İhracatta Fabrikaları Sollayan Diş Kliniği

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), ‘Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı Araştırması’nın 2016 yılı sonuçları geçtiğimiz ay açıklandı. Listenin en dikkat çeken kuruluşu ise, ihracatta fabrikaları ve hastaneleri geçen Tanfer Diş Kliniği oldu.

Sağlık turizmi, tedavi amacıyla yapılan seyahatler olmasının yanı sıra Türkiye’deki sağlık kuruluşlarının büyümesine de öncelik eden önemli bir turizm türü. Ülkemizde de başarılı hekimlerin olması, son teknoloji tedavilerin uygulanması, hastanelerin sayılarının ve yatak kapasitesinin fazla olması, sağlık kurumlarında güler yüzlü, dil bilen personelin olması sağlık turizminde gün geçtikçe daha fazla tercih edilen ülke olmamızı sağlıyor.

Ağız ve Çene Cerrahisi Uzmanı Nihat Tanfer tarafından kurulmuş olan Tanfer Klinik ise Sağlık Turizmi’ne ve ülkemiz ihracatına olan katkılarından dolayı Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından ödüllendirildi. Tanfer Klinik, rakiplerini ve hatta birçok büyük kuruluşu geride bırakarak, ‘Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı Araştırması’nda 430. olarak sertifika aldı.

HEDEF DAHA ÜST SIRALARDA YER ALMAK

Tanfer Klinik kurucusu Dr. Nihat Tanfer, 1981 yılından günümüze diş ve çene cerrahisi alanında tedavilerini gerçekleştirdiği klinikte uzun yıllardır yurt dışı hastalarını da tedavi ederek ülke ekonomisine katkıda bulunmaya çalışıyor. Bu çalışmaları son bir yılda daha da artırarak yurt dışındaki tedarikçi firmalarla özel anlaşmalar gerçekleştirdi. Büyük ve kapsamlı bir implant kampanyasını hayata geçirdi. Bu indirimlerle, ülkemizi tedavi kalitesinin yanı sıra fiyatlandırması nedeniyle de tercih eden Arap ülkelerinin dışında, fiyat politikası nedeniyle Macaristan ve Romanya’yı tercih eden pek çok Avrupa ülkesi vatandaşının da ülkemize yönlenmesi sağlandı. Tanfer Kliniğin hedefi, bu yıl sıralamada daha üst sıraya yükselmek.

EKONOMİYE CAN VERDİLER

Hizmet ihracatının 2016’da 37.3 milyar dolarken bu yılın ilk 10 ayında geçen yılın rakamını geçerek yüzde 16 artışla 37.5 milyar dolara ulaştığını söyleyen TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Tam 123 ülkeye hizmet ihracatı gerçekleştirdik. Hizmet ihracatı, ülkemizin net ihracatçı olduğu bir alan” diye konuştu. Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı’nın 2016’da 18.5 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiğini söyleyen Büyükekşi, “Yani toplam hizmet ihracatının neredeyse yarısını bu firmalar oluşturdu. 495 bin istihdam ve 7.5 milyar dolarlık yatırımla ekonomimize can verdiler” dedi.

BOX TEKNİK UYGULAMALARI DİŞ TEDAVİLERİNDE ÇIĞIR AÇTI

‘Türkiye’nin 500 Büyük Hizmet İhracatçısı Araştırması’nda 430. sırayı alan Tanfer Klinik’in kurucusu Dr. Nihat Tanfer, “Yurt dışındaki kongrelerden de gözlemlediğim kadarıyla kliniğimizde kullanılan teknikler, diğer birçok ülkeye göre daha gelişmiş. Bundan gurur duyuyorum. Üstelik dünyada sadece 5-6 merkezde yapılan bir yöntemi biz, Tanfer Klinik’te 2012 yılından beri uyguluyoruz. Kaybolan kemik dokusunun yeniden oluşturulabilmesi için birtakım kemik yapılandırma yöntemleri kullanılır. Bu tekniklerde hayvansal kaynaklı kemikler kullanılır. Bu kemikler, özel tekniklerle laboratuvar ortamında insan kemik dokusuna uygun hale getirilir. Kaybolan çene kemiğinin içerisine cerrahi operasyonla yerleştirilir. Bunun sonucunda kaybolan çene kemiği yeniden yapılandırma yöntemi olan ‘Box teknik’ adındaki özel bir operasyon sayesinde 600’e yakın hastaya implant yapılabildi ve yaşam kaliteleri arttırıldı. ‘Box Teknik’ uygulamaları, diş tedavilerinde büyük çığır açtı. Ancak henüz beşinci senesinde olan tedavinin önemi 15 yıl sonra daha fazla anlaşılacak. Ne kadar ileri ve yüksek teknolojilerle tedaviler yaptığımız o zaman ortaya çıkacak” dedi.

Konut Sektöründe 2018 Yılı Yatırımcı Yönelimlerini Yeni Nesil Kullanıcı İhtiyaçları Belirleyecek

Bugüne kadar yurtiçinde ve yurtdışında farklı fonksiyonlarda pek çok nitelikli mimari ve iç mimari projeye imza atan Alpugan Mimarlık kurucusu Mimar Boğaç Alpuğan, 2018’de gayrimenkul sektörünün geleceği ve konut endüstrisinin kullanıcı alışkanlıklarına etkisini analiz ederek, sektörde yatırımcı bakışını değiştirecek, kendi trendlerini oluşturacak ciddi bir değişim sürecinin gerçekleşeceğini vurguladı.

Alpugan Mimarlık kurucusu Boğaç Alpuğan, konut endüstrisi ve gayrimenkul sektörünün geleceğini değerlendirirken sektöre yeni bakışlar katacak ve kullanıcıların yaşam pratiklerini değiştirecek ciddi bir değişim sürecinin yaşanacağını vurguluyor. Düşük getiriler, konut faizleri, yatırım yapma ve birincil varlıkların kısıtlılığı gibi kritik faktörlerin sektörün geleceğinde dinamik bir devinime sebep olduğunu belirten Alpuğan, yakın gelecekte farklı bir fikir ve yeni bir anlayış ortaya koyabilen yatırımların ayakta kalabileceğine inanıyor.

Boğaç Alpuğan, gayrimenkul projelerinin en az tasarımları kadar önemli bir aşamasının da pazarlama ve satış süreci olduğunu belirtiyor: “Tasarladığımız yapıların belirli bir aşamasında devreye giren pazarlama ve satış ekipleriyle yapının pazarlamasını güçlendirebilecek verileri oluşturmaya çalışıyoruz. Bazı yatırımcılar mimar seçiminden sonra bu kişileri devreye sokarak doğru tasarımın oluşmasını ve sektörde ön saflara çıkmayı kolaylaştırıyorlar” diyen mimara göre bu aşama yapı satışını hızlandıran ve kolaylaştıran bir unsur olarak değerlendirilebilir. Bu pazarlama sisteminin içerisinde AVM, havuzlar, fitness ve SPA alanları gibi sosyal kullanım alanlarının da birer pazarlama aracı olarak mimariyi güçlendirdiğini belirten Alpuğan şöyle ekliyor: “İyi ve akıllı tasarım artık yatırımcının elini daha fazla güçlendiriyor ve sektörde iyi mimari proje ihtiyacı değişimin en belirli aracı olarak duruyor.”

Mimar Boğaç Alpuğan, değişimin sadece sektörel stratejilerde değil, konut tipolojilerinde ve sosyal – bireysel kullanım alanlarının oranında da gözleneceğinin altını çiziyor. Günümüz yönetmelikleri içerisinde en düşük kullanımı garantilemek için hazırlanmış sosyal alana ayrılan alanlar, yeşil alanlar gibi kavramların, 2018’de gayrimenkul projelerini farklılaştıracak en önemli öğeler olduğunu belirtirken, sektörde bu konuya önem veren projelerin kullanıcı taleplerinin de etkisiyle öne çıkacağını vurguluyor. Alpuğan’a göre konut tipolojilerinin değişimi sonucu, kullanılan malzemelerin farklılaşmasıyla gelecekte akıllı mutfak tezgahları, aynalar, tek bir tuş ile kontrol edilebilen evler daha çok hayatımıza girmeye başlayacak ve kullanıcıların yaşam pratiklerini değiştirecek.

“Birçok insan iş hayatı ile yaşlılık hayatını aynı bölgelerde geçirmemek için yatırım yapmaya başlıyor. Kent içi kullanımlarda kiralama ağırlıklı ilerlerken, yeşil alanın bol olduğu yerlerde konut sektörü hızını arttırıyor” diyen Mimar Boğaç Alpuğan kullanıcı arayışlarının bu yeni trendlere uygun olarak geleceği şekillendirdiği günümüzde gayrimenkul projelerinin yatırımcı yönelimlerinin de bu yönde gelişmesi gerektiğinin altını çizerek sözlerini tamamlıyor.

E-ihracatta dikkat edilmesi gereken 10 kural

Positive Kurucu Ortakları Caner Istı ve Eren Dedeoğlu, e-ticarette sınırları aşıp yurtdışına satış yaparken, e-ihracatta ülkeye göre fiyatlandırmadan lojistik entegrasyonuna kadar, dikkat edilmesi gereken 10 kural hakkında bilgi verdi.

E-ticaretin, yurtiçi satışlarda olduğu kadar yurtdışına yönelik satışlarda da firmalara büyük bir potansiyel vadettiğini belirten Positive Kurucu Ortağı Caner Istı, ürünlerini farklı ülkelerdeki tüketicilere kolayca sunabilmenin ve e-ihracatta farklı başlıklarda devlet desteklerini kullanabilmenin, e-ticaret firmalarının internetin sınırları kaldıran yapısından sonuna kadar yararlanmalarına yardımcı olduğunu belirtti.

E-ticaretin temel kuralları yurtiçi ve yurtdışına satış yaparken aynı olsa da e-ihracatın bazı dinamikleri ile ayrıştığına dikkat çeken Positive Kurucu Ortağı Eren Dedeoğlu, “Biz Positive olarak, 12 yılı aşkın deneyimizi kullanarak, markaların e-ihracat pazaryeri entegrasyonlarını gerçekleştiriyoruz. Başta perakende olmak üzere farklı sektörlerdeki deneyimimize dayanarak, e-ihracatta başarılı olmak isteyen markaların dikkat etmeleri gerekenleri şu şekilde sıralayabiliriz” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

Sitenizi özelleştirin

İnternet siteniz, ziyaretçileri lokasyon bazlı tanımalı ve bulundukları konuma göre özelleştirilmiş siteniz ile karşılamalı.

Dil seçenekleri ekleyin

Siteniz ziyaretçinin bulunduğu ülkenin dili ile gösterilmeli. Kullanıcı isterse sitenin dilini değiştirebilmeli.

Para birimi seçenekleri ekleyin

Fiyatlar ziyaretin gerçekleştiği ülkenin para biriminde gösterilmeli; farklı para birimleri için kur hesaplaması yapılabilmeli.

Fiyatlandırmayı ülkeye göre yapın

E-ihracattaki en kritik özelliklerden biri, girilen pazarın dinamiklerine uygun olarak ürünlerin fiyatlanması. Benzer ürüne, farklı ülkelerde pazarın niteliğine uygun fiyatla satış yapılması olarak açıklayabileceğimiz bu özellik, fiyatların yerel para biriminde gösterilmesinden çok farklı. Örneğin, siteye Türkiye’den giriş yapmış kişilere X TL olarak gösterilen ürünler, bir başka ülkeden giriş yapmış kişiye markanın o pazarda ürünü satmak istediği 2X yerel para birimi ile gösterilebilmeli.

Lojistik entegrasyonunu yapın

Ürünlerin kullanıcılara sorunsuz şekilde ulaştırılması için en önemli adımlardan biri de lojistik entegrasyonunun yapılması. Giriş yapılan ülkeye uygun kargo seçeneklerinin listelenmesi, ürünlerin Türkiye deposundan, yurtdışı deposundan veya başkasının deposundan gönderimi gibi özel sevkiyat süreçlerine hazır hale getirilmesine yönelik çalışmaların markanın ihtiyaç ve iş yapış modeline uygun şekilde hazırlanması gerekir.

Farklı diller için SEO yapın

Yurtiçindeki kullanıcılar hedeflendiğinde gerçekleştirilen arama motoru optimizasyonu (SEO) çalışmalarının benzeri, e-ihracat için de gerçekleştirilmeli. Dil seçeneklerine göre özelleştirilmiş sayfaların her biri, ayrı bir bağlantı adresi olarak konumlanmalı. Kullanıcıların arama motorlarında farklı dillerde arama yaptıkları gerçeğinden hareketle, markanın dil bariyerine takılmadan arama sonuçlarında üst sıralarda yer alması sağlanmalı.

Ödeme sistemlerini uyumlu kılın

Ödeme altyapısı, kullanıcının giriş yaptığı ülkenin ödeme sistemlerine tam uyumlu olmalı.

Sayfaları özelleştirin

Sayfalar, gösterilen banner’lardan ürün açıklamalarındaki metinlere kadar, belirlenen yerel dile uygun olarak özelleştirilmeli.

Çağrı merkezi hizmeti verin

Siteden alışveriş yapan ya da yapmayı planlayan kullanıcıların sorularının yanıtlanabilmesi için, çoklu dilde hizmet veren bir çağrı merkezi bulunmalı. Positive olarak, çağrı merkezlerinde kullanılan arayüzleri geliştiriyoruz.

ERP entegrasyonunu yapın

ERP entegrasyonu yapılarak, yurtdışı operasyonları için de ihracat faturası kesmek gibi yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi sağlanmalı.

 

2018 yılında Türkiye Teknoloji harcamaları toplamı 22.5 Milyar Dolar olacak

Microsoft Türkiye ev sahipliğinde; International Data Corporation (IDC) tarafından hazırlanan ve yayınlanan 2018 IDC Türkiye Öngörüleri raporuna göre 2018 yılında Türkiye’de Bilgi ve İletişim Teknolojileri Harcamalarının toplam büyüklüğü 22,5 Milyar Dolar’a ulaşacak.

2018 IDC Türkiye Öngörüleri etkinliği 6 Şubat’ta Microsoft Türkiye İstanbul ofisinde gerçekleştirildi. Etkinliğin açılış konuşmasını Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu yaptı. 2018 IDC Türkiye Öngörüleri etkinliğine IDC Türkiye adına Ülke Direktörü Nevin Çizmecioğulları, IDC Türkiye ofisi çalışanları, önde gelen kurumların CIO’ları ve lider BİT tedarikçileri katıldı. Rapora göre 2018 yılı içinde Türkiye’de gerçekleşecek Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) harcamalarını 22,52 Milyar Amerikan Doları büyüklüğe ulaşacak.

Son dört yılda olduğu gibi, bu yıl da etkinliğin ev sahipliğini yapan Microsoft Türkiye Genel Müdürü Murat Kansu, konuşmasında geleceğin teknolojilerine yön verecek yöneticilerle bir arada bulunmaktan dolayı çok mutlu olduğunu belirtti. Kansu sözlerine şöyle devam etti: “Yeni bir dijital çağın içindeyiz ve bu dönüşümü tetikleyecek zihniyet değişimine duyulan ihtiyaç her geçen gün artıyor. Teknoloji alanında yetenekli, yenilikçi liderlere duyulan ihtiyaç son olarak Davos’ta da gündeme geldi. Dijital dönüşümde zihniyet değişim üst yönetimin inovasyonu bir kurum kültürü olarak benimsemesiyle başlıyor.

İşte bu bakımdan, yatırımları ve çalışmaları ile örnek olan IDC Danışma Kurulu üyeleri BT yöneticilerle bugün burada bir arada olmaktan dolayı çok mutluyuz. Ülkemizin geleceğini şekillendiren, uçtan uca saran dijital dönüşüm projelerinde son dönemde yakalanan ivme bizi heyecanlandırıyor. Böyle bir dönemde kurumsal şirketlerin teknoloji girişimlerine ve inovasyon yatırımlarına önayak olan sizlerle bir arada olmaktan büyük bir heyecan duyuyoruz. Microsoft olarak bu tip etkinliklerin son derece önemli olduğuna inanıyoruz.

Son birkaç yıldır Türkiye’deki BİT pazarının önemli ölçüde yeniden şekillendiğini ve bu alandaki dönüşümün 2018 yılında da durmaksızın devam edeceğini belirten IDC Türkiye Ülke Direktörü Nevin Çizmecioğulları, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’deki şirketlerin yüzde 80’i dijital dönüşüm alanında çalışmalara başlamış durumda ve META bölgesindeki en ileri ülke durumundayız. Finans, perakende ve üretim sektörlerinin öncülüğüyle devam eden dönüşüm projeleri ile müşterilere daha iyi deneyim sunmak, maliyetleri düşürmek ve uluslarası piyasalarda rekabet gücü kazanmak ana gündem maddesi olarak öne çıkıyor.”

IDC, 2018 yılında Türkiye telekomünikasyon kısmı haricinde kalan, BT pazarının 10,8 Milyar USD büyüklüğüne ulaşmasını bekliyor. Yetişmiş iş gücünün eksikliği ve artan verimlilik ihtiyacı ile beraber BT danışmanlığı ve dış kaynak kullanımının artması öngörülüyor. Aynı zamanda, BT hizmetleri ve yazılım alt kırılımları, IDC’nin öngördüğü tahmini yüzde 6,4 ve yüzde 5,2’lik yıllık büyüme oranlarıyla 2018 yılında Türkiye’nin en hızlı büyüyen bölümleri olması bekleniyor.

Sektör bazında bakıldığında ise IDC, kamu ve enerji sektörlerindeki 2018 yılı BT harcamalarındaki artışın bir önceki yıla göre daha fazla olacağını beklerken, iletişim, finans, üretim ve kamunun yılın en büyük harcama yapan sektörleri olacağını öngörüyor. Telekom sektöründe ise büyüme geçtiğimiz yıllara göre daha düşük seviyede kalacak.

IDC’ye göre, 2018 yılı ve ötesi için beş kapsayıcı eğilim Türkiye’nin yatırımlarını şekillendirecek.

  • Kurumsal mobilite çözümleri, artan akıllı cihaz kullanımı ile beraber 2018’de Türkiye’deki CIO’ların ajandalarında kendisine daha fazla yer bulacak. Bununla birlikte mobil stratejiler hala organizasyon içerisinde farklı birimler arasında lokal olarak belirlenecek.
  • Sürdürülebilir güvenlik, Türkiye’deki CIO’ların karşılaştığı en büyük zorluk olmaya devam edecek. Şirketlerde kullanılan siber güvenlik ürün sayısının ciddi oranda artması ile beraber 2018 yılında entegre güvenlik çözümü en önemli konu haline gelecek.
  • Başarılı bir dijital dönüşüm için BT ve iş birimleri arasındaki işbirliğinin önemi kabul görecek. Türkiye’deki organizasyonlar gittikçe artan bir şekilde dijital dönüşümü BT ve iş birimlerinin ortak bir faaliyeti olarak yer alacak.
  • Büyük veri ve analitik alanında yapılan yatırımlarda kısa vadede ticari faaliyetleri iyileştirmek amaçlanacak. Büyük veri ve analitik ile yeni iş ve gelir yaratmak uzun vadeli hedefler olarak yerini alacak.
  • Nesnelerin interneti alanında yapılan ilk yatırımlar verimlilik odaklı olacak. Nesnelerin interneti projelerindeki ön maliyetler 2018 yılında da en önemli engellerin başında yer alacak.

2018’nin öngörüleriyle yatırım planlarını ve vizyonlarını anlatan sektörün öndegelen liderleri arasında Akbank BT Mimari ve Temel Bankacılık Uygulama ve Geliştirme Bölüm Başkanı İlker Altıntaş, Migros CIO’su Kerim Tatlıcı, Ford Otosan CIO & CDO’su Hayriye Karadeniz, Boyner Çoklu Kanallar ve Teknoloji Direktörü Şevket Çelikkanat, Kuveyt Türk CIO’su Dr. Mücahit Gündebahar, Arçelik Dijital Dönüşüm Direktörü Ahmet Hasanbeşeoğlu, Acıbadem Sağlık Grubu BT Direktörü Kemal Kaplan, DHL Express Türkiye Bilgi Sistemleri ve Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Serdar Dilmen, Aydınlı Grup CIO’su Hakan Duran, İSBAK A.Ş. Teknik İşler Genel Müdür Yardımcısı Dr. Fatih Gündoğan, ADM Elektrik Dağıtım CIO’su Mehmet Karadeniz, GE Digital Genel Müdürü Uygar Doyuran, KoçSistem Genel Müdürü Mehmet Ali Akarca, Netaş Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Ali Tombalak, , Dell-EMC Genel Müdürü Sinan Dumlu, İnnova Co-CEO’su Aydın Ersöz, HPE Teknoloji Servisleri Genel Müdürü Murat Baysal, SAP Genel Müdürü Uğur Candan ve Google Cloud Ülke Müdürü Önder Güler, Huawei Enterprise Business Group Ülke Müdürü Serdar Yokuş yer aldı.

Çelik ihracatı Ocak ayında değerde yüzde 31,7 arttı

Çelik sektörü 2018’e hem miktar hem değer bazında ihracat artışıyla başladı. Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre sektör, Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre miktar bazında yüzde 6,4 artışla 1,6 milyon ton ihracata ulaştı. Değer bazında ihracat ise yüzde 31,7’lik yükselişle 1,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ocak ayında miktar bazında en yüksek artış yüzde 67,4 ile sıcak yassıda olurken en büyük düşüş ise yüzde 11,2 ile inşaat çeliğinde yaşandı.

Çelik İhracatçıları Birliği tarafından açıklanan 2018 yılı Ocak ayı verilerine göre; Türkiye’nin miktar bazındaki çelik ihracatı geçen yıla göre yüzde 6,4 artışla 1,6 milyon tona ulaşırken, sektörün değer bazındaki ihracatı yüzde 31,7 artışla 1,1 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Çelik sektörünün direkt ihracatına, diğer birliklerin faaliyet alanına giren demir çelik ürünleri de eklendiğinde Türkiye’nin 2018 yılının ilk ayındaki toplam çelik ihracatı; miktar bazında 1,7 milyon ton, değer bazında ise 1,3 milyar dolar oldu. Bu rakamlara beyaz eşya, makina imalat, otomotiv gibi ürünlerle dolaylı olarak ihraç edilen çelik dâhil edilmemektedir.

Ocak ayında sektörün bölgeler bazında yaptığı ihracata bakıldığında ilk sırada yer alan Avrupa Birliği’ne ihracat yüzde 69 artış ile 618 bin tona yükseldi. Avrupa Birliği’ni 400 bin tonla Ortadoğu, 146 bin tonla Uzak Doğu ülkeleri ve 141 bin ton ile Orta ve Güney Amerika ülkeleri izledi.

Geride bıraktığımız aydaki çelik ihracatında miktar bazında en yüksek artış gerçekleşen ülkeler; İsrail, İtalya, Singapur, Romanya ve Hollanda oldu. İsrail, Singapur ve Hollanda’ya yapılan ihracatta inşaat çeliği ve filmaşindeki yükseliş göze çarparken İtalya’ya yassı sıcak ve dikişli boru, Romanya’ya ise dikişli boru ve alaşımlı yassı ihracatında artış yaşandı. Bu ülkelerdeki artışlara karşın ABD, Etiyopya, Fas, Mısır ve Cezayir Ocak ayında çelik sektörünün en büyük ihracat kayıpları verdiği ülkeler olarak dikkat çekti.

En yüksek artış yassı grubu ürünlerinde, en büyük düşüş inşaat çeliğinde

Ocak ayında en çok ihraç edilen çelik ürünleri sıralaması; 559 bin tonla inşaat çeliği, 211 bin tonla yassı sıcak, 156 bin tonla dikişli boru, 134 bin tonla filmaşin ve 114 bin tonla profil şeklinde gerçekleşti. İnşaat çeliği geçtiğimiz ay en çok ihraç edilen ürün olmasına rağmen geçen senenin Ocak ayı ile kıyaslandığında ihracatının miktarda yüzde 11,2 azalış ile 559 bin tona gerilediği görüldü. Yassı mamul ürünler arasında yer alan sıcak yassı, yassı kaplama ve alaşımlı yassı ürünleri ise toplamda yüzde 79,2’lik artış ile 306 bin tona ulaşarak miktar bazında en çok artışın yaşandığı ürün grubu oldu.

Ocak ayı ihracat rakamlarını değerlendiren Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, “2018 yılına ihracatımızı artırma hedefi ile başlamıştık. Ocak ayında sektörümüzün elde ettiği rakamlar bu bağlamda önemliydi. Yılın ilk ayında ihracatımızı hem miktarda hem değerde artırmış olmaktan mutluyuz. Ocak ayı ülke performanslarına baktığımızda AB ülkelerine ihracatımız artarken kendi sanayilerini kurmaya başlayan ve yerel üretimi desteklemek için çelik ithalatını zorlaştıran Ortadoğu ülkeleri ile anti-damping davaları sebebiyle sık sık karşı karşıya kaldığımız ABD’ye ihracatımızda düşüşler yaşandığını görüyoruz. Öyle ki Kuzey Amerika’ya yapılan ihracatta yüzde 82,2’lik keskin bir düşüş yaşandı. Geçtiğimiz ay en büyük ihracat kayıplarının ABD, Etiyopya, Fas, Mısır ve Cezayir’de gerçekleşmesi de bunun sonucunda olmuştur. Ocak ayında ton bazında en çok düşüşün yaşandığı ürün grubumuz inşaat çeliği oldu. İhracatta yaşanan kayıplara ithalat vergisinin sıfırlanması da eklenince ana ürün grubumuz olan inşaat çeliği üreticileri üzerinde yoğun bir baskı oluşturmaktadır. 2018 yılı genelinde de zorluklar karşısında yılmadan çalışan ihracatçılarımız sektörümüzün büyümesinde ve gelişmesinde en büyük dayanağımız olmaya devam edecek” diye konuştu.

Pazarlama Uzmanlarının 2018’de Kaçırmaması Gereken E-ticaret Dönemleri

2018 yılında e-ticaret hacminin yüzde 30’un üzerinde artması beklenen ülkemizde, pazarlama uzmanlarının takvimlerini oluştururken dikkat etmesi gerekenleri RTB House açıklıyor

E-ticaret satışlarındaki büyüme, 2018 yılında da pazarlama hedeflerini domine etmeye devam edecek. ETİD raporuna göre, Türkiye’de e-ticaret her yıl yüzde 30 oranında büyüyor. Bununla birlikte Ecommerce Foundation tarafından yayınlanan raporda yer alan tahminlere göre, tüm dünyadaki çevrimiçi satışların değeri 2,77 milyar dolara ulaşacak.[1]

Pazarlama ve satış departmanları için bir e-ticaret takvimi hazırlamak, perakende markalarının hem çevrimiçi hem de çevrimdışı dünyada başarılı olması için rekabette büyük destek sağlayacağına değinen RTB House Türkiye Ülke Müdürü Can Tunçer,“Fiziksel mağazalarına ve web mağazasına müşteri trafiği yönlendirmek için yeniden hedefleme kampanyalarını seçen pazarlama uzmanları, en iyi sonuçlara her bir kampanyanın tutarlı bir mesaj vermesiyle ulaşabiliyor” dedi. 2018 yılının e-ticaret için çok önemli bir yıl olacağına dikkat çeken Tunçer, “Bu yıl, Kara Cuma gibi geleneksel yıllık etkinliklerden, 4 senede bir gerçekleşen FIFA Dünya Kupası gibi uluslararası etkinliklere, e-mağazaların müşterilerle etkileşim kurmasına kadar hem satışları hem de gelirleri artırmak için harika fırsatlar yer alıyor. Reklamverenler, optimum sonuçlar elde etmek için kampanyalarında kişiselleştirme ve net hedeflemeden yararlanmak üzere önceden plan yapmalı. Kampanya hedeflerini ve parametrelerini etkinlik özelliklerine göre ayarlayabilir, belirli bir sektör için en iyi çözümleri seçebilir ve mesajı kullanıcı hedef gruplarına göre düzenleyebilirler” diye konuştu.

Tunçer, hedeflere daha kolay ulaşmak ve satış rakamlarını artırmak için, yaklaşan özel etkinliklerden nasıl yararlanılacağına ve yeniden hedefleme kampanyalarının nasıl kullanılacağına ilişkin önerilerini şu şekilde sıraladı:

1 – Spor etkinlikleri: Sürekliliği olan kampanyalar

2014 yılında Kış Olimpiyatları ve FIFA Dünya Kupası sırasıyla 2,1 milyar[2] ve 3,2 milyar[3] kitleye ulaştı. 2018 e-ticaret sektörü için rekor kıran bir yıl olacak. 2018 Olimpik Kış Oyunları PyeongChang, Güney Kore’de başlayacak. Rusya yaz boyunca 2018 FIFA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak.

Spor etkinlikleri çeşitli e-ticaret sektörlerinde yoğun bir uzman tüketici trafiği yaratır. Örneğin elektronik eşya (özellikle TV’ler[4]) ve perakende spor eşyası satışlarında, dünyadaki bu önemli etkinliklerin öncesinde ve sonrasında artış gerçekleşiyor. Moda, spor ekipmanı, kozmetik (sporcu markalı), içecek, gıda dağıtım ve diğer birçok sektör bu etkinliklerin yakın zamanlarında özellikle başarılı olabilir.

2 – Tatil etkinlikleri: Sadakate yönelik parametreler

E-ticaret pazarı tatiller öncesinde hareketlenir. Geride bıraktığımız yarıyıl tatili, yaz tatili, yeni yıl ve ülkemizdeki özel günlerden önceki günlerde e-ticaret alışverişleri zirveye çıkıyor.

En önemli tatillerin öncesinde müşteriler genellikle hediye aramak için birçok mağazada gezinirler. Bu müşterilerin satın alma profili normal alışverişten benzersiz şekilde farklıdır, çünkü öncelikle inceleme, okumak veya ilham almak için arama yapar, kendileri için alışveriş yapmaz ve daha önce ziyaret etmedikleri mağazalara giderler.

3 – Kişisel etkinlikler: Müşterinin amacını öngörme

Özel etkinlikler, e-ticaret satışlarının değerine büyük katkıda bulunur. Doğum günü, yıldönümü veya kısa süreli tatiller olsun, insanların sevdiklerine hediye alma dürtüsü markalar için daima bir fırsat olacaktır. Tüm dünyada ve ülkemizde tüketiciler hediye bulmak için şu günlerde çok zaman ve para harcamaya eğilimlidir:

  • Sevgililer Günü
  • Anneler Günü
  • Babalar Günü
  • Dünya Kadınlar Günü

Örneğin, geçtiğimiz yıl Anneler Günü’ndeki toplam harcamada büyük artış yaşandı ve 21,4 milyar dolardan yaklaşık 23,6 milyar dolara[5] rekor bir artışla karşılaştık. Bu da 2018’in farklı olmayacağı ve hatta her bir müşterinin bütçesinin daha yüksek olacağını akla getiriyor.

Yakınlarımız için kişisel dokunuşlar barındıran özel hediyeler ararken benzersiz, kişiselleştirilmiş reklamlardan daha fazla etkilenmeye eğilimliyiz.

4 – Sezonluk kampanyalar: Kullanıcılarla yeniden etkileşim kurma

Özel alışveriş etkinlikleri ve sezonluk etkinlikler de yıl içinde satış değeri sağlamada çok önemli etkenlerdir. Kara Cuma ve Siber Pazartesi gibi günler tüm dünyada ilgi görüyor. Bununla birlikte yerel e-ticaret kanallarının gerçekleştirdikleri büyük kampanya günleri de kullanıcıları cezbediyor.

Bu tür sezonluk ve özel e-ticaret etkinlikleri, pazarlamacılar için mağazalarını uzun zaman önce ziyaret etmiş olan eski müşterilerle yeniden bağlantı kurma fırsatı oluşturuyor. Özel dönemler ve kampanyalar sayesinde, bu müşterilerle yeniden etkileşim kurmak ve onları satışa ikna etmek mümkün.

Ege Bölgesi’nden Mobilya İhracatı 120 Milyon Dolara Ulaştı

Türkiye’de dış ticaret fazlası veren az sayıdaki sanayi sektörlerden biri olan ve özgün tasarımlarıyla son yıllarda ihracatta ciddi sıçrama gösteren Mobilya sektörü, Ege Bölgesi’nden 2017 yılında 120 milyon dolarlık ihracata imza attı.

Ege İhracatçı Birlikleri verilerinden yapılan derlemeye göre, Egeli mobilya ihracatçıları, 2017 yılında 130 ülkeye mobilya ürünleri ihraç ederken, Almanya 13 milyon dolarla ilk sırada yer aldı.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Fuat Gürle, Ege Bölgesi’nden katma değeri yüksek, özgün tasarımlara öncelik veren mobilya ihracatını arttırmak için çalışmalarını kesintisiz sürdürdüklerini belirtti.

Egeli mobilya markaları bir araya getirilerek kurumsal bir kimlik ve farkındalık yaratmak amacıyla küme halinde hareket etmek ve İzmir’in ürettiği rekabet gücü yüksek, katma değerli ve orta/orta üstü gelir grubuna hitap eden, opsiyonel, ergonomik, fonksiyonel, inovatif ürünleri tanıtmak ve ihracatını artırmak hedefiyle 2016 yılında DESINGİZMİR isimli projeyi hayata geçirdikleri bilgisini veren Gürle, “DESINGİZMİR Projesi kapsamında İzmir’in mobilyada özgün tasarımlarla öne çıkması için 2018 yılında Yaşar Üniversitesi Mobilya Tasarım ve Uygulama Merkezi ile işbirliği için görüşme halindeyiz. Üniversite-Sanayi işbirliğinin güzel örneklerini vererek, katma değerli ürün ihracatını arttırmak istiyoruz” diye konuştu.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği’nden bir heyetle, Doha’da 13-15 Kasım 2017 tarihlerinde düzenlenen Index Qatar 2017 Mobilya Fuarı’na katılarak, İzmir mobilyasını Katar’da tanıttıklarını ifade eden Gürle, 2018 yılında ise; Amerika Birleşik Devletleri Kuzey Karolina Eyaleti, Highpoint bölgesinde 14-18 Nisan 2018 tarihleri arasında düzenlenecek olan HIGHPOINT SPRINT 2018 Uluslararası Mobilya Fuarı’naiştirak ederek, İzmir mobilyasını tanıtmayı hedeflediklerini vurguladı.

İzmir Mobilya Sektörü, MODEKO Fuarı’nda vitrine çıkacak

İzmir Mobilya sektörünün en önemli üretici ve ihracatçı firmalarının 7-11 Mart 2018 tarihleri arasında düzenlenecek olan 29. MODEKO Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı’nda, 5 gün süre ile Fuar İzmir’de görücüye çıkacağının altını çizen Gürle; “Yıllardır yerli ve yabancı sektör temsilcilerinin tercih ettiği 29.MODEKO Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı İzmir Mobilya Sektörünün vitrini olacak. Yer tahsislerinin büyük ölçüde tamamlandığı MODEKO Fuarı’nı sektördeki tüm paydaşlar ve kamu kurum ve kuruluşları destekliyor. Mobilya sektörü,Klasik ve modern mobilyalar, Eskitme ve modüler mobilyalar, Masa, sandalye, kanepe ve koltuklar, Bebe ve genç odaları, Yatak ve yatak setleri, Ofis mobilyaları, Mutfak mobilyası, Bahçe mobilyaları, Ev dekorasyonu ve aksesuarları, Aydınlatma ekipmanlarının en özgün tasarımlarıyla MODEKO’da boy gösterecek” diyerek sözlerini tamamladı.

EİB’den MODEKO Fuarı’na Alım Heyeti dopingi

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, uzun yıllardır, MODEKO Uluslararası İzmir Mobilya Fuarı’na “Alım Heyeti Organizasyonu” ile destek oluyor. Ekonomi Bakanlığı’nın desteğiyle “2017 yılında MODEKO’ya Kolombiya’dan özel bir “Alım Heyeti” gelirken, bir diğer “Alım Heyeti” ise Bulgaristan, Arnavutluk, Yunanistan ve Irak’tan gelmişti.

İki “Alım Heyeti Organizasyonu” ile 5 ülkeden 12 firma temsilcisi İzmir’de ağırlanırken ithalatçı firmaların, İzmirli mobilya ihracatçılarıyla ikili iş görüşmeleri ve üretim tesisleri ziyaretleri organize edilmişti. Ege Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği 2018 yılında da gerçekleştireceği “Alım Heyeti Organizasyonu” ile MODEKO Fuarı’na ve bölgemiz mobilya ihracatına katkılarını sürdürecek.

Ege Mobilya Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği üyeleri 2017 yılında 119 milyon 657 bin dolarlık mobilya ihracatına imza atarken, 130 ülkeye Türk mobilyasını ulaştırdı. Almanya 13 milyon dolarlık mobilya ihracatı ile ilk sırada yer alırken, Suudi Arabistan 8,4 milyon dolarla ikinci, Hollanda 6,3 milyon dolarla üçüncü sırada yer aldı. Fransa ve Irak ise; 6’şar milyon dolarlık mobilya gönderdiğimiz ülkeler oldu.

Gümrük ve Ticaret Bakanı Sn. Tüfenkci ve TGSD Başkanı Karasu Görüşmesi: Üç Hafta Üretim 1 Hafta Gümrük Süresi

TGSD Başkanı Hadi Karasu, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci ile görüştü. Ziyarette Türkiye’nin hazır giyimde rekabet gücünü artıracak düzenlemeler ve gümrük takip sisteminde dijitalleşme yoluyla, gümrük süreçlerinin daha hızlı hale getirilmesi gündemdeydi. Gümrük ve Ticaret Bakanı Tüfenkci de ihracatçıya müjde verdi. 2019’da online ve görüntülü gümrük takip sistemi devreye alınıyor.

ÜÇ HAFTA ÜRETİM BİR HAFTA GÜMRÜK SÜRESİ

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Hadi Karasu, hazır giyim ihracatçılarının potansiyelini artıracak önerilerini paylaşmak üzere Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’ye makamında bir ziyaret gerçekleştirdi (1 Şubat). TGSD Başkan Yardımcısı Ramazan Kaya’nın da katıldığı ziyarette, Başkan Hadi Karasu sektörde ihracat yapan 17 bin firmanın sadece bin tanesinin ihracatın %80’ini yaptığını hatırlatarak bu firmaların ayrı bir statüde değerlendirilmesinin önemine vurgu yaptı. Bu şirketlerin gümrük prosedürlerinin kolaylaştırılmasının ihracata pozitif etki yaratacağını belirtti.

Karasu, dünyanın 7., Avrupa’nın ise 3. en büyük hazır giyim üreticisi olan Türk hazır giyim sektörünün hızlı üretim kabiliyetleriyle yurtdışından gelen siparişleri iki-üç haftada hazırlayacak gelişmiş bir sanayi olmasına rağmen, gümrükte hammadde giriş veya mamul ihracatı sırasında bir haftayı bulan bekleme süresinin, teslimatta olumsuzluklara neden olduğunu ifade etti. Hazır giyimin potansiyeline ulaşması için belli düzenlemelerin şart olduğuna değinen Karasu, gümrüklerde, hammadde girişinde veya ürün sevkiyatında yaşanan bürokrasi ve tarife dışı engellemelerle birkaç hafta ürünlerin bekletilebildiğini belirterek bu durumun hızda rekabetçiliği ortadan kaldırmakta olduğuna dikkat çekti.

Yıllardır Türkiye hazır giyim ihracatının yüzde 80’ini sırtlayan, kanunlara uyumlu firmaların önünde; tespit, ayniyat, bilirkişi raporu gibi bürokratik işlemlerin olmasının, gecikmelere ve bunun sonucu olarak büyük cezalar ödenmesine neden olduğunu vurgulayan Karasu, bu durumun sonunda müşteri ve sipariş kayıpları yaşandığını ifade etti. Karasu şöyle devam etti: “Bunun yanı sıra, limanlarda ve hava meydanlarında gerek ithal ettiğimiz hammadde, yarı mamul ithalatı ve gerekse ürettiğimiz ürünlerin ihracatı sırasında birçok işlemler takibimiz ve kontrolümüz dışında gerçekleşiyor. Ordino, fazla mesai, antrepo vs. gibi birçok ekstra maliyet, değişken rakamlarla karşımıza çıkıyor. Sektörümüz, devletimizden bu konularla ilgili kanun veya yönetmeliklerin gözden geçirilerek yeniden düzenlenmesini ve kontrol altına almasını beklemektedir.”

GÜMRÜK VE TİCARET BAKANI’NDAN MÜJDE: BİLGE YAZILIM SİSTEMİ

Bakan Bülent Tüfenkci ihracatçıların sorunlarının farkında olduklarını belirterek bir dizi yeni düzenlemeyi hızla devreye alacaklarının müjdesini verdi. Tüfenkci şunları söyledi: “Bakanlığın hayata geçirdiği online takip sistemi ile ihracatçılar, ihracat mallarının gümrükleme aşamasını online takip edebiliyor. Bu uygulama ile bakanlık memurlarımızın ihracatçılar tarafından da değerlendirilmesine de imkan sağlıyoruz. Bugüne kadar 900 kişinin sisteme girdiğini biliyoruz. Bu yeterli değil, yararlanan kişi ve kurumların sayının artması lazım”.

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın bir başka çalışması olan, 2019 Şubat’ta devreye girecek yeni görüntülü takip sisteminden bahseden Tüfenkci, ihracatçının, malının bulunduğu konteyneri kameralar aracılığı ile anlık olarak uzaktan takip edebileceğinin ifade etti. Bilge Yazılım Sistemi olarak adlandırılan yeni proje 2019 yılında hayata geçtiğinde kağıt ve dosya yükü tamamen ortadan kalkacak ve tüm süreç online sistem üzerinden dijital olarak ilerleyecek.

TGSD Başkanı Hadi Karasu, Gümrük Bakanlığı’nın görüntülü takip sistemini bu olumsuzlukları daha yakından takip etmek ve ortadan kaldırmak bakımından memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.

Y Kuşağı, Kimlik Doğrulama Sisteminde Değişim Yaratacak!

IBM (NYSE: IBM) Güvenlik, dijital kimlik ve kimlik doğrulamasıyla ilgili müşterilerin bakış açılarını inceleyen küresel[1] araştırmasını yayınladı. Araştırma, kullanıcıların uygulamalara ve cihazlara giriş yaparken artık konfor yerine güvenliğe öncelik verdiği ortaya çıkardı.

Günümüzde işgücünün[2] en büyük kısmını y kuşağının oluşturmasıyla birlikte, bu eğilimler işverenlerin ve teknoloji şirketlerinin yakın gelecekte uygulamalara ve cihazlara nasıl erişim sağladığını etkileyebiliyor. Araştırmaya katılanlar, dijital kimliklerine yönelik tehditlerin artmasıyla birlikte parmak izi okuyucular, yüz tarama ve ses tanıma sistemleri gibi biyometrik teknolojilerin avantajlarından bahsediyor.

IBM Güvenlik: Kimliğin Geleceği Araştırması’na müşterinin bakış açısı ve kimlik doğrulamaya yönelik öngörülerin elde edilmesi için ABD, Asya Pasifik (APAC) ve Avrupa genelinde 4000’e yakın yetişkin katıldı. Araştırmadan elde edilen bazı önemli bulgular şöyle oldu:

  • Güvenlik konforun önüne geçiyor: İnsanlar, özellikle parayla ilgili uygulamalar söz konusu olduğunda, birçok uygulamada oturum açarken güvenliği en öncelikli konu olarak değerlendiriyor.[3]
  • Genel eğilim biyometrik kimlik doğrulamadan yana: Katılanların yüzde 67’si biyometrik kimlik doğrulamayı kullanırken rahat olduğunu söylüyor, yüzde 87’si ise gelecekte bu teknolojileri kullanmanın onlara konfor sunacağını ifade ediyor.
  • Parolaların ötesine geçen y kuşağı: Y kuşağının[4] yüzde 75’i biyometriği kullanırken rahat ediyor, yarısından azı karmaşık parolaları kullanıyor ve yüzde 41’i aynı parolayı tekrar kullanıyor.
  • Biyometrik kullanımında öncü Asya Pasifik Ülkeleri: Asya Pasifik ülkelerindeki katılımcılar biyometrik kimlik doğrulama konusunda en bilgili ve en rahat kesim olarak öne çıkıyor, öte yandan ABD bu kategorilerde en geride kalmış bölge olarak dikkat çekiyor.

IBM Güvenlik Yönetici Güvenlik Danışmanı Limor Kessem, gelişen tehdit ve teknoloji ortamının, çevrimiçi platformda kimliklerimizi doğrulamak için büyük ölçüde kişisel bilgilere ve parolalara dayalı geleneksel oturum açma yöntemleriyle hemen herkesin bildiği birtakım engeller yarattığının altını çiziyor ve şöyle diyor: “2017’de veri ihlalleri milyonlarca tüketicinin kişisel bilgileri, parolaları ve hatta sosyal güvenlik numaralarının ele geçirilmesine neden oldu. Son derece hassas kişisel verilerin ihlali sonucunda geçmişte kimliklerimizi kanıtlamak için kullandığımız bilgilerin artık hacker’ların ellerinde ortak bir sır olduğuna şüphe yok. Tüketicilerin parolaların yetersizliğini kabul etmesi ve güvenliğe daha fazla öncelik vermesiyle birlikte birçok seviyede kimliği kanıtlayan ve davranışa ve riske dayalı uyarlanabilen, daha gelişmiş yöntemlerin benimsenmesinin olumlu sonuçlarından yararlanmanın tam zamanı”.

Güvenlik Öncelik Kazanıyor; Biyometrik Teknoloji, Parolalardan Daha Güvenli Olarak Görülüyor…

Güvenlik, konfor ve gizlilikle ilgili anket sonuçları “rahatlığın üstüne yok” diye uzun zamandır doğru bilinen anlayışla çelişiyor. Tüketicilerin uzun zamandır minimum ihtilafla hızlı bir oturum açma deneyimini tercih edeceği düşünülürken anket sonuçları, özellikle parayla ilgili uygulamalar başta olmak üzere, birçok uygulama için gizlilik veya konfordan daha önce insanların güvenliği önemsediğini gösteriyor.

  • Güvenlik yaygın olarak bankacılık, yatırım ve bütçe oluşturma uygulamaları için en yüksek öncelik olarak görülüyordu, bu kategoriler için katılanların ortalama yüzde 70’i en öncelikli konu olarak güvenliği, yüzde 16’sı gizliliği ve yüzde 14’ü konforu seçiyor.
  • Dijital pazar yerleri, çalışma ortamı uygulamaları ve e-posta için de güvenlik en yüksek öncelikli konu olarak ön plana çıkıyor.
  • Sosyal medya uygulamaları için öncelikler daha belirsiz hale geliyor: Konfor unsuru yüzde 36 ile en önde yer alırken, onu yüzde 34’le güvenlik ve yüzde 30 oranıyla gizlilik takip ediyor.

Araştırma aynı zamanda çeşitli oturum açma yöntemlerinin güvenliğiyle ilgili kullanıcıların görüşlerini inceliyor ve bazı biyometrik teknolojilerin parolalardan daha güvenli olarak görüldüğünü ortaya çıkartıyor, ancak biyometrinin benimsenmesi söz konusu olduğunda güvenlik ve gizlilik hala üzerine düşünülen noktalar olarak görülüyor.

  • Katılımcıların yüzde 44’ü en güvenli kimlik doğrulama yöntemlerinden biri olarak parmak izi biyometriğini tercih ederken; parolalar ve PIN kodları daha güvensiz olarak (sırayla yüzde 27 ve yüzde 12) görülüyor.
  • İnsanların biyometrik kimlik doğrulamayla ilgili en büyük endişeleri gizlilik (verilerin toplanma ve kullanılma yöntemi – yüzde 55) ve güvenlik oluyor (hesaplarına erişmek için sahte biyometrik verileri kullanan diğerleri – yüzde 50).[5]

Kuşak Farkı: Daha Eski Nesiller Parola Güvenilirliğine Önem Verirken Y Kuşağı Daha Yeni Teknikleri Kullanıyor

Çevrimiçi kimliklerinin güvenliği söz konusu olduğunda araştırma, nesilsel bakış açılarında birtakım farklılıkları ortaya çıkarıyor. Yaşları daha büyük olan yetişkinler, parola oluşturma konusunda daha düzgün alışkanlıklar gösterirken, daha genç bireyler çevrimiçi hesapların güvenliğini sağlama yöntemi olarak parola yöneticileri, biyometrik ve çok faktörlü kimlik doğrulamayı benimsemeye daha eğilimli olarak görülüyor. Bu da daha genç nesillerin parolalara daha az güvendiğinin ve bunun yerine hesaplarının güvenliği için alternatif yöntemlere yöneldiğinin göstergesi olabiliyor.

  • Y kuşağının yalnızca yüzde 42’si özel karakterleri, rakamları ve harfleri bir arada kullanan karmaşık parolalar kullanıyor (55 yaş ve üzerindekilerde bu oran yüzde 49) ve yüzde 41’i aynı parolayı birden çok kez yeniden kullanıyor (55+ kişilerde yüzde 31).
  • 55 yaşın üzerindeki kişiler ortalama 12 parola kullanırken Z kuşağı (18-20 yaş aralığı) yalnızca 5 parola kullanıyor, bu da parolayı yeniden kullanma oranlarının daha yüksek olduğunu gösteriyor.
  • Y kuşağının parola yöneticisini kullanma olasılığı (yüzde 34) – 55 yaş aralığındaki bireylere göre bu oran 2 kat daha fazla (yüzde 17).
  • Y kuşağının bir ihlal sonrasında iki faktörlü kimlik doğrulamayı etkinleştirmesi daha olası görülüyor (genel popülasyonun yüzde 28’ine karşılık yüzde 32).

24 yaşın altındaki kişilerin neredeyse yarısı (yüzde 47) daha güvenli bir kimlik doğrulama yöntemi yerine daha hızlı bir oturum açma deneyimini tercih ediyor ve bu da genç yetişkinlerin de en güçlü tercihlerinin konfora yönelik olduğunu gösteriyor. Bu, 55 yaşın üzerindekilerde yüzde 58’le karşılaştırıldığında bugün biyometriği kullanma konusunda rahat olan Y kuşağının yüzde 75’iyle genç bireylerin biyometrik kimlik doğrulamasını benimseme konusunda daha yatkın olmasının bir nedeni olarak görülüyor.

Kimliğin Geleceği

IBM Güvenlik raporundaki analiz, kimlik doğrulamasıyla ilgili yaklaşımların çok çeşitli olduğunu ve biyometrik gibi yeni kimlik doğrulama yöntemlerinin daha çok kabul görürken özellikle ABD’deki yaşı daha büyük bireyler arasında hala birtakım endişelerin olduğunu ortaya koyuyor.

IBM, kuruluşların kullanıcılara birden çok kimlik doğrulama seçeneği arasından tercih imkânı sunan kimlik platformlarından yararlanarak bu tercihlere uyum sağlamasını öneriyor. Kullanıcıların telefonlarındaki parmak izi okuyucularını veya tek seferlik parolayı etkinleştiren bir mobil bildirimi açıp kapatmasını sağlamak buna örnek gösterilebilir. Kuruluşlar, davranışla ilgili ipuçlarının ya da bağlantı özelliklerinin (aygıt, konum, IP adresi) olağandışı etkinliği göstermesi gibi bazı senaryolarda ek kimlik doğrulama kontrol noktalarını tetikleyen, riske dayalı yaklaşımları kullanarak güvenlik ve konfora yönelik talepleri dengeleyebilir.

Veriler, daha genç nesillerin geleneksel parola güvenliğine daha az dikkat ettiğini gösteriyor, bu da parolalar sayesinde y kuşağı kullanıcılarının verilere erişimini yöneten işletmeler ve işverenler için bir engel teşkil ediyor. Y kuşağı ve Z kuşağı çalışan yüzdesi işgücünde artmaya devam ettikçe kuruluşlar ve işletmeler parolalar yerine biyometrik yöntemlerini ve simgelerini alan yaklaşımları bütünleştirerek ve birincil kimlik doğrulama unsuru olarak daha çok mobil cihaz kullanımına izin vererek daha genç nesillerin yeni teknolojiye eğilimlerine uyum sağlayabilir.

IBM Güvenlik’in müşterilere yönelik dijital kimliklerin güvenliğinin nasıl sağlanacağına ilişkin ipuçlarını linkteki blog yazısından okuyabilirsiniz.

Şirketlerin kimlik doğrulama geleceğine hazırlanmasına yönelik öneriler ve araştırmayla ilgili diğer ayrıntılar için raporun tamamını linkten yükleyebilirsiniz: ibm.biz/FutureOfIdentity

Vergi İndirimi Hurda Araçlara İlgiyi Artırdı

Hurda araçlara uygulanacak vergi indiriminin de aralarında bulunduğu yeni vergi düzenlemelerini içeren Torba Yasa’nın Türkiye Büyük Millet Meclisine Meclis’e sunulması “hurda” piyasasını hareketlendirdi. Yeni araç alımına teşviki artırması beklenen tasarıya göre, 16 yaş ve üzeri otomobil, panelvan, otobüs, kamyon gibi bazı araçların hurdaya ayrılması karşılığında, araç sahiplerine yeni araç alımlarında 10 bin TL’yi geçmemek üzere özel tüketim vergisi (ÖTV) indirimi sağlanıyor.