Güvenle Başlayan Mutluluk: Psikolojik Güvenlik ve Çalışanların İyi Oluş Hali
Karen KALUSTYAN
İş dünyası artık sadece hedeflerle, bütçelerle ve başarı tablosuyla yönetilmiyor. Bugünün iş yerlerinde, üretkenliği artıran, bağlılığı güçlendiren ve yaratıcılığı tetikleyen başka bir faktör daha var: Güven. Daha doğrusu, psikolojik güvenlik. İşte tam da bu noktada, çalışan mutluluğu kavramı anlam kazanıyor. Çünkü bir çalışan kendini güvende hissetmeden ne üretken olabilir ne yaratıcı ne de kurumuna aidiyet hissedebilir.
Psikolojik güvenlik, Harvard Business School’dan Prof. Amy Edmondson tarafından tanımlandığı haliyle, bireylerin cezalandırılma, dışlanma veya küçümsenme korkusu olmadan fikirlerini ifade edebildiği, hata yapmaktan çekinmediği ve açık iletişim kurabildiği bir ortamı ifade eder. Bu tür bir atmosferde çalışanlar, sadece görevlerini yerine getirmekle kalmaz, sürece katkı sunmak için inisiyatif alır, soru sorar, risk alır, yani gelişir. Psikolojik güvenliğin düşük olduğu ortamlarda ise kişiler genellikle fikirlerini saklar, hata yapmamak için yaratıcı düşünmekten kaçınır ve var olan potansiyelini ortaya koyamaz.
Çalışan mutluluğu uzun süre sosyal haklar ve fiziksel çalışma koşullarıyla açıklanmaya çalışılsa da, günümüz verileri çok daha fazlasını ortaya koyuyor. Gallup’un 2023 tarihli “State of the Global Workplace” raporu, çalışanların yalnızca yüzde 23’ünün işine bağlı hissettiğini gösteriyor. Oysa psikolojik güvenliğin sağlandığı kurumlarda bu oranlar ciddi şekilde yükseliyor. Çünkü bir çalışanın fikirlerinin önemsendiğini, hata yapabileceğini ve yine de değerli olduğunu hissettiği bir ortam, sadece üretkenliği değil, aidiyeti de besliyor. Dolayısıyla mutluluk, bir yan hak değil; psikolojik bir iklim meselesi haline geliyor.
Bu noktada farklı sektörlerde yapılan uygulamalara bakmak, konuyu somutlaştırmak açısından oldukça öğretici. Örneğin teknoloji devi Google’ın yaptığı “Project Aristotle” adlı araştırma, yüksek performanslı ekiplerin en belirgin ortak noktasının psikolojik güvenlik olduğunu ortaya koydu. Ekip içi iletişimde açıklık, fikirlerin rahatça dile getirilebilmesi ve hata yapma hakkı; başarıyı belirleyen temel unsurlar olarak öne çıktı. Benzer şekilde sağlık sektöründe, özellikle hastane ve ameliyathane ekiplerinde, çalışanların yaşanabilecek riskleri dile getirme özgürlüğüne sahip olmaları, sadece ekip dinamiğini değil, hasta güvenliğini de doğrudan etkiliyor. Bir hemşirenin ya da teknisyenin, karar verici pozisyondaki bir profesyonele fikir sunabilmesi, o kurumda psikolojik güvenliğin sağlandığını gösteriyor. Perakende sektöründe ise çalışanların müşterilerle doğrudan iletişim kurduğu göz önüne alındığında, fikirlerinin dikkate alınmadığı veya hatalarının ağır eleştirildiği ortamlarda motivasyonun düştüğü, dolayısıyla hizmet kalitesinin de olumsuz etkilendiği sıkça görülüyor.
Elbette psikolojik güvenlik bir kültür meselesi ve bu kültürü yaratmak bir liderlik sorumluluğu. Çalışanlara fikir beyan etme hakkı tanıyan, hataları cezalandırmayan, süreci öğrenme fırsatına dönüştüren liderler; ekiplerinde güven ortamını inşa eden isimler oluyor. Bir liderin “Bilmiyorum, sen ne düşünüyorsun?” diyebilmesi, sadece bir tevazu göstergesi değil, aynı zamanda çalışanı sürece ortak eden, onun uzmanlığına değer veren bir yaklaşımı temsil ediyor. Psikolojik güvenlik karşılıklıdır; verildiğinde çoğalır, yok sayıldığında kaybolur.
Kurumlar için bu konu yalnızca iç iletişim stratejilerinin ya da insan kaynakları politikalarının bir parçası değil; aynı zamanda yetenek yönetimi, işveren markası ve sürdürülebilir başarı açısından da kritik bir yatırımdır. Pandemi sonrası değişen çalışma modelleri, özellikle hibrit ve uzaktan çalışmanın getirdiği yeni dinamikler, psikolojik güvenliği daha da stratejik hale getirmiş durumda. Fiziksel olarak bir arada olunmayan ortamlarda duygusal bağ kurmak ve güven inşa etmek artık eskisinden daha çok çaba gerektiriyor.
Bir İnsan Kaynakları uzmanı olarak gözlemim şu: Psikolojik güvenliğin sağlandığı ortamlarda çalışanlar yalnızca daha üretken değil; daha yaratıcı, daha ilgili ve daha huzurlu oluyor. Fikirlerin paylaşıldığı, hataların cezalandırılmadığı ve başarının birlikte kutlandığı kurumlarda mutluluk bir yan sonuç değil, doğal bir akış haline geliyor. Bu yüzden çalışan deneyimini iyileştirmek, iş yerinde mutluluğu artırmak isteyen her kurum için ilk adım, “Bu ekipte insanlar kendilerini ne kadar güvende hissediyor?” sorusunu sormak olmalı. Çünkü çalışanların gerçekten geliştiği yer, kendilerini saklamadan var olabildikleri yerdir.
Karen KALUSTYAN









İtirazen Şikayet Konusu; Başvuru sahibinin dilekçesinde özetle;


Buzullar eridikçe su krizi daha da belirginleşiyor: “800 milyondan fazla insan yeterince sağlıklı suya erişemiyor”
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi tarafından gerçekleştirilen, yaklaşık 1 yıl süren ve 19 farklı su arıtma cihazı markası incelenerek yapılan araştırmanın sonuçlarına değinen Kalebaşı, “Ülkemiz genelinde her yıl milyonlarca metreküp içme suyunun, arıtma cihazları yüzünden israf olduğunu görüyoruz. Araştırma sonuçları, evsel ve bireysel tüketimlerde kullanılan arıtma cihazlarının 1 litre su elde etmek için 5 litre atık su ürettiğini ortaya koyuyor. Ayrıca, kullanılan cihazların yüzde 80’inin, suyun mineral içeriğinde yüzde 75 ila 100 arasında kayıp oluşturduğu da gösteriyor. Bu noktada hem sağlığımız hem de kısıtlı su kaynaklarımızın korunması adına arıtma cihazları kullanımı ile oluşan su israfının önüne geçilmelidir” diye konuştu.

Nesnelerin İnterneti (IoT), günlük hayatımızdaki cihazların internete bağlanarak birbiriyle iletişim kurmasını ve veri paylaşmasını sağlayan önemli bir teknoloji. Peki, bu teknoloji tedarik zinciri gibi karmaşık bir alanda nasıl kullanılıyor? Tedarik zinciri yönetimi, tedarikçiler, müşteriler, lojistik ve envanter gibi birçok karmaşık süreci bir arada yönetmeyi gerektiriyor. Küresel tedarik zinciri yönetimi pazarı her yıl %9,4 büyüme kaydederken, işletmeler bu büyümeye ayak uydurmak için yenilikçi teknolojilere yöneliyor. Bu noktada, Nesnelerin İnterneti (IoT), tedarik zinciri yönetiminde devrim yaratacak önemli bir teknoloji olarak sahne alıyor. IoT, şirketlerin tedarik zincirlerini izleme ve kontrol etme şeklini dönüştürerek, operasyonel verimliliği artırıyor, maliyetleri düşürüyor ve şeffaflığı sağlıyor. Bu makalede, IoT’nin tedarik zincirindeki rolünü, faydalarını, zorluklarını ve trendleri sizler için inceleyeceğim.
Fesih, iş sözleşmesini derhal ya da belirli bir sürenin geçmesi ile sona erdiren, karşı tarafa yöneltilmesi gerekli tek yanlı irade açıklamasıdır. Fesih hakkı sözleşmenin her iki tarafına da tanınmıştır ve diğer tarafın kabulüne gerek olmayan bir irade beyanıdır. Fesih beyanı karşı tarafa ulaştığı anda hüküm ve sonuçlarını doğurur


Hyundai Motor Türkiye, 2026 yılında üretmeyi planladığı elektrikli araç için hazırlıklara başlıyor.
İş dünyasında karar almak, sadece doğru bilgiye sahip olmakla değil, o bilgiyi nasıl yorumladığımızla da ilgilidir. Günümüz liderleri, veri temelli karar alma ile sezgisel öngörüler arasında bir denge kurmak zorunda. Peki, bir lider olarak hangi durumlarda verilere güvenmeli, hangi durumlarda sezgilerimize kulak vermeliyiz?
Bir göz atalım isterseniz bu ihracat evrakları nedir diye: İthalatçı ve ihracatçının yaptıkları alım satım sözleşmesi gereği, ihracatçı tarafından yapılan kesin satış sonrası, ithalatçı tarafından talep edilen evraklardır.