Her Teyidli Akreditife Bankalar Teyid Vermek Zorunda Mıdır?

Uluslararası ticarette birbirlerini tanımayan ve binlerce kilometre mesafede bulunan ithalatçı ve ihracatçıların iş yapabilmesine ve güven duyabilmelerine olanak sağlayan ödeme şekli kuşkusuz ki akreditiftir. Akreditifli ödeme şeklinde ithalatçı ve ihracatçılar birbirlerine güvenmeseler de, akreditifte yer alan bankalar hem ithalatçıya, hem de ihracatçıya gereken güveni verirler. İhracatçının, akreditif koşullarına göre mallarını zamanında yükleyip, akreditifte talep edilen vesaiki akreditif koşullarına uygun olarak bankasına ibraz ettiği an itibariyle, evrakların banka tarafından kabul edilmesiyle birlikte, mal bedelinin ödenmesi için banka asli borçlu konumuna gelir. Banka asli borçlu konumuna gelir derken akreditifi açan ithalatçının bankası asli borçlu konuma gelir. İhracatçımızın muhatabı ithalatçı değil, ithalatçının bankası olacaktır. İthalatçının bankası akreditif bedeli olan parayı ihracatçıya ödemekle mükelleftir.

Bu şekilde bir akreditife ihracatçının bankası teyid vermesi halinde, ihracatçı tarafından uygun evrakların ibrazı ve teyid bankası tarafından kabulü halinde ödeme yükümlüğü teyid bankasındadır. Diğer bir ifade ile ihracatçının muhatabı teyid bankası olacaktır. Teyid adeta akreditife verilen ikinci güvence niteliğindedir.

Bu konuda Uluslar arası Ticaret Odaları’nın akreditiflere ilişkin şu maddesini paylaşmak yerinde olacaktır;

“ICC UNIFORM CUSTOMS AND PRACTICE FOR DOCUMENTARY CREDITS 2007 REVISION ICC’NİN AKREDTİFLERE İLİŞKİN YEKNESAK USULLER VE UYGULAMA KURALLARI 2007 REVİZYONU  

Article 8 / b

  1. Bir teyit bankası akreditife teyidin eklediği an itibariyle ibrazı karşılamakla veya

iştira etmekle dönülemez biçimde yükümlüdür.”

denilmektedir.

Akreditiflerde teyid bankasının böylesine güvencesi varken, ihracatçıların da, kendi lehlerine açılacak ihracat akreditiflerinin teyidli olmasını talep etmelerini istemeleri son derece doğaldır. Bir akreditifin teyidli olabilmesi için, ithalatçının bankası tarafından akreditifin teyidli olarak açılıyor ve ihracatçının bankasının da bu akreditife teeyidini ilave ederek ihracatçıya ihbar etmesi istenir ki bu süreç tamamlandığında akreditif teyidi olur.

Teyid için şöyle basit bir örnek vermek isterim; Sizin, bir arkadaşınızın borcunun ödenmesi konusunda verdiğiniz kefalete benzetebiliriz. Borç illa ki ödenecektir.  Siz, kefil olmakla bu borcu ödeyeceğinizi alacaklıya teyid ediyorsunuz.

O halde ithalatçının bankası tarafından açılan ve ihracatçının bankasından teyid eklenerek ihracatçıya teyidli olarak ihbar edilmesi istenen ihracat akreditifine, ihracatçının bankası mutlaka teyid eklemek zorunda mıdır? İthalatçının bankasının akreditifte her yazdığı talimata ihracatçının bankası uymak zorunda mıdır? İhracatçının bankasının bir akreditife teyid vermesi demek, ithalatçının bankası ile kefalet ilişkisine girdiği anlamına gelir ki yukarıdaki satırlarda bir arkadaşınızın borcuna sizin kefil olmanıza benzetebiliriz.

İthalatçının bankası tarafından açılan ve ihracatçının bankasının teyidini eklemesi talep edilen akreditife ihracatçının bankası teyidini ilave edip, etmemesi tamamen kendi tercihidir. İhracatçının bankası teyid ekleyeceği akreditifi açan bankanın;

  • Mali durumu,
  • Ülke riskini,
  • Taahhütlerine bağlılığını,
  • Muhabirlik anlaşması olup olmadığını,
  • Muhabirlik anlaşması var olması halinde o banka lehine risklerinin takip edilebileceği bir limitin tesis edilmiş olması ve bu limitin de müsait olması,
  • Yasaklı ülke olmaması,
  • Politik riskler

hususlarına dikkat eder.

Teyid eklendiği an itibariyle, ithalatçının bankasının tüm yukarıda sayılan risklerini ihracatçının bankası üstlendiği anlamına gelir.

Bu konuda Uluslar arası Ticaret Odaları’nın akreditiflere ilişkin şu maddesi teyidin önemini açıklamaktadır;

“ICC UNIFORM CUSTOMS AND PRACTICE FOR DOCUMENTARY CREDITS 2007 REVISION ICC’NİN AKREDTİFLERE İLİŞKİN YEKNESAK USULLER VE UYGULAMA KURALLARI 2007 REVİZYONU

Article 8 / d

  1. d. Bir banka amir bankadan bir akreditifin teyidi için bir talep veya yetki aldığı fakat

teyit etmek istemediği taktirde bu durumu amir bankaya gecikmeksizin

bildirmelidir; akreditifi teyidsiz ihbar edebilir.”

denilmektedir.

İhracatçının bankası, kendisine her açılan akreditife teyid ilave etmek zorunda değildir. Her ne kadar ithalatçının bankası tarafından açılan akreditife, ihracatçının bankası tarafından teyid ilave edilmesi talep ediliyorsa da,  ihracatçının bankası her zaman bu akreditife teyidini ilave etmeyebilir, teyidli açılan akreditifi teyidsiz olarak ihbar da edebilir.  İhracatçının bankası her zaman teyid ilave etmek zorunda değildir.

İhracatçının bankası, teyid talebi ile kendisine açılmış olan akreditife teyid ilave etmeyeceği zaman, bu durumu ithalatçının bankasına gecikmeksizin bildirmek ve akreditifi teyidsiz olarak ihbar ettiğini ithalatçının bankasına açıkça bildirimde bulunmak durumundadır. Ancak akreditif teyidli olarak açılmış, ihracatçının bankası ise bu akreditife teyid ilave etmek düşüncesinde olmayıp da, ithalatçının bankasına bu konuda herhangi bir bildirimde bulunmuyor, sessiz kalıyorsa, bu durumda bu akreditife ihracatçının bankası teyidini ilave etmiş sayılır ve ithalatçının bankasının tüm risklerini üstlenmiş olur. Farkında olmadan.

İnşaat Sektöründe Evden İş Bulma Dönemi

Yapı-inşaat sektörüne özel kariyer sitesi Workindo.com, salgın günlerinde online iş ya da personel bulma imkanı sağlıyor.

Gerek işveren gerekse de işçi açısından birebir görüşmelerin sık yapıldığı inşaat sektöründe, iş görüşmesi, evrak teslimi gibi olmazsa olmaz durumlar Workindo.com sayesinde online olarak yapılabiliyor.

Uzun ve titiz bir hazırlık sürecinden sonra yayına giren Workindo.com’un CEO’su Erhan Kocabaş, salgın sürecinin iş dünyasına etkilerini değerlendirip inşaat sektöründeki istihdama yansımalarını şöyle açıklıyor:

“Dünya zorlu bir süreçten geçiyor, modern tarihte böyle büyük bir global salgın krizi görmedik. Covid-19 pandemisi hayatı her alanda etkilerken iş dünyası da bundan payını almaya devam ediyor. Ama bir şekilde işlerin yürümesi gerektiğinin bilincindeyiz.

Tüm dünyada müteahhitlerin proje bitim tarihleriyle ilgili vaatleri bulunuyor, ödeme dengesi ve yapım süreci aksayacağı için salgın sonunda yüklenici firmalar mevcut projelerine hız vereceklerdir. Bu kendi içinde fırsatlar da doğuruyor, özellikle salgın kontrol edildikten sonra ertelenmiş talep istihdamın artmasına neden olacaktır. Şuan yavaşlayan projelerin bitim tarihleri yaklaştıkça firmalar gaza basacaklardır.”

Teknoloji Devreye Giriyor

Günümüz teknolojisinin bu aşamada önemine değinen Erhan Kocabaş, “Yapı-inşaat sektöründe iş arayan kişilerin ve personel arayan firmaların bu dönemde işlerini aksatmaması önemli bir konu. Klasik yöntemler bu süreçte işe yaramıyor. İşte burada teknoloji devreye giriyor. Workindo.com inşaat sektörüne özel bir istihdam merkezi. Mavi yaka odağında iş bulma problemlerine teknolojiyi kullanarak çözüm bulan bir internet platformu olduğu için biz zaten bu salgının yarattığı ortama hazır girdik. Salgın süresince mevcut ilanlara başvuru yapan adaylarımızla tek tek iletişime geçiyor ve onları yakından tanımak için ön görüşmeleri online ortamda yapmaya devam ediyoruz. İşverenler de bu görüşmeleri izleyebiliyorlar. Böylelikle salgın döneminde ve önümüzdeki süreçte, işverenin ve adayların zaman ve para kaybının önüne geçmeyi hedefliyoruz.

Yerli bir marka olmanın yanı sıra tüm dünyada inşaat sektöründe personel istihdamı hedefiyle yola çıktığımızı göz önünde bulundurursak, salgın sonrasında Türk inşaat çalışanlarını dünyanın dört bir yanına gönderebileceğiz. Sizler de şimdiden görüşmelerinizi yaprak salgın sonrası işinize hem başlama imkanı yakalayabilirsiniz” dedi

Sosyal İzolasyonda, “Görünmez Tehlikelere” Dikkat!

Tüm dünyada yaşamı adeta felce uğratan Koronavirüs (Covid-19) salgınının ardından toplum sağlığını ön planda tutmak adına insanların evlerinde kalarak kendilerini izole etmesi, güvenlik önlemlerinin odağını da değiştirdi. Salgın süreci; alarm sistemleri ile birlikte evlerin içerisinde meydana gelebilecek kazalara karşı alınacak tedbirleri de daha fazla ön plana çıkardı. Yaşanabilecek kazalara karşı uyarılarda bulunan Tepe Güvenlik Genel Müdürü Özgür Gök, “İnsanların evlerde daha fazla vakit geçirmesi bu alanlardaki görünmez tehlikeleri tekrar gündeme getirdi. Hırsızlık, doğalgaz, elektrik kaçağı, yangın ve su basması gibi risklere karşı gösterilen dikkat, bu olasılıklara karşı da gösterilmeli. Küçük önlemlerle çok kötü sonuçlar doğurabilecek kazaların önüne geçilebilir” dedi.

Tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs (Covid-19) salgınının ardından toplum sağlığını ön planda tutmak adına alınan önlemlerle birlikte insanların yaşam şekilleri de değişti. Restoranların, AVM’lerin kapanması, insanların ofislerini evlerine taşıması ve sosyal izolasyon konusunun gündeme gelmesi ile birlikte; güvenlik önlemlerinin ve alınacak tedbirlerin odağı değişti. İnsanların evlerinde daha fazla vakit geçirmesi sonucunda alarm sistemleri dışında evlerin içerisindeki tehlikelere karşı alınacak önlemler daha fazla ön plana çıktı. Türkiye’nin öncü şirket toplulukları arasında yer alan Bilkent Holding’e bağlı Tepe Güvenlik de evlerde yaşanabilecek kazalara karşı uyarılarda bulundu.

“Evdeki güvenlik tedbirlerine daha çok önem verilmeli”

Türkiye’de 80 bini aşkın müşterilerine güvenlik konusunda çözümler sunduklarını anlatan Tepe Güvenlik Genel Müdürü Özgür Gök, “Salgın süreci ile birlikte insanlar evlerinde daha fazla vakit geçiriyor. Bu yüzden evdeki güvenlik tedbirlerine daha çok önem vermek gerekiyor. Tepe Güvenlik olarak yayın hayatına başarıyla devam eden bloğumuzda bu konuya dikkat çeken paylaşımlar yapıyoruz, müşterilerimizin bu konularda daha bilinçli hareket etmelerine destek sağlamaya çalışıyoruz. Ancak alınabilecek her türlü güvenlik önlemine ek olarak alarm sistemi taktırılması da oldukça önemli. Fişte unutulan ütü, açık bırakılan ocak veya açık kalan su musluğu gibi riskleri asgariye indirmek, ev kazası yaşanması durumunda tıbbi alarm butonu ile hızlı ve kolay bir biçimde ambulans çağırmak alarm sistemleri ile mümkün olabiliyor” diye konuştu.

Kamera sistemi ile kontrol!

Yalnız yaşayan ve içinde bulunduğumuz dönemde sosyal izolasyon altında olan yaşlı bireylerin yakınları tarafından kamera sistemiyle kontrol edilebileceğine dikkat çeken Gök, “Salgın nedeniyle özellikle 60 yaş üstü bireyler risk grubunda yer alıyor. Unutkanlık gibi hastalıklar nedeniyle söz konusu bireyler dalgın olabiliyor, ocağı veya musluğu açık unutabiliyor yaşamlarını tehlikeye atabilecek durumlarla karşılaşabiliyorlar. Kamera sistemiyle kontrolün yanı sıra alarm sistemlerinin duman, yangın, gaz, su baskınını önleyici hizmetlerinden, acil durum butonlarından etkin bir şekilde faydalanmak mümkün” dedi.

Evlerde yaşanabilecek görünmez kazalara dikkat çeken Gök, “Hırsızlık, doğalgaz, elektrik kaçağı, yangın gibi risklere karşı gösterilen dikkat bu görünmez tehlikelere karşı da gösterilmeli. Küçük önlemlerle çok kötü sonuçlar doğurabilecek kazaların önüne geçilebilir” açıklamasını yaptı. Okulların da eğitime online devam etmesiyle birlikte ebeveynlerin evlerde daha fazla dikkatli olması gerektiğinin altını çizen Gök, bu kazalara karşı mutfak, banyo ve balkonda alınabilecek önlemleri ise şöyle sıraladı:

Mutfakta Alınacak Önlemler;

  • Çocukların fırın ve ocak düğmeleriyle oynamasını engellemek için, açma –kapama düğmelerine koruyucu aparat takılmalı,
  • Ocak üzerindeki tava ve tencere gibi mutfak eşyaları; çarpıp, düşme tehlikesi sonucunda meydana gelecek kazaları önlemek için doğru konumlandırılmalı,
  • Dolap altında bulunan temizlik malzemeleri ile gıda malzemeleri birbirinden ayrılmalı,
  • Ocak ve fırına yakın elektrikli aletlerin kablolarına dikkat edilmeli,
  • Kesici aletler ise yüksek yerlerde bulundurulmalı.

Banyoda Alınacak Önlemler;

  • Banyo zemini; düşme ve kayma sonucu meydana gelebilecek kazalara sebebiyet verilmemesi adına muhakkak kuru olmalı,
  • Elektrikli aletler ıslak zeminde çalıştırılmamalı,
  • Olası bir kaza ihtimaline karşı banyo kapısı kilitlenmemeli,
  • Klozet ve duş kabini yakınına, denge sağlamaya yardımcı olan tutacaklar yerleştirilmeli,
  • Şampuan ve deterjan gibi ürünler, çocukların ulaşamayacağı yerlerde bulundurulmalı.

Balkonda Alınacak Önlemler;

  • Balkon korkulukları kapatılmalı,
  • Balkon zemini düşme ve kayma sonucu meydana gelebilecek kazalara sebebiyet verilmemesi adına muhakkak kuru olmalı,
  • Yüksekten düşmeleri önlemek için file gibi ürünler kullanılmalı,
  • Çocukların üzerine çıkabileceği sandalye, masa gibi mobilyalar konusunda dikkatli olunmalı.

Tarımda Kesintisiz Üretim Seferberliğine Bir Destek de Türktraktör’den

TürkTraktör, 65 yaş üstü çiftçiler için başlattığı Mobil Yol Desteği hizmetinin ardından dijital karar alma desteği sağlayan Tarlam Cepte uygulamasını da tüm çiftçilere ücretsiz sunma kararı aldı.

Tarlam Cepte uygulamasıyla, çiftçiler kendi arazilerindeki mahsulün sağlığını günlük olarak takip edebilmek ve arazilerine yaklaşan fırtına, yıldırım gibi hava durumu bilgilerine 1 saat öncesinden ulaşabilmek dahil birçok bilgi ve öneriye cep telefonu, tablet ya da bilgisayarlarından kolayca ulaşabilecekler.

Türkiye traktör pazarının lideri olan TürkTraktör, yeni korona virüs salgını nedeniyle ülkenin zorlu koşullardan geçtiği bu dönemde, çiftçilerin hayatını kolaylaştırmak adına çeşitli çalışmaları hayata geçiriyor.

Salgınla mücadele kapsamında 65 yaş üstü çiftçiler için hayata geçirdiği Mobil Yol Desteği projesinin ardından şirket şimdi de, çiftçilerin tarlalarıyla ilgili gerekli kontrolleri yapabilecekleri Tarlam Cepte uygulamasının ileri servislerini ücretsiz olarak sunuyor.

Tarımsal faaliyetlerde dijital karar desteği sağlamak üzere, 2019 yılının Mayıs ayında hizmete sunulan Tarlam Cepte uygulaması ile yetiştiricilerin birçok tarımsal bilgiye mobil cihazlar üzerinden kolayca erişebilmesi sağlanıyor. Sektörde bir ilk olan bu önemli hizmet paketi ile halihazırda ücretsiz sağlanan genel özelliklerin yanı sıra uydu temelli lokasyon belirlenmesiyle sunulan arazi özelindeki ileri servislerden de isteyen tüm çiftçiler 1 yıl boyunca ücretsiz olarak yararlanabilecek.

Bu uygulamaya sahip olmak için www.tarlamcepte.com adresinden Nisan ayı boyunca başvuruda bulunan çiftçiler 24 saat içinde kendilerine gönderilen aktivasyon kodlarıyla sisteme giriş yapabilecekler.

Mobil cihazlar üzerinden arazi özelindeki tüm bilgilere bir tıkla ulaşmak mümkün

Tarlam Cepte uygulamasını akıllı cep telefonu veya tabletlerine indiren kullanıcılar; bulundukları bölgenin hava durumundan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın tarımsal hibe/desteklere ilişkin duyurularına, hal/borsa fiyatlarından mazot, gübre ve ilaç fiyatlarına kadar pek çok güncel bilgiyi hızlıca ve kolaylıkla edinebiliyor.

Bunun yanı sıra, tarım yaptıkları arazi parçalarının harita üzerinde tanımlanarak izlenmesine imkân tanıyan “kullanıcının tarlasına özel” takip özelliği sayesinde çiftçiler, erken uyarı sistemiyle meteorolojik risk uyarılarını alıyor, bitki sağlığını düzenli olarak takip edebiliyorlar. Risk ve kuraklık raporları, traktör ve ilaçlama kullanım saat önerileri ile yetiştiricilik tavsiyeleri ise çiftçilerin bu hizmet ile yararlanabileceği diğer imkanlar arasında yer alıyor.

Perakende için Covid-19 Rehberi

Neredeyse dünyanın her yerinde insanların karantinaya girmesi ve tüketim alışkanlıklarının online mecralara kayması, perakendecileri zor bir sınavdan geçiriyor. Tüketici taleplerine yanıt vermek için yoğun çaba harcayan perakende sektörü, yeni döneme uyum sağlamaya çalışıyor. KPMG Türkiye’den Emrah Akın, zorunlu olarak büyük ve hızlı bir dönüşüme giren perakende sektörü için beş kritik öneride bulundu. Akın, “Covid-19’un uzun vadede sağlık, sosyal ve ekonomik etkileri henüz bilinmiyor. Ancak perakendecilerin bu dönemi atlatabilmek için tüm senaryoları göz önünde bulundurarak detaylı bir planlama yapması şart” dedi.

KPMG Türkiye Tüketici Ürünleri ve Perakende Sektör Lideri Emrah Akın’ın perakende sektörü için beş önerisi şöyle:

1- Talepteki dalgalanmaları yönetin

Dünyada Covid-19’un hızla yayıldığı riskli bölgelerde, marketler ve eczaneler dışında neredeyse bütün mağazalar kapandı. Karantina altında olmayan pazarlarda bile mağaza ve alışveriş merkezlerindeki müşteri trafiği ciddi oranda azaldı. Bazı perakendeciler talepte düşüş yaşarken, diğer kısım tüketicilerin kanal değiştirmesiyle ciddi talep patlamasıyla karşı karşıya. Market-gıda kategorisindeki stok sorunlarını tüketiciye anlatmak imkansız. Talebi tahmin etmek ve yönetmek epey uzun bir süredir hiç bugünkü kadar önemli olmamıştı.

2- Nakit akışını destekleyin

Özellikle fiziksel mağaza kanalında çalışan perakendeciler, talepteki düşüş uzun süre devam ederse faaliyetlerini nasıl sürdürebileceğine dair mevcut nakit pozisyonunu gözden geçiriyor. Bu noktada, perakendecilerin mevcut ve öngörülen likidite profillerini incelemesi çok önemli. Ayrıca, işletme sermayesi dinamiklerindeki değişimleri ve kısa vadedeki nakit akışı tahminlerini değerlendirmeleri gerekiyor. Dünyada şu anda çok sayıda perakendeci farklı senaryolarla mali istikrarını gözden geçiriyor.

3- Çalışanları koruyun

Perakendecilerin bir yandan çalışanların güvenliğini sağlarken diğer yandan faaliyetlerine devam etmek için bir plana ihtiyacı var ve bu planın kapsamı standart bir kriz iletişimi planının ötesinde olmalı. Farklı senaryolarda iş gücünü nasıl korunabileceğine odaklanmalı. Çin’de bazı şirketler bu duruma yenilikçi bir yaklaşımla yanıt verdi. Ülkedeki marketler, talebe yanıt vermek için kapanan restoranlardaki çalışanları geçici süreyle işe aldı. Bazı şirketler ise bölümlerin yoğunluğuna göre çalışanların pozisyonlarını değiştirebiliyor.

4- Uzun vadede tedarik zinciri planlaması yapın

Market kategorisindeki perakendeciler, tüketicilerin panik alımı nedeniyle tedarik sorunlarını yönetmeye çalışırken, gıda dışı perakendeciler henüz tedarik zinciri sorunlarının etkisini tam anlamıyla hissetmiyor. Azalan taleple birlikte mevcut stoklar kısa vadede sorun oluşturmuyor. Ancak talep iyileştikçe, farklı coğrafyalarda ve alt sektörlerde tedarik sıkıntıları yaşanacağını öngörüyoruz. Perakendecilerin bu konuda risk değerlendirmesi yapması önem taşıyor.

5- Müşterilerle iletişimde olun

Perakendeciler, Covid-19’un mali etkilerine odaklanırken bu köklü değişimin tüketici ilişkileri üzerindeki etkisini de gözden geçirmeli. Müşteri deneyimini orta vadede nasıl iyileştirilebileceğine yönelik planlar oluşturmalı.

Karantina Sürerken Çevrim İçi Alışveriş Sitelerine ve Yayın Platformlarına Saldırılar Arttı!

Kaspersky uzmanları, çevrim içi alışveriş ve yayın platformlarını taklit ederek gerçekleştirilen kimlik avı saldırılarının sayısında hızlı bir artış tespit etti. 2019’un ilk çeyreği ile bu yılın aynı dönemi karşılaştırıldığında, sahte alışveriş siteleri üzerinden saldırıya uğrayan kullanıcıların oranının %9’dan %18’e çıktığı, yayın servislerinde ise bu oranın üç kat artarak %4’e ulaştığı belirlendi.

Normal hayatlarında akşamları ve hafta sonları dışarı çıkan veya alışveriş yapan insanlar şimdi evlerinde olduklarından yayın platformları ve alışveriş siteleri gittikçe daha popüler hale geliyor. Ne yazık ki siber suçlular da bu eğilimin farkında ve internetteki popüler faaliyetlere yönelik tuzaklar hazırlıyor. Bunun için ünlü alışveriş sitelerini veya yayın platformlarını taklit eden ve sahte web sayfaları veya banka bilgileri karşılığında bu platformlara ücretsiz erişim verdiğini iddia eden siteler hazırlıyorlar.

“Evde kalmak isteyen veya zorunda olan insanlar gıdadan eğlenceye kadar hemen her şeyi internetten almaya çalıştıklarından çevrim içi alışveriş sitelerine ve hizmetlere talep artıyor. İnsanların can sıkıntısından alışverişe yönelmesi ve ekonominin hareketlenmesi için yapılan kampanyalar da siber suçlular için ideal bir ortam oluşturuyor.” diyen Kaspersky Güvenlik Araştırmacısı Tatiana Sidorina, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ayrıca bu durum yayın servislerine de büyük bir yük bindiriyor. Servislerin yavaşlaması, insanları içeriklere erişmek için alternatif yöntemler aramaya sürüklüyor.”

Kimlik avı siteleriyle karşılaşma ihtimalinin oldukça fazla olduğu görülüyor. Kullanıcılar bu sitelere genellikle çeşitli web sitelerinden veya e-postalardan gelirken arama motorlarının sonuçlarında da rastlamak mümkün. Geliştiricilerin yoğun çabasına rağmen, dolandırıcılar “Kara SEO” yöntemleriyle sahte siteleri arama sonuçlarının arasına sokabiliyor. Saldırganlar yasaklanan ve onaylanmayan yöntemler kullanarak bu sitelerin arama sonuçlarında üst sıralarda çıkmasına çalışıyor. Bu yöntemlerle arama motorlarının, kullanıcı talebiyle ilgili olmayan sonuçları üst sıralarda çıkarması sağlanıyor. Örneğin, siteye kullanıcının okuyamadığı fakat arama motorunun dizine aldığı metinler yerleştiriliyor.

Yayın servisleri ve alışveriş siteleri bu sıkı karantina döneminde önemli kaynaklara ve eğlenceye erişmemizi sağlayarak büyük rahatlık sunuyor. Ancak, filmler, oyunlar ve diğer içerikler için güvenilir ve yasal platformlardan uzaklaşmak siber suçluların işine geliyor ve kullanıcıları saldırılara açık hale getiriyor.” diye ekleyen Tatiana Sidorina, sözlerini şöyle tamamladı: Alternatif içerik kaynakları bulmak çekici gelse de kullanıcılara sabırlı olup güvenilir yayın kaynaklarını bırakmamalarını tavsiye ediyoruz.”

Kullanıcılara bu dönemde daha da dikkatli olmalarını ve film izlerken, internetten alışveriş yaparken ve mağazalardan gelen e-postaları açarken şunlara özen göstermelerini öneriyoruz:

  • Abone olduğunuz güvenilir kaynaklara ve servislere bağlı kalın. Bilmediğiniz kaynaklardan gelen içerikleri, URL biçimine ve şirket adının yazılışına bakarak kontrol edin.Sahte siteler gerçeğe çok benzer fakat bunu fark edebileceğiniz bazı anormallikler de vardır.
  • Ödemelerde mümkünse kredi kartı kullanın ve kredi kartı bilgilerinizi yayın sitelerine kaydetmekten kaçının.
  • Gerçek olamayacak kadar iyi tekliflere dikkat edin. Bunlar genellikle gerçek değildir.
  • Gelen teklifi web sitesinde kontrol etmek için e-postalardaki bağlantılara tıklamak yerine adresi kendiniz yazın.
  • Her bir çevrim içi hesabınızda başka yerde kullanmadığınız, karmaşık parolalar kullanın.
  • PC ve mobil cihazların yanı sra Mac için de gelişmiş koruma sağlayan, Kaspersky Internet Security gibi güvenilir bir güvenlik çözümü kullanın.

Avrupa Birliği’nden TOGG’a Tasarım Tescili

Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu, Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Hakları Ofisi’ne yaptığı tasarım başvuruları için tescil almaya hak kazandı. Fikri ve sınai mülkiyet hakları yüzde yüz Türkiye’ye ait olan araçların tasarımlarının üçüncü şirketler tarafından kopyalanmasını önlemek amaçlı önemli bir adım atıldı

Otomotiv endüstrisinin bir mobilite ekosistemine dönüşümüne öncülük ederek ülkemizin ilk küresel mobilite markası olmak amacıyla kurulan Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG)’un otomobillerin iç ve dış tasarımları Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Hakları Ofisi (EUIPO) tarafından tescil edildi. Beş yıl süreyle geçerli olacak tescil haklarıyla birlikte, fikri ve sınai mülkiyet hakları yüzde yüz Türkiye’ye ait olan araçların tasarımlarının tamamen ya da kısmen kopyalanması da engellenmiş oluyor.

TOGG mühendisleri ve tasarımcıları tarafından ortaya konan, fikri ve sınai mülkiyet hakları yüzde yüz Türkiye’ye ait doğuştan elektrikli modüler araç platformu üzerine geliştirilmekte olan Türkiye’nin otomobili, tasarım sürecinde önemli bir aşamayı daha tamamlamış oldu.

TOGG’un askı sürecindeki Asya ve Amerika’daki tasarım tescil başvurularının da 2020 yılı içerisinde tamamlanması bekleniyor.

Tasarım, 150 bin saatlik çalışma ile ortaya çıktı

Türkiye’nin Otomobili, TOGG tasarım ve mühendislik ekiplerinin liderliğinde toplam 150 bin saatlik bir çalışma sonunda ortaya çıktı. Tasarım süreci kapsamında Türkiye’den ve dünyadan toplamda 18 tasarım evi, TOGG’un belirlediği 6 farklı kriter ile objektif bir değerlendirmeye alındı. TOGG Tasarım Ekibi yaptığı değerlendirmede en yüksek skoru alan 3 tasarım eviyle sürece devam etme kararı verdi. Türkiye’nin otomobilinin tasarımını belirlemek için geniş kitlelerle yapılan otomobil satın alma davranışları araştırmasındaki bulgular doğrultusunda hazırlanan tasarım kılavuzu bu 3 tasarım eviyle paylaşılarak 2 boyutlu tasarım yarışması süreci başladı.

4 aşamalı olarak kurgulanan tasarım evi yarışması toplamda 6 ay sürdü

Bu süre zarfında 100’ün üzerinde farklı tema değerlendirildi, tüketici araştırmalarında tespit edilen beklentiler tasarım evlerine geribildirim olarak verildi.Süreç tamamlandığında her tasarım evinden gelen bir dış ve bir iç tasarım çalışması geniş kitlelerle klinik çalışmalar yapılarak test edildi. Ortaya çıkan sonuç yine TOGG Tasarım Ekibi tarafından endüstrileşmeye uygunluğu konusunda değerlendirildi. Bu aşamalardan sonra dünyanın en iyilerinden Pininfarina tasarım evi iş ortağı olarak seçildi ve 3 boyutlu tasarım aşamasına geçildi. Türk tüketicilerinin iç görüleri doğrultusunda TOGG Tasarım ekibi ve Pininfarina tasarım evinin ortak çalışmaları sonucunda sadece Türkiye’de değil; dünyanın farklı coğrafyalarında da beğeni ile kabul görecek özgün bir tasarım dili ortaya kondu.

Bu Toprakların Kültürü Tasarıma İlham Verdi

Türkiye’nin otomobili, modern ve özgün tasarımında Anadolu topraklarının köklü simgelerinden biri olan laleden esinlendi. Otomobilin yoldaki imzası olarak algılanacak ön ızgarasına, bütünsel şıklığı tamamlayan jantlarına ve iç mekân detaylarına modern bir incelikle işlenen lale figürleri ile birlikte Selçuklu dönemi esintileri coğrafyamızın kültür mirası ile olan bağı vurguluyor.

Arızalara Rağmen Sürüşe Devam: Sürücüsüz Araçlar A Noktasından B Noktasına Nasıl Emniyetli Bir Şekilde Gidiyor?

Project 3F, düşük hızlı otonom sürüş alanındaki çalışma sonuçlarını sunuyor.

  • Araçlar, rota boyunca değişen koşullar ve sistemdeki teknik arızalara rağmen sürüşe devam edebiliyor.
  • Almanya Renningen ve Aachen’daki test alanlarında insan ve yük taşımacılığı yapıldı.
  • Kamu tarafından finanse edilen projenin altı partneri de bulunuyor.

Renningen, Almanya – Ziyaretçileri tramvay durağından fuar merkezine taşımak, toplu taşıma yollarını tamamlamak, bir lojistik merkezinde paketlerle dolu konteyneri taşımak… Tüm bunlar, sürücüsüz servis araçları için olası kullanım alanları. Buradaki asıl konu, araçların A noktasından B noktasına hem güvenilir hem de emniyetli bir şekilde ulaşabilmeleri. Project 3F’in, ‘Düşük hız aralığında hataya dayanıklı ve sürücüsüz araçlar’ projesi, arıza güvenliği operasyonuna odaklanarak bunu başardı. Bosch Grubu Araştırma ve İleri Mühendislik Proje Lideri Steffen Knoop, “Amacımız, teknik bir arıza meydana gelse veya ani bir engel ortaya çıksa bile, otonom aracın güvenli bir şekilde hareket etmesini sağlayacak çözümler geliştirmekti” diyor.

Proje ekibinin önceliği, bir arıza durumunda sistemin tamamen durmaması ve aracın sürüşe devam edebilmesiydi. Almanya Federal Ekonomi Bakanlığı’ndan 4,3 milyon avroluk bir fonla finanse edilen proje, Bosch’u konsorsiyum lideri olarak seçti. Projede, Bosch’un yanı sıra üç şirket, bir üniversite ve bir araştırma enstitüsü yer alıyor: StreetScooter GmbH, RA Consulting GmbH, FZI Bilgi Teknoloji Araştırma Merkezi, Finepower GmbH ve RWTH Aachen Üniversitesi.

Yedek güç kaynağı ve sensör teknolojisi ile artırılmış emniyet

Bosch Proje Koordinatörü Thomas Schamm, “Sürücüsüz servis araçlarının sürücüsüz otomobillerden daha farklı gereksinimleri karşılaması gerekir” diyor.Araçların bir güvenlik sürücüsü olmadan çalışması için, sistemlerini kendi başlarına kontrol edebilmeleri ve tespit edilen teknik arızalarla başa çıkabilmeleri gerekir. Bunun yanı sıra araçlar, kritik arıza durumlarında, kendilerini durdurarak sistemi emniyete alabilmelidir. Project 3F, bu gereksinimlerin ayrıntıları, sistemlerin bu temelde nasıl tasarlanması gerektiği ve bileşenlerin etkileşim biçiminin nasıl optimize edileceği üzerinde çalışıyor.

Bir çözüm yolu, yedekli sistemler inşa etmek – yani güvenlik fonksiyonlarını yedeklemek ve çoğaltmaktır. Örneğin, araştırmacılar aracın güç kaynağı için yedek güç sistemleri geliştirdi. Böylece elektrikli güç aktarma organları ve araç elektrik sistemi güvenli bir şekilde korunur hale geldi. Ayrıca sensör teknolojisi, araç tasarımına uyacak şekilde uyarlandı ve geliştirildi. Engelleri güvenilir bir şekilde tespit etmek için, aracın etrafındaki noktalara lidar ve radar sensörleri yerleştirilerek, aracın çevresini farklı konumlardan gözlemleme yeteneği kazandırıldı. 360 derecelik kuş bakışı görünüm sunarak ve kör noktaları yok ederek, araç için üç boyutlu bir güvenlik alanı oluşturdular. Bu düzenek sadece yoldaki bariyer gibi engelleri tespit etmekle kalmıyor, görüş alanındaki ağaç dalları gibi detayları da algılıyor.

Algıla, sınıflandır, sürüş şeklini değiştir

Başka bir çözüm ise sistemde hata toleransı oluşturmaktır, böylece bir alt sistemin arızası, diğer fonksiyonlar tarafından kısmen telafi edilir. Bu sistem, insanlardakine benzer şekilde çalışıyor. Örneğin, bir odada ışıklar aniden sönerse diğer duyularımızı kullanırız ve yolumuzu hissederek buluruz. Araç da benzer şekilde davranıyor: Belirli bir alanda sistemin görüş açısı, sensöre takılan yapraklar veya herhangi büyük bir nesne tarafından engellenirse araç yavaşlıyor ya da görülmeyen alanları rotasından çıkarıyor.

Buna ek olarak proje kapsamında, servis araçlarının belirlenmiş güzergahları boyunca değişen koşullara tepki verebilmesini sağlamak için de çalışmalar yapıldı. Araçlar, kendilerine herhangi bir hareketli cisim yaklaştığında yavaşlayacak ya da gerektiğinde cisimlerin yollarından çekilecek şekilde programlandı. Sokak lambaları gibi tanıdık unsurları tespit ettiklerinde ise araçlar yolculuklarına tam hızda devam ediyorlar. Herhangi bir tehlike söz konusuysa araç acil olarak duruyor. Amaç, aracın sürüş davranışını gerçek zamanlı olarak uyarlamak ve sistem arızaları ya da yola engel çıkması gibi durumunda bile aracın mümkün olduğunca yolculuğuna otomatik olarak devam etmesini sağlamaktır.

Yüksek telemetri, yüksek kullanılabilirlik

Yolculuk hakkındaki veriler ve mevcut teknik durum araçtan dışarıya ve geri dışardan araca aktarılabilir. Arıza tespiti, izleme ve kontrol fonksiyonları hakkında bilgi aktarmak mümkün. Bu, normal telemetrinin üç katı, bu yüzden bu sisteme ‘Teletrimetri’ diyoruz. Bu sistem, tüm otonom araç filosunun uzaktan izlenmesi, onarılması ve kontrol edilmesi için temel oluşturuyor. Uzaktan kapıları açmak bile mümkün. Bu sistem aynı zamanda herhangi bir arıza tespit edilmesi veya planlı bakım gerekmesi durumunda araçların hemen yardım alacağı anlamına geliyor.

Projede geliştirilen çözümler sadece sürücüsüz servis araçları için değil, aynı zamanda lojistik süreçleri için de önemli destekler sağlayabilir. Proje üyeleri, değiştirilebilir yük kasalarını kaldıran araçların (lojistik merkezlerindeki konteynerlerin taşınması için kullanılan özel araçlar) yüksek hassasiyetle konumlanmasını sağlayan sürücü-araç etkileşimi için bir destek sistemi de geliştirdi. Buradaki amaç, nakliye konteynerlerinin hızlı bir şekilde taşınmasını sağlamak için araçları vinçlerin altına santimetrelik hassasiyetle getirebilmekti. Bu, hassas yer tespiti ve portal vinç altında otonom park etmeyi gerektirir. Pratikte otonom manevra, hatasız konteyner toplama ve konumlandırma sağlar.

Bu gelişmeler çeşitli alanlarda test edildi. Bosch’un Renningen’deki araştırma kampüsünde iki servis aracı, yayalar ile paylaşılan bir alanın etrafında insanları taşımayı denedi. Aachen yakınlarındaki bir inovasyon parkında ve Deutsche Post / DHL deposunun çevresindeki alanda ise sürücü ve otonom araç arasındaki etkileşimi test etmek için deneysel bir lojistik aracı kullanıldı.

Salgın Döneminde “Ekosistem”in Hakkını Vermek

İşletme jargonunda “ekosistem” benzetmesini genellikle girişimcilik alanında duymaya alışkınız. Buna karşılık ekosistem yaklaşımı tam da içinde bulunduğumuz Covid-19 krizini aşmakta işimize çok yarayacak. Bunu farkında olan işletmeler bu krizden daha kolay çıkacak ve toplumu da sırtlanacak.

Tüm sektörler Kovid-19 salgını ile farklı yüzleşti.

Sağlık Bakanlığı Türkiye’de ilk koronovirüs vakasını açıkladığında tarih 10 Mart 2020 idi. Nisan 2020’ye kadar, yaklaşık bir ay içinde Türkiye ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak şirketler hareket planları geliştirdiler. Kriz ortamına uyum sağlamak ve krizi aşmak için şirketlerin tepkileri, sektörlerine de bağlı olarak farklılıklar gösterdi:

  • Üretime ara vermek, çalışanlarını ücretli izne çıkarmak
  • Üretime ara vermek, çalışanlarını işten çıkarmak
  • Üretime ara vermek ve tedarikçileriyle sözleşmelerini iptal etmek (Inditex ve H&M gibi moda devleri Koronavirüs nedeniyle 138 milyon dolar değerinde siparişleri iptal etti.)
  • Uzaktan çalışma sistemlerini hayata geçirerek ofis çalışanlarını evden çalışır hale getirmek (Penti, çeşitli çağrı hizmetleri)
  • Üretim tesislerinde vardiya sistemleri getirmek, kişi sayısını seyreltmek
  • Yeni hizmetler geliştirmek, evlere teslimatı olmayan perakende şirketlerinin yeni teslimat ağı kurması (bazı gazeteler, ya da eskiden teslimat ağı olmayan perakende şirketlerinin örneği gibi)
  • Fabrikaların doğrudan e-satış kanallarını ön plana çıkarması
  • Şirketlerin krizle bağlantılı bazı bayrak ürünlerinin pazarlama çalışmalarına ağırlık vermeleri (Yayla Hazır yemek vb.)
  • Evlere satış ağını genişletme işçi alımı yapmak (Süpermarketler, Migros gibi)
  • Bir yandan kendi operasyonlarının sürekliliğini sağlamaya çalışırken bir yandan da faaliyet gösterdiği toplumda krize karşı önlem alan şirketler (Sağlık Bakanlığı’nın liderliğinde, Biosys’in geliştirdiği yerli mekanik ventilatörün seri üretimi için Aselsan ve Baykar Technologies ile ortak çalışan Arçelik gibi, Üretim hatlarında maske üretimine geçen LC WAIKIKI, THY Tekstil gibi şirketler)
  • Ön satışlar, promosyonlar (TURA TURİZM’in 2021 sonuna kadar yapılacak seyahatler için %50 indirim kuponu satışları, Satınalma Dergisi Dijital üyelik %50 indirim fırsatı gibi)
  • Tedarikçilerine ödemelerini öne çeken ve bu kriz dönemi geçtiğinde de tedarik zincirini sağlıklı şekilde ayakta tutmaya çabalayan markalar

Tedarikçi Ağının Dayanıklılığı

Farklı sektörlerden şirketlerin salgının yarattığı krize karşı ilk yanıtları şirketlerin tedarik zinciri yönetimi konusunda da ipuçları veriyor. Çünkü şirketlerin dayanıklılıkları böyle kriz zamanlarında sınanmış oluyor. Bu krizden tek başına kurtulmaya çalışan şirketler kısa vadeli, siparişleri iptal etmek gibi; çalışanlarını işten çıkarmak gibi tedbirlere başvurduklarında aslında ekosistem mantığından uzaklaşmış oluyorlar. Ekosistem biyolojiden ödünç aldığımız bir kavram aslında.  Ve kısaca organizmaların canlı ve cansız tüm elementlerle arasındaki bağı tarif eder. Ekosistem denince cansız doğal çevre ve üreticiler, tüketiciler ve ayrıştırıcılar gibi bu çevrede yaşamlarını sürdüren canlıların arasındaki ilişki ve etkileşim anlatılır.

İşte şirketlerin içinde faaliyet gösterdikleri ortamı da Biyoloji’den ödünç aldığımız bu kavramla anlatmak istersek ekosistemde her canlı çevre koşullarından etkilenir ve diğer öğeleriyle etkileşim içindedir. Dolayısıyla şirketin tedarikçileri, müşterileri, mevsimlik işçileri ile şu ana kadar kurduğu ilişki bu kriz sırasında çetin bir sınavdan geçiyor.

Ayakta Kalanlar Tedarikçilerini de Ayakta Tutmayı Başaranlar Olacak

Kriz geçtikten sonra ve markalar ve perakendeciler tekrar ticarete başladıktan sonraki süreci de şimdiden planlamak gerekiyor. Kriz sonrası kaç tane fabrika hala iş başında olacak ve üretime yeniden başlamak için hala kriz öncesi işgücüne sahip olabilecek? Krize ilk yanıtlar kadar bu orta vadeli planlama da krizin derinleşip derinleşmemesinde hayati rol oynayacak. O yüzden markaların orta vadede iş sürekliliklerini sağlamaları ve ticarete devam edebilmeleri için kendi işletmeleri kadar iş yaptıkları ekosistemi de ayakta tutma adına adımlar atmaları gerekiyor. Ve bunu gecikmeden hemen bugünden itibaren planlamalılar. Aşağıdaki öneriler nakit akışı konusunda sorunu olmayan kurumsal markalar için değerlendirilebilir.

Öneriler-1

  • Tedarikçilerle sürekli iletişim halinde olunması
  • Tedarikçilerin iş süreklilikleri konusunda eksikliklerin belirlenmesi
  • Eldeki kapasite, teknoloji ya da diğer uzmanlıkları tedarikçilerin iş sürekliliğini sağlayacak şekilde paylaşılması
  • Ön satış sözleşmeleri
  • Tedarikçilere olan ödemelerin gözden geçirilmesi, gerekirse mal teslimatından önce ödeme sistemlerinin geliştirilmesi
  • Rakiplerle ya da farklı sektör temsilcileriyle işbirliği yaparak toplumun karşı karşıya olduğu KOVİD-19 Salgını sorununa çözüm sağlayacak ortak teknoloji; AR-GE , organizasyon atılımları yapmak

Aşağıdaki öneriler nakit akışında sorun yaşayan KOBİler için değerlendirilebilir.

Öneriler-2

  • Kısa vadeli nakit akışını ve tahsilatları gözden geçirilmesi
  • Müşterilerle sürekli iletişim halinde olunması
  • Müşterileri süreç hakkında şeffaf bilgilendirme
  • Ürün ve hizmetleri kısa vadeli kriz ortamına adapte etme; yeni ürün geliştirme
  • Daha sonraki siparişlerde geçerli olmak üzere indirimler (TURA TURİZM bu konuda BtoC bir kampanya ile mesela ileri tarihli tur paketlerini şimdiden %50 indirimli alma şansı veren indirim kuponlarını satışa sunmuştur.)
  • Güzellik Salonu ya da Kuaför gibi mikro bir işletme dahi sürekli müşterilerine sağladığı hizmeti kriz sonrası 1 aylık Abonelik, 10 seans vb. gibi cazip fiyatlarla ileri tarihte vereceği hizmetin ücretini şimdiden tahsil ederek, bu tip paket hizmetler sunarak önümüzdeki belirsiz dönemi aşmak adına nakit akışını iyileştirmeye çalışabilir.

Türkiye Sigortalar Birliği

türkiye sigortalar birliği

Türkiye Sigorta Birliği, üyeleriyle birlikte Korona virüs küresel salgınının getirdiği riskleri ve etkilerini yakından takip etmekte; üzerine düşen sorumluluklar doğrultusunda gerekli adımları atmaktadır. Bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanı’mızın başlattığı Milli Dayanışma Kampanyasına 7.295.000 TL destekte bulunulmuştur. Ayrıca, Türkiye sigorta sektörüne ve sigortalılara olumsuz yansımalarını mümkün olduğu ölçüde sınırlı düzeyde tutabilmek, sağlık çalışanlarına destek olabilmek amacıyla, tavsiye niteliğinde kararlar almış olup; bu kararlar aşağıda kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.

Genel uygulamada DASK ve Zorunlu Trafik sigortalarında prim ödemeleri peşin veya kredi kartına genellikle 3 taksit şeklinde tahsil edilmektedir. Üye şirketlerin Nisan ayından itibaren düzenlenecek Zorunlu Trafik Sigortası ve DASK poliçe primlerini kredi kartına 5 taksit olacak şekilde tahsili tavsiye edilmektedir.

Bankaların/kredi kuruluşlarının kredilerini yeniden yapılandırması/geri ödemelerin ertelenmesine yönelik aldıkları tedbirlerle uyumlu olarak; hayat sigorta şirketlerinin, bireysel kredilerle bağlantılı olarak akdedilmiş olan hayat sigortaları kapsamındaki riskler için, kredi süresinin uzadığı poliçelerde erteleme süresi boyunca teminat vermeye devam etmeleri tavsiye edilmektedir.

Sigortalıların Nisan ayı ve devam eden sigorta prim tahsilatlarının ek maliyet alınmadan bir ay ertelenmesi tavsiye edilmektedir.

Sağlık sektöründe hizmet veren sağlık çalışanlarına destek olabilmek gayesi ile sigorta ürünlerinde prim indiriminde bulunulması tavsiye edilmektedir.

Bu tavsiyeler çerçevesinde sigortacılık sektörü, ilgili tüm paydaşlar ve kamu otoritesi ile işbirliği içinde,birlik,beraberlik ve dayanışma ruhuyla, sigortalıların hak mahrumiyetlerine yol açmadan, iş sürekliliğini koruyarak faaliyetlerine devam edecektir.