Pandemi Günlerinde Satınalma

Belirsizlik, Değişim ve Ölüm Korkusu

2019 yılının son günlerinde Çin’de ortaya çıkan ve kısa bir zaman diliminde tüm dünyayı etkisi altına alan yeni koronavirüs hastalığı (Covid-19), insanları yaşam tarzlarında aşina olmadıkları bir değişime zorlarken, elbette şirketlerin de bu durumdan nasiplerini almaları kaçınılmaz olmuştur. İnsanlar bir yandan aralarına sosyal mesafeler koyarken, diğer taraftan şirketler ise müşterilerine her zamankinden daha fazla nasıl yakınlaşabileceklerinin yollarını aramaya başladılar. Çalışanların ve toplumun, vücut ve ruh sağlığı ile üretim ve ticaretin sürdürülebilirliği arasındaki hassas dengeyi tutturmaya çalıştığımız bu zor dönemde, insanoğlu en çok korktuğu duyguların tam da ortasında yapayalnız kaldı. İnsanı çevreleyen bu duygusal Bermuda şeytan üçgeninin köşeleri, aslında hep aşinası olduğumuz fakat kapitalist miyopluğumuz nedeniyle kendimizden uzak tutmaya çalıştığımız belirsizlik, değişim ve ölüm korkularından ibaretti. Ta ki virüs bu korkularımızı gün yüzüne çıkarıp, her birimize panik atak yaşatana değin…

Korkularımız ile yüz yüze geldiğimiz bu dönemde bir taraftan onları baskılayıp, diğer taraftan da iş yapış tarzlarımızı değiştirerek, çalıştığımız şirketlerde üretim ve/veya ticaretin sürdürülebilirliği için çaba sarf etmemiz gerekmektedir. Bunun için şirketlerin çalışanlarını virüsten koruyacak fiziki şartları sağlamalarının yanında, uzaktan çalışma, dönüşümlü çalışma gibi farklı çalışma şekillerini de uygulamaya başladıklarını görmekteyiz. Virüsün çalışma hayatımıza getirdiği negatif etkilerden ve bu etkilere karşılık geliştirilen yeni çalışma tarzlarını içeren proaktif tepkilerden elbette tüm organizasyon etkilenmektedir. Özellikle de şirketler arasında rekabetin belirleyici unsuru olan tedarik zinciri ve satın alma departmanlarının bu değişimleri ilk elden ve de en yoğun şekilde hissedecekleri su götürmez bir gerçektir. Peki pandemi günlerinde satın alma faaliyetleri nasıl yürütülmeli?

0.Çalışan Sağlığı ve Yeni Çalışma Düzeni

Satın alma birimi yöneticilerinin kendi ailelerinin sağlıkları ile birlikte birim çalışanları ve onların ailelerinin sağlık durumlarını da kontrol etmelerinde ve kriz sürecinde çalışma arkadaşları ile yakın iletişimde olmalarında fayda olacaktır. İlk şokun etkisi atlatıldıktan sonra durum tespiti ve akabinde mevcut işgücü ile çevik bir eylem planı yapılması, kaybedilen sürenin telafisi için iyi bir başlangıç olacaktır. Yöneticiler bir taraftan çalışanlarının ihtiyaçları ve moral seviyeleri ile yakından ilgilenirken, diğer taraftan birimlerinde uzaktan çalışma, dönüşümlü çalışma vb. yeni çalışma düzenini kurgulamalıdırlar. Bu dönemde devamsızlıktan ötürü oluşacak işgücü kaybı için alternatif aksiyonlar ve yedeklemeler planlanmalıdır. Mobilite azaltılmalı, dijitalleşme artırılmalıdır. Seyahatler zorunlu haller dışında ertelenmelidir. Uzaktan çalışma için gerekli teknolojik altyapı desteği şirketlerin bilgi işlem birimlerinin kontrolünde verilmeli ve bu dönemde hassasiyetin şüphesiz daha da artacağı siber risklere karşı eğitimler verilerek, gerekli uyarılar yapılmalıdır. Yöneticiler, çalışma arkadaşlarının kafalarındaki işten çıkarılma korkularını bertaraf edecek olan iş garantisini verebilmeli ve bu sayede onların yeni çalışma düzenine en kısa sürede konsantre olmalarını sağlamalıdırlar. Mevzu bahis yeni çalışma düzeni çerçevesinde yöneticiler, tüm çalışma arkadaşlarıyla günlük görüşmeler yaparak, günlük ajanda ve kriz konularını takip etmeli, gereken noktalarda onlara destek vermelidir.

Satın alma birim çalışanlarının ise kendilerinin ve ailelerinin sağlığına ilişkin kurallara riayet etmeleri öncelikli gündem maddeleri olmalıdır. Akabinde mesai ciddiyetini zedelemeyecek şekilde evde rahat bir çalışma ortamı oluşturulmalı ve bunun için kişisel hazırlık yapılmalıdır. Çalışma masası, koltuk vb. oturma düzeni vücut ergonomisine uygun olarak sağlanmalı ve mümkünse evin gürültülü olmayan, ışık alan, havalandırılabilecek ve rahatsız edilmeyecekleri bir köşesi salgın çalışma ofisine çevrilmelidir. Her 1 saatlik konsantre çalışma sonunda 20 dakikalık molalar verilerek dinlenilmeli ve ev ahalisi ile ilgilenilmelidir. Dinlenme esnasında çalışma ofisinin havalandırılmasına özen gösterilmelidir. Her sabah hazırlayacakları kendi çalışma planları üzerinden yöneticileri ile görüşerek, günlük çalışma planlarını netleştirip, görev takiplerini yapmalıdırlar. Krize konu tedarikçilerle gerekirse görüntülü görüşmeler yapılarak, tedarikçi üzerindeki ilginin onlara hissettirilmesi yerinde olacaktır. Plan dışı olaylar ve oluşabilecek aksaklıklarda yönetici ve iç müşteriler derhal haberdar edilip, revize plan yapılması için yeterli süre tanınmalıdır. Analiz ve detay hesaplama gibi dikkat gerektiren konuları, vücudun biyolojik saatine göre en verimli olduğu belirtilen 07:00-10:00 arasında planlamak, oluşturulan günlük plan çerçevesinde görüşme gerektiren aksiyonlara 10:00’dan sonra başlamak daha üretken olunmasını sağlayacaktır. Bu süre tedarikçilerin kendi planını yapmaları ve önceki güne ait aksiyonların sonuçlarını toparlamaları için de yerinde olacaktır. Günün sonunda veya ertesi sabah, sonraki günün planı hakkında görüşülürken, durum raporunun yöneticiye geri bildirim olarak verilmesi, iletişimin güçlendirilmesi adına yararlı olacaktır.

1.Tedarik Zincirinde Kırılmalar Nedeniyle Oluşan Krizleri Yönetmek

Kriz dönemlerinde önce tedarik zincirlerinde kırılmalar başlar. Nitekim içinde bulunduğumuz salgın döneminde de hastalığın çıkış noktasının Dünya’nın fabrikası olarak gösterilen Çin olması, hemen hemen tüm sektörlerdeki tedarik zincirlerinde ciddi kırılmalara sebebiyet vermiştir. Sıkı karantina tedbirleri ile Çin’deki hayatın normale dönmesi diğer ülkelere nazaran daha erken olsa da, Çin yılbaşı tatilinin de etkisiyle üretimlerde ciddi kayıplar oluşmuş ve beklenen yüklemeler yapılamamıştır. Çin’de başlayan bu tedarik zincirindeki kırılmaların benzeri, hastalığın Avrupa’ya sıçraması ile Avrupa kaynaklı tedarik zincirlerinde de ikinci bir dalga olarak baş göstermiştir. Tedarik zincirindeki bu kırılmaların her biri satın alma birimlerinin gündemlerine müdahil olmaları gereken acil ve de önemli birer tedarik krizi olarak gelmektedir.

İşte bu nedenle, kriz dönemleri satın alma birimleri için sahaya (yalın üretimdeki tabiriyle Gemba’ya) inilmesi ve mümkünse zamanının çoğunu orada geçirmesi gereken hassas dönemlerdir. Fakat sokağa çıkmaya çekindiğimiz ve de çıkmamızın kısıtlandığı salgın günlerinde sahaya inmenin nasıl mümkün olacağını sorguladığınızı tahmin ediyorum. Aslında sahaya inmekten kasıt, iç müşterilere ve tedarikçilere yakın olmaktır. Planlama, malzeme lojistiği, üretim, kalite ve ar-ge birimlerinden oluşan iç müşteriler ile yakın çalışıp, bu birimlerden gelen revizyon planı veya ihtiyaç bildirimlerine göre tedarikçileri verimli ve çevik yönetmek, alınması gereken kısa vadeli aksiyonların en etkilileri arasında gelmektedir. Bu kapsamda tedarikçiler ile iç müşteriler arasındaki zincirin zayıfladığının gözlemlendiği her halkaya müdahale edip, zinciri koparmadan üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak, satın alma birimleri için kriz dönemlerinin önemli gündem maddesini oluşturmaktadır. Satın alma birimleri tedarik zincirinde, tedarikçilerin alt tedarikçilerinden (Tier 2) ve hatta onların da hammadde tedarikçilerinden, ana sanayi üretimine kadar tıkanan süreçleri açıcı kritik bir rol oynamaktadır. Belki de süreçler kontrol altına alınana kadar her gün birden fazla krizi yönetmek zorunda kalacak olan satın alma birimlerinin, bu krizleri başarılı şekilde yönetebilmesi ve süreci mümkün olan en az kayıpla (üretim duruşu, maliyet artışı vb.) atlatabilmesi için aşağıdaki aksiyonları devreye almaları yerinde olacaktır.

Satınalma birimi kontrol kuleleri ve acil müdahale ekipleri kurun.

Malzeme lojistiğinde meydana gelen tedarik krizlerini en kısa sürede mevcut alternatif kaynaklarla çözebilecek ve üretim duruşuna sebebiyet vermeden müdahale edebilecek şekilde Tedarik Sürekliliği Kontrol Kulesi kurun. Bu kulenin bir görevi olarak da, tedarikçi bitmiş ürün, yarı mamul ve hammadde stoklarını görünür kılınmasını sağlayın. Bu süreçte hammadde bağlantılarına dahi müdahil olup, destek vermeniz gereken kritik noktalar olacaktır. Sadece birinci seviye tedarikçilerinizi değil (Tier-1), onların da alt tedarikçilerinin (Tier-2) stok seviyelerini ve de problemlerini görünür kılın. Zincirde problemin kaynağına inene kadar geriye gitmeniz gerekebilir. İyi bir doktor gibi teşhisi doğru koyup, tedaviye geç olmadan başlayabilmek için beş kere neden diye sorup, gerçek problemi bulmaya ve iyileştirici tedaviyi en kısa zamanda hayata geçirmeye özen gösterin. Çünkü kaybedeceğiniz her bir dakika, üretemeyeceğiniz ürünler ve dolayısıyla ihtiyaçları karşılanamayacak mutsuz müşterilere sebep olabilecektir.

Sürdürülebilir üretimin kaynağını teşkil eden sürdürülebilir tedarik operasyonunun sağlanması için Risk Yönetim Kulesi kurun. Bu yönetim kulesi yapacağı tedarikçi risk analizleri ve modellemeleriyle, riskli tedarikçileri tespit edip radarınızda tutarak, alacağınız proaktif aksiyonlarla henüz kaynağında krize gebe birçok probleme müdahale edebilme, oluşacak kriz sayısını azaltabilme, süreci kontrolünüz dahilinde yönetebilme ve bu şekilde tasarruf edilebilecek zamanla acil olmayan önemli işlere gereken vakti ayırabilme şansını satın alma birimine verecektir.

Mevcut kaynaklarla çözülemeyecek tedarik zinciri kırılmalarında hızlıca devreye alınabilecek Alternatif Tedarik Yönetim Kulesi kurun. Daha önce görüşülüp de, ajanda da bekleyen tedarikçileri hızlıca devreye alacak şekilde eylem planlarınızı kalite ve planlama birimleri ile koordine etmeniz yerinde olacaktır. Zira riskli gördüğünüz tedarik sürecinde henüz kriz oluşmadan, yeni alternatif tedarikçinin fiyat anlaşması, sözleşme ve numune onay süreçlerinden geçerek üretime hazır olması iyi bir yedekleme aksiyonu olacaktır.

Maliyet ile ilgili olağandışı değişiklikleri kontrol edebilmek ve minimize artışlarla süreci devam ettirebilmek için Maliyet Kontrol Kulesi kurun ve her bir çalışma arkadaşınızın sorumlusu olduğu tedarikçi maliyetlerindeki değişimleri kontrol altına alın. Bunun için detay analizlere hakim olmanız kaçınılmazdır. Unutmayınız ki ölçemediğiniz bir süreci kontrol de edemezsiniz ve hakimi olamadığınız konularda açılan otorite boşlukları başkaları tarafından doldurulur. Bu durumda maliyetleriniz başkaları tarafından kendi çıkarlarına göre yönlendirilir, rüzgarda savrulan bir yaprak misali…

Piyasadaki değişimlerde baz alınan endeksleri kontrol etmek ve bu sayede dinamik maliyet kontrolünü sağlamak için Emtia ve Piyasa İndeksleri Takip Kulesi kurun. Bu kulenin,

  • Piyasadaki genel eğilimlerin kontrolü için satın alma yöneticileri indeksini (PMI),
  • Hammadde fiyatlarındaki değişimlerin kontrolü için demir ve demir dışı metal (LME vb.), plastik, kimyasal emtia indekslerini,
  • Yurt içi nakliye maliyetleri değişimlerini kontrol altında tutmak için OPEC varil petrol fiyat indeksini,
  • Yurtdışı navlun maliyetlerini kontrol altında tutmak için Baltık Kuru Yük Endeksi (BDI)’ni,
  • Tedarik kaynaklarınızda geçerli olan döviz değişimlerini,
  • Kira, lojistik hizmet ve işçilik fiyat değişimlerinde baz alınan enflasyon ve faiz oranlarını içeren temel ekonomik göstergeleri ve enerji fiyat indekslerini takip etmesini sağlayın.

Bu kulenin önemi, yukarıda açıkladığımız Maliyet Kontrol Kulesi’ne girdi oluşturmasından kaynaklanmaktadır.

2.Talep-Üretim Düşüşüne Hazırlık

Kriz dönemlerinde tedarik zincirlerindeki kırılmalardan sonra satın alma birimlerinin, etkisi krizin süresi ile doğru orantılı olan tüketici kaynaklı talep daralmalarının ve/veya işgücü yetersizliğinin oluşturacağı krizle mücadele etmek zorunda kalması muhtemeldir. Talepteki bu daralmanın sebep olacağı üretim düşüşü, ikinci dalga kriz etkisi oluşturacaktır ki, bu durumda satın alma birimlerinin aksiyonlarının yönünü tersine çevirmeleri gerekecektir. Yani bu safhaya kadar tedarik zincirindeki kırılmaları aşarak tedarikçilerden ana sanayiye doğru alınan aksiyonların akış yönü, şimdi de talep kaynaklı üretim düşüşü nedeniyle ana sanayiden tedarikçilere doğru işleyecektir. Akışın terse döndüğü bu aşamada sipariş teslimat ertelemeleri ve hatta sipariş iptallerine varan aksiyonların alınması satın alma birimlerinin gündeminde olabilecektir. İç müşteri ve tedarikçiler arasında daha önce tedarikçi tarafında yaşanan kriz, bu sefer de aşırı stok birikmesi ve depo alanı sıkıntısı nedeniyle ana sanayide yaşanacaktır. Bu aşamada satın alma birimi, bir taraftan ana sanayideki yığılmaları önlemeye çalışırken, diğer taraftan çekilemeyen malzeme stokları, ötelenen ve iptal edilen siparişler nedeniyle finansman açısından sıkıntı yaşayabilecek tedarikçilerin durumunu yakından takip etmelidir. Bu şekilde her iki cephe arasında dengenin sağlanabileceği paylaşımcı politika izlenebilecektir. Unutulmamalıdır ki, sürdürülebilir üretim ve ticaretimizin en kilit ve dışa bağımlı noktası sürdürülebilir tedarik olup, bu hizmeti sağlayan tedarikçilerin varlıklarını sürdürmeleri ise sadece kendilerinin yönetimine bırakılmayacak derecede önemli bir süreçtir.

3.Ani Talep Artışına Hazırlık

Krizin etkisinin azalmaya başlamasıyla tüketimlerde yaşanacak artış ile, talep eğrisi V diyagramının dibinden yukarıya doğru yükselme eğilimine geçecektir. Süreç boyunca önce tedarik sıkıntısı, sonra üretim düşüşü kaynaklı baş gösteren krizlerin ardından, satın alma birimleri iyi planlanamadığı takdirde şimdi de ani talep artışı nedeniyle oluşacak yeni bir kriz ile mücadele etmek zorunda kalacaklardır. Talep daralması nedeniyle tedarikçi tarafında azaltılan üretim kapasiteleri ve hammadde alımlarının, ana sanayiden gelen taleplerin artışı ile tekrar arttırılması gerekecektir. Nasıl ki hareket halindeki bir nesneyi yavaşlatmak için güç sarf etmek gerekiyorsa, yavaş giden bir nesneyi hızlandırmak için de güç sarf etmeniz gerekecektir. Satın alma birimleri bu zorlukların üstesinden kolaylıkla gelinebilmesi için krizdeki talep durumunu sembolize eden V eğrisinde dibe gelmeden önce muhtemel kapasite artışlarına göre tedarikçilerini organize etmeye başlamalı, gerekli gördüğü zamanda tedarikçi çalışma vardiyalarını artırmalı ve bu minvalde artan hammadde ihtiyaçlarının tedariğinde tedarikçilerine destek vermelidir. Bunun için iç müşterilerden tedarikçilere olan bilgi akışının yakından takibi kritik derecede önemlidir.

4.Belirsizliğin Normalleşmesi ve Yeni Normal’e Hazırlık

Talep seviyesinin eski seyrine doğru döndüğü ve tedarik krizlerinin büyük oranda çözüldüğü normalleşme evresinde artık satın alma birimleri, günlük krizlerden kurulu gündemler yerine yakın vadeli yeni krizleri bertaraf edecek stratejik aksiyonlara odaklanmalıdır. Öncelikle tüm ekip ile yaşanılan kriz bir vaka çalışması gibi ele alınıp, birimin hangi konularda daha iyi olması gerektiği üzerine tartışılmalıdır. Bu analiz sonucunda, yaşanılan krizde hazırlıksız yakalanılan veya yeterli olunamayan ve bu nedenle kurumların zarar gördüğü alanlardaki zayıf yönlerin geliştirileceği aksiyonları içeren ve satın alma birimini yeni bir küresel krize hazırlayacak stratejik satın alma planlarının oluşturulması önem arz edecektir.

Normalin belirsizleşmeye başladığı ve hatta yakın gelecekte artık belirsizliğin normalleşeceği yeni döneme yani Yeni Normal ’e hazır olmak, tüm satın alma birimlerinin en önemli gündem konusu olacaktır. Siyah kuğu etkisinin daha sık görülebileceği bu dönemlerde, artık tüm krizlerin küresel bir yansıması olacak ve etkisi de bu nazarda büyük olacaktır. Satın alma birimlerinin, frekansları ve etkileri daha çok artacak olan krizler nedeniyle hiçbir zaman eski normale dönülemeyecek bu yeni yaşama, yani her kriz sonrasında yeniden değişecek olan Yeni Normal ’e hazırlıklı olması, şirketlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında en önemli rekabet silahı olacaktır.

Bunun için satın alma birimlerinin yapacakları kendi vaka ve SWOT analizleri sonrasında, kendi öncelik durumlarına göre aşağıda tavsiye edilen aksiyonları hayata geçirmeleri yerinde olacaktır.

  • Sürekli öğrenmeye ve kendini geliştirmeye açık bireylerden oluşan vizyoner bir ekip kurmak,
  • Değişime ve değişen şartlara adapte olabilecek bir yapıda olmak ve değişime direnmekten kaçınmak,
  • Belirsizlik altında değişikliklere hızlı yanıt verebilme kabiliyeti olarak tanımlanan çeviklik kavramının prensiplerini benimseyip, satın ama birimlerinde hayata geçirici aksiyonlar almak,
  • Birim yönetiminde dikine giden piramit yapıdan ziyade, çevikliğin daha kolay uygulanabileceği matriks ve yatay hiyerarşik düzenin oluşturulmasını sağlamak,
  • Mekandan bağımsız çalışma koşullarının oluşturulmasına zemin hazırlamak,
  • Satın alma birimi operasyonlarının daha fazla dijitalleşmesi ve süreçlerin daha kolay takibini sağlayacak altyapı çalışmalarını hızlandırmak,
  • Tedarikçi ve satın alma birimi performans ölçümlerinin dijital olarak yapılması ve kolay erişilebilir olmasını sağlamak,
  • Kilit norm satın alma kadrosunu oluşturmak ve bu kadronun her bir üyesinin kendini geliştirme fırsatlarına zemin hazırlamak,
  • Kilit tedarikçi tespiti yapmak ve bu tedarikçilerle uzun vadeli anlaşmalar yaparak stratejik iş birlikleri geliştirmek,
  • Çevik tedarikçi geliştirme programları oluşturmak ve tedarikçilerin çeviklik seviyelerini düzenli ölçmek,
  • Tedarikçi risk analizleri yapılarak zayıf tedarik kanallarını yeni alternatiflerle güçlendirmek,
  • Küresel tedarik zinciri politikasının gözden geçirileceği çevik bir yapı kurmak,
  • Tüm tedarik zincirini görünür kılmak (Tier-1 tedarikçilerin de ötesine geçecek şekilde) ve dijital tedarik ağı modelleri geliştirmek,
  • Yerlileştirme çalışmalarını artırmak,
  • Tedarik ve kur risklerini hafifletecek alternatif tedarik stratejileri hazırlamak ve aksiyona geçirmek,
  • Değişen müşteri değer ve beklentilerini yakından takip ederek, gelecek yeni taleplere ve talep belirsizliğine hazır olmak,
  • Ürün ömür sürelerinin azalmasına, sipariş parti katsayısının düşmesine ve kişiselleştirilmiş dış müşteri taleplerini karşılamaya hazır olmak ve tedarik ağını bu çalışma şekline hazırlamak.

Şirketlerin rekabet kapasitelerinin en önemli belirleyici unsuru olan satın alma ve tedarik zinciri birimlerinin görevlerinin artık eskisi kadar kolay olmayacağını, insanlığın salgın hastalıkla imtihan edildiği bu zorlu süreçte bir kez daha tecrübe etmekteyiz. Hayatın daha da karmaşık hale geldiği VUCA dünyasında Yeni Normal olarak adlandırılan bu şartlara en kısa sürede hazırlanmanın ve tüm tedarik zincirini bu şartlara hazırlamanın artık satın alma biriminin en önemli stratejik aksiyonu olması gerektiği aşikardır. Şirket yönetimlerinin bu bilinçle satın alma birimlerini desteklemeleri ve hak ettikleri değeri şirket organizasyonlarında ve stratejik planlamalarında göstermeleri yerinde bir politika olacaktır. Unutmayınız ki bir zincir ancak en zayıf halkası kadar güçlüdür ve şirketler de ancak tedarik zincirlerinin mukavemeti ve rekabet kapasiteleri nazarında güçlü olabileceklerdir.

Yeni Normal’e yaşadığımız her yeni krizden ders alarak hazır olmak dileğiyle…

Koronavirüs kayıpları anısına…

Chatbot Marketing

Dünya pazarlama piyasasının vazgeçilmezlerinden bir tanesi chatbot marketing olacak.

Uluslararası ticarette yer alan her işletme, chatbot pazarlamasına geçiş yapıyor.

Müşteri ve Tüketici grupları ile canlı bağlantı kurularak iletişime geçiliyor.

Müşteri ve Tüketici grupları;

  • Kendilerine önem verilmesini,
  • İlgilenilmesini,

doğası gereği sevmektedir.

Ticari faaliyet gerçekleştirdiğiniz işletmeler, sizi sanal mecraları olan, web sitelerinde karşılamaktadırlar.

Sizinle, ilk iletişim chatbot’ lar aracılığı ile kurarlar.

Bizleri, karşınızda bir müşteri temsilcisi varmış gibi, Merhaba diyerek karşılayıp, bizlerin alıveriş yapmasını teşvik ederek, motive ederler.

Biz insanlar, yaratılış gereğimizce önemsenmekten mutlu olur, pozitif duygusal tepkiler veririz.

Pazarlama mantığı gereğince, müşteri istek ve ihtiyaçları temel alınırken,

Satış mantığı gereğince, ihtiyacımızı veya isteklerimizi bir emtia karşılığı değiş tokuş veya kasaya yapılan ödeme ile, ilgili ürün ve hizmete sahip oluruz.

2000 li yıllarda başlayan dijital teknoloji akımı ile 2020, 2021 ve çok daha ileriki zamanlarda, etkisini sürdürecektir.

Yapay Zeka ile gelen yenilikler bizleri; sistemden sesli mesajlar ile karşılayarak yönlendirecek, hologram ve arttırılmış sanal gerçek ile her türlü işlemlerimizi klavye kullanmadan rahat ve basitçe yapacağız.

Chatbot teknolojisinde temel hedef, müşteri ve tüketici gruplarına bir fiziki ürün olmadan, kolayca kullanım olanağı sağlamaktır.

Bizler, bir çok işlerimizi sadece sesimizi kullanarak chatbot vasıtasıyla yapacağız.

Chatbot kullanımı yapıldığında, sisteme girilen her bilgi Big Data ya aktarılarak, anlamlandırılır.

Müşteri ve Tüketici gruplarının kullanım alışkanlıkları ve yaşadıkları deneyimler ilerleyen zamanlarda,mülter

  • Müşteri Deneyimi (Customer Experience)
  • Kullanıcı Deneyimi (User Experience)

olarak karşımıza çıkar.

Ülkemizde chatbot sistemi yeni yeni kullanım alanları bulmakla birlikte, yurt dışında bu sistemler; e-ticaret sektörü ve bankacılık uygulamalarında kullanılmaktadır.

Toplum bireylerinin kullanım alanlarını genişletmek ve basit kullanımlarını sağlamak için sistem geliştirilmektedir.

Chatbot uygulamasını kullanırken, kullanım alışkanlığımıza bağlı olarak bir çok pop-up uygulamaları ile karşılaşırız.

Yaşanılan bu süreçte, internette yapmış olduğumuz aramalar, bizlerin; istemiş olduğu veya ihtiyacınız olan ürün ve hizmetler, sistem tarafından kayıt altına alınarak arka planda anlamlandırılır.

Sizler chatbot kullanırken, daha önce arama yaptığınız ve incelediğiniz her ürün ve hizmetin reklamları internette karşınıza çıkar.

Yıllardır internet ortamında yapılan ürün ve hizmet aramaları, sizlerin her hangi bir web sitesine girdiğinizde pop-up olarak karşınıza çıkmaktadır.

Dijital teknolojinin gelişmesi ve Yapay Zeka teknolojisinin gelişmesi ile artık kişiye özgü reklamlar sanal mecralarda hedefleme stratejisi ile görünüm kazanacaktır.

Bir çok ürün ve hizmet grubu, herkese sunulmaktan ziyada, hedefleme strateji ile ilgili ürün ve hizmetle ilgilenen müşteri gruplarına sunum yapılacaktır.

COVID-19 Pandemisinin Kişisel Verileri Koruma Kanunu Süreçleri Üzerindeki Etkileri

Tüm dünyada ve şu anda da ülkemizde etkili olan COVID-19 virüsü salgınının yayılmasını engellemek ve etkilerini en aza indirmek adına kamu kurum ve kuruluşları başta olmak üzere bazı özel şirketler de önlemlerin alınması adına çalışmalarını devam ettirmektedir. Bu önlemlerin alınması sırasında çoğu kişisel ve özel nitelikli kişisel verilerin de işlenmesi kaçınılmaz bir hal almaktadır.

  • Kişinin adı soyadı,
  • TC kimlik numarası,
  • İş yeri,
  • Seyahat bilgileri,
  • Sağlık bilgileri,
  1. olarak sıralanabilir.

COVID-19 Pandemisi Sebebiyle Kişisel Verileri Koruma Kapsamında Alınması Gereken Önlemler

Veri sorumluları ve veri işleyenler bu süreçte 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında özellikle kanun hükümlerine uygun olarak hareket etmeli, veri güvenliğine yönelik gerekli idari ve teknik tedbirleri almaya devam etmelidir.

COVID-19 virüsüne karşı alınan önlemler kapsamında gerçekleştirilen kişisel veri işleme faaliyetleri gerekli, amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olmalıdır. İşlenmesi gereken sağlık bilgileri kararlarının dayanağı, Sağlık Bakanlığı’nın talimatlarına uygun olarak işlenmelidir.

COVID-19 virüsü salgını sebebiyle birçok şirket uzaktan / evden çalışma modeline geçmiştir. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu evden çalışmanın önünde engel teşkil etmemektedir. Ancak kişisel verilerin güvenliğini sağlamaya yönelik gerekli idari ve teknik tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Bununla birlikte uzaktan çalışma modelinin devam etmesi ve yaygınlaşması sonucu şirketlerin karşı karşıya olduğu siber riskler artabilir. Gelecek dönemde, siber güvenliğin sağlanması, ağların ve verilerin korunması şirketlerin ana gündeminde olan başlıklardan biri olacaktır. Uzaktan çalışma risklerinin minimize edilmesi adına anti-virüs sistemlerinin ve güvenlik duvarlarının güncelliğinin sağlanması, veri aktarımının güvenli şekilde yapılmasında her türlü tedbir çalışanlar ve veri sorumluları tarafından alınmalıdır. Çalışanlar tarafından alınacak tedbirler Kanun kapsamında kişisel verilerin güvenliğinin sağlanması noktasında veri sorumlusunun yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır.

Tüm bunlara ek olarak, çalışanların da uzaktan çalışma modelinde dikkatli olmaları gereken hususlar bulunmaktadır. Örneğin, çalışanlar video konferans görüşmelerinin fotoğraflarını sosyal medya üzerinden paylaşıp, biyometrik veriler gibi hassas verileri bile veri sahibinin onayı / rızası olmadan ister istemez açığa çıkarabilmektedir. Ya da şirket ağ bağlantısı yerine başka bağlantılardan internete bağlanıp, veri güvenliklerini riske atabilmektedirler. Veri sorumlusunun, tüm ilgili kişilere içinde bulunduğumuz bu süreçte dikkat edilmesi gereken noktaları hakkında eğitimler vermesi ve önlemleri alması gerekmektedir.

Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından, 31 Aralık 2019 olarak verilen son kayıt süresi, farklı veri sorumluları için farklı tarihler verilerek 2020 Haziran ayına kadar uzatılmıştı. Haziran tarihine kadar özel şirketlerin VERBİS’e kayıt işlemini tamamlaması ve bu süreçte gerekli olan önlemlere devam edilmesi beklenmektedir.

Kadir Ayaz
Takım Lideri | Turquality & Yönetim Danışmanlığı

Özge Ata
Danışman | Turquality & Yönetim Danışmanlığı

 

B2B Ekosistemde Yerinizi Alarak Ticaretinizde Yeni Kanal Açın.

TİCARET BÜLTENLERİ VE DESTEK HİZMETLERİMİZ:

B2B Alım talebinizi veya satış duyurunuzu bizimle paylaşın. Platformda, ticaret bülten ve kataloglarında yer alsın. İhtiyacınıza uygun alıcı ve satıcılarla sizi bir araya getirelim.

ÜCRETSİZ:

Alım taleplerinizi gizli ve ücret ödemeden Platforma girebiliriz. Dilerseniz Platform / Bülten içerisinde siz görünmezsiniz BuyerNetwork görülür. Kategori yöneticilerimiz ihtiyacınıza uygun bir şekilde firmanızı “doğrulanmış” tedarikçi, alıcı ve satıcılarla eşleştirir.

SATICI FİRMALAR İÇİN ÜYELİK GEREKLİDİR:

Profesyonel destek almak isterseniz sizin adınıza sektörel araştırma yapar sonrasında bilgilendirme yaparız. Ayrıca firma / kişi bilgilerinizin GİZLİ kalmasını isteyebilirsiniz. Kategori yöneticilerimiz ihtiyacınıza uygun bir şekilde firmanızı “doğrulanmış” tedarikçi, alıcı ve satıcılarla eşleştirir.

– Ürün / hizmet kategorilerinde doğrulanmış firma olarak iş yapmak,
– Alıcı/satıcı eşleştirmelerimizde öncelik kazanmak,
– Ticaret katalog ve bültenlerinde yer almak,
– Online B2B görüşme (alıcı- satıcı) odaları,
– Online ürün tanıtım lansman hizmetleri için support@buyernetwork.net’e başvurunuz.

Ticaret Bülteni Örneği

Teknopark Şirketleri KDV ve Amortisman Uygulamalarındaki Yeni Avantajlardan Haberdar Mıydınız?

Türkiye olarak ekonomik dalgalanmalar yaşadığımız şu dönemlerde ilaç niteliği taşıyan teşvik ve avantajlar; şirketlerimizin faaliyetlerini yürütürken nefes aldırıcı, ülkemizin kalkınmasında hız ve ivme kazandırıcı olmuştur. Bu nedenle yeni teşvik politikalarına ihtiyaç doğmakta ve gerekli tebliğler bu kapsamda yayınlanmaktadır. Bu uygulama ve tebliğlerin düzenli olarak takip edilmesi ve bilgi edinilmesinde çok büyük yarar vardır.

Teknopark şirketlerinin KDV avantajları

Yapılan son düzenleme gereğince, bölgede 01/05/2018 tarihinden itibaren daha önce kullanılmamış, sadece Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde kullanılmak üzere ve üç yıl içerisinde satılmamak kaydıyla yeni makina ve teçhizatların alımında KDV istisnası getirilmiştir. Bu avantaj şirketlerin makine ve teçhizat alımını kuvvetlendirecek, teknoloji üretimi hızlandıracak ve vergi yüklerini önemli bir ölçüde azaltacaktır.

Peki bu avantajdan nasıl faydalanılabilir?

İstisna kapsamında makina ve teçhizat satın almak istiyorsanız, teknoloji geliştirme bölgesinde, faaliyette bulunduğunuza dair belge ve satın alacağınız makina ve teçhizatı Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde kullanacağınıza dair ilgili birimden alacağınız belge ile KDV yönünden bağlı olduğunuz vergi dairesine istisna belgesi almak için başvuruda bulunmak gerekiyor. Başvuruda bulunanlar aynı zamanda istisna kapsamında alınacak makina ve teçhizat listesini elektronik ortamda sisteme girmeleri gerekmektedir. Vergi dairesi tarafından gerekli kontroller yapıldıktan sonra şartları yerine getirenlere elektronik ortamda girmiş olduğunuz makine ve teçhizatlar ile sınırlı olmak kaydıyla istisna belgesi (EK:27) verilir.

Bu belgeyi kaşeledikten sonra bir örneğini makine ve teçhizat aldığınız satıcılara vermek gerekecektir. Söz konusu istisna belgesi kapsamında makina ve teçhizat satan mükellef, istisna belgesi ekinin ilgili bölümünü fatura tarihi, numarası, mal miktarı ve tutarını belirtmek suretiyle onaylar ve bir örneğini alır. Teslim gerçekleştikçe alıcı ve satıcı alım/satım bilgilerini elektronik ortamda sisteme girerler.

İstisna kapsamındaki makine ve teçhizatın ithalat yoluyla temin edilmesi halinde söz konusu belge, ilgili gümrük idaresine ibraz edilir. İstisna belgesindeki istisna kapsamında ithal edilen makina ve teçhizata ilişkin bölüm doldurulduktan sonra ilgili gümrük idaresi tarafından bu bölüm de onaylanır.

KDV iadesi kısmında ise Makine ve teçhizat satan mükellefin istisna belgesi ve elektronik sisteme yapılan alış ve satış girişleri esas alınmak suretiyle, iade için gerekli diğer belgelerle ilgili vergi dairesine bildirilmesiyle sonuçlandırılır.

Teknopark Şirketlerinin Amortisman Avantajları

Yapılan bir diğer düzenleme gereğince de, bölgede 01/05/2018 tarihinden 31/12/2019 tarihine kadar Ar-Ge, yenilik ve tasarım faaliyetlerinde kullanmak üzere iktisap edecekleri yeni makina ve teçhizatların faydalı ömür süreleri yarıya indirilmiştir.

Faydalı ömür süresinin yarıya indirilmesiyle küsuratlı bir değer çıkması halinde, çıkan rakam bir üst tam sayıya tamamlanır. Maliye tarafından faydalı ömrü iki yıl olarak belirlenmiş iktisadi kıymetin alınması durumunda ise amortismana tabi tutulmaksızın doğrudan gider yazılabilecektir.

Ancak, unutulmamalıdır ki hangi uygulamaya başlanmışsa amortisman oran ve süreleri, izleyen dönemlerde değiştirilemez. Söz konusu madde kapsamında amortisman ayırmaya başlandıktan sonra ilgili makina-teçhizat için normal amortisman oran ve sürelerine dönülmesi mümkün değildir.

Teşvik uygulamalarında dikkat edilmesi gereken diğer hususlar

Teşviklerle ilgili tebliğler yayınlanırken aynı zamanda bazı sınırlar ve yükümlülükleri de beraberinde getirmektedir. Bu yükümlülükleri doğru anlamak ve sınırlarımızı iyi bilmek gerekir. Aksi taktirde yanlış uygulamalar nedeniyle ceza ve yaptırımlarla karşılaşılması kaçınılmazdır. Faaliyet alanınıza giren teşviklerden doğru şekilde, doğru yerde ve doğru zamanda yararlanmak için iyi araştırmalı ve ekibinizi güçlendirmelisiniz.

İhracat Faktoringi – İskontosu (Ön Ödemesi)

Faktoring, mal ve hizmet satışlarından doğan vadeli alacakların temlik yoluyla bir faktoring kuruluşuna devredilmesi ve bu alacakların faktoring kuruluşu tarafından yönetilmesidir.

İhracat Faktoringi’nde yurtdışında bulunan ithalatçının (alıcının) ödeme güçlüğü, aczi ve iflası söz konusu olması ve satışa konu herhangi bir ihtilaf/reklamasyon olmaması durumunda, muhabir tarafından ilgili faturanın %100’ü garanti altına alınır.

Sıkça karşımıza çıkan sorulardan birisi alıcı firmanın malı alıp ödeme yapmak istememesi nedeniyle ihtilaf bildirmesi konusudur. Bu konu hakkında ilerleyen dönemlerde detaylarını örnekleri ile paylaşmayı ümidediyorum. Kısaca belirtmem gerekirse, ihracatı yapılacak ürünün kendi özelliklerini taşıyan belgelerin temin edilmesi (Gözetim Belgesi – Inspection Certificate gibi), alıcı ve satıcı arasındaki sözleşmenin özel bir maddesinde yer alan şartların yerine getirilmesi gibi konular önem arz etmektedir. Karşılaştığımız örneklerde siparişe uygun, tam ve eksiksiz yapılan satışlardan doğan ihtilafların çözümüne daha kısa sürede varılmış ve garanti sürecinin kaldığı yerden işlemeye devam ettiği görülmüştür.

ALACAĞIN TEMLİKİ

  • İhracat faktöringi gayrikabulürücu bir işlem türüdür. Bu vesile alıcı limiti tahsis edildikten sonra satıcı, faktöring şirketi ile bir gayrikabulürücu sözleşme imzalar.
  • Alıcı ile satıcı Intorductory Letter (Bildirim Mektubu) imzalar ve aslını Faktor’e gönderir.
  • Yükleme yapıldıktan sonra normalde ihracatta kullandığı evraklara ek olarak NTR (Notification and Transfer of Receivables) hazırlar. Bir nevi temlikname formudur.İhracatta kullanılan evraklar;
  • Invoice
  • Sipariş Formu / Kontrat / Sözleşme
  • Gümrük Beyannamesi
  • Yükleme Belgesi (konşimento, cmr, bill of lading)
  • Türkçe Fatura (E- fatura ise xml. Elektronik Fatura; Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından, Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile şekli ve içeriği belirlenmiş olan veri dosyalarıdır.)

Yeri gelmişken gayrikabilirücu ve kabilirücu faktoring’in ne olduğundan bahsetmek isterim;

Gayrikabilirücu faktöring, başta belirlenen limitler ve şartlar çerçevesinde, alacağın ödenmeme riskinin faktoring şirketince üstlenilmesidir.

Kabilirücu faktöring ise faktoring şirketinin alacağın ödenmeme riskini üstlenmediği faktoring şekli olup bu modelde finansman ve tahsilat hizmeti verilir. Alacakların ödenmemesi durumunda faktoring şirketinin satıcı firmaya rücu etme ve yapılan ön ödemeyi talep etme hakkı bulunur.

ALACAĞIN İSKONTOSU

  • Faktoring şirketi ihracatçının son mali verileri ile bir kredi limit çalışması yapar. Limit çalışması sonucunda belirli bir tutarda limit tanımlanır ve örneğin %80-90 oranında bir iskonto (ön ödeme) oranı belirlenir.
  • Piyasa koşulları çerçevesinde ihracatçıya, uygun faiz oranı bildirilir.
  • Faturanın vadesinin geçmemesi koşulu ile ihracatçının istediği tarihte faktöring şirketi ihracatçıya ön ödeme yapar.
  • Faturanın alıcı tarafından ödeme güçlüğü nedeni ile ödenmemesi durumunda faktorin şirketi satıcı firmaya rücu ederek yaptığı ön ödemeyi geri talep edemediği gibi faktoring komisyonu, faktoring ücreti ve banka masrafları düşüldükten sonra satıcı firmanın hala alacağı varsa bakiye ödeme yapar.
  • İşlemin gayrikabulürücu olmasına istinaden yapılan bu kredi kullanımı ihracatçının memzuçlarına yansımamaktadır.
  • İhracat faktoringi yasal mevzuat çerçevesinde herhangi bir vergiye tabi değildir.

TÜGİAD Güncel Ekonomiyi Değerlendirdi

investment stockbroker stock market analysis
investment stockbroker stock market analysis. Financial investment app graph on phone and laptop. Multiple devices using. hands close up. vertical photo.

Prof. Dr. Emre Alkin, “Dördüncü çeyrekte pozitif büyüme rakamlarına ulaşırız”

Ekonomist Sağman, “Kamunun tasarrufa giderek bütçelerin revize edilmesi gerekiyor”

Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD), Prof. Dr. Emre Alkin ve Ekonomist Murat Sağman’ı konuk ederek güncel ekonomik verileri değerlendirdi. Toplantıda konuşan Ekonomist Murat Sağman, güçlü Euro’nun Türkiye’ye fayda getireceğini söylerken, Prof. Dr. Emre Alkin ise Türkiye’nin ekonomiden önce eğitim ve adalet gibi konuları masaya yatırması gerektiğini belirtti.

Türkiye’nin komşularıyla ticaret potansiyelinin genişletilmesi için ilişiklerin düzeltilmesi gerektiğini ifade eden TÜGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Anıl Alirıza Şohoğlu, pandemi sonrasında, Türkiye’nin Çin’e alternatif olarak öne çıkacağını Amerika ve Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi tercih edeceklerini belirtti. Covid-19 salgının Türkiye’ye tarımın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatan Şohoğlu “Bugünler bize gösterdi ki tarım ve teknoloji harmanlanmalı ve tarım ülkesi olma yolundaki adımlar daha hızlı atılmalıdır” açıklamasında bulundu.

“Güçlü Euro Türkiye’ye fayda sağlar”

Türkiye’nin turizm ve yatırım için önemli bir ülke olduğunu hatırlatan Ekonomist Murat Sağman, Türkiye’nin son 33 yılda yedi kriz yaşandığını belirtti. Covid-19 salgının diğer krizlerden farklı olarak arz ve talep dengesini durduğunu ifade eden Sağman, “Yaşadığımız krizden mutlaka çıkacağız ama bu kriz daha uzun sürebilir. Bu krizde sadece ülkemiz değil, küresel bir toparlanma gerekiyor. Avrupa Birliği’nde güçlü Euro beklentisi var. Bu beklenti gerçekleşirse Türkiye’ye fayda getirir. Dördündü çeyrekte ekonomide bir toparlanma hareketi görebiliriz. Bu toparlanma için kamunun tasarrufa giderek bütçelerin revize edilmesi gerekiyor” dedi.

“Ekonomiden önce eğitim ve adalet konularına ağırlık vermek lazım”

Büyüme ve kalkınma arasında farkın Covid-19 ile birlikte herkes tarafından anlaşıldığını ifade eden Prof. Dr. Emre Alkin, iç ve dış tedarik zincirinde sıkıntıların giderilmesi için istişare yapılması gerektiğini söyledi. İş insanlarının bulunduğu sektörün gittiği yönü iyi analiz etmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Alkin, “Koronadan önce de dünya ekonomisinde sıkıntılar vardı. Salgın sonrasında dijital altyapı ve insan sayısı, metrekare olarak işletmelerde değişiklik yapmamız lazım. Türkiye’nin CDS risk primi Mısır’la aynı seviyede, çünkü ülkemizin fabrika ayarlarına göre davranmıyoruz. Ekonominin gelişen bir grafik göstermemesinin tek sebebi geleceğe güvenle bakan bir toplumun olmaması. Koronavirüs sonrasında Türkiye’nin ekonomiden önce eğitim, adalet gibi konuları ağırlık vermesi gerekir” diye konuştu.

“Türkiye, krizleri iyi yönetir”

Şirketlerin işletme içi düzeni sağlamadan Türkiye ekonomisinin düzelemeyeceğini vurgulayan Prof. Dr. Alkin, “Şirket yöneticilerinin, şirketin sahibi olarak davranmaması gerekiyor. Şirketlerin millete ait olduğunu düşünerek hareket edilmesi lazım. Yöneticiler orada sadece orkestra şefi. Türkiye’nin ekonomik kırılganlıkları değişmediği sürece döviz kuru inişli çıkışlı grafik çizmeye devam edecek. Türkiye, kriz dönemleri iyi yönetir fakat iyi günlerinde güzel yönetilmesi elzem bir olaydır. Bir aksilik çıkmazsa Türkiye, dördüncü çeyrekte pozitif büyüme rakamlarına ulaşır” dedi.

Kalkınma, Sanat Spor Eğitim Bilim ve Zenginleşmenin Bir Arada Olmasıyla Mümkündür

TÜGİAD Başkanı Anıl Alirıza Şohoğlu, COVİD-19 süreci ve sonrasına dair değerlendirmelerde bulundu.

Pandemi süreci ile birlikte ekonominin dünyada ciddi bir daralma sürecine girdiğini ifade eden Anıl Alirıza Şohoğlu “Son 7 yıldır iş dünyası çeşitli kritik süreçlerden geçtiği. 2018 yılında yaşanan kur şokundan günümüze Türkiye ekonomisi aldığı sert darbelere rağmen dik durmayı başardı ve bu geçirdiğimiz süreçler ekonomimizi daha dayanıklı bir yapıya kavuşturdu, önümüzdeki kritik sürecide akılla ve serinkanlılıkla ülkemizin atlatacağına iş adamları olarak inancımız tam.

Nisan ayı verilerinin gelmesiyle tehlike çanlarının çalmaya başladığını ve beklenti endekslerinin başta PMI olmak üzere çok negatif bir görünüme sahip olduğunu görüyoruz. Pandemi öncesi hedefimiz %5 büyüme, %10-12 arası işsizlik, %8,5 enflasyondu. Pandemi sonrası oluşacak rakamlar maalesef belli bir oranda küçülmeyi öngörüyor. Bu süreçten karlı çıkmak Türkiye adına mümkündür. Otomotiv, tekstil gibi ihracat lokomotifi olduğumuz sektörlerimizde bir daralma yaşanacak ama uzun vadede bu sürecin kazananı Türkiye olacaktır” dedi.

Tasarrufa yönelinmeli

Bu süreçte kopan tedarik zincirlerinin yeniden sağlamlaştırılması gerektiğine vurgu yapan Şohoğlu “Yakın mesafeden tedarikçilere sahip olmanın önemini bir kez daha gördük. Beklentilerin hükümet üzerinde yoğunlaşmasını çok doğru bulmuyorum. İşletme sahibi her bireyin oto kontrolünü yapmasını ve sisteme yardımcı olmak için çalışması gerekiyor. Kamu başta olmak üzere herkes tasarrufa yönelmeli” açıklamasında bulundu.

Sağlık sektörümüz dünyaya örnek oldu

Pandemi sürecinde bilim, sanayi, kamu, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının bir arada hareket ettiğini ve sürecin sonunda bu birlikte hareket edebilme refleksinin Türkiye’nin kalkınması için önemli bir unsur olacağını aktaran Şohoğlu “Kalkınma sadece zenginleşmeye değil, sanatın, bilimin, sporun, eğitimin bir arada olabilmesiyle mümkündür. Pandemi süreci bize bu kalkınmanın daha hızlı olabileceğini gösterdi. Gördük ki özellikle sağlık sektöründe yapığımız atılımlar bütün dünyaya örnek oldu. Sağlık turizminin yayılması için elimizden gelen çaba ve gayreti göstermeliyiz.

TÜGİAD dijital ekonomide faaliyet gösteriyor

“Türkiye Cumhuriyeti tarım ülkesi olmasına rağmen tarımı unuttu” açıklamasında bulunan Şohoğlu “Köyden kentlere göçün artması ile birlikte tarım ve hayvancılığı unuttuk. Bu değerlerimizi yeniden hatırlamamız gerekiyor. Yerli milli kavramını geri kazanarak ayakları yere sağlam basan üretim yapmamız, nano tekstile yönelmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Dijitalleşen dünyaya yönelik çalışmalarına TÜGİAD’ın 5 yıl öncesinde başladığını belirten Başkan Şohoğlu, hayata geçirdiğimiz yatırım ortaklıkları ve köprü fonlarla, ülkemizin dijital ekonomi alanında yatırım ihtiyacı olan şirketlerine ciddi kaynaklar sağladık. Pek çok start-up’a yatırım yaptık” dedi. TÜGİAD’ın yaklaşan dijitalleşen dünya hazırlıklarına ve yatırımlarına çok önceden başladığını sözlerine ekleyen Şohoğlu, üyelerimiz dijital ekonomide yoğun bir şekilde faaliyet gösterdiğini ve Girişim Türk 1 ve 2 şirketleri ile bu alandaki yatırımlarını perçinlediklerini belirtti.

Kaspersky’nin Yeni Araştırması Çalışanların Yaklaşık Üçte Birinin İş Başında Eskisinden Daha Çok Vakit Geçirdiğini Ortaya Çıkardı

Sosyal mesafeyi korumaya yönelik önlemlerin yaygınlaşmasıyla çalışanlar yeni profesyonel ortamları haline gelen evlerini buna göre ayarlamaya çalışıyor. Bu da iş hayatının ve özel hayatın birbirine karışmasına neden olabiliyor.Kaspersky’nin hazırladığı, “COVID-19 insanların çalışma şeklini nasıl değiştirdi?” başlıklı yeni rapor, karantina sürecinin insanların evde çalışma şeklini nasıl etkilediğini ortaya çıkardı.

Çalışanların karşı karşıya kaldığı “yeni normal”, iş ve yaşam dengesini etkilemeye başladı. Çalışanların yaklaşık üçte biri (%31) iş başında eskisinden daha fazla vakit geçirdiğini söyledi. Ancak, %46’lık bir kesim ise kişisel faaliyetlerde geçirdikleri sürenin arttığını belirtti. Bu değişimin nedeni, insanların eskisi gibi işe gidip gelmek için vakit harcamaması olabilir.

Raporda ayrıca, başta BT çalışanları olmak üzere, insanların iş ve kişisel faaliyetleri ayırmakta zorlandığı gözler önüne serildi. Çalışanların %55’i evde kalmaya başladıklarından beri eskisinden daha fazla haber okuduğunu söyledi. İnsanların koronavirüs ile ilgili en son bilgileri almak istediği bir dönemde bu çok normal bir durum. Ancak bu kişilerin %60’ı haberleri iş için kullandıkları cihazlarda takip ettiğini belirtti. Bu da kullanılan kaynaklara ve ziyaret edilen sitelere dikkat edilmediği takdirde cihazlara zararlı yazılım bulaşmasına neden olabiliyor.

Çalışanlar ayrıca kullandıkları bazı kişisel hizmetleri iş için de kullanmaya başladı. Gölge BT adı verilen bu durum hassas bilgilerin sızdırılma riskini artırıyor. Örneğin, çalışanların %42’si kişisel e-posta hesaplarını iş için kullandığını dile getirdi. Bunların %49’u bu durumun evden çalışmaya başladıktan sonra arttığını belirtti. %38’lik bir kesim ise BT departmanları tarafından onaylanmayan kişisel mesajlaşma uygulamalarını kullanıyor. Bunların da %60’ı bu tercihlerinin karantina süreciyle birlikte yaygınlaştığını söylüyor.

Kaspersky Baş Bilgi Güvenliği Yöneticisi Andrey Evdokimov, “Kurumlar, çalışanlarının istediği servisi kullanmasına izin veremez. Kullanıcıların rahatlığı ile iş gereksinimleri ve güvenlik arasında bir denge kurulması şart. Bunun için şirketlerin yalnızca gerekli minimum yetkilerle kaynaklara erişim imkanı vermesi, bir VPN kurması ve güvenli kurumsal sistemler kullanması gerekiyor. Bu tür yazılımlar kullanışlılığı azaltan bazı kısıtlamalara sahip olabiliyor fakat bunun karşılığında güvenlik önlemleriyle çok daha önemli güvenceler sunuyor.” dedi.

Şirketlerin çalışanlarını ve kurumsal verilerini güvende tutabilmeleri için, Kaspersky çalışanların şu önlemleri almasını tavsiye ediyor:

  • Çalışanlarınıza temel güvenlik farkındalığı eğitimi verin. İnternet üzerinden verilebilen bu eğitimlerde hesap ve parola yönetimi, e-posta güvenliği ve uç nokta güvenliği gibi temel konular ele alınıyor. Kaspersky ve Area9 Lyceum tarafından hazırlanan ücretsiz modül insanların evden güvenli çalışmasına yardımcı oluyor.
  • Cihazların, yazılımların ve hizmetlerin her zaman en son yamalarla güncellendiğinden emin olun.
  • Mobil cihazlar da dahil olmak üzere tüm uç noktalara Kaspersky Endpoint Security Cloud gibi kanıtlanmış bir güvenlik çözümü kurun ve güvenlik duvarlarını etkinleştirin. Kullanılan çözümlerde web tehditlerine ve e-posta ile kimlik avına karşı koruma bulunduğundan emin olun.

Kaspersky, evde kendi kişisel cihazlarında çalışmak zorunda olan kişilere şunları öneriyor:

  • Birçok farklı tehdide karşı kapsamlı koruma sağlayan, Kaspersky Security Cloudgibi güvenilir güvenlik çözümleri kullanın.
  • Eğitim ve eğlence içeriklerini yalnızca güvenilir kaynaklardan indirin.

Evden çalışmanın insanların üzerindeki etkisi hakkında daha fazla bilgi edinmek için raporun tamamını https://www.kaspersky.com/blog/report-covid-wfh/ adresinden okuyabilirsiniz.

Beyaz Yaka Evden Çalışmaktan Vazgeçmek İstemiyor

beyaz yaka

Kariyer.net’in “HR Pulse” araştırma serisi kapsamında Curiocity iş birliğiyle gerçekleştirdiği “Koronavirüs ve İş Hayatı” araştırmasının dördüncü dönem raporu yayınlandı. Araştırma; beyaz yaka çalışanlarda ve İK yetkililerinde endişe seviyesinin azalmaya devam ettiğini ve koronavirüs sonrası dönemle ilgili iyimserliğin arttığını ortaya koydu. Süreçle ilgili belirsizliklerin azalmasına paralel olarak evden çalışmaya devam etmek isteyenlerin oranının ise 8 puan artarak %42’ye ulaştığı görüldü.

Türkiye’nin en büyük online istihdam platformu Kariyer.net’in, “HR Pulse” araştırma serisi kapsamında Curiocity iş birliğiyle gerçekleştirdiği “Koronavirüs ve İş Hayatı” araştırmasının dördüncü dönem sonuçları açıklandı. Koronavirüs salgınının iş hayatına etkisini, çalışanlar ve işverenler/İK yetkilileri gözünden değerlendirmeye devam eden ve ilki mart ayında gerçekleşen araştırmanın dördüncü dönemine, 855 beyaz yakalı çalışan ve 227 İK yetkilisi katıldı.

İK yetkililerinin ve beyaz yakalıların endişe seviyesi azalmaya devam ediyor!

Araştırmanın son dönem sonuçları; hem İK yetkililerinin hem de beyaz yaka çalışanların salgınla ilgili endişelerinin benzer seviyelerde olduğunu; salgının seyrine ilişkin belirsizliklerin görece azalmasıyla her iki kitlenin endişe seviyelerinin düşmeye devam ettiğini ortaya koydu. Çalışmaya katılanların endişe ettikleri konuların başında, “Ailelerinin sağlığı” gelmeye devam etti.

Çoğunluk haziran sonuna kadar ofise dönüleceğini düşünüyor

Araştırmada; evden çalışmanın ne kadar süreceği konusundaki belirsizlik, beyaz yaka çalışanlar açısından ilk döneme göre 22 puan azalmış olsa da araştırmaya katılanların üçte biri hâlâ ofise dönüş tarihini belirsiz olarak tanımladı. Diğer yandan, beyaz yaka çalışanlar arasında haziran sonuna kadar ofise dönüşün tamamlanacağını bekleyenlerin oranı %63 oldu.

Evden çalışma sistemini oturtan rahat ediyor

Araştırma kapsamında; İK yetkilileri ve beyaz yaka çalışanlara evden çalışma sistemini ne kadar verimli buldukları da soruldu. Beyaz yaka çalışanlarda evden çalışmayı çok daha verimli bulanların oranı, üçüncü döneme göre 10 puan artış kaydetti.

Evden çalışmaya daha mesafeli yaklaşan ve daha verimsiz bulan İK yetkililerinin oranının son dönemde 8 puan azaldığı, evden çalışma ile ofisten çalışmayı benzer verimlilik seviyelerinde gören İK yetkililerinin oranın ise arttığı gözlemlendi.

Beyaz yaka evden çalışmaktan vazgeçmek istemiyor

Salgın nedeniyle evden çalışma sistemine geçen beyaz yakalılardan; bu esnekliğin önümüzdeki dönemde de kalıcı olmasını talep edenlerin oranı ikinci dönemde 13 puan düşüş göstermiş ve üçüncü dönemde de bu seviyeyi korumuştu. Ancak son dönemde beyaz yaka çalışanlarda, evden çalışma sisteminin kalıcı hale gelmesini isteyenlerin oranının 8 puan artarak %42’ye ulaştığı görüldü. Bu durum; süreçle ilgili belirsizliklerin azalması sonrası yapılan genel bir muhasebe olarak yorumlanabileceği gibi, çalışanların evden çalışma sisteme adapte olmalarının bir etkisi olarak da görülebilir.

Beyaz yakalılar ofise dönme konusunda daha tedirgin

Ofise geri dönme konusundaki tedirginlik düzeyi İK yetkilileri tarafında dördüncü dönemde de azalmaya devam ederken, beyaz yaka çalışanlarda ise 3 puan arttı. Bu durum, çalışanların evden çalışma sisteminin kalıcılığı konusundaki istekliliğinin artmasını da açıkladı.

Post-korona dönemiyle ilgili optimizm artıyor

Araştırmada, salgın sonrası normal düzene geri dönüleceğini düşünen İK yetkilileri ve beyaz yaka çalışan oranı üçüncü döneme göre artış gösterdi. Beyaz yaka çalışanlar ve İK yetkililerinde “Birçok sektörde işler duracağı için salgının sert bir etkisinin olacağı” yönündeki düşüncelerin pozitif anlamda iyileştiği dikkat çekti. Bu oran, ilk döneme kıyasla İK yetkililerinde %63’ten %40’a, beyaz yaka çalışanlarda ise %57’den %38’e geriledi.

Çalışanların şirketlere notu değişmedi

Araştırmanın ikinci döneminde olduğu gibi üçüncü ve dördüncü döneminde de beyaz yaka çalışanların yarısından fazlası şirketlerinin aldıkları önlemleri yeterli bulduklarını söyledi. Çalışanların neredeyse yarısı ise hala bu önlemlerin iletişimini ve şirketin kriz yönetimini yeterli bulmadığını dile getirdi.

İkinci dönemde artış gösteren “Şirketlerinin çalışan sağlığına önem verdiğini belirten” beyaz yaka çalışan oranı, son dönemde 2 puan daha gerileyerek %54 oldu. Araştırma, beyaz yaka çalışanların dörtte birinin önceki dönemlerde olduğu gibi dördüncü dönemde de işverenlerinin çalışan sağlığına önem vermediğini düşündüklerini gösterdi.

Araştırma sonuçları; çalışanların haklarını öğrenmesi konusunda, salgın sürecinin hızlandırıcı bir etkisinin olduğunu da gösterdi. İlk dönemde “Çalışan olarak bu dönemdeki haklarınızı biliyor musunuz?” sorusuna “Evet” yanıtı veren beyaz yakalı çalışanların oranı %30 iken, son dönemde bu oran %43 seviyesine yükseldi. Diğer yandan sonuçlar, beyaz yaka çalışanların hala yarısından fazlasının çalışan olarak bu dönemdeki haklarını bilmediğini de ortaya çıkardı.

Tüketim planlarında temkinli yaklaşım devam ediyor

Araştırmanın dördüncü dönem sonuçları, İK yetkilisi ve beyaz yaka çalışanlar nezdinde; tatil planı gibi kısa vadeli harcamalar ile ev, araba sahibi olmak gibi yatırımların salgından ciddi anlamda etkilenmeye devam ettiğini ortaya çıkardı. Özellikle ev ve araba sahibi olma planlarını ertelediğini söyleyen İK yetkililerinin oranının dördüncü dönemde artışta olduğu görüldü.

Araştırma, iş değişikliği ve kendi işini kurma planlarının da salgından etkilendiğine işaret etti. Diğer yandan salgının getirdiği belirsizlik nedeniyle birikim yapmaya başlamayı düşünenlerin oranının, özellikle İK yetkilileri nezdinde dördüncü dönemde de artış seyrine devam ettiği görüldü.