Kobi’lerin Uygulaması Gereken 8 Siber Güvenlik Adımı

cyber security internet and networking concept.Businessman hand working with VR screen padlock icon mobile phone on laptop computer and digital tablet

IT güvenliğine yıllık 1000 dolardan daha az harcama yapıldığı düşünülen KOBİ’lerin karşılaştığı saldırılar, büyük şirketlerden farklı olmuyor. KOBİ’lerde siber güvenlik önlemlerinin artırılması gerektiğine dikkat çeken Komtera Teknoloji Kanal Satış Direktörü Gürsel Tursun, siber güvenlik alanında KOBİ’lerin uygulaması gereken 8 önemli adımı sıralıyor.

Untangle’nin geçen yıl yaptığı araştırmaya göre, IT güvenliğine dahi yıllık 1000 dolardan az harcama yapan KOBİ’lerin siber güvenlikleri zayıf. Büyük şirketler gibi KOBİ’ler de aynı siber güvenlik problemleri ile karşılaşıyor. Ancak, etkili güvenlik önlemlerini alamayan KOBİ’ler, hedef tahtasına kolayca yerleşiyor. Siber güvenlik alanında KOBİ’leri uyaran Komtera Teknoloji Kanal Satış Direktörü Gürsel Tursun’a göre, KOBİ’lerin daha etkili siber güvenlikleri için uygulaması gereken 8 önemli adım bulunuyor.

1. Temel siber güvenlik bilgilerini ele alın. Siber güvenlik söz konusu olunca, en iyi sonuçlar temel ilkelere özel önem vererek başlar. KOBİ’lerin, kaynaklara doğrulanmış erişim, ağ ve sistem güvenliği, kötü amaçlı yazılımlardan kaçınma gibi konulara özel dikkat göstermesi ve çalışanlarının bilgili olduğundan emin olması gerekiyor.

2. Çalışan eğitimine öncelik verin. Siber güvenlik için özel ekiplere sahip olmayan KOBİ’lerin önem vermesi gereken konulardan biri çalışanlarının eğitimidir. Çalışanların, sosyal mühendislik saldırılarını ve BEC (iş e-postası uzlaşması) girişimlerini tanıması, şirketlerinin güvenlik olaylarına kurban gitme olasılığını azaltıyor.

3. Güvenli yama ve güncelleme süreci oluşturun. Birçok sistem, sahipleri genellikle yamalanmıyor veya güncellenmiyor. Böylece saldırganların hedeflerine giriyorlar ve saldırılar karşısında savunmasız kalıyorlar. Güvenlik kaynaklarından en iyi şekilde yararlanmak isteyen KOBİ’lerin, sistemlerinin güvenliği için gerekli yama ve güncellemeleri gerçekleştirmesi gerekiyor.

4. Kimlik doğrulamalarına başvurun. Büyük şirketlere oranla az sayıda çalışanlara sahip olan KOBİ’lerin, bir sisteme, ağa veya uygulamaya giriş yapan çok sayıda çalışanı bulunuyor. Bu durum da beraberinde yetkisiz erişimleri ve güvenlik açığını ortaya çıkarıyor. Bu nedenle, yerinde kimlik doğrulama sistemlerinin etkili olduğundan emin olarak, şirket güvenliğini en üst düzeye çıkarmak kritik bir adımı oluşturuyor. Çift faktörlü kimlik doğrulama güvenliğini KOBİ’lerin tercih etmesi gerekiyor.

5. Hesaplara erişimleri kontrol edin. Özellikle şirketlerin ayrılan çalışanlarının, şirketlerin hesaplarına, işletim sistemlerine ve ağlarına erişebilme durumu, büyük bir güvenlik açığını doğurabiliyor. Ayrılan çalışanların erişimlerini kontrol etmesi gereken KOBİ’lerin bu durumlar için titizlikle takip edilebilecek bir süreç oluşturması gerekiyor.

6. Verileri yedeklemeyi unutmayın. Fidye yazılımı saldırıları başta olmak üzere birçok siber güvenlik saldırısında hedeflenen nokta şirket verileridir. Veri yedekleme ve kurtarma çalışmaları, KOBİ’lerin şirket verilerine tekrar kavuşabilmesine olanak sağlarken, iş sürekliliğinin de tehlike altına girmesini engelliyor.

7. Mobil cihazların güvenliğini artırın. Şirketlerin büyüklüğü ne olursa olsun, mobil cihazlarda daha fazla iş yapıldığı gerçeği değişmiyor. Siber saldırganların ise artan mobil cihaz kullanımı nedeniyle saldırılarını mobil cihazlara yönelik daha çok artırdığı da biliniyor. KOBİ’lerin, mobil cihazları kötü amaçlı yazılımlardan koruması, üzerlerindeki erişimleri güvenli bir şekilde takip etmesi ve yetkisiz erişimlere karşı koruması gerekiyor.

8. Profesyonel destek almaktan kaçınmayın. Özellikle siber güvenlik konusunda yetersiz bilgilere sahip olan KOBİ’lerin, kendileri için uygun sağlam bir siber güvenliğe sahip olabilmesi gerekiyor. Bu konuda alacakları profesyonel destekler ile gerekli siber güvenlik çözümlerine ve süreçlerine sahip olabileceklerini unutmamaları gerekiyor.

Koronavirüs Süreci Yönetiminde Yapılan Hatalar İşverenin Sorumluluğunu Doğurabilir!

Dünyayı etkisi altına alan Yeni Koronavirüs (COVID-19), toplumu tehdit ediyor. Salgının ekonomik ve hukuki boyutları da gün geçtikçe daha fazla öne çıkıyor. Türkiye’de şimdi ve gelecek için daha iyi bir çalışma yaşamına liderlik etme vizyonuyla faaliyetlerini sürdüren PERYÖN – Türkiye İnsan Yönetimi Derneği, virüsün iş yaşamına olan hukuki etkisine dikkat çekmek adına bir webinar düzenledi.

Prof. Dr. Erdem Özdemir’in katılımıyla gerçekleştirilen Koronavirüs Karşısında İşyerindeki Önlemlerin Hukuki Çerçevesi” konulu webinarda işverenlerin alacağı önlemler ve konunun iş ilişkilerine etkisi tartışıldı.

24 Mart 2020, İstanbul;

Yargıtay’ın, yurtdışında çalışan bir işçinin kaptığı ‘H1N1 virüsü’ sonrası vefatını iş kazası olarak nitelendirmesi (Y.21 HD, 15.4.2019), Yeni Koronavirus (COVID-19) bakımından önem taşıyor. Çünkü böyle bir durumun, salgında çalışan sağlığı açısından gerekli önlemleri almayan işverenin sorumluluğunu doğurması muhtemel.

İşte henüz gündeme gelmeyen bu ve bunun gibi pek çok kritik nokta PERYÖN – Türkiye İnsan Yönetimi Derneği çatısı altındaki PERYÖN Akademi tarafından düzenlenen “Koronavirüs Karşısında İşyerindeki Önlemlerin Hukuki Çerçevesi” konulu webinarda ele alındı. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Öğretim Üyesi, PERYÖN 25. Dönem Yönetim Kurulu Hukuk Temsilcisi Prof. Dr. Erdem Özdemir’in katılımıyla düzenlenen webinarda; “İş sağlığı ve güvenliği bakımından alınması gereken hukuki tedbirler, Virüse yakalanmak iş kazası sayılabilir mi? Uzaktan çalışma, Kısa çalışma uygulamaları, Koronavirus karşısında ücretli ve ücretsiz izin uygulamaları, Çalışmaktan kaçınma hakkı” gibi pek çok farklı başlık irdelendi.

“Kurumların risk değerlendirmesi yapması önem taşıyor.”

Söz konusu tablonun işveren ve çalışan hakları gözetilerek hukuki olarak incelenmesinin önemine değinen Prof. Dr. Erdem Özdemir işletmelerin İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarını (İSG) acilen toplayarak, konuyu değerlendirmesi ve işyeri düzeyindeki önlemleri belirlemesi gerektiğine dikkat çekiyor. Özdemir, “Yönetmeliğe göre; ‘…özel bir tedbiri gerektiren önemli hallerde kurul üyelerinden herhangi biri İSG kurulunu olağanüstü toplantıya çağırabilir. Bu konudaki tekliflerin kurul başkanına veya sekreterine yapılması gerekir. Toplantı zamanı, konunun ivedilik ve önemine göre tespit olunur…’ Buna göre, işletmelerin İSG kurullarını acilen toplamaları isabetli olacaktır. İSG kurulunda, işyeri özelinde önlemler belirlenmeli, riskli alan ve gruplar tespit edilmelidir. Örneğin yurtdışına giden çalışanların nasıl yönetileceği, yakın temas halinde çalışan kişiler, dışarıda çalışması zorunlu olan kişiler ve riskleri belirlenmelidir. İkinci olarak ise, alınacak önlemler tespit edilmelidir. Bu kapsamda, işyerinde dezenfektanların temini, maske gerekiyorsa kullanımı, yemekhane ve kafeteryaların servis sunumlarının gözden geçirilmesi gibi önlemler hayata geçirilmelidir. Risk değerlendirmesi ekibinin, Koronavirus kapsamında risk değerlendirmesi yapması önemlidir” dedi.

Çalışanların yakın tehlike durumunda çalışmaktan kaçınma hakları vardır

İşverenlerin çalışanlarını bilgilendirme zorunluluğuna dikkat çeken Özdemir, “İSG mevzuatına göre işverenin çalışanlarını olağan dışı durumlar ve tedbirler konusunda bilgilendirmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, Yeni Koronavirus ile ilgili bilgilendirme notlarının hazırlanması ve çalışanlara duyurulması gerekmektedir. Burada da virüsün niteliği, nasıl bulaştığı, şüphe halinde neler yapılması gerektiği, işyerinde alınan önlemler çalışanlara aktarılmalıdır. Virüs riski olan ülkelere giden çalışanlar bakımından, işverenin interaktif biçimde hareket etmesi gerekmektedir. En az 14 günlük süre için çalışanın işyerinden izole edilmesi, süre sonrasında hekim onayı ile işe başlaması, eğer virüs bulaşan çalışan işyerine geldi ise, mutlaka bulunduğu yerlerin özel olarak temizlenmesi gerekir. Yurtdışına seyahat, çalışanın izin günlerinde çalışanın temel hakları kapsamındadır. Dolayısıyla, işverenin bu hakkı kaldırabilmesi ve yasaklayabilmesi mümkün değildir. Ancak işverenler, bu konuda tavsiyede bulunabilirler. Bu kapsamda riskli ülkelerin listesinin yayınlanması ve çalışanların bu ülkelere gitmemesinin tavsiye edilmesi, gidilmesi durumunda işyeri hekimine durumun bildirilmesi ve dönüşte de işyeri hekiminin tavsiyesine göre hareket edilmesi şeklinde süreç tasarımı yapılması isabetli olacaktır” dedi.

Salgının KVK Boyutu…

Sürecin KVK boyutuna da dikkat çeken Özdemir: “İşverenler termometre gibi ölçüm cihazlarıyla işyerinde testler uygulamak isteyebilirler. Sağlık verileri KVK mevzuatımızda özel nitelikte veridir ve işlenme süreçlerinde (kanunca öngörülen durumlarda) hekim veya aydınlatmaya dayalı açık rıza temelinde yapılması gerekir. İdeal olan, sağlık verileri konusunda, hekim tarafından işlenme yöntemidir. Kişisel verilerin işlenmesinde mutlaka ölçülülük ilkesine de uyulması gerekir”.

“PERYON iş yaşamına rehberlik etmeye devam edecek…”

Söz konusu webinar programını değerlendiren PERYÖN – Türkiye İnsan Yönetimi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Berna Öztınaz ise; “Global anlamda acı ve zorlu bir sınavdan geçiyoruz. Bu süreçte doğru adımları atmak kritik önem taşıyor. Türkiye’de çalışma hayatına katkı sunmak, koşulları herkes için daha iyi bir noktaya taşımak hedefiyle faaliyetlerini sürdüren bir dernek olarak bu zor zamanlarda da hem çalışanları hem de işverenleri konunun mevzuatı ile ilgili en doğru bilgilerle buluşturmak, rehberlik etmek için çalışıyoruz. Düzenlediğimiz webinar ile pek çok konunun gündeme gelmesine vesile olduğumuza inanıyorum. Bundan sonraki süreçte de salgının iş yaşamına etkileri konusunda bilgilendirmelerimize devam edeceğiz” dedi.

Faktoring – Alıcı Limiti İptali

FAKTORING – ALICI LİMİT İPTALİ

Sayın Reşat Hocamın bahsettiği gibi örnekler ile devam edeceğiz. Örneğimize başlamadan önce Dış Ticaret Ödeme Şekillerinden Mal Mukabili ödeme şekline değinmek istiyorum. Faktöring ile ilgili daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz üzere faktoring garantisini ancak ödeme şekli Mal Mukabili olan yurtdışı satışları için kullanabiliyoruz.

MAL MUKABİLİ ÖDEME (CASH AGAINST GOODS)

Satıcının, bedelini tahsil etmeden malları ve evrakları (CMR, fatura, çeki listesi, sigorta sertifikası, gözetim raporu vs) alıcıya göndermesidir. Bu ödeme şeklinde, taraflar arasında uzun süreli ve güvene dayalı bir ilişki söz konusudur. Satıcının, alıcının malı kabul edeceğine, anlaştıkları vadede ödeyeceğine emin olduğu ve alıcının ülkesinin politik ve ekonomik bakımdan istikrarlı olduğu durumlarda kullanılabilir. Bir başka deyişle ihraç edilen malın bedelinin malın ithalatçı tarafından teslim alınmasından sonra ödendiği ödeme şeklidir.

Mal Mukabili ödeme şekli ihracatçı tarafından ödeme şekilleri arasında en riskli olan ödeme şekli olduğundan alıcının malın bedelini ödeyememe riskine karşılık garanti, sigorta vb yöntemlere ihtiyaç duyulmaktadır.

Örneğimizde ihracatçının bir faktoring şirketi ile faktoring sözleşmesi imzalamış, alıcı limit tahsis edilmiş, alıcıya bundan sonra faktöring şirketi ile çalışmaya başladığını ve alıcıların ödeme yapması gereken tarafın yurtdışındaki muhabir faktöring şirketleri olduğu bilgisinin iletildiği Tanıtım Mektubu (Introdcutory Letter)’ın alındığı süreçlerin tamamlandığını varsayarak devam ediyoruz.

İhracatçı Almanya’daki ithalatçıya su ihraç etmektedir. Siparişinde DAP (Delivered At Place – Belirtilen Yerde Teslim ) ve Mal mukabili (CAG – Cash Against Goods) ödeme şekli ile yükleme tarihinden itibaren 30 gün vade ile anlaşır. 01.02.2020 tarihinde mallar yüklenir, kara yolu ile tahmini varış süresi 10.02.2020 olarak nakliyecisi ile teyitleşir.

İhracatçı, 04.02.2020 tarihinde faktöring şirketinden alıcı limitinin iptal olduğu bilgisini alır.

Burada ihracatçının nasıl devam etmek istediği kararı, en önemli olanıdır.

Çünkü ihraç konusu mal olan suların, mal mukabili ödeme şekli ile siparişte anlaşılan belirtilen yerde teslimi gerçekleşmeden sorumluluğunu tamamlamış sayılmayacak ve garanti süreci, sular hala yolda iken gelen iptal bildirimi ile bitecektir.

İhracatçı malları gidişini durdurur ise gönderecek olduğu malların vadesi geldiğinde ödenmeme riskini sadece kendisi üstlenmiş olmaktan kurtulmuş olacaktır.

Ya da göndermeyi tercih edecek ancak bir faktoring garantisi olmayacağından alıcının ödeyememe riskini yine kendisi üstlenecektir. Yurt dışına ihraç edilen mallara ait bedellerin tahsil edilememesinin en önemli nedenleri;

  • Mal mukabili yapılan satışlar,
  • Uzun vadeli yapılan satışlar.

Uzun vadeli satışlarda ihracat kredi sigortası (alacak sigortası) yoksa, ihracat bedelinin tahsil edilememe riski de fazladır.

ÖZGE KOZALI

McKinsey, COVID-19 Sürecinde Şirketlerin Direncini Artıracak Bir Kriz Yönetimi Modeli Yayınladı

McKinsey & Company, koronavirüs döneminde şirketlerin daha dirençli olmasına yönelik bir kriz yönetim modeli oluşturdu. Uluslararası çapta iş birliği yaptığı şirketlerin katkıları ile hazırlanan bu yöntem, 5 farklı ekibin entegrasyonu ile strese dayanıklı bir yönetim merkezi inşa edilmesine dayanıyor. Bu yapıda C-seviye liderler koordinasyonu sağlarken, uzmanlar ve yöneticiler de yaratıcı ve pragmatik çözümler geliştirmek ve uygulamak için otonom bir alana sahip oluyor. Böylece şirkete özel tasarlanmış çözümler hızlı, esnek ve çevik bir şekilde hayata geçirilebiliyor.

Yönetim danışmanlığı firması McKinsey & Company, insani boyutta trajik sonuçlar doğuran COVID-19 salgınının küresel ekonomiye etkilerini yönetmek ve şirketlerin başarılı bir kriz yönetimi ile direncini artırmak üzere yenilikçi bir model tasarladı. ‘Entegre yönetim modeli’ olarak adlandırılan bu yöntem, McKinsey’nin 90 yılı aşkın deneyimi, 65’ten fazla ülkedeki çalışmaları ve farklı şirketlerle gerçekleştirdiği iş birliğinin sonucu olarak geliştirildi.

Entegre yönetim modeli, COVID-19 gibi daha önce yaşanmamış ve belirsizliklerin hakim olduğu bir süreci yöneten her bir şirketin farklı ihtiyaçlarının olacağının bilinciyle hazırlandı. Şirketlere, majör riskleri yönetmelerine yönelik şirketlerine özel tasarlanmış aksiyonları hızlı ve esnek bir şekilde uygulamalarını sağlayacak bir koordinasyon sistemi sunuluyor. Böylece şirketler daha bütüncül bir yaklaşımla öngörülerde bulunabiliyor ve reaktif olmak yerine mevcut ve gelecek koşullara uygun adımlar atabiliyor.

COVID-19 için etkin bir yönetim modeli

McKinsey’nin hataları elimine etmek ve COVID-19 şartları altında efektif bir kriz yönetimi gerçekleştirmek üzere sunmuş olduğu stratejik yaklaşım, şirketin kalbi olan yönetim merkezinin 5 temel takımdan oluşan entegre bir yapıda inşa edilmesine dayanıyor. Çevik (agile) modelde tasarlanan bu yapı, entegrasyon takımı tarafından koordine edilse de tüm takım liderlerine darboğazlardan çıkışı ve oluşan koşullara hızlı bir şekilde yanıt vermelerini sağlayacak derecede otonom alan tanıyor.

Takım 1: Yönetim entegrasyonu

Bu takım, diğer dört ekibin de içinde bulunduğu yönetim merkezinin koordinasyonunu sağlıyor. Salgın ve buna yönelik çalışmalarda tüm bilgi ve aksiyonların doğru ve gerçek zamanlı paylaşılması için tek kaynak olan bu merkezin temel amacı, genel atmosferi, çerçeveyi belirlemek. Bu doğrultuda tüm ekiplerle iki yönlü, yakın bir iletişim kurmalı. C-seviyesi liderler tarafından yönetilen bu ekipte epidemiyoloji uzmanı, proje koordinatörü ve senaryo planlama analisti de bulunmalı. Bu takımın diğer ekiplerin çalışmalarını entegre edebilmeleri ve başarıya ulaşabilmeleri için ihtiyaç duydukları tüm kaynakları kullanma yetkileri olmalı. Ekibin temel sorumlulukları ise şu şekilde sıralanabilir:

  • Sorunların çözümü ve karar alınmasında yetkili olmak
  • İhtiyaç duyulan yerde ve zamanda yeterli kaynakların sunulmasını sağlamak
  • Senaryolara ve koşullara göre, tüm ekiplerin iş akışları çerçevesinde aksiyonlara dayalı bir portföyün koordinasyonunu gerçekleştirmek
  • Toplantı, eğitim vb. ihtiyaç duyulan araçlardan yararlanarak senaryolara göre ekip liderlerini eş bilgi ve deneyim seviyesine ulaştırmak

Takım 2: İş gücünün korunması

COVID-19 salgın süreci, işlerin her zamanki gibi akmasına olanak tanımıyor. Şirketlerin sağlık ve iş güvenliği uygulamaları ile uyumlu bir şekilde çalışanlarını desteklemek için planlar geliştirmeleri gerekiyor. Bu plan, salgın süresince ortaya çıkabilecek ihtiyaçlara göre değiştirilebilecek, esnek bir yapıda olmalı. Şirketlerin benzer segmentte farklı kurumlarla bu plan ve politikaları değerlendirmeleri doğru uygulamaları hayata geçirmelerine yardımcı olacaktır.

Etkili bir iş gücü koruma modelini tasarlamak için Dünya Sağlık Örgütü ve ulusal sağlık örgütlerinin belirlediği prensiplerden yararlanmak, net ve sade bir dil kullanmak önem taşıyor. Bu model, yöneticilere oluşan acil durumlarda hızlı hareket etmelerini sağlayacak bir otonomi de sağlamalı. Özgür ve iki yönlü iletişim sayesinde de yöneticiler uygulamaları kolaylıkla aktarabilir ve kontrol edebilir, çalışanlar da kişisel güvenlikleri ve diğer konulardaki görüşlerini güvenle paylaşabilir.

İş gücü koruma ekibinde yer alması önerilen uzmanlar; İK lideri, güvenlik birimi yetkilileri, hukuk uzmanı, iletişim uzmanı ve kamu denetçisinden oluşuyor. Bu ekibin görev kapsamında ise şunlar bulunuyor:

  • İhtiyaca bağlı olarak temel uygulama dokümanları, konuların bir üst yönetime aktarılma kriterleri ve iletişim modelleri ile önleyici eylemler de dahil olmak üzere aksiyon planlarını hazırlamak
  • Gizli geribildirim ve raporlama da dahil olmak üzere çok kanallı iletişimi yönetmek
  • Üçüncü partiler için uygulama ve teşvikleri uyumlu hale getirmek
  • Çalışanların evden çalışmalarına olanak tanıyan iletişim platformlarını kurmak ve sürekliliklerini sağlamak. Bu platformlara görüntülü ve sesli konferans, ekran paylaşımı, rapor paylaşımı, anket, sohbet ve diğer interaktif özellikleri mümkün kılacak yazılım araçlarını entegre etmek
  • Çapraz çalışma saatleri gibi uygulamalardan yararlanarak ve aynı zamanda fiziksel izolasyon normlarına saygı göstererek ve sağlık taramaları gerçekleştirerek üretkenliğin korunmasına hizmet etmek
  • Konuların çözümlenmesi ve karar süreçlerinde net sorumluluklar ve zaman çizelgeleri içeren yol haritaları hazırlamak
  • Yerel ve ulusal siyasi liderler ve sağlık yetkilileri ile iletişimi sağlamak

Takım 3: Tedarik zincirinde dengenin sağlanması

Şirketlerin salgınla birlikte tedarik zincirindeki mevcut aksaklıkları, stok durumlarını ve genel olarak da tedarikçilerin bu süreçten nasıl etkileneceğini belirlemesi gerekiyor. Çoğu şirketin tedarikçilerinin yer aldığı Çin’de COVID-19 vakalarının azalması ve üretim tesislerinin yeniden çalışmaya başlaması ile birlikte şirketler, tedarik zincirlerinde dengeyi hızlıca sağlamaya odaklanıyor. Bu tesislerin yeniden çalışmaya başlamalarını desteklemenin yanı sıra şirketler, köprü stratejiler oluşturmalı ve talep yönetimi, lojistik için ön rezervasyon, satış sonrası stoklarının kullanımı ve tedarikçilerin öncelikli müşterileri arasında yer almak gibi yöntemlerden faydalanmalı. Online kanallardan ürünlerin satışına başlanması ile birlikte olağandışı taleplerle karşılaşılması gibi durumlara da hazırlık yapılmalı ve ihtiyaca göre uzun vadeli stabilizasyon stratejilerine başvurulmalı. Bu dönemde şirketler, talep planlarını güncellemek, tedarik ağlarını optimize etmek ve yeni tedarikçiler belirlemek zorunda kalabilir. Bu yöntemler, kriz sürecinden bağımsız olarak her zaman tedarik zincirini dirençli ve sağlam kılmak için kullanılabilir.

Tedarik yönetimi lideri, tedarik süreçlerinden sorumlu müdür, tedarik zinciri analisti, bölge yöneticileri ve lojistik müdürü uzmanlarından oluşan bu ekip, 4 temel iş akışını yönetmeli:

  • 1., 2. ve 3. seviye tedarikçilerin risk şeffaflığını sağlamak, tedarikçilerin yeniden üretime geçmelerini desteklemek, siparişleri yönetmek ve nitelikli, yeni tedarikçileri şirket ağına kazandırmak
  • Nakliye yönetimi, lojistik ön rezervasyonları gerçekleştirmek ve transferleri optimize etmek
  • Kritik tedarik ihtiyaçlarını belirlemek, ihtiyaca bağlı olarak temin edilen ürünleri sınırlı olarak sunmak, lokasyonları optimize etmek
  • Stok kodu (SKU) talepleri için senaryo bazlı satış ve operasyon planlaması yapmak ve üretim ve kaynak temini için planlamayı yönetmek

Takım 4: Müşteri ilişkileri yönetimi

Genelde şirketler, temel müşteri segmentlerine yaptıkları yatırımlar ve onların ihtiyaç ve davranış değişikliklerini öngörme kabiliyetleri sayesinde yıkıcı süreçleri başarıyla aşıyorlar. Örneğin; Çin’de müşteri talepleri düştü ancak yok olmadı. Bunun aksine tüketiciler büyük oranda online alışverişe yöneldiler ve başta gıda olmak üzere her türlü ihtiyaçları için sipariş vermeye devam ediyorlar. Dolayısıyla şirketler çok kanallı dağıtım stratejilerinin bir parçası olarak online kanallara daha fazla yatırım yapmalılar. Bu yatırım online satışı gerçekleştirilen ürünlerin kalitesi ve teslimatlarını en iyi şekilde gerçekleştirmeyi kapsamalı. Aynı zamanda şirketler, değişen tüketici tercihlerinin kalıcı olabileceğini, salgın öncesi dönemdeki normlara dönmeyebileceğini göz önünde bulundurmalılar.

Bu ekip içerisinde satış ve pazarlama lideri, finansal analist, müşteri ilişkileri ve stok yöneticileri yer almalı ve 3 temel iş akışından sorumlu olmalılar:

  • B2B müşterilerle iletişimi sağlamak ve senaryo bazlı risk iletişimi geliştirmek
  • Müşteri deneyim yolculuğu boyunca gerekli değişiklik ve geliştirmeleri yaparak müşteri kaybını önlemek, müşterilerle bire bir ilgilenen ekiplerin eğitimini desteklemek ve hizmet yönetimini kontrol etmek
  • COVID-19 sürecine dair bilgi ve uygulamalar hakkında müşterilerle iletişimi sağlamak

Takım 5: Finansal sağlamlık

Şirketler kendi şartlarına özel tasarlanmış senaryolar geliştirmeli. Bu kapsamda uzmanlar analitiklerden yararlanarak gelir ve gideri etkileyecek kritik faktörleri belirleyebilir ve bunların değerlemelerini yapabilir. Aynı zamanda her bir senaryoya göre finansal modellemeler yapılmalı ve likiditeye etki edebilecek etkenler belirlenmeli. Bunlara yönelik olarak da şirket aksiyonları planlanmalı. Bu aksiyonlar gelir-gider hesaplarının optimize edilmesi, maliyet yönetimi, belirli yatırımlardan çekilme ve şirket satın alma-birleşmeyi içerebilir.

Bu ekip içerisinde CFO, strateji ve iş geliştirme lideri, maliye yöneticisi, hukuk departmanından bir temsilci ve bir ya da daha fazla finansal analist yer almalı. Temelde ise iki iş akışını yönetmeliler:

  • Güncel epidemiyolojik ve ekonomik görünüm kapsamında senaryolar geliştirmek
  • Farklı senaryolara göre finansalları ve işletme sermayesini yönetmek

Konuyla ilgili sürekli güncellenen McKinsey & Company raporlarına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

https://www.mckinsey.com/business-functions/risk/o…

H&M Group Hastaneler için Koruyucu Ekipman Tedarik Edecek

H&M Group, COVID-19 pandemiğinin geniş çaplı etkilerinin üstesinden gelmek için, tedarik zincirinin hastanelere ve sağlık çalışanlarına sağlanacak kişisel koruyucu ekipman üretmesi için hızlı bir çalışmaya başladı.

H&M Group, en kısa zamanda teslimat yapmaya başlamak için, geniş çaplı satın alma operasyonları ve lojistik kapasitelerini de dahil ederek tüm tedarik zinciri kapasitesini kullanacak. Şirketin dünya çapındaki tedarik zinciri ekipleri kolektif olarak, ülkeleri ve toplulukları desteklemek için başlayan bu çalışmaları destekliyor.

CEO Helena Helmersson, ihtiyaçları anlamak ve şirketin desteklerini sunmak için Avrupa Birliği’yle görüştükten sonra, H&M Group hemen sağlık hizmeti sağlayıcıları için kişisel koruyucu ekipman üretimi hazırlamaya başladı.

“Coronavirus her birimizi önemli derecede etkiliyor ve H&M Group, diğer birçok kuruluş gibi bu olağanüstü durumda yardımcı olmak için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor. Bu çalışmaları yapabileceğimiz tüm destekler için ilk adım olarak görüyoruz. Bu süreci hepimiz beraber yaşıyoruz ve bunu mümkün olduğunca kolektif bir şekilde ele almamız gerekiyor.” H&M Sürdürülebilirlik, Grubu Başkanı Anna Gedda.

Unilever Türkiye, Sağlık Bakanlığı’nın Mücadelesine 230 Tonluk Domestos Çamaşır Suyu Bağışıyla Destek Oldu

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 (koronavirüs) salgınının ülkemizde yayılımının önlenmesi amacıyla verilen ortak mücadeleye, kurumsal bir vatandaş olarak katkı sağlamayı görev kabul eden Unilever, Sağlık Bakanlığı’na 230 ton Domestos bağışı yaptı. Çamaşır suyu yüklü 10 TIR, Unilever Türkiye’nin Konya’daki fabrikasından Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü’nün koordinasyonuyla ilgili merkezlere teslim edilmek üzere yola çıktı. Bağış ile, Sağlık Bakanlığı’nca belirlenen hastanelerin hijyen gereksinimlerinin karşılanmasına katkıda bulunulmasının amaçlandığı kaydedildi.

Unilever Ev Bakım Kategorisinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Leyal Eskin Yılmaz, Sağlık Bakanlığımızın ve sağlık çalışanlarımızın içinden geçtiğimiz bu zor dönemde gösterdikleri insanüstü mücadeleyi toplumun her kesimi gibi alkışladıklarını kaydetti. Markaları, ticari operasyonları ve ilişkileri aracılığıyla, toplumda her zaman olumlu etki yaratmayı amaçlayan bir şirket olarak her zaman sorumluluk almaya hazır olduklarını kaydeden Eskin Yılmaz: “Toplumun her kesiminin hijyen gereksinimleri için yanında olmak, Domestos çamaşır suyu markamızın marka amacını oluşturuyor. Bu marka amacından yola çıkarak, sağlık çalışanlarımızın mücadelesine hijyen gereksinimleri konusundaki ihtiyaçlarına bir nebze olsun katkıda bulunarak destek olmak istedik. Bunun için Sağlık Bakanlığı’na yaptığımız başvuru süratle kabul edildi. Bunun üzerine 230 ton Domestos çamaşır suyunun T.C. Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü’ne ulaştırılması için hemen gerekli çalışmaları başlattık. Bu süreçte ürünlerin üretimi ve sevkiyatı konusunda büyük bir özveriyle çalışan tüm fabrika çalışanlarımıza da teşekkür etmeyi bir borç biliriz.” şeklinde konuştu.

9 Milyar $’lık Açıkhava ve Endüstriyel Reklam Sektörü Devlet Desteği Bekliyor

Tüm dünya ile birlikte Türkiye’yi de etkisi altına alan koronavirüs toplum sağlığının yanında çeşitli sektörleri de olumsuz etkiliyor. Yıllık 9 milyar dolarlık iş hacmine sahip olan açıkhava ve endüstriyel reklam sektörü devlet desteği bekliyor. Sektörde uzaktan çalışma imkanı olmadığını belirten ARED Başkanı Ahmet Özdemirel, “Önlem alınmazsa 125 bin kişiye istihdam sağlayan sektörde çok zor günler yaşayacağız” diyor

Türkiye’yi etkisi altına alan koronavirüs salgını halk sağlığı ile birlikte ekonomik anlamda da birçok sektörü olumsuz etkiliyor. Yıllık 9 milyar dolarlık iş hacmine sahip olan açıkhava ve endüstriyel reklam sektörü devlet desteği bekliyor. Sektörde uzaktan çalışma imkanı olmadığı için yaklaşık 125 bin kişiyi istihdam eden kurumları zor günler bekliyor.

Açıkhava ve Endüstriyel Reklamcılar Derneği (ARED), endüstriyel reklam üreticileri ve benzeri grupların uzaktan çalışma imkânlarının olmaması ve doğrudan kapatılan ya da faaliyetleri kısıtlanan işletmelere münhasır ürün ve hizmetler sunmaları nedeniyle bu tür işletmeler için daha farklı önlemlerin alınması gerektiğini açıkladı. ARED, mevcut ekonomik ortamda tüm paydaşlarının yanında olma bilinciyle çözüm önerilerini şöyle sıraladı:

1 – İşyerlerinin su, elektrik, doğalgaz gibi giderlerine ait ödemelerinin süreç bitene kadar ertelenmesi,

2 – Vergi, SGK gibi devlete yapılacak ödemelerde indirime gidilmesi, süreç bitene kadar ertelenmesi, zorunlu izinlerde SGK ödemelerinin alınmaması,

3 – İşletmenin maddi olarak sıkıntıya girmesi sonucu faaliyetlerine ara vermek zorunda kalması durumunda ilgili işletmeye Avrupa ve ABD uygulandığı gibi geri ödemesiz maddi destek sağlanması,

4 – İşçi ücretlerinin kısa çalışma ödeneğinden ödenmesi, bu durumdan sektördeki herkesin yararlanması için de gün ve prim şartlarının bir defaya mahsus olmak üzere kaldırılması,

5 – Küçük ve orta ölçekli firmaların kredi ödemelerinin temerrüde düşmeden yapılandırılması, KGF ve KOSGEB Kredilerine ulaşımın kolaylaştırılması beklenmektedir.

ARED Başkanı Ahmet Özdemirel, koronavirüsün yayılmasına önlem olarak düşünülen uzaktan çalışma yönteminin bu sektör için mümkün olmadığını belirterek şöyle konuştu: “Bu koşullarda belirtilen iş aşamalarının sekteye uğraması ve üretim yapılamaması durumunda, işverenin çalışanlarına ücretlerini ödeyememesi, ileri aşamada da işyerlerinin faaliyetlerini durdurma mecburiyetinde kalması riski söz konusudur. Önerilerimizin, içinde bulunulan bu zor dönemde hem işçiyi hem de işvereni rahatlatacak çözümler sunabileceği kanaatindeyiz. Kısa zamanda önlem alınamazsa içinde bulunduğumuz durumda 125 bin kişiye istihdam sağlayan sektörü zor günler bekliyor.”

Açıkta Satılan Gıdalar Virüs Taşıyıcısı Olabilir

İnsan vücudunun hastalıklarla savaşması için aktif bir bağışıklık sisteminin temel şartlarından biri de güvenli gıda tüketimi. Kaynağı belirsiz gıdalardan uzak duran ve kişisel hijyenini en üst seviye çıkaran kişiler, kendini ve çevresini virüslerden koruyabilir. Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Genel Müdür Yardımcısı Prof. Dr. U. Tansel Şireli, virüslerin bulaşmasını önlemek için temel hijyen kurallarına uyulması gerektiğini söylüyor ve periyodik olarak denetime tabi olmayan ambalajsız gıdaların taşıyıcı olabileceği konusunda uyarıyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), yiyeceklerin hazırlanması sırasında dikkat edilmesi gereken hijyen uygulamalarını paylaşarak konunun önemine dikkat çekerken, uzmanlar, virüsün yayılımından korunmak için gıda güvenliği ile ilgili uyarılarda bulunuyor.

Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği EnstitüsüGenel Müdür YardımcısıProf. Dr. U. Tansel Şireli, hasta bireylerin temasıyla gelen güvenilir olmayan gıdaların taşıyıcı olabileceği konusunda uyarıyor. Şireli sözlerine şöyle devam ediyor: “Dünya Sağlık Örgütü’nün gıdalar için sunduğu önerilere mutlaka uyulması gerekiyor. Açıkta satılan peynir, süt, yoğurt, çiğ et, sebze ve meyveler ile diğer gıdalar için bulaşmayı önleyici temel hijyen tedbirleri uygulanmalıdır. Açıkta satılan ve sağım ve saklama koşulları belli olmayan sokak sütlerinden muhakkak uzak durulmalıdır. Sütler için özellikle ısıl işlem uygulanmış pastörize veya UHT sütler tercih edilmesi gerekiyor.”

İş Bankası’ndan Ekonomiye Destek Paketi

İş Bankası’ndan Ekonomiye Destek Paketi

Türkiye İş Bankası, ülkemizde de yayılım gösteren ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen koronavirüs salgını nedeniyle devreye aldığı ekonomiye destek paketini açıkladı. İş Bankası; salgında hayatını kaybeden vatandaşların ailelerine başsağlığı ve sabır, tedavi görenlere de acil şifalar diledi.

Bankanın açıkladığı destek paketinin ayrıntıları şöyle;

  • Müşterilerin 30 Nisan’a kadar ihtiyaç duyması halinde;anapara/faiz/taksit ödemelerinin ilave bir koşul aranmaksızın 30 Haziran’a kadar ötelenmesine imkan verilecek.
  • Salgın sebebiyle mali bünyesi olumsuz etkilenen başta turizm, lojistik, AVM, perakende sektörleri olmak üzere sektör ayrımı olmaksızın her bir ihtiyaç, vaka bazında değerlendirilerek ödemesiz dönem dahil gerekli tüm destek verilecek.
  • KOBİ’lerimizin ve mikro işletmelerin, tabana yaygın yararlanmasını teminen, salgın öncesi girdiği ticari yükümlülüklerinin yerine getirilebilmesi amacıyla mevcut limitlerle desteklenmesi ve gerekirse ilave limit için de azami çaba gösterilecektir.
  • Maaş anlaşmalı olsun olmasın Banka müşterilerinin önümüzdeki 3 aya ait maaş ödemelerini herhangi bir istihdam azaltımı yapmamaları kaydıyla gerekirse ilave limit tahsisi suretiyle ödenmesine katkı sağlanacak.
  • Dijital kanallar üzerinden yapılacak EFT/havale işlemlerinden 30 Nisan’a kadar (karttan karta havale dahil) hiçbir Banka müşterisinden ücret alınmayacaktır.
  • Sağlık ve gıda başta olmak üzere, müşterilerimizin alışveriş anında ihtiyaç duyması halinde kredi kartı limitlerinde artırıma gidilecek.
  • POS ve ÖKC ücretleri 3 ay boyunca ötelenecek.
  • Bireysel müşterilere; tüketici kredisi, kredi kartı ve ek hesap ödemelerini 3 ay boyunca öteleme imkanı getirilecek.

İş Bankası; bu tedbirler manzumesi ile sınırlı olmamak ve başta işini kaybeden vatandaşlara sağlanacak kolaylıklar olmak üzere, “Türkiye’nin Bankası” olarak ülkenin içine girdiği zorlukları aşmak için yapıcı ve çözümcü anlayışını bugüne kadar olduğu gibi sürdürerek her türlü ilave tedbiri alacaktır.

Evden Çalışmada “Zaman Yönetimi ve İş Disiplini” Verimi Artırıyor

Evden Çalışmada “Zaman Yönetimi ve İş Disiplini” Verimi Artırıyor

Koronavirüs salgını ile birlikte dünyada ve ülkemizde gerek günlük yaşamda gerekse iş yaşamında köklü ve radikal değişiklikler yaşıyoruz. Bu süreçte aslında 21. Yüzyılda sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçerken ortaya çıkan esnek çalışma (Flexible working) modellerinden biri olan uzaktan/evden çalışma (teleworking/telecommuting) dünyanın dört bir yanındaki şirketler tarafından zorunlu bir çalışma modeli olarak geniş uygulama alanı buluyor. Uzmanlar, bu süreçte çalışanların zaman yönetimi, iş disiplini ve iletişim becerileri ile bu süreci yönetebileceğine, başarılı iş yerlerinin ise uzaktan çalışma koşullarında çalışanları ile iletişim halinde olarak belirli zamanlarda birlikte sosyalleşebilecekleri keyifli olanaklar ve fırsatları sunabileceğine dikkat çekiyor.

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dinçer Atlı, Koronavirüs salgınıyla gündeme gelen ve pek çok sektörde uygulanan evden çalışma yöntemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Uzaktan çalışma modeli, salgın devam ederse yaygınlaşacak

Doç. Dr. Dinçer Atlı, “Uzaktan çalışma genel olarak Türk çalışma kültürünün çok aşina olduğu bir uygulama değil. Daha çok teknoloji yoğun ve çok uluslu şirketlerde gördüğümüz bir tarz. Özellikle yazılımcılar, finans sektörü çalışanları, eğitimciler, web tasarımcılar gibi mesleklerde çalışanlar için daha olası olan uzaktan çalışma, önümüzdeki süreçte virüs salgını devam ederse çok daha yaygınlaşacak. Virüs salgını öncesinde sektörü ve pozisyonu uzaktan çalışmaya uygun olan kişilerin esnek ve uzaktan çalışma uygulamaları ile iş tatminlerinin ve performanslarının olumlu etkilendiğini biliyoruz” dedi.

Doğru strateji ile yönetilebilirse pozitif etki sağlanabilir

Evden çalışma modelinin işverenler ve çalışanlar doğru bir strateji ile yönetilebilirse kişisel tatmin ve hayat kalitesi üzerinde pozitif etkileri bulunduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Dinçer Atlı, “Çalışanlar için trafikte kaybedilmemiş zaman, buna bağlı olarak daha az stres söz konusu olabiliyor. Daha fazla uyku için zaman bulabilme, daha fazla fiziksel egzersiz için fırsat, fast-food yiyeceklerden uzak kalarak daha sağlıklı beslenme olanağı, uygulanacak birtakım yöntemler ile birlikte daha verimli çalışma gibi faydalar sağlanabiliyor. İşverenler açısından ise süreç doğru yönetilebilirse verimlilik artışı ve kaynak tasarrufu sağlanabiliyor” dedi.

Zorluklarına dikkat!

Doç. Dr. Dinçer Atlı, “Bununla birlikte içinde bulunduğumuz konjonktür göz önüne alındığında zorunlu uzaktan çalışma birtakım zorlukları da beraberinde getirebiliyor” dedi.

Uzaktan çalışma bazı çalışanlar için tercih sebebi ve verim artıran bir yöntem olabilirken bazı çalışanların çalışma tarzlarına uygun olmayabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Dinçer Atlı, “Bu nedenle çalışan farklılıklarını göz önüne almak şirketler için her zamankinden daha önemli. Bu süreçte işverenlerin çalışanlarının yaşadıkları bu zorunlu çalışma modeli değişiminde çalışanları ile mümkün olduğunca iletişim içinde kalarak ve yeni çalışma koşulları ile ilgili bilgilendirmeler yaparak yaşanan değişimin yükünü hafifletmeleri gerekiyor. Uzaktan çalışma konusunda verimin artması ve güven ortamının sağlanması için ise yönetimin çalışanına yeterince güvenmesi ve etkili bir performans sisteminin kurulması hayati önem taşıyor. Bu süreçte olanak varsa çalışan ile yöneticinin güne başlarken ya da günü bitirirken bir telefon görüşmesi yapması da motive edici olabiliyor” tavsiyesinde bulundu.

Kurum kültürünün uzaktan yaşatılması önemli

Çalışanların kurumsal değerleri benimsemelerinin, şirket vizyonunu ve misyonunu yaşamalarının kurum kültürü ile ilgili olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Dinçer Atlı, şunları söyledi:

“Şirketler kurum kültürlerini sadece ofis ortamında değil, uzaktan çalışma ortamında da yaşatabilirler. Bu nedenle uzaktan çalışma durumunda kurum kültürünü yansıtan faaliyetlerin planlanması, önemli günlerin kutlanması, ödüllendirmeler, olumsuz durumlar için ilgili çalışanın yanında olduğunu gösteren uygulamalar bu süreçte de önemini koruyacaktır. İlginç bir uygulama olarak verimlilik ve dostluğu güçlendirmek için yenilikçi ve ilginç bir yol olarak şirket sponsorluğunda video konferans yoluyla ekipçe haftalık öğle yemeği yemek özellikle yurtdışındaki uzaktan çalışma kültürüne sahip şirketlerde görülen ilginç bir uygulamadır. Virüs yayılımını göz önüne alarak sanal öğle yemeği dışarıdan yemek sipariş ederek değil en uygun hijyenik koşullarda hazırlanarak planlanabilir.”

Uzaktan çalışmanın zorlukları da var

Uzaktan çalışma modelinde çalışanlar açısından birtakım olumsuzlukların da olabileceğini kaydeden Doç. Dr. Dinçer Atlı, “Uzaktan çalışırken içsel motivasyonlarını sağlama konusunda zorluklar, zaman yönetimi becerileri ile ilgili sorunlar, sosyal izolasyondan kaynaklı yalnızlık duygusu, diğer çalışanlar ile ilgili iletişim sorunları ve salgın konusundaki endişe, korku ve çaresizlikten kaynaklanan travma sonrası stres bozukluğu gibi sorunlar oluşabiliyor. Tüm bu zorluklar ile baş etmek önemli hale gelirken çalışanın iş arkadaşları, yöneticileri ve iletişimde olduğu paydaşları iletişimini devam ettirmesi önemli hale geliyor” diye konuştu.

Dijital ortamda sosyal etkileşim yalnızlık duygusunu azaltıyor

Bu dönemde uygulanan uzaktan çalışma modelinde yalnızlık duygusunun azaltılmasının dijital ortamda sosyal etkileşimle mümkün olabileceğini kaydeden Doç. Dr. Dinçer Atlı, tavsiyelerini şöyle sıraladı:

“Bu süreçte çalışanların; dijital olanaklar ile de olsa sosyal etkileşim içinde olmak iş birliği hissiyatı yaratarak yalnızlık duygusunu azaltır. Bu nedenle evden çalışan kişi için mesai aralarında ya da mesai sonrasında yalnızlık duygusunu azaltabilecek bir iş arkadaşı ya da iş arkadaşları ile sesli ya da görüntülü iletişim içinde olması ya da çalışanın aynı deneyimi yaşayan başka bir şirkette çalışan bir arkadaşı ile iletişim içerisinde olması faydalı olabilir. Olanak varsa çalışanların takım arkadaşları ile yüz yüze ofis deneyimini çoğaltacak video konferans ya da belgeler üzerinde aynı anda düzenleme olanağı sağlayan ekran paylaşımı gibi dijital uygulamalar ile çalışmaları yararlı olabilir.”

Zaman yönetiminde Pomodoro Tekniği

Uzaktan çalışmada zaman yönetimi ve iş disiplininin oldukça önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Dinçer Atlı, “Günün başında yapılacak işleri listelemek ve günlük çalışma çizelgesi hazırlamak ve söz konusu çizelgeye bağlı kalarak bir zaman yönetimi verimlilik açısından faydalı olacaktır. Bu arada zamanı iyi değerlendirmek için zaman Pomodoro Tekniği de önerebileceğimiz bir teknik olabilir. Bu teknikte pomodoro bir zaman birimi anlamında geliyor. 1 pomodoro birimi, 30 dakikalık süre anlamına geliyor. Teknik, öncelikle yapmak istediğiniz uzun ve kısa vadeli işleri içeren bir çizelge hazırlamakla başlıyor. Ardından öncelikli yapılacak işler belirleniyor. 25 dakikalığına işinize odaklanıyorsunuz, sonrasında 5 dakikalık bir mola veriyorsunuz. Böylece 1 pomodoro tamamlanmış oluyor. Dört pomodoro yaptığınızda, yarım saatlik bir mola verebiliyorsunuz. Günde 6-12 arası pomodoro yapmak, ideal kabul ediliyor. Bu da 3-6 saat arası bir zaman dilimine denk geliyor.Kişi bu yöntemi kısmen ya da iş yoğunluğuna uygun ise tüm mesaisinde kullanabilir. Bu yöntemde kısa mola dilimlerinde, kahve arası, tatlı atıştırmalıklar, varsa evcil hayvanınızla ilgilenmek, kısa yürüyüş ya da kısa sosyal medyada sörfü gibi kişinin başarısını ödüllendirmesine neden olacak bireysel motivasyonu artırıcı faaliyetler yapılabilir. Gün sonunda yapılan çalışmaları ve sürelerini kaydetmek yine faydalı olabilir” diye konuştu.

Doç. Dr. Dinçer Atlı, “Bunun yanında olanak varsa diğer aile bireylerinin çalışanı kesintiye uğratamayacağı bir çalışma yeri verimliliği çok artırıyor” dedi.

Zaman yönetimi, iş disiplini ve iletişim becerisi ile bu süreç yönetilebilir

Doç. Dr. Dinçer Atlı, “Özetle; bu süreçte çalışanlar zaman yönetimi, iş disiplini ve iletişim becerileri ile bu süreci yönetebilir.Başarılı iş yerleri ise uzaktan çalışma koşullarında çalışanları ile iletişim halinde olarak belirli zamanlarda birlikte sosyalleşebilecekleri keyifli olanaklar ve fırsatları sunabilir. İşverenler uzaktan çalışmayı yüksek performans yaracak şekilde kurum kültürünün bir parçası olarak geliştirebilirlerse yeteneğin performansa dönüşebileceği bir ortam yaratılabilir” dedi.