PAGEV Kongresinde 1,5 milyar dolarlık Ev ve Mutfak Plastikleri tartışıldı

Plastikler; çoğu zaman hiçbir dayanağı olmayan, bilimsellikten uzak ve haksız iddialarla karşı karşıya bırakılsalar da tüketiciler evlerinde ve mutfaklarında plastikten vazgeçmiyor. Dekorasyonda da plastiklerden üretilen mobilya ve aksesuarların popülaritesi hızla artıyor. Plastik ev ve mutfak eşyaları üretimi 2016 yılında 1,7 milyar dolar, plastik bahçe malzemeleri üretimi aynı yıl 338 milyon dolar oldu. Her iki ürünün dış ticaretinde net ihracatçı konumda olan Türkiye’de 2016 yılında plastik ev ve mutfak eşyaları iç pazar tüketimi 1,5 milyar dolar, plastik bahçe malzemeleri tüketimi ise 270 milyon dolar olarak gerçekleşti. Kolaylıkları, hafiflikleri ve uygun fiyatıyla hayatımızdaki yerlerini her geçen gün artıran “Ev Eşyaları ve Bahçe Mobilyalarında Plastikler” bu yıl PAGEV tarafından düzenlenen 12. Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’nin ana gündemini oluşturdu. Önemli isimlerin yer aldığı kongrede sektördeki son gelişmeler ve trendler tartışıldı.

Mobilya tüketimindeki artış, günlük yaşamın ihtiyacını karşılamanın ötesinde refah düzeyindeki artışın da bir göstergesi kabul ediliyor. Bu nedenle gelir düzeyi ve yaşam koşullarındaki iyileşmeler plastik dâhil tüm ev gereçleri sektörünün gelişiminde en belirleyici unsurları oluşturuyor. Uygun fiyatları, ürün, renk ve tasarım çeşitliliği, kullanım kolaylığı ve hafiflikleriyle üretim ve kullanım oranı giderek artan plastikler bu alanda alternatiflerine kıyasla dikkat çekici oranlarda büyüme kaydediyor. Plastiklerin bu alandaki gelişiminden yola çıkan Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV), bu yıl 12.’sini düzenlediği ‘Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’nde “Ev Eşyaları ve Bahçe Mobilyalarında Plastikleri” mercek altına aldı.

Hilton İstanbul Bomonti Otel’de gerçekleştirilen kongre kapsamında hayatımızı birçok açıdan kolaylaştıran ve önemli avantajlar sunan plastiklerin evlerimizdeki yerini daha iyi anlatabilmek, gerek ekonomik katkısı gerekse sağlık ile çevre boyutunu ortaya koyabilmek amacıyla tüketicilerin mutfaklarında ve mobilyalarında vazgeçemedikleri plastikler ele alındı.

Plastik ev gereçleri üretimi 2017 yılı sonunda 1,8 milyar dolara ulaşacak…

Türkiye’de plastik ev gereçleri (sofra ve mutfak eşyaları) üreten 655 firma bulunuyor. Bu firmaların 2016 yılındaki üretimi 1,7 milyar dolar olarak gerçekleşti. Üretimin 2017 yılı sonunda yüzde 8,5 artışla 1,8 milyar dolara yükselmesi bekleniyor.

Plastik ev gereçlerinin 2016 yılında 1 milyar 527 milyon dolar olan iç pazar tüketiminin 2017 sonunda yüzde 6,9 artışla 1 milyar 633 milyon dolara çıkması ön görülüyor.

Plastik ev gereçlerinde yerli üretim artışına paralel olarak ihracat da artış trendinde ilerliyor. 2016 yılında 347 milyon dolar olan ihracatın 2017 yılı sonunda yüzde 11,5 artarak 387 milyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.

Çin etkisine rağmen bahçe mobilyalarında plastik üretimi artıyor…

Dünyada ve Türkiye’de dış mekân mobilyaları kategorisinde önde gelen alt katmanlardan biri olan plastik bahçe mobilyaları, Çin ile kategorize edilen Uzak Doğu menşeli ithalata karşı koymakta güçlük çekiyor. Haksız rekabetin baskısı altında gelişimini sürdürmeye çalışan plastik mobilya (bahçe mobilyaları ile plastik mobilya aksesuarları) üreticileri 2016 yılında 338 milyon dolarlık üretim gerçekleştirdi. Üretimin 2017 sonunda yüzde 8,6 artışla 367 milyon dolara yükselmesi bekleniyor.

Plastik mobilyaların 2016 yılında 270 milyon dolar olan iç pazar tüketimi ise 2017 sonunda yüzde 19,6 artışla 323 milyon dolara ulaşacak.

2016 yılında 79,3 milyon dolar olan ihracatın Çin’in de etkisiyle 2017 yılı sonunda yüzde 29 azalışla 56,3 milyon dolara gerileyeceği tahmini yapılıyor.

Sektörün geleceği tasarımda…

Türkiye ve yurtdışından uzmanların, sektör temsilcilerinin ve akademisyenlerin bir araya geldiği kongrede; Türk plastik ev eşyaları ve bahçe mobilyalarının dünya ticaretinde konumu, global trendler, markalaşma yolunda tasarım trendleri, mobilya sektöründe cam takviyeli malzemeler, sektörde Kaizen felsefesi gibi daha birçok konu uzmanları tarafından detaylı olarak masaya yatırıldı. Kongreye; Şişecam, ENGEL Türkiye, Globrand Danışmanlık, ThingTrax UK, Yalın Üretim ve Yönetim, Jacob de Baan Tasarım veİstanbul Ceoncept Gallery gibi firmaların uzmanları konuşmacı olarak katıldı.

Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’nde ayrıca İhracatta Kârlılığı Nasıl Artırırız? özelinde bir de panel düzenlendi. Panelin moderatörlüğünü Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği (EVSİD) Başkanı ve Lüks Plastik Genel Müdürü Burak Önderüstlenirken; Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, Porland Porselen Koordinatörü İsmail Taşkın, Arçelik Malzeme Teknolojileri Bölümü Ar-Ge Takım Lider Yusuf Yusufoğlu, Işılplast Satış Müdürü Ali Kemal Erden ve Yaratıcı Yönetmen Orhan Irmak konuşmacı olarak katıldı.

Açılışta kongre hakkında bilgiler paylaşan PAGEV Y.K. Üyesi ve Kongre Komite Başkanı Burak Önder, “PAGEV olarak bu yıl 12.’sini düzenlediğimiz Türk Plastik Endüstrisi Kongremizde plastiklerin evlerimizdeki yerini daha iyi anlatabilmek amacıyla ev, mutfak ve bahçe plastiklerini ele aldık. Sektör üretim, ihracat ve tüketim miktarlarıyla ciddi bir yükseliş ivmesine sahip ancak yüksek katma değerli ürünler sektörümüzü zorluyor. Bu sorunu pazar çeşitliliğimizi artırarak, markalaşarak ve tasarıma önem vererek aşacağımızı düşünüyoruz. Kongremizde de hem Türkiye hem de dünyadan uzmanlarla üretimimizi, ihracatımızı ve kârlılığımızı artırmanın yollarını arayacağız” dedi.

Ordino kalktı ama ayak direyenler var!

Türk Plastik Endüstrisi Kongresi’nde konuşan PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu ise, “Her yıl birbirinden önemli konuları ele aldığımız Türk Plastik Endüstrisi Kongremizin bu yıl 12.’sinde yine birlik ve beraberlik içerisinde olmaktan dolayı çok mutluyuz. PAGEV olarak sektörün gelişimine, büyümesine katkı sağlamak ve sorunlarına çözüm bulmak amacıyla yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Bildiğiniz gibi tanıtım grupları, İran sorunu, birliklerin bölünmesine ve daha birçok konuda verdiğimiz mücadelelerde haklılığımızı kanıtladık ve sorunları ortadan kaldırdık. Son olarak yaklaşık bir aydır kaldırılması üzerine yoğun uğraşlar verdiğimiz ordino bedelinin kaldırılması için çalıştık ve sonunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız, tüm gümrüklere gönderdiği resmi yazıyla bazı gümrüklerde uygulamada Ordino belgesi istendiğini kabul ederken bundan sonra kesinlikle istenemeyeceğini, malların konşimento sahibine, ordino belgesi olmadan teslim edileceğini açıkladı. Böylece firmalarımız ve ülkemiz dış ticareti üzerindeki 700 milyon TL’ye varan bir yük kaldırıldı. Ancak firmalarımızdan aldığımız şikâyetlerde bazı acentelerin Bakanlık yazısına rağmen yeni yöntemlerle ordino belgesi istediklerini duyuyoruz. Acenteler “Ordino” kelimesi yerine teslim evrağı, yük teslim talimat formu vb. yeni isimlerle bu bedeli almaya devam etmeye çalışıyorlar. Ayrıca malların gümrük işlemleri, kanuna uygun bir biçimde ordinosuz olarak tamamlansa dahi limandaki gümrük ambarı üzerinden tekrar ordino belgesi istiyorlar. Bu belge bedeli acenteye ödenmeden firmalarımızın mallarının ambardan çıkışına müsaade etmiyorlar. Bu şekilde yapılan işlemle ilgili gerek acente gerekse buna alet olan limandaki gümrük ambarları kanun dışı bir uygulamaya imza atıyorlar. Bakanlığın resmi yazısından ve firmalarımızın tepkisinden sonra bu süreci devam ettirmeleri artık mümkün değildir. Firmalarımız kanun dışı bir şekilde hala ordino bedeli talep eden acentelere ödemeyi ihtirazi (çekinceli) kayıtla yapmalıdır. Bu şekilde hukuki haklarını korurken, diğer yandan geriye dönük ödedikleri bedeli alma imkânları olacaktır” dedi.

Bakanlığın ordino belgesini resmen kaldıran yazısına rağmen ihracatçının yanında olması gereken bazı dernek ve birliklerin, “kalkmadı, hayırlı olmadı” şeklinde açıklamalarının neye ve kime hizmet ettiğini anlayamadıklarını söyleyen Eroğlu, önceliğin ülke ve ihracatçıların olması gerektiği düşüncesiyle tüm paydaşları bir kez daha olumlu katkı yapmaya çağırdı.

Başbakan Yardımcısı Sayın Recep Akdağ’ın ordino konusunda “Bu parayı kim alıyor nasıl alıyor birkaç kişinin canını biraz yakarsak herhalde bunu da çözeriz” açıklamasını hatırlatan Yavuz Eroğlu: “Nakliyecisi, ihracatçısı ve sanayicisi ile biz ekonominin bir parçasıyız. Bu işi cezaya varmadan Bakanlığın ordinoyu kaldıran yazısına uygun bir şekilde ve iyi niyetle çözülmesini umut ediyorum” diye konuştu.

Yavuz Eroğlu açıklamalarına şu sözlerle son verdi: “Dünya Bankasının yeni yayınladığı araştırma Türk sanayisine gümrüklerde OECD ülkelerinden 6 kat fazla evrak bedeli yüklendiğini ortaya koyuyor. Bu bedelin ana sebeplerinden biri de limanlarla bağlantılı lojistik işlerinde tekelleşmeye varan yapılanmalardır. Türkiye bu sorunu bir an evvel çözmelidir. Nitekim “Ordino Bedeli” pandoranın kutusudur. Şu an oluşturduğumuz kamuoyu baskısı ve Bakanlığımızın resmi yazısı ile diğer konuların da yakın zamanda çözüm yoluna gireceğine inanıyoruz. Biz de firmalarımız üzerindeki gümrüklerle ilgili diğer lojistikle bağlantılı yükleri kaldırmak için başta TOBB, TİM olmak üzere STK’larımız ve Bakanlıklarımız ile çalışmaya devam edeceğiz.”

MUSİAD Afrika Ülkeleri Ticaret Ataşelerini Ağırladı

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Afrika ülkeleri ticaret ataşelerini Ankara’da Grand Hotel’de ağırladı.

MÜSİAD, Afrika ülkeleri ticaret ataşelerini Ankara’da Grand Hotel’de ağırladı. 25 Afrika ülkesinin ticari ataşelerinin katıldığı kahvaltı organizasyonunda, Türkiye ile Afrika ülkeleri arasında karşılıklı ithalat ve ihracat potansiyeli, doğrudan yatırım ve iş ortaklığı fırsatları masaya yatırıldı.

Afrika’nın MÜSİAD açısından çok önemli bir konuma sahip olduğunu vurgulayan MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Adnan Bostan; Nijerya, Sudan ve Güney Afrika’daki şubelerinin yanı sıra Nijer, Fildişi, Senegal ve Benin’de temsilcilikleri olduğunu ve ilerleyen dönemlerde diğer Afrika ülkelerinde de temsilcilik ve şubeler açılmasını istediklerini ifade etti.

Afrika ülkeleri ile gerçekleştirilmek istenen ticaret faaliyetlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bostan, bu sene kurulan Müstakil Fuarcılık AŞ ile en büyük hedeflerinin Afrika pazarı olduğunu belirtti. Bostan, “Afrika pazarının içerisinde yer alan ülkelerde, Türkiye’deki şirketlerimizi oralara taşıyarak, o ülkelerde fuarlar organize etmek istiyoruz. Bu fuarlarla beraber hem kendi ülkelerinde hem de üçüncü ülkelerde ortak iş birliği içerisinde olmak için yoğun bir çaba göstereceğiz.” dedi.

Ticari faaliyetlerin yanı sıra Türk kültür ve ürünlerine yönelik çalışmaların da yürütüleceğini kaydeden Bostan, “Türkiye’de herkes ‘Afrika ile iş yapmak istiyoruz’ diyor. Afrika’da iş yapabilmek için Afrika’da olmak lazım. Eğer siz Afrika’da değilseniz buradan Afrika’ya iş yapamazsınız. Afrika’ya gitmek zorundasınız. Onun için üyelerimizi sürekli iş gezileriyle Afrika ülkelerine gönderiyoruz.” diye konuştu.

Geçmişte İhmal Edilen Bölgelere Açılım Yapılıyor

Toplantının amacıyla ilgili açıklama yapan MÜSİAD Uluslararası İlişkiler ve Dış Ticaret Komisyonu Başkanı Mehmed Zeki Güvercin, düzenlenen organizasyonla hem durum değerlendirmesi yapmayı hem de her iki tarafın beklenti ve taleplerini değerlendirerek bir rapor hazırlamayı istediklerini vurguladı. Güvercin, Türkiye’nin son 15 yılda benimsediği dış politika anlayışının ülkeyi geçmişte ihmal edilen bölgelere açılımlar yapmaya yönelttiğini ifade ederek, bu açılımları içerisinde en başarılısının Afrika olduğunu dile getirdi.

“Afrika’nın önemini iyi biliyoruz”

Afrika ülkeleri ile Türkiye arasındaki ticari ilişkilerin dernek için önemli olduğuna dikkat çeken MÜSİAD Ankara Şubesi Başkanı İlhan Erdal, ”2005’te 5 milyar dolar olan ticaretin bugün 20 milyar dolara ulaşması, 12 yılda 4 kat artan ticaretin geliştirilmesi, bundan sonraki süreçte de 2023’te Türkiye’nin ticaret hacmini 500 milyar dolara çıkarma hedefi Afrika’nın bir kez daha önemini ortaya koyuyor. Ticareti bir trilyon dolara yaklaşan Afrika’nın önemini çok iyi biliyoruz.” ifadelerini kullandı.

Afrika’da inşaat malzemeleri, tekstil, mobilya satışı ve projelendirilmesine yönelik ticaret merkezi kurulması üzerine çalıştıklarını anlatan Erdal, görev yaptıkları ülkede böyle bir merkezin kurulmasını isteyen ataşelerden destek beklediklerini kaydetti.

BUSİAD Büyük Ödülü Maysan Mando’nun

 Türkiye’nin ilk ve en büyük amortisör üreticisi Maysan Mando, BUSİAD tarafından düzenlenen ve Bursa’daki kurumların, yenileşim süreçlerini içselleştirmelerine ve yenileşimi yönetebilmelerine destek olmak amacıyla gerçekleştirdiği ‘Bursa Yenileşim Ödülü’nde, büyük ödüle layık görüldü.

Bursa, 05.12.2017 – Türkiye’nin ilk ve en büyük amortisör üreticisi olan Maysan Mando, kurumsal gelişim ve dönüşüm çalışmalarının meyvelerini almaya devam ediyor.

Maysan Mando, Bursa Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (BUSİAD) tarafından düzenlenen ve kentteki kurumların, yenileşim süreçlerini içselleştirmelerine ve yenileşimi yönetebilmelerine destek olmak amacıyla gerçekleştirdiği ‘Bursa Yenileşim Ödülü’nde, büyük ödüle layık görüldü.

“Liderlik”, “Stratejinin Yönetimi”, “Bilgi, İşbirlikleri ve Diğer Kaynakların Yönetimi”, “Çalışanların Yönetimi”, “Süreç Yönetimi” ve “Sonuçlar” başlıklarında, toplam 6 kategorinin değerlendirildiği yarışmada Maysan Mando, yenileşim süreçlerine yönelik ortaya koyduğu başarılı çalışmalardan dolayı büyük ödülle onurlandırıldı.

Maysan Mando’nun BUSİAD Yenileşim Ödülü proje ekibinde; İnsan Kaynakları Kısım Müdürü Tuğba Demirsu Yücetürk, ARGE Kısım Müdürü Cem Güneri, Kalite Sorumlusu Ahmet Ersin Eren ve Üst Düzey Yönetici Asistanı Banu Keçe yer aldı.

Ödül coşkuyla karşılandı

Maysan Mando Bursa Yenileşim Ödülü’nü, BUSİAD tarafından 1 Aralık 2017 tarihinde Podyum Davet’te düzenlenen, Bursa 8. Yenilikçilik ve Yaratıcılık Sempozyumu ve Ödül Töreni’nde, Kalite Sorumlusu Ahmet Ersin Eren teslim alırken, ödül töreninde Maysan Mando çalışanlarının coşkusu görülmeye değerdi.

Bu gurur hepimizin

BUSİAD Yenileşim Ödülü’nü kazandıkları için büyük mutluluk yaşadıklarını kaydeden Maysan Mando Genel Müdürü Anıl Yücetürk, sürekli iyileştirme kültürü ve toplam kalite yönetimi anlayışı doğrultusunda hareket eden Maysan Mando’nun, yakaladığı bu üstün başarıda tüm çalışanların büyük pay sahibi olduğunu söyledi.

Sorumluluğumuz daha da attı

Sürdürülebilir büyüme odaklı gelecek yolculuklarında, kurumsal dönüşüm ve yenileşim çalışmalarına büyük önem verdiklerini ifade eden Yücetürk, “Sektörün lider firması olarak, hem sektöre ve ülkemize değer katacak, hem de çalışmalarımızda daha iyi sonuçlar elde edebileceğimiz yenilikçi yaklaşımlara büyük önem veriyoruz. Bu açıdan, kaliteli üretim yaparken, değişim kültürünü de her yönüyle özümsemiş durumdayız. BUSİAD tarafından verilen bu ödülle birlikte, sorumluluğumuzun daha da arttığını söylememiz mümkün. Maysan Mando olarak, üretmeye ve gelişmeye devam ederek, ülkemize katma değer sağlamayı sürdüreceğiz. Ödülün şirketimize kazandırılmasında emeği geçen tüm çalışanları yürekten kutluyorum” ifadelerini kullandı.

Türkiye makine imalat sektörü 4 farklı fuarda bir araya geldi

60 ülkeden 44 bin 665 ziyaretçi
Bursa Endüstri Zirvesi ekonomiyi canlandırdı

Metal ve saç işleme teknolojileri, kalıp yan sanayi ve otomasyon sektörlerinin tüm paydaşlarını tek çatı altında bir araya getiren
Bursa Endüstri Zirvesi, bu yıl büyük ilgi görerek 60 ülkeden 44 Bin 665 sektör temsilcisini aynı çatı altında buluşturdu.

04 Aralık 2017 Pazartesi – Türkiye endüstrisinin tüm taşlarını bir araya getiren ve bölgesinin en büyük fuarı olan Bursa Endüstri Zirvesi, 30 Kasım – 3 Aralık 2017 tarihleri arasında eş zamanlı olarak Tüyap Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.
25 ülkeden 410 firma ve firma temsilciliği 7 ayrı salondan oluşan 40 bin m2 de kapalı alanda buluşturan fuarlar, sanayinin gelişimine yön veren sektörleri aynı çatı altında bir araya getirerek, son teknolojinin ziyaretçi ile buluştuğu son nokta olması ile de dikkat çekti.

Son teknoloji kullanarak geliştirilen inovasyon harikası ürünlere ev sahipliği yapan
Bursa Metal İşleme Teknolojileri Fuarı, Bursa Sac İşleme Teknolojileri Fuarı,
Kalıp Avrasya Fuarı 
ve Otomasyon Fuarı’nın eş zamanlı olarak düzenlendiği
Bursa Endüstri Zirvesi’nde; metal – sac işleme teknolojilerinden kalıp yan sanayisine, makine otomasyonuna kadar geniş ürün grubu yer aldı. Türkiye makine imalat sektörünü bir araya getiren zirve, yurt içinden 40’tan fazla sanayi şehrinden ve yurt dışından ise 60 farklı ülkeden gelen toplamda 44 bin 665 ziyaretçiyi ağırladı.

UR-GE projeleri büyük ilgi gördü

Yurt dışından gelen profesyonel ziyaretçilerden de yoğun ilgi gören fuarlarda katılımcılar, ürünlerini 4 gün boyunca ziyaretçilere tanıtma fırsatı buldu. Makine, uzay havacılık savunma, kompozit ile raylı sistemler sektörü UR- GE projeleri kapsamında 6 kıtadan 60 ülke 1200’ü aşkın iş insanının katıldığı zirvede ‘Ticari Safari’ Projesi kapsamında yerli firmalar ve yabancı iş dünyası temsilcileri B2B programı kapsamında 700’ün üzerinde iş görüşmesi gerçekleştirdiler.
Bursa Endüstri Zirvesi hakkında açıklamada bulunan Tüyap Bursa Fuarcılık A.Ş. Genel Müdürü İlhan Ersözlü, zirvenin Ar-Ge destekli inovasyon harikası ürünlere ev sahipliği yaptığının altını çizdi. Fuar kapsamında yerli otomobil üretimine destek verecek hassas makinelerin sergilendiğini söyleyen Ersözlü“Her anlamda oldukça başarılı bir fuara ev sahipliği yaptığımızı düşünüyoruz. Fuarda yakalanan satış rakamları, sürekli üzerinde durduğumuz ve önemini her fırsatta dile getirdiğimiz Bursa Endüstri Zirvesi’nin, sektörün en önemli marka fuarı olduğunun göstergesidir. Ülkemizin en büyük 3 fuarından birisi olan zirvemiz, her yıl yüzde 10 büyümeyle kendi gücünü katlayarak yoluna emin adımlarla devam ediyor. 4 gün boyunca binlerce sektör profesyoneli tarafından ziyaret edilen zirvede 410 firma yeni ürünlerini ilk kez Bursa Endüstri Zirvesi’nde tanıttı. Fuarların başarı geçmesi, 4 gün süresince gerçekleşen ticaretle 250 milyon dolarlık iş hacmi hedefine ulaşılacağını gösteriyor” dedi.

Fuarlar, Tüyap Bursa Fuarcılık A.Ş. ve Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) tarafından, Takım Tezgahları Sanayici ve İşadamları Derneği (TİAD) ve Makina İmalatçıları Birliği (MIB) işbirliğiyle, T.C Ekonomi Bakanlığı, KOSGEB, Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Prestij Yayıncılık destekleri ile düzenlendi.

Seneye de aynı yerde…

Sektöre yeni pazarlar sunmak için pazarlama ağını genişleten Bursa Endüstri Zirvesi, gelecek yıl 29 Kasım – 2 Aralık 2018 tarihlerinde önemli iş bağlantılarına ev sahipliği yapmaya ve yeni pazarlara açılmak ve mevcut pazar paylarını arttırmak isteyenler için etkin bir ticaret platformu olmaya hazırlanıyor.

Online alışveriş %44 arttı, en yoğun saatler değişti

Türkiye genelinde 5.2 milyon üyesi ile mobil sadakat uygulamaları sektörünün lideri olan Hopi, 2017’nin online alışveriş istatistiklerini açıkladı. Ocak – Ekim 2017 tarihleri arasında gerçekleşen online alışveriş rakamlarının açıklandığı istatistiklerde, geçtiğimiz yıl aynı dönemde gerçekleşen online alışveriş rakamlarıyla karşılaştırmalara da yer verildi. 2017’de yapılan online alışverişler geçtiğimiz yıla göre %44 arttı. Bu yıl ortalamanın üstünde en fazla işlem yapan iller Trabzon, Kayseri ve Ankara oldu. 2016’da erkeklerle aynı miktarda online alışveriş yapan kadınlar bu yıl %6 öne geçti. 2017’de en fazla online alışveriş yapan grup 26-35 yaş aralığındaki kadınlar oldu. 2016’da en fazla online alışverişin yapıldığı Haziran ayının yerini bu yıl Ocak ayı aldı. Online alışverişlerde üst giyim alt giyimden neredeyse 2 kat daha fazla tercih edilirken, model tercihleri uzun kollu, bisiklet yakalı ve dar paçalı ürünlere yönelik oldu.


Yeme içmeden teknolojiye, hazır giyimden ayakkabıya, havayolu ulaşımından eğlenceye, valeden kargoya kadar farklı sektörlerden 100’den fazla üye markasıyla 360 derece alışveriş ihtiyaçlarına çözüm sunan Hopi, Türkiye’nin online alışveriş istatistiklerini açıkladı. Türkiye genelinde 5.2 milyon üyesi ile mobil sadakat uygulamaları sektörünün lideri olan Hopi’nin istatistiklerine göre; 2017 yılında en fazla online alışveriş yapan yaş grubu 26-35 yaş aralığındakiler oldu. Online’da en fazla tercih edilen ürün olan tişört en çok bu yaş grubu tarafından satın alındı. Pantolon ise bu gruptaki kadınların en çok tercih ettiği ürün oldu. İstanbul, 55 yaş üstünün en çok alışveriş yaptığı il olarak dikkat çekti. İl bazında toplam alışveriş oranına göre en fazla alışveriş yapan yaş grubu geçtiğimiz yıl 36-45 yaş arasındaki Ağrılılar olurken bu yıl bu kategorinin lideri 26-35 yaş arasındaki Bitlisliler oldu.

ONLINE ALIŞVERİŞ YAZDAN KIŞA KAYDI

Geçtiğimiz yıla göre online alışveriş alışkanlıklarında mevsimsel bazda ciddi değişiklikler yaşandı. 2016’da en çok online alışveriş Haziran ayında gerçekleşirken 2017’de en çok online alışveriş Ocak ayında gerçekleşti. 2017’nin Ocak ayında yapılan işlem adedi 2016’ya göre yaklaşık 2 kat arttı.

KADINLAR ONLINE ALIŞVERİŞTE ÖNDE

Geçtiğimiz yıl kadınlar ve erkekler aynı miktarda online alışveriş yaptı. 2017’de ise kadınların erkeklerden %6 daha fazla alışveriş yapması kadınların online alışverişi sevdiğini gösterdi. Online alışveriş miktarı artan kadınların alışveriş saatlerinde değişiklikler yaşandı. 2016’da kadınlar online alışveriş için en çok 10.00-11.00 saatleri arasını tercih ederken 2017’de en çok tercih edilen saat 22.00 oldu. 46-55 yaş aralığındaki kadınlar ise online alışveriş için sabah saatlerini tercih etmeye devam etti. Erkek ve kadınlarda en çok alışveriş yapan yaş grubu ise 26-35 oldu.

ONLINE’DA AYAKKABI ALIŞVERİŞİNİ SEVDİK

Online’da yapılan ayakkabı alışverişleri mağazalarda yapılan (offline) ayakkabı alışverişlerinden %21 daha fazla oldu. Online’da kazak alışverişleri de offline alışverişlere göre %2 daha fazla gerçekleşti. Online’a göre offline’da %2-3 farkla daha fazla satılan ürünler ise tişört, pantolon ve gömlek oldu.

EN ÇOK “ÜST GİYİM” VE “UZUN KOLLU” ALDIK

Online alışverişlerde üst giyim alt giyime göre %78 daha fazla satın alındı. Üst giyimdeki kol ve yaka tercihleri de dikkat çekti. Tüm üst giyim alışverişlerinde %40 ile en çok uzun kollu ürünler tercih edilirken, uzun kollu ürünleri %21 ile kısa kollu, %8 ile kolsuz, %2 ile truvakar kollu, %1 ile askılı ürünler takip etti. Yakada %26 ile en çok bisiklet yaka tercih edilirken ardından %11 ile v yaka, %10 ile polo yaka geldi. Paçada ise en çok tercih edilenler dar ve boru paça oldu.

SABAH TİŞÖRT AKŞAM GÖMLEK

Sabah saatlerinde en çok tişört, pantolon ve bluz alınırken akşam saatlerinde gömlek ve elbise tercih edildi. Kemer, eşarp, kravat gibi ürünleri kapsayan aksesuar alışverişleri gece geç saatlerde yapıldı. Aralarında, tişört, gömlek, pantolon ve etek gibi ürünler bulunan hazır giyim ürünleri ve ayakkabının en çok satıldığı saatler ise aksesuarlar alışverişlerinden daha önce akşam saatlerinde yapıldı.

İZMİRLİLER VE ADANALILAR UYUMADI

Sabaha karşı en çok alışveriş yapan iller Adana ve İzmir oldu. Tüm Türkiye istatistiklerine göre en yoğun alışverişin gerçekleştiği akşam geç saatlerde en çok online alışveriş yapan iller Diyarbakır ve Hatay olarak dikkat çekti. Geçtiğimiz yıl akşam saatlerinde en çok alışveriş yapan il olan Adana, 2017’de yerini Kayseri’ye bıraktı. 2016’da gece yarısından sonra yapılan alışverişlerde şampiyon olan Trabzonlular da bu konumu Adanalılara devretti.

MÜSİAD, Yurtdışında Büyüyor; Hollanda’da 3 Yeni Şube Açtı

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), dünyanın her noktasına ulaşma hedefiyle, şube ve temsilci sayısını artırmaya devam ediyor. 

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), dünyanın her noktasına ulaşma hedefiyle, şube ve temsilci sayısını artırmaya devam ediyor. MÜSİAD Yurtdışı Teşklilatlanma Komisyonu ve Komisyon Başkanı İbrahim Uyar’ın koordinasyonunda gerçekleştirilen çalışmalarla global teşkilat ağı, her geçen gün genişliyor.

Bu bağlamda Amsterdam Şubesi’nin ardından Hollanda’nın Den Haag, Utrecht ve Rotterdam şehirlerinde de şube açılışları gerçekleştirildi. Açılış esnasında konuşma yapan MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, “MÜSİAD’ın bugün dünyada bulunduğu ülke ve eriştiği iş insanı sayısı giderek artıyor. Bu bir teşkilatlanma başarısı; fakat daha da önemlisi, MÜSİAD’ın İstanbul’da küçük bir ofiste başlayan yolculuğunun nerelere vardığının da bir göstergesidir. 1993 yılında yola çıktığımızda dünyanın her noktasına ulaşma hedefimizi bugün gerçekleştiriyoruz hamdolsun. Bugün MÜSİAD olarak 24 yıldır Avrupa’dayız. Avrupa’daki ilk şubemizi Almanya’da, açtıktan sonra Hollanda, Danimarka, Belçika, İngiltere derken bugün Avrupa’da 11 ülkede 24 noktadayız. Gittiğimiz her ülkede, üyelerimizin ve diğer iş insanlarının ticari ilişkilerini geliştirmek için etkinlikler düzenliyoruz. İş Forumları, İkili iş görüşmeleri ve genel idare kurullarımız bunlardan bazıları.” dedi.

Bugün Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin en önemli ticari ortaklarından biri

Avrupa ülkeleri ile Türkiye arasında çok eski tarihlere varan ticari faaliyetlerin olduğunu vurgulayan Kaan, “Avrupa’nın içinde bulunduğu ekonomik darboğazdan çıkmaya başladığı bu günlerde, ticari ilişkilerimizi bir adım öteye taşımamamız için ortada bir neden yok. MÜSİAD olarak, Avrupa ülkeleri ve Türkiye arasındaki geçmişe dayanan ortaklığın, siyasi çekişmelerle zedelenmemesi gerektiği kanaatindeyiz.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım’ın da ifade ettiği gibi, Avrupa’yla olan ilişkilerimizi sürdürmekte kararlıyız. MÜSİAD olarak biz de bu konuda üzerimize düşen görevi yerine getiriyoruz. Avrupa’daki varlığımızı ve bu coğrafyada temasta olduğumuz insan sayısını artırmaya devam ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Program Kapsamında Birçok Organizasyon Düzenlendi

Hollanda’da üç ayrı şehirde gerçekleştirilen açılış törenlerinin ardından birçok organizasyona imza atıldı. Program kapsamında Hollanda ile Türkiye arasındaki ticari ilişkileri geliştirmek amacıyla; Yurtdışı Genişletilmiş İstişare Kurulu Toplantısı, Sektör Kurulu Başkanları Toplantısı, Üye İlişkileri Toplantısı ve Genç MÜSİAD Başkanlar Toplantısı düzenlendi.

Türkiye Seracılıkta Rekabet Gücünü, Jeotermal ve Güneş Enerjisi ile Arttıracak!..

Antalya’da 29 Kasım – 02 Aralık tarihleri arasında ‘Tarım ve Teknolojinin Global Buluşması’ ana temasıyla düzenlenen Growtech Eurasia 17.Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı’nda, sektör temsilcileri “Tarım Teknolojilerinin Bugünü ve Geleceği”ni tartıştı. Panelde konuşan Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği (SERA-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Müslüm Yanmaz, modern seracılığın gelişmesi için jeotermal ve güneş enerjisinin etkin kullanılmasının Türkiye’nin rekabet gücünü arttıracağını söyledi.

Growtech Eurasia Tarım Sohbetleri çerçevesinde Tarım Editörü İrfan Donat’ın moderatörlüğünde Anfaş Salonu’nda gerçekleşen panelde, Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği (SERA-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Müslüm Yanmaz, Doktar Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Tanzer Bilgen, Sera Konstrüksiyon, Donanım ve Ekipman Üreticileri ve İhracatçıları Derneği (SERKONDER) Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Bülent Aytekin ile Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri ve Teknolojileri Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Topakçı konuşmacı olarak yer aldı.

“Modern seracılığın gelişmesi için jeotermal ve güneş enerjisi etkin kullanılmalı”

Panelde konuşan Sera Yatırımcıları ve Üreticileri Birliği (SERA-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Müslüm Yanmaz, Türkiye’nin en büyük avantajlarından birinin tarımsal gelişim potansiyeli olduğunu söyledi. İsrail, Hollanda, Almanya gibi büyük sanayi ülkelerinin tarıma halen büyük teknolojik yatırım yapmakta olduğunu ifade eden Yanmaz, “Büyük firmalarımızın seracılığa yönlenmesiyle birlikte seracılığın teknolojiyle buluşarak, tarladakinden daha sağlıklı ve verimli ürünler ortaya koyduğu görülüyor. Teknolojik seralarda üretimin her aşaması otomasyon ile yönetildiğinden yüksek kalite açısından belli standartların gerçekleştirilebilmesi mümkün oluyor” dedi.

“Seracılıktaki gelişimlerin esas belirleyici unsurlarından birinin Türkiye’deki jeotermal kaynaklar olduğunu” belirten SERA-BİR Başkanı Müslüm Yanmaz, Türkiye’nin bir jeotermal cenneti olduğunu belirterek, jeotermal kullanımının yaygınlaştırılmasıyla birlikte enerji maliyetlerinde önemli tasarruf elde edilebileceğini söyledi. “Mevcut ortamda Türkiye, sera büyüklüğü bakımından Avrupa’da 2. sırada yer alırken, ihracat bakımından en son sırada ve en düşük fiyatla ürün satan ülke konumunda” diyen Yanmaz, “Bunun ana nedeni de profesyonel tarım ve profesyonel seracılık yapılmaması. Öncelikle seralarımızı profesyonel hale getirmemiz gerekiyor. Jeotermali ve güneşi etkin kullanmalıyız. Devletin yatırımcıların önünü açması gerekiyor. Özellikle kırsalda yaşayan kadınlarımızın üretici konumuna gelmesi gerekiyor. Bu da modern seracılıkla mümkün. Modern seracılığa baktığımızda, kadın istihdamına dönük bir uygulama, ihracat sağlayan bir kalem, tarımda teknolojinin uygulanabildiği bir alan, birim alandan en yüksek verim elde edilebiliyor ve kaliteyi artırıyor. Tüm bunları da göz önünde bulundurarak modern seracılığın önünün açılması gerekiyor” dedi.

“Rekabet için organize sera bölgeleri şart!”

Türkiye’de seracılık hakkında bilgi veren Sera Konstrüksiyon, Donanım ve Ekipman Üreticileri ve İhracatçıları Derneği (SERKONDER) Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Bülent Aytekin, yatırımların önündeki engeller nedeniyle rekabet gücünün azaldığını vurgulayarak organize sera alanlarının geliştirilmesiyle birlikte rekabette tekrar güç kazanılabileceğini belirtti. Growtech Eurasia Tarım Sohbetleri panelinde konuşmacı olarak yer alan Aytekin, “Türkiye’de 650 bin dönüm örtü altı yetiştiriciliği mevcut. Ancak bunun 12-13 bin dönümü profesyonel seralardan oluşuyor. Türkiye’de jeotermal, güneş ve kömür kaynakları yeterince kullanılamıyor. Rekabet ettiğimiz Türki Cumhuriyetler, Ortadoğu ve Rusya Federasyonu gibi ülkelerde ise doğal kaynak kullanımı çok yüksek ve maliyeti çok düşük. Dolayısıyla rekabet gücümüz zayıflıyor. Gün geçtikçe kan kaybediyoruz. Rekabet ettiğimiz ülkeler bizden daha fazla profesyonel seraya sahip olmaya başladılar. Ülkemizde uygun bölgelerde, alternatif enerjilerin kullanılabildiği alanlarda profesyonel seracılığın geliştirilmesi ve organize sera bölgelerinin oluşturulması gerekiyor” dedi.

“Tarımın geleceği akıllı tarım teknolojilerinde”

Akıllı tarım teknolojileri konusunda bilgi veren Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri ve Teknolojileri Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Topakçı, tarım ve teknoloji buluşmasının önemine değinerek, seracılığın bu buluşmada büyük rol oynadığını vurguladı. Topakçı, “Dünya nüfusunun artışıyla birlikte yiyecek gereksinimi de artıyor. Yeni tarım alanları açamadığımızdan mevcut alanların etkin biçimde kullanılması zorunlu. Akıllı tarım teknolojileri bu kapsamda mevcut alanların verimli kullanılmasını sağlıyor. Akıllı tarım teknolojileri; bilgisayar, elektronik ve kontrol teknolojilerinin çevrenin korunması için uygulanmasıdır. Yenilikçi bir teknoloji. Sürdürülebilir tarım kapsamında değerlendirdiğimizde önceliğimiz çevre kirliliğinin azaltılması, barınma ihtiyacı ve doğal kaynakların etkin kullanımıdır. Akıllı tarımın ilk uygulamalarını özellikle seralarda görebiliyoruz. Hayvancılık işletmelerinde de süt sağma, yemleme robotlarıyla bu uygulamaları görebiliyoruz. Geleneksel tarım uygulamalarında toprak analizi gerçekleştirirken, arazinin çeşitli noktalarından toprak örneği alarak tümünü karıştırıp bu karışımın analizini gerçekleştiriyoruz. Bunu yaparken tüm arazi homojenmiş gibi yanlış bir yaklaşım söz konusu. Akıllı tarım teknolojilerinde ise arazinin noktasal analizleri yapılarak haritalandırılmakta ve bu değişkenlere bağlı uygulamalar yapılabilmektedir. Bu da ilaçlama, gübreleme anlamında da önemli tasarruflar sağlamaktadır” dedi.

“Tarladaki bitkinin gelişimi uydu görüntüleri ile uzaydan takip ediliyor”

Tarım teknolojileri alanında hizmet veren Doktar’ın Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Tanzer Bilgen de panelde gerçekleştirdiği konuşmasında, veri analizinin önemine değindi ve Doktar’ın geliştirdiği teknolojik çözümler hakkında bilgi verdi. Bilgen, “Doktar olarak tarım ve teknolojiyi birleştirerek işin matematiğine bakıyoruz. Elde ettiğimiz veriyi işleyerek üreticilerimizin hizmetine sunuyoruz. Hava, toprak ve bitkinin takibinin yapılmasını sağlıyoruz. Öne çıkan üç teknolojimiz mevcut. Bitkinin gelişimini takip etmek için uydu görüntülerini kullanıyoruz. Birçok uydudan gelen veriyi işleyerek zaman serisi içerisinde bitkinin gelişimini ve sağlığını izleyebiliyoruz. Ayrıca meteoroloji istasyonlarımız mevcut. Cep telefonunuza gönderilen mesajlarla anlık takip yapabilmeniz mümkün olabiliyor. Üçüncü teknolojimiz ise toprağı analiz etmeye yarayan özel bir cihaz. Petrol endüstrisinde kullanılan bu cihaz, ışın yöntemiyle toprağın analizini 2 dakika içerisinde ve standart olarak yapabiliyor. Cihazdan cihaza değişiklik gösteren bir analiz ortaya koymuyor. Analizlerde insan hatasının da önüne geçilmiş oluyor” dedi.

Çin’den ABD’ye, İsveç’ten Kamerun’a Dünya Ülkeleri Growtech Antalya Tarım Fuarı’na Akın Etti…

Bu yıl 17’ncisi düzenlenen Growtech Eurasia Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları ve Teknoloji Fuarı, 29 Kasım-02 Aralık tarihleri arasında ’da Antalya Expo Center’da 50 bin m2 alanda ABD, Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarından 30 ülkeden 800 firma katılımı ile yapıldı. Çin’den ABD’ye, İsveç’ten Kamerun’a, Mısır’dan Rusya’ya, İtalya’dan İsrail’e kadar birbirlerinden binlerce kilometre uzaklıktaki tarım sektörü temsilcileri, 4 gün süre ile Antalya’da Growtech Eurasia çatısı altında buluştu. Fuar, T.C. Ekonomi Bakanlığının koordinasyonu ve Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği’nin organizasyonu ile Alım Heyeti Programı’na evsahipliği yaptı. Program kapsamında Azerbaycan, Çek Cumhuriyeti, Gürcistan, Hırvatistan, Kazakistan, Kosova, Sudan, Tacikistan, Ürdün gibi ülkelerden 27 firma heyeti, Growtech Eurasia’da katılımcılarımızla fuar alanında birebir görüşmeler yaptı. GROWTECH ATSO Tarımsal İnovasyon Ödülleri, 30 Kasım 2017’de Growtech Eurasia’da Anfaş Salonu’nda düzenlenen törenle sahiplerine takdim edildi. Ödül kazanan proje ve ürünler fuar alanında ATSO standında sergilendi.

Türkiye İnovasyon ve Girişimcilik Haftası, 6 Aralık Çarşamba günü başlıyor

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) Ekonomi Bakanlığı koordinasyonunda 2012’den bu yana düzenlediği ve inovasyon kültürünün yaygınlaşmasında büyük rol oynayan Türkiye İnovasyon Haftası, bu yıl girişimcilik ruhunu da kapsıyor. Yeni adıyla Türkiye İnovasyon ve Girişimcilik Haftası, 6-9 Aralık tarihleri arasında ICC-İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

Dört gün boyunca Türkiye’de inovasyon kültürünün ve girişimcilik ruhunun yayılmasına katkı verecek yerli ve yabancı konuşmacılar, 19 konferans ile 36 panelde konuşma yapacak. Konuşmacıların arasında kadavralar üzerinde yaptığı kafa nakli ile dikkatleri üzerine çeken Sergio Canavero, robotik ve yapay zeka alanlarında görüşlerine sıkça başvurulan Noel Sharkey, başta bitcoin olmak üzere önde gelen sanal varlık uzmanı John Matonis’in yanı sıra Wired editörü David Rowan gibi isimler yer alıyor.

Girişimcilerle yatırımcılar buluşuyor

Türkiye İnovasyon ve Girişimcilik Haftası, İstanbul’u uluslararası bir girişimcilik merkezi haline getirerek, girişimciliğin bütün paydaşlarını buluşturmayı hedefliyor. Bu çerçevede yeni girişimlere fırsat sunma amacı taşıyan Born Global İstanbul etkinliği de hafta sırasında düzenlenecek. Ön değerlendirmede seçilen 60 yerli ve 60 yabancı toplamda 120 girişimci, kurulacak Pegasus ve Global Sahnelerinde jüri ile yatırımcılara sunum yapacak.

6-9 Aralık’ta İstanbul Kongre Merkezi’nde yapılacak etkinlikte sizi de aramızda görmek isteriz.

Online kayıt için: http://registration.turkiyeinovasyonhaftasi.com/ (Online kayıt zorunludur)

Detaylı program ektedir.

*9 Aralık Cumartesi günü basın girişlerinde Cumhurbaşkanlığı akreditasyon kuralları geçerlidir.

Brisa, CDP ve BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’ndeki Başarılarıyla İş Dünyasına Liderlik Ediyor

Brisa, sürdürülebilirlik alanındaki öncü çalışmalarıyla CDP İklim Değişikliği ve Su Programları ile BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde yeni başarılara imza attı. Şirket, 2015 yılından bu yana olduğu gibi Kasım 2017-Ekim 2018 döneminde de BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’ndeki şirketler arasında yer almaya hak kazandı.

Brisa aynı zamanda, CDP İklim Değişikliği programında “A-“ derecelendirme notuyla “Leadership” ödülünü üçüncü kez kazandı. Brisa, CDP Su programında kazandığı “A-” derecelendirme notu ile de Türkiye’de bu alanda “Leadership” sınıflandırmasına girdi.

Brisa’nın ortağı Bridgestone ise CDP’nin uluslararası çaptaki Su programı listesinde “A” derecelendirme notu alan 73 şirketten biri olarak sürdürülebilirlik çalışmalarına devam ediyor.

Bridgestone ve Lassa markalarıyla Türkiye lastik sektörü lideri Brisa, sürdürülebilirlik alanındaki öncü çalışmalarıyla da iş dünyasına liderlik etmeye devam ediyor. Brisa, 2016-2017 dönemindeki çalışmaları doğrultusunda hem CDP İklim Değişikliği ve Su Programları hem de BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde lider kurumlar arasında gösterilme başarısını sürdürdü. Brisa’nın ortağı dünya lastik devi Bridgestone da CDP’nin küresel ölçekte yaptığı sıralamada sürdürülebilir su yönetimi çalışmalarıyla su programında “A” derecelendirme notunu aldı.

Brisa Mühendislik Direktörü Haluk Kürkçü, “Brisa yaklaşık 30 yıllık geçmişini sürdürülebilirliğin bir tercih değil, gelecek nesillere karşı büyük bir sorumluluk olduğu anlayışı üzerine inşa etti. Sunduğu değerle bu alanda öncülüğü üstleniyor. CDP İklim Değişikliği ve Su Programları’nda elde ettiğimiz başarılar ve BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde bu yıl yeniden yer almamız da bunu kanıtlar nitelikte. Sürdürülebilirliği hammadde kullanımından üretim süreçlerine, finansal yapımızdan biyoçeşitlilik projelerine, toplumsal çalışmalardan müşterilerimize ve iş ortaklarımıza sunduğumuz değere kadar her alana yayarak sürdürülebilirlik alanında mükemmelliği hedefliyoruz. Prestijli kurumların şirketimizi layık gördüğü bu başarılar da bizi bu konuda daha da cesaretlendiriyor” dedi.

Brisa, Borsa İstanbul’da işlem gören ve yüksek bir sürdürülebilirlik performansına imza atan şirketlerin kabul edildiği BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde Kasım 2017 – Ekim 2018 döneminde yer almaya hak kazandı. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde yer alan şirketler çevre, biyoçeşitlilik, iklim değişikliği, insan hakları, yönetim kurulu yapısı, rüşvetle mücadele, iş sağlığı ve güvenliği alanlarında belirlenen kriterlere göre değerlendirme yapılarak seçiliyor. 2015 yılından bu yana Endeks’te yer alan Brisa, diğer öncü kurumlarla birlikte Türkiye’de sürdürülebilirliğin yaygınlaşması için çalışıyor.

Sürdürülebilirlik alanında uluslararası çapta önemli bir girişim olan CDP İklim Değişikliği Programı ise iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve doğal kaynakları korumak amacıyla iş dünyasının işleyiş şeklini değiştirmeyi hedefliyor. Son 3 yıldır bu programda önemli başarılar elde eden Brisa, son olarak Su programında da “A-” derecelendirme notunu alarak Türkiye’de “Leadership” sınıflandırmasına girdi. Bu kapsamda, “CDP Turkey 2017 Climate Leadership” ve “CDP Turkey 2017 Water Leadership” ödüllerini almaya hak kazandı. Brisa, Türkiye’den yalnızca yedi şirketin kazandığı CDP iklim değişikliği programında liderlik ödülünü üçüncü ve Türkiye’den yalnızca beş şirketin kazandığı CDP su programı liderlik ödülünü ise ilk kez kazandı. 28 Kasım’da Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde düzenlenen “CDP Türkiye İklim Konferansı Liderler Paneli” sonrasında lider kuruluşlara ödülleri takdim edildi.

CDP’nin uluslararası çapta 700’den fazla şirketi değerlendirdiği Su programında ise Bridgestone, küresel ölçekli sürdürülebilir su yönetimi çalışmalarıyla “A” derecelendirme notunu aldı. Bu dereceye ulaşan 73 şirketten biri olan Bridgestone, sürdürülebilir bir yaşam için 2050 yılı ve sonrasına dair yarattığı vizyon çerçevesinde hareket ediyor. Bu doğrultuda tüm operasyonlarını çevre ve insan odaklı olarak gerçekleştiriyor.

Türkiye’nin ilk ve tek uluslararası iş analizi konferans – 5 Aralık Salı

BA-Works tarafından düzenlenen, Türkiye ve Güney Doğu Avrupa bölgesinin ilk ve tek uluslararası iş analizi konferansı BAistanbul, bu yıl üçüncü kez kapılarını açmaya hazırlanıyor.

“Perspektifleri Birleştirmek” teması ile gerçekleştirilecek etkinlikte Endüstri 4.0, IoT, büyük veri, yapay zeka ve sanal gerçeklik gibi yeni metotların ve teknoloji trendlerinin iş analizine uyarlanmasına yönelik farklı bakış açıları, farklı sektörlerden isimlerin yer alacağı panel ve konuşmalarla değerlendirilecek.

BAistanbul’un keynote konuşmacıları şöyle sıralanıyor: Digital42 Dijital İş Lideri Aleš Štempihar, Mind The Product Kurucu Ortağı ve CEO’su James Mayes, ProdPad Kurucu Ortağı Janna Bastow, Uluslararası İş Analizi Enstitüsü (IIBA) EMEA Direktörü Kashif Riaz.