Perakende Sektörünün Kaybı 100 Milyar Dolara Yakın

Tyco Retail Solutions’ın dünya perakende sektörünün yüzde 80’ini temsil eden işletmelerle yaptığı çalışma, sektörün mağaza içindeki kayıplar sebebiyle üstlenmek zorunda kaldığı maliyetin büyüklüğünü ortaya koydu.

Mağazalarda kötü niyetli kişiler sebebi ile yaşanan kayıplar perakende sektörü için büyük ölçekli zararlara yol açıyor. Sensormatic’in ile küresel çapta en büyük iş ortakları arasında bulunan Tyco Retail Solutions firması tarafından yaptırılan “Sensormatic Küresel Perakende Sektörü Kayıp Endeksi” isimli araştırma, perakende sektörünün karşılaştığı tabloyu net bir şekilde ortaya koydu.

PlanetRetail RNG şirketine yaptırılan araştırma, bu konuda yapılmış en kapsamlı çalışmalardan biri olma niteliği taşıyor. 14 farklı ülkede, tüm perakende sektörünün yüzde 80’ini oluşturan işletmelerle yapılan görüşmeler sonucu hazırlanan rapora göre kayıpların sektöre maliyeti 100 milyar USD seviyesine ulaşıyor. Araştırmaya katılan işletmelerin 2016 – 2017 döneminde yaklaşık 230 bin mağazaya sahip olması ve toplamda 1,5 trilyon USD’nin üzerindeki ciroları sonuçların doğruluğunu gösteren önemli bir detay olarak karşımıza çıkıyor.

En yüksek kayıp ABD’de, Avrupa ikinci sırada

Raporun detaylarına bakıldığında en yüksek kayıp oranının yüzde 1,85 ile ABD’de olduğu görülüyor. Avrupa 1,83 ile ikinci sırada yer alırken, Güney Amerika 1,81, Asya Pasifik bölgesi ise yüzde 1,75’lik oranlar ile sıralanıyor.

Rapor, aynı zamanda ürünlere alarm etiketi uygulama oranlarına dair veriler de içeriyor. Avrupa’da kaynakta yani ürünlerin üretim aşamasında etiketlenme oranı yüzde 32,42; mağazada etiketleme oranı ise yüzde 35,33 seviyesinde. Global oranlara bakıldığındaysa kaynakta etiketleme yüzde 31,97; mağazada etiketleme ise yüzde 34,40 seviyesinde. Hem Avrupa hem de global ölçekte satılan ürünlerin yüzde 30’dan fazlasının etiketsiz olduğu görülüyor.

En yüksek kayıp tekstil ve aksesuar mağazalarında

Sensormatic Küresel Perakende Sektörü Kayıp Endeksi’ne göre tekstil ve aksesuar mağazaları en yüksek kaybın yaşandığı yerler. Bu alanlarda kayıp yüzde 1,98 seviyesinde. Departmanlı mağazalar, tüketici elektroniği ve yerel zincir marketlerde kayıp oranları yüzde 1,84 ile 1,79 arasında değişiyor. En düşük kayıp ise yüzde 1,73 ile hipermarketler.

Kayıplarda çalışan faktörü önemli bir yer tutuyor

Rapora göre mağazalarda yaşanan ürün kaybının dört önemli sebebi bulunuyor. İlk sırayı yüzde 34,34 ile dış hırsızlık alıyor. Tedarikçilerin neden olduğu kayıplar yüzde 24,28 ile ikinci sırada yer alırken, çalışan kaynaklı kayıplar yüzde 22,95’lik paya sahip. Yönetim kaynaklı sebepler ise yüzde 18,43 ile dördüncü sırada.

Oranda İtalya, değerde ABD en fazla kaybın yaşandığı ülkeler

Ülkeler bazındaki duruma bakıldığındaysa kayıp oranı ve kayıp değeri olarak iki farklı sıralama bulunuyor. Kayıp oranlarında en yüksek payı yüzde 2,32 ile İtalya alıyor. Hindistan ve Fransa ise küçük farklarla bu ülkeyi takip ediyor. Kayıp değeri açısından bakıldığındaysa ABD 42 milyar USD’nin üzerinde bir tutarla açık farkla ilk sırada bulunuyor. Çin 13,5 milyar USD ile ikinciliği, İngiltere ise yaklaşık 7,5 milyar USD ile Çin’i izliyor. İngiltere aynı zamanda en fazla kaybın yaşandığı Avrupa ülkesi. İtalya yüzde 2,32 ile en yüksek kayıp oranına sahipken Almanya ise yüzde 1,43 ile en düşük oranla bu alanın en başarılı ülkesi unvanını taşıyor.

Avrupa’da en yüksek risk marketlerde

Avrupa perakende pazarındaki duruma ait detaylara bakıldığında indirim marketleri yüzde 2,24, istasyon marketleri yüzde 2,05, toptan marketler ise yüzde 2,01 ile en fazla kaybın yaşandığı mekanlar. Yine Avrupa özelindeki kayıp oranlarına bakıldığında en önemli sebep yüzde 38,02 ile dış hırsızlık. Tedarikçiler ve çalışan kaynaklı kayıpların her ikisi de yüzde 22’lik payla sıralanıyor. Yönetim kaynaklı sebeplerin yüzde 17’lik paya sahip olması ise dikkat çekici bir istatistik olarak göze çarpıyor.

Marketlerin bu durumu toplam kayıp içindeki payda da kendini gösteriyor. Rapordaki verilere göre global ölçekte hipermarket ve süpermarketlerde yaşanan kayıp 24 milyar doların üzerinde.

En fazla tercih edilen güvenlik önlemleri

Yaşanan kayıpları önlemek için alınan önlemlerde üç başlık öne çıkıyor. Sensormatic CEO’su İsmail Uzelli, en çok tercih edilen önlemi elektronik ürün takip çözümleri olduğunu belirtiyor. İlk kez hazırlanan bu raporla perakende sektörünün farkındalığının arttığını ifade eden Uzelli, diğer çok tercih edilen yöntemlerin ise geçiş kontrol sistemleri ve video izleme çözümleri olduğunu ifade ediyor.

Sektör yeni teknolojileri daha fazla tercih etmeli

Perakende sektörünün yeni teknolojileri içeren güvenlik çözümlerini daha fazla tercih etmesi gerektiğini ifade eden Sensormatic CEO’su İsmail Uzelli, Türkiye’deki durumun global tabloyla benzerlik gösterdiğini belirtiyor. Türkiye’de sektörün hem teknoloji hem de elektronik güvenlik konusunda önemli bir farkındalığa sahip olduğuna dikkat çekerek diğer ülkelere örnek bir yapı sergilediğinin altını çiziyor.

BASF, Bayer’den iş birimi ve varlık alımlarını tamamlıyor

BASF ve Bayer arasında gerçekleştirilen şirket ve varlık alımlarına yönelik anlaşma, BASF’nin bitki koruma, biyo-teknolojik ve dijital aktivitelerini tamamlarken, grubun tohum, seçici olmayan herbisitler, nematisit tohum ilaçlamaya girişini sağlıyor. İnovasyon ve büyüme için yeni fırsatlar da yaratan anlaşma ile yaklaşık 4,500 tecrübeli personel Tarım Çözümleri ekibine katılıyor.

BASF, Bayer’den çeşitli şirket ve varlıkların alımını tamamladı. Bu alım, BASF’nin bitki koruma, biyo-teknolojik ve dijital aktivitelerini stratejik şekilde tamamlıyor vetohum, seçici olmayan herbisitler, nematisit tohum ilaçlama alanlarına girişini sağlıyor.

BASF SE CEO’su ve Teknolojiden Sorumlu Başkanı Dr. Martin Brudermüller konu ile ilgili olarak “Bu stratejik hareket güçlü tarım çözümleri portföyümüze mükemmel değerler ekliyor ve inovasyon potansiyelimizi artırıyor. Genel olarak, müşterilerimize daha da kapsamlı ve cazip teklifler verebilmemizi sağlıyor.” şeklinde konuştu.

“Bu alım, tarım alanında BASF’yi dönüştürüyor.”

Bu alımın tarım çözümleri alanında BASF’nin pazar konumunu güçlendirdiğini ve büyüme için yeni fırsatlar yarattığını belirten BASF SE Tarım Çözümleri segmentinden sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Saori Dubourg ise ” “Birlikte çıkacağımız yolculuğu merakla bekliyor ve yeni iş arkadaşlarımıza BASF’ye hoş geldiniz diyoruz.” dedi.

BASF, Ekim 2017 ve Nisan 2018’de, Bayer’in elden çıkarmayı teklif ettiği iş birimleri ve varlıkları için, satışın tamamlanması sırasında bazı düzeltmelere tabi olacak şekilde, nakit 7,6 milyar Euro değerinde anlaşmalar imzaladı. Bu satın almayla yaklaşık 4.500 yeni personel de BASF’ye katıldı.

Anlaşmalar Bayer’in; global glufosinat işini, tohum teknolojileri araştırma ve geliştirme imkanlarını, seçili pazarlarda önemli tarla bitkileri tohum şirketlerini, sebze tohumları şirketini, hibrit buğday için Ar&Ge platformunu, çeşitli tohum ilaçlama ürünlerini, Avrupa’da endüstriyel uygulamalar için kullanılan bazı glifosat-bazlı herbisitleri, dijital tarım platformu xarvioTM’yu ve total herbisit ve nematisit araştırma projelerini içeriyor.

Ağustos 2018 ortalarında tamamlanması beklenen sebze tohumları işi hariç söz konusu alımlar böylelikle tamamlanırken, bu satın alma; mahsul kalitesini, karlılıklarını ve verimlerini arttırmak isteyen çiftçilere fayda sağlayacak.

BASF Tarım Çözümleri İş Birimi Başkanı Markus Heldt konuyla ilgili olarak, “Tohumdan hasata kadar çok daha güçlü çözümler ile pazardaki rekabeti artıracağız. Bu çözümler ile müşterilerimiz bugün ve gelecekte gerçek bir seçim yapma şansına sahip olacaklar.” dedi.

Markus Heldt ayrıca “İş birimleri ve varlıkların sorunsuzca transferi ve çalışanların problemsiz şekilde entegrasyonuna yönelik aylar süren hazırlıklardan sonra, herkes artık yeni bir ekip olarak çalışmaya başlamak için heyecanlı.” şeklinde konuştu.

Tarım işinin genişleyen kapsamını yansıtmak üzere BASF, Bitki Koruma olan iş biriminin ismini Tarım Çözümleri (Agricultural Solutions) olarak değiştirdi.Ayrıca bölüm, tohum ve tohum teknolojileri için yeni bir global iş birimi de oluşturdu.

BASF Tarım Çözümleri (Agricultural Solutions) İş Birimi Hakkında

Hızla büyüyen nüfus ile dünya sürdürebilir tarım ile sağlıklı çevreyi geliştirmek ve korumak konusundaki becerilerimize gittikçe daha bağımlı hale geliyor. Görevimiz çiftçiler, tarım çalışanları, bitki zararlıları yönetim uzmanları ve diğer paydaşlarla çalışarak bunun mümkün olmasına yardımcı olmaktır. Güçlü bir AR&GE hattı ile birlikte tohum ve özel tohumlar, kimyasal ve biyolojik ürün üretimi, toprak yönetimi, bitki sağlığı, bitki zararlısı kontrolü ve dijital tarımın dahil olduğu geniş bir portföye yatırım yapmamızın nedeni de budur. Laboratuvarda, sahada, ofis ve üretimde uzman ekipler ile çiftçiler, toplum ve gezegenimiz için gerçek dünya fikirleri yaratmak üzere inovatif düşünme ile pratikteki faaliyetleri birbirine bağlıyoruz. 2017 yılında bölümümüz 5,7 milyar Euro’luk satış yaptı. Daha fazla bilgi için www.agriculture.basf.com adresini veya sosyal medya hesaplarımızı ziyaret edebilirsiniz.

BASF Hakkında

BASF olarak sürdürülebilir bir gelecek için kimya yaratıyoruz. Ekonomik başarıyı, sosyal sorumluluk ve çevre korumasıyla birleştiriyoruz. 115.000’in üzerinde BASF Grup çalışanı, neredeyse her ülke ve sektörde faaliyet gösteren müşterilerimizin başarısı için gayret gösteriyor. Portföyümüz beş segmentten oluşmaktadır: Kimyasal Ürünler, Performans Ürünleri, Fonksiyonel Malzemeler ve Çözümler, Tarım Çözümleri, ve Petrol ve Gaz. BASF, 2017 yılında 64,5 milyar Euro’nun üzerinde satış gerçekleştirdi. BASF hisseleri Frankfurt borsası (BAS), Londra borsası (BFA) ve Zürih borsasında (BAS) işlem görmektedir. Ayrıntılı bilgi için www.basf.com.

TİM Başkanı Gülle: “ABD’nin yaptırımları kabul edilebilir değil”

ABD ile hem ticari ve askeri alanlar başta olmak üzere birçok ortaklığımızın olduğunu belirten TİM Başkanı İsmail Gülle,“Bu konuların ticareti etkilemeyeceğine inanıyoruz. Hatta iş dünyası olarak elimizden gelen desteği vermeye hazırız. Ancak hukuka müdahale talebi ile yaptırım uygulanması karşısında şaşkınız” dedi.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle, ABD tarafından uygulanan yaptırımlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. “ABD’nin yaptırımları kabul edilebilir değil” diyen Gülle şunları kaydetti: “Öncelikle rahip Brunson konusunun siyasetin değil adaletin bir konusu olduğunun ABD tarafından anlaşılması gerekir. Bağımsız yargımız, hangi ülke vatandaşı olursa olsun tüm fertlere aynı şekilde muamele yaparak kararını verecektir. Ancak ABD’nin bunu bahane ederek yaptırım kararları almasının anlamlı olmadığını düşünüyoruz. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak, iş dünyası olarak, ihracatçılar olarak Bakanlarımızın yanındayız. Bakanlarımız sadece ülkemizin menfaatleri için canla başla çalışıyorlar. Bu kararın yerinde olmadığını düşünüyoruz.”

ABD ile ilişkilere de değinen TİM Başkanı “Bugün ABD ile hem ticari ve askeri alanlar başta olmak üzere birçok ortaklığımız söz konusu, 100 yılı aşkın yakın ilişkilerimiz var. Burada yatırımı olan ABD firmaları, ABD’de yatırımları olan Türk firmaları var. 2017 yılında 20 milyar doları aşkın bir ticaret hacmine ulaştık. Siyasi konular siyasetçilerin görüşmeleri sonucu çözülmelidir, bu konuların ticareti etkilemeyeceğine inanıyoruz. Hatta iş dünyası olarak bu konularda elimizden gelen desteği vermeye hazırız. Ancak hukuka müdahale talebi ile yaptırım uygulanması karşısında şaşkınız. Bugün Türkiye dünyanın en büyük 20 ülkesi arasında. Ülkemize güvenen tüm yatırımlarımız, ülkemizin hukukuna güvendikleri için buradalar. Aynı hukuk süren davada da bağımsız kararını verecektir” diye konuştu.

Barkod Türk Federal Etiketleme, Satınalma Cep ekosisteminde yerini aldı.

15 yıllık tecrübesi ile, Barkod ve Etiket Sistem Çözümleri sağlayıcısı Federal Etiketleme’nin faaliyet yelpazesi yapışkanlı etiket üretimi ile başlayıp, barkod yazıcı, barkod okuyucu, el terminali satışı ve barkod  takip sistemleri kurulumudur. Barkod Türk sahibi Abdullah Özosman, sektörde kaliteli ürün ve yenilikçi firma kimliğimizle biliniyoruz. Farklı müşteri profilleri ve pazar segmentlerine ulaşmada bir hamle başlatıyoruz. Verim alacağımızı düşünüyoruz dedi. Satınalma Cep kurucu ortağı Dr. Murat Erdal, tedarikçi ve iş ortağı anlaşmaları ile kurumsal pazarda tüm müşterilere değer üretiyoruz. Barkod Türk sektörün köklü firmalarından bir tanesi. Bu birlikteliğin iki tarafa da güç katacağına inanıyoruz dedi.

İletişim: http://www.barkodturk.com.tr 
Tel: 
+90 (212) 539 28 68  E-Posta: barkod@barkodturk.com.tr

2018’e Rekor Puanla Başlayan PMI Endeksi, Toparlanma Sürecinde

İSO Türkiye İmalat Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI), sektörel eğilimleri göstermesi açısından dikkatle izlenmesi gereken bir gösterge. Son olarak Temmuz 2018 PMI sonuçları 49,0 olarak gerçekleşti. Endeksin 50 ve üzeri sonuçlanması pozitif yönde iyileşme olduğunu gösterirken 50’nin altını sonuçlar olumsuz değerlendiriliyor. Her ne kadar Temmuz ayı 49 olarak olumsuz gibi görünse de diğer aylara göre ekonomideki yavaşlamanın azalan oranda devam ettiği izlenimi veriyor.

Geçen 7 ayda İSO Türkiye İmalat PMI aşağıdaki gibi gerçekleşti:

Temmuz 2018: 49,0

Haziran 2018: 46,8

Mayıs 2018: 46,4

Nisan 2018: 48,9

Mart 2018: 52,2

Şubat 2018: 55,6

Ocak 2018: 55,7

Ulusoylar Ambalaj – Satınalma Cep işbirliği ile bez çanta ve promosyon ürünlerde fırsat kampanyaları başladı

Promosyon sektörünün lider firmalarından Ulusoylar Grup yöneticisi Sami Ulusoy, “Çevre dostu tekstil ve tanıtım ürünleri üretiyoruz. Müşterilerimize kaliteli ürün ve zamanında teslimat bizim stratejik değerlerimiz. Kadromuzda farklı yeteneklerde pek çok uzman var. Tekstil ve endüstriyel tasarıma büyük önem veriyoruz. Müşteri talepleri doğrultusunda, tasarım ve üretim ekibimizle, bez çanta ve ambalaj ürünlerinde yüksek üretim kapasitesine sahibiz. Satınalma Cep ve Satınalma Dergisi çok geniş bir aile. Bu gücümüzü daha yukarılara taşımak için Satınalma Cep ekosistemine katıldık. Fırsatlar bölümünde kampanyala” Dedi.

İletişim

ULUSOYLAR GRUP – Sami Ulusoy 
Web Site: www.cantaimalati.com  
Tel: (0212) 6116789

 

 

İSO Türkiye İmalat PMI temmuzda 49,0 oldu

İmalat sanayi performansında en hızlı ve güvenilir referans kabul edilen İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) temmuz ayında 49,0 düzeyine yükseldi. PMIrk imalat sektöründeki zorlu faaliyet koşullarının devam ettiğine işaret etti ancak faaliyet koşullarındaki zayıflama ılımlı düzeyde ve son dört aylık yavaşlama trendinin en düşük hızında gerçekleşti.

İstanbul Sanayi Odası İstanbul İmalat PMI da temmuzda 51,0 düzeyine yükselerek pozitif büyümeye işaret etti.

Ekonomik büyümenin öncü göstergesi olan imalat sanayi performansında en hızlı ve güvenilir referans kabul edilen İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye ve İstanbul İmalat PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) anketlerinin Temmuz 2018 dönemi sonuçları açıklandı.

Eşik değer olan 50,0’nin üzerinde ölçülen tüm rakamların sektörde iyileşmeye işaret ettiği anket sonuçlarına göre, haziranda 46,8 düzeyinde ölçülen PMI temmuzda 49,0 düzeyine yükseldi. Endeks, üretim ve yeni siparişlerdeki yavaşlamanın devam etmesine bağlı olarak, Türk imalat sektöründeki zorlu faaliyet koşullarının devam ettiğine işaret etti. Ancak faaliyet koşullarındaki zayıflama ılımlı düzeyde ve son dört aylık yavaşlama trendinin en düşük hızında gerçekleşti. Toplam yeni siparişler manşet endeksi olumsuz etkilemeye temmuz ayında da devam etti. Talep koşullarının yansıması olarak üretimdeki ivme kaybı sürdü. Ancak hem üretim hem de toplam yeni siparişlerdeki yavaşlama önceki aya kıyasla ılımlı gerçekleşti. Dış talebin güçlenmesi anketin olumlu gelişmelerinden biri olarak kayda geçti. İki aylık yavaşlamanın ardından ihracat büyüme bölgesine girdi. Bunun yansıması olarak, Türk imalatçıları son 4 ayda ilk kez olacak şekilde temmuz ayında istihdam seviyesini artırdı. Döviz piyasalarındaki olumsuz gelişmelerin yansıması olarak fiyat baskıları güçlenmeye devam etti. Hammadde fiyatları yükseldi ve bu da girdi fiyatlarının belirgin bir şekilde artmasına neden oldu.

İstanbul Sanayi Odası Türkiye İmalat PMI anket verileri hakkında değerlendirmede bulunan IHS Markit Ekonomisti Gabriella Dickens, şunları söyledi: “Son PMI verileri Türk imalat sektöründe zorlu faaliyet koşullarının temmuz ayında devam ettiğine ancak yavaşlamanın daha ılımlı düzeyde yaşandığına işaret etti. İhracat siparişleri ve istihdamın artış göstererek toplam yeni siparişler ile üretimdeki ivme kaybının olumsuz etkilerini kısmen bertaraf etmesi anketin olumlu gelişmesi olarak kaydedildi. Enflasyonist baskılar daha da güçlendi ve nihai ürün fiyatları enflasyonu son 12 ayın en yüksek düzeyine çıktı.”

İstanbul İmalat PMI temmuzda 51.0 oldu

İstanbul Sanayi Odası İstanbul İmalat PMI da yılın ikinci çeyreğindeki yavaşlamanın ardından imalat üretiminin üçüncü çeyreğin başında büyüme kaydettiğini gösterdi. Haziranda 49,5 olarak ölçülen PMI endeksi temmuzda 51,0 düzeyine yükselerek pozitif büyümeye işaret etti. Son anket verileri hem iç hem de dış pazarlardan gelen talepteki yükselişin etkisiyle İstanbul imalat sektörünün faaliyet koşullarında iyileşme yaşandığını gösterdi. Ancak bu iyileşme ılımlı düzeyde kaydedildi. Sektördeki genişlemede yeni siparişlerin yeniden artmaya başlamasının yanı sıra istihdam ve üretimde üst üste iki aydır devam eden büyüme etkili oldu. Ancak firmalar satın alma faaliyetlerini yavaşlattı ve bunun yansıması olarak stoklarda azalma kaydedildi. Fiyat cephesinde Türk lirasındaki değer kaybının etkisiyle temmuz ayında da güçlü enflasyonist baskılar devam etti. Girdi fiyatlarındaki artış, ortalama satış fiyatlarındaki yükselişin devam etmesine neden oldu. Ancak hem girdi hem de nihai ürün fiyatları enflasyonu hazirana kıyasla geriledi.

Güncelleniyor

ÜRÜN GÜNCELLEME

Bu kategorideki tüm ürünler güncelleme nedeniyle şu an görüntülenememektedir. Kısa bir süre içerisinde ürünlere erişim sağlanacaktır.

Teklif modülünden tüm ihtiyaçlarınız için teklif isteyebilirsiniz.

İlginize teşekkür ederiz.

Renault-Nissan-Mitsubishi, Yüzde 5,1 Artış Kaydederek 5,54 Milyon Satış Adedi ile Yılın İlk Yarısında Rekora İmza Attı

Dünyanın en büyük otomotiv ittifakı olan Renault-Nissan-Mitsubishi, son altı ayda satışlarını yüzde 5,1 artırarak,5 milyon 538 bin 530 satış adedine ulaşarak bir rekora imza attı.

SUV, crossover, pickup, sıfır emisyonlu elektrikli ve elektrikli hibrit modeller dahil olmak üzere ürün segmentlerinde yoğun müşteri talebi gerçekleşti.

Renault, Clio, Captur ve Scenic ile satışlarını artırırken; Dacia yarıyıl satış rekoru kırdı. Nissan’ın Note, Serena, X-Trail ve Qashqai modelleri yoğun talep gördü. Mitsubishi Motors’un satış adetleri ise yeni Eclipse Cross ve XPANDER ile artış kaydetti.

Renault ve Nissan elektrikli araç segmentinde büyük bir talep artışı gerçekleşti. ZOE ile Avrupa elektrikli otomobil pazarındaki yüzde 21,9’luk pazar payını koruyan Renault, elektrikli hafif ticari araç pazarındaki yüzde 38 olan pazar payını Kangoo Z.E. ile sürdürdü. Nissan Leaf, 18 binden fazla satış adedi ile yılın ilk yarısında en çok satan elektrikli otomobil oldu ve 47 binin üzerinde gerçekleşen elektrikli otomobil satışına katkıda bulundu. Mitsubishi Motors, PHEV SUV segmentindeki pazar liderliğini hibrit Outlander talepleri ile devam ettirdi.

Renault-Nissan-Mitsubishi Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Carlos Ghosn, “İttifak şirketlerimiz, markalarımızın rekabetçi ve cazip teklifleri ile birçok pazarda satış adetlerini artırmaya devam ediyor. 2018’in ilk yarısındaki bu güçlü satış performansı, İttifak 2022 planımızdaki öngörümüzü gerçekleştirdiğimizi gösteriyor.” dedi.

Renault-Nissan-Mitsubishi, altı yıllık planı kapsamında 2022 yılı sonunda yıllık 14 milyondan fazla satış öngörüyor. Bu rakam, 2017’de İttifak şirketlerinin gerçekleştirdiği 10,6 milyon satış adedinden yüzde 30 daha fazla. Plan, ortak platform ve motor kullanımı dahil olmak üzere üye şirketler arasında işbirliğini ve otonom sürüş alanlarındaki teknolojik yenilikleri paylaşmayı hedefliyor.

Yılın ilk yarısında dünya çapında satılan her dokuz araçtan biri İttifak şirketleri tarafından satıldı. Markalar arasında:

Renault Grubu, Renault ve Dacia markaları ile 2018’in ilk yarısında 2,1 milyon satış adedi gerçekleştirerek rekor kırdı. Renault, Avrupa’da segment lideri olan Captur’un katkısı ile en çok satan ikinci marka olmaya devam etti.

Nissan Motor, dünya çapında Nissan, INFINITI ve Datsun markaları altında 2,8 milyon satış adedine ulaştı. Şirket, Çin’de ise yüzde 10,8’lik bir satış artışı kaydetti.

Mitsubishi Motors, yılın ilk yarısında 60’tan fazla ülkede lanse edilen yeni Eclipse Cross’un katkısı ile dünya çapında 616 bin 648 adet satış gerçekleştirdi. Ayrıca Nisan ayında Endonezya’dan Filipinler’e XPANDER ihracatı başladı. Tayland’da pickup; Çin’de ise SUV segmentine yönelik güçlü talep ise sonuçlar üzerinde etkili oldu.

İttifak İlk 10 Pazar

1 Çin
2 A.B.D.
3 Fransa
4 Japonya
5 Rusya
6 Almanya
7 Meksika
8 İtalya
9 Brezilya
10 İspanya

Renault Grubu İlk 10 Pazar

1 Fransa
2 Rusya
3 Almanya
4 İtalya
5 Çin
6 İspanya
7 Brezilya
8 Arjantin
9 Türkiye
10 İran

Nissan İlk 10 Pazar

1 A.B.D.
2 Çin
3 Japonya
4 Meksika
5 Kanada
6 Birleşik Krallık
7 Rusya
8 Brezilya
9 İspanya
10 Fransa

Mitsubishi Motors İlk 10 Pazar

1 Endonezya
2 Çin
3 A.B.D.
4 Japonya
5 Avustralya
6 Tayland
7 Filipinler
8 Almanya
9 Rusya
10 Birleşik Krallık

Beyaz yaka göçüyor

Yakın tarihte ilk kez geçen yıl göç veren İstanbul’dan kaçış var. TÜİK verileri, Çanakkale, Tekirdağ, Sakarya, Yalova gibi İstanbul’a yakın şehirlerin ise yüksek oranda göç aldığını söylüyor. Son yılların gözdesi İzmir her yıl ortalama 120 bin civarında yeni yerleşim alıyor.

İstanbul, genç beyinleri göçe zorluyor. Geçen yıl 422 bin 559 kişi İstanbul’u terk etti. Buna karşılık 416 bin 587 kişinin geldiği İstanbul, ilk kez aldığı göçten fazla göç verdi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, Çanakkale Tekirdağ, Yalova, Sakarya, Kocaeli gibi İstanbul’a yakın şehirler düzenli olarak göç alıyor. Tekirdağ ve Yalova’da net göç hızı yüzde 20’nin üzerinde. Eskişehir, Muğla, Antalya gibi kentler de yeni bir hayat kurmak isteyenlerin tercih ettiği iller arasında ilk sıralara yerleşiyor.

Her dönem ilgi gören İzmir’e ise beyaz yakalı göçü var. İstatistikler, genç ve nitelikli nüfusun rotayı İzmir’e kırdığını gösteriyor. Türkiye’deki birçok il gibi İzmir’in de yıllarca İstanbul’a beyin göçü verdiğini belirten İnci Holding İK Müdürü Serap Manisalı, özellikle son iki yıldır bu hareketin geriye döndüğünü söyledi. İzmir’in beyaz yaka çalışanlar için cazibe merkezi haline geldiğini vurgulayan Manisalı, şöyle konuştu:

“Binlerce beyaz yakalının yeni bir hayat kurmak üzere İzmir’e geldiğini görüyoruz. Biz de bu artışı, şirketimize yapılan iş başvurularından dikkatle takip ediyoruz. TÜİK verilerine göre İzmir düzenli olarak her yıl Türkiye’nin her ilinden 120 bin civarında göç alıyor, 100 bin civarı da göç veriyor. İzmir’in net göç hızı yüzde 5.8’e ulaşmış. Bu gidenden çok gelen olduğunu gösteriyor. İşin bir de beyaz yakalı boyutu var. TÜİK verilerine göre 2017’de İzmir’e 30-55 yaş arası toplam 36 bin 749 kişi göç etti. İstanbul’dan göç edenlerin sayısı 16 binden fazla ve İzmir’de iş pozisyonu arayan 40 yaş üstü yöneticilerde artış gözlemleniyor. Sadece 2018’in ilk altı ayında İnci Holding olarak 46 binin üzerinde iş başvurusu aldık. Başvurular arasında sadece İstanbul’da ikamet edenlerin sayısı 9 bin, İzmir dışından toplam başvuru sayısı ise 23 bin oldu. Başvuranların 15 bini kadın ve 3 bini 40 yaş üzeri. Şirketimizin bu süreçte gördüğü yoğun ilgiden memnunuz. İzmir’in yeniden eğitimli ve nitelikli beyinleri çekmesini hem şirketimiz hem de tüm bölgemiz için büyük bir kazanım olarak görüyoruz” dedi.