T.C. Sağlık Bakanlığı ve Başbakanlık Yatırım Tanıtım ve Destek Ajansı’nın Desteği Gerçekleştirilecek Kamu Özel İşbirliği Sağlık Zirvesi İçin Geri Sayım Başladı

Bir Çok Yabancı Ülkenin Ekonomi Bakanlarının da Katılımıyla Gerçekleştirilecek Zirvede, T.C. Sağlık Bakanı Ahmet Demircan,Türkiye’deki Şehir Hastaneleri Yatırımlarıyla İlgili En Son Gelişmeleri Açıklayacak.

(24-25 Ekim 2107, Shangri-La Bosphorus Otel,İstanbul)

T.C. Sağlık Bakanlığı’nın himayesinde ve Başbakanlık Yatırım, Tanıtım ve Destek Ajansı’nın desteği ile Elmadağ Hukuk ve PPP Experts’in organizasyonunda bu yıl üçüncüsü düzenlenen Kamu Özel İşbirliği Sağlık Zirvesi (3rd Annual PPP Healthcare Summit), 24-25 Ekim tarihlerinde Shangri-La Bosphorus Oteli’nde gerçekleştiriliyor. MÜSİAD ve İTO’daetkinliğe destek veren kurumlar arasında bulunuyor.

Zirvede T.C. Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, Türkiye’de yatırımları gerçekleştirilmekte olan şehir hastaneleriyle ilgili en son gelişmeleri açıklayacak. Bazı yabancı devletlerin sağlık bakanlarının yanı sıra, kamu ve özel sektörden birçok sağlık profesyonelini bir araya getirecek etkinlik, yerli ve yabancı katılımcılar için fikir ve deneyim paylaşımlarında bulunabilecekleri bir platform işlevi görecek. Katılımcılar, sağlık alanında Türkiye ve dünyadaki en son kamu-özel sektör ortaklığı (PPP) gelişmelerinden haberdar olacak.

Kamu Özel İşbirliği Sağlık Zirvesi’nin (3rd Annual PPP Healthcare Summit) üçüncüsü bu yıl, 24-25 Ekim tarihlerinde İstanbul’da düzenleniyor. PPP Experts ve Elmadağ Hukuk tarafından organize edilen zirve, Sağlık Bakanlığı himayesinde ve Başbakanlık Yatırım, Tanıtım ve Destek Ajansı desteği ile gerçekleştiriliyor. MÜSİAD ve İTO daetkinliğe destek veren kurumlar arasında bulunuyor. Sağlık Bakanı Ahmet Demircan’ın yanı sıra bazı yabancı devletlerin sağlık bakanları, kamu ve özel sektörden birçok uzman isim, zirveye konuşmacı ve dinleyici olarak katılacak. Bakan Demircan, zirvenin ilk gününde yeni şehir hastaneleriprojeleri ve sıradaki yatırımlar hakkında bilgi verecek. Yeni sağlık projeleri arasında 1.200 yataklı İzmir Yenişehir, 1000 yataklı Antalya, 750 yataklı Diyarbakır, 800 yataklı Aydın, 4.200 yataklı İstanbul Sancaktepe, 900 yataklı Ordu ve 1.100 yataklı Trabzon Şehir Hastanesi bulunuyor.

Zirve, sağlık sektöründe yer alan kamu kurumları ve özel şirketlerin temsilcilerini aynı çatı altında buluşturmayı amaçlıyor. Katılımcılar, Türkiye ve dünyada sağlık alanında kamu-özel sektör işbirliklerine ilişkin en son gelişmeleri dinleme ve birbirlerinin deneyimlerinden istifade etme fırsatı bulacak.

Zirvenin bu yılki organizasyonunda hastanelerin finansman ve operasyon boyutuna ağırlık verilecek. En iyi uygulamalardan örneklerin paylaşılacağı zirvede, hastanelerin en etkin ve verimli şekilde nasıl yönetileceği ele alınacak, profesyoneller arası fikir ve deneyim alışverişi için aktif bir paylaşım ortamı sunulacak.

Zirve, Türkiye’de kamu ve özel sektör işbirliklerine özel tek etkinlik olma özelliği taşıyor. Sağlık sektöründe faaliyet gösteren veya bu alana ilgi duyan şirketlerin her yıl olduğu gibi bu yıl da yoğun katılımına sahne olması beklenen zirvede, kamu-özel sektör işbirliklerinin dünyadaki örnekleri de katılımcılarla paylaşılacak.

Zirvenin sponsorları arasında; Rönesans Sağlık Yatırım (Strategic Partner), Kuponsa (Technology Partner), Akfen İnşaat ve CCN Holding (Platinum Partner), Bilim Sağlık Hizmetleri(Golden Partner), Honeywell (Silver Partner), Mott MacDonald , Went, Alperen, Turkish Airlines (Supporting Partners) gibi şirketler yer alıyor

“Ambalajlar Gıdayı Korur, İsrafı Önler”

Türkiye’de ambalaj sektörüne yön veren Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD), 16 Ekim Dünya Gıda Günü nedeniyle israfı önlemede ambalaj kullanımının önemine ve tasarrufun gerekliliğine dikkat çekti. ASD Başkanı Zeki Sarıbekir “Türkiye’nin en büyük sorunlarından olan israfın önüne geçmek için ciddi önlemler alınması gerekiyor. Ambalajlı gıdaları kullanıp, gıdanın ömrünü uzatmak bu önlemlerden biri.Daha yaşanılabilir bir dünya için herkes elini taşın altına koymalı” dedi.

Türkiye’de ambalaj sanayinin gelişmesine katkıda bulunan ve sektöre kimlik kazandıran Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD), 16 Ekim Dünya Gıda Günü nedeniyle gıdalarda ambalaj kullanımının önemine dikkat çekerek israfı azalttığının altını çiziyor. ASD, gıda tüketimi alışkanlıkları hakkında halkı bilinçlendirmek için dünya genelinde çeşitli etkinliklerle kutlanan Dünya Gıda Günü’nde, ambalajların ekonomiye kazanç sağlayan malzemeler olduğunu bir kez daha vurguluyor.

Ambalajsız Gıdalar Sağlığımızı Tehdit Ediyor

Hayatın her alanında faydalarını gördüğümüz ambalajın sağlık açısından önemini ASD Başkanı Zeki Sarıbekir şu sözlerle açıklıyor: Ambalaj, içine konulan gıdaların üretildikleri koşullarda bozulmadan en ekonomik ve güvenilir biçimde tüketiciye ulaştırılmasını ve tanıtılmasını sağlayan bir ürün. Gıda ambalajının temel amacı; gıdaların raf ömrünü uzatmak, uygun koşullarda depolanmasını sağlamak ve gıdaları tüketiciye ulaşıncaya dek diğer bulaşanlardan korumak, gıda bozulmaları ve kalite kayıplarını en aza indirmek. Ambalajlar; ekmek, süt, peynir, bakliyat ve sebze-meyve, gibi günlük ihtiyacımız olan gıdaları korurken aynı zamanda sağlığımızı da koruyor. Çünkü açıkta, ambalajsız şekilde satılan gıdalar bakteri ve çürümeye karşı savunmasız; hızlı bozuluyor ve sağlığı tehdit ediyor. Üstelik bu tür gıdaların menşei takip edilemiyor, raf ömrü de güvenilir olmuyor.”

Gıdalar Çöpe Gitmesin

Gelişmiş ülkelerde ambalajsız ürün bulmanın neredeyse mümkün olmadığını belirten Sarıbekir, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Hijyen dışında İsrafın önlenmesi açısından bütün gıda maddelerinin mutlaka ambalajlı satılması gerekiyor.. Ambalaj bu kadar önemliyken ülkemizde hala pek çok gıda maddesi ambalajsız satılıyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre çöpe atılan gıdanın 4’te 1’ini kurtarsak dünya üzerindeki açlık sona erecek. Dünyada milyonlarca aç insan varken, böyle bir israf gerçekten içler acısı. Ülkemizde, ekmeklerin yaklaşık yüzde 9’u çöpe atılıyor. Günlük toplam 6 milyon ekmeğin israf edildiği tahmin ediliyor. Bu, hem bireysel ekonomiye hem de ülke ekonomisini zarar veren büyük bir kayıp. Türkiye’nin en büyük sorunlarından olan israfın önüne geçmek için ciddi önlemler alınması gerekiyor. Ambalajlı gıdaları kullanıp, gıdanın ömrünü uzatmak bu önlemlerden sadece biri. Daha yaşanılabilir bir dünya için herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Ambalajlı ürünleri tercih ederek gıdayı koruyabilir, tasarruf sağlayabilir, israfı önleyebilir ve geleceğimizi kurtarabiliriz.” dedi.

Ödeal, E-fatura hizmeti vermeye başladı

Türkiye’de ilk kez, cep telefonları ile banka ve kredi kartlarından ödeme alma imkânı sağlayan Ödeal’ın iştiraki Ödeal Teknoloji, Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) tarafından izinli e-fatura hizmeti entegratörlerinin arasına katıldı. İsteyen tüm işletmelere halihazırda E-fatura, E-arşiv ve saklama hizmeti vermeye başlayan Ödeal Teknoloji, 2018 yılından itibaren e-irsaliye ve e-serbest meslek makbuzu hizmetlerini de vermeye başlayacak. Fiyat avantajı ve 7/24 hizmetle ön plana çıkan hizmetleri müşteriler isterlerse bulut üzerinden, isterlerse on-premise (yerinde kurulum) ile kullanabilecekler.

Ödeal Teknoloji, E-fatura, E-arşiv ve saklama hizmeti vermeye başladı. Hizmet ağını, 2018 yılında E-irsaliye ve E-serbest meslek makbuzunu da ekleyerek genişletecek.

Faturaların elektronik ortamda oluşturulması ve gönderilmesini sağlayan ve kâğıt fatura ile birebir aynı hukuki niteliklere sahip olan E-fatura hizmeti ile E-arşiv ve saklama hizmetini veren Ödeal Teknoloji, GİB ve BDDK standartlarına uygun, maksimum güvenlikli altyapı olarak bilinen 27001, 22301 ve 20000 güvenlik sertifikalarına da sahip.

1 Ocak 2018 tarihine kadar bu hizmetleri almaya başlayan müşterilere 3 ay boyunca sınırsız fatura gönderim hizmeti ücretsiz olarak sunulacak. 3 aylık sürenin sonunda hizmetten memnun kalan müşteriler yıllık paket satın alarak hizmetleri kullanmaya devam edebilecekler. Halihazırda mevcut bir özel entegratör ile çalışan ve bu hizmetini Ödeal Teknoloji’ye taşıyanlara 3 aylık ücretsiz hizmetin ardından tarifede %50’ye varan taşıma indirimi uygulanacaktır.

“Firmalara özel çözümlerle mükelleflerin hayatını kolaylaştırmak için yola çıktık.”

Şirketin verdiği hizmetler hakkında bilgi veren Ödeal Kurucu Ortağı Fevzi Güngör:

Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) izinli E-fatura hizmeti veren entegratörlerin arasına katılan Ödeal Teknoloji ile diğer hizmet veren firmalardan ödeme hizmetlerine entegre servis, uçtan uca çözüm, uygun fiyat ve 7/24 hizmetimizle ön plana çıkıyoruz. Türkiye’nin her yerine kaliteli hizmet vermek en büyük hedefimiz, bunun için yurt çapında bayilikler de vermeye başladık. Kullanıcı dostu bir ara yüze ve mobil kullanım özelliğine sahip hizmetlerimizle 2018 sonuna kadar 5.000 üyeye ve 500 milyonluk fatura hacmine ulaşmayı hedefliyoruz. Hizmetlerimizi almak isteyen müşterilerimize bulut üzerinde kullanım öneriyoruz. Ancak isterlerse on-premise (yerinde kurulum) ile kullanım imkânı da sağlıyoruz.” dedi.

Kuyrukta bekletilen müşteri daha fazla harcıyor

Sıra bekleyerek çok zaman kaybediyoruz. Can sıkıntısı, hayal kırıklığı ve anksiyete gibi psikolojik sorunlarla karşılaşıyoruz. Bekleme kuyruklarının hem tüketiciler hem de markalar için kötü olduğu göz önüne alındığında, neden bu kadar yaygın?

Olumsuz sonuçlara rağmen işletmelerin kuruğu tercih etmesinin başka bir nedeni var. Kuyrukta bekleyen müşteri içeri girdiğinde daha çok harcıyor!

Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, beklemenin tüketici davranışına etkisi hakkında şu bilgileri verdi:

“Laboratuvarlarda ve sahalarda yapılan deneylerde, müşterilerin satın almadan ya da sipariş vermden önceki bekleme sürelerinin, alışveriş miktarını artırdığını gösteren güçlü kanıtlar var. Mesela bir restoranda akşam yemeği yemek için sıra bekleyen müşteriler, restaurantta daha uzun süre kalırlar. Bir mağaza kuyruğunda uzun süre bekleyen müşteriler daha fazla tişört satın alıyor. Veya bir oyun salonun da kuyruk varsa eğer, oyuncular masa başında daha fazla vakit geçiriyor. Bu, zihinsel bir muhasebeye dayanıyor: Beklenen o kadar zamandan sonra yalnızca küçük bir miktar satın alınacak olsaydı, uzun süre beklemeye değmezdi.

FİRMALAR KUYRUKLARI SEVİYOR ÇÜNKÜ…

Bu yüzden firmalar bilerek ve isteyerek uzun bekleyişleri ortadan kaldırmıyor. Bunun yerine müşterilerin bekleme tecrübelerini iyileştirmeye çalışıyorlar. Bekleme alanlarına okuma materyalleri ve televizyon ekranları yerleştirerek veya müzik çalarak müşterilerin dikkatini hoş olmayan bekleyişten uzaklaştırıyorlar. Lokantalarda yaygın olarak kullanılan ikinci bir uygulama, müşterilere beklerken görebilecekleri bir menü sunmak. Bu tür uygulamalar uzun beklemeler yüzünden doğacak memnuniyetsizliği azaltıyor.

Yani “yüksek müşteri memnuniyeti” her zaman “yüksek gelir” getirmez. Bu, zihinsel muhasebe perspektifi ile tutarlıdır: Beklenen zaman algısı azalırsa, müşteriler daha az alışveriş yapacaktır.

Bulgularımız, bazı bağlamlarda işletmelerin daha fazla kar edebilmesi için müşterilerin makul bir süre beklemesini öneriyor. Özellikle satın alma miktarı ve hizmet süresi arasındaki korelasyon düşük olduğunda bu durum söz konusudur. Bu gibi durumlarda, müşteriler, bekledikleri doğrultuda zamanı telafi için satın alma miktarlarını artırırlar.

SONRADAN PİŞMAN OLMAYIN

Uzun bir kuyrukta beklediğinizde, sonradan pişman olabileceğiniz büyük bir satın alma işlemi yapmak istemiyorsanız, dikkatinizi mümkün olduğunca beklediğiniz süreden uzak tutmanızı öneririz.”

Perakende Türkiye’de Dönüşürken Büyüyor

PageGroup uzmanları, mercek altına aldığı perakende sektöründe, Türkiye’nin beş yıllık gelir performansı gelişimi ve tüketim harcamalarıyla Avrupa’nın en iyi 10’u arasında yer alacağını öngörüyor. Şirketin Perakende Bölümü Yöneticisi Ezgi Güneser, sahada yaptıkları çalışma ve araştırmalara dayanarak; “Nüfus artışı, kentleşme ve artan hane halkı harcamaları, ülkede satın almayı güçlendirdi. Yerli perakende sektöründe, yıllık %9’luk ortalama bir büyüme oranı bekleniyor. Avrupa genelinde ise perakende tüketimi durağan seyrini devam ettirdiğini söyleyebiliriz. Geçtiğimiz yıl Avrupa, siyasi ve toplumsal karışıklıktan, dünyayı şok eden insani bir krize kadar birçok zorlukla karşı karşıya kalmasına rağmen ekonomisi ve tüketimi fırtınanın üstesinden gelebilecek kadar esnek olduğunu da unutmamak gerekir. “ diyor.

Perakende sektörünün Türkiye’deki geleceği internet ortamında parlıyor.

Sektörde kabuk değişiminin 2020 yılı ve sonrasında hızlanacağına dikkat çeken PageGroup uzmanları, internet ortamındaki ticaretin tüketici alışkanlıklarını etkilediğini vurguluyor. Farklı kanallardan gelen sektörel analizler yakın gelecekte ülkemizdeki tüketicilerin erişimde, sanal ya da gerçek ayırımı yapmaksızın, ürünleri tek bir marka olarak algılamaya eğilimli olacağını gösteriyor. Bu nedenle perakendecilerin, dijital platformlar aracılığıyla tüketicilerle bire bir ilişki kurma çabasını arttırması bekleniyor.

Türkiye’nin çevrim dışı-çevrim içi perakende stratejisinde en çok göze çarpan noktaları ise Ezgi Güneser şöyle özetliyor;

Yatırımlarda öncelikler değişiyor

Perakende sektöründe dağıtım ve lojistik profesyonelleri, kategori ve ürün yöneticilerinin geniş çapta işe alımıyla, dijital ticaret (çevrim içi) platformlarına yatırımlar arttı. Türkiye’de çevrim içi perakende kazançlarının yükselmesiyle birlikte, tüketimi arttırmayı amaçlayan çevrim içi strateji eğilimleri de güçlendi.

Kişisellik alışverişi tetikliyor

Kişiselleştirilmiş perakende stratejileri, yerli pazarda gelişmiş CRM (müşteri ilişkileri yönetimi) ve SMS (kısa mesaj) eğilimleriyle destekleniyor. Markalarla oluşturulan kişisel ilişki hissiyle tüketicilerin her zaman her yerde satın alma talepleri tetikleniyor.

Büyük verinin gücü

Büyük verilerin derinlemesine analizi ve güçlü müşteri ilişkileri, yeni müşteri kazanımlarına ve sadakatin artmasına imkan sağlıyor. Farklı markalar için müşteri davranışlarını derleyen, özelleştirilmiş kampanyalar hazırlayan ve müşteri davranışları hakkında bilgi sağlayan uygulamalar satışları yükseltiyor. Yeni sistemler sayesinde kararsız çevrim içi müşteriler takip edilerek, ya fiziksel olarak mağazalara yönlendiriliyor ya da kaçırılmış fırsat gibi sunulan ürünlerle SMS kampanyalarına dahil ediliyor.

Ambalajsız Taşınan Meyve ve Sebzelere Yasak Geliyor!

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın yaptığı düzenlemeyle, 3 Ekim 2017 Salı günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni ‘Sebze ve Meyvelerin Toptan ve Perakende Ticaretinde Uyulması Gereken Standartlara İlişkin Tebliğ’ uygulanmaya başladı. Meyve ve sebzelerin toptan ve perakende ticaretinde uyulması gereken standartları belirleyen yeni düzenlemeye göre yaş meyve ve sebzeler 2018’den itibaren ambalajsız taşınmamaya başlanacak. 

Uzun süredir gündemi meşgul eden meyve ve sebzelerin taşınırken ambalajlanmasına ilişkin soru işaretleri sonunda açıklığa kavuştu. Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yeni ‘Sebze ve Meyvelerin Toptan ve Perakende Ticaretinde Uyulması Gereken Standartlara İlişkin Tebliğ’, meyve ve sebzelerin taşınması, saklanması ve ambalajlanmasına ilişkin birçok düzenleme getiriyor.

Tebliğe göre meyve ve sebzeler tek kullanımlık veya tekrar kullanılabilir ambalajlarda taşınacak, bütün yabancı maddelerden arındırılarak uygun şartlarda korunması ve taşınması sağlanacak. Aynı zamanda sebze ve meyvelerin taşınmasında kullanılan ambalajların soğuk zincire uygun şekilde üretilmesi zorunlu olacak. Daha önce yapılan açıklamalarda meyve ve sebze sektöründe ambalajlanmadığı için tüketiciye ulaşmadan yılda 15-20 milyar lira civarında bir kaybın olduğu açıklanmıştı.

Uzun süredir meyve ve sebzelerin ambalajlanmasına ilişkin bu gelişmeyi beklediklerini belirten Ambalaj Sanayiciler Derneği (ASD) Genel Sekreteri Aslıhan Arıkan “Hasattan sonra standartları belirlenen çuval, plastik kasa ve karton /oluklu mukavva kutu ve benzeri taşıma amaçlı kutular içerisinde (nakliye ambalajları); yerleşim merkezleri, ilçeler ve şehirlere yaş meyve ve sebzelerin ulaştırılması planlanıyor. Bu ambalajlar yıllardır üretiliyor ve sektörde kullanılıyor. Bu gelişme sayesinde israfın azalmasına olumlu yönde etki edecek ve ekonomiye büyük bir katkı sağlanmış olacak.” dedi.

Yeni Tebliğ Neler Getiriyor?

  • Yaş meyve ve sebzenin, perakende noktalarına taşınırken ve depolama esnasında yaşanan israfın önlenmesi için getirildi.
  • Tebliğe göre artık standartları belirlenen; çuval, plastik kasa ve karton/oluklu mukavva kutu ve benzeri taşıma amaçlı kutularla yaş meyve ve sebzenin taşınması zorunlu olacak.
  • Taşıma esnasında standartları belirlenen tek kullanımlık ve tekrar kullanılabilen ambalajlar kullanılacak.
  • Ahşap, kağıt veya kağıt esaslı olarak sınıflandırılan tek kullanımlık ambalajların1 Haziran 2018 tarihi itibariyle kullanılması zorunlu olacak.
  • Plastik malzemelerden üretilen ve birden çok kez tekrar kullanılabilen ambalajlar, kasa, kutu ve sepet şeklindeki ambalajlar ise 1 Ocak 2019 itibariyle zorunlu olacak
  • Tekrar kullanılabilen ambalajlar, gıda güvenliğine uygun dezenfekte edilecek.
  • Yaş meyve ve sebzenin çoğu taşıma sırasındaki israfın önlenmesi amacıyla soğuk zincir tabir edilen soğutmalı araçlarla (frigorifik) taşınacak.
  • Balkabağı, beyaz lahana, karpuz, kavun, patates, soğan (kuru), tatlı patateslerin taşınmasında ise soğuk zincire gerek duyulmadı.
  • Tebliğde küçük üreticiler de düşünüldü. Üreticilerin ürettikleri malları perakende olarak doğrudan tüketicilere sunması durumunda ambalajlama yapılmasına gerek görülmedi.
  • Tebliğ aynı zamanda israfın önlemesi için yaş meyve ve sebzenin soğuk hava depolarında veya kalite kaybına sebep olmayacak uygun ısı ve nem ortamında depolanmasını istiyor.
  • Alışveriş merkezleri, büyük ve zincir mağazalarda yaş meyve ve sebzeler soğutuculu reyonlarda ambalajlarından çıkartılmadan satışa sunulacak.

Ambalaj_sanayicileri_dernegi

Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD):

Türkiye’deki önemli ambalaj sanayicilerini bünyesinde bir araya getiren ASD, 1992 yılında 39 ambalaj üreticisi tarafından kuruldu. 200’ün üzerinde üyesi bulunan ASD’nin amacı; Türkiye ambalaj sanayinin gelişmesine katkıda bulunmak, sektöre kimlik kazandırmak, ulusal ve uluslararası platformlarda sektörün temsil edilmesini sağlamak, üyeleri arasında birlik beraberlik ve dayanışmayı sağlamak, güçlendirmek ve daimi kılmaktır.

Ekonomi Bakanlığı Küresel Tedarik Zinciri Yetkinliği Projesi

Ara malı üreten şirketlerin, Küresel Firmalarla tedarikçi ilişkisi kurmalarını ve satışlarını arttırmalarını sağlayacak nitelikte, projede kapsamındaki giderleri 2 yıl süresince %50 oranında ve toplamda 1.000.000$’a kadar Ekonomi Bakanlığı tarafından desteklenecek!

Proje kapsamında ve proje gerçekleşme süresince desteklenen giderler :
  • Makine, ekipman, donanım alımı
  • Yurt dışı ofis-depo harcamaları
  • Yazılım alımı
  • Eğitim, danışmanlık ve müşteri ziyaretleri
  • Sertifikasyon, test/analiz, ürün doğrulama harcamaları
Proje Tanımı:
  • Halihazırda küresel bir firmaya tedarikçi olmayan firmaların yeni tedarikçi ilişkileri kurmalarını
  • Halihazırda küresel bir firmaya tedarikçi olan firmaların mevcut ürünleriyle farklı bir küresel şirkete veya aynı firmaya yeni ürünleriyle tedarikçi ilişkileri kurmalarını teminen belirlenmiş bir süreyi içeren çalışmadır.Ekonomi Bakanlığı – http://www.ekonomi.gov.tr

İlaç şirketleri, pazarlamaya ar-ge’den 19 kat fazla harcıyor!

İlaç şirketlerinin pazarlama için yaptıkları harcamaların, araştırmaya yaptıkları harcamalardan 19 kat fazla olduğu ortaya çıktı. İlaç firmaları, yeni ilaçların ar-ge’si için yapılan harcamaların bir dönüşü olmadığını ve bu yüzden pazarlamaya daha fazla yatırım yapmalarının mantıklı olduğunu savunuyor.

Anadolu Eczacı ve Depocuları Derneği Başkanı Onur Tokel, ilaç sektöründeki ar-ge ve reklam harcamaları hakkında şu bilgileri verdi:

ARAŞTIRMAYA 1 DOLAR, PAZARLAMAYA 19 DOLAR 

“Örneğin Johnson & Johnson pazarlama için 17.5 milyar dolar, ar-ge için 8,2 milyar dolar, Novartis pazarlama için 14,6 milyar dolar, ar-ge için 9,9 milyar dolar, Pfizer pazarlama için 11,4 milyar dolar ar-ge için 6,6 milyar dolar, GSK pazarlama için 9,9 milyar dolar, ar-ge için 5,3 milyar dolar, MERCK pazarlama için 9,5 milyar dolar, ar-ge için 7,5 milyar dolar, SANOFI pazarlama için 9,1 milyar dolar, ar-ge için 6,3 milyar dolar, Roche pazarlama için 9 milyar dolar, ar-ge için 9,3 milyar dolar, AstraZeneca pazarlama için 7,3 milyar dolar, ar-ge için 4,3 milyar dolar, Lilly pazarlama için 5.7 milyar dolar, ar-ge için 5,5 milyar dolar, Abbvie pazarlama için 4,3 milyar dolar, ar-ge için 2,9 milyar dolar harcıyor.

Temel araştırmaya harcanan 1 dolara karşılık, pazarlama için 19 dolar harcanıyor.

Deloitte’nin raporuna göre, incelenen ilk 12 büyük ilaç firmasında, ar-ge için yapılan harcamaların şirkete herhangi bir getirisinin olmadığı görüldü. İlaç başına geliştirme maliyetleri yüzde 33 artarken, satış tahminleri yılda yüzde 50’nin altına düştü.

YENİ İLAÇ GELİŞTİRMEK YERİNE…

Reçeteyle satılan ilaç firmaları yeni çığır açan ilaçlara pek fazla kaynak koymuyor çünkü yatırdıkları paranın karşılığını alamıyorlar. Şirketin halihazırda piyasada bulunan ürünlerini çeşitlendirmesi daha karlı görünüyor. Yani büyük şirketler yeni ilaç geliştirmekten ziyade mevcut ürünleri satmak için daha fazla çalışıyor.”

Mobilyada ezber bozan strateji dönemi başlıyor

Türkiye mobilya endüstrisinin bugüne gelmesinde önemli başarılara imza atan İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, sektörün geleceğini masaya yatırmak için bir basın toplantısı düzenledi. 10 Ekim Salı günü Çırağan Sarayı’nda gerçekleştirilen basın toplantısında sektörün 2023 vizyonu için önemli açıklamalarda bulunan İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Güleç, Türkiye’nin ihracat hedefinin dünya ihracatından yüzde 1,5 pay almak olduğunu, mobilya sektörünün ise bu rakamı yüzde 2,5 olarak belirlediğinin altını çizdi.

 

Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri olan mobilya endüstrisinin bugünkü konumuna gelmesi için yoğun olarak çalışan İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, sektörün geleceğini konuşmak için 10 Ekim Salı günü Çırağan Sarayı’nda bir basın toplantısı düzenledi.

Ahmet Güleç“2007 itibarı ile dünya ihracatından yüzde 0,8 pay alan mobilya ihracatımız, 2016 yılında payını yüzde 1,4’e çıkarma başarısını göstermiştir. 2023 yılı hedefimiz ise dünya mobilya ihracatından yüzde 2,5 veya üzerinde pay almaktır. Yaptığımız analiz ve değerlendirmelere göre2023 yılında 320 milyar dolar civarında bir ihracat hacmine ulaşacak olan dünya mobilya pazarından almayı hedeflediğimiz pay yaklaşık 10 milyar dolarlık ihracata karşılık gelmektedir. Bu ihracat hedefimize ulaşmak üzere uygun stratejileri üretmek; üretim odaklı olmaktan çok pazar odaklı olmak için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Mobilya ihracat hacmi hedefimize ilave olarak kg başına değeri de 7 dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Bu hedefimize ulaşmak üzere tasarıma ağırlık veriyor ve kalite anlayışımızı sürekli olarak geliştiriyoruz. Bu başarı sayesindedir ki mobilya ihracatçılarımız ‘Bölgesel’ oyuncudan ‘Küresel’ oyuncu olmaya geçti ve pazar payları düşük de olsa dünyada 200’den fazla gümrük bölgesine ihracat yapmaya başladı. Biz bu hedeflere ulaşacağımıza yürekten inanıyoruz. Çünkü bakış açımızı değiştiren ‘Zihinsel bir Devrim’e ve ‘Ezber bozan’ stratejiyi benimsedik” dedi.

Aktaşlar yeni yatırımı ‘Pideor’ ile franchise atağında!

Aktaşlar Lezzet Grubu, sektörün önemli buluşma platformlarından biri olan Bayim Olur Musun Franchising ve Markalı Bayilik Fuarı’nda yeni yatırımı ‘Pideor’ markasının tüm detaylarını yeni yatırımcılarla paylaşmak için gün sayıyor.

Ordu’da 1981 yılında kurulan Aktaşlar Lezzet Grubu, Nelipide’den sonraki yeni yatırımı Pideor markasıyla bu yıl 15’incisi düzenlenen Bayim Olur Musun Franchising ve Markalı Bayilik Fuarı’nda yer almaya hazırlanıyor.

Pideor markasıyla Fast-food sektörüne hızlı bir giriş yapmak için gün sayan Aktaşlar, fuar kapsamanda markanın tüm detaylarını yeni yatırımcılarla paylaşacak. Yoğun fizibilite çalışmalarından sonra Pideor’un ilk şubesini İstanbul Beşiktaş’ta açma kararı alan marka, 2017 yılsonuna 10 şube açma hedefiyle yol haritasını çizmiş durumda.

Nelipide Gurme markasında olduğu gibi Pideor markasında da franchise verme konusunda hassasiyetleri bulunduğunu söyleyen Aktaşlar Lezzet Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Aktaş, “Dünyanın her yerinde hamur ve üzerine konan malzeme ile yapılmış ürünler farklı isimler ile kabul görmüş ve sevilmiştir. Türkiye’nin her yöresinde hatta bazı yörelerde il bazında farklı tarz ve şekillerde pide yapılmaktadır. İnsanlarımız bu pideleri yerinde tüketmeyi seviyor fakat aynı standart ve kalitede pideyi istediği her yerde bulamadığı için alışkanlığa dönüştüremiyor. Pideor her bölgede aynı kalite ve standart ile hizmet vereceği için pide yeme alışkanlığını kazandıracak marka olacak” dedi. Yeni şube yatırımlarında öncelikle lokasyona çok önem verdiklerini belirterek cadde üzerindeki uygun lokasyonlarda yer almak istediklerini aktaran Aktaş, hizmet sektöründe çalışmaya istekli girişimcilerle yeni bayilikler oluşturmak istediklerini de sözlerine ekledi.