Sesimi Duyan Var mı?

Bilindiği üzere Türkiye deprem kuşağında, 1996 yılında hazırlanan deprem haritamızın yenilenme sebebi nedir?

Deprem haritası bize neyi anlatmak istiyor?

Bizlere anlatılmak istenilen şeyleri ne kadar algılıyor ve uyguluyoruz?

Yıllarca çalışıp birikim yaptığınız paralarla aldığınız mekanların, sizlere ve sevdiklerimize mezar olmaması için kurallara uygun yapılıp yapılmadığını araştırmayla işe başlayabilirsiniz.

Deprem haritasına E devlet şifrenizle https://tdth.afad.gov.tr/TDTH/main.xhtml  adresinden ulaşmanız mümkün.

Türkiye depreme ne kadar hazırlıklı sorusunun cevabına maalesef her seferinde canlarımızı yitirerek şahit oluyoruz, görüldüğü üzere ülke olarak Elâzığ depremine de yenik düştük ve 38 can, onlarca yaralı, yıkılan binalar, deprem sonrası yaşananlar, tıpkı daha önce yaşadığımız depremlerde olduğu üzere belleklerimizde acı bir anı olarak yerini aldı.

Depremi siyasi malzeme yapanları esefle kınıyorum, evet Devlet yetkililerinin eksiklikleri bundan öncede olmuş bundan sonrada olmaya devam edecektir, önemli olan deprem öncesi alınacak önlemler ile olası depremlerden en az zararla nasıl çıkabiliriz ve deprem sonrasında nasıl davranarak zararlarımızı bertaraf edebiliriz konularında bir araya gelerek soruların cevaplarını bulmak.

Depremle yaşamayı ve yaşlanmayı öğrenmemiz gerekiyor.

Peki deprem sadece Türkiye için mi tehlikeli?

Elbette değil, doğal Afetlere hazırlıklı olmayan toplumlar maalesef her seferinde doğa üstü olaylara yenik düştü ve düşmeye de devam ediyor, yaşananlardan ders çıkartmadığımızı aşağıda internetten topladığım bilgilerden açıkça analiz edebilirsiniz.

28 Nisan 1903 Malazgirt: 6,7 maalesef 2626 kişi yaşamını yitirdi.

9 Ağustos 1912 Mürefte: 7,3 maalesef 216 kişi yaşamını yitirdi.

6 Mayıs 1930 Hakkâri: 7,2 maalesef 2514 kişi yaşamını yitirdi.

26 Aralık 1939 Erzincan: 7,9 maalesef 32962 kişi yaşamını yitirdi.

20 Aralık 1942 Niksar/Erbaa: 7,0 maalesef 3000 kişi yaşamını yitirdi.

26 Aralık 1943 Tosya/Ladik:7,2 maalesef 2824 kişi yaşamını yitirdi.

1 Şubat 1944 Bolu/Gerede: 7,2 maalesef 3959 kişi yaşamını yitirdi.

19 Ağustos 1966 Varto: 6,9 maalesef 2394 kişi yaşamını yitirdi.

28 Mart 1970 Gediz: 7,2 maalesef 1086 kişi yaşamını yitirdi.

28 Mayıs 1971 Bingöl: 6,8 Maalesef 878 kişi yaşamını yitirdi.

6 Eylül 1975 Lice: 6,9 maalesef 2385 kişi yaşamını yitirdi.

28 Temmuz 1976 Çin: 8,2 maalesef 500000 kişi yaşamını yitirdi.

24 Aralık 1976 Çaldıran/Muradiye: 7,2 maalesef 3840 yaşamını yitirdi.

10 Ekim 1980 Cezayir: 7,3 maalesef 2590 kişi yaşamını yitirdi.

23 Kasım 1980 İtalya: 7,2 maalesef 2375 kişi yaşamını yitirdi.

11 Temmuz 1981 İran: 6,8 maalesef 1027 kişi yaşamını yitirdi.

13 Aralık 1982 Yemen: maalesef 3000 kişi yaşamını yitirdi.

30 Kasım 1983 Erzurum/Kars: 6,8 maalesef 1155 kişi yaşamını yitirdi.

19 Eylül 1985 Meksika:8,1 maalesef 12000 kişi yaşamını yitirdi.

10 Ekim 1986 El Salvador:7,5 maalesef 1500 kişi yaşamını yitirdi.

7 Aralık 1988 sovyetler Birliği 6,9 25000 kişi yaşamını yitirdi.

21 Haziran 1990 İran: 7,7 maalesef 35000 kişi yaşamını yitirdi.

16 Temmuz 1990 Filipinler: 7,7 maalesef 2000 kişi yaşamını yitirdi.

20 Ocak 1991 Hindistan: 6,1 1600 kişi yaşamını yitirdi.

1 Şubat 1991 Pakistan/Afganistan: 6,8 maalesef 1200 kişi yaşamını yitirdi.

13 Mart 1992 Erzincan: 6,8 maalesef 653 kişi yaşamını yitirdi.

12 Aralık 1992 Endonezya:6,8 maalesef 2200 kiş yaşamını yitirdi.

30 Eylül 1993 Hindistan: 6,4 maalesef 22000 kişi yaşamını yitirdi.

17 Ocak 1995 Japonya: 7,2 maalesef 3500 kişi yaşamını yitirdi.

28 Mayıs 1995 Rusya: 7,5 maalesef 2000 kişi yaşamını yitirdi.

1 Kasım 1995 Dinar: 5,9 maalesef 94 kişi yaşamını yitirdi.

10 Mayıs 1997 İran: 7,1 maalesef 2000 kişi yaşamını yitirdi.

4 Şubat 1998 – Afganistan: 6,1 maalesef 4500 kişi yaşamını yitirdi.

30 Mayıs 1998 Afganistan:6,8 maalesef 3000 kişi yaşamını yitirdi.

27 Haziran 1998 Ceyhan: 6,3 maalesef 84 kişi yaşamını yitirdi.

25 Ocak 1999 Kolombiya: 6,2 maalesef 1200 kişi yaşamını yitirdi.

23 Ekim 2011 Van: 7,2 maalesef ölü sayısı bilinemiyor.

Depremler olmaya devam ediyor, doğanın dengesini bozan insanoğlundan doğa eninde sonunda intikamını alacaktır, unutmayın öldüren depremin şiddeti değil insanoğlunun hırsıdır.

Hadi gelin bir kere daha bundan önceki yazımı okuyarak acı hatıralarımızı bulunduğu yerde rahatsız edelim. https://satinalmadergisi.com/lojistik-ve-dogal-afetler/

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ
KANDİLLİ RASATHANESİ VE DEPREM ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ (KRDAE)
BÖLGESEL DEPREM-TSUNAMİ İZLEME VE DEĞERLENDİRME MERKEZİ (BDTİM)

http://www.koeri.boun.edu.tr/scripts/lst9.asp Adresinden tüm bilgilere ulaşmak mümkünken aklımıza sadece deprem olunca gelen bu kurum bize neyi anlatmak istiyor?

Deprem olmadan depremin olacağını önceden bilmek bize avantaj sağlar mı, sorusunun cevabı elbette sağlar olmalı, lakin önceden bilemediğimiz ve kontrol edemediğimiz şeyler için her an olacakmış gibi teyakkuzda olmamız gerekmez mi?

https://www.afad.gov.tr/  bize neyi anlatmak istiyor, her an bizimde karşılaşacağımız deprem gerçeğinde bizler bireysel olarak önce kendimize sonra çevremize en sonda insanlığa nasıl katkı sağlayabiliriz?

http://www.ilkyardim.org.tr/hayat-kurtarma-zinciri.html Hayat kurtarma zincirinden ne kadar haberdarız?

https://www.dask.gov.tr/toplumsal-paylasim-etkilesimli-deprem.html Zorunlu deprem sigortası gerçekten zorunlu mu? Evet zorunlu olan bir Dask mevzuatı var yaptırımı sadece alım satım yaparken ve kiraya verirken olduğu için zorunlu deprem sigortası sadece depremlerde akıllara geliyor ve birkaç gün sonra unutulup gidiyor.

https://www.gib.gov.tr/search/node/%C3%B6iv  Özel iletişim vergisi hakkında tüm soruların cevabını linkten bulabilirsiniz, 17 Ağustos 1999’da yaşanan deprem felaketinin ardından yaraların sarılması için ÖİV adı altında bir vergi düzenlemesi yapılmış toplanan paraların sadece deprem ve depremzedeler için kullanılacağı karara bağlanmıştı, ÖİV üzerinden tam 21 sene geçmesine rağmen birçok spekülasyon ile bugüne taşınan ÖİV için son durum nedir toplanan paraların akıbeti ne oldu bunları bilmek gerçekten mümkün değil.

Sahi toplanan paraların şeffaf bir şekilde kaydı tutuluyor mu?

Yapılan harcamalar şeffaf bir şekilde belgeleniyor mu?

Bu soruların muhatapları ya burada yada mahşerde cevap vermeye hazır olsunlar.

Deprem öncesi ve sonrası ihtiyaç duyulan kurum ve kuruluş adresleri.

https://www.kizilay.org.tr/

https://www.akut.org.tr/

https://www.afad.gov.tr/

http://www.turkiyedepremvakfi.org.tr/

http://www.ahder.org/

http://did.org.tr/

http://www.ilkyardim.org.tr/

https://www.siviltoplum.gov.tr/

https://www.udef.org.tr/tr/

Gelelim depremden sonraki ilk 24-48 saatlik süreçte yapılması gerekenlere.

48 saat canlar için kritik bir süreçtir, sonrasında Devlet yapması gerekenleri yapacak yaraları acilen saracak beka sorunu ortadan kaldıracaktır, 48 saatlik süreci iyi organize ederseniz can ve mal kaybınız en az düzeyde olur.

Bölge valisi olayı sahiplenmeli ve bölgenin süreç yönetimi sadece onda olmalıdır.

Acil eylem planı tek merkezden koordine edilmeli, deprem bölgesi karantinaya alınmalı ve yasaklı bölge ilan edilmelidir.

Hiçbir şekilde ilk 48 saat bölgeye Devlet güvenlik güçleri ve görevliler harici kimse alınmamalı, karantina bölgesi dışına acil eylem planı kampları ve yardım depoları oluşturulmalıdır.

Özellikle il dışından yardım için gelen görevlilere sivil halktan ayrılabilecek kıyafetler verilmeli ve her kıyafetin bir tanımı olmalıdır, yanlış yerde, farklı amaçlarla orada bulunan insanların kontrol edilmeleri kolaylıkla sağlanmalıdır.

Olası yangın, yağmalama, salgın hastalıklar için acil eylem planı devreye alınmalı, her iş için eğitim almış insanlar o koridorda değerlendirilmelidir.

Görevi harici kimse farklı bir eylem geliştirmemeli kendi başına kahramanlık peşinde olmamalıdır.

Sokakların içinde park halinde bulunan araçlar ve benzeri sokağı kapatan ne varsa boşaltılmalı, her an yardım ekibi sokakları kullanacak şekilde organize edilmelidir.

Bölge halkı güvenli bölgelere alınmalı, bina içerisinde kalabilecek isimler görevlilere bildirilmeli, hiçbir şartta enkaz bölgesine eğitim almamış insanlar yaklaştırılmamalıdır.

Her enkaz için gerektiği kadar ekip ve ekipman görevlendirilmeli, görevli insanlar sürekli kontrol edilmeli ve dinlendirilmelidir.

Arama kurtarma ekipleri her bina içinde yaşayan insanların isimlerini tespit etmeli, her bina için kurtarılacak isimler panoya yazılmalıdır.

Güvenli bölgelerde tuvalet, banyo, yiyecek ve içecek gibi temel ihtiyaçlar bulundurulmalı kurulacak dev ekranlardan bölge içinde olan bitenler video yardımıyla bölge halkına aktarılmalıdır.

Bölgeye gelen yardımlar bölge dışında güvenli depolarda tasnif edilmeli, gerekli kontrollerden geçen yiyecek ve içecekler sağlıklı şekilde depolanmalıdır.

Bölge içerisinde açıkta bulunan yiyecek ve içecekler bölge dışındaki güvenli depolara aktarılmalı, tasnif edildikten sonra ihtiyaç sahiplerine eşit miktarda dağıtılmalıdır.

Bölge içerisindeki yıkılmamış binaların yağmalanmaması için gerekli önlemler alınmalı, bölgenin mümkünse her karesi video kayıtlarına alınmalıdır.

Bölgedeki hastaneler özellikle her an ağır yarılalar için teyakkuz halinde olmalı, mümkün olduğu kadar ağır yaralı olmayan hastalar yakın illerdeki hastanelere transfer edilmelidir.

Ölüm hali hasıl olmuş insanlar kimlik tespiti yapılarak morglara kaldırılmalı, üzerlerindeki kıymetli eşyaları kayıtlara alınarak saklanmalı, asla defin işlemi 48 içerisinde yapılmamalıdır.

48 saat içinde bölgede yaşayan insanların sayımı yapılmalı, enkaz altında olası birileri varsa nokta atışıyla kurtarma çalışmaları yapılmalıdır.

Sonrasında kullanılabilir eşyalar tasnif edilmeli sahiplerine teslim edilmelidir.

Maddi boyutu yüksek olan eşyalar devlet güçleri tarafından koruma altına alınıp sahipleri bulunana kadar özenle saklanmalıdır.

Bölge dışından yollanan yardım malzemeleri için önce o bölgelerde tasnif depoları oluşturulmalı, tasnif edilen ürünler bölgeye uygun şartlarda yollanmalıdır.

Mümkünse uzak bölgelerden ilk 48 saat yardım malzemesi yollanmamalı, toplanan malzemeler, Kızılay gibi yardım kuruluşları ile entegre bir çalışmayla organize edilmelidir.

Özetleyecek olursak neye ihtiyacımız var?

Süreçleri yönetecek siyasi olmayan profesyonel bir komutana.

Komutanın emrinde işini çok iyi yapan subaylara.

Subayların emrinde organize olmuş çavuş ve onbaşılara.

Savaş kazanma edasıyla düşünmeden emirleri uygulayacak askerlere ihtiyacımız var.

Peki kim bunlar?

Doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar, güvenlik güçleri, Stk kuruluşlarının eğitim almış görevliler, din adamları, şoförler, iş makinası kullanan operatörler, kameramanlar, depo görevlileri, itfaiyeciler, aşçılar.

Sonuç olarak her an teyakkuzda olursak zararı en aza indirmiş oluruz, bunun için büyük çaplı tatbikatlar her zaman yapılmalı, her topluluğu bir halka olarak görmeliyiz.

Unutmayın en zayıf halkanız kadar güçlüsünüzdür.

Krizlerin yönetilmesindeki en kritik nokta, en tepedeki insanların olay mahallinde bulunması, Devletin gücünü hissettirmesidir.

Bizler maalesef her şartta işlerimizi son dakikaya bırakıyoruz, depremi yaşamadan önce her an deprem olacakmış gibi önlemlerimizi alsak her şey daha kolay ve anlamlı olacaktır, her ailenin acil eylem planı olmalı, kıyafetleri, kıymetli eşyaları aile bireylerinin bildiği yerde olmalı, olası sorunlarla mücadele etmeyi öğrenmeli ve metanetli olmayı bilmelidir, deprem yaşam alanları oluşturulmalı, deprem çantası sürekli güncel tutulmalı, ev içinde olası senaryolar üzerinde tatbikatlar yapılmalıdır.

Yönetmen varsa oyuncular bir şekilde kendilerine biçilen rolü oynamak durumunda kalırlar, aksi durumda kim ne yapacağını bilmez, kaos ortamı hasıl olur ve panik havası ile başı boşluk olayları içinden çıkılmaz hale getirir.

Deprem kaçınılmaz bir son ise depreme hazırlıklı olmak her zaman bizleri güçlü kılar, sonrasında bundan önceki depremlerde olduğu gibi, güçlü Devletimiz yaralarımızı saracak eski yaşantımıza kavuşmamız için gereken tüm çalışmaları tamamlayacaktır.

Elâzığ Depreminde yitip giden canların mekanları cennet olsun sevdiklerine ve ülkemize sabrı cemiller diliyorum.

Akreditiflerde Rezervli Evrak İthalatçıya Teslim Edilirse?

Akreditif denildiği vakit akla ilk gelen husus banka güvencesi tahtında ödemedir. Akreditiflerin üstlendikleri misyon itibariyle bir akreditif şartlı bir banka garantisi olup, şartlar yerine getirildiğinde akreditiften doğan ihracatçının alacağı, ithalatçının değil, ödeme yapacak akreditif bankası veya teyid bankasının asli bir borç yükümlülüğü şeklindedir ve bu asli borç yükümlülüğünden cayılamaz. Ödeme bankası veya teyid bankası mutlaka akreditiften doğan ihracatçının parasını ödemek durumundadır.

Her şey yolunda giderse; akreditif evrakları akreditifte yazılan kurallara uygun ve zamanında noksansız teslim edilmişse, akreditif bankası ödeme yapacaktır. Ya işler yolunda gitmez ise ne olacak?  İşler nasıl yolunda gitmeyebilir? Kuşkusuz ki yolunda gitmeyen pek çok neden olsa da en ödemlisi ihracatçı tarafından ödeme yapacak bankaya sunulan vesaikte hata (rezerv)  olduğunda, ödeme yapacak bankanın evraklara rezerv koyup, ödemeyi durdurması ve rezervi ihracatçıya ihbar etmesi akreditif bedelinin ödenmeyeceği anlamına gelir. Şartlı bir banka garantisi olarak gördüğümüz, ihracatçının sunulan vesaik karşısında parasını mutlaka alacağını beklediğimiz akreditif evrağında rezerv olması halinde akreditif teyidli de olsa bankaların ödeme yapması söz konusu olamaz.

Uluslar arası Ticaret Odaları’nın UCP (Uniforms Customs and Practice for Documentary Credits) 600 Sayılı Bröşür’ün 16 maddesi rezerv konularını açıklamaktadır. Söz konusu madde rezervle ilgili detayları ve rezerv olması halinde ihracatçının bankasının alacağı aksiyonun ne olduğunu açıkça anlatmaktadır.

Şöyle ki;

I. Görevi çerçevesinde hareket eden bir görevli banka, varsa bir teyit bankası veya amir banka bir ibrazın uygun olmadığını belirlediğinde (rezerv), ibrazı karşılamayı veya iştira etmeyi reddedebilir.

II. Görevi çerçevesinde hareket eden bir görevli banka, varsa bir teyit bankası veya amir banka ibrazı karşılamayı veya iştira etmeyi reddetmeye karar verdiğinde ibrazda bulunan tarafa bu hususta tek bir bildiri göndermelidir. Bu bildiri;

  1. bankanın ibrazı karşılamayı veya iştira etmeyi reddettiğini; ve
  2. bankanın ibrazı karşılamayı veya iştira etmeyi reddetmesine ilişkin her bir rezerv unsurunu; ve
  3. a) bankanın ibraz edenden yeni talimat beklerken belgeleri elde tutmakta olduğunu; veya
    b) amir bankanın akreditif amirinden rezerv kaldırma talimatı alıp bunu kabul etmeyi uygun görünceye kadar veya rezerv kaldırma talimatını kabul etmeyi uygun görmeden önce ibraz edenden yeni talimat alıncaya kadar belgeleri elde tutmakta olduğunu; veya
    c) bankanın belgeleri iade etmekte olduğunu; veya
    d) bankanın ibraz edenden evvelce almış olduğu talimat uyarınca hareket etmekte olduğunu,

belirtmelidir.

Yukarıda açıklanan UCP 600’ün 16 maddesinin ilgili alt maddeleri açıkça şöyle demektedir; Akreditif evrağında rezerv tespit edilmesi halinde, rezervi bulan ihracatçının veya ithalatçının bankası;

  • rezervleri yazılı olarak ihbar edecek,
  • rezervli evraklara ait hiçbir sorumluluk üstlenmeyecek,
  • İhracatçıya ödeme yapmayacak,
  • Rezervli evrakları ihracatçının sorumluluğunda ve riskinde elinde tutacak,
  • Hatta rezervli evrakları her zaman için ihracatçıya iadeye etmeye hazır olduğunu,

göndereceği rezerv ihbarnamesinde yazıyor olması gerekmektedir.

Aksi kabul edilmedikçe, rezervli evraklar üzerinden işlem yapılamayacak ve rezervli evraklar ihracatçının sorumluluğundadır, ihracatçının bankası evraklarda rezerv tespit etmesi halinde bu evrakların muhatabı ihracatçıdır.

Bu durumda rezervli evrakların ithalatçıya teslim edilmemesi gerekmektedir ki ihracatçının bankası rezerv iddiasını sürdürebilmesi için. Peki rezerv konulmuş vesaik ithalatçıya teslim edilirse? Bir adım daha ile gidelim; rezervi ithalatçının bankası tespit etmiş olsun ve UCP 600 Bröşür kurallarına göre rezerv bildirimini yaptıktan sonra;

  • Rezevli evrakları ithalatçıya teslim edip ithalatçı evraklarla malını gümrükten çekmiş,
  • Rezerv iddiasını sürdürüp,
  • Ödemeyi de yapmama

gibi bir yola girerse ne olur?

Hiç de sürpriz değil. Böyle yapan bankalara bankacılık hayatımda çok defalar tanık oldum. Evraklarda rezerv tespitini ihbar ettikten sonra evrakları ihracatçının risk ve sorumluluğunda banka nezdinde tutacağına, rezervli evrakları ithalatçıya teslim edip, aynı zamanda evraklarda rezerv var iddiasını sürdürüp ihracatçıya ödeme yapılmamaktadır. İşte böyle durumlarda İhracatçımız kuzu, ithalatçı veya ithalatçının bankası aynı zamanda akreditif bankası (issuing bank) ise tilki konumuna geçmiş olurlar. Tilki kurnazlığını ortaya koyarak ihracatçıya gerçek dışı bilgi vermektedir. İthalatçının bankası evraklarda rezerv var iddiasını sürdürüp ihracatçıya ödeme yapmamakta fakat aynı zamanda da ithalatçıya evrakları teslim ederek ithalatçının malları gümrükten çekmesini sağlamıştır. Bu tamamen kurnazlık ve UCP 600 kurallarını açıkça ihlal etmek demektir. İhracatçımız kuzu olmak zorunda değildir. Biraz araştırmacı olması ihracatçının elini güçlendirir. İhracatçı yapacağı araştırmalarda gerçekten rezerv konulmuş vesaikin ithalatçıya teslimi sağlanmışsa bu durumda UCP 600 Madde 16 / f ihracatçının elini güçlendirir;

“Bir amir banka veya teyit bankası bu maddenin hükümlerine uygun hareket etmediği takdirde belgelerin uygun bir ibrazı oluşturmadığını iddia etmekten yoksun kalacaktır.”

Bu demektir ki; ithalatçının bankası rezervli evrakları ithalatçıya teslim etmesine rağmen, ihracatçıya veya onun bankasına evraklarda rezerv var iddiasını sürdüremez. Rezervli evraklar ithalatçıya teslim edildiği anda rezerv ortadan kalkar. İthalatçı rezevli evrakları kabul etmiştir. Rezervli evrakları kabul eden ve malı çeken ithalatçı ve onun bankası rezerv iddiasını sürdüremez. Ödemeyi derhal yapmak durumundadır. Hatta rezerv tespit edilmiş evrakları ithalatçıya teslim edecek ithalatçının bankası, evrakları teslim etmeden önce mutlaka ihracatçının bankasına rezervli evrakları ithalatçıya teslim edeceğine dair görüşünü paylaşıp, bu konuda ihracatçı veya ihracatçının bankasının mutabakatını temin etmek zorundadır. Zira rezerv konulmuş akreditif vesaikinin tüm sorumluluğu ihracatçının üzerinde olup, evraklar konusundaki tasarruf yetkisi de ihracatçıya aittir.

Eğer ihracatçı araştırmacı olursa, bu akreditif işleminde av iken avcı konumuna gelebilir. İhracatçının bu konuda kendini eğitmesi, bilgi dağarcığı açısından bileğinin bükülememesi konumda olması şarttır.

Buyer Network Öğrenme Merkezinde Bugün: “TEST: 40 Soru Satınalma ve Pazarlık Yönetimi Sınavı”

Eğitim taleplerinizi egitim@satinalmadergisi.com a iletebilirsiniz.
Eğitim taleplerinizi egitim@satinalmadergisi.com a iletebilirsiniz.

Müzakere Yönetimi ve Pazarlık Becerileri Eğitim taleplerinizi egitim@satinalmadergisi.com a iletebilirsiniz.
Satınalma ve Tedarik Zinciri Eğitim kataloğunu indirmek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf tıklayınız.

Buyer Network’te bugün “TEST: 40 Soru Satınalma ve Pazarlık Yönetimi Sınavı” başlıklı test sorularına hesabınıza giriş yaparak ulaşabilirsiniz. İlgili test soruları 24 saat süre ile yayında kaldıktan sonra yayından kalkacak ve ücretli olarak erişebileceğiniz Öğrenme Merkezi’nde yer alacaktır. Dosyaya erişmek için hesabınıza giriş yapmalısınız.

En çok doğru cevabı veren 1 kişi, istediği Buyer Network eğitimlerinden bir tanesine ücretsiz katılma hakkı kazanacak.

“TEST: 40 Soru Satınalma ve Pazarlık Yönetimi Sınavı” Başlıklı Dosyayı İndirmek için Tıklayınız.

En çok doğru cevabı veren 1 kişi, istediği Buyer Network eğitimlerinden bir tanesine ücretsiz katılma hakkı kazanacak.

Buyer Network Profesyonel Üyelik Paketleri ile erişebileceğiniz Öğrenme Merkezi’nde mesleki gelişiminiz için araçlar sunulmaktadır. Satınalma Dergisi’nin yayınlanmış tüm sayıları da öğrenme merkezinde yer almaktadır.

Tüm profesyonel üyeler aynı zamanda Buyer Network Card sahibi olmaktadır.

Profesyonel Üyelik Paketleri:

www.buyernewtwork.net/bireysel-uyelik adresinden seçenekleri görüntüleyebilirsiniz.

Kurumsal Eğitim Kataloğu’nu görmek için tıklayınız.
Yazılım ve Tasarım Hizmetleri Kataloğu’nu görmek için tıklayınız.

Performans Değerlendirmeleri

Performans değerlendirmelerinin yapıldığı bu dönemlerde çalışanların performansını ne kadar gerçekçi  verilere dayanarak ölçüyoruz? Yaptığımız işin geleceğini etkileyecek kadar önemli bir faktör olan çalışanlar, performans değerlendirmelerinden sonra bize faydalı olabiliyor mu?

 

Bir yöneticinin en zorlu görevinin performans değerlendirmesi yapmak olduğuna inanıyorum. Özellikle düşük performanslı bir çalışan ile konuşabilmek, onu iyileştirebilmek oldukça zorlu bir görev. İşte esas yönetici olmak/olabilmek bu noktada ortaya çıkıyor. Eğer düşük performanslı bir çalışanınızla karşılıklı oturup konuştuktan sonra performansını arttırabiliyorsanız bence siz olmuşsunuz. Bir yöneticiden daha ne beklersin ki? Bu zorlu görev yetkinliği,  kimilerine doğuştan bahşedilirken, kimileri de okuyarak, deneyerek, araştırarak edinilen deneyimler sayesinde elde ediyor. 

 

Bende doğuştan böyle bir yetkinlik var mı bilmiyorum bunu benimle çalışanlara sormak lazım ama tüm araştırmalarım ile ulaştığım sonuca bakarsak, çalışan motivasyonunu ve yönetimini sağlamanın en etkili methodu, çalışana koçluk yapmak. Bu sebeptendir ki koçluk kabiliyetlerini geliştirmek üzerine sık sık paylaşımlarda bulunarak doğru bilgiyi çok daha kolay ulaşılabilir kılmak adına çabalıyorum.

 

Performans değerlendirme sürecinde siz neler kazandığınızı veya kaybettiğinizi düşünüyorsunuz? Yaklaşımlarınız çalışanlarınızı motive edebildi mi yoksa demotive olan çalışanlarınız için şirket karlılığını yani veremediğiniz zamları mı sorumlu tutuyorsunuz?

Başarısızlık, Kesin Bir Zafere Nasıl Dönüştürülebilir?

Hiç, çok istediğiniz bir konuda başarısızlık ve hayal kırıklığı yaşadınız mı? Böyle durumlar,

  • Kendinizi değersiz, önemsiz ve takdir görmemiş hissettiğiniz,
  • Herkesi ve her şeyi suçladığınız,
  • Mahrum bırakılmış olma, kıskançlık ve intikam gibi duygulara engel olamadığınız
  • Kendinizi kötü hissettiğiniz,
  • Kendi dünyanıza çekildiğiniz,
  • Yaşamınızın başka alanlarını da etkileyen karmaşık durumlardır.

Ve zaman akıp gider. Yıllar sonra başka insanların mutlu ve başarılı yaşamlarını görür “Ben de bir zamanlar çok yaklaşmıştım, ama kader böyleymiş” dersiniz. Artık hayal kırıklığınız, kesin bir yenilgiye dönüşmüştür. Bedelini yaşadığınız hayatla ödediğiniz pahalı bir yol…

Ancak hiç bir hikâye böyle sonuçlanmamalı.

Böyle anlarda hatırlanması gereken tek şey, her başarılı insanın o başarıdan önce birçok defa geçici başarısızlığa uğradığı ve buna rağmen asla vazgeçmediğidir. Fatih Sultan Mehmet de İstanbul’u fethettiği 29 Mayıs’tan önce, 2 ay boyunca birçok defa fetih girişiminde bulunmuş ve her defasında da zafere giden yolda yeni bir şeyler öğrenmişti.

Edison ise ampulü bulana kadar 2.000’den fazla deneme yapmış, yani 2.000 defa başarısız olmuştu. Her başarısız deneme, onu başarıya bir adım daha yaklaştırmıştı. Bazen bir şeyin nasıl doğru şekilde yapılacağını öğrenmek için, önce nasıl yapılamayacağını öğrenmek gerekir.

Öyleyse bir yol daha var: Kazanan insanların yolu. Üstelik diğerine göre çok daha kazançlı olan bu yol, olumsuz deneyiminizi, başarıya giden yolda geçici bir başarısızlık olarak görmenizle başlar. Bu yeni bakış açısı da beraberinde şu soruları getirir:

“Ne oldu da durum bu şekilde sonuçlandı?”

“Yeniden başlasaydım neyi farklı yapardım?”

“Bu durumu getiren olaylar bana ne öğretti?”

“Kendimi suçlamamak için bir sonraki sefer, neyi farklı yapmalıyım?”

İnsan zihni soru – cevap sistemiyle çalışır. Bu sorulara cevap arayışınız, size hayal kırıklığınızı zafere dönüştüren 5 adımlık yolun kapılarını açacaktır. Bu 5 adım:

Kesin ve Nicel Bir Hedef: İster bir kariyer hedefi olsun, ister sosyal ve ekonomik durumunuzda değişim, mutlaka nicel ve kesinlik ifade eden bir amacınız olmalıdır ve amacınız, kesin bir tarih ile sınırlandırılmalıdır (Şu tarihte, gelirim şu kadar olacak vb.).

İfade Tarzınızı Düzeltin: Amaç, olumlu bir şekilde ifade edilmeli ve kararlılık içermelidir.

Yanlış: … olmasını istemiyorum

Yanlış: … olmamasını istiyorum.

Doğru: … olmasını istiyorum.

Akılcı ve Esnek Bir Plan: Yaptığı işte başarılı olmak isteyen herkes gibi, siz de kendiniz için anlam ifade eden amacınıza ulaşmak için rasyonel ve esnek bir strateji planı hazırlamalısınız. Planın esnek olması, sizin dışınızda gelişen durumlar karşısında en az kayıpla manevra yapabilmenizi hatta her durumdan fayda yaratmanızı bile sağlayacaktır.

Profesyonel Destek: Bu planı hazırlarken dışarıdan bakan uzman gözlerden, konunun uzmanlarından teknik destek alabilirsiniz. Bu neden önemli? Önemli kararlar alırken etkisi altında kaldığınız birçok etmen vardır:

Bilişsel çarpıtmalarınız, kayıptan kaçınma korkunuz, hikayenize kendi bakış açınız, kendinize özel motivasyonlarınız, anlık duygularınız, isteklerinizi iletirken sınırları keskin bir şekilde belirleyip belirlemediğiniz, karşı olgusal düşünmeniz (yaşanacakları düşünerek, elinizdekilere daha fazla sarılmanız), statüko önyargısı, değişmezlik önyargısı vb. gibi yargı, inanç ve varsayımlarınızı dışarıdan gelen bakış açısıyla fark edebilirsiniz.

(Bir arkadaşım birkaç yıl önce, bir başka şirkete transfer olurken USD cinsinden 5 haneli bir transfer ücreti almıştı. Üstelik iş değiştirirken transfer ücreti ödemeleri yıllar önce tarih olmasına rağmen. Bunu sağlayan şey ise bir profesyonel koçtan destek alması ve koçun onu yönlendirmesiyle benzer durumlara, sektör uygulamalarına ve önceki tecrübelere çapa atmamış olmasıydı. Arkadaşım hayatı boyunca bir koç için ödeyeceği paranın kat kat fazlasını tek seferde kazandığını söylüyor)

Harekete Geçin: Güçlü bir amacınız ve bu amaca göre güçlü bir strateji planınız var. Bu planın her aşaması defalarca konunun uzmanlarınca gözden geçirildi. Her denemeden sonra planın aksayan yanları, yenileriyle değiştirildi. Hedefiniz ve planınız, içinde yaşadığınız sektörde gayet akılcı ve esnek. Harekete geçin, elinizden gelenin en iyisini yapın. Denemeye devam edin… Ve asla vaz geçmeyin ne amacınızdan, ne tutkularınızdan, ne inancınızdan ne de kararlılığınızdan.

Yenilgileri, nihai bir yenilgi olarak değil, geçici başarısızlık olarak farklı bir bakış açısıyla yeniden çerçevelediğinizde geçici başarısızlıklardan her seferinde bir şeyler öğrenir, strateji planınızda değişiklikler yapar ve sonra da başarıyı getiren o adımları atarsınız. İşte yıllar sonra “Keşke” yerine “İyi ki” dedirten 5 adım budur.

Temesist Academy ve Buyer Network İşbirliği ile “Tedarik Zinciri Yönetimi Eğitimi” düzenlendi.

Temesist Academy ve Buyer Network İş ve Ticaret Platformu İşbirliği ile “Tedarik Zinciri Yönetimi Eğitimi” düzenlendi.

Temesist Şirketler Grubu Yönetim Kurulu üyesi Murat Kadir Gül açılış konuşmasında, 2020 vizyonumuz planlamamızda Akademiyi hayata geçirmekten mutluyuz. Sektörde daima yapılmayanları doğru bir vizyonla adım adım yürürlüğe alma gibi bir misyonumuz var. Etraflıca düşünüp doğru adımlar atmaya gayret ediyoruz. Akademi tarafında iyi bir hazırlık dönemi geçirdik. Bir plan ve program dahilinde ilerliyoruz. Sektör yöneticilerimizi ağırlamaktan son derece memnunuz. Eğitimlerin ücretsiz sunuluyor olması da önemli. Mesleki bilginin zenginleşmesi için yenilikçi çalışmalarımız artarak devam edecek dedi.

BuyerNetwork.net kurucusu Prof. Dr. Murat Erdal ise kurumlarla işbirliği geliştirmekten mutlu olduklarını belirterek şunları söyledi. 2020 içerisinde kurumsal (B2B) pazarda olabildiğince tüm Derneklere, kamu kurumlarına ve şirketlere dokunmak istiyoruz. Birlikte ar-ge, iş geliştirme, pazarlama, satış, insan kaynakları ve eğitim projelerinde bir araya gelip sektöre değer katan yeni projeler üretmek istiyoruz. Temesist, sektörün öncü firması. Birlikte neler yapabiliriz diye düşündük ve güzel bir projeye imza attık. Buna benzer bir kaç projemiz daha var.

Atilla Yıldıztekin tarafından verilen eğitimde ambalaj, elektronik ve aydınlatma sektörlerinin lider firmalarından yöneticiler katıldı.  Eğitimler her ay güncellenerek yeni konularla devam edecek. Eğitimlere katılmak için BuyerNetwork.net sitesinden kaydınızı yaptırabilirsiniz.

24. EMITT Fuarı

Dünyanın en büyük dört turizm fuarı arasında yer alan ve 30 Ocak – 2 Şubat tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek olan 24. EMITT- Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı 85 ülkeden binlerce katılımcı ve 60 binin üzerinde ziyaretçiyi ağırlamaya hazırlanıyor. Fuar, turizmin küresel, bölgesel ve yerel boyutta en güncel trendlerinin tartışılacağı bir fikir alışverişi platformu olma özelliğine de sahip olacak.

24. EMITT Fuarı, 30 Ocak Perşembe günü, TÜYAP Palas Otel’de T.C Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un açılış konuşmasıyla başlayacak. Açılış Töreni’nin diğer konuşmacıları arasında İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, TTYD Başkanı Oya Narin, TÜROFED Yönetim Kurulu Başkanı Sururi Çorabatır, TÜRSAB Yönetim Kurulu Başkanı Firuz Bağlıkaya, THY Genel Müdürü Bilal Ekşi, Hyve Grup Bölge Direktörü Kemal Ülgen ve Hyve Grup Turizm, Seyahat ve Moda Direktörü Hacer Aydın bulunuyor.

Dünya turizminin en önemli zirvelerinden biri olan EMITT Fuarı’nın ilk gününde turizm sektörünün gündeminin konuşulacağı ve T.C. 54. Hükümeti Kültür ve Turizm Bakanı Bahaattin Yücel’in yöneteceği Başkanlar Forumu yer alacak.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ise; heyetiyle birlikte 1 Şubat tarihinde EMITT Turizm Fuarı’nı ziyaret edecek.

Fuar’ın ikinci gününde ise Paris Louvre Müzesi’nden sonra dünyada ilk kez İstanbul’da sergilenecek Mona Lisa: Beyond The Glass sergisi ile 3. gün Göbeklitepe VR Deneyimi, dört gün sürecek Fuar programının satırbaşları arasında yer alıyor.

Program:

Yer: TÜYAP Palas Otel, İstanbul Balo Salonu, A- Blok Kat 2, Büyükçekmece(TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi içi)
Tarih: 30.01.2019, Perşembe

Akış:

11:00-11:05 Hoşgeldiniz
11:05-12:15 Açılış konuşmaları
12:15-12:20 Ödül Töreni
12:20-12:30 Kurdele Kesimi
12:30-14:30 Protokol turu

Danfoss Eaton’s Hydraulics’i Satın Aldı

Danfoss, 3,3 milyar USD (yaklaşık 3,0 milyar EUR) karşılığında Eaton’s Hydraulics’i satın aldı.

Isıtma, soğutma, motor kontrol sistemleri ve güç çözümleri alanlarında dünya lideri Danfoss Ocak 2020 itibariyle Eaton’s Hydraulics’i satın aldı. Danfoss’un temel iş alanlarını güçlendirip müşteri değerini arttırma stratejisi doğrultusunda yapılan satın alma 3,3 milyar USD (yaklaşık 3,0 milyar EUR) karşılığında gerçekleşti.

Danfoss Başkan ve CEO’su Kim Fausing, satın alma ile ilgili: “Bu satın alma ile mobil ve endüstriyel hidrolik alanında bir dünya lideri oluşturma yolunda önemli ve dönüşüm odaklı bir adım attık. Bunu, tamamlayıcı portföylerimizle coğrafi ayak izimizi birleştirebileceğimiz bir fırsat olarak görüyoruz. Küresel sektörde büyük saygı gören Eaton Hydraulics azimli insan kaynağı ve güçlü markaları ile biliniyor. İki şirketin bilgi ve deneyimi bir araya geldiğinde müşterilerimiz rakipsiz uzmanlık için tek bir ortakla hayatlarına devam edebilecekler. Güçlü teknoloji ortağı konumumuzu korumak amacıyla imzaladığımız bu anlaşma ile temel hidrolik iş faaliyetlerimize ve dijital çözümlere yatırıma devam ediyoruz.” şeklinde konuştu.

Eaton Hydraulics’in CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Craig Arnold “Eaton’s Hydraulics’in, temelinde hidrolik yatan bir şirkete dahil olmasından büyük fayda sağlayacağına inanıyoruz, bu anlaşma sonuca ulaştırıldığında, hidrolik alanında kapsamlı bilgi ve uzmanlığa sahip iki yetenekli ekibi bir araya getirecek. Eaton’un hidrolik ekibi, mobil ve endüstriyel hidrolik alanında dünya lideri şirketin bünyesine katılacak ve sonuç olarak müşterilerimize ve distribütörlerimize geniş teknoloji ve hidrolik çözümler portföyü ile fayda sağlayacağız.”  diye belirtti.

Her iki sektör lideri şirket de gerek kültürü ve müşteri yapısı, gerekse Ar-Ge ve kalite odaklılık gibi çok sayıda kurumsal benzerliğe sahip. Her iki işletme de dünya çapında tamamlayıcı coğrafi ayak izine sahip, birleşme sonrası dünya çapında daha da geniş bir etki alanına sahip olunabilecek. Bu satın alma anlaşması aynı zamanda Danfoss’un Eaton Hydraulics’in çalıştığı endüstriyel hidrolik pazarına girmesine de olanak sağlayacak.

Eaton Hydraulics ürünlerini tarım, inşaat ve endüstriyel pazar segmenti gibi pazarlardaki müşterilere sunuyor. Danfoss’un mevcut iş segmenti Danfoss Enerji Çözümleri’ne transfer edilecek ve bu iş segmentine yaklaşık 11.000 çalışan ve 2,2 milyar USD (2,0 milyar EUR) 2019 satışı getirerek hidrolik iş hacmini ikiye katlayacak. Danfoss an itibariyle yaklaşık 28.000 çalışan ve 7,9 milyar USD (6,3 milyar EUR) 2019 satışına sahip. Danfoss bu anlaşma ile üçte birlik büyüme sağlayacak.

Danfoss Enerji Çözümleri Başkanı Eric Alström konuyla ilgili olarak, “Hidrolik temelimizde yatıyor ve enerji çözümleri segmentimizi yıllardır müşteri odaklılık ve büyük teknoloji liderliği yatırımları ile kuvvetlendiriyoruz. Bu iki şirketin birleşmesiyle ortaya çıkacak olan, yeniliğe adanmış ve geniş ürün yelpazesine, yüksek performanslı dağıtım kanallarına ve geniş coğrafi erişim alanına sahip tam teşekküllü bir hidrolik oyuncusu olmamızın müşterilerimize fayda sağlayacağına inanıyorum.” dedi.

Şirket satın almasının tüm koşullarının yıl sonuna dek sonuca ulaştırılması hedefleniyor

Neden İşinizin En İyisini Yapmalısınız?

Merhaba. Bu hikayeyi çoğunuz bilirsiniz. Dünyanın en ünlü kalp doktorunun arabası bozulmuş, Arabasını tamire götürmüş. Tamirci arabasının kaputunu açmış: “Size bir sey soracağım. Nerede ise ben ve siz aynı işleri yapıyoruz. Mesela ben şimdi itina ile kaputu açacağım bir bakışta problemin nerede olduğunu anlayacağım, kapakçıkları temizleyeceğim, gerekirse kabloları, motor yağını değiştireceğim, hatta çok gerekli ise motoru çıkarıp yerine yenisini takacağım. Söylesenize nasıl oluyor da siz milyon dolarlar kazanıyorsunuz ama ben meteliğe kurşun atıyorum?” Bunu üzerine doktor, tamircinin kulağına eğilmiş ve şöyle demiş: “Bunların hepsini motor çalışıyorken yapmayı denesene!”

Yani insan hayatı en önemlisi. Dolayısıyla insan hayatına doğrudan etki eden sektörlerde de bu öneme göre çalışmak, hareket etmek gerekiyor. İlaç sektörü bunlardan bir tanesi. Hammaddeyi almaya karar verdiğiniz andan başlayın, ürettiğiniz ilacın, hastanın boğazından geçtiği ana kadar, hatta hasta iyileşip belli bir süre geçene kadarki tüm bu süreçte parmağı olan herkese çok büyük sorumluluk düşüyor.

Hani derler ya, işimizi doğru yapmak çok önemli diye. Bu, üstadların bize nasihat vermek için söylediği bir şey değildir. İşte bizler bu sektördeki işimizi olması gerektiği gibi yaparsak, vicdani sorumluluğu da çok rahat bir şekilde göğüsleyebiliriz. Eğer bizler, ilaç sektörünün temsilcileri, olması gerekeni doğru yaparsak, insan hayatı bizim yüzümüzden tehlikeye girmemiş olacak. Sürecimizdeki bir tek aksaklıktan, eksiklikten ve yanlışlıktan dolayı bir insanın hayatı tehlikeye girerse, geceleri rahat uyuyabilir miyiz? Ki şu anda, “bu insan bizim bir yakınımız da olabilir” gibi bencilce birşey söylemek istemiyorum. Yakınımız olsa da olmasa da, bir insana verdiğimiz zarar sonrasında rahat olabilir miyiz? Açıkçası ben rahat olamam. Dolayısıyla bu sorumluluğu göğüsleyebilmek, işimizi doğru ve eksiksiz yapmamızdan geçiyor.

İlaç sektöründe çalışan bir Tedarik Zinciri Yöneticisi olarak, işimi nasıl doğru yapıyorum:

  1. Uygun hammadde tedarikçisi bulmak: Her hammaddeyi kullanamayız. İlaca girecek hammaddenin de özellikleri vardır ve bunu analiz sertifikası bize gösterir. Daha ucuz olması sizi cezbetmesin. Önce kaliteye dikkat edin. Müşteriniz ne istiyor?
  2. Uygun hammadde taşıyıcısı ile çalışmak: Taşınacak hammaddenin hangi sıcaklık ortamında taşınacağı önemlidir. Uzakdoğudan buraya, et ürünlerini 30 C derecede taşısak, yemeklerinize katabilir misiniz? Ve temiz olmayan ortamda taşınsa, rahatça yiyebilir misiniz? Hijyen burada çok daha önemli.
  3. Uygun depolar kullanmak: Yine sıcaklık ve hijyen ile ilgili bir madde. Tabi burada iş güvenliği kuralları da devrede olabiliyor. Tehlikeli olan hammaddeler de ayrı depolarda tutulabilir.
  4. Uygun üretmek: Üretim esnasında işçiler neden bone, galoş, maske gibi ekipmanlar kullanır? Hatta üretim ekipmanlarına çok yaklaşmayan ziyaretçiler bile buna dikkat etmelidir. Önlükten tutun da, saç bonesine kadar, yüz maskesine kadar hepsi ürünün kalitesini etkileyecek.
  5. Uygun analiz etmek: Hangi analiz metodlarını kullanıyorsunuz? Analiz çabuk bitsin de hemen satalım diye çalışmayı yarıda bırakıyor musunuz? İstisnalar olabileceğini düşünmeden, genel istatistiki sonuçlara mı güveniyorsunuz? Sonuçları birkaç defa kontrol ederek analiz sertifikasına işliyor musunuz?
  6. Kontrol etmek ve uygunsa serbest bırakmak: Tüm bu süreci kaydettiğiniz iş emri dosyasının sayfalarını iyice kontrol etmek gerekir. Bu dosya bazı firmalarda dijital bazı firmalarda ise basılı kağıt şeklinde olabilir. Dijital olan hızlı kontrol edilir, otomasyon yazılımı size hatayı hemen gösterir. Basılı kağıtta işiniz biraz uzayabilir. Burada da kontrol edenin hatasını, yani insan hatasını minimuma indirmek için birkaç kez kontrol etmek gerekir. Çünkü bu aşama, ürüne “satılabilir” statüsü verir.
  7. Müşteriye doğru bilgi vermek: Satış hedefleriniz olabilir. Daha çok para kazanmak size cazip gelebilir. Ama müşteriden sakladığınız bir detay, bir ya da birkaç insan hayatını olumsuz etkileyebilir. Çok para kazanıp vicdan azabı mı çekmek istersiniz, yoksa vicdan sizin için daha mı önemlidir?
  8. Nakliyeyi uygun araçlarla gerçekleştirmek: Hammadde temin aşamasında olduğu gibi sıcaklık ve hijyen burada da önemlidir. İlaç sektöründe GxP standartları dikkate alınır. Bu standartlarda neyin nasıl olması gerektiği belirtilir. Nakliye için de GDP (İyi Dağıtım Uygulamaları)’nin doğru uygulanması gerekmektedir.

Yukarıda 8 maddecik özetle size bahsettiğim süreç, aslında binlerce sayfa prosedür ve talimatlardan oluşturulmuştur. Hangi sektör yöneticisine sorarsanız sorun, tüm süreçlerde dikkat edilmesi gereken noktaları size sayacaktır. Ben, ilaç sektöründe çalışan bir yönetici olarak, kendi sektörümdeki noktalara sizi odaklamak istedim. Otomotiv sektöründe dayanıklı malzeme kullanarak kaza riskini azaltmak, gıda sektöründe yine GxP kurallarına uyarak insan sağlığına olumsuz etkiyi önlemek, yapı-inşaat sektöründe malzemelerin dayanımına dikkat ederek statiği korumak, enerji sektöründe insana verilecek zararı en aza indirmek… gibi her sektöre özgü sonuçlar konuşulabilir.

İnsanlar için, dünyadaki herkesin sağlıklı, mutlu olması için işimizi doğru yapalım. Çünkü ancak, işinin en iyisini yapan insanlar dünyada iz bırakabilir.

Sanayici ve İş İnsanları Derneği (Sander) – Buyer Network Pro İşbirliği İle Düzenlenen Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Eğitimi

22 Ocak 2020 Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Eğitimi

Sanayici ve İş İnsanları Derneği (Sander) – Buyer Network B2B İş ve Ticaret Platformu işbirliği ile düzenlenen Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Eğitimi 22 Ocak 2020’de Yılmaz Redüktör evsahipliğinde gerçekleşti.

Sander Başkanı Mehmet Kocasakal

arih ve zamanı düzenle

İsifed Genel Başkanı Muammer Ömeroğlu

Sander Başkanı Sayın Mehmet Kocasakal’ın açılış konuşması ile başladı. İsifed Genel Başkanı Sayın Muammer Ömeroğlu mesleki etkinliklerin önemine vurgu yaptı.

Açılış konuşmalarının ardından Prof. Dr. Murat Erdal ilk oturumda, Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetiminde son trendler ve ülkemizde karşılaşılan temel sorunlarına değindi.

22 Ocak 2020 Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Eğitimi
(Soldan Sağa) Funda Köprülü, Muammer Ömeroğlu, Prof. Dr. Murat Erdal, Mehmet Kocasakal, Adil Ünal

40 firmadan 90 profesyonelin katıldığı eğitimin ikinci oturumunda, Prof. Dr. Murat Erdal keyifli ve eğitici bir sunum gerçekleştirdi. Eğitimin sonuna doğru teoride kalmak istemeyen Murat Erdal, eğitime katılan profesyonellerle müzakere masasına oturarak keyifli bir uygulama da yaptı. Gerçek hayattan tecrübelerini aktaran Murat Erdal, yine gerçek hayattan vakaları da ele alarak dolu dolu bir eğitim gerçekleştirdi.

22 Ocak 2020 Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi Eğitimi – Satınalma Müzakere Uygulaması

Eğitim organizatörü Sander’e ve toplantı evsahibi şirketimiz Yılmaz Redüktör’e teşekkür ederiz.

Buyer Network Kurumsal Eğitim Kataloğu’nu görmek için tıklayınız.
Buyer Network Yazılım ve Tasarım Hizmetleri Kataloğu’nu görmek için tıklayınız.