanışma toplantıları organize edin. Sıkı takipçilerinizi ilk haberdar olmaları için whatsapp gibi farklı kanallardan öncelik tanıyın.

Yazılarınızı instagram, facebook, twitter,linkedin, youtube, whatsapp, pinterest gibi çok farklı kanaldan uygun hashtag kullanarak paylaşın. Hedef şirket ve kişilere özel olarak iletin. Ücretsiz indirilecek pdf dosya, video linki ve farklı bağlantılar size fayda sağlayacaktır.

İçerikleriniz de yazdığınız diğer blog ve yazılara link vererek gündemde kalmasını sağlayın. Anahtar kelimeleri ikili olarak kullanmaya çalışın.Örneğin sekreter yazdığınızda rakiplerinizin arasında kaybolabilirsiniz sekreteri aşmak olarak yazdığınızda google üzerinden ilk sayfada yer alabilirsiniz.

İçeriklerinizde mutlaka bir fotoğraf ve kısa video eklemelisiniz. Paylaş butonu çalıştığına emin olun! Ne yapıyorsunuz ve ne bekliyorsunuz? İçeriklerinizin son kullanıcı gözü ile bakışı ve yazım amacınıza odaklandığınızda muhteşem gelişimin keyfini çıkartmaya başlayacaksınız.

Algoritması yüksek, SEO algısı harika ve herkese işte bu dedirten içerikler üretmeniz dileklerimle…

Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu: “Hedefimiz İthalatın 4 Misli İhracat Seviyesine Ulaşmak”

Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu: “Hedefimiz İthalatın 4 Misli İhracat Seviyesine Ulaşmak”

Türkiye İMSAD’ın geleneksel hale gelen ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısının 35’incisi, küresel salgın nedeniyle dördüncü kez internet üzerinden gerçekleştirildi. ‘Toparlanma mı, İkinci Dalga mı?’ başlığı altında yapılan online toplantıda katılımcılara seslenen Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “Bu zorlu dönemi küresel pazarda lehimize çevireceğimize inanıyoruz. Türkiye inşaat malzemeleri sanayisi bugün ithalatının 3 misli ihracat yaparak ülkemizin gelişimine kritik fayda sağlıyor. Hedefimiz, Covid-19 sonrası 5 yıllık süreçte ithalatın 4 misli ihracat seviyesine ulaşmak ve ülkemize sağladığımız cari fazlayı artırmaktır” dedi. Toplantının konuşmacısı Dr. Can Fuat Gürlesel ise Türkiye inşaat malzemeleri sektörü için iç ve dış pazarda önemli fırsatlar olduğunu belirterek, bölgesel tedarik ağlarının daha çok değer kazanacağını vurguladı.

Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) tarafından 35’inci kez düzenlenen Gündem Buluşmaları’ toplantısı, 23 Haziran Salı günü dördüncü kez internet üzerinden, Demirdöküm’ün katkılarıyla gerçekleştirildi. Açılışını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın yaptığı ‘Toparlanma mı, İkinci Dalga mı?’ başlıklı online ‘Gündem Buluşmaları’ toplantısı; inşaat malzemesi sanayicileri, iş dünyasından isimler ve sektör profesyonelleri tarafından ilgiyle takip edildi. Toplantının konuşmacısı Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, küresel salgının dünya ve Türkiye ekonomisine etkilerini ve normalleşme sürecine yönelik değerlendirmeleri paylaştı.

“İthalatın 4 misli ihracat yapacak potansiyele sahibiz”

Türkiye’nin salgına karşı dünyanın önde gelen ülkelerine göre daha etkili bir mücadele verdiğini belirten Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu, şöyle konuştu: “Bugün yeni dönemin yol haritalarını netleştirme, oluşturma gayretindeyiz. Pandemi dönemini üretkenlik ve mücadele anlamında yüksek başarı ile yöneten sektörümüz, şu an geleceğe odaklanma sürecinde. Yaşanan global değişikliklerin ülkemizin gelişimini olumlu etkileyeceğine, bu süreçte proaktif, hazırlıklı ve tedbirli olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye, küresel anlamda daha stratejik, daha güçlü bir ülke olma yolunda önemli bir fırsat coğrafya

yakaladı.Peki, bu fırsatı ne kadar değerlendirebileceğiz? Hem bulunduğumuz coğrafyada hem de dünya ihracat pazarında öne çıkan ülkelerle rekabetimizi sürdürürken bu zorlu dönemi lehimize çevireceğimize inanıyoruz. Türkiye inşaat malzemeleri sanayisi, bugün ithalatının 3 misli ihracat yaparak ülkemizin gelişimine kritik fayda sağlıyor. Hedefimiz, Covid-19 sonrası 5 yıllık süreçte ithalatın 4 misli ihracat seviyesine ulaşmak ve ülkemize sağladığımız cari fazlayı artırmaktır. Bu potansiyele sahibiz.”

“Asıl dış pazara odaklanmalıyız”

35. Gündem Buluşmaları toplantısının moderatörü Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ferdi Erdoğan, Covid-19 salgını sürecinde otel, fabrika, alışveriş merkezi, hastane, ofis ve benzer yapıların havalandırma sistemlerinin mercek altına alındığını belirterek, “Bütün dünyada havalandırma sistemlerinin kötü olduğu ortaya çıktı. Bir yapının temiz havayla havalandırılmasının çok önemli hale gelmesi, yeni bir alan yarattı. İklimlendirme sektöründe şu anda yeni çalışmaların başladığını söyleyebiliriz” dedi. Ferdi Erdoğan, şöyle devam etti: “Küresel salgın bir de şunu gündeme getirdi; akıllı şehir, akıllı bina, yeşil ekonominin önemi daha da arttı. Kentleşme, deprem ve sel gibi doğal afetlere karşı düzenlemeler içerirken, salgın hastalık, sağlık ve hijyenin de önemi ortaya çıktı. Bundan sonra inşaat sektörünün ve inşaat malzemeleri sanayisinin sağlıklı yaşam için yeni alanlara yöneleceklerini düşünüyorum. Bugün tüketici teşvik paketi ile sektör olarak iç pazara odaklanmamız 2020 ekonomisi büyüme performansı için önemli bir adım ama sürdürülebilir büyüme için yeterli değil. Çünkü iç pazarın bir ekonomiyi kalkındırmaya yetmediğini hep birlikte yaşadık. Asıl dış pazara odaklanmamız gerekiyor.”

“Bölgesel tedarik ağları daha çok değer kazanacak”

Küresel salgının dünya ve Türkiye ekonomisine etkilerini anlatan Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, inşaat malzemeleri sanayisi için iç ve dış pazarda önemli fırsatlar olduğunu ifade ederek, “Küresel ticarette tedarik veya değer zincirlerinin yeniden yapılanması söz konusu. Çin’e ve Asya’ya yüksek bağımlılığın ortaya koyduğu sıkıntılar ve yarattığı endişeler nedeniyle ülkeler, kendi içinde yeni ve farklı tedarik zincirleri yapılanmasına gidecek. Çin’i veya Asya ülkelerini tamamen ikame mi edeceğiz? Hayır, ama tedarik güvenliği, daha yakından tedarik öne çıkacak, tedarikçi ülke sayıları artacak ve bölgesel tedarik ağları daha çok değer kazanacak. Bu gelişmeler Türkiye için şu anda çok büyük bir fırsat. Özellikle içinde bulunduğumuz bölgede Avrupa Birliği ile iş birliğimizi geliştirmeliyiz. Sadece üretici olarak değil, değer zincirlerinin diğer alanlarındaki katma değer yaratan unsurlarını paylaşarak, zincirlerde yeniden yer almak çok önemli. Bu önemli fırsatı değerlendirecek şöyle bir takvim de var; 1 Temmuz-31 Aralık 2020 arası Avrupa Birliği’nin dönem başkanlığını Almanya üstleniyor. Almanya bu 6 aylık dönem içinde Avrupa Birliği’nin yeni tedarik zinciri yapılanmasının da öncülüğünü yapacak. Türkiye ile mevcut Gümrük Birliği’nin yenilenmesi Almanya’nın da talebiyle şu anda gündemde” diye konuştu.

Güvenli üretim sertifikası hayata geçebilir

Sürdürülebilirlik konusu ve AB Yeşil Mutabakatı’nın halen gündemde olduğunun altını çizen Dr. Can Fuat Gürlesel, “Avrupa Birliği, Covid-19’a rağmen bu çalışmaya halen devam ediyor. Sürdürülebilirliğin yanı sıra sağlık ve hijyen koşullarına uygun üretim yapılması da çok önemli hale geldi. Buna da ‘güvenli üretim’ adı veriliyor. Ülkelerin, güvenli üretim sertifikasını, karbon vergisi ile beraber hayata geçirme eğiliminde olduğu görülüyor” dedi.

Ticaret Bakanı Pekcan, Yeni Rekabet Kanununu Değerlendirdi

Ticaret Bakanı Pekcan, Yeni Rekabet Kanununu Değerlendirdi

Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, bugün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “7246 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuna” ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

1994 yılında yürürlüğe giren 4054 sayılı Kanunun, Rekabet Kurumunun göreve başladığı 1997 yılından bu yana uygulandığını hatırlatan Pekcan, bu süre zarfında gerek Türkiye’deki gerekse uluslararası piyasalardaki değişimin,Avrupa Birliği rekabet hukukundaki önemli gelişmelerin ve edinilen deneyimin, Kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve modern araçlarla güçlendirilmesi ihtiyacını doğurduğunu söyledi.

Yapılan değişikliklerle Rekabet Kanununun Avrupa Birliği ve gelişmiş uygulamalarla uyumlu hale getirildiğini anlatan Pekcan, “Söz konusu düzenlemeyle Rekabet Kanunumuz dinamik piyasaların ihtiyacını daha iyi karşılayabilecek bir yapıya ve araçlara kavuşturulmuştur. Rekabet Kurumumuzun da daha etkin, aktif ve dinamik hale getirilmesi sağlanmıştır. Böylece bir yandan piyasa oyuncuları arasında etkin rekabet koşullarının oluşmasıyla tüketici refahının arttırılması sağlanırken, diğer taraftan Türkiye’ye daha çok uluslararası yatırımcı çekilmesinin de önü açılmıştır.” dedi.

-Uzlaşma yolu ve taahhüt mekanizması hayata geçiyor

Kanunda yapılan önemli düzenlemeler hakkında da bilgi veren Pekcan,yeni düzenleme ile “taahhüt” ve ”uzlaşma müesseselerinin” hayata geçirilmesinin mümkün hale geldiğine dikkati çeken Pekcan, “Bu düzenleme ile teşebbüsler, olası bir rekabet ihlali durumu söz konusu olduğunda Rekabet Kurumunataahhüt verebilecek ya da uzlaşmaya gidebilecek. Böylelikle, hem soruşturma sürecinin kısaltılarak hızlı bir şekilde sonuçlandırılması, hem dava süreçlerinin neden olacağı kamusal maliyetlerin azaltılması, hem de kamu kaynaklarının daha verimli bir şekilde kullanılması sağlanacak.” ifadelerini kullandı.

Birleşme ve devralmalara yönelik maddede değişiklik yapılarak “hakim durum” kriteri yerine Avrupa Birliği hukukunda kullanılmakta olan “etkin rekabetin önemli ölçüde azaltılması” kriterinindevreye alındığını anlatan Pekcan,“Örneğin iki firma birleşmek istediğinde ya da bir firma diğer bir firmayı satın almak istediğinde Rekabet Kurulundan izin almak durumunda. Kurul, birleşme ve devralma sırasında hakim durumun varlığını tespit etmese bile, bunun etkin rekabeti önemli ölçüde azaltabileceğine kanaat getirirse, bu birleşme veya devralmaya müdahale edebilecek.” şeklinde konuştu.

-Kartelleşmeye karşı yapısal tedbirler geliyor

Pekcan, AB mevzuatına benzer şekilde Rekabet Kurulunun kartelleşme halinde, davranışsal tedbirlerin sonuç vermediğinin nihai kararla tespiti durumundailgili teşebbüslere ancak “ihlalle orantılı” ve “ihlalin etkin biçimde sona erdirilmesi için gerekli olması” kaydıyla yapısal tedbirlerin uygulanabileceğini kaydetti. Pekcan, firmalara yapısal tedbirlere uymaları için en az 6 ay süre tanınacağını bildirdi.

-Kurum kaynakları ciddi rekabet ihlallerine yönlendirilecek

Kanunun öngördüğü bir başka aracın da pazar payı ve ciro gibi ölçütler itibariyle belli bir eşiğin altında kalan teşebbüs faaliyetlerinin, rekabet üzerindeki etkilerinin göz ardı edilmesine olanak sağlayan “de minimis” düzenlemesi olduğunu belirten Pekcan, bu düzenleme ile Rekabet Kurumu kaynaklarının daha etkin kullanılarak, ciddi rekabet ihlallerine yönlendirilmesine imkan tanınacağını kaydetti.

Pekcan, muafiyet rejimi açısından da Avrupa Birliği uygulamasında benimsenen teşebbüslerin “kendi kendine değerlendirme” yöntemine tam uyumunun sağlandığına işaret ederek, “Firmalar eskiden Rekabet Kurumuna başvurup muafiyet kararı alırken, şimdi getirdiğimiz düzenlemeyle muafiyet konusunda kendileri değerlendirme yapabilecek, böylelikle hem zamandan, hem de olası maliyetlerden tasarruf edilmiş olunacak.” ifadesini kullandı.

Kanun’da, Rekabet Kurumunun idari işleyişini daha etkin kılmaya yönelik bazı değişiklikler de yapıldığına dikkati çeken Pekcan, “Söz konusu Kanun değişiklikleri sayesinde, Rekabete ilişkin mevzuatımızın, 2003 yılından sonra değiştirilen bu alandaki AB düzenlemelerine ileri seviyede uygunluğunu sağlamış olduk. Hem ülkemizin Avrupa Birliği’ne üyelik müzakerelerinin Rekabet Politikası Faslı kapsamındaki çalışmalarına, hem deyeni doğrudan yatırımların önünün açılmasına katkı sağlayacak Kanunun ülkemize hayırlı olmasını diliyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Ergonomik Bir Çalışma Alanı Nasıl Oluşturulur?

İnsan bedeni masaya bağlı, sürekli ekrana bakar konuma uygun yaratılmadığından masa başı duruş şeklinin sağlığa zarar vermesi beklenmedik bir durum değil. LG, tüketicilerin sağlığını korumaya katkıda bulunmak, rahatça çalışmalarını sağlayacak ergonomik bir çalışma alanı oluşturmak için bazı ipuçları veriyor.

Yoğun iş temposuyla birlikte, ofisler, çalışma masaları en fazla zaman geçirilen yerler halini almaya başladı. Ancak bu hareketsiz yaşam ve sabit oturma düzeni kullanıcıların sağlığını olumsuz yönde etkilemeye, duruş problemlerini, boyun, sırt ve bel ağrılarını da artırmaya aday. Bu yaşam tarzının sağlıklarına olumsuz etki yaratmayacağından emin olmak isteyen çalışanların monitör, masa ve sandalyelerini nasıl daha ergonomik şekilde yerleştireceklerini öğrenmeleri gerekiyor.

Monitörünüz Doğru Konumda mı?

Monitörün yanlış pozisyonda olması göz yorgunluğuna, boynunda ve sırtta zaman içinde daha da ciddi kas-iskelet problemlerine dönüşebilen ağrılara yol açabiliyor. Monitörünüzü doğru bir şekilde konumlandırmak için şu noktalar kontrol edilebilir:

  • Monitör kullanıcıların tam olarak önünde durmalı, kullanıcı monitöre bakmak için başını çevirmeye gerek duymamalı.
  • Monitör, kullanıcıdan en az bir kol boyu (gözlerden 43 cm uzakta) olmalı.
  • Monitör parlak ışıktan uzak, pencereye doğru bir açıda, ışığı kesecek şekilde konumlandırılmalı. Çok güneşli günlerde yakınlardaki pencerelerden gelen güneş ışığı perde ve ya benzeri bir nesne yardımıyla kesilmeli.
  • Göz hizasında veya hemen altında bir yükseklikte olmalıdır. Bu, gözlerin ekranın ortasına bakması anlamına geliyor. Ekranın üst kısmını göz seviyesinden yaklaşık 17 derece daha düşük tutacak bir monitör standı kullanmak gerekiyor.

Temel olarak, kullanıcıların monitöre herhangi garip bir duruş pozisyonuna girmeden, vücutlarını germeden veya bükmeden bakabilmeleri gerekiyor. LG 34WL750-B, kullanıcıların mükemmel konumu almasını kolaylaştıran çok yönlü ekran yüksekliği, eğim ayarları içeren yerleşik ergonomik özellikleri sayesinde konforlu çalışma koşulları oluşturmak için mükemmel bir alternatif oluşturuyor. QHD IPS ekranı, görüntü kalitesinin her açıdan olağanüstü olduğu anlamına geliyor, bu nedenle, kullanıcıların ekranı net bir şekilde görebilmeleri için kafalarını eğmelerine veya gözlerini yormalarına gerek kalmıyor.

Göz Yorgunluğunu Ortadan Kaldırmak İçin

Doğru monitör yüksekliği ve mesafesiyle bile, parlak bir bilgisayar ekranının önünde oturmak gözlere çok fazla yük bindiriyor. İyi haber şu ki, doğru monitörü seçmek, çalışırken oluşan göz yorgunluğunu azaltıyor. İşin sırrı, LG 34WL50S gibi mavi ışığı azaltan bir monitör kullanmaktan geçiyor. LG 34WL50S uzun belgeleri okurken bile göz konforunu sağlayan Reader Modu ile ön plana çıkıyor. Neredeyse sınırsız IPS monitör olan LG 34WL50S, aynı zamanda gözleri yorucu titreşimlerden koruyan sabit bir görüntü oluşturmak için, titremeyi neredeyse sıfıra indiren Flicker-Safe özelliğine de sahip.

Rahat Gözler İçin Kavisli Ekran

Monitörü yerleştirirken göz hizasını doğru ayarlamanın yanı sıra, göz yorgunluğunu azaltmanın başka bir yolu da, tüm ekranı aynı anda görmeyi kolaylaştırmak için göz eğriliğini izleyen kavisli bir monitör seçmek. Bu seçim, düz ekranın dış kısımları görüş alanı dışında olabileceği ve göz yorgunluğuna yol açabileceğinden, büyük monitör ekranları için büyük bir fark yaratıyor. LG’nin 34WL85C gibi ergonomik olarak tasarlanmış kavisli monitörleri, büyük kavisli ekranı, hassas renk üretimi ve daha net, daha parlak HDR sayesinde göz yorgunluğu olmadan sürükleyici bir deneyim sunuyor.

Monitör Yüksekliği Önemli

Hem göz yorgunluğu hem de boyun ağrısından kaçınmak için doğru monitör ekranı kadar monitör standı da çok önemli. İster basit, bağımsız bir yükseltici, ister toplam hareket özgürlüğü sunan yüksek teknoloji ürünü bir monitör kolu olsun daha sağlıklı çalışmanın çözümü monitör standı. Monitör standı ile ilgili en iyi şey, monitörünüzü rahat bir yüksekliğe yerleştirmenin yanı sıra masadaki alanı da boşaltması. LG 34WL750-B gibi ultra geniş monitörler, sabit kalmaları için özellikle sağlam bir standa ihtiyaç duyuyorlar.

Ergonomik Bir Masa ve Sandalyeye Yatırım Şart

Doğru monitörü seçme ve doğru bir şekilde yerleştirme konusu çözüldükten sonra, konforunu iyileştirme konusunda ciddi olan kullanıcıların ergonomik bir masa ve sandalye sağlam bir yatırım yapması gerekiyor. Masa yüksekliği büyük bir fark yaratıyor; kullanıcı, dirseklerini masaya koyduğunda klavyenin kollarıyla 90 derecelik açı yapması gerekiyor. Bu kural bir stand masada çalışıldığında da değişmiyor. Geleneksel bir masa tercih ediliyorsa, ergonomik bir sandalye de olmazsa olmazlardan. Klavyeden uzağa düşmemek için sandalyenin kolluklarının mutlaka masanın altına girebilmesi gerekiyor. Bu nedenle sandalye seçerken kollukların ayarlanabilir olduğundan emin olmak gerekiyor.

Ayarlanabilir bel desteği, omurgadaki basıncı azaltırken rahat bir duruş elde edilmesine de yardımcı oluyor. Sandalyenin, kullanıcının dizleri 90 derece bükülmüş olarak ayaklarının yere düz basmasını sağlayan bir yüksekliğe ayarlanması gerekiyor.

Ergonomik Klavye ve Fare

Son olarak, ergonomik klavye ve farelerin kullanıcılar için gerçekten faydalı olup olmadığı hakkında birçok tartışma var. Araştırmalar, ergonomik bir klavyenin bilek sakatlanmalarına çare olmadığını gösteriyor. Bu klavyelerin diğer bir dezavantajı da, yazmayı yavaşlatması. Ayrıca kullanımı sezgisel değil ve farklı yorgunluklara neden olabiliyor.

Siber Suçluların Gözü, Yeni Mobil Bankacılık Müşterilerinde

Amerika Birleşik Devletleri Federal Soruşturma Bürosu (FBI), pandemi önlemlerinin de etkisiyle Amerika’da yılın başından bu yana mobil bankacılık uygulamalarının kullanımında yüzde 50’lik artış gözlemlendiğini duyurdu. FBI, siber suçluların yeni mobil bankacılık müşterilerinden yararlanmaya çalışmasını beklediklerini bildirirken, siber güvenlik kuruluşu ESET, alınabilecek önlemleri paylaştı.

FBI İnternet Suç Şikayet Merkezi’nin (IC3) uyarısına göre mobil bankacılık uygulamalarının kullanımı COVİD-19 karantinaları sırasında arttıkça, bu platformların siber suçlular tarafından kullanılması riski de yükseldi.

ABD’deki çeşitli araştırmalara değinen büronun online dolandırıcılık kanadı, Amerikalıların yüzde 75’inden fazlasının 2019’da bir şekilde mobil bankacılık kullandığını duyurdu. Büro, bu yılın başından bu yana bankacılık uygulamalarının kullanımında ise yüzde 50’lik artış gözlemlendiğini paylaştı.

Aynı araştırmalar, Amerikalıların yüzde 36’sının bankacılık faaliyetlerini yürütmek için mobil araçlar kullanmayı sürdüreceğini ve yüzde 20’sinin banka şubelerini daha az ziyaret etmeyi planladığını gösteriyor.

FBI, suçluların yeni müşterilerden yararlanmasını bekliyor

Amerikalıların, mobil bankacılığı fiziksel olarak ziyaret edilen banka şubelerine alternatif olarak kullanmaya daha istekli hale geldiğine dikkat çeken FBI, gelinen noktada siber aktörlerin, yeni mobil bankacılık müşterilerini hedef almalarını beklediklerini ifade etti.

FBI İnternet Suç Şikayet Merkezi’ne göre, dolandırıcılar bu amaçla; uygulama tabanlı bankacılık truva atları ve sahte bankacılık uygulamaları gibi çeşitli teknikler kullanacak.

İkisinin arasında net ayrım var

Her ikisi de kurbanların banka hesapları için kimlik bilgilerini çalmak ve sonuçta onlardan para kazanmak gibi aynı hedefe sahip olsa da bunu başarmak için farklı stratejiler kullanırlar. Kötü amaçlı Android yazılımlarının tespitinde uzman olan ESET Güvenlik Araştırmacısı Lukas Stefanko, ikisi arasında net bir ayrım bulunduğunu söyledi.

Stefanko, “Bankacılık truva atları; zararsız, eğlenceli ve yararlı bir şeymiş gibi davranarak kullanıcıların onları yüklemesi için çaba gösteriyor. Oyunlar, pil yöneticileri, güç arttırıcıları, hava durumu uygulamaları, video oynatıcıları gibi davranıyorlar. Bu uygulamalar, kullanıcının en beklemediği zamanda gerçek bir bankacılık uygulamasıymış gibi bir oturum açma ekranı çıkarırlar. Tabi ki amaç, kullanıcının dikkatsizliğinden faydalanıp bilgilerini çalmak” diye konuştu.

ESET Güvenlik Araştırmacısı, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Sahte bankacılık uygulamaları ise daha basittir. Sizi gerçek olduklarına ikna etmeye çalışırlar. Yüklendikten ve başlatıldıktan sonra, tıpkı gerçek bir bankacılık uygulamasında olduğu gibi bir giriş formu ile açılırlar. Forma gönderilen kimlik bilgileri ise siber suçlular tarafından toplanır.”

Nasıl güvende olunur?

ESET Güvenlik Araştırmacısı Lukas Stefanko, tehditlere kurban olmamak için izlenmesi gereken bazı kuralları şöyle özetledi:

  • İlk olarak, her zaman resmi mağazalardan uygulamalar yüklemelisiniz, ancak yüklemeden önce derecelendirmeyi, incelemeleri ve yükleme sayısını kontrol etmeyi atlamayın.
  • Bir uygulamayı yükledikten sonra da talep ettiği izinlere dikkat edin. Bir bankacılık veya finans uygulaması indiriyorsanız, bankanızın resmi uygulaması olup olmadığını, iletişim kurarak veya resmi web sitesine bakarak kontrol edin.
  • En önemlisi, cihazınızı güncel tutun ve güvenilir bir mobil güvenlik çözümü kullanın.
  • Güvenliğinizi iki katına çıkarmanın bir başka harika yolu da iki faktörlü kimlik doğrulamayı (2FA) etkinleştirmektir.

Tarım Sektöründe Büyük İşbirliğinin Temelleri Atıldı

İzmir Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile Ege İhracatçı Birlikleri, kaliteli tarım üretimini ve katma değerli ihracatını arttırmak için güçlerini birleştirme kararı aldı. Yıllık 5 milyar dolarlık tarım ürünleri ihracatı gerçekleştiren Ege İhracatçı Birlikleri’yle, İzmir’deki 146 bin çiftçinin üretim ve verimliliğini arttırmak için çaba gösteren İzmir Tarım ve Orman İl Müdürlüğü, İzmir’in tarım ürünleri üretim ve ihracatını arttırmak için güçbirliği yapacak.

İzmir Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Özen, İzmir’de tarımsal üretimde problem olmadığını, pazarlama sorunu olduğunu, bu sorunu aşmak için kamu ve özel sektör konunun taraflarının işbirliği yapması gerektiğini dile getirdi.

Ege İhracatçı Birlikleri’ni ziyaret eden Özen, Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ve Birlik Başkanlarıyla bir araya geldi. Özen, İzmir’de 146 bin çiftçi ailesinin üretimine devam etmesi için çalıştıklarını dile getirdi. Özen, “Çiftçilerimiz olmazsa üretime devam etmezse aç kalırız. Kiraz’ın en uç mahallesindeki çiftçi Tarım İl Müdürlüğünü bilmiyorsa, ya da giden hizmeti bilmiyorsa eksiklik var demektir. En uçtaki çiftçiye kadar ulaşmamız ve sorunlarına çözüm geliştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.

Göreve geldikten sonra İzmir’in tarım alanında bir fotoğrafını çektiğini ifade eden Özen, “Belediyeler, Odalar, Borsalar, Birlikler tarım ile ilgili çalışmalar yapıyor. Ancak bu çalışmalarda bir bütünlük olmadığını gördüm. Bu bütünlüğü sağlayacak bir projeyi hayata geçirmek için çalışıyoruz, yakın zamanda projenin detaylarını kamuoyu ile paylaşacak noktaya geleceğiz” dedi.

Ürün nerede yetişiyorsa orada geliştirmeliyiz

İzmir’in 30 ilçesinde üretimi geliştirmek için çalışmalar yaptıklarını ifade eden Özen sözlerini şöyle sürdürdü: “Her ilçenin dominant olduğu ürünler var. Bu ürünleri yetiştikleri noktalarda geliştirmek istiyoruz. Her şeyi her yere taşımaktan vazgeçmeliyiz. O ekolojide olan ürünleri geliştirmeliyiz taşıyınca olmuyor. Kestane, Kiraz’da en iyi yetişiyorsa orada geliştirmek istiyoruz. Damla sakızını Çeşme ve Urla’da yapacağız. Selçuk’ta muz, Seferihisar’da ejder meyvesi üretimi için çalışmalar yapıyoruz. Bu bölgelerde örnek seralar oluşturacağız.”

İzmir Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Özen, pandemi döneminde Ege İhracatçı Birlikleri’nin İzmirli tarım işçilerine 100 bin adet maske desteği içinde de teşekkür etti.

Eskinazi; “Sözleşmeli üretim sorunların ilacı”

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege Bölgesi’nin tarımsal üretimde büyük bir potansiyele sahip olduğunu, pandemi ile birlikte gıda üretiminin öneminin daha iyi anlaşıldığını kaydetti.

Çiftçilerin ektiği ürünün katma değerli pazarlanmasının yolunun sözleşmeli üretimden geçtiğinin altını çizen Eskinazi, “Sürdürülebilir üretim için sözleşmeli üretim çok önemli. Sözleşmeli üretim yapıldığında üretici ürünü ekerken kazanacağı parayı bildiği gibi, firmalarımızın ziraat mühendisleri gözetiminde kontrollü üretim olacağı için ürün kalitesi de ihracatçı firmalarımızın beklentileri doğrultusunda gerçekleşir. Tarım ve Orman İl Müdürlüğümüzün çiftçilerimize bu konularda eğitim vermesi faydalı olacaktır. Tarım ve Orman İl Müdürlüğümüzle tarım üretimimi ve kalitesini arttırmak için her türlü işbirliğine hazırız” diye konuştu.

İzmir Tarım ve Orman İl Müdürü Mustafa Özen’in, Ege İhracatçı Birlikleri ziyaretinde; Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er ve Ege İhracatçı Birlikleri Genel Sekreteri İ. Cumhur İşbırakmaz yer aldı.

Enerji Sektörü Dijitalleşme Stratejilerini Masaya Yatırdı

Enerji sektörü maliyetleri aşağı çekmek için BT otomasyonunu hızlandırmayı ve bulut yatırımlarını ilk sıraya koyuyor

Nutanix, tüm dünyanın COVID-19 pandemisiyle yüzleştiği bir dönemde Türkiye enerji endüstrisinin süreçle ilgili deneyimlerini paylaştığı ve IDC’nin düzenlediği COVID-19 Etkisi: Enerji adlı çevrim içi etkinlikte sektörün öncüleriyle bir araya geldi.

Kurumsal bulut bilişim sektörünün liderlerinden Nutanix (NASDAQ: NTNX), IDC’nin düzenlediği ve COVID-19’un enerji sektörüne olan etkilerinin ele alındığı webinar’ında, sektörün önde gelen kurumlarıyla bir araya geldi. Enerji dağıtım şirketleri ve görevli tedarik kurumlarından üst düzey BT yöneticilerinin COVID-19 gündeminin etkilerini tartışıp deneyimlerini paylaştığı etkinliğin açılışını ise pandeminin endüstriye olan etkisine uluslararası bakış açısıyla değindiği konuşmasıyla IDC Insights Başkan Yardımcısı Roberta Bigliani yaptı.

Koronavirüs, halihazırda mevcut olan düşük insan etkileşim ortamıyla çalışmak zorunda olmanın zorluklarını öne çıkarırken çalışma şekilleri üzerine yeniden düşünülmesi gerektiği gerçeğini de gözler önüne serdi. COVID-19 gündemi, uzaktan çalışırken zorunlu olmayan elemanların da üretken kalabilmeleri ve güvenli bir BT ortamında çalışabilmelerini sağlama konusunda zor bir süreç yaşanmasına sebep olsa da bulut, analitik ve robotik işleme otomasyonu kullanarak verimliliği ve iş birliğini geliştirme fırsatlarının da doğmasını beklentisini teşvik etti.

Pek çok sektörde olduğu gibi enerji endüstrisinde de geleceği sağlama alabilmek için modernizasyon adımlarına ve teknolojik yatırımlara önem verilmesi gerektiğinin altının çizildiği webinarda, yüksek oranda uzaktan çalışma stratejisinin bugün de devam ettiği ortaya konan veriler arasında yer aldı. Bu süreçte CIO ve BT karar vericilerin ajandalarında üst sıralarda kendine yer bulan maddelerin ilk sırasında ise BT servis ve uygulamalarına güvenli erişim sağlanmasını mümkün kılmak olduğu görüldü.

Etkinliğin açılışını yapan Roberta Bigliani, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Günümüzde BT altyapısı, başarılı bir dijital dönüşümü sağlamak için kilit öneme sahip. Bulut ve hiper bütünleşik altyapılar, enerji dağıtım şirketlerine çevik olması için gereken esnekliği ve güvenilirliği sağlamakta.”

Enerji sektöründe dijital dönüşüm yatırımları artışını sürdürürken, bu alandaki öncelik maliyetleri düşürmek için operasyonel dönüşümü sağlamak yönünde şekilleniyor. Webinar’ın konukları arasında yer alan Nutanix Türkiye Ülke Müdürü Tarık Ertuğrul, COVID-19 gündemi devam ederken şirketlerin BT departmanlarının zorluklarla mücadelede nasıl en iyi şekilde yönetimi sağlayabileceği konusunda görüşlerini dile getirdiği konuşmasında şunları ifade etti: “CIO’ların ajandalarında dijitalleşmenin ön sıralarda ye aldığını zaten ifade ediyorduk. COVID-19, enerji sektöründe de dijital dönüşümün ne kadar önemli olduğunu da gösterdi. Dijital dönüşümünü tamamlayan şirketler bu süreci gerçekten çok daha hızlı atlatmaya başladı. COVID-19’un iş yapma şekillerini değiştirdiği bu dönemde IT yönetimine olan yansımalarını 5 ana başlıkta toplayabiliriz: Evden çalışma, Self Service IT, Uzaktan Yönetim, İş Sürekliliği ve Maliyetlerin azaltılması. Nutanix olarak bu beş ana başlıkta da müşterilerimize bu süreci daha rahat geçirmelerini sağlayacak, onlara rekabet avantajı sunacak teknolojiler ve çözümler sunuyoruz.”