Covid-19 Krizinde Yapılmaması Gereken 6 Finansal Hata

Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran, koronavirüs salgını döneminde yapılmaması gereken 6 finansal hatayı açıklıyor ve değişime daha kolay uyum sağlayan şirketlerin bu krizi fırsata çevirebileceğini belirtiyor.

İnsanoğlu, modern çağın en önemli krizlerinden birini yaşıyor: Covid-19. Yakın dönemde, tüm dünyada ekonominin hemen her kesiminin bu denli etkilendiği, bazı sektörlerde tesislerin tamamen durduğu ve faaliyetlerin sona erdiği başka bir örnek bulunmuyor. Bu açıdan bakıldığında, Covid-19 krizinin 2001 ve 2008’de yaşanan ekonomik krizlerden farklı yönleri bulunuyor ve koronavirüs salgını aynı zamanda toplumsal hayatın işleyişine de darbe vurdu.

Salgın krizinin, sonraki dönemlerde de insan hayatında derin izler bırakacağı ve her anlamda etkilerinin hissedilmeye devam edileceği öngörülüyor. Bu süreçte ve sonrasında sağlık açısından olduğu kadar ekonomik açıdan da ayakta kalabilmenin çok önemli olduğunu belirten Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı, Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran, Covid-19 krizinde yapılmaması gereken finansal hataları şöyle sıralıyor:

1.”Kriz artık dibe vurdu” diye düşünmeyin!

Bu krizden çıkış süresi ile ilgili V, U ve L gibi senaryolar söz konusu. Ne kadar sürede ekonomik krizi atlatabileceğimiz koronavirüse karşı alınacak tedbirler, geliştirilebilecek tedavi yöntemlerinin başarısı ve sonuç alınana kadar geçecek zaman ile doğrudan ilişkili. Yaşadığımız dönemin en kötüsü mü olduğunu bilmiyoruz. Bu bakımdan elimizde beklenen, iyi ve kötü senaryolarımız olmalı. Hazırlıklarımızı olabildiğince en kötü senaryoda bile ayakta kalabilecek şekilde yapmaya çalışmalıyız.

2.Kriz sonrası işler daha önce olduğu gibi -aynı şekilde- devam edecek yanılgısı.

Koronavirüs krizinin yaşanan diğer krizlerden farklı olarak çok daha uzun vadeli etkileri olacak. Perakende, alışveriş, eğlence, turizm gibi sektörlerde kriz sonrası tüketici beklenti ve taleplerinde değişimler yaşanması bekleniyor. Online iletişim ve çalışmanın gelişmesi ile şirketlerin iş yapma biçimleri, ofis kullanımları ile iş seyahati alışkanlıklarının da değişim göstermesi söz konusu. Kriz öncesi popülerliği giderek yükselen online eğitimin de kriz sonrası eğitim sistemi içindeki payının artış göstermesi bekleniyor. Okul veya üniversiteler kapanmayacaklar ancak giderek daha çok sayıda eğitimi online platforma taşıyacaklar. Ayrıca, ilk defa sınırların kapandığına da şahit olduk ve ülke yönetimlerinin önceliği kendi halklarına vermelerinden sebep özellikle gıda ile tıbbi malzemelerde global tedarik zincirinde ciddi sıkıntılar yaşandı. Kriz sonrası beklenti odur ki ülkeler yeni dönemde özellikle gıda ve sağlık gibi kamu sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren konularda kendi kendilerine yeterli olmaya çok daha fazla odaklanacaklar. Bu gelişmeler ve tedarik zincirinde yaşanan sıkıntılar nedeni ile global ticaretin yapısı ve hacminde de değişimler söz konusu olacak. Kısaca kriz sonrası yeni bir dünya düzeninin şekillenmesi nerede ise kaçınılmaz bir sonuç. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yeni dönemde fırsatlar da tehditler de eskisine göre daha fazla olacak. Şirketlerin de tüm plan ve projeksiyonlarını, değişen durum ve koşullara uygun olarak gözden geçirmeleri ve gerekli değişiklikler ile ilgili hazırlıkları gecikmeden tamamlamaları gerekiyor.

3.”Stok yapmak için fırsat zamanı” demeyin!

Bu dönemde özellikle bazı sektörlerde talep daralması, nakit sıkışıklıkları gibi nedenler ile özellikle peşin mal alımlarında olağandışı iskontolar söz konusu olabilir. Aynı zamanda bazı tesisler de üretimi durdurmayı tercih etmeyip bu nedenle de stok yapmak durumunda da kalabilirler. Oysa, stoklayacağınız malları kriz döneminin belirsizliklerine karşın satabileceğinize emin değilseniz paranızı hammadde veya ürün stoğuna bağlamayı önermiyoruz. Aksi tutum kriz döneminde altın değerinde olan nakdinizi eritmenize yol açıp daha sonra da değişken piyasa dinamikleri nedeni ile stoklarınızı paraya çevirmekle ilgili sıkıntılar yaşamanıza neden olabilir.

4. ”Alacak vadesini uzatarak satışları arttırmak” stratejisi uygulamayın.

Düşen satışları arttırmak ve belki de piyasadan daha fazla pay kapmak amacı ile satışların vadesini arttırarak ürünlerinizi daha cazip kılmaya çalışmak özellikle bu dönemde sıkıntı yaratabilir. Alacak vadesini arttırmak tahsilat sürenizin artması anlamına gelir ki bu durum nakit akışınızı zayıflatacaktır. Yanı sıra uzun vadeli alacaklarda tahsilat sıkıntısı yaşanma ihtimali de daha fazladır. Özellikle kriz döneminde batık riskiniz de bu nedenle daha da artabilir. Krize önemli bir nakit birikimi ile girmiş olup bu dönemi fırsata çevirmek isteyen şirketler hariç alacak vadesini uzatmak genel olarak tercih edilmemelidir.

5.”Kısa vadeli çözümler” sorun yaratır.

Şirketlerin günü kurtarma amaçlı kısa vadeli krediler ile dönmeye çalışması genelde iyi sonuç vermez. Bu tip kısa vadeli bakış zaman içinde kısa vadeli kredilerin yine alınacak başka kısa vadeli krediler ile finanse edilmesi şeklinde bir sarmala yol açar. İlerleyen dönemlerde plansız alınan kısa vadeli kredilerin taksitleri çok artar ve ilave kredi imkanları da daralır. Böyle bir durum şirketleri iflasa kadar götürebilir. Özellikle kriz dönemlerinde kredi musluklarının da kısılması bu tip kısa vadeli borçların çevrilmesini iyice zorlaştırır. Yapılması gereken şirketin ihtiyacı olan fon kaynağını tespit etmek ve bir sonraki maddede bahsedeceğim nakit akışına uygun bir borçlanma yapısı tesis ederek sorunu kökünden çözmektir. Bu yapılamıyor ise şirketler varlık satışı da dahil olmak üzere likiditeyi arttıracak tedbirleri almayı gecikmeden düşünmelidirler.

6.Nakit akışına önem vermemek.

Aslında belki de ilk sırada olması gereken nakit akışı konusu yukarıda bahsi geçen diğer hususlar ile de direkt bağlantılı olduğu için son maddede yer aldı. Nakit akışı yönetimi Türkiye’de çok ihmal edilen bir konudur. Özellikle kriz dönemlerinde şirketlerin sürdürebilirliğinin güvencesi olması nedeni ile nakdin ve yönetiminin önemi daha da artar. Krizden kaynaklı bir takım fırsatlardan faydalanmayı düşünüyor olsak da bu tip dönemlerde asıl amacımız gemimizi sağ salim limana yanaştırmak olmalıdır. Şirketlerin can suyu olarak nitelendireceğimiz nakit akışını geleceğe yönelik tahmin edebilmek ve uygun tedbirleri zamanında almak birinci önceliğimizdir. Daha önce belirtilen tüm maddelerin nakit akışına olumlu veya olumsuz etkileri bulunmaktadır. Örneğin diğer tüm şartlar aynı kalmak kaydı ile stokları arttırmak ve alacak vadelerini uzatmak nakit akışına olumsuz, borç vadelerini uzatmak ise olumlu yansıma yapacaktır. Unutulmaması gereken en önemli hususlardan biri de şirket nakit akışının, iş modelimizin ve aldığımız tüm yönetsel kararların olumlu veya olumsuz bir yansıması niteliğinde olduğudur. Kur ve enflasyon riski kriz döneminde mutlaka daha da önem vermemiz gereken risk analizi ve yönetimi çalışmalarının önemli bir parçasıdır. Bu tip riskler kriz dönemlerindeki artan belirsizliklere paralel olarak daha da önem kazanırlar. Bu nedenle nakit akış projeksiyonu yaparken enflasyon ve devalüasyon beklentilerini hesaplamalarımızda dikkate almamız gerekir. Ayrıca, dinamik yapıda hazırlanması gereken nakit akış projeksiyonları ile şirketlerin geleceği ile ilgili özellikle satış hacmi, birim satış fiyatları ile maliyet kalemlerinin değişimi de farklı senaryolar üzerinden incelenmeli ve en kötü senaryolara bile hazırlıklı olmaya yönelik tedbirler alınmaya çalışılmalıdır.

Buyer Network Webinar Serisi #11 – TURQUALITY’nin Şirketlere Sunduğu Fırsatlar Nelerdir?

Buyer Network Webinar Serisi #11’de bu Perşembe günü Albert Solino’nun değerli yöneticileri ile beraber; Turquality’nin yazılımdan pazarlamaya, bilişimden kurumsallaşmaya birçok alanda sunduğu 165 kalemlik destek paketini konuşacağımız bu webinarımızda nakdi ve gayri nakdi tüm destekler hakkında bilgi edineceğiz.

Ayrıca Turquality ile ilgili aşağıdaki sorulara da cevap bulabileceğiz.
-Hangi desteklerden hangi şirketlerin yararlanabileceği ve bu desteklerden yararlanma yolları nelerdir?
-Turquality’nin şirketlere sağladığı yararlar ve şirketlerden beklentileri.
-Turquality’nin kapsamına dahil olmak ne gibi kurumsallaşma faaliyetleri yürütmemiz lazım? 
Dünyanın devlet destekli ilk ve tek markalaşma programı olan Turquality, ülkemizin rekabet avantajını elinde bulundurduğu ve markalaşma potansiyeli olan ürün gruplarına sahip firmalarımızın, üretimlerinden pazarlamalarına, satışlarından satış sonrası hizmetlerine kadar bütün süreçleri kapsamaktadır. Firmalarımızın yönetsel bilgi birikimi, kurumsallaşma ve gelişimlerini sağlayarak uluslararası pazarlarda kendi markalarıyla global bir oyuncu olabilmeleri ve söz konusu markalar aracılığıyla olumlu Türk malı imajının oluşturulması ve yerleştirilmesini hedeflemektedir. Daha güçlü küresel bir markaya sahip olmak için, Turquality programına hazırlık, başvuru öncesi yapılması gerekenler ve kapsama kabul sonrası yararlanabilinecek destekler hakkındaki webinarımıza değerli katılımlarınızı bekliyoruz.
WEBINAR CANLI YAYIN LİNKİ: https://webinar.buyernetwork.net/
GEÇMİŞ CANLI YAYINLARI İZLEMEK İÇİN: https://webinar.buyernetwork.net/gecmis-yayinlar
ETKİNLİKLERDEN HABERDAR OLMAK İÇİN BİZİ SOSYAL MEDYADAN TAKİP EDİN:

Perakendede İndirim Kampanyaları, Normalleşme Sürecini Hızlandıracak

COVID-19 salgınından en fazla etkilenen sektörlerden biri olan perakende sektörü normalleşme sürecine girmek üzere. Deloitte tarafından hazırlanan “Perakende sektörü COVID-19 sonrası döneme nasıl hazırlanmalı?” raporunda, sektörün eski hareketliliğine kavuşması için tüketici taleplerinin doğru karşılanması, psikolojisinin doğru yönetilmesi, çalışanların hem fiziksel hem de duygusal yönden korunması gerekliliğine dikkat çekiliyor.

Koronavirüs salgınının ardından iş dünyası, normalleşme dönemi için hazırlıklarını yapmaya başladı. Normalleşme sürecinin nasıl gerçekleşeceği en çok merak edilen sektörler arasında yer alan perakende alanında gerek tüketiciler gerek çalışanları korumaya yönelik önlemler üzerinde duruluyor. Deloitte tarafından hazırlanan “Perakende Sektörü COVID-19 sonrası döneme nasıl hazırlanmalı” raporunda da şirketlerin alması gereken aksiyonlar ve değişecek trendler ele alındı.

Rapora ilişkin bilgi veren, Deloitte Türkiye Perakende Sektörü Lideri Hande Özdiler Yılmazkaya, COVID-19 virüsünün hızla yayılması nedeniyle alışveriş merkezleri ve mağazaların kapanmasının, perakende sektörünü önemli ölçüde etkilediğine işaret ederek, mevcut durumun, özellikle cirolarının önemli bir kısmını müşteri trafiğinden elde eden gıda dışı perakende sektörü için büyük zorluklar yarattığını söyledi.

Yılmazkaya, tedarik zinciri, insan kaynakları ve mağaza operasyonlarında oluşan problemleri çözmek ve salgın sonrası sürece sağlıklı bir şekilde geçiş yapabilmek için hem mağaza içi hem de mağaza dışında önlemler almak gerekebileceğini vurguladı.

E-ticarette cirolar rekor seviyeye ulaştı

Rapora göre; gıda dışı perakende sektöründe mağazaların kapatılması, gıda perakende sektöründe ise sosyal mesafe uygulamaları nedeniyle tüketiciler alışverişlerini ağırlıklı olarak e-ticaret kanallarına yöneltmiş durumda. Firmaların e-ticaret ciroları rekor seviyelere ulaşsa da bu kanalın normal dönemde fiziksel kanallardan elde edilen ciroya ulaşması çok mümkün görünmüyor. Dolayısıyla toplam ticarette önemli bir yere sahip olan mağaza formatının gerekli önlemlerle yeni döneme hazırlanması krizi atlatma adına kritik önem taşıyor.

Raporda; küresel piyasalardan örneklerle bu döneme hazırlanmak için perakendecilerin ne tür hazırlıklar yapması gerektiği üzerinde durulurken, genel olarak bu hazırlıkların ‘Tüketicileri mağazaya çekmek için yapılması gerekenler’, ‘Mağaza içerisinde güvenli alışveriş ortamını sağlamak için yapılması gerekenler’ ve ‘Operasyonel devamlılığı sağlamak için yapılması gerekenler’ şeklinde gruplandırılıyor.

İletişim ve indirim kampanyaları mağazalara dönüşü hızlandıracak

Tüketicileri mağazaya çekmek için yapılması gerekenler hakkında bilgilerin yer aldığı raporda, salgın nedeniyle kalabalık yerlerden kaçınmaya şartlanan tüketicilerin en azından belirli bir süreliğine alışveriş merkezleri ve mağazalar gibi yerleri tercih etmeyebileceğinin altı çiziliyor.

Raporda, tüketicileri eski alışkanlıklarına döndürmek için proaktif şekilde özellikle sadık müşterilere yönelik farklılaştırılmış değer önerileri kullanarak kampanyalar düzenlemenin mağazalara geri dönüşü hızlandırabileceğinden bahsedilirken, mağaza içi alışverişe yönelik indirim kampanyaları veya mağazaya özel ürünlerin tekrar bu noktaları birer çekim noktasına dönüştürme adına faydalı olacağı ifade ediliyor.

Kasiyersiz kasalar tüketiciyi rahatlatabilir

Mağaza içerisinde güvenli alışveriş ortamını sağlamak için yapılması gerekenlerin sıralandığı rapora göre; salgın sonrası dönemde hayat normale dönse de tüketicilerin bir süre psikolojik olarak virüs kapma olasılığına karşın endişeli davranabileceğini hatırlatılıyor. Bu açıdan tüketicileri rahatlatmak için sosyal mesafe uygulamaları, mağazada aynı anda limitli sayıda müşteri bulundurma, yine mağazada hem personelin hem de müşterilerin kullanımına yönelik dezenfektan bulundurma gibi aktiviteler planlanabileceği önerileri yer alıyor.

Temassız ödeme ve kasiyersiz kasa çıkışı uygulamalarının da tüketicileri rahatlatacak diğer uygulamalardan olduğunu belirtilen raporda, video kamera ve hareket sensörü kullanarak alınan ürünleri tespit eden ve tüketicilerin kredi kartlarını eşleştirdikleri mobil uygulama yoluyla ödemeleri alan uygulamaların, sosyal mesafe ve kasiyerle temas sorunlarına çözüm olabilecek nitelikte olduğunu dile getiriliyor.

Çalışanlar hem fiziksel hem de duygusal yönden korunmalı

Operasyonel devamlılığı sağlamak için yapılması gerekenler hakkında da görüşlerin yer aldığı rapordaki diğer bilgiler ise şöyle;

“Perakende şirketleri, sezonsal stoğu temizlemek ve kaybedilen ciroyu telafi etmek için mağazaları açma konusunda hızlı hareket etmek isteyebilir. Ama operasyonel maliyetleri ve tüketicilerin geri dönüş hızını da hesaba katarak planlı hareket etmek faydalı olacaktır. Bir süredir kapalı olan mağazaların tekrar alışverişe açılması operasyonel açıdan iyi bir planlama gerektirecektir. Envanter kontrollerinin yanı sıra özellikle hazır giyim kategorisinde sezonsal ürünlerin de yer alması nedeniyle tüketici alışkanlıklarında yaşanabilecek değişimleri de göz önünde bulundurarak bazı düzenlemelere gidilmesi gerekebilir.”

Raporun öngörülerini ele alan Yılmazkaya, personel güvenliği ve eğitiminin önemine işaret ederek, “Bu süreçte firmaların en önemli varlıklarından biri de çalışanları. Salgından sonraki dönemde çalışanları hem fiziksel hem de duygusal yönden korumak, işin devamlılığı açısından kritik önem taşıyor. Kriz süresince bu alanda aksiyon alan firmalar, önümüzdeki döneme rakiplerinden daha avantajlı başlayabilir” dedi.

Covid-19 ile E-Ticaret Kuralları Nasıl Değişti?

Pandemi dönemiyle birlikte pazarlama faaliyetlerinde sektörel olarak farklılıklar oluşmaya devam ediyor. Markaların birçoğu genel olarak dijital ortamda seslerini duyurmanın daha kıymetli olduğu görüşünde. Bu dönemde markaların kullanıcılarıyla gerçek zamanlı iletişim kurmalarını sağlayan pazarlama araçlarındaki talep artıyor. Markalar kullandıkları pazarlama araçlarıyla faaliyetlerinin yönünü ve reklam bütçelerini yönlendiriyor.

Sektörel bazda tanıtımların ve pazarlama faaliyetlerinin yönünün nasıl değiştiğini anlatan Entegre Dijital Pazarlama Platformu Setrow Genel Müdürü Turgut Taneli markaların kullanıcılarına ulaşma yöntemleri hakkında önemli önerilerde bulundu.

Basılı medya olarak açık hava reklamcılığında billboardlar Covid-19 tebrikleri alırken, dijital ortamda sergilenen reklamların daha efektif ve detaylandırılabilir olanları tercih ediliyor. Turgut Taneli Markaların tümünün dijital pazarlama konusundaki girişimleri ve gelir kaygıları sebebiyle öne çıkmayı hedefleyen markaların kullanıcılarına ve sağlık müşterilerine ulaşma yöntemlerinin nokta atışı olma hususu, değerlendirme kriterlerinde önem arz ediyor. Markalar izinli datalar üzerindeki iletişimin sürdürülebilir ve düzenli olmasına özen gösteriyor. Giyim sektöründe yaşanan alışverişte dönüş yüzdelerine bakıldığında kullanıcıya anında ulaşmak ve yeni sezonda dahi indirim oranları belirlemede stratejik bir yapının olduğu gözlemleniyor. Bu oranların belirlenmesinde kullanılan araçların başında; push notification, SMS gönderimi, e-posta pazarlama ve pop-up’lar geliyor. Tercih edilen araçların kullanıcıların tüm ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik akıllı sistemlerle kullanıcı takibi oluşturacak ve alışverişe dönüş oranlarının arttırılabilecek kurgularla sürdürülmesi çok büyük önem arz ediyor. Entegre Dijital Pazarlama araçlarında kişilerin ihtiyaçlarına yönelik ürünlerin marka ve kullanıcı arasında doğru şekilde iletişiminin sağlanması konusuna öncelik son derece önemli. Yani; pantolon almış bir kişiye pantolon önerilmemeli. Pantolon satın almış kişiye ihtiyaçları ve web site gezinme hareketleri göz önüne alınarak t-shirt, gömlek, ayakkabı gibi kombinini tamamlayacağı parçaların önerilmesi gerekiyor. Böylece müşteri, kendisinin “daha iyi anlaşıldığı” hissine ulaşmış olur.” diyor.

Gıda üreticileri e-ticaret pazarına giriş yaptı
Dijital pazarlamanın öneminin arttığı şu günlerde markaların ürünlerini servis etme ve kullanıcılara ulaşmalarında seçecekleri yolun ve harcayacakları bütçelerin en efektif şekilde geri dönüş sağlayacak alanlarda değerlendirmeleri konusunda markaları yönlendirdiklerini söyleyen Taneli “Çoğu marka reklam bütçelerinde sınırlandırmalar ve düşüşler gerçekleştirirken, markaların içinde bulunduğu kaygının hafifletilmesi için doğru hesap yönetimin önemini vurguluyoruz.

Özellikle gıda üreticilerinin ürünlerini kullanıcılara ulaştırma çabası ile fiziksel konumlandırdıkları mağaza ve marketlerinin kısıtlamalar sebebi ile kapanması sonrasında, e-ticaret yapılarına yöneldiği ve hızlıca var olmalıyız kaygılarının uzun vadede planlama yapmalarının daha mantıklı ve önlerini görebilecekleri bir davranış olacağı yönünde bir öneride bulunabiliriz. Zira hızlı ve emin olmadan yapılan her adım zarar olarak geri dönebilmektedir. Özellikle dijital pazarlama konusunda doğru kullanılan pazarlama araçları ile sadık müşteri kazanımlarının artışını gözlemliyorken, panikle ve kaygı ile adım atılmamasını önemle rica ediyoruz.“ diye ekliyor.

Doğru dijital pazarlama araçlarıyla ciroyu arttırmak mümkün
Doğru pazarlama faaliyetleriyle cironun arttırılabileceğini söyleyen Turgut Taneli şu önerilerde bulundu: “Push notification araçları ile web sitenizde olmasa dahi kullanıcılarınıza ulaşabilir ve onlara kampanyalarınız ile ilgili bilgi verebilirsiniz. Akıllı anket sistemi ile kullanıcılarınız web siteniz üzerindeyken kısa sorularınız ile ve sonunda vereceğiniz havuçlarla alışverişe dönme oranınızı arttırabilirsiniz. Dijital pazarlamanın temelinde yer alan “kullanıcıya önemlisin hissini yansıtmak” iç güdümünden yola çıkarak pop-up’larla web siteniz üzerinde birebir iletişime geçebilirsiniz. Sitenizi terk etmeye yönelik hareket eden kullanıcıyı yakalayabilir, belirlediğiniz kargo baremine yakın alışveriş sepetine sahip kullanıcınıza belirli tutardaki ürünleri göstererek ve oran vererek sepetine eklemesi durumunda kargonun ücretsiz olabileceğini bilgisini aktarabilirsiniz. Up-sell, cross-sell senaryolarıyla kullanıcıya ulaşma yöntemlerinin önemi şu dönemlerde %80 oranında arttı.”

​Türkiye’de Programatik Yatırımları 2 Milyar TL’nin Üzerine Çıktı

Açıklanan rakamlara göre, dijital medya satın alma yatırımları içinde programatiğe ilgi artarken, bu yıl yüzde 26,7’lik bir artış görüldü.

 Dünya çapındaki en iyi markalara son teknoloji pazarlama çözümleri sunan RTB House, programatik yatırımların artmaya devam ettiğini açıkladı. Bu yıl trend olarak şirketlerin dijital yatırımlarında öncelikli yerini koruyan programatik yatırımların toplam dijital yatırımlar içindeki payı yüzde 70’i geride bıraktı.

Geçtiğimiz yıl dijital mecralara yapılan yatırım 2018 yılı ile karşılaştırıldığında yüzde 19 arttı. 2019 yılında dijital medya yatırımlarının yüzde 20,5’ini sosyal medya, yüzde 64,2’sini mobil platform, 70,7’sini programatik satın alma yatırımları oluşturdu. Böylece toplam programatik satın alma yatırımları geçtiğimiz yıla kıyasla yüzde 26,7 artarak 2 milyar 78 milyon liraya ulaştı.

Programatiğin her yıl düzenli olarak büyümeye devam ettiğine dikkat çeken RTB House Türkiye Ülke Müdürü Can Tunçer, programatik reklamcılığa artan ilginin neden arttığını şöyle özetledi:

“Yapay zekâ teknolojisi kullanan programatik reklamcılık, gerçek zamanlı teklifler sunup reklamları doğru hedef kitlelere yönlendirerek, reklam üzerinden satın alımların karar sürecini otomatikleştiriyor. Tüketicilerin dijital reklam üzerinden satın alım için çok daha kişisel reklamlar beklediğini unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla programatik reklamcılık, şirketlerin uygun maliyetle, hızlı ve etkin şekilde müşterilere ulaşmasının en iyi yöntemi. Bu yöntem hem dönüştürme oranını yükseltiyor hem de müşteri edinme maliyetini düşürüyor.”

Dijital mecralar yükselişte

2018 yılı ile karşılaştırıldığında 2019 yılında dijital mecralarda yüzde 19 büyüme ile birlikte, toplam 2 milyar 940 milyon TL’lik yatırım gerçekleştirildi. Geçtiğimiz yıl, sosyal medyaya 603 milyon TL, mobil platformlara 1 milyar 887 milyon TL ve programatik satın almaya ise 2 milyar 79 milyon TL tutarında yatırım yapıldı.

2019’da dijital yatırım içinde en fazla payı 1 milyar 680 milyon TL ile display aldı. Display’deki artış yüzde 18,9 olarak gerçekleşirken, bu alanda gösterim/tıklama bazlı mecraların 2019 yılındaki payı yüzde 64, videoların yüzde 29, native’in payı yüzde 8 olarak gerçekleşti.

2019’da gösterim/tıklama bazlı reklam yatırımları, bir önceki yıla göre yüzde 11,4 oranında artarak, 1 milyar 69 milyon TL oldu. Yine 2019 yılında video bazlı yatırımları bir önceki yıla göre 36.9’luk artışla 483 milyon TL, native reklam yatırımları da bir önceki yıla göre yüzde 26,7 artarak, 128 milyon TL olarak gerçekleşti.

Dış Ticarette P/N – Promissory Note Ödeme Garantisi ve İskontosu

PROMISSORY NOTE (P/N) NE KADAR GARANTİLİDİR?

Promissory note (P/N) genel yapısı itibari ile ithalatçının bir ödeme vaadini taşır. Vade içerir. Vadesinde ödenir mi? Teknik olarak bakıldığında ödeme vaadi niteliğinde olan bu promissory note (P/N) borç senedi olup vadesinde borçlu tarafından ödenmesi gerekmektedir. Borçlu; ithalatçının niyeti ve mali durumunda bozulma yok ise, normal koşullarda promissory note (P/N) denir. Ancak ödenmemesi halinde promissory note (P/N)’un protesto edilebileceği tabiidir.

İthalatçının ödeme vaadi anlamındaki promissory note (P/N)’de başkaca kefalet imzası yok ise tek muhatap borçludur. Yani ödeme vaadine imza atan kişidir. Sadece borçlunun imzasını taşıyan  promissory note (P/N)’de ödeme garantisi yoktur.

PROMISSORY NOTE (P/N) GARANTİLİ HALE GETİRİLEBİLİR Mİ?

İthalatçının bankası tarafından verilecek bir aval promissory note (P/N)’u garantili hale getirir. Tıpkı poliçelerde olduğu gibi, tanzim edilecek promissory note (P/N)’e borçlu durumda olan ithalatçı imzasını koyduğunda, promissory note (P/N)’nde yazılı tüm şartları kabul etmiş ve borç akid altına alınmış ve promissory note (P/N) değerli evrak haline gelir. Bundan sonraki aşamada ithalatçının bankası tarafından gayrinakdi kredi kullandırılmak sureti ile promissory note (P/N) üzerine aval şerhini derç eder, bankayı temsil eden ve aynı zamanda borç ve yükümlülük altına sokacak kişiler tarafından imzalandığı vakit, bu promissory note (P/N) banka avalini taşır.

Promissory note (P/N)’un son hali şöyle olacak;

  • Belli bir paranın ödeneceği,
  • Belli bir vade,
  • Borçlunun isim ve imzası,
  • Bankanın aval kaşesi ve temsil ve ilzama yetkili kişilerin imzası

İşte bu promissory note (P/N)’un vade sonunda ödenmesi sorunsuzdur; Ödenir. İhracatçının gönül rahatlığı le vade sonunda parasını alacağı kesindir.

PROMISSORY NOTE (P/N) BEDELİNİ ALMAK İÇİN VADE SONUNU BEKLEMEDEN FİNANSMAN YARATILABİLİR Mİ?

Vade sonunu beklemeden ihracatçı elindeki promissory note (P/N) bedelini almak istemesi şu şartlara bağlıdır.

  • Promissory note (P/N) sadece ithalatçı tarafından mı imzalanmış,
  • Promissory note (P/N) hem ithalatçı tarafından imzalanmış, hem de bankası tarafından aval verilerek ödeme garanti altına alınmış mıdır?

İki promissory note (P/N) arasında poliçenin ödeme garantisini etkileyen farklar vardır. Promissory note (P/N) ya bir faktöring kuruluşu, ya da bir banka tarafından ıskontoya tabii tutulması mümkündür. Her iki promissory note (P/N) birbirinden farklı değerde olduğundan dolayı gerek faktöring kuruluşları, gerekse bankalar bu promissory note (P/N)’u iskonto ederken genel anlamda şu yolu takip ederler;

PROMISSORY NOTE (P/N) İSKONTOSUNDA FAKTORING VE BANKALARIN İZLEYECEKLERİ YOL

Gerek faktoring, gerekse bankalar promissory note (P/N) işlemine;

  • Ödeme garantisiz promissory note (P/N) için kabili rücu,
  • Ödeme garantili promissory note (P/N) gayrikabilirücu

Şeklinde yol izlerler.

Ödeme garantisiz promissory note (P/N) için kabili rücu işlem yaparken, bu promissory note (P/N) değerli kağıdının vade sonunda ithalatçı / borçlu tarafından ödenmeme olasılığını değerlendirme dahilinde tutarak;

  • Ödeme garantisiz promissory note (P/N)‘un vade sonunda ödenmemesi halinde tekrar ihracatçıya dönüp, iskonto işleminde ödenen bedelin tamamının o güne kadar işlenmiş faizi ve banka masrafları da dahil edilerek tamamının tahsilini, uygulanacak faiz oranının güncel piyasa faizinden daha da yüksek tutulması, DAB Döviz Alım Bordrosu düzenlenmemesi gerekir.

Ödeme garantili promissory note (P/N) için gayrikabilirücu işlem yaparken, bu promissory note (P/N)  değerli kağıdının vade sonunda mutlaka garantör / aval veren banka tarafından ödeneceğini değerlendirerek;

  • Ödeme garantili promissory note (P/N)’un vade sonunda aval veren banka tarafından ödeneceğinden, iskonto için uygulanacak faiz oranını güncel faiz oranı olarak alıp, gayrikabilirücu (geri dönüşsüz) olarak iskontosunu yapar, faktoring kuruluşu veya banka kesin olarak promissory note (P/N) satın alır, iskonto faizini tenzil ederek net tutarını ihracatçıya öder ve hiçbir koşulda ihracatçıya bu promissory note (P/N) ile ilgili geri dönüş yapmazlar. Kesin alım yapılmış ve aynı anda DAB Döviz Alım Bordrosu da kesilmiştir.

Meditasyon Yaparak Başkalarına da Faydalı Olabilirsin

Araştırmalar, meditasyon yapmanın hem aynı evde olduğunuz kişilere, hem de sanal ortamda bağlantı kurduğunuz kişilere, yani bir şekilde iletişimde olduğunuz çevrenizdeki herkese fayda sağladığını gösteriyor.

Çok kalabalık bir tekne düşünün, bir kişi paniklemeye başlarsa herkes panikler ve tekne muhtemelen batar. Ancak bir kişi sakin kalırsa, tüm grup sakin olabilir ve herkes hayatta kalabilir.

Pek çok kültür, manevi gelenek, hatta sosyal bilim ve nörobilim bile olumlu ya da olumsuz duygularımızın bulaşıcı olduğunu söylüyor.

Yapılan bir çalışmada bir grup üniversite öğrencisine iki hafta boyunca günde 15 dakika meditasyon yaptırıldı. İki hafta ara verildi ve sonraki iki hafta yine günde 15 dakika meditasyon yaptırıldı. Ruh halleri her gün ölçüldü. Öğrencilerin meditasyon yaparak geçirdikleri haftalarda çok daha az olumsuz duyguda oldukları görüldü. Ve o haftalarda öğrencilerin aileleriyle, sevgilileriyle ve arkadaşlarıyla da pozitif iletişimde oldukları, ruh hallerine yardımcı olarak, manevi destek verebildikleri bildirildi. Bunu sadece günde 15 dakika meditasyon yaparak gerçekleştirdiler.

Bu pozitif etkiler sadece en yakınımızdakilerle sınırlı kalmıyor, etkileşimde olduğumuz tüm bireylere dalga etkisiyle yayılıyor. Prof. Dr. Daniel Siegel “Kişilerarası Nörobiyoloji” dediği araştırmasında ayna nöronlarımızın tam da bu etkiyi yarattığını bilimsel olarak da ortaya koymuştur.

Covid-19 ile savaştığımız bu dönemde, hem kendi ruh sağlığımızı koruyabilmemiz hem de sevdiklerimize manevi destek verebilmemiz çok önemli.

Zorunlu olarak evinizin koltuğunda otururken, gelecek endişesi ve kaygısı içinde kaybolmak yerine, hem kendiniz hem de çevrenizdeki insanlar için sadece 15 dakikanızı ayırarak meditasyonun gücünden faydalanmaya ne dersiniz?

Sağlıkla ve sevgiyle kalmanızı dilerim

Dünya Ticaretinde Karaborsalaşma ve Tekelleşme (Webinar Kaydı)

B2B İş ve Ticaret Platformu Buyer Network Webinarlerinde DÜNYA TİCARETİNDE KARABORSALAŞMA ve TEKELLEŞME konuşuldu. Prof. Dr. Murat ERDAL Moderatörlüğünde gerçekleşen webinarde konuşmacılarımız İntelcon Dış Ticaret kurucu ortakları Sinan TUTUMAN ve Hüseyin Çağlar ACAR oldu.

Webinare ilişkin kaydı buraya tıklayarak izleyebilirsiniz.

7 Mayıs Saat 14:00 Tüm Yönleriyle TURQUALITY konuşacağız.

Moderatör: Prof. Dr. Murat ERDAL 
B2B İş ve Ticaret Platformu BuyerNetwork.net Kurucu Ortağı

Konuşmacılarımız:

Kadir AYAZ – Turquality’nin Şirketlerden Beklentisi Nedir ? 

Albert SOLINO Turquality ve Yönetim Danışmanlığı Takım Lideri

Fırat YILMAZ –  Turquality’nin Dünya Markası Olma Noktasında Şirketlere Sunduğu Fırsatlar Nelerdir ?

Albert SOLINO Turquality ve Yönetim Danışmanlığı Takım Lideri

https://webinar.buyernetwork.net/gecmis-yayinlar/

Kaçırdığınız Yayınları İzleyin

 

Taraflara Güven Sağlayan Akreditifler ve Türk Eximbank İhracat Kredi Sigortası (Webinar Kaydı)

Webinar serimizin yeni konuğu Dış Ticaret Eğitmeni Sn. Reşat Bağcıoğlu oldu. Buyer Network İş ve Ticaret Platformu üyelerinin ücretsiz olarak katılabildiği etkinlikte, katılımcılar akreditif eğitimi almalarının yanı sıra yaşadıkları tüm problemlere ilişkin sorularını yöneltme fırsatı buldular. Soru cevap bölümünde oldukça değerli ve özel bilgilerin paylaşıldığı bu etkinliğe ilişkin kaydı buraya tıklayarak izleyebilirsiniz.

https://webinar.buyernetwork.net/gecmis-yayinlar/

Kaçırdığınız Yayınları İzleyin

 

İknanın Anatomisi – Tacizsiz Takip Ne Demektir? (Webinar Kaydını İzleyin)

Buyer Network Webinar serisinin yeni konuğu İkna ve Satış Eğitmeni Erdem Karagöz oldu. Katılımcıların canlı olarak katılabildiği ve sorular sorabildiği webinar yayınında Karagöz, ikna sürecinde tarafların uygulayabileceği tüm teknikler hakkında da bilgiler aktardı.

Webinar Kaydını Buyer Network Webinar Platformu üzerinden izleyebilirsiniz. Kaydı izlemek için tıklayınız.

Kaçırdığınız Yayınları İzleyin