Pepsıco Rockstar’ı Satın Aldı

Dünyanın en büyük yiyecek ve içecek şirketlerinden PepsiCo, popüler enerji içeceği üreticisi Rockstar Energy Beverages’i (Rockstar) 3.85 milyar dolara satın almak için bir anlaşma imzaladığını açıkladı.

PepsiCo Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Ramon Laguarta, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Son derece stratejik bir özelliği olan bu satın alma, tüketici merkezli şirket olma hedefimizi güçlendirmek ve fonksiyonel içeceklere artan talepten daha fazla faydalanmak adına, PepsiCo’nun yetkinliklerini artırmamızı sağlayacak. Ayrıca hem Rockstar’ın performansını artıracak hem de Mountain Dew gibi mevcut markalarla bu kategoriyi genişletmiş olacağız. Hızlı büyüyen ve son derece kârlı kategorideki payımızı zamanla artırıp enerji içecekleri alanında anlamlı yeni ortaklıklar gerçekleştireceğiz.”

2001 yılında kurulan Rockstar, sporculardan rock yıldızlarına kadar aktif yaşam tarzı sürenler için tasarlanmış içecekler üretiyor. Rockstar ürünleri 30’dan fazla ülkede belirli marketlerde 30’dan fazla lezzette satışa sunuluyor ve 2009 yılından bu yana PepsiCo’nun Rockstar ile Kuzey Amerika’da bir dağıtım anlaşması bulunuyor. Rockstar’a ek olarak, PepsiCo’nun enerji içecekleri portföyünde Mountain Dew’s Kickstart, GameFuel ve AMP de bulunuyor.

Rockstar’ın kurucusu ve dünyanın ilk 480ml’lik enerji içeceğinin yaratıcısı Russ Weinerise “On yıldır PepsiCo ile güçlü bir ortaklığımız var. Bunu bir sonraki seviyeye taşımış olmaktan ve iki şirketin güçlerinin tek şirkette birleşmiş olmasından mutluluk duyuyorum. Rekabetçi ruhumuzu paylaşan PepsiCo, markamızı daha da büyütmeye yatırım yaptı. Başarılarımızla ve enerji alanında oyunun kurallarını değiştirtirmiş olmakla gurur duyuyorum” dedi.

Koronavirüs Kaygısı

Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Psikoloji Programı Öğretim Üyesi Nebi Sümer:

Koronavirüs Kaygısı”

Salgın hastalıklar, özellikle yeni Koronavirüs gibi tedavisine ilişkin henüz kesin bilginin olmadığı pandemiler, belirsizlik nedeniyle doğal olarak toplumda yaygın korkuya, kaygıya ve endişeye yol açar. Yaşadığımız korku ve stres aslında ilk kez başımıza gelen olağanüstü bir duruma verdiğimiz olağan bir tepkidir.

Tehlike durumunda yaşanan korku ve kaygı, panik düzeyine çıkmadıkça, aslında tehlikeden kurtulma yollarını aramamız ve zamanında eyleme geçmemiz için gerekli bir uyarı sistemidir. Bizi savunmasız bırakan yüksek kaygının psikolojik nedeni, dışarıdan gelen bir tehdit karşısında kontrolün elimizde olmadığı duygusu, belirsizlik, yani geleceği öngöremememizdir. Normal koşullarda çoğumuz farkında olmadan kendi davranış ve duygularımızın, hayatımızın, hatta yakın çevremizin yine kendi kontrolümüz altında olduğuna inanır ve böyle hissederek yaşarız. “Algılanan kontrol” dediğimiz bu duygu ve beraberinde getirdiği geleceğimizin öngörülebilir olduğuna ilişkin inancımız sayesinde kaygılarımızı dizginler, günlük rutinimizi yürütür, işimize konsantre oluruz. Böylece, gerçekte her daim irili ufaklı risklerle, tehditlerle (örneğin, trafik kazaları) karşılaşma ihtimalimiz olduğu halde, başımıza hiçbir şey gelmeyecekmiş gibi “kontrol illüzyonu” altında yaşarız.

Küresel Koronavirüs salgını, farkında olmadan güvencesi altında yaşadığımız kontrol duygumuzu ve geleceğin öngörülebilir olduğuna dair inancımızı sarsarak kaygımızı depreştirdi, tahammül sınırlarımızı zorlayan bir belirsizlik yarattı. Bir de işin içine kaygıya yatkınlık, takıntılı olma, mükemmeliyetçilik, belirsizliğe katlanamamak gibi bireysel farklılıklarımız girince, bazılarımız bu kaygıyı neredeyse panik düzeyinde yaşamaya başladı. Semptom göstermeyenlerin taşıyıcı olması ve başkalarına bulaştırma riski de çok büyük bir kaygı kaynağı olmaya başladı.

Diğer bir deyişle, kontrol edilemeyen yüksek kaygı, tehlike algısı eşiğini düşürür ve normalde yapmadığımız şeyleri yapmaya başlarız. Yaşadığımız salgında her şeyden şüphelenmemiz, her öksürüğü, hapşırmayı virüse bağlamamız, nötr durumları bile adeta bir felaket gibi yorumlamamız işte bu yüzdendir.

“Bilmek Egemen Olmaktır!”

Böylesi bir tehditten kaynaklanan yüksek kaygıyla ve stresle baş etmek için öncelikle kontrol duygusunu güçlendirecek ve belirsizliği azaltacak adımların atılması gerekiyor. Güvenilir bilgi kaynakları tarafından sağlanacak nesnel, somut, saydam, yol gösterici bilgi ve buna eşlik eden sosyal destek en önemli baş etme silahımızdır. Aydınlanma dönemini başlatan düşünürlerin söylediği gibi “bilmek egemen olmaktır!” Ne olup bittiğinin doğru anlatılması, anlaşılması, belirsizliği azaltır. Yönlendirici bilgi kişiyi eyleme geçirerek kontrol duygusunu güçlendirir. Ancak, unutmayalım, bilginin kaynağı güvenilir değilse, inandırıcılığı ve kontrolü güçlendirme etkisi zayıftır. Bu nedenle, bilginin güvenilir kaynaklardan, kimseyi dışlamadan, nesnel ve herkesin erişebileceği araçlarla iletilmesi gerekir.

Virüsle mücadelede sosyal izolasyon, sokağa çıkma sınırlamaları ve karantina aşamalarına geçildiğinde bilgilendirme, etkili iletişim kanallarının kurulması ve sosyal destek daha da önem kazanır. Uzun süren karantina yalnızlık, yalıtılmışlık ve dışlanmışlık duygusuna yol açtığından, başta depresyon olmak üzere çok sayıda psikolojik sorunu tetikleyebilir. Test yaparak virüsün dağılımını ve yoğunluğunu tam olarak kestirme ve zamanında bilgilendirme konusunda gecikmeler yaşansa da, mücadelenin Bilim Kurulu inisiyatifinde başlatılması (güvenilir kaynaktan bilgi aktarma bakımından) çok doğru bir adımdır. Bilgilendirme kısa sürede önemli oranda başarılı olmuştur. KONDA’nn 15 Mart 2020’de yaptığı araştırmada halkın % 85’inin alınması gereken önlemeleri bildiği, yüzde 55’inin de bunları uyguladığı bulunmuştur. Bu arada, bilginin etkin olabilmesi için mesaj bombardımanı yerine kısa ve etkili, davranışsal değişime odaklı bilgilerin verilmesi gerektiği akılda tutulmalıdır.

Kısaca, Koronavirüs kaygısını kontrol altında almak için ilk etapta en etkili iki yol, doğru ve etkin bilgilendirmenin yapılması ve virüsten korunmak için önlemlerin alınmasında toplumun gönüllü katılımının ve kurullara uyumunun sağlanmasıdır. Korkutmaya dayanmayan, kişinin yetkinlik duygusunu güçlendiren, soruna ilişkin çözüm yollarını gösteren, umut veren, ikna edici bilgi, hem sağlık önlemlerine uyumu kolaylaştırır hem de psikolojik destek sağlayarak kaygıyı yatıştırır.

Bilgilenme Dışında Ne yapmalı?

Günlük rutini etkileyecek düzeyde sürekli Koranavirüs hakkında okumak, konuşmak ve saplantılı şekilde ilgili haberleri izlemek doğru bir baş etme yöntemi değildir. Hatta zararlı bile olabilir. Edinilen bilgiyle yeni koşullara uygun olarak, günü planlamak, yeni rutinler oluşturmak ve uyumu kolaylaştırıcı düzenlemeler yapmak gerekir. Günlük planlar, zaman yönetimi, özbakıma özen gösterme vb. bireysel etkinliklerimiz aslında farkında olmadan uyumu kolaylaştıran faaliyetlerdir. Yani, dikkati daha çok kontrol edilebilen alanlara yöneltmek, bu alanlarda aktif olmak, kontrolümüz altında olmayan konularda ise uzmanlara, bilime güvenmek gerekiyor. Güven, başkasına güven, zaten hem kişiler için en önemli psikolojik özkaynaktır, hem de toplumlar için en kıymetli sosyal sermayedir.

Bir işte çalışmanın, gelir dışındaki en önemli psikolojik etkileri kişinin gününü yapılandırması, düzenli sosyal ağlara girme fırsatı (sosyal aidiyet) sağlaması ve değerlilik duygusu kazandırmasıdır. Böyle bir zorunluluk nedeniyle eve kapanılması durumunda, iş ortamında olmanın bizlere otomatik olarak sunduğu bu fırsatlardan kısmen mahrum kalırız (aslında, işsizliğin olumsuz psikolojik etkileri de daha çok bu yüzdendir). Covid-19 nedeniyle eve kapandığımız bu günlerde, işin ve çalışmanın beraberinde getirdiği disiplini, kendi bilinçli farkındalığımızla yeniden oluşturmamız gerekiyor. Yemek saatlerinden, konsantre çalışma sürelerine kadar işte yaptığımız faaliyetlerin eşdeğerini ev ortamında yeniden kurguladığımızda yeni hayata uyum kısmen kolaylaşacaktır. Küçük çocuğu olanlar, bakıma muhtaç yakınları olanlar, ev ortamı çalışma düzenine çok uygun olmayanlar için bu zorlayıcı olabilir. Onlara sunulacak destek konusunda duyarlı olmak gerekir.

Meşgalesiz olmak ve kaygının kaynağına odaklanma, öz farkındalığı gereksiz yere artırarak kaygıyı pekiştirir. Çoğumuz “beyaz ayı” deneyini duymuştur. Deneklere “beyaz ayıyı hiç aklına getirmeden bu işlemi yap” derseniz, dikkatlerini beyaz ayıdan koparamaz, bunu akıldan çıkaramazlar. Bir duyguyu, düşünceyi bilinçli olarak sürekli bastırmaya çalışanlar hep o duygunun, düşüncenin etkisi altında kalırlar. Virüsten korunmak için sürekli “elimi ağzıma götürmemem, yüzüme dokunmamam” lazım diye düşünenlerin hep yüzü kaşınır! Ama bu bilgiyi öğrendikten sonra dikkatini başka işlere yönlendirenler muhtemelen daha az yüzüne dokunur!

Ev ortamından sosyal ilişkileri yürütmek ise yeni dünya düzeninde, sosyal medya sayesinde artık pek zor değil. Akşam yemeğinde arkadaşlarla dışarıda buluşmanın yerini tam olarak tutmasa da, sosyal ilişkiyi korumak ve irtibatta kalmak artık çok kolay! Uzak mesafeli romantik ilişkiler üzerine yapılmış araştırmalar, sevdiklerimizle düzenli görüntülü konuşmanın neredeyse yüz yüze görüşmeye yakın doyum sağladığını ve ilişkilerde mutluluğu koruduğunu gösteriyor. Bu nedene, her türlü sosyal medya aracılığı ile ilişkileri sıcak tutmak, hatta toplu görüntülü sohbet programları ile muhabbet ortamı oluşturmak çok faydalı. Unutmayalım, yakın ilişkiler hem psikolojik hem de fiziksel sağlığımızı koruyan, güçlendiren en önemli dayanaklarımızdır.

Ücretsiz Netflıx Üyeliği Mesajlarına Dikkat!

Birçok hizmetin Koronavirüs pandemisi nedeniyle ücretsiz olmasını fırsat bilen siber dolandırıcılar, bu hizmetleri ücretsiz kullanmak isteyen kullanıcıları oltalama sitelerine yönlendirerek kandırmaya çalışıyor. Son günlerde WhatsApp ve sosyal medya mecralarından yayılan “Ücretsiz Netflix üyeliği kazanmak için tıklayın!” mesajlarına karşı kullanıcıları uyaran Bitdefender Türkiye Operasyon Direktörü Alev Akkoyunlu, “Bağlantıyı açmayarak size bu bağlantıyı gönderen kişiye kandırıldığını ve bunun bir dolandırıcılık olduğunu söyleyin.” diyor.

Dünyada 500 milyondan fazla kullanıcıyı koruyan Bitdefender Antivirüs, sosyal medya mecralarından ve anlık mesajlaşma uygulamalarından yayılan Koronavirüs pandemisi nedeniyle Netflix’in ücretsiz olduğu yönündeki oltalama yöntemine karşı kullanıcıları uyarıyor.

Netflix Sitesine Benzeyen Tasarım ve Domain ile Kandırıyorlar

WhatsApp ve sosyal medya mecraları ile yayılan bu mesaj, alıcıları hemen harekete geçirmek ve mesaja iliştirilen linke hızlıca kurban çekmek için tasarlanmıştır. Kullanıcılara gönderilen mesaj şöyle;

“Dünya çapında Koronavirüs pandemisi nedeniyle Netflix, evde kaldığınız süre boyunca ücretsiz üyelik veriyor. Linke hemen tıklayın çünkü bu ücretsiz üyeliği kazanma hakkı hemen bitecektir.”

Olaya şüpheci bakmayan kullanıcıları tuzağa düşürmek adına “netflix-usa.net” internet sitesi kullanılıyor ancak bu domain, yaklaşık bir hafta önce bu durumu fırsat bilen bir dolandırıcı tarafından açılmış. Her ne kadar alan adı gerçek olmasa da bu durumdan yararlanmak ve ücretsiz üyelik almak isteyen kullanıcılar için bağlantıya tıklamak cazip bir fikir gibi görünebilir ve sitenin tasarımına inanabilirler.

Web sitesine giriş yapıldıktan sonra site, bedava üyelik “kazanmak” isteyen kullanıcılara Covid-19 virüsü ile nasıl mücadele ettikleri hakkında birkaç soru sorduktan sonra “ücretsiz üyelik” için bu mesajı 10 farklı kişi ile WhatsApp veya çeşitli iletişim kanallarından tanıdıkları ile paylaşmalarını talep ediyor. Bahsi geçen sahte mesajı ücretsiz üyelik almak adına başkalarına yönlendirdiğinizde, yönlendirdiğiniz kişilerin de dolandırıcıların eline düşmesine neden oluyorsunuz.

Netflix Henüz Ücretsiz Üyelik Sunmuyor

Bitdefender Türkiye Operasyon Direktörü Alev Akkoyunlu’ya göre, yayılan mesajdan faydalanan dolandırıcılar linke tıklayan kullanıcıları başka iletişim yolları ile dolandırmaya çalışabilir, kullanıcıların kişisel bilgilerini paylaşmaya ikna edebilir veya kötü amaçlı bir yazılım indirmek için manipüle edebilir.

Her ne kadar Koronavirüs pandemisi nedeniyle bazı siteler bu tarz ücretsiz üyelikler veya kampanyalar sunsa da Netflix şimdilik onlardan biri değil.

“Eğer size de böyle bir mesaj iletilirse yapabileceğiniz en iyi şey bağlantıyı açmayarak size bu bağlantıyı yollayan kişiye kandırıldığını ve bunun bir dolandırıcılık olduğunu söylemek, ardından da size gelen mesajı silmek.” diyen Alev Akkoyunlu, “Bağlantının ve bu sahtekarlığın yayılmaması adına lütfen siz de başkalarına bu mesajı iletmeyin.” uyarısında bulunuyor ve ekliyor: “Koronavirüs pandemisi boyunca interneti daha sık kullanan kullanıcılar, bu gibi kimlik avı dolandırıcılıklarından korunmak için https://bitdefender.com.tr/guvendekal/ linkine tıklayıp Bitdefender Total Security ürününü ücretsiz indirerek 3 ay boyunca kullanabilirler.”

Laykon Bilişim ve Bitdefender Hakkında:

2016 yılının 3. çeyreğinden itibaren Bitdefender’in Türkiye Distribütörü olarak hizmet veren Laykon Bilişim, bilişim güvenliği alanında profesyonel ürün ve çözümleri ile çözüm ortaklarına satış ve destek veren bir teknoloji firmasıdır. Aynı zamanda 2018 yılı itibari ile lider güvenlik duvarı ve UTM sağlayıcısı WatchGuard’ın distribütörlüğünü üstlenen Laykon Bilişim, bilişim sektöründe 10 yılı aşkın süredir müşteri sadakati ve bayi kanalı yapılanması çalışmalarında bulunmuş uzman kadrosu ile güvenlik ve iş sürekliliği çözümleri tarafında kullanıcılarına yeni teknolojileri götürmeye devam etmektedir.

Bitdefender, 100’den fazla ülkeye değer katan anlaşmalar, distribütörler ve satış ortakları üzerinden çözümler sağlayan global bir güvenlik teknolojisi şirketidir. 2001 yılından bu yana, ödüllendirilen kurumsal ve bireysel bilişim güvenliği çözümleri üreten Bitdefender, sanallaştırma ve bulut teknolojisi alanında liderlik eden bir güvenlik sağlayıcısıdır.

Asyaport’tan Çalışanlara Bin TL İkramiye

DCIM100MEDIADJI_0825.JPG

Türkiye’nin en büyük konteynır limanı Asyaport ve Medlog, bünyesindeki yaklaşık 2 bin personele biner TL destek ödemesi yapma kararı aldı. Herhangi bir istihdam, iş gücünün azaltılması ile ilgili hiçbir planlarının olmadığını aktaran Asyaport Genel Müdürü Kadir Uzun, çalışan ve ailelerinin morallerini yüksel tutmak için çabaladıklarını ifade etti.

Asyaport Limanı’nda ve Medlog’un yurt içindeki tesislerinde Korona virüsüne karşı her türlü önlemi alan Asyaport Limanı AŞ, bu zorlu süreçte elaman çıkarmak yerine saha personeline mali destekte bulunma kararı aldı. Asyaport, MSC ve Medlog çatısı altında çalışan yaklaşık 2 bin kişiye nisan ayı başında 1000’er lira ödeme yapılacak.

‘İSTİHDAMI AZALTMAMIZ SÖZ KONUSU DEĞİL’

Herhangi bir istihdam, iş gücünün azaltılması ile ilgili hiçbir planlarının olmadığını aktaran Asyaport Genel Müdürü Kadir Uzun, “Tamamen izole bir çalışma sistemimiz var. Konteynerlerin yüklemesi ve indirilmesi şeklinde gelişiyor. Bu önlemleri de aldık, limanın içerisinde demin ifade ettiğim gibi önlemlerle beraber şu anda bugüne kadar çok şükür olsun ki hiçbir vaka yaşanmadı. Bu süreci en kısa zamanda limanımız, ülkemiz ve işletmemiz olarak aşmaya çalışıyoruz. Çalışanlarımıza desteğimiz ile alakalı söyleyebileceklerim herhangi bir istihdam, iş gücünün azaltılması ile ilgili hiçbir planımız yok. Tüm çalışanlarımızla devam ediyoruz hatta bu ay onların ihtiyaçları doğrultusunda ilave net 1000 TL ücretlerine, maaşlarına ilave bir katkı sağladık. Sağ olsun patronlarımızla almış olduğumuz bir kararla bu da onların moral motivasyon ihtiyaçları doğrultusunda, böyle hep birlikte zorlukları aştığımız bir günde çok önemli bir katkı sağladık. Bu zamanı bu süreci hep birlikte maddi ve manevi olarak hep birlikte aşmaya çalışıyoruz. Biz bunu özellikle saha da özverili, evde çalıştırabileceğimiz çalışanlarımız gene önlemler çerçevesinde gönderdik. Evden çalışmalarına devam edebilecek arkadaşlarımızı aldığımız önlemler doğrultusunda evlerine gönderdik onlar ile ilgili bu uygulamayı yapmayacağız özellikle saha da bil fiil işin başında olan sahada olan, vardiyalı olarak 24 saat bu süreci devam eden arkadaşlarımıza bu desteği sağlıyoruz. Bunu aynı şekilde diğer şirket gruplarımız da MSC, Medlog’ta da uyguluyoruz. Yaklaşık 2 bine yakın sahada çalışanımıza bu katkıyı sağlıyoruz’’ dedi.

EN ÇOK ÇALIŞANLAR SEVİNDİ

Limanda operatör olarak çalışan Gürkan Engin; “Türkiye şartları, ekonomik şartlar hatta işverenlerin bazı işçileri ücretsiz izne çıkarması durumu şu an malum Türkiye’de. Hastalık ve sağlık açısından da çok zor durumlar yaşıyoruz, çok zor günler geçiriyoruz. Tabii ki şirketimizin yaptığı bu katkı olağanüstü. Çünkü böyle bir durumla her yerde karşılaşamıyorsunuz. Ücretsiz izinle gidip evde oturup ekonomik koşullardan çok zor duruma düşen insanlarımız var. O yüzden Asyapart’un, şirketimizin bu şekilde bir düşünceye girmesi bizler için, çalışanlar için çok değerlidir’’ diye konuştu.

Liman Personeli Ayhan Kaygusuz; “Bu çalışma şartlarında şirketimiz çalışanlar için ek olarak ödenek verecek. Biz çalışanlar olarak çok mutluyuz. Bu ek gelir olarak verilen ücretten dolayı, teşekkür ederiz. İyi bir iş yerimiz var çalışmaya devam ediyoruz. Biz de aksine adam çıkarma gibi bir durum yoktur. Bundan herkes emin olsun” sözlerini kaydetti.

Liman Personeli Müge Yorulmaz; “Şu anda bir sıkıntı yok gayet memnunuz. Firmamız bin lira ikramiye verdi bize, çok güzel bir şey biz de teşekkür ediyoruz onlara. Bu da bize bir motive oldu’’ ifadelerini kullandı.

ÇALIŞANLARIMIZA VE AİLELERİNE MORAL VE DESTEK OLSUN’

Üretime aralıksız devem ettiklerini kaydeden Asyaport Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Soyuer, “Üretim ve Lojistik hizmetler dünya ekonomisinin temel taşıdır. Üretim olmazsa Lojistik hizmetler olmazsa sağlıklı bir hayat sürdürülemez. Hayatlarını riske ederek hayat kurtarmaya çalışan sağlık ordusu nasıl görevinin başında ise, üretimin tüketime ulaşması için lojistik ordusu da görevinin başında olmalı. Asyaport, Medlog, MSC şirketlerinin kadroları görev başındayız. Yaptığımız hizmet bir kamu görevidir ve toplum menfaati için aksamadan sürdürülmesi gerekmektedir. Bu amaçla gece, gündüz çalışmalarını sahada yürüten çalışanlarımıza ve ailelerine moral ve destek olması için mart ayı maaşlarına ilave net 1.000 TL destek vermeyi kararlaştırdık. Tarlada izi olanın harmanda yüzü olur. Şirketlerimizde gururla çalışmayı özümsemiş ve aileleri için işyerlerini emniyetli bir gelecek olarak kabul etmiş bütün çalışanlarımıza yaptığımız katkı helal olsun” dedi.

ASYAPORT HAKKINDA :

Asyaport, Mediterranean Shipping Company (MSC) grubunun liman yatırımları yapan şirketi Global Terminal Limited (GTL) ile Soyuer ailesinin münhasıran konteyner limanı işletmesi amacı ile kurmuş oldukları Asyaport Liman A.Ş. tarafından Barbaros / Tekirdağ’da inşa edilmiş olup 8 Temmuz 2015 tarihinde hizmete girmiştir.Türkiye’nin en büyük, en modern ve en büyük transit konteyner limanı olan Asyaport, EcoPort statüsünü kazanan ve bunu da PERS Sertifikası ile kanıtlayan ilk limandır.Asyaport limanı , 2019 yılıTİM ‘inLiman İşletmeciliği Hizmetler kategorisinde 3. ‘lük ödülü almıştır.

Türkiye’nin ilk transit konteyner limanı (Hubport) olan Asyaport, 18 metre derinliğe kadar toplam 2010 metre rıhtımı ve yıllık 2,5 milyon TEU’ya varacak kapasitesi ile dünya ölçeğinde bir liman konumundadır. Asyaport, denizyolu, karayolu ve demiryolu bağlantıları ile bölgesinde bir lojistik merkez olarak gelişen Tekirdağ’ın iş ve çalışma yaşamına 1200 kişilik istihdam kapasitesi ile büyük bir katkı sağlamaktadır.

İhracatçılar için Tüm İmkanlar Seferber Ediliyor – Koronavirüse Karşı Topyekün Seferberlik – İhracatçılar Güç Birliğinde

Türkiye, küresel bir salgın haline gelen koronavirüsün tedarik zincirinde yarattığı kırılmanın ekonomik etkilerini attığı adımlarla ve aldığı önlemlerle sınırlandırmaya çalışıyor.

Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, koronavirüs salgınına karşı eş güdümlü bir biçimde uluslararası iş birliği içerisinde mücadele edildiğini söyledi.

“Milli birlik ve beraberlik ruhunun en güçlü olduğu bu dönemde sağlanan sinerjinin ihracatı artırıcı yansımaları olacağına inanıyorum. Gıda değer zincirinin canlı kalması adına üretilen çözümlerin nasıl kullanılacağıyla ilgili operasyonel çerçeveyi bütün üyelerimizle fikir teatisinde bulunarak, işbirliği halinde yönetiyoruz. Verimliliğe odaklı bir üretim modelini benimsediğimiz çalışma arkadaşlarımızın, iş ortaklarımızın, ihracatçılarımızın tüm bu global gelişmeler doğrultusunda motivasyonunu yüksek tutmak birincil görevimiz. Bunun için bütün imkanlarımızı seferber ediyoruz. Aydın’daki 600 ihracatçımızın yükünü hafifletmek için devreye girdik.”

EİB ihracatçının arkasında

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Birol Celep, bu hassas süreçte toplumsal sağlığı desteklemek üzere tedbirler alındığını anlattı.

“Ürünlerin üreticiden tüketiciye ulaşana kadarki tedarik zincirinin her adımının izlenmesi gerekiyor. Sıkı denetim politikası çerçevesinde ürün güvenliği denetimlerine özel önem veriyoruz. Tüketicilere doğrudan sunulan ürünler titiz bir şekilde inceleniyor. 2019’da 110 farklı ülkeye 65 bin ton kuru incir ihraç ederek 236 milyon dolar gelir elde ettik. 2019-2020sezonunda 89 bin ton kuru incir üretildi. Yıllık incir üretiminin yüzde 70’i Aydın’da gerçekleşiyor. Buradaki kuru incir işletme sayımız 50’nin üzerinde. Gece gündüz demeden çalışan ihracatçılarımızın ürün güvenliği sisteminin temelini oluşturan TAREKS denetimlerinin zamanında yapılması için Birliklerimiz tarafından iki adet araç tahsis ettik. İhracatçılarımız denetmenler için kendi araçlarını göndermek zorunda kalmayacak. Birliğimiz tarafından tahsis edilen araçlarla denetmenler işletmelere ulaştırılacak.”

En önemli stratejimiz “dayanışma”

Ege Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Hayrettin Uçak, 2019’da 20 milyon dolarlık ihracatın gerçekleştiği Aydın’ın verimli topraklarında yetişen yaş meyve sebzeleri 12 ülkeye gönderdiklerini söyledi.

“Aydın’ın ihracatında ilk sırada yer alan İtalya’ya 8 milyon dolar ihracat gerçekleştirildi. 6 milyon dolarla Romanya ikinci sırada. Üçüncü sırada yer alan Rusya’ya 3 milyon dolarlık yaş meyve sebze gönderildi. İhracat gerçekleştirilen diğer ülkeler ise Lübnan, Hollanda, Irak, Ukrayna, Sırbistan, İngiltere, Almanya, Bosna Hersek, Kosova. Toplam ihracatımız ise 2018’de 831 milyon dolar seviyesindeydi. Bu tutarı 2019’da yüzde 7’lik artışla 890 milyon dolara çıkardık. 2020 yılındaki 1 milyar dolarlık hedefimize giden bu yolda yaş meyve sebze sektöründeki tüm paydaşlarımıza destek olmak, uluslararası pazarlarda güvenli bir şekilde genişlemeye yönelik en önemli stratejimiz.”

Üretim ve ihracat performansı güç birliğiyle artacak

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er ise, Aydın’ın 2019 ihracatının 654 milyon dolar olduğunu, Türkiye’nin 181 milyona ulaşan zeytin ağacı varlığında Aydın’ın 25 milyon zeytin ağacıyla en fazla zeytin ağacı varlığına sahip il olduğunun altını çizdi.

“Aydın’da zeytin ve zeytinyağı sektörünün payı 2019’da 28 milyon dolardı. Bu sene ise son dönemlerin en verimli sezonu yaşanıyor. Birliğimiz 2020 yılı Ocak-Mart döneminde 94 ülkeye dış satım yaparak 46 milyon dolarlık döviz girdisi sağladı. Koronavirüs salgının ticaret akışında yarattığı sorunlara seyirci kalmıyoruz. Bugünleri takım arkadaşlarımıza destek olarak dayanışma içinde atlatacağız. Her geçen yıl ihraç pazarlarını genişleten Aydın’da önceki yıllarda sergilediğimiz üretim ve ihracat performansını ortak bir değer yaratarak güç birliğiyle arttırmayı hedefliyoruz.”

Halk Sağlığı için Pestisit Bağımlılığından Kurtulmalıyız

farmer spraying pesticide in the rice field

Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, soframızdaki zehirlerle ilgili uyardı: Sağlık konusundaki kaygıların yükseldiği bu dönemde, tarımsal üretimdeki pestisit kullanımını azaltmak için bir an önce adım atılmalı.

Endüstriyel tarımda kullanılan pestisitler, başta anne karnındaki bebekler ve çocuklar olmak üzere, insan sağlığını tehdit ediyor. Pestisitlerin gıdalarda bıraktığı kalıntı, bu gıdaları tüketen insanlarda akut ya da kronik, pek çok sağlık sorununa yol açıyor.

Pestisitler insanlarda kısırlık, üreme sağlığı bozuklukları, hormonal sistemde ve sinir sisteminde bozulmalar ve kanser gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Epidemiyolojik ve moleküler çalışmalar, tarımsal, ticari, ev ve bahçe uygulamalarında kullanılan pestisitlerin kanser riskini artırdığına dair önemli kanıtlar sunuyor. Pestisitlere maruz kalma ile prostat kanseri, bazı lenfoma çeşitleri, lösemi ve meme kanseri arasında güçlü bağlantılar olduğunu gösteren çok sayıda yayın bulunuyor. Bir başka önemli mesele, toksikolojik çalışmaların sadece tek bir toksik kimyasal maddenin yol açtığı sağlık sorunları üzerine odaklanması. Oysa tarımsal üretimde kullanılan yüzlerce çeşit pestisit var ve gıdalarımızda birden fazla sayıda pestisit kalıntısı çıkması oldukça muhtemel. Bu gibi durumların yol açacağı sağlık sorunları hakkında net değerlendirmeler yapabilecek bilimsel yöntemler henüz geliştirilememiş durumda.

Bebek ve çocuklarda kanser riski 10 kata kadar daha fazla

Kullanılan pestisitlerin önemli bir bölümü hormonal sistem bozucu ve nörolojik gelişim bozucu özellikler barındırıyor. Bebekler ve çocuklar bu tür pestisitlerin yol açtığı sağlık zararı açısından en kırılgan grubu oluşturuyor. Bebek ve çocuklardaki kanser riski yetişkinlere kıyasla 10 kata kadar artıyor.

Pestisitlere maruz kalmanın, çocuklarda beyin ve sinir sistemi yapısı ve işlevine zarar verdiğini gösteren ikna edici kanıtlar bulunuyor. Nörotoksik pestisitlerin, artmakta olan dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu, otizm rahatsızlıklarına, IQ ve diğer bilişsel işlev ölçütlerinde geniş çapta düşüşe katkıda bulunduğu, açıkça kabul ediliyor.

Ayrıca çocuklarda artış gösteren astım, obezite ve diyabet gibi sorunların pestisitle ilişkisine dair ciddi bilimsel veriler var. Üstelik bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, pestisitlere çok düşük miktarda bile maruz kalındığında dahi, özellikle hamilelik ve erken çocukluk döneminde, önemli sağlık sorunlarına yol açıyor.

Vakit kaybetmeden #ZehirsizSofralar

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Avrupa Pestisit Eylem Ağı tarafından yürütülen Zehirsiz Sofralar Projesi kapsamında kurulan Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, Tarım ve Orman Bakanlığı’na yönelik başlattığı imza kampanyasıyla #ZehirsizSofralar için adım atılmasını istiyor. Covid-19 nedeniyle sağlıkla ilgili kaygıların arttığı ve sağlıklı gıdanın öneminin her zamankinden daha çok hissedildiği bu kritik dönemde, tarım zehirleri kullanımına son verilmesi, alternatif tarım yöntem ve tekniklerinin desteklenmesi için vakit kaybetmeden gereken kararların alınmasını istiyor.

Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı, Kasım 2019’da başlattığı Zehirsiz Kampanya ile Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan şu taleplerde bulunuyor:

1-Dünya Sağlık Örgütü tarafından “son derece tehlikeli”, “yüksek seviyede tehlikeli” ve “muhtemel kanserojen” olarak belirlenen ve tarımda kullanılan 13 etken madde (Difenacoum, ethoprophos, cyfluthrin, beta-cyfluthrin, zeta-cypermethrin, fenamiphos, formetanate X formetanate hydrochloride, methiocarb, methomyl, tefluthrin, zinc phosphide, glyphosate, malathion) öncelikle ve acilen yasaklansın.

2-Pestisitlerin tamamının 2030 yılına kadar yasaklanması, doğa dostu, zehirsiz yöntemlerle tarımsal üretim yapılması için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından gerekli adımlar atılsın; doğa dostu tarım yöntemleri ve bu yöntemlerle tarım yapan küçük üreticiler desteklensin; üreticileri doğa dostu, zehirsiz yöntemler kullanmaya teşvik edecek politikalar uygulansın.

3-Türkiye’de tarım ve gıda ürünlerinde kullanılan pestisitlerle ilgili denetimler artırılsın, elde edilen denetim sonuçlarıyla ilgili şeffaflık sağlansın.

Kampanya linki: Change.org/ZehirsizSofralar

Zehirsiz Sofralar Projesi pestisitlerin zararları konusunda farkındalık yaratmak ve Türkiye’deki pestisit kullanımını azaltmak amacıyla Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Avrupa Pestisit Eylem Ağı (PAN Europe) tarafından yürütülmekte ve Avrupa Birliği tarafından Sivil Toplum Diyaloğu V Programı kapsamında destekleniyor.

Covıd-19’la Mücadeleye Sabancı Holding’den 10 Ton Yeni Nesil Dezenfektan Desteği

Sabancı Holding, Covid-19 mücadelesi kapsamında 10 ton yeni nesil dezenfektanı Sağlık Bakanlığı’na bağışladı. Yapılan bağışla, 1,5 milyon metrekarelik bir alan dezenfekte edilebilecek. Sabancı Üniversitesi tarafından geliştirilen ve uygulandığı ortamda bakteri ve virüslere karşı 3 aya kadar hijyen sağlayan Antimic ürünüyle, sağlık emekçilerinin iş gücü yükünün hafifletilmesi mümkün olacak.

Geliştirme çalışmaları Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Yusuf Menceloğlu liderliğinde, Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Nanoteknoloji laboratuvarlarında yapılan Antimic, korona virüsün de aynı familyadan geldiği SARS’a karşı etkili olduğu kanıtlanan hammaddeyle üretildi. Patenti Sabancı Üniversitesi’ne ait olan Antimic, Sağlık Bakanlığı tip 2 ruhsatına sahip. İnsan sağlığını tehlikeye sokacak ağır metal ve kalıcı toksik kimyasallar içermeyen, su bazlı ve uygulandığı yüzeyde kalıcılığı olan geniş spektrumlu Antimic, yaşam alanlarında ve giysilerde oluşturduğu çok ince, camsı ve elastik koruyucu tabakası ile konforlu koruma sağlıyor. Bu örtü bakteri ve virüslerin ortamda tutunmasını engelliyor.

Ellerim Yıkadıkça Kuruyor ve Çatlıyor Ne Yapmalıyım?

Koronavirüsten (COVİD-19) korunmak için en önemli tedbirin, el yıkamak olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak egzama gibi cilt rahatsızlığı olan kişilerde; eller sık sık yıkandıkça, kuruma ve çatlamalar meydana gelebilmektedir. Egzamalı kişilerin; bu kuruma ve çatlamalara engel olmaları gerektiğini söyleyen, İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk Alerjisi ve İmmünoloji Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Akçay, açıkladı.

Egzaması olanlar ellerini yıkarken ciltlerini nasıl koruyabilirler?

Sık sık el yıkamak, egzaması (atopik dermatit olan insanlar için alevlenmelere neden olabilir. Egzaması olan kişilerin iyi hijyen uygularken, ellerindeki egzama alevlenmelerini önlemek için bazı tedbirler alması gerekmektedir. Amerika Astım ve Alerji Vakfı (AAFA); egzama ve diğer cilt rahatsızlığı olanların yeni koronavirüsten korunmak için el yıkarken nelere dikkat edilmesi gerektiğini açıkladı.

Ellerinizi yıkadıktan sonra mutlaka nemlendirici kullanın!

Ellerimizi yıkadıktan hemen sonra nemlendirici kullanmak, ellerin cilt bariyerini korumada çok etkili olacaktır. Çünkü el yıkamak, cildinizin kurumasına neden olacaktır. Özellikle el yıkadıktan sonra ellerinizi hafifçe nemli olarak bırakmanız ve arkasından da nemlendirici kullanmanız faydalı olacaktır. Ayrıca sık el yıkama yapacağımız için cebimizde nemlendirici taşımamız ve her el yıkamadan sonra nemlendirmek, cildiniz için çok faydalı olacaktır.

Egzaması olan kişiler sabun seçiminde neye dikkat etmelidir? El dezenfektanlarından da kaçınmak gerekir mi?

Bazı antiseptikler ve antibakteriyel solüsyonlarla el yıkanması, cilde zarar verebilir. Bu nedenle; mümkün oldukça ellerinizi pH değeri düşük olan sıvı sabunlarla, 20 saniye yıkamanız faydalı olacaktır. Ellerimizi yıkadıktan sonra, nemlendirici kullanmamız faydalı olacaktır.

Elleri uygun şekilde nemlendirmek için dikkat etmesi gerekenler nelerdir?

Ellerinizi yıkadıktan sonra, tek kullanımlık bir kağıt havlu veya mendille kurulayın. Kuru kağıt havlu ile ovalamadan pansuman yapar gibi kurulamak en iyisidir. Çoğunlukla eliniz tam kurumadan (yani, cildiniz hala biraz nemli iken) ellerinizin ve parmaklarınızın tüm yüzeyini kaplayacak şekilde bol miktarda nemlendirici uygulayın. Nemlendirici seçimi; büyük ölçüde cildin yapısına, tercihinize ve gündüz kullanımı ve günlük yaşam aktivitelerinin gerçekleştirilmesine göre değişebilmektedir.

Bazı insanlar tek kullanımlık eldivenler giyer ve bu eldivenlere el dezenfektanı kullanır. Bu korunmak için geçerli ve etkili bir yol mu?

Eldiven giydiğimizde el dezenfektanlarını eldivenin tüm yüzeyine uyguladığımızdan emin olamayabiliriz. Ayrıca latekse alerjiniz varsa lateks içeren eldivenler ellerinize zarar verecektir. Çıplak elde ise bunu daha iyi biliriz. Bu nedenle de; eldiven takmak yerine, sık sık ellerimizi sabunla yıkamak ve arkasından nemlendirici kullanmak çok daha faydalı olacaktır.

Egzama olan bir kişinin elleri kurur ve çatlarsa, doktora ne zaman danışması gerekir?

Ellerimizi sık sık sabunla yıkamak atopik dermatit alevlenmelerine neden olabilir. Bunu önlemenin en etkili yolu da, nemlendiriciler uygulamaktır. Ancak, bu yeterli değilse, egzamadaki iltihabı azaltmak için reçeteli topikal tedaviye ihtiyaç duyabilirler. Egzamanız alevlenmişse doktora başvurmanızda fayda vardır. Aksi taktirde; egzaması alevlenmiş eller yıkandığında daha da kötüleşebilir, ellerinizde yanma sızlamalar gelişebilir.

Egzaması olan hastalar, temizlik yaparken cildini nasıl korumalıdır?

İnsanlar antiseptik mendiller ve temizlik ürünleri kullanırken, her zaman eldiven giymelidir. Çünkü antiseptikler cildinize temas ettiğinde, çok zararlı olabilir. Bu nedenle de temizlik yaparken; ellerinize zarar vermeyen, lateks içermeyen eldiven giymeniz faydalı olabilir.

El egzaması olan kişiler, kendi sabun ve nemlendiricini yanlarında taşımalı mı?

Bunu genellikle, farklı ürünlere duyarlı olan hastalara öneririm. Ancak, bu salgın senaryosunda, iki husus daha vardır. İlk olarak; ürünlerinin zararlı mikroplarla kontaminasyonunu önlemek için insanların nemlendirici uygulamadan önce, ellerini düzgün bir şekilde temizlemeleri önemlidir. İkincisi; insanların sabun ve nemlendiricileri yanında taşımak için kullandıkları kapların dışını da temizlemesi ve/veya sterilize etmesi önemlidir. Aksi takdirde bu tüplerin yüzeylerinde, zararlı mikroplar taşınma riski oluşur. Bu nedenle de; yanımızda sabun taşımak, fayda yerine zarar da getirebilmektedir.

Egzaması olan hastalar maske takmalılar mı?

Egzaması olanlar, ateş, öksürük ve nefes darlığı gibi şikayetleri yoksa maske takmayabilir. Ancak koronavirüs için riskli olan hastane gibi yerlere gittiklerinde, maske takmaları faydalı olabilir.

Sonuç olarak;

* Koronavirüsten korunmada, el yıkama çok önemlidir. Antiseptikler yerine sıvı sabun kullanmanız egzamalılar için daha iyi olacaktır.

* Egzaması olanlar el yıkadıktan sonra, tek kullanımlık kağıt havlu kullanmalı ve elleri hafif nemli bırakıp arkasında nemlendirici kullanmalıdır.

* Sık sık el yıkanacağı için yanınızda nemlendirici taşımanız faydalı olacaktır.

Yanınızda sabun gibi el dezenfektanı taşımanız zararlı olabilir.

* Egzamanız alevlenmişse doktorunuzla tedavi için görüşmeniz uygun olacaktır.

* Eldiven takmanıza gerek yoktur. Ancak evde antiseptiklerle temizlik yaparken, lateks içermeyen pudrasız eldiven kullanabilirsiniz.

* Öksürük veya ateş yoksa maske takmanıza gerek yoktur. Riskli ortamlarda bulunduğunuzda, maske takılabilir.

Depo Ne Değildir?

HENKEL Büyüme Programını Hayata Geçiriyor

Henkel, geleceğe dönük stratejik çerçevesini açıkladı. Henkel CEO’su Carsten Knobel, “Amaca yönelik büyüme için oluşturduğumuz yeni stratejik çerçevenin ana unsurları; kazandıran bir portföy ve inovasyon, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme alanlarında ortaya konan rekabet üstünlüğünün yanı sıra, iş birliği kültürü ve yetkin insanların oluşturduğu sağlam bir temele dayanan, geleceğe hazır işletme modelleridir. Bu stratejik çerçevemiz, orta ila uzun vadeli finansal hedeflerimizde de kendini göstermektedir: Yüzde 2 ila 4 arasında organik satış büyümesi, imtiyazlı hisse başına karlılıkta* sabit kurlarda tek haneli yüzde oranın orta ila üst seviyelerinde büyüme ve serbest nakit akışında gelişmeye yönelik devam eden odaklanma.” şeklinde konuştu.

Geçmişteki başarılı performansa dayanarak iddialı hedeflerle sürdürülebilirliği artırmak.

Henkel, 2040’a kadar iklim-pozitif bir şirkete dönüşebilmek amacıyla, tüketicileri, müşterileri ve tedarikçileriyle birlikte, 2025’e kadar üretimlerinden kaynaklanan karbon ayak izini yüzde 65 oranında azaltmayı ve 100 milyon ton karbondioksit tasarrufu sağlamayı planlıyor. Henkel aynı zamanda döngüsel bir ekonomiyi hayata geçirmek ve doğada sıfır plastik atık hedefine ulaşmak amacıyla 2025 için iddialı ambalajlama hedefleri belirledi: Üretilen ambalajların tamamının yeniden dönüştürülebilir ya da yeniden kullanılabilir** olmasının yanı sıra Henkel, tüketim ürünleri ambalajlarında kullanılan fosil esaslı ve daha önceden geri dönüştürülmemiş plastik miktarını yüzde 50 oranında azaltmayı amaçlıyor. Henkel aynı zamanda, içinde faaliyet gösterdiği toplumlar bünyesinde ortaya koyduğu pozitif toplumsal etkiyi, 50.000’in üzerinde çalışanının sunduğu katkının artmasıyla ortaya çıkan sorumlu kaynak kullanımının yanı sıra, 2025’e kadar dünya çapında 20 milyon insanın hayatını daha iyi hale getirerek güçlendirmek istiyor.

Dijitalleşmeyi Müşteri ve Tüketici Değeri Yaratan Bir Araca Dönüştürmek.

Henkel, Dijitalleşmeyi müşteri ve tüketici değeri yaratan bir araca dönüştürmeyi amaçlıyor. Şirket, doğrudan tüketici ilişkileri için mevcut dijital platformların kapsamını genişleterek ve yenilerini yaratarak tüketici iş birimlerinde 1’e 1 etkileşimi ve dijital satışları artırmak istiyor. Endüstriyel iş birimlerinde gerçekleşen baştan sona müşteri odaklı dijitalleşme, yeni iş potansiyeli üretmek ve müşteri deneyimini tüm temas noktalarında daha dijital hale getirmek için kullanılacak. Buna ek olarak Henkel, baştan sona veri entegrasyonu yönündeki çalışmalarını sürdürecek. Bu da şirkete, yapay zeka tarafından yönetilen yenilikçi ve kişiye özel çözümler geliştirmek gibi fırsatlar sağlayacak. Henkel aynı zamanda, başta gelecek odaklı becerilere ve sektörde derin teknolojik uzmanlığa sahip veri bilimciler ve mühendisler olmak üzere dijital yeteneklere yatırım yapacak. Son olarak Henkel, dijital işletme odağını ve verimliliğini güçlendirmeyi amaçlıyor. Henkel dijital yapısını baştan sona yeniden organize edecek ve “Dijital İş Birimi” adı ile yeni bir yapı oluşturacak. Henkel, 2019 sonunda yeni bir CDIO (Dijital ve Bilişim Yöneticisi) pozisyonu oluşturdu. Henkel bünyesindeki Dijital ve Bilgi Teknolojileri ekipleri bundan sonra, direkt olarak CEO’ya bağlı olan CDIO liderliğinde, bir arada faaliyet gösterecek.

Henkel’in yeni “Dijital İş Modeli” iki ana temel üzerine inşa edilmiştir: Birincisi, verimliliği değer zinciri boyunca iş süreçlerini ve Bilgi Teknolojileri sistemlerini sürekli optimize ederek yöneten bir araç olan “İş Teknolojisi.” İkinci temel ise, piyasa odaklı bir geliştirme ve inovasyon birimi olan “Henkel Dijital.” Henkel bu çatı altında Berlin, Silikon Vadisi ve Asya’da dijital inovasyon merkezleri oluşturmayı hedefliyor.