İlaç şirketleri, pazarlamaya ar-ge’den 19 kat fazla harcıyor!

İlaç şirketlerinin pazarlama için yaptıkları harcamaların, araştırmaya yaptıkları harcamalardan 19 kat fazla olduğu ortaya çıktı. İlaç firmaları, yeni ilaçların ar-ge’si için yapılan harcamaların bir dönüşü olmadığını ve bu yüzden pazarlamaya daha fazla yatırım yapmalarının mantıklı olduğunu savunuyor.

Anadolu Eczacı ve Depocuları Derneği Başkanı Onur Tokel, ilaç sektöründeki ar-ge ve reklam harcamaları hakkında şu bilgileri verdi:

ARAŞTIRMAYA 1 DOLAR, PAZARLAMAYA 19 DOLAR 

“Örneğin Johnson & Johnson pazarlama için 17.5 milyar dolar, ar-ge için 8,2 milyar dolar, Novartis pazarlama için 14,6 milyar dolar, ar-ge için 9,9 milyar dolar, Pfizer pazarlama için 11,4 milyar dolar ar-ge için 6,6 milyar dolar, GSK pazarlama için 9,9 milyar dolar, ar-ge için 5,3 milyar dolar, MERCK pazarlama için 9,5 milyar dolar, ar-ge için 7,5 milyar dolar, SANOFI pazarlama için 9,1 milyar dolar, ar-ge için 6,3 milyar dolar, Roche pazarlama için 9 milyar dolar, ar-ge için 9,3 milyar dolar, AstraZeneca pazarlama için 7,3 milyar dolar, ar-ge için 4,3 milyar dolar, Lilly pazarlama için 5.7 milyar dolar, ar-ge için 5,5 milyar dolar, Abbvie pazarlama için 4,3 milyar dolar, ar-ge için 2,9 milyar dolar harcıyor.

Temel araştırmaya harcanan 1 dolara karşılık, pazarlama için 19 dolar harcanıyor.

Deloitte’nin raporuna göre, incelenen ilk 12 büyük ilaç firmasında, ar-ge için yapılan harcamaların şirkete herhangi bir getirisinin olmadığı görüldü. İlaç başına geliştirme maliyetleri yüzde 33 artarken, satış tahminleri yılda yüzde 50’nin altına düştü.

YENİ İLAÇ GELİŞTİRMEK YERİNE…

Reçeteyle satılan ilaç firmaları yeni çığır açan ilaçlara pek fazla kaynak koymuyor çünkü yatırdıkları paranın karşılığını alamıyorlar. Şirketin halihazırda piyasada bulunan ürünlerini çeşitlendirmesi daha karlı görünüyor. Yani büyük şirketler yeni ilaç geliştirmekten ziyade mevcut ürünleri satmak için daha fazla çalışıyor.”

Mobilyada ezber bozan strateji dönemi başlıyor

Türkiye mobilya endüstrisinin bugüne gelmesinde önemli başarılara imza atan İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, sektörün geleceğini masaya yatırmak için bir basın toplantısı düzenledi. 10 Ekim Salı günü Çırağan Sarayı’nda gerçekleştirilen basın toplantısında sektörün 2023 vizyonu için önemli açıklamalarda bulunan İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ahmet Güleç, Türkiye’nin ihracat hedefinin dünya ihracatından yüzde 1,5 pay almak olduğunu, mobilya sektörünün ise bu rakamı yüzde 2,5 olarak belirlediğinin altını çizdi.

 

Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri olan mobilya endüstrisinin bugünkü konumuna gelmesi için yoğun olarak çalışan İstanbul Mobilya, Kağıt ve Orman Ürünleri İhracatçıları Birliği, sektörün geleceğini konuşmak için 10 Ekim Salı günü Çırağan Sarayı’nda bir basın toplantısı düzenledi.

Ahmet Güleç“2007 itibarı ile dünya ihracatından yüzde 0,8 pay alan mobilya ihracatımız, 2016 yılında payını yüzde 1,4’e çıkarma başarısını göstermiştir. 2023 yılı hedefimiz ise dünya mobilya ihracatından yüzde 2,5 veya üzerinde pay almaktır. Yaptığımız analiz ve değerlendirmelere göre2023 yılında 320 milyar dolar civarında bir ihracat hacmine ulaşacak olan dünya mobilya pazarından almayı hedeflediğimiz pay yaklaşık 10 milyar dolarlık ihracata karşılık gelmektedir. Bu ihracat hedefimize ulaşmak üzere uygun stratejileri üretmek; üretim odaklı olmaktan çok pazar odaklı olmak için yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Mobilya ihracat hacmi hedefimize ilave olarak kg başına değeri de 7 dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Bu hedefimize ulaşmak üzere tasarıma ağırlık veriyor ve kalite anlayışımızı sürekli olarak geliştiriyoruz. Bu başarı sayesindedir ki mobilya ihracatçılarımız ‘Bölgesel’ oyuncudan ‘Küresel’ oyuncu olmaya geçti ve pazar payları düşük de olsa dünyada 200’den fazla gümrük bölgesine ihracat yapmaya başladı. Biz bu hedeflere ulaşacağımıza yürekten inanıyoruz. Çünkü bakış açımızı değiştiren ‘Zihinsel bir Devrim’e ve ‘Ezber bozan’ stratejiyi benimsedik” dedi.

Aktaşlar yeni yatırımı ‘Pideor’ ile franchise atağında!

Aktaşlar Lezzet Grubu, sektörün önemli buluşma platformlarından biri olan Bayim Olur Musun Franchising ve Markalı Bayilik Fuarı’nda yeni yatırımı ‘Pideor’ markasının tüm detaylarını yeni yatırımcılarla paylaşmak için gün sayıyor.

Ordu’da 1981 yılında kurulan Aktaşlar Lezzet Grubu, Nelipide’den sonraki yeni yatırımı Pideor markasıyla bu yıl 15’incisi düzenlenen Bayim Olur Musun Franchising ve Markalı Bayilik Fuarı’nda yer almaya hazırlanıyor.

Pideor markasıyla Fast-food sektörüne hızlı bir giriş yapmak için gün sayan Aktaşlar, fuar kapsamanda markanın tüm detaylarını yeni yatırımcılarla paylaşacak. Yoğun fizibilite çalışmalarından sonra Pideor’un ilk şubesini İstanbul Beşiktaş’ta açma kararı alan marka, 2017 yılsonuna 10 şube açma hedefiyle yol haritasını çizmiş durumda.

Nelipide Gurme markasında olduğu gibi Pideor markasında da franchise verme konusunda hassasiyetleri bulunduğunu söyleyen Aktaşlar Lezzet Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Aktaş, “Dünyanın her yerinde hamur ve üzerine konan malzeme ile yapılmış ürünler farklı isimler ile kabul görmüş ve sevilmiştir. Türkiye’nin her yöresinde hatta bazı yörelerde il bazında farklı tarz ve şekillerde pide yapılmaktadır. İnsanlarımız bu pideleri yerinde tüketmeyi seviyor fakat aynı standart ve kalitede pideyi istediği her yerde bulamadığı için alışkanlığa dönüştüremiyor. Pideor her bölgede aynı kalite ve standart ile hizmet vereceği için pide yeme alışkanlığını kazandıracak marka olacak” dedi. Yeni şube yatırımlarında öncelikle lokasyona çok önem verdiklerini belirterek cadde üzerindeki uygun lokasyonlarda yer almak istediklerini aktaran Aktaş, hizmet sektöründe çalışmaya istekli girişimcilerle yeni bayilikler oluşturmak istediklerini de sözlerine ekledi.

Balparmak AR-GE Merkezi 500 Bilim İnsanını Ağırladı

Balparmak’ın Platin Sponsorluğu’nda gerçekleşen ve Türkiye’de ilk defa düzenlenen 45. Apimondia Uluslararası Arıcılık Kongresi sona erdi. 120 ülkeden 12 bin’den fazla kişinin katılım gösterdiği Kongre, dünyanın pek çok ülkesinden sektör profesyonellerini ve bilim insanlarını buluşturdu.

Kongre için ülkemize gelen 500 yabancı bilim insanını Ar-Ge Merkezi’nde ağırlayan Türkiye’nin lider markası Balparmak, Arıcılık Ödülleri kapsamında dünyanın farklı ülkelerinden yarışmaya katılan 450 balın analizini de Ar-Ge Merkezi Laboratuvarı’nda yaparak, sektördeki bilimsel uzmanlığını bir kez daha kanıtladı.

Bu yıl ilk defa Türkiye’de düzenlenen ve Türk arıcılık sektörü için bir milat olarak kabul edilen 45. Apimondia Uluslararası Arıcılık Kongresi sona erdi. Balparmak’ın Platin Sponsorluğu’nda düzenlenen Kongre’ye, 120 ülkeden 12 binden fazla kişi katılım gösterdi. Dünyanın pek çok ülkesinden sektör profesyonellerini, arıcıları ve bilim insanlarını buluşturan Kongre, bilimsel sunumların ve çalışmaların yanı sıra Dünya Arıcılık Ödülleri 2017’ye de ev sahipliği yaptı. Kongre’de Türkiye’nin lider markası Balparmak’ın standı yoğun ilgi gördü. TC Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Dr. Ahmet Eşref Fakıbaba’nın da ziyaret ettiği stantta, Balparmak’ın yaptığı çalışmalar ziyaretçilerle paylaşıldı.

Balparmak kongre kapsamında 5 bilimsel sunum da yaparak Ar-Ge alanındaki gücünü bir kez daha gözler önüne serdi.

500 Bilim İnsanı Balparmak Ar-Ge Merkezi Laboratuvarı’nı Gezdi

Balparmak Ar-Ge Merkezi Laboratuvarı 4 Ekim tarihinde, dünyanın farklı bölgelerinden gelen kongre katılımcılarına ev sahipliği yaptı. Aralarında Dünya Arıcılar Birliği Başkanı Philip McCabe ile birlikte farklı uluslardan bilim insanı, arıcı ve sektör temsilcileri Balparmak Ar-Ge Merkezi’ni gezdi, tesisi ve yapılan çalışmaları da bizzat yerinde görme şansına sahip oldu.

Balparmak 450 balın analizini yaptı

Dünya Arıcılık Ödülleri 2017 kapsamında dünyanın pek çok yerinden gelen 450 bal numunesi, dünyada sadece bal ve diğer arı ürünlerini analiz eden en büyük merkez olma ünvanına sahip Balparmak Ar-Ge Merkezi Laboratuvarı’nda analiz edildi. Gelişmiş laboratuvar test cihazları ve uluslararası analiz metotları kullanılarak kimyasal, fiziksel, mikrobiyolojik, mikroskobik ve duyusal özelliklerinin belirlenmesi açısından en az 92 parametrede analiz edilen ballar, yapılan değerlendirmenin ardından yarışmada yer almaya hak kazandı.

Türk arıcılığında yeni dönem

Balparmak olarak, Türk arıcılığının ve Türkiye’nin en önemli değerlerinden biri olan Türk Çam balının dünya çapında tanıtılmasına liderlik ettiklerini belirten Altıparmak Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak;Dünyanın bu en mucizevi besini olan balın doğallığını ve saflığını korumak ve onu kaliteli yaşamın vazgeçilmez bir unsuru haline getirmek, böylece balın değerini hem Türkiyede hem de dünyada hak ettiği en yüksek düzeye çıkarmak için pek çok çalışma yapıyoruz. Bu çalışmalarımızı Kongre kapsamında konuklarımız ve on iki binden fazla katılımcı ile paylaşma fırsatı bulduğumuz için gururluyuz. Artık Türk arıcılığı için yeni bir dönem başlıyor. Balparmak olarak öncelikli görevimiz Türk Çam balını dünyaya tanıtmak diye konuştu.

Site sakinleri için güvenlik ipuçları

Sundukları konfor nedeniyle, lüks konutlar ve güvenlikli sitelerde yaşam giderek daha çok kişi tarafından tercih ediliyor. Ancak Pronet Pazarlama ve İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ediz Habip, bu tarz sitelerde bulunan evlerde de hırsızlık, yangın, su baskını ve benzeri vakaların yaşanabildiğine dikkat çekiyor. Habip’e göre elektronik güvenlik sistemleri sayesinde her türlü tehlikeye karşı önlem almak mümkün.

Türkiye’de son yıllarda giderek daha fazla kişi güvenlikli sitelerde yaşamayı tercih ediyor. Bunun başlıca sebepleri ise kentleşmeye bağlı olarak suç oranlarının artması ve ekonomik gelişmeyle orantılı olarak kişilerin konfor beklentisinin yükselmesi şeklinde öne çıkıyor. Pronet Pazarlama ve İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ediz Habip, site yaşamının pek çok açıdan bu beklentileri karşıladığını ancak güvenlik açısından ek önlemler almanın gerekli olabileceğine dikkat çekiyor.

Hırsızlar sitelerdeki evlere de giriyor

Lüks konutlarda ve sitelerde güvenlik sisteminin üç temel unsur üzerinde şekillendiğini belirten Ediz Habip’e göre, bunlardan birini de elektronik güvenlik sistemleri oluşturuyor: “Yüksek duvarlar, korunaklı alanlar, dayanıklı yapı detayları gibi önlemler ile bekçi veya güvenlik görevlilerine ek olarak, hane içinde bulunacak elektronik güvenlik sistemleri, güvenliği bir bütün olarak sağlar. Kişilerde, “zaten sitede oturuyorum, alarm sistemi taktırmama gerek yok” diye bir bakış açısı var. Bizlere ulaşan vakaları incelediğimizde, siteler ve lüks konutlarda da hırsızlık ve benzeri girişimlerin yaşandığını ve maddi manevi kayıpların oluştuğunu görüyoruz. Çünkü bu üç parçalı sistemin birini denklemden çıkardığınızda, güvenlik ağınız zayıflamış oluyor.”

Güvenlik ihtiyacı hırsızlıktan ibaret değil

Habip, elektronik güvenlik sistemlerinin yalnızca hırsızlığa karşı değil, ev içinde yaşanabilecek farklı vakalara karşı da koruma sağladığının altını çiziyor: “Günümüzde bu sistemler, hırsızlığa ek olarak, yangın, su baskını, gaz kaçağı, acil sağlık ve panik durumlarına karşı da kullanıcılara koruma sağlıyor. Alarm Haber Alma Merkezi tarafından izlenen bu sistemler sayesinde, acil durumlarda polis, itfaiye, ambulans gibi birimlere en hızlı şekilde haber verilerek hızlı aksiyon alınması sağlanıyor. Böylece olası zararların önüne geçmek mümkün oluyor. Örneğin; Pronet Alarm Haber Alma Merkezi, kendisine ulaşan sinyallere, dünya ortalaması olan 60 saniyenin çok altında, ortalama 10 saniyede ulaşıyor ve kullanıcılarımızın her an yanında oluyor.”

Elektronik güvenlik sistemleri konforu da artırıyor

Gelişen teknolojiyle birlikte elektronik güvenlik sistemlerinin kişilerin yaşamlarındaki konforu da artırdığını belirten Habip, bu çözümlerle ilgili şu bilgileri paylaşıyor: “Akıllı teknolojiler sayesinde evde olmasanız bile akıllı telefonunuzdan evinizi her an kontrol etmek, evinizin içinde olup bitenleri akıllı video teknolojileri ile izleyebilmek mümkün oluyor. Akıllı zil ve akıllı kilit çözümleri kimseye anahtar bırakma derdi olmadan kapınızın kontrolünü yine cep telefonunuzdan yapabilmenize imkan veriyor. Akıllı termostatlarla konfor ve enerji tasarrufu sağlanabiliyor. Akıllı prizler ise ütüyü prizde mi bıraktım, su ısıtıcısını kapattım mı gibi kaygıları ortadan kaldırıyor.”

“En İyi Filo Satış Ödülü” Temsa Motorlu Araçlar’ın oldu

Daimler Trucks Asia (DTA) ‘nın Uluslararası Satış ve Müşteri Hizmetleri Konferansı, Eylül ayında “Yarının Fırsatlarını İnşa Etmek” (Building Tomorrrow’s Opportunities) temasıyla Dubai’de yapıldı.

Konferansın açılışında gerçekleştirilen DTA Distribütör Ödülleri töreninde, filo satış performansında gösterdiği başarıdan ötürü Temsa Motorlu Araçlar “En İyi Filo Satışı” ödülüne layık görüldü. Dünya çapında Daimler Trucks Asia distribütörlerinin katıldığı konferansta ödülü Temsa Motorlu Araçlar adına Temsa Motorlu Araçlar Genel Müdürü Levent Akpulat ile Satış ve Pazarlama Müdürü Aytuğ Bük aldı.

Trio Mobil araç takip sistemleri ile soğuk zincir taşımacılığını güvenli hale getiriyor!

Araç takip sistemlerinde lider marka Trio Mobil’in Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Ataklı “Yeni Soğuk Zincir Yönetmeliği” sayesinde, araç takip sistemleri ile taşınacak olan ürünlerin, en sağlıklı şekilde gidecekleri yere ulaştırılmasının garanti altına alınacağını söyledi.

Resmi Gazete’de 3 Ekim 2017 tarihi itibariyle yayınlanan “Yeni Soğuk Zincir Yönetmeliği” ile tüm frigofirik taşımacılık araçlarında ısı ve nem takip cihazı bulundurulması zorunlu hale getirildi. Araç takip sistemlerinde lider marka Trio Mobil’in Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Ataklı söz konusu gelişme çerçevesinde, araç takip sistemleri ile taşınan ürünlerin en sağlıklı şekilde gidecekleri yere ulaştırılmasının garanti altına alınmış olacağını söyledi. Ataklı şu bilgileri verdi:

“Takip ve ölçüm teknolojilerine odaklanan bir IoT şirketi olan Trio Mobil, araçlar başta olmak üzere bir çok makinayı online olarak takip edip ölçümlerini yapabilen sistemler geliştiriyor. Bir aracın hızı, yaptığı km, tükettiği yakıt, riskli sürüş durumları, ürünlerin araçla taşınırken bulundukları ortamın o anki sıcaklığı gibi parametreleri 7/24 ölçümleyerek, bulut tabanlı sistemimize kaydediyoruz. Araçların yanı sıra asansörler, jeneratörler, süpermarketlerdeki dolaplar gibi bir çok farklı makinanın ve techizatın da uzaktan yönetimini sağlıyoruz. Örneğin; bir market dolabının içindeki ürünün stok miktarından, sıcaklığına kadar verilerini ölçüp raporlayabiliyoruz.”

Temsa Ulaşım Araçları Genel Müdürlüğü’ne Hasan Yıldırım Atandı

Sabancı Holding iştiraklerinden Temsa Ulaşım Araçları Genel Müdürlüğü’ne Hasan Yıldırım atandı. Yıldırım, 1 Kasım 2017 itibarıyla yeni görevine başlayacak.

Sabancı Holding Sanayi Grubu Başkanı Cenk Alper konuyla ilgili yaptığı açıklama “Sabancı Topluluğu’na 33 yıldır hizmet veren ve bu sürenin son 7 yılında Temsa Ulaşım Araçları Genel Müdürlüğü görevini yürütmekte olan Dinçer Çelik, emeklilik dolayısıyla görevinden ayrılıyor. Kendisine uzun yıllar başarı ile görev yaptığı Topluluğumuza olan katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz. 50 yıla yakın geçmişiyle, sektörüne ilkleriyle öncülük eden şirketimizin liderliğini 1 Kasım itibarıyla Hasan Yıldırım üstlenecek. Yıldırım’ın sektördeki derin tecrübeleri ile Temsa Ulaşım Araçları’nın hem yurt içi hem de yurtdışındaki örnek konumunu daha da güçlendireceğine inanıyoruz. Kendisine yeni görevinde başarılar diliyoruz” dedi.

Hasan Yıldırım kimdir?

2001 yılında Applied Sciences Üniversitesi – Nürtingen, Ekonomi Bölümü’nden mezun olan, 2004 yılında Steinbeis Üniversitesi’nde Executive MBA derecesini alan Hasan Yıldırım, iş hayatına 2001 yılında Almanya’da Fraunhofer Gesellschaft şirketinde Pazarlama Uzmanı olarak başlamış ve sırasıyla Pazarlama Müdürü ve İş Geliştirme Müdürlüğü görevlerinde bulunmuştur. 2004 yılında Daimler-Benz AG bünyesinde Pazarlama Analisti olarak çalışan Hasan Yıldırım, 2005 yılında Almanya’da Man AG şirketinde Global Man ve Neoplan ürünlerinden sorumlu Global Ürün Müdürü olarak 3 yıl çalıştıktan sonra 2008 yılında Iveco Fransa’ya katılmıştır. Iveco’nun Fransa ve İtalya organizasyonlarında sırasıyla Global Pazarlama Müdürü, Global Filo ve İhale Müdürü ve Asya Bölge Müdürü olarak görev yapmıştır. Son olarak Uzakdoğu bölgesinde 18 ülkeden sorumlu Genel Müdür olarak çalışmıştır.

Dünya pizzaya hayran, biz kendi mutfağımıza

Yemeksepeti, Delivery Hero rakamlarını baz alarak yaptığı araştırmasıyla, Asya’dan Avrupa’ya Ortadoğu’dan Güney Amerika’ya dünyanın dört bir yanındaki eve sipariş alışkanlıklarını ortaya koydu. Tüm dünyada en çok rağbet gören mutfak, toplam siparişlerin yüzde 10’unu oluşturan İtalyan mutfağı olurken, Türkiye, Güney Amerikalılar ve Koreliler kendi lokal yemeklerini ilk sıralara taşıdı. Avrupalılar en çok Uzakdoğu tariflerini tercih ederken, Ortadoğu’nun ilk tercihleri ise tüm dünyadan farklı olarak burger ve tatlı oldu.

Yemeksepeti, Delivery Hero bünyesinde yer alan ülkelerin sipariş verilerini inceleyerek, dünyanın dört bir yanındaki yemek alışkanlıklarını ortaya koydu. Buna göre eve siparişte kendi mutfağını yüzdesel olarak en çok tercih eden ülke Türkiye. Kebap ve lahmacun ile Türk mutfağı, Yemeksepeti siparişlerinin yüzde 28’sini oluşturuyor. İkinci sırayı burger ve pizza paylaşıyor.

Dünyada en çok İtalyan ve Uzakdoğu lezzetleri yeniyor

Tüm dünyada en çok rağbet gören mutfak, tüm siparişlerin yüzde 10’unu oluşturan İtalyan mutfağı. Pizza en çok sipariş verilen ürün olarak öne çıkıyor. Çin, Japon, Thai, Kore gibi mutfakları içine alan Uzakdoğu lezzetleri 2’inci sıraya yerleşirken, burger 3’üncü sırada bulunuyor. Türk mutfağının araştırmaya dahil edilen Delivery Hero ülkeleri içindeki toplam sipariş oranı ise yüzde 2.

Vejetaryen yemekler sadece Avrupa’da ilk 10’da

Avrupa’ya gelindiğinde, Asya mutfağının neredeyse her ülkede ilk 5’te olduğu görülüyor. Bununla birlikte, incelenen ülkelerde sadece iki ülke, Avusturya ve Almanya ilk 10 tercihi içinde vejetaryen yemeklere yer veriyor.

Almanya’da döner 10’uncu sırada

Avusturyalılar, kapı komşuları İtalya’nın mutfağına kendi meşhur tarifleri şnitzelden bile daha düşkün. Hem Avusturya hem Almanya’da ilk 3 sıraya sırasıyla pizza, burger ve suşi yerleşiyor. Döner ve kebap Almanya’daki tercihler içinde 10’uncu sırada bulunuyor.

İngiltere’de Türk mutfağı fish&chips’i geçti

İngilizler için Çin ve Hint yemeklerinin yeri ayrı. Her ikisi de yüzde 20’şer pay alarak, en çok sipariş edilenler arasında ilk 3’e giriyor. Ayrıca İngiltere Avrupa’da Türk yemeklerine en çok ilgi gösterenlerden. Kebap ve Türk yemekleri İngilizlerin ilk 10 listesine 5’inci sıradan giriyor ve meşhur fish&chips’lerini solluyor.

Ortadoğu’da tatlının yeri ayrı

Dünyanın geri kalanının aksine, Ortadoğu’da pizza geri plana düşüyor. Bahreyn, Suudi Arabistan, Kuveyt, Umman, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde sandviç ve burger ilk sıraları paylaşıyor. Çin, Lübnan, Kuveyt ve Hindistan’ın lokal lezzetleri Ortadoğu’da ilk 10’da kendine yer edinirken, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’da İran mutfağı da hayli ilgi görüyor.

Ayrıca yine diğer ülkelerden farklı olarak Ortadoğu’da tatlılar da sofralarda önemli yer tutuyor. Tatlı, bu ülkelerin toplam siparişleri içinde yüzde 21 ile 3’üncü sıraya yerleşiyor. Tatlıların ilk 10’da olduğu diğer ülkeler ise Türkiye ve Kore.

Güney Amerika’nın favorisi empanadas ve milanesa

Türkiye’nin yanında mutfağına en çok bağlı olan ülkeler yoğun olarak Güney Amerika’da yer alıyor. Arjantin’de Güney Amerika’ya özgü bir börek çeşidi olan empanadas yüzde 17 ile 1’inci sırada. Uruguay’da şnitzele benzeyen bir et tarifi olan Milanesa yüzde 11 ile 2’inci, empanadas 3’üncü sıraya yerleşiyor.

Brezilya ete düşkün, Şili Japon etkisinde

Brezilyalılar en çok pizza tercih etse de, ikinci sırada et yemekleri geliyor. Şili’de ise, Pasifik Okyanusu’nun karşı kıyısındaki Japonya’nın tarifleri 3’üncü sırada yer alıyor. Ayrıca iki ülke de komşuları Peru’nun mutfağını sıkça tercih ediyor.

Korelilerin tavuk aşkı

Koreliler en çok, siparişlerinin yüzde 34’ünü oluşturan tavuk lezzetlerini tercih ediyor. Kendi mutfakları ise 2’inci sırada. Eve sipariş kültürünün hayli gelişmiş olduğu Kore’de meşhur gece atıştırmalığı Jokbal ve Bossam da online söyleniyor ve toplam siparişler içinde yüzde 5’lik yer kaplıyor.

İKMİB’e üye 500 firmanın yeşil pasaport başvurusu onaylandı

İhracatı desteklemek amacıyla 23 Mart 2017 tarihinde yürürlüğe giren yeşil pasaport uygulamasına firmalar yoğun ilgi gösteriyor. Türkiye genelindeki 13 İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği’nin en büyüğü olan ve çatısı altındaki 6 İhracatçı Birliğiyle hizmet veren İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) bugüne kadar 2000 firmanın yeşil pasaport başvurusunu onayladı. Onaylanan başvuruların 500 tanesi İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB)’ne üye firmalar tarafından yapıldı.

İhracatçıların yüzünü güldüren yeşil pasaport uygulamasında başvuru trafiği yaşanıyor. Toplam 10 bin 784 firmanın yararlanacağı uygulama ile 13 bin 915 kişi yeşil pasaport sahibi olacak. 1 milyon doların üzerinde ihracat yapan firmaların başvurabildiği yeşil pasaport uygulamasında kimlerin bu uygulamadan yararlanacağı yavaş yavaş netleşiyor.

Yeşil pasaport ile vize sıkıntısı kalkan ihracatçıların yurtdışı seyahatlerinin en az yüzde 20 artacağını belirten İMMİB Koordinatör Başkanı Murat Akyüz şunları söyledi; “Yeşil pasaportta başvurular ve onayların takip edildiği yeni bir döneme geçmiş bulunuyoruz. Ürünlerini dünyanın pek çok ülkesine götüren ihracatçılarımız yeşil pasaport ile önlerindeki en büyük engellerden biri olan vize sorununu aşıyor. Firmalarımız da bu bilinçle yeşil pasaport sahibi olmak için başvurularını yapıyorlar. İMMİB olarak bugüne kadar yeşil pasaport için 2000 başvuruyu onayladık. Onaylanan başvuruların yüzde 30’u alt birliklerimizden İKMİB’e üye firmalara ait. İKMİB’e üye 500 firma yeşil pasaporta hak kazanmıştır.”