flowpwi logo
iyzico ile şimdi daha kolayı var! İster bakiyenle ister kartınla öde.
iyzico-logoTek Tıkla Ödeme Kolaylığı
iyzico-logo7/24 Canlı Destek
iyzico-logo%100 Sorunsuz Alışveriş
Daha Fazla Bilgi
Facebook Instagram Linkedin Twitter
  • GÜNCEL
    • 7 Gün 7 Gündem
    • Duyurular
    • Etkinlikler
    • İnsan Kaynakları
    • Mevzuat
    • Sektörel Gelişmeler
    • Şirket Haberleri
    • Yapay Zeka
  • YÖNETİM
    • Lojistik
    • Pazarlama
    • Sanayi Üretimi
    • Satınalma
    • E-Satınalma
    • Satınalma Danışmanlığı (Check-Up)
    • Satınalma Eğitimleri
    • Tedarik Zinciri Yönetimi
    • Temel İşletme
    • İş Sağlığı ve Güvenliği
    • Liderlik
    • Perakende
    • Sigorta
    • Teknoloji
    • Uluslararası Ticaret
    • Yönetim ve İş Bulmacaları
  • EĞİTİM
  • Sürdürülebilirlik
  • MAĞAZA
    • REKLAM
    • E-Mağaza
    • Satış Ortaklığı
    • Business
    • İŞİNİ BÜYÜT
  • TALEP HAVUZU
    • Talep Havuzu
    • Teklif Al
    • Satıcı Bilgi Formu
    • Satış İlan Ödemesi
    • Dış Ticaret Hizmetleri
    • Satış ve Pazarlama Çözümleri
  • ABONELİK
    • ÜRÜN VE ÇÖZÜMLER
    • ABONELİK
      • Abonelik Satın Al
      • Son Sayılar
      • Şirket Üyeliği Avantajları
      • Profesyonel Üyelik Avantajları
      • Yardım Dokümanı
      • Şirket Üyeliğinizi Sorgulayın
      • Üye Kaydı Oluştur
      • Üye Giriş Ekranı
      • Ücretsiz Bülten Üyeliği
    • Sepetim
    • Siparişlerim
    • Adres Bilgilerim
    • Hesap Detaylarım
    • Şifremi Unuttum
Ara
  • Üye Girişi
  • Üye Kaydı
  • Üyelik Paketleri
  • Satıcı Ol
  • Yazar Başvuru
  • Reklam
  • Gizlilik Politikası ve KVKK
  • Bize Ulaşın
  • Global
Facebook Instagram Linkedin Twitter
Giriş Yap
Hoşgeldiniz! Hesabınızda oturum açın.
Forgot your password? Get help
Hesap oluştur
Hesap oluştur
Hoşgeldiniz! hesap açmak
Email adresine yeni bir şifre gönderilecek.
Şifre kurtarma
Şifrenizi Kurtarın
Email adresine yeni bir şifre gönderilecek.

Satınalma Dergisi

  • GÜNCEL
    • Tümü7 Gün 7 GündemDuyurularEtkinliklerİnsan KaynaklarıMevzuatSektörel GelişmelerŞirket HaberleriYapay Zeka
      İstifa Dilekçesini Onaylayıp İşleme Koyan İşveren, İşçiden İhbar Tazminatı İsteyebilir Mi Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

      İstifa Dilekçesini Onaylayıp İşleme Koyan İşveren, İşçiden İhbar Tazminatı İsteyebilir mi?

      İthalatçının Döviz Hayali – Bölüm 6 Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

      İthalatçının Döviz Hayali – Bölüm 6

      Sürdürülebilirlikten Döngüsel Ekonomiye Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

      Sürdürülebilirlikten Döngüsel Ekonomiye

      Ecovadis Sürdürülebilir Satınalma Puanımızı Nasıl Yükseltiriz

      Ecovadis Sürdürülebilir Satınalma Puanımızı Nasıl Yükseltiriz?

  • YÖNETİM
    • TümüLojistikPazarlamaSanayi ÜretimiSatınalmaE-SatınalmaSatınalma Danışmanlığı (Check-Up)Satınalma EğitimleriTedarik Zinciri YönetimiTemel İşletmeİş Sağlığı ve GüvenliğiLiderlikPerakendeSigortaTeknolojiUluslararası TicaretYönetim ve İş Bulmacaları
      Ecovadis Sürdürülebilir Satınalma Puanımızı Nasıl Yükseltiriz

      Ecovadis Sürdürülebilir Satınalma Puanımızı Nasıl Yükseltiriz?

      Karmaşık Müzakere Dinamikleri Satın Almacılar İçin Oyun Teorisi Stratejileri Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

      Karmaşık Müzakere Dinamikleri: Satın Almacılar İçin Oyun Teorisi Stratejileri

      Dört Tarih – Dört ülke Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

      Dört Tarih – Dört Ülke

      Satınalmada Algı Ve İzlenim Satınalma Dergisi 7 Gün 7 Gündem

      Satınalmada Algı ve İzlenim

  • EĞİTİM
  • Sürdürülebilirlik
  • MAĞAZA
    • REKLAM
    • E-Mağaza
    • Satış Ortaklığı
    • Business
    • İŞİNİ BÜYÜT
  • TALEP HAVUZU
    • Talep Havuzu
    • Teklif Al
    • Satıcı Bilgi Formu
    • Satış İlan Ödemesi
    • Dış Ticaret Hizmetleri
    • Satış ve Pazarlama Çözümleri
  • ABONELİK
    • ÜRÜN VE ÇÖZÜMLER
    • ABONELİK
      • Abonelik Satın Al
      • Son Sayılar
      • Şirket Üyeliği Avantajları
      • Profesyonel Üyelik Avantajları
      • Yardım Dokümanı
      • Şirket Üyeliğinizi Sorgulayın
      • Üye Kaydı Oluştur
      • Üye Giriş Ekranı
      • Ücretsiz Bülten Üyeliği
    • Sepetim
    • Siparişlerim
    • Adres Bilgilerim
    • Hesap Detaylarım
    • Şifremi Unuttum

Liderlik ve Yöneticilik

Yazar:
Halil Özbaran
-
15 Aralık 2019

Liderlik ve Yöneticilik, günümüz dünyasında çok konuşulan, tartışılan, üzerine onlarca, yüzlerce kitaplar ve makaleler yazılan bir konudur…

Çok genç yaşta başladığım ve çalışma hayatımı yakından ilgilendirdiğine inandığım için, okuyarak, düşünerek ve pek çok kaynağa başvurarak, Lider/lik kavramının tam olarak ne olduğu, ne olması gerektiği hakkında uzun ve etraflı bilgilere ulaştığım için şanslı sayılırım.

İyi bir lider nasıl olunur? Ya da İyi bir yönetici kimdir? Sorularının pek çok yanıtı vardır…

Onca araştırmalar sonucunda, “Kendini bilmenin Allah’ı bilmek olduğu, adalet ile liderlik yaptığında başkalarına objektif, iyi niyetli ve sempati yüklü bir yaklaşım sergilenebileceğini” söylemek elbette mümkündür.

Lider kimdir? Sorusunu kendime çok sorup bulduğum ilk cevap ise, “Önce kendini tanı, Sonra kendini tanıt” olmuştur…

Bir insan kendini doğru tanır, kendi doğasını doğru bilirse, yeteneklerinin, zaaflarının, güçlü yanının ve gücünün sınırlarının nerede, ne zaman son bulduğunu mantık düzeyinde tespit edebilmişse Lider/lik yapması da o denli kolaydır.

Hatta böyle kişiler için Doğuştan lider, Liderlik için doğmuş gibi cümleler sarf edebiliriz…

Gerçek bir lider kısmen psikologdur diyebiliriz… Çünkü insanları iyi tanır, onlara baktığında iç dünyalarını görebilir.

Yeniliğe açıktır ve kültürlüdür. En yakınında akıllı, dürüst, okuyan ve çalışkan insanlar olmasına dikkat eder ve seçimini bu yönde kullanır.

Seçkin yazarların önemli kitaplarını okur, öğrendiklerini de hayatına yansıtabilir…

Kısa, net ve doğru notlar alır… Her gece o günün muhasebesini, ertesi gününde planını yapar…

Aklı ve vicdanı, onun en güvendiği yön pusulasıdır…

Lider cesurdur ve cesur olmalıdır… Onları bekleyen en büyük tehlike, başarısız durum ve sonuçlarda inkâr yoluna sapmaktır ve mümkün olduğunca başkalarını suçlamaktır ki bu içgüdüseldir…

İşte burada cesaret çok önemlidir ve böyle durumlarda lider, tam bir tarafsızlık sergileyebilmelidir.

Her şey, her düşünce, her eylem, her karar insanla başlar, insanla biter… Lider bu gerçeği bilerek, baskı altında olsa da kontrolünü kaybetmeden tutarlı davranabilmelidir.

Gerçek bir lider her şeyden önce kibirden uzak durmalıdır…  Alçak gönüllü olmalı, insanlara “En olmaz” gibi görünen şeyleri bile kolayca yapmaya sevk etmelidir… Ne kadar bilgi sahibi olursa olsun, çevresinden de yeni bilgiler edinmeye daima açık olmalıdır…

Onlarla ilgilenmek ve onları dinlemek, üzerlerinde yaratacağı etkiyi artıracağı gibi alçak gönüllüğünün de en iyi ifadesi olacaktır… Özetle, Kendimizi yönetirken aklımızı, Başkalarını yönetirken ise kalbimizi kullanmalıyız…

Başka bir deyişle;

Kötümser; Rüzgârdan Şikâyet eder, İyimser; değişmesini ister, Lider ise yelken açar…

Müşterilerde Zihin Okumak

Yazar:
Erdem Karagöz
-
14 Aralık 2019

Müşterileriniz alış veriş yaparken, satın alma kararları alırken zihinlerini okuyabilseydiniz ne olurdu? Paranormal yeteneklerin üst sınırlarını zorlamıyorsanız elbette zihin okuyamazsınız! Telepati, psikokinezi gibi psişik fenomenlere sahip olmadığınız için üzülmeyin.

Çünkü sizden normal dışı ve normal ötesi olmanız beklenmiyor siz satıcısınız ya da satın almacısınız ve sadece bilmeniz gerekenler var.

Öncelikle doğru zannettiğiniz alışkanlıklardan kurtulmanız gerekir. Müşterileri kataloglara koyup davranışlarınızı yanlış kodlamayın. Bu müşteri satın almaz dediğinizde satın almadığında ne kadar deneyimli satıcı olduğunuza kaç kez sevindiniz?  Zihninizin müşteriye 1500 satın almama mesajı verdiğini biliyor muydunuz? Mikro ifadelerinizi yönetebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?

Her müşteri ayrıdır üstelik her insan her an farklı kararlar verebilir. 30 saniye sonra bir güçlü soru ile satın alma kararı verebilir! Yanlış bir soru ya da tavır ile satın almaktan vazgeçebilir.

Peki; neyi bilmelisin! Öncelikle görsel temsil sistemler hakkında eğitim alabilir ve mikro beden dili eğitimleri ve work shoplarına katılabilirsiniz. Daha önemlisi satış anında kendi tavırlarını video destekli izleyebilir ve uzmanlardan fikir alabilirsiniz.

Müşteriler satın alma konusunda düşünmeye başladığında yüksek enerji harcamaktadır.Karar vermek glikoz tüketmektir. Enerji harcamak yerine geçmişte nasıl karar aldığına bakar. Öyleyse geçmişteki kararlarını önceden bilmeli ya da o an öğrenmeliyiz.

Görsel temsil sistemleri ne zaman analitik kararlar aldığını, ne zaman onaylanmaya ihtiyacı olduğunu ve ne zaman gerçek bilgileri hatırladıklarını ya da tasarladıklarını size öğretecektir.

Ne hissettiklerini ve ne düşündüklerini okumak yerine müşterilerinize sorun. Yani ne olursa satın alacak? Sizinle çalışmak için tam olarak beklentilerinin ne olduğunu öğrenmenin en kolay yolu müşteriden geri bildirim almaktır. Unutmayın her müşteri ayrıdır ve bilgi girişine göre kararları da hızla değişebilir.

Detaylara takılmayın sadece ve sadece müşteriye odaklanın! Tüm projeksiyonu müşteriye çevirin. Her müşterinin cebinde ürün ve hizmetinizi satın alacak para olduğunu ve sizden satın almaya çok istekli olduğunu düşünün. Zihin okumak yerine sizin pozitif enerjinizi müşterinize transfer etmeye odaklanın.

Aynalama nöronları sayesinde müşteri mutlu satıcının yanında kendini güvende hissedecek ve satın alma kararını sizden yana kullanacaktır. İnsanlar güvenilir pozitif insanlarla iş yapmaya isteklidir.

Doğru yerde doğru sorular sorun, müşteriyi sorulara boğun kaçırmayın. Cevap verdiğinde ilk 5 saniyeye odaklanın. Çünkü bu ilk yanıtlar düşünmeden bilinçaltından verilmiştir ve sizin değişim alanınız burasıdır. Soruların ilgi çekmesi için metafor ve mizahı yerinde kullanın!

Basit cümleler kullanın, hipnotik dil kalıpları konusunda uzmanlaşın ve beden diline, ses tonuna sonra da söylediği kelimelere odaklanın. Müşteri ne ister sorusunu mutlaka müşterinin kendisine sorun. Satış önsezilerinize güvenseniz de kehanette bulunmayın!

Müşteriyi tanımak için psikometri yeteneklerinizi kullanmayın! Yani müşterilere ait maddelerden bilgi almak uzmanlık işidir. Siz giyimine, arabasına, saatine göre satın alma tarzı hakkında karar vermeyin. Çünkü müşteri kendi imaj ve algısını yönetecek bilgi ve donanıma sahip.

Deneyimlerinize, zekanıza, geçmişteki başarılarınıza değil satış anında içinde bulunduğunuz kişi ve mekana odaklanın. Başarının tek yeri şimdi ve burasıdır.

Buyer Network B2B Konferanslar Serisi #14, Lojistik ve Depo Yönetimi Zirvesi 11 Aralık’ta Gerçekleşti

Yazar:
Satınalma Dergisi
-
13 Aralık 2019

Buyer Network B2B Konferanslar Serisi’nin 14. etkinliği, 11 Aralık 2019’da Beşiktaş Vodafone Park ev sahipliğinde Lojistik ve Depo Yönetimi Zirvesi ile gerçekleşti.

300’e yakın katılımcının yer aldığı zirvede çok sayıda lojistik firması ve yöneticileri bir araya geldi. Sektörün tüm kesimlerinin buluştuğu toplantıda Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND), lojistik firmaları, taşımacılar, forwarderlar, gümrük müşavirleri, depo ve antrepo işletmecileri, depo raf üreticileri ve teknoloji firmaları yer aldı. Toplam üç oturumda gerçekleşen zirvede 11 sektör yöneticisi bilgi ve deneyimlerini paylaştı.

Zirve açılış konuşmasında BuyerNetwork.net B2B Ticaret Platformu kurucusu Prof. Dr. Murat Erdal, İş ve Ticaret platformunun bugün geldiği noktayı ve gelecek projeksiyonunu şu şekilde anlattı:

Prof. Dr. Murat ERDAL, Buyer Network İş ve B2B Ticaret Platformu

“Buyer Network 8.000’den fazla firma ve yöneticisi ile bugün Türkiye’nin en hızlı büyüyen sektörel buluşma noktası oldu. Buyer Network Pro özellikleri ile üyelerine indirimli ürün ve hizmet sunar hale geldi. Firmaların tüm ihtiyaçlarına yönelik çözümler üretiyoruz. “Alırken Kazanın” mantığı ile yola çıktık. Üyelerimizin satınalma ve satış departmanlarını bu platformda buluşturuyoruz. Alıcı-satıcı eşleştirmesi temel gündemimiz.

Ayrıca; Dış Ticaret, İthalat-İhracat proses danışmanlığı sağlıyoruz. Firmalara değer üretiyoruz. Amacımız bu ivmeyi daha da artırarak ekonomiye katkı sağlamaktır. Bunun için bu hedefe yönelik olarak büyük bir motivasyonla çalışıyoruz.”

Dr. Mehmet Ali Emekli (Planet Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı)

Prof Dr. Murat Erdal’ın moderatörlüğü ile başlayan 1. oturumda Planet Lojistik Y.K. Başkanı Dr. Mehmet Ali Emekli, “Freight Forwarder İş Çevresi ve Lojistik Operasyonlar” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Özellikle proje lojistiği kapsamında gerçekleşen işleri pratik tabanlı katılımcılarla paylaştı.

 

Alpdoğan Kahraman (UND İcra Kurulu Üyesi)

Uluslararası karayolu eşya taşımacılığında ve gümrük geçişlerinde yaşanan sorunları ve çözüm önerilerini anlatan UND İcra Kurulu Üyesi Alpdoğan Kahraman, ekonomide sektör dinamiklerini istatistiklerle inceledi.

 

 

Murat Kadir Gül (Temesist Şirketler Grubu Y.K. Üyesi)

Depo Raf Sistemleri konusunda sektör lideri Temesist Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Murat Kadir Gül, Temesist’in global vizyonu ve çalışma azmini açıkladı. Firma olarak teknoloji ve arge yatırımlarını değerlendirdi. Temesist Proje Müdürü İnşaat Mühendisi İbrahim Yıldız ise dış cephe giydirme depo projesinin süreç adımlarını ayrıntılı olarak A’dan Z’ye dinleyicilere aktardı.

 

Baha Kaygısız (Mars Lojistik Tedarik Zinciri Yönetimi GMY)

 

Mars Lojistik Tedarik Zinciri yönetiminden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Baha Kaygısız “Lojistik Depo Operasyon Yönetimi” başlıklı sunumunda özellikle firmanın son dönemde hayata geçirdiği yatırımları ve uluslararası operasyonları üzerinde durdu. Teknolojiye yapılan yatırım ve perakende lojistiği konularında örnekler verdi.

 

 

 

 

Öğle arasında B2B firma görüşmeleri ile alıcı-satıcı iş birlikleri için fırsatlar yaratıldı ve networking sağlandı. Buyer Network Pazaryeri hakkında katılımcılara bilgilendirme yapıldı.

 

Öğleden sonra ilk oturumda Atilla Yıldıztekin’in moderatörlüğünde başlayan Teknoloji oturumunda ise, lojistik ve depo sektörü teknolojik açıdan ele alındı.

Emre Yenal (Kardex Direktörü)

 

Kardex Remstar Direktörü Emre Yenal, Intralojistikte yenilikçi otomasyon çözümlerini katılımcılara anlattı.

 

 

Özhan Fındık (Buton İş Geliştirme Direktörü)

Buton İş Geliştirme Direktörü Özhan Fındık, depolar ile teknolojinin bir araya geldiği “Akıllı Depo Yönetimi Sistemleri” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi.

 

 

 

Deniz Özgören (Arvato)

 

Arvato’dan Deniz Özgören, “Zahmetsiz E-ticaret Lojistiği” sunumu ile dinleyicilerin ilgisini çekti.

Dr. Salim Çam (Progroup Yönetim Kurulu Başkanı)
Rıza Mehmet Korkmaz (Ünsped Gümrük Müşavirliği Genel Müdürü)

Progroup Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Salim Çam’ın moderatörlüğünde başlayan 3. oturum, Ünsped Genel Müdürü Rıza Mehmet Korkmaz’ın “Dijital Dönüşüm ve Küresel Ticaretin Geleceği” sunumu ile başladı. Rıza Mehmet Korkmaz, dünya ticareti ve rekabet ile trendler üzerinde durdu.

 

Recep Koca (A Yangın Güvenlik – Depo ve Lojistik Yöneticisi)

A Yangın Güvenlik Sistemleri Depo ve Lojistik Yöneticisi Sn. Recep Koca, soruyu tersten sorarak “Depo Ne Değildir?” başlıklı sunumu ile deponun özünde büyük bir özen gerektirdiğini açıkladı. Depoların profesyonel bir alan olduğunu, katma değer yaratıldığını, işini seven ve saygı duyan yöneticiler ve ekiplerin işbirliği ile çalıştığı bir ortamdan meydana geldiğini vurguladı.

 

Halit Kaya (Mila Lojistik – İş Geliştirme Müdürü)

Mila Lojistik İş Geliştirme Müdürü Sn. Halit Kaya, katılımcılara lojistik sektörü satış pazarlama faaliyetlerinden bahsetti. Halit Kaya, sürekli sahada müşteri ile kurulan iletişimin öneminden bahsederek sektör dengelerinin sürekli değiştiğini, yenilikçi ve rekabetçi olanların varlığını sürdüreceğini söyledi.

 

 

Selçuk Yeşiltan (We World Express Ülke Müdürü)

We World Express Ülke Müdürü Sn. Selçuk Yeşiltan ise, “Havayolu ile E-ticaret Lojistiği Çözümleri”ni anlatarak verimli bir sunum yaptı. Selçuk Yeşiltan Türk Hava Yolları liderliğinde kurulan yeni oluşumundan bahsetti. Dünya e-ticaret istatistiklerinin verildiği sunumda özellikle We World Express’in yeni dönem havayolu ile e-ticaret lojistik hizmetlerinde sektöre yapacağı katkıyı açıkladı.

 

Katılım sonunda Buyer Network B2B Etkinlikler Serisi’nin Ocak ayında Yuvarlak Masa Toplantıları ile devam edeceği bilgisi verildi.

 

Tedarik Zinciri Süreçlerinde “Uyum Politikaları”

Yazar:
Selen GÖRSEV
-
13 Aralık 2019

Kurumsal ve uluslararası firmalar tarafından daha yaygın uygulanan “Compliance Rules” yani Uyum Politikaları veya “Business Conduct” yani İşi Yapma Kuralları, iş yapış şekillerimizde ve yöntemlerimizde çok önemli yer tutmaktadır.

Normal bir vatandaş olarak, farkında olsak da olmasak da her gün uyum gösterdiğimiz bazı kurallar vardır. Trafik ışığı kırmızıya döndüğünde aracımızı durdurarak trafik yasalarına, metro beklerken raylardan uzak durduğumuzda ise, güvenlik yönetmeliklerine uymuş oluruz.

Peki, bir işletme için uyum politikaları ne içerir ve korunması nasıl sağlanabilir?

Çalıştığınız şirketin milliyeti ne olursa olsun, en önce bulunduğu ülkenin kanun ve yasal uygulamalarına, sonrasında da şirketin kendi vizyon, misyon, bağlı bulundukları resmi kurumlar ve iç tüzüklerine uygun olarak düzenlenen kurallara bağlı olarak iş yapıyor olması gerekir. Yabancı menşeili bir şirket, bir dış pazara girerken yerel yasalara ve düzenlemelere uyma gereğini anlar ve bu kuralları kasıtlı olarak ihlal etmez. Bu konuda sürekli olarak yerel danışman firmalardan destek alırlar. Ancak, kendi ülke politikalarını da göz ardı etmeyerek, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, bunlara da uyum göstermekle yükümlüdürler.

Zamanla, yasa ve tüzük ile belirlenmiş kuralların yelpazesi, dünyanın ve önceliklerin değişmesi ile genişlemektedir. Bu değişimlerin son yıllarda, global bir devrim niteliğinde olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Çevre bilinci ve küresel ısınmadan tutun, politik dengelerin değişmesi ile iş yapılan ülkelerin farklılaşmasına kadar bir çok konuda değişim, her sektörde ve her fonksiyonun iş yapma şeklinde zorunlu değişikliklere sebep olmuştur. Artık hiç bir şeyin gizli kalamadığı, internet ve sosyal medyanın son derece yaygın iletişim araçları olduğu günümüzde, özellikle etik kurallar, insan ve çalışan-işçi hakları, hayvan hakları, firmanın verdiği hizmet ne olursa olsun, özellikle ve hassaslıkla gözetilmeli ve şeffaf olmalıdır. Öyle ki, çalışılan dış kaynakların dahi bu değişim sürecine ve kurallara uyumu mecburidir. Özellikle sosyal sorumluluk konusunda dünya lideri firmaların, bu tip şirket politika uygulamalarında, iş ortakları dahil, ne kadar başarılı olabildiği, müşterilerin hangi markayı satın alacağına karar vermesini sağlamaktadır.

Dolayısı ile, işletmelerin, değişen bu “değerler” için almaları gereken karar: ya değişime uyum gösterecekler, ya da zaman içinde yok olmaya mecbur kalacaklar. Çoğu firma, tecrübelerinden ders çıkarır ve bu değişimleri hızla “kurumsal sorumluluk” olarak içselleştirerek hızlıca uygulamaya geçer.

Taşıma ve lojistik firmalarının karbon emisyonu ve yeşil lojistik insiyatifleri, üretim yapan firmaların çalıştırdıkları işçilerin hakları, ürünlerin doğaya, çevreye, hayvanlara zarar vermeden üretiliyor olması, atık malzemelerin imha süreçleri, organizasyonların Tedarik Zinciri’ni birebir etkilemektedir.

Bu tip uygulamaların ve kuralların takibi, özellikle global ağı olan ve binlerde tedarikçisi, işçisi olan yapılarda elbette ki kolay değildir. Böyle bir sorun oluştuğunda ve medya sayesinde kitlelere ulaştığında çok hızlı aksiyon alınması gereklidir. Yatırımcılar, paydaşlar, yönetim, müşteriler ve hatta konu ile ilgili devlet organizasyonları hızlı cevap, aksiyon ve sorunun çözümünü bekleyecektir. Sorunun çözümü ve cevaplar için harcanan zaman, Tedarik Zinciri’ni birebir etkiler : ihlal edilen süreç sebebi ile, satış düşecek, stok fazlası oluşacak ve maliyetler artacaktır. Bu, bir önceki yazımda bahsettiğim Tedarik Zinciri süreçlerinin hepsini etkileyecektir.

Bu tip bir krizde, organizasyonun hızlıca cevap vermesi gereken sorular şunlardır :

  • Bu problemi kim tespit etmeliydi?
  • Hangi faktörler bu soruna sebep oldu?
  • Mevcut sosyal sorumluluk uygulamaları ve denetimler bunu nasıl gözden kaçırdı?
  • Süreç ihlali tek bir yerde mi olmuştur, yoksa genel midir?
  • Kasıtlı mıdır yoksa kazara mı olmuştur?
  • Kim hatalıdır?
  • Başka kim(ler) etkilenmiştir?
  • Tekrarlanmaması için alınacak tedbirler ve ön uyarı sistemleri nelerdir?

Önemli olan, bu tip bir krizi hızlıca yöneterek düzeltici faaliyetlerin hemen uygulanmaya konulmasıdır. Organizasyon, bundan sonrası için ilgili risk senaryolarını çok iyi değerlendirmeli ve alınan ders ile tekrarlanmasını önlemelidir. Buradaki en önemli tetikleyici unsur, değişimdir. Sorunun oluşmasını bekleyip aksiyon almaktansa, olası problemler için hazırlıklı olmak, risk alanlarını tespit ederek iyi yönetmek, sağlam, yaygın ve güvenilir bir risk yönetimi sürecinin kurgulanması çok önemlidir. Operasyonel seviyede, Tedarik Zinciri’ni destekleyen kaynaklar – depolar, süreçler, envanter, çalışanlar, tedarikçiler vs. sıklıkla kontrol edilmeli ve gerektiğinde yeniden yapılandırılmalıdır.

Tedarik Zinciri risk yönetimi, zayıf noktaları azaltmak ve sürekliliği sağlamak amacı ile sürekli risk değerlendirilmesi yapılarak sürecin tamamı boyunca günlük ve olağan dışı riskleri yönetmek için hazırlanan stratejilerin uygulanmasıdır.

Tedarik Zinciri’nin stratejik bir iş ortağı olduğundan bahsetmiştim. Risk yönetimi, organizasyonun bütününü, konulan kurallar çerçevesinde iş yapmaya yönlendirir ve ortak akılla, hedef odaklı çalışmanın da temelini oluşturur.

Lojistik ve Doğal Afetler

Yazar:
Recep Koca
-
11 Aralık 2019

Genel olarak hakkında çok bilgi sahibi olmadığımız bizde merak uyandıran kelimeleri öğrenmek için bir çoğumuzun aklına ilk sırada GOOGLE gelir, Teknolojik alt yapının insan oğluna bilgiyi her yerde ulaşılabilir seviyelere getirmiş olması avantaj olarak değerlendirilse de bazen bu dezavantaj olabilmektedir, Konuyu biraz açacak olursak her şeye kolayca ulaşabilmek bizi biraz tembelleştirdi öz eleştirisini örnek gösterebiliriz.

Gelelim konumuzun başlığı olan LOJİSTİK deyince ne anlıyoruz kısmına, Eskiden genelde askeri terim olarak kullanılan Lojistik, ismindeki egzotik büyü ile halihazırda var olan birkaç mesleğin toplum tarafından kabul görmesi, benimsenmesi hatta bu uğurda okullarda Lojistik bölümünün açılmasına kadar hayatımıza girmesine neden oldu.

Peki ülkemizde yeterince Kalifiye Lojistik personeli var mı?

Bahsi geçen okullardan mezun olan öğrenciler bu mesleği yapmak için yeterli donanıma sahipler mi?

Teknoloji Lojistik için alt yapıyı tamamladı mı?

Lojistik hayatımızın neresinde?

Aslında Lojistik kelimesinin tam açıklaması ‘Ceninin Anne karnına ilk düşmesi ile başlayıp mezarlıkta son bulan bir sürecin tamamına verilen isim olması gerektiğini savunanlardanım, Savunan dediysem konuyu ilk ortaya atanım desek daha uygun olacaktır.

Süreçleri gözünüzde canlandırırsanız eminim sizlerde bu fikri onaylayacaksınız.

Günlük hayatımızda, şirketlerde, askeri alanlarda süreç bir şekilde işliyor, Pe ki ‘DOĞAL AFET’ ile karşılaşılması durumunda Lojistik konusunda ne kadar başarılı olduk/olabiliriz?

Olası afetlerde Sağlıklı bilgi paylaşımı için tek merkezden yönetimin şart olduğunu acı deneyimler ile test etmemize rağmen yaşananlardan ders çıkartmadan hayatımıza devam ediyor olmamızda cevabını bulamadığımız sorulardan bir tanesi olarak raflardaki yerini alıyor, Tedarik zincirini takip edebilecek alt yapıya yani teknolojiye sahip olmalıyız, bölgeyi çok iyi bilen eğitimli sivil savunma ekiplerine sahip olmalıyız, olay yerine en kısa sürede ulaşacak ekip ve ekipmana sahip olmalıyız ve süreçleri tek merkezden yönetecek Lojistik profesyonellerine sahip olmalıyız aksi durumda hazırlıksız yakalandığımız doğa üstü olaylarla başa çıkmamız imkansız olur.

Yardım kuruluşları bahsi geçen problemler ile ilk kez karşılaşmıyor, yaşanan deprem, savaş, Tsunami vb. Beşerî ve doğa üstü olaylar ile başa çıkmak için mutlaka insani yardım lojistiği birimi kurulmalı.

Türkiye’nin aktif rol alabilmesi için Lojistik profesyonelleri federasyonu kurması gerektiğini düşünüyorum, bunun için sektörün önde gelen çok kıymetli akademisyenlerine mesleğe gönül vermiş biz profesyonellere ve sivil toplum kuruluşlarına çok iş düşüyor.

‘’SON OLARAK AFAT DEYİP GEÇMEMENİZ İÇİN BİR KAÇ SEBEP’’

Sarı Nehir Seli (Yıl 1931 – Çin) – 1 ila 4 milyon ölü

Sarı Nehir Tufanı (Yıl 1887 – Çin) – 900 bin ila 2 milyon ölü

Bhola Kasırgası (Yıl 1970 – Bangladeş) – 500 bin ila 1 milyon ölü

Shaanxi Depremi (Yıl 1556 – Çin) – 830 bin ölü

Hindistan Hortumu (Yıl 1839 – Hindistan) – 300 bin ölü

Antakya Depremi (Yıl 526 – Suriye ve Türkiye) – 250 bin ölü

Tangshan Depremi (Yıl 1976 – Çin) – 242 bin ölü

Haiyun Depremi (Yıl 1920 – Çin) – 240 bin ölü

Hint Okyanusu Depremi / Tsunami (Yıl 2004 – Hint Okyanusu) – 230 bin ölü

Halep Depremi (Yıl 1138 – Suriye) – 230 bin ölü

Dış Ticarette Döviz Kurları Sebebiyle Sürpriz Kar ve Zararlar

Yazar:
Reşat BAĞCIOĞLU
-
10 Aralık 2019

Taaa 2000’li yılların hemen başındaydık. Ben o dönemlerde kendi bankamın dış işlemler, kambiyo bölümünde çalışıyordum. Banka müşterilerimiz o zamanki kambiyo ve ihracat mevzuatları konusunda çeşitli sorular sorarlardı. Anında tereddütsüz yanıtlar vermemden dolayı müşterilerimizin bankamızla çalışmaları için ayrı bir sebep oluşturuyordu adeta. Dış ticaret ve dövizli işlemler konusunda onları adeta yönlendirirdim. Bana güvenen kazanırdı. Müşterimiz kazandıkça bankamıza bağlılıkları artıyordu. Dün gibi hatırlıyorum, ticari segmentte yer alan iyi bir müşterimiz yurt dışından susam ithal ediyordu ve fabrikasında farklı ürünler imal ediyordu. Müşterimiz önceleri nakit para karşılığı teminatla teyidli akreditifli (sight payment confirmed documentary letter of credit) mal alırdı, akreditif koşulları gereği susam parasını derhal öderdik ihracatçı firmaya. Hem ihracatçı, hem de ithalatçı taraf memnundu. Banka olarak biz de memnunduk. Vade derdi yoktu, vade takibi yoktu bizler için.

Susam ithal eden müşterimiz zamanla peşin para vermeyip akreditiflerini yüklemeden itibaren 270+ gün sonra ödenmek üzere akreditifli mal alımına başladı. Belli ki rüzgar tersten esmeye başlamış piyasada, bu müşterimiz de ters rüzgardan olumsuz etkilenmiş ve alacağı susamı vadeli almaya başladı. Akreditifini açtık, mallar yüklendi, ülkemize geldi, evraklarda da sorun yoktu, akreditifin ödemesi için vade teyidi yaptık.

Şöyle ki;

Vade başı / yükleme tarihi          :    11 Ocak 2001

Vade başı USD satış kuru           :   667.000.-  (TL’den 6 adet sıfır atılmadanki fiyatlar)

Vade sonu                                   :   12 Eylül 2001

Vade sonu USD satış kuru          :   1.460.000.-

Fatura bedeli                                :   USD.850.000.-

Vade başı kuru ile malın maliyet i :   566.950.000.000.-

Vade sonu kuru ile malın maliyeti : 1.241.000.000.000.-

Bilançoda kur farkı zararı              :    674.050.000.000.-  (-) zarar

Tablo son derece vahim. Firma peşin para ile malını alsaydı devalüasyona yakalanmayacaktı ve maliyetinin üzerine koyduğu karını bilançosuna yansıtacaktı.

1999 – 2007 yılları USD / TRL DEĞİŞİM GRAFİĞİ

Firmanın düşüncelerinde şu vardı; “ihracatçı firma bana vade yaptı. Neden peşin para ile malımı alayım? Paramı mala bağlamayayım, malımı vadeli alarak, elimdeki parayı farklı malların alında değerlendiririm, likid kalmak daima iyidir” dedi.

İthalatçı firmamızın atladığı bir şey vardı; enflasyonist bir ülkede kur riskinin ve oynaklığın bu denli olup olmayacağı.. Zarar % 100’ün üzerinde ve adeta edilen zarar ile bir o kadar daha mal alabilirdi. Ancak vadeli mal almayı tercih eden ithalatçımız kur riskinden de korunmasını maalesef bilemedi. Ben bildiğimi yaparım düşüncesi hakimdi müşterimizde.Kaldı ki kendisini de vadenin uzun olduğunu kur riskinin yönetilemez olması halinde zararın kaçınılmaz olduğu konusunda yönlendirmiştim

Hikayemiz maalesef acı sonla bitti.

İthalatçılar vadeli mal alırken vade sounda döviz ihtiyaçları için,  ihracatçılar ise vadeli mal satarken vade sonunda dövizlerini bozacaklarında maliyet hesabı yaptıkları, tahmin ettikleri kurlar üzerinden işlem yapabilecekler  mi? Daha farklı bir ifade ile ileri tarihli ithalatçıya ve ihracatçıya kur garantisi verilebilir miydi?

Elbette verilebilirdi. Bankanıza güvenin demiştim deçen yazılarımda. Bankalar işte bu günler için sizin yanınızdalar. Oynaklığı fazla olan piyasada dövizli işlemlerle ticaret yapmak, adeta buzlu, karlı yolda araba kullanmaya benzer. Arabanız sürekli kayar, istediğiniz yöne değil, istemediğiniz yöne kayma yapar ve müdahale etseniz de gücünüz yetmez. Piyasada kurlarda oyanaklığın olduğu bir süreçte, ithalatçı ve ihracatçı vadeli işlem yapıyorsa kesinlikle bankalarıyla işbirliği yapıp ileri tarihli kur garantisi olan Forward ve Options işlerine ait sözleşme yapsınlar. Pişman olmazlar.

Forward işlemler ithallatçı veya ihracatçıya ileri tarihli kur garantisi verir, Options işlemler ise ithalatçı ve ihracatçı için bir fırsat olup, yapılan kur sabitleme işleminde ithalatçı veya ihracatçı zarar ederse, Options sözleşmesini devreye sokarak bu işlemden cayar. İşlemden cayarak muhtemel zararı da etmemiş olacak. En azından bilançolarında beklenmedik kâr ve zararlar oluşmayacaktır.

Doğal olarak aklınıza gelmiştir değil mi, bankalar ileri tarihli kur garantisi veriyorsa bu işten bankalar muhtemel zarar etmeyecekler mi? Sahi ya bankalar bu işlemden zarar ederler mi sizce? Zarar ettim diyen bankalar bana çok da inandırcı gelmiyor nedense? Eğer zarar ettiğini söyleyen bankalar var ise şu anda söylemek istemediğim bir çift sözüm olabilir onlara.

İleri tarihli döviz alım ve satımında bankalar sizlere bu hizmetleri vermekle birlikte, tanıtım seminerleri düzenleyen Türk Eximbank da aynı konularda Türk ihracatçısının her zaman yanında ve destekleyicsidir. Dış ticaret konusunda sürprizlere kapınızı kapamak için bankalarınızla her işlemi paylaşmanızda yarar görmekteyim.

Piyasamızda dış ticaret tacirlerine baktığımızda, oynaklığı fazla olan döviz pyasasında neden Forward ve Options işlemi yapmıyorlar? Ya kaybedecek paraları çokmuş, ya forward ve opsiyon konularını bilmiyorlardır veya bankaları bu yönde yönlendirmemiştir. Konu ne olursa olsun dış ticaret firmaları kendilerini bilinçlendirmek ve öğrenmek zorundadırlar.

Dış ticaret işleminde vadeli mal alıp satan tacirlerimiz Forward veya Options yapmadıklarında yol kazası yapmaları an meselesi olup, arabalarının pert olması karşısında bunun adına “kader, kısmet”  derlerse bunun adı kader, kısmet değildir.

Sürekli Karıştırılan Kavramlar (RFI, RFP, RFQ)

Yazar:
Özgür Karabulut
-
9 Aralık 2019

Siz, Bundan Daha Fazlasısınız

Yazar:
İlker Canbulut
-
8 Aralık 2019

Hiç, bundan daha fazlası olduğunuzu düşündüğünüz oldu mu?

Hiç, gerçek potansiyelinizi ortaya çıkaramadığınız hissine kapıldınız mı?

Evinin bahçesinde yüzyıllardır gömülü bir hazine olduğunu bilmeyen biri, bir gün bu hazineyi bulduğunda “zengin oldum” çığlıkları atar. Ama dün de ona sahipti. O insan, o bahçeye sahip olduğu gün mü zengin olmuştur, yoksa o hazineyi bulduğunda mı?

Bir şeye sahip olmak ile o şeye sahip olduğunun farkında olmak birbirinden çok farklı şeylerdir.

Thomas Edison ve Henry Ford’un kişisel danışmanlığını yapan ve kariyeri boyunca 20.000’den fazla insanla yakından çalışan ünlü ABD’li iş düşünürü Napoleon Hill; İnsanların sadece %2’lik kısmının gerçek potansiyellerini ortaya çıkarıp kullanabildiklerini söyler.

Peki, dünya üzerinde 1 Milyon USD’nin üzerinde serveti olan insanların dünya nüfusuna oranını biliyor musunuz?

O da Binde 2. Yani bu %2’nin çok daha küçük bir kısmı, bunu servete dönüştürebiliyor.

Peki, bu küçük mutlu kesimin diğer insanlardan farklı olarak yaptığı şey nedir? Eğitim mi, şans mı, üstün zekâlı insanlar olmaları mı? Hiç biri değil. I.Q.’su çok yüksek olan herkes, hayatta başarılı olamayabiliyor. Dünyanın en iyi üniversitelerinden mezun olan her insan, harika konumlara yükselecek diye bir iş kuralı yok. Şans demek de doğru olmaz, başarıyı şansla açıklamak o insanlara haksızlık olur. Ayrıca başarı, şans ile açıklanamayacak kadar değerli bir şeydir.

Öyleyse nedir?

Bu insanların, hepsinin en önemli ortak noktası diğerlerine göre gerçek potansiyellerini ortaya çıkarmakta daha başarılı olmalarıdır.

Türkçede eş anlamlı sözcükler vardır ya tıpkı onun gibi Potansiyeli ortaya çıkarmanın da şu kavramlarla iç içe olduğunu, çoğu zaman neredeyse benzer anlamlara bile geldiğini görürsünüz.

Yeni duygular yaşamak

Yeni başarılar elde etmek

Konfor alanından çıkmak

Farklı bakış açılarıyla sonuca ulaşmak

Performansı en yüksek seviyeye yükseltmek

Zamanını en verimli şekilde kullanmak, gibi…

Dünya siyasetinin yönünü belirleyen, ulusların kaderini çizen büyük liderlerin hatta sanat, spor ve iş dünyasından önemli isimlerin hepsinin potansiyellerini ortaya çıkarıp kullanırken benzer bir güzergâh izlediğini görürsünüz.

  1. Adım; Bir insanın kendi gerçek potansiyelini ortaya çıkarmasının ilk adımı bir hayale sahip olması ve o hayale ulaşacağını “Bilmesi” dir.
  1. Adım; Bu hayale ulaşmak için yola çıkmadan önce sırt çantasını gözden geçirmesidir. Yarın bir haftalığına Paris’e uçacak olsaydınız, bugün ne yapardınız? Ya, 35 yıllık kariyer yolculuğuna çıkarken nasıl bir hazırlık yaptınız?
  1. Adım; Bir yol planı hazırlamasıdır. Yüzbinlerce aracın olduğu İstanbul trafiğinde iki sokak ötede bir yere giderken bile bir navigasyon cihazı kullanıyorsunuz. Ya milyonlarca insanın çalıştığı kariyer trafiğinde nasıl bir yol planınız var?
  1. Adım; İnsanın oturduğu yerden kalkıp, harekete geçmesidir.
  1. Adım; Zamanını en etkin şekilde yapılandırmasıdır.

 

Biz bugün, bu yazımızın ilk bölümünde, ilk adımı yani potansiyeli ortaya çıkarmak için bir hayale sahip olmak üzerinde duracağız.

Çoğumuz binlerce defa hayal kurmuşuzdur. Peki, onlar çoğumuzdan farklı olarak bunu nasıl yaptılar?

Onların, yaşamlarının bir döneminde adeta kaderlerinin sesini duymuş gibi davrandıkları hiç dikkatinizi çekti mi?

Kendilerine ve yaptıkları şeye o kadar inanmışlardı ki, sonuca ulaşacaklarından da emindiler. Bu konuda konuşurken de “Biliyordum” sözcüğünü kullandıklarını sık sık duyarsınız.

“Bir gün tüm hayallerime ulaşacağımı biliyordum”,

“Büyük bir kaderim olacağını biliyordum.”

“Bir gün tüm dünyayı fethedeceğimi biliyordum” Büyük İskender

“Bir gün dünyanın en önemli basketbolcusu olacağımı biliyordum.” Michael Jordan

“Kentucky’de bir kasabada yaşarken bile, bir gün bir dünya yıldızı olacağımı biliyordum.” Jennifer Lawrence

“Hissetmiştim, anlamıştım, istemiştim”, değil. “Biliyordum” derler. Bunu sözlerinde görmeseniz de davranışlarında görürsünüz. Bu, bir hayale inanmaktan çok daha öte bir durumdur: Zaten bilmek.

Ulaşmak istediğiniz hayale zaten ulaşacağınızı bildiğinizde, ne olur?

Öncelikle hayat size daha farklı davranır. Bu spritüel bir konu değildir. Bir düşünürün dediği gibi; Yaşamınızın %10’u başınıza gelenlerden, %90’ı sizin onlara verdiğiniz tepkilerden kaynaklanır. Ve siz artık önünüze çıkan seçenekler karşısında vereceğiniz tepkiyi buna göre değerlendirirsiniz.

Çünkü elinizde adeta bir pergel ve pergelinizin de sabit bir noktası vardır. Pergelinizin sivri ucunu kâğıda sabitlemişsinizdir. O sabit nokta, sizin ulaşacağınızı “Zaten” bildiğiniz amacınızdır.

Ve artık istediğiniz genişlikte bir daire çizebilirsiniz. O daireyi çizme gayreti içindeyken potansiyelinizin de daha önce fark etmediğiniz yönleriyle tanışacaksınız. O daire sizin yaşam alanınızdır. Yaşamasını istediklerinizdir. Sizin için yaşamanın anlamı olan, uğruna yaşamayı seçtiğiniz, mücadele alanınızdır. Çizdiğiniz daire küçük ya da büyük olabilir, asıl önemli olan bir sabitiniz olmasıdır.

Çünkü sabit noktanız yoksa pergeliniz yerini, rüzgârda savrulan bir yaprağa bırakmıştır. O zaman da planlar yaparken başınıza gelenlerden yakınırsınız. Sizin dışınızda gelişen olayların kurbanı olduğunuzdan bahsedersiniz. Artık çözüme değil, soruna odaklanmışsınızdır.

Evet, sizin dışınızda gelişen olaylar üzerinde bir etkiniz olmayabilir, ancak asıl kaderinizi belirleyen, bu olaylar karşısında verdiğiniz tepkilerdir. %2’lik kısmın orada olmalarının ve her durumu kendi avantajlarına kullanabilmelerinin en büyük sırrı budur. Mesela, günya üzerindeki önemli güç odaklarının savaş da çıksa, barış dönemine de geçilse, kriz de olsa her durumdan kendileri için fayda sağladıklarını görürsünüz.

Bir sabit noktanız olduğunda karşılaştığınız her şey sizin için bir kaynaktır. Başka insanların kötü deyip kaçtıkları şeyler bile. Duygular, fikirler, olaylar… Her şey. Mesela bilinen en kötü duygular değersizlik, çaresizlik, önemsizlik, yokluk ve sefalet içinde hissetme duygularıdır. Yaşayan bilir, gerçekten baş edilmesi çok zor olan bir bela gibidir bu duygular. Peki, sizce bu duygular bir insanın en güçlü yanı olabilir mi?

Şöyle ki; kartlar dağıtılmıştır ve elinizde değersizlik, çaresizlik ve sefalet içinde hissetme duyguları olan kartları vardır. Ve hayat sizden bu kartları en mükemmel şekilde kullanıp oyunu kazanmanızı beklemektedir.

Var, bunu da yapan var. Dostoyevski en harika eserlerini bu duygu altında yazdığını fark etmiş. Yazar tıkanması yaşadığında, üretemez hale geldiğinde sahip olduğu her şeyi paraya çevirip kumar masasına oturuyormuş. Tüm gece boyunca kumar oynuyor, sahip olduğu her şeyini sabaha kadar kaybediyormuş. Sonra da çaresizlik, değersizlik ve sefalet duyguları içerisinde izbe bir pansiyona gidip saatlerce ağlıyormuş. İşte en yaratıcı fikirlerin geldiği anlar bunlarmış.

Peki ya size Dostoyevski’nin yaptığı şeyin bir strateji olduğunu söyleseydim. Şaşırır mıydınız? Sun Tzu, Robert Greene ve Clautzwitz gibi bilinen ünlü strateji ustalarının Ateş Tarlası dediği bir strateji olduğunu. “Ordunu en zor durumlara sok, onları ateş tarlasına gönder, çaresizlik içinde bırak. Bir yolunu bulup sana zaferle döneceklerdir.” Çaresizlik, değersizlik duygusundan bile faydalanılabilir, eğer bir amacınız varsa.

Çünkü bazı insanların B-C-D planları vardır, bazılarının ise sadece güçlü bir A planı.

Yani ulaşmak istediğiniz hayale ulaşacağınızı zaten bildiğinizde otomatikman potansiyelinizi ortaya çıkarmanıza hizmet eden bir stratejiniz olur.

Sadece Dostoyevski değil.  Geçit vermez Alp dağlarında ordusu için Hannibal’le bir yol açtıran, Haliç demir zincirle kapatılınca Fatih’e gemileri karadan yürüttüren ve Eskişehir – Kütahya muharebesinden sonra dağılan ordumuzu toplamak için Atatürk’e “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır” dedirten güç yine bu sabit noktadır. Kuralları siz koyarsınız. Araştırmalara konu olursunuz. Onlar, bu olumsuz duygulara meydan okuyan, sözlüklerinde bile yer vermeyen büyük liderlerdir.

Peki ya hiç bilgi birikimi, eğitimi, donanımı ve iş tecrübesi sizin yarınız kadar bile olmayan insanların sizden daha iyi noktalara geldiğine şahit oldunuz mu? Sizin çalıştığınız yerlerde böyle şeyler olmaz, ama bir arkadaşınızın iş yerinde mutlaka olmuştur.

Arkadaşınız kuvvetle ihtimal iş hayatının adaletsiz olduğunu düşünür. Aslında mesele basittir. Bir pozisyon açıldığında arkadaşınız o pozisyona başvurabilmek için alması gereken eğitimler, yapması gereken işler ve daha kazanması gereken ilave tecrübeler olduğunu düşünür. Bu esnada biri çıkar, hayattan ne istediğini bilen, kararlı biri ve o pozisyona aday olur. Arkadaşınız “Ne cesaret” diye düşünüyordur. “Ben bile bu birikime rağmen başvurmadım, şaka gibi” der. Hayır, şaka değil gerçek, işi o alır. Sonra ilerleyen zamanda arkadaşınıza gelir, şunu nasıl yapmalıyım, diye sorar. Çünkü işi işte öğrenir. Ve arkadaşınızın ise artık akşam kahve içerken size anlatacağı çok daha şey vardır.

Arkadaşınızın bilmediği şey ise insan zihninin çalışma sistemidir. Gördüğü her insanda tutarlılık arar, duygu-düşünce ve davranış tutarlılığı. Ve hepimiz, karşımızdaki insanda tutarsızlığı yakalama konusunda uzman olduğumuza inanırız. O insan gider, tüm inancını ortaya koyup, hiç bir tutarsızlık sergilemeden karşısındakileri bu inançla ikna eder.

Psikologlar bunu bir sendrom olarak isimlendirir: Dunning-Kruger Sendromu. Ama strateji uzmanlarına göre bu, dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü stratejilerinden biridir.

İnandığınız bir hayaliniz varsa ABD’li ünlü strateji uzmanı Robert Greene’nin Tacın Stratejisi olarak isimlendirdiği çok güçlü bir stratejiniz daha vardır. Ona göre eğer hayatta ulaşmak istediğiniz şeyi bir amaç haline getirdiyseniz adeta başınızda bir kral tacı varmış gibi hareket edersiniz. Başınızda bir taç varsa ve o taç sizin kafanıza tam olarak oturuyorsa da yani duygu-düşünce ve davranış olarak uyum içindeyseniz karşınızdaki insana tutarlı bir sinyal verirsiniz. O insanın size inanmasını sağlarsınız. Ve bu strateji çoğu zaman sonucu belirleyicidir.

İnsanların size nasıl davranacağını belirleyen en önemli şey; kendinizi sunuş şeklinizdir. Eğer güçlü bir amacınız varsa kararlılığınızı, inancınızı ve ona zaten ulaşacağınızı bildiğinizi beden dilinizle belli edersiniz. Karşınızdaki insanın etkilenmesinin kaçınılmaz olduğu bir şeydir.

Eğer mırın kırın eder ve çok az şey isterseniz insanlar bunun sizin kişiliğiniz olduğunu düşünürler. Oysa bu sadece sizin kendinizi sunuş şeklinizdir.

Bir kral kendisine saygı duyduğu için bu duyguyu diğer insanlara da yansıtır. Bir krala yakışır şekilde ve gücünüzden emin olarak davrandığınızda taç giymek sizin kaderinizde varmış gibi algı yaratırsınız. Ve insanlar göründüğünüzden fazlası olduğunuz izlenimine kapılır.

İşte o zaman isteyip de hayattan alabileceklerinizin sınırı yoktur.

Yani bir hayale inandığınızda daha o an çok güçlü iki stratejiniz birden olur. Ateş tarlası ve Tacın stratejisi

İş hayatının adaleti mi yok? İyi ya strateji de zayıfın güçlü karşısında hayatta kalabilmesi için icat edildi zaten. Henüz strateji denilen şey yokken, iki ordu karşı karşıya gelir ve en fazla askeri olan savaşı kazanırdı. Ama binlerce yıldır durum değişti. 10.000 kişilik bir ordu ile 100.000 kişilik bir ordunun savaşında adaleti sağlayan şey, uygulanan stratejidir.

Ve bunlardan çok daha önemlisi nedir, biliyor musunuz, eğer bir amacınız varsa strateji, anlam kazanır. Çünkü, Peter Drucker’ın dediği gibi “Kültür, stratejiyi sabah kahvaltısında yer” Bir organizasyondaki tüm üyeler sizinle aynı hayali kurmuyorsa stratejiniz çöp olur.

Öyleyse madem her şey bu kadar kolay, neden hayal kurmuyoruz?

Sizinle 2 araştırmanın çok ilginç sonuçlarını paylaşmak istiyorum.

ABD’de yapılan geniş çaplı bir araştırmaya göre iş hayatında net olarak belirlenmiş kendi kişisel kariyer amaçları olmayan liderlerin oranının % kaç olduğunu biliyor musunuz?

Sonuç: % 80’in üzerinde çıkmış. Liderlerin, ekiplerinin ve içinde bulundukları organizasyonların hedeflerini gerçekleştirme gayreti içindeyken kendilerine ait net ve kesin şekilde belirlenmiş kariyer hedeflerinin olmaması bir ironi değil mi? Hayattan ne istediğimiz üzerine ayrıntılı düşünemiyoruz.

Peki, ya 18 yaşına gelen birinin o güne kadar kaç defa ‘’HAYIR’’ sözcüğünü duyduğunu biliyor musunuz?

Ortalama 140.000 defa. Eğer çocuk, daha bilinçli bir ortamda büyüdüyse bu rakamın 50.000 – 80.000 arası olduğu söyleniyor. Yine de çok fazla değil mi? İnsan neslinin devamını sağlayan en önemli sözcük, “Hayır” sözcüğüdür. Küçük bir çocukken ebeveynlerimizin ve bize bakım veren insanların bizi büyüklerin tehlikelerle dolu dünyasından koruyabilmek için bize neyi yapıp, neyi yapamayacağımızı öğretirken bol miktarda kullandığı bir uyarı kelimesidir “Hayır”.

Duyduğumuz tüm o ‘’HAYIR’’ sözcükleri, bugün hayatta olmamızın sebebi. Ancak, Bizden bir şeyler de götürdüğü bir gerçektir: Hayallerimizi…

Gördüğünüz her şey bir hayalin sonucudur. Bilgisayarınız, masanız, lambalar ve diğer her şey. Hatta siz bile bir hayalin gerçekleşmiş halisiniz. Anne ve babalarınız sizi hayal etti. Güzel bir kızım, yakışıklı bir oğlum olsun dedi. Ve dilekleri kabul oldu.

Şu an elinizde tuttuğunuz telefon da birinin hayaliydi, o kişi bu hayalini gerçekleştirdi. Ve siz onun bu hayalini gerçekleştirmesine farkında olmadan yardımcı oldunuz. Bunu nasıl mı yaptınız? Bir tane satın alarak. Hayaliniz iyi bir telefona sahip olmaktı. Ve sizin hayaliniz ile o telefonu üreten şirketin hayali ortak bir noktada buluştu.

Aynı şekilde siz de bir hayal kurduğunuzda, o hayale ulaşmak için gayret sarf ettiğinizde birilerinin sizin hayalinizin gerçekleşmesi için farkında olmadan size yardımcı olacaklarını göreceksiniz.

Size daha ilginç bir şey söyleyeyim mi? Küçükken bir hayal kurduğunuzu ve bugün o hayali yaşadığınızı hiç fark etmiş miydiniz? Çocukluk kahramanınızı düşünmenizi istiyorum. Spiderman, öğretmeniniz veya babanız, dayınız, halanız olabilir. Ama küçükken örnek aldığınız biri var mıydı?

Peki, şu anda ona benzeyen özellikleriniz neler? Emin olun ki o kahramanınıza benzeyen çok yanınız var.

Yani aslında hepimiz belirli bir oranda hayallerine ulaşan insanlarız. Ve eğer o hayalinize inanıyorsanız ve onu gerçekleştirmek için elinizden gelenin en iyisini yapıyorsanız diğer insanlar da hiç farkında olmadan bu hayalin gerçekleşmesi için çalışırlar.

Peki, Hayal nasıl Bulunur?

Uzmanlar hayalin, var olma nedeninin kimileri için bir anda bulunan bir şey, kimileri için ise zamanla inşa edilen bir bina olduğunu söylüyor.

Öncelikle zihnin çalışma sistemi soru-cevapla ilerler. Zihninize sık aralıklarla bunu bir soru olarak yöneltmelisiniz. O size bunun cevabını bulup getirecektir.

O cevapları ararken, kendinizi mercekten geçirebilirsiniz. Hiç farkında olmadan kazandığınız uzmanlıklar var mı? Bir alanda uzmanlaşırken, farkında olmadan başka bir alanda da uzmanlaşma sürecini başlatmış olabilirsiniz. Mesela şu anda yaptığınız iş “satın alma” işi olabilir. Ama başarılı bir satın almacının birçok alanda da uzman olduğu bir gerçektir. Müzakere teknikleri, insanları ikna etme, etkili iletişim, pazarlık teknikleri, koordinasyon, çözüm odaklı yaklaşım gibi. Uzman olduğunuz alanlar sizin zaman içerisinde inşa ettiğiniz binadır.

Bu binayı bir kez fark edince, üzerine inşa edeceğiniz bir sonraki katı belirlemek çok daha kolay olacaktır. Üstelik bu kat, sizin kendi potansiyelinizi bir adım daha fazla ortaya çıkartmanızda sizin için bir fırsat katıdır.

Sonrasında da gerçek potansiyelinizi ortaya çıkarabilmek için güçlü ve zayıf yanlarınızı net bir şekilde ortaya koymalı yani sırt çantanızı gözden geçirmelisiniz. Zayıf yanlarınızı güçlendirip bunları kullanarak elde edeceğiniz başarılar, sizin yeni duygular yaşamanızı sağlayacaktır. Bu nasıl yapılır? Önümüzdeki ay, yazımızın 2. bölümünde buluşmak üzere, esen kalın.

 

Pazarlama ile Satış Arasındaki Fark

Yazar:
Hasan Özgen
-
7 Aralık 2019

Satış sonrası hizmetler tüketici açısından en önemli firma değerlendirme kriteridir.

Günümüzde birçok insan, iş yaşamı da dahil, pazarlama ve satış arasındaki farkı anlamış değil. Kendisini “pazarlamacı, pazarlama elemanı” olarak tanımlayanların sayısı gün geçtikçe çoğalıyor. Apartmanların girişinde “pazarlamacılar giremez” notları asılsa da, pazarlama bazlı işler talep görmeye devam ediyor. Neredeyse her unvanın veya pozisyonun başına “pazarlama” kelimesi eklenerek, bir nevi “pazarlama” cazip hale getirilmeye çalışılıyor.  Firmaların çağrı merkezlerinden arayan ve satış yapmak isteyen gençlerin, kendilerini Pazarlama Temsilcisi olarak tanıtması, şirketlerin bu aktivitelerin ne anlama geldiği konusunda pek emin olmadığını veya iki terimi aynı değerlendirdiklerini gösteriyor. Organizasyonlar için hazırlanan davet mektuplarına LCV yapan birçok kişi, çoktan “pazarlamacı unvanlarını kazanmış durumda.

Tam metne erişim için ücretsiz Hoşgeldin Üyeliği gerekmektedir. Hesap Oluştur butonuna basarak üyeliğinizi oluşturabilirsiniz.
Giriş Hesap Oluştur

Tedarik Zinciri Görünürlüğü ve Müşteri Memnuniyeti

Yazar:
Tugay Güler
-
6 Aralık 2019

Supply Chain Management Review’da yayımlanan bir makalede, geleceğin tedarik zincirini etkileyecek dört konudan biri olarak tedarik zinciri görünürlüğü gösterilmektedir. (Zimmerman, Wang, See ve Jaruhar, 2019) [1]

Makalede, tedarik zinciri görünürlüğüne odaklanılması gerektiği vurgulanmış, nesnelerin interneti, büyük veri ve veri şeffaflığının, kuruluşların tedarik zinciri ağlarının gerçek zamanlı görünürlüğünü artıracağı belirtilmiştir. Böylece onlara, yalnızca sorunlara hızlı bir şekilde yanıt vermekle kalmayıp, bu sorunları önceden tahmin etme ve önleme yeteneği kazandıracağının altı çizilmiştir.

Peki nedir bu tedarik zinciri görünürlüğü?

Tedarik zinciri görünürlüğü, parçaların, bileşenlerin veya ürünlerin, üreticiden nihai varış noktasına varıncaya kadar geçtiği aşamaların izlenebilmesidir. Amacı, müşteri de dahil olmak üzere tüm paydaşların ilgili verilere kolayca ulaşılmasını sağlayarak tedarik zincirini iyileştirmek ve güçlendirmektir. (Rouse, 2009) [2]

Günümüzde müşteri beklentilerinin artmasıyla birlikte, müşteriler teslimatları için daha çok görünürlük talep etmeye başladı. Tüketicilerin %93’ü, siparişleriyle ilgili güncellemeler almak istiyor. Bunun yanı sıra daha kısa teslimat süreleri bekliyor, hata ve geç teslimata toleransı daha az. Müşteriler, kendilerine verilen kargo numarası ile kargolarının durumunu anlık olarak takip ediyor. Kargo aracını anlık olarak takip etmek isteyenlerin sayısı da az değil. Müşterinin güvenini kazanmak için bilgiyi şeffaf bir şekilde paylaşmak büyük önem arz ediyor.

Siparişin ikinci gününden sonra WISMO (Where is my order? / Siparişim nerede?) aramaları başlıyor. Ancak müşteriler kargolarının durumunu sormak için müşteri hizmetleri veya kargo şirketlerini asla aramak istemiyorlar. Tedarik zinciri görünürlüğü sağlanır, müşteri kargosuyla ilgili yeterince bilgilendirilirse, wismo aramalarının %75’ten fazla düşeceği tahmin ediliyor. [3]

Nihai tüketici gözünden bakacak olursak, Türkiye’de faaliyet gösteren e-ticaret şirketlerinin çoğunda görünürlüğün tam anlamıyla sağlanamadığını söyleyebiliriz. Çoğu şirket, ürün teslimatı için dış kaynak kullanımı yoluna gidiyor, çeşitli kargo şirketleri ile iş birliği yapıyor. Bu kargo şirketlerinin ürün teslimatıyla ilgili sorunlarını çeşitli platformlarda okuyor, hatta zaman zaman biz de karşı karşıya kalıyoruz.

Türkiye’de faaliyet gösteren e-ticaret şirketleri, kısa vadeli karlar için uzun vadeli değerlerden vazgeçmeyi tercih ediyor. Bugün kar edilebilir ancak yarın müşteri memnuniyetine verdiği önemle bilinen global şirketler pazara girdiği zaman rekabet kızışır ve işler planlandığı gibi gitmeyebilir.

E-ticaret şirketleri, kargo teslimatı konusunda farklı şirketlerle çalışıp mutsuz müşterilerin şikayetleri ile karşı karşıya kalarak itibar kaybına uğramak yerine, kendi kargo şirketini kurup, tedarik zinciri görünürlüğü sağlayarak müşteri memnuniyetini artırabilirler. Bu sayede müşteri sadakati artar, sadık müşteri fiyatı fazla olsa bile alışverişinde bu şirketleri tercih eder.

Görünürlük tabii ki müşteri memnuniyeti için tek başına yeterli olmayacaktır. Bir haftada gelen kargonun görünür olması hiçbir anlam ifade etmez.  Daha önce belirttiğimiz gibi, müşterinin beklentisi arttı, daha kısa teslimat süreleri istiyor. Görünürlüğün yanına bir de hız eklenirse, yanlış sipariş gönderilmemesi halinde müşteri memnuniyetinin sağlanmaması için bir neden kalmıyor.

1- https://www.scmr.com/article/four_emerging_supply_chain_trends_for_2019
2- https://searcherp.techtarget.com/definition/supply-chain-visibility-SCV
3- https://www.getconvey.com/blog/cx-supply-chain-visibility/

1...414415416...758758 Sayfanın 415. Sayfası

Kurumsal

Son Sayılar
Hakkımızda

Dijital İşlem Merkezi

Mesafeli Satış Sözleşmesi

Teslimat ve İade

İletişim

[elfsight_popup id="2"]

Dijital İşlem Merkezi

temp6

Bülten Aboneliği

Satınalma Dergisi

+90 546 740 10 10
Sanayi ve Ticarete Yön Verenlerin Dergisi
Bizi Takip Edin
Facebook Instagram Linkedin Twitter
© Satınalma Dergisi (c) Tinova Bilişim Teknolojileri A.Ş. 2013-2022

6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metni

Şifremi Unuttum
Giriş Ekranına Dön

Kayıt Formu

Hoşgeldin Üyeliği (Ücretsiz)
Kayıt için Kullanım Şartları ve Gizlilik Politikası ve 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“KVKK”) Usul ve Esasları Uyarınca Kişisel Verilerinizin Korunması Hakkında Müşteri Aydınlatma Metnin okunması ve kabul edilmesi gereklidir.
✓
✓
✓

 

TRANSLATE with x
English

Arabic Hebrew Polish
Bulgarian Hindi Portuguese
Catalan Hmong Daw Romanian
Chinese Simplified Hungarian Russian
Chinese Traditional Indonesian Slovak
Czech Italian Slovenian
Danish Japanese Spanish
Dutch Klingon Swedish
English Korean Thai
Estonian Latvian Turkish
Finnish Lithuanian Ukrainian
French Malay Urdu
German Maltese Vietnamese
Greek Norwegian Welsh
Haitian Creole Persian

TRANSLATE with
COPY THE URL BELOW
Back

EMBED THE SNIPPET BELOW IN YOUR SITE
Enable collaborative features and customize widget: Bing Webmaster Portal
Back