Yerli Enerji Projeleri Türkiye’nin İlacı Olacak

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan verilere göre Sanayi Üretim Endeksi Temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 2,3; bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14,5 arttı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, en büyük artışın enerji sektöründe gerçekleştiği gözlemlendi. Konuyla ilgili açıklama yapan Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜMSİAD) Genel Başkanı Yaşar Doğan “HES’lerin ve barajların kapasitesinin aktif olarak kullanılmasıyla enerji kapasitesinin artırılması sonuç verdi. Bu da sanayi üretimimize katkı sağladı” açıklamasında bulundu.

Enerji kapasitesi artışının sağladığı Sanayi Üretim Endeksinin olumlu verilerini değerlendiren Doğan, “Açıklanan veriler; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Berat Albayrak’ın özellikle üzerinde durduğu rüzgâr enerjisi projelerinin ülkemizin gelişmesi ve büyümesi için ne kadar önemli, hayati olduğunu göstermektedir” dedi.

Yerli Enerji Projeleri İle Cari Açığın Önüne Geçilebilir

Ekonominin büyümesi için enerjinin en önemli kalem olduğunu belirten Yaşar Doğan; “Bizim dış ticaret açığımız enerji sıkıntısından dolayı istediğimiz seviyelere gerilemiyor. Yerli enerji projeleri ile enerjimizin büyük kısmını kendimiz elde ettiğimizde ekonomimizin cari açığı da azalacaktır. Temmuz verileri enerjinin önemini gözler önüne sermektedir. 13 Eylül tarihinde de Sanayi Ciro Endeksi açıklanacak. Diğer endekslerin gösterdiği olumlu gidişatla ve ticarette artan hareketliliğin ışığında Sanayi Ciro Endeksi verilerinin daha da artmasını bekliyorum” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin bulgur devi dünyaya açılıyor

Mardinli İpek Bulgur, yıllık 70 bin ton üretimle Türkiye’nin en büyük bulgur üreticisi ve ihracatçısı. Mardin’in kendine has bulgurunu dünyaya tanıtmayı hedefleyen marka, yıllık ihracatını 40 bin tona çıkardı ve yeni pazar arayışları için atağa kalktı.

İpek Bulgur’un ihracatında en büyük payı 35 bin ton ile Irak, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan gibi Ortadoğu ülkeleri alıyor. Ayrıca Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine 3 bin ton ve aralarında Japonya’nın da bulunduğu diğer ülkelere de 2 bin ton Mardin bulguru ihraç ediliyor. İpek Bulgur’un Mardin’deki fabrikası, dünyanın en büyük bulgur üretim tesisi olma özelliği taşıyor.

Türkiye’nin en büyük bulgur üreticisi ve ihracatçısı İpek Bulgur, yıllık 70 bin ton üretimiyle Türkiye’nin bulgur devi haline geldi. Çeyrek asırlık bir Mardin markası olan İpek Bulgur, büyük çoğunluğu Ortadoğu ülkelerine olmak üzere, yıllık ihracatını 40 bin tona çıkardı. Dünyanın en büyük bulgur üretim tesisine sahip İpek Bulgur, üretiminin yüzde 45’ini Ortadoğu’da Irak, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan’ın yanı sıra Almanya ve Japonya gibi ülkelere ihraç ediyor.

Tüm üretimini Mardin Ovası’nın demir ve mineral bakımından oldukça zengin topraklarında yetiştirilen özel buğdaydan yapan İpek Bulgur, kalite ve ürün çeşitliliği ile öne çıkıyor.

Türkiye dünyanın en büyük bulgur üreticisi

İpek Bulgur Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Mardin Bulgur İmalatçıları Derneği Başkanı Faysal Sun, yurt dışında yeni pazarlar ararken yurt içinde de pazar paylarını büyütmek için yeni ürünler geliştirmeye önem verdiklerini söyledi. Sun, Türkiye’nin dünyanın en büyük bulgur üreticisi olduğunu belirterek Türkiye’nin yüzde 25’i Mardin’de olmak üzere yıllık 1 milyon ton bulgur ürettiğini, bunun 250 bin tonunun ihraç edildiğini dile getirdi. Sun, İpek Bulgur’un 40 bin ton ihracat ile Türkiye’de ilk sırayı aldığına dikkat çekti.

İhracatta Ortadoğu başı çekiyor

Bulgurun Mardin’in en önemli tarım ürünü olduğunu belirten Faysal Sun, “40 bin tona çıkardığımız ihracatta en büyük payı Irak, Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan gibi Ortadoğu ülkeleri alıyor. İpek Bulgur olarak ihracatımızın yaklaşık 35 bin tonu sadece bu ülkelere gidiyor. Ayrıca Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerine 3 bin ton ve aralarında Japonya’nın da bulunduğu diğer ülkelere de 2 bin ton ihraç ediyoruz” dedi.

Avrupa kapısını “tebbule” ile açıyoruz

Avrupa’da Ortadoğulu göçmen nüfusun çoğalmasıyla beraber bulgur tüketiminin arttığına dikkat çeken Sun, Avrupalıların da bu kültürden etkilenerek bulgura yönelmeye başladıklarını söyledi. Avrupa’da evde yemek yapma alışkanlığının düşük olduğunu hatırlatan Sun, paket yemek sektöründe en çok satılan ürünlerden olan ve kısıra benzemekle birlikte daha çok yeşillik içeren tebbule salatasında bulgur kullanımının ihracattaki artışta rol oynadığını dile getirdi.

Sun, bulgurun uzun yıllar fakir yiyeceği olarak görüldüğünü ancak son yıllarda sağlıklı beslenme bilincinin artmasıyla hakettiği ilgiyi görmeye başladığına dikkat çekti: “Protein değeri çok yüksek bir gıda olan bulgur, ıspanak kadar demir içeriyor. Gelişen vegan yemek kültürü de özellikle Avrupa’da bulguru daha popüler hale getiriyor. Bulgur aynı zamanda bütün ülkelerin askeri stoklarında kolay pişirilmesi, uzun süre dayanması ve tok tutması nedeniyle baş köşede yeralıyor.”

Mardin bulguruna coğrafi tescil
Aynı zamanda Mardin Bulgur İmalatçıları Derneği Başkanı da olan Faysal Sunyurt içinde de bulgur kullanımının artışı için Mardin’deki bulgur üreticileri olarak projeler geliştirdiklerini anlattı. Sun en önemli girişimlerinin, kendine has özelliği olan Mardin bulguruna “coğrafi işaret tescili”* almak olduğunu vurguladı.

Söz konusu girişimin kısa vadede sonuçlanacağını umduklarını belirten Sun, böylelikle tadı, su çekme oranı, lezzeti gibi noktalarda diğer bölgelerdeki bulgurlardan ayrılan Mardin bulgurunun tescil edileceğine işaret etti. 

Bulgur Evleri geliyor
Sun’un yakın dönemde planladığı diğer önemli bir proje ise Bulgur Evleri. Sun’un verdiği bilgiye göre, üç büyük kentte Türkiye’de yapılan 50 çeşit bulgur yemeğinin misafirlere sunulacağı Bulgur Evleri açılacak. Her yörenin bulgur yemeklerinin bulunacağı Bulgur Evleri tüketicilere hizmet vereceği gibi turistler için de farklı yemek kültürleriyle tanışacakları yerler olacak.

*Coğrafi İşaret Tescili nedir?

Coğrafi İşaret, ünü ve bazı özellikleriyle, belirli bir bölgeyle özdeşleşmiş bir ürünü gösteren işarettir. Bu orijinal ürünlerin tescilini Türk Patent Enstitüsü verir.

Mardin bulgurunun farkı nedir?

Kuruluşundan bu yana geleneksel üretimi destekleyen İpek Bulgur, hiçbir aşamada katkı maddesi kullanmadan, geleneksel üretimde olduğu gibi buğdayı sadece su ile işleyerek bulgur üretiyor.

Az yağış alan ovada üretilen buğdaylar tüm besleyici mineralleri kendi içinde saklıyor; böylece besin değerleri diğer topraklarda yetişen buğdaylara göre çok daha yüksek oluyor. 

Bu buğdaydan üretilen Mardin bulguru nişasta değeri düşük, protein değeri yüksek olduğundan sağlık için oldukça faydalı bir ürün olarak gösteriliyor. Bu sayede sert durum buğdaylarının Mezopotamya Güneşi’nden aldığı altın rengi kaybolmuyor ve bulgura kendi rengini veriyor.

Mardin Ovası’nın kırmızı toprağı nedeniyle üretilen bulgur da farklılık gösteriyor. Örneğin diğer bölge bulgurları piştikten sonra beyazlaşırken, kehribar sarısı bir renk alan Mardin bulgurunun farklı bir rayihası bulunuyor.

Yeşilay’dan Ekran Başında Geçirilen Süreler İçin Uyarı

3 years old boy watching TV with sweet teddy bear.

Okulların açılmasına kısa bir süre kalırken, Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Kln. Psk. Mehmet Dinç teknolojinin aşırı ve kontrolsüz kullanımına karşı aileleri uyardı. Çocukların ve gençlerin ekran karşısında çok fazla zaman geçirdiklerini belirten Mehmet Dinç, “0-3 yaş grubu ekranla tanışmamalı, 3-6 yaş arası 30 dakika, ilköğretim 45 dakika, ortaöğretim 1 saat ve lise çağındaki gençler ise 2 saatten fazla ekran karşısında kalmamalı” dedi.

Okulların açılmasına kısa bir süre kala bir uyarı da Yeşilay’dan geldi. Çocukların ve gençlerin ekran karşısında çok uzun süre zaman geçirdiklerini kaydeden Yeşilay Genel Başkan Yardımcısı Kln. Psk. Mehmet Dinç, “Televizyon sayesinde erken öğrenmeler söz konusu olduğu için erken ergenlikler, erken uyarılmalar ortaya çıkıyor. Çocuklar çocukluklarını yaşamadan yetişkinlerin dünyasına giriyorlar. Bugün ergenliğin bu kadar uzamasının en büyük nedeni bu” dedi. Ergenlik döneminin 12-13 yaşında başlayıp 18 yaşında bitmesi gerekirken, bugün gelişim psikolojisinin 9 yaşında başlayıp 30 yaşına kadar sürebildiğine dikkat çeken Dinç, çocukların ve gençlerin ekran karısında ideal kalma sürelerini açıkladı. Buna göre; okul öncesi 3-6 yaş grubundaki çocuklar için bu süre 30 dakika olarak belirlenirken, ilköğretim grubu için 45 dakika, ortaöğretim 1 saat ve lisedeki gençler için ise 2 saat.

0-3 yaş grubunda beyin zarar görüyor

Ekran karşısında kalan 0-3 yaş grubundaki çocukların, bağımlılığa dönüşmesinden ziyade, beyinlerine zarar verdiğini belirten Mehmet Dinç, “Bu yaşlarda beyin gelişimi çok hızlı ilerliyor. Bu dönemde çocukların 5 duyu organlarını aktif bir şekilde kullanmamaları veya birini kullanmayıp diğerini daha fazla kullanması beynin gelişmesinde sıkıntıya yol açıyor” dedi. Ekranla kurulan ilişkide 5 duyu organının kullanılmadığına dikkat çeken Dinç, “Göz var, kulak var ama dokunmak, tatmak, koklamak yok. Bu organlar çalışmadığı için beynin gelişmesi sıkıntılı oluyor” dedi. Burada ebeveynlere önemli görevler düştüğünü belirterek, onlara önerilerde bulunan Mehmet Dinç, “Anne-babanın görevi çocuğu yetiştirmek, hayata hazırlamak. Bebeklik döneminden itibaren çocuğun zihinsel gelişimine yönelik alternatiflerle geliştirilmeli, bu yönde yapılan çalışmalar takip edilmeli, uygulamaya geçirilmeli. Çocuğun hayatı işitsel, duyusal, hareket anlamında zenginleştirilmeli” dedi.

Hayata adapte olmakta zorlanıyorlar

Ekran bağımlılığının beynin fiziksel yapısını olumsuz etkilediğini de açıklayan Mehmet Dinç, “Mesela çizgi filmlerde görüntü 3 saniyede bir değişmesi lazım ki çocuğu ekran başında tutabilsin. Ama hayat bu kadar hızlı akmıyor. Hayat bu kadar hızlı akmazken çocuk televizyonda akan hızlı bir hayatı izleyince normal ortama döndüğünde afallıyor. Adapte olmakta problem yaşıyor. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu söz konusu olmaya başlıyor. Hayatın günlük ritmine, yavaşlığına alışamıyor çocuklar. Ondan sonra okula başlayan bu çocuklar ders dinleyemiyorlar. Normal bir ilişki kurmak istediklerinde ilişki kuramıyorlar. Her şeyden çok çabuk sıkılıyorlar. Çünkü ekranda çok hızlı geçen sınırsız bir içerik var. Gerçek hayatın kurallarına adapte olamıyorlar” şeklinde konuştu.

0-3 yaş grubu ekranla tanışmamalı

Pratik anlamda 0-3 yaş grubundaki çocukların ekranla tanışmaması gerektiğini ifade eden Mehmet Dinç, “3 yaşından sonra biz hep şuna bakarız: Süre nedir, içerik nedir? 3 yaşından sonra süre ve içeriği kontrol ettiğimiz zaman verebiliriz. 3 yaşından 6-7 yaşına kadar günlük yarım saati geçmeyen bir kullanım tavsiye ediyoruz. 3-6 yaş arasında 30 dakikayı geçmesi çocuğa zarardır. Bu kullanımdan kastımız cep telefonundan yarım saat, bilgisayardan yarım saat, televizyondan yarım saat kullanım değil tabi ki. 24 saat içinde hepsinin yarım saat kullanımıdır” diye konuştu.

Defender Teknoloji’nin Yeni Türkiye Distribütörü TNB A.Ş. Oldu

Avrupa’nın önde gelen yüksek teknoloji ve yaşam tarzı ürünleri firması Defender Technology, TNB Bilgisayar ve Görüntü Sistemleri A.Ş.’nin Defender ve Redragon markalarının Türkiye ve KKTC distribütörü olduğunu duyurmaktan mutluluk duyar.

IT teknolojilerinin önde gelen firmalarından TNB Bilgisayar ve Görüntü Sistemleri A.Ş. Defender Teknoloji ile yaptığı işbirliği kapsamın da Redragon ve Defender ürünlerini online ve offline olarak geniş bir iş partnerleri ağı ile buluşturacak.

Defender Teknoloji; klavye ve mouse, hoparlör sistemleri, kulaklıklar ve kulaklık setleri, akım koruyucu ve AC adaptörler, evrensel kart okuyucular, modern oyun aygıtları ve daha fazlasını içeren çok geniş bir ürün yelpazesine sahiptir. Defender markası altında üretilip satılan tüm bu ürünler Avrupa pazarında yıllardır bilinmektedir. Firmanın ayrıca Redragon markası altında ileri seviye oyuncular için mouse, oyun kolu, kulaklıklar, klavye ve mekanik klavyeleri içeren özel bir profesyonel oyun aygıtları serisi mevcuttur. Bu aygıtlar yüksek kalite, fonksiyonellik ve uygun fiyat kombini ile yüksek popülerlik kazanmıştır.

Defender Teknoloji ürünleri, kullanıcıları için azami ölçüde tüm detayların göz önünde bulundurulduğu konforlu bir yaşam ortamı sunmayı amaçlar. Firmanın kendi Ar&Ge’si; her bir model için titiz araştırmalardan sonra optimum fonksiyon seti sunar. Firma konsepti « Küçük ayrıntılar mükemmeli oluşturur» Defender ürünlerini uygun fiyat seviyesinde ve eşsiz kılar. Uzun yıllara dayanan tecrübesi ve profesyonel personeli ile Defender, aynı zamanda şirket partnerları için mükemmel lojistik, hızlı ve güvenilir servisi garanti eder.

Defender Technology CMO’su Mr. Vladislav Olinov yaptığı açıklamada «TNB Bilgisayar gibi ciddi bir partner ile işbirliği yapmaktan mutluyuz. Bu işbirliği, firmamızın yakın doğu ve uluslararası pazarlardaki gücünü arttıracaktır. Bu anlaşmayla ayrıca Türkiye’de çok sayıda kullanıcının zengin Defender ürün gamını deneyimleyebilecek olmasından ötürü mutluyuz.» dedi.

TGDF Başkanı Şemsi Kopuz’dan Zehirli Yumurta Açıklaması

TÜRKİYE Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu Başkanı (TGDF) Şemsi Kopuz, “Son dönemde AB ile ilişkilerde, özellikle Almanya ile Türkiye arasındaki ilişkilerde yaşanan gerilim, önemli bir hayvansal protein kaynağı olan yumurta aracılığıyla Türkiye’ye sıçratılmak istenmektedir, çok dikkatli olmalıyız. Kedi, köpek gibi hayvanlarda bit, pire gibi haşerelere karşı kullanılan fipronil adlı maddenin gıda değeri olan hayvanlarda kullanımı yasaktır. Ayrıca biz yurt dışından yumurta ithalatı yapmıyoruz” dedi.

Avrupa’da fipronil adlı böcek ilacı bulaşmış yumurtaların tüketime sunulması ile patlak veren zehirli yumurta krizi ilk olarak Hollanda ve Belçika’da ortaya çıktı. Fransa ve Almanya’ya, son olarak da 28 AB üyesi ülkeden 24’üne yayıldığı açıklandı. Son olarak AB Komisyonu Sözcüsü Anca Paduraru, bugüne kadar 28 üyeli AB’nin 24’ünde, içinde fipronil maddesi bulunan yumurta tespit edildiği açıklamasını yaparken, fipronilli yumurtalara, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu toplam 40 ülkede daha rastlandığı gibi bir iddiayı da ortaya attı.Zehirli yumurtaların ihracat yoluyla Asya ülkelerine yayıldığı bildirildi.

“YUMURTA KRİZİYLE TÜRKİYE’NİN YARA ALMASI AMAÇLANIYOR”

Halkta endişe yaratan krizle ilgili açıklama yapan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu Başkanı (TGDF) Şemsi Kopuz, krizin siyasi kaynaklı olduğunu söyledi. Yurt dışından yumurta ithalatı yapılmadığının altını çizen Kopuz, “Yumurta krizini siyasi tartışma olarak görüyorum. 24 AB ülkesinde açıklandı ama biz yumurtayı ithal etmiyoruz. Sektör olarak kendi ürettiğimiz yumurtayı halkımız tüketiyor. Şimdiye kadar da zaten bize gelen bir şikayet yok. Türkiye-Almanya arasındaki siyasi gerilimi Türkiye’ye sıçratarak, Türkiye’nin yara almasını istiyorlar. Çok dikkatli davranmalıyız. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın aldığı analizleri bir an önce kamuoyu ile paylaşmalıdır. Türkiye’de üretilen yumurtalarda bu kalıntı ile ilgili bir işaret yok. Vatandaşların yumurta tüketirken tedirgin olmalarını gerektirecek bir durum yoktur” diye konuştu.

Moskova Türk Ticaret Merkezi yıl sonunda 34 bin metrekare alanda faaliyete geçecek

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) Coface’ın desteğiyle düzenlediği ve 10 ülkeyi kapsayan İhracat Pusulası Programı Rota: Rusya etkinliği ile devam etti.

Türkiye İhracatçıları Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, hedef pazarlarda Türk Ticaret Merkezleri (TTM) açılışlarının devam ettiğini, Moskova TTM’nin yıl sonunda faaliyete geçeceğini söyledi. İhracat Pusulası, Rota: Rusya etkinliğinde konuşan Büyükekşi, “34 bin metrekare alanda firmalarımız ürünlerini Türk müşterilerine ilk elden sergileyecekler. Mobilya, tekstil, hazırgiyim ve deri sektörlerinden talep topluyoruz” diye konuştu.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), hedef pazarları daha yakından tanıtmak için düzenlediği İhracat Pusulası etkinlik zincirinin üçüncüsü Rota: Rusya’yı düzenledi. Etkinliğin açılışında konuşan TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, hedef pazarlarda Türk Ticaret Merkezlerinin (TTM) açılışlarının devam ettiğini, Moskova TTM’nin yıl sonunda faaliyete geçeceğini söyledi. Büyükekşi, “34 bin metrekare alanda firmalarımız ürünlerini Türk müşterilerine ilk elden sergileyecekler. Mobilya, tekstil, hazırgiyim ve deri sektörlerinden talep topluyoruz” diye konuştu.

2017’nin ilk 7 ayında Türkiye’nin Rusya’ya ihracatının yüzde 60 artarken, Rusya’dan ithalatın yüzde 18 artış kaydettiğini söyleyen Büyükekşi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak yine de bu rakamlar bizim için yeterli değil. Türkiye Rusya’ya ihracatta yaş meyve ve sebze, tekstil ve hazırgiyim, makine ve aksamları gibi ürünlerde büyük bir potansiyel barındırıyor. Türkiye ile Rusya, dünyada belki birbirini tamamlama kabiliyeti en yüksek olan iki ülke. Dolayısıyla, aradaki engelleri kaldırıp dış ticaretimizi bir an önce artırmamız gerekiyor. İhracatta potansiyeli en büyük sektör, yaş meyve-sebze. Bu sektörün önündeki engellerin kalkmasıyla 2017’de ihracatımız yüzde 150 oranında arttı.”

Domates dahil tüm engeller kaldırılsın

Rusya Tarım Bakanının domates ile ilgili dünkü açıklamalarını takip ettiklerini söyleyen Büyükekşi, “Özellikle kış aylarında ülkemizden domates ithal edebileceklerini söyledi. Temennimiz, domates dahil tüm engellerin kaldırılıp, karşılıklı ticaretimizin üst seviyelere ulaşması” dedi.

TİM Başkanı olarak ihracatçıların kendisine ilettiği iki sorunu bizzat dile getirmek istediğini kaydeden Büyükekşi, “Birincisi vize konusunda iş insanlarımızın Rusya’ya ziyaretlerinde bazı kolaylıklar sağlanmasını talep ediyoruz” dedi. İkincinin ise gümrüklerde yaşanılan sıkıntılar olduğunu anlatan Büyükekşi, “İhracatçılarımız, Rusya gümrüklerinde uzun süre bekletildiklerini, tırlarının tamamen boşaltılarak gereğinden fazla kontrole tabi tutulduklarını iletiyorlar. Yine gümrüklerde ihracatçılarımızdan yüksek oranlarda sigorta ve depozito bedelleri tahsil edildiğini üzülerek duyuyoruz” diye konuştu.

Podelyshev: Tarım konusu 14 Eylül’de görüşülecek

Etkinliğe katılan Rusya Federasyonu İstanbul Başkonsolosu Andrey Podelsyhev, tarım ürünleri ile ilgili bütün konuların 14 Eylül’de Antalya’da iki ülke arasında yapılacak toplantılarda görüşüleceğini bildirdi. İki ülke arasında ticaret hacminin artması için yapılan çalışmaların sonuçlarını göstermeye başladığını söyleyen Podelyshev, “İkili işbirliği her iki ülke için önemli. Son 1 yılda bununla ilgili önemli adımlar atıldı. Bu yılın ilk 6 ayında Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı 1.5 katına çıktı” dedi.

Etkinlikte DEİK Türkiye/Rusya İş Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi Osman Aksoy, bir açılış konuşması gerçekleştirirken, TİM Genel Sekreter Yardımcısı Medine Atay, Rusya pazarına yönelik bilgiler içeren bir sunum yaptı. TİM Dış Ticaret Koordinatörü Erkan Kaplan’ın moderatörlüğünü üstlendiği panalde ise sırasıyla T.C. Ekonomi Bakanlığı Rusya Önceki Ticaret Müşaviri Atilla Gökhan KIZILARSLAN, Rusya Federasyonu Ticaret Müşaviri Aidar Gashigullin, Coface Satış Birim Yöneticisi Uğur ÇETİN ve LC Waikiki Operasyon Direktörü Burç Korkmazlar katılımcılara Rus pazarı ile ilgili deneyimlerini aktardı.

Seramiksan’dan Yeni Bir Adım: SERASTEP

Benzersiz ve yenilikçi tasarımlarıyla dikkat çeken Seramiksan’ın merdiven formundaki yeni porselen karoları ile mekanlar bambaşka bir havaya bürünüyor. Açık alan ve kapalı alan arasında bütünlük sağlayan Serastep, mekanlara yepyeni bir boyut kazandırıyor.

Ahşap, doğal taş ve mermer görünümlü üç farklı doku seçeneği olan Serastep, istenilen boyutta üretilmesiyle de ilgi görüyor. Kaymayı engelleyen çizgileriyle merdivenler için özel olarak tasarlanan seri, modern yaşam alanlarının vazgeçilmezi oluyor.

Serastep, leke tutmayan, dayanıklı ve kolay temizlenen yapısıyla kullanıcılar için ekstra rahatlık sunuyor. Seri, aynı malzeme ile döşenebilen süpürgelik, köşe kaplamaları ve sonsuz seçenekte her zevke hitap eden rıht tasarımlar sunuyor.

Yerli kozmetik üreticisi kremleri ile Avrupa’yı fethediyor

Türk girişimci Yasin Çörekçi’nin 2008 yılında kurduğu Sinoz Kozmetik, 2017 hedefi olan 10 milyon TL ciroya ilk 6 ayda ulaşıp yurtdışı ihracat çalışmalarına hız verdi. Ürünlerini Ankara ve İstanbul’daki 3 tesiste üreten yerli girişimci; Dubai, Azerbaycan, Somali, İran ve Afganistan’a cilt bakım kremleri ihraç ediyor. Tüm Avrupa’ya yayılmayı hedefleyen Sinoz, Hollanda’daki Avrupa Ofisi açılışının ardından İngiltere, İsviçre ve Almanya’daki tüketicilere ulaşabilmek için bayilik görüşmeleri gerçekleştiriyor.

20 yılda dünyanın çevresini 714 kez dolaşacak kadar ıslak mendil üretti

Islak mendilde yüzde 40 pazar payı ile Türkiye’nin lider firması Sapro, faaliyette bulunduğu 20 yılda 150 milyar 375 milyon yaprak ıslak mendil üretti.

 

Sapro’nun ürettiği ıslak mendillerin her bir yaprağı yan yana konulduğunda 28.6 milyonkilometre uzunluk elde ediliyor.  Bu rakam, dünyanın etrafını 714 kez dolaşacak, dünya ile ayarasındaki mesafeyi 75 kez kat edecek uzunluk anlamına geliyor.

 

 

Türkiye ıslak mendil sektörünün gizli lideri Sapro Temizlik Ürünleri, son 20 yılda Türkiye’nin 6 yıllık ıslak mendil ihtiyacını üretti. Yatırımlarla üretim kapasitesini artıran ve iç pazar payını yüzde 40’a yükselten Sapro, son verilerle her 2,5 yılda Türkiye pazarının bir yıllık ihtiyacı kadar üretime imza atıyor.

Günlük ıslak mendil üretimi 120 milyon yaprağa ulaşan Sapro’nun ürettiği ıslak mendillerin her bir yaprağı yan yana konulduğunda 28 milyon 571 bin kilometre uzunluk elde ediliyor. Bu rakam, dünyanın etrafını 714kez dolaşacak, dünya ile ay arasındaki mesafeyi 75 kez kat edecek uzunluk anlamına geliyor.

Sapro, bu yıl 20’nci yaşını kutluyor. Privatelabel ürünlerle faaliyet gösteren ve Dalin, Bebedor, e-bebek gibi markalar ile Migros, CarrefourSA, Aldi, A101, BİM gibi market zincirlerinin de dahil olduğu 1.152 farklı marka için ıslak mendil üretimi gerçekleştiren Sapro, bu zamana kadar 4 milyar metrekare, yani 4 bin kilometrekarelik (İstanbul il yüzölçümünün 2,6 katı) alanı kaplayacak kadar üretim yaptı.

 

62 ülkeye ihracat yapıyor

1997 yılında faaliyete başlayan Sapro, Türkiye’nin en büyük, ıslak mendil üreticisi. Sektörün açık ara farkla ihracat birincisi olan Sapro, 62 ülkeye ihracat yapıyor.

İstanbul Sanayi Odası’nın hazırladığı “Türkiye’nin ilk 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” listesinde 496. sırada yer alan Sapro, 20 yılda Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşundan biri olmayı başardı.

Proje geliştirme, 35 kimya mühendisi ve 5 biyoloğun görevyaptığı Ar-Ge ünitesi, 4 adet kimyasal analiz, mikrobiyoloji laboratuvarı, giriş kontrol ve grafik birimlerini kendi bünyesinde bulunduran Sapro,  sektörün en güçlü, yenilikçi, teknolojik ve dinamik firması.Sapro, Ar-Ge’ye en fazla yatırım yapan 250 firma içinde de yer alıyor.

 

Avrupa’da tek

Grup şirketlerindenTetra A.Ş,koli ve ambalaj üretimini, Multipak A.Ş plastik üretiminive Lotus Teknik A.Ş nonwoven üretimini gerçekleştiriyor. 2017 yılı itibariyle “nonwoven”ı da kendi tesislerinde üreten Sapro, hammaddesini kendi bünyesinde üreten Avrupa’da bu alandaki tek firma konumuna sahip oldu.

Kurulduğundan buyana üretiminin ortalama yüzde 75’ini ihraç eden Sapro, en yakın rakibinin 10 katı ihracat yaparak ıslak mendil ihracatında  da açık arayla birinci sırada bulunuyor. Sapro, en fazla ihracat yapan ilk 1000 firma listesinin de 252’nci sırasında yer alıyor.

Çocuk mobilyası tercihinde Çilek ilk sırada

KDV indiriminin başladığı Şubat ayının ilk günlerinden itibaren mobilya pazarında satışlar artarken, çocuk mobilyası pazarı da bu artıştan payını aldı. Marka bazlı yüzde 30 oranında büyüyen sektör, ailelerin de çocuklarının odalarını rahatça değiştirmesine olanak tanıdı. Sektörünün lider markası Çilek’in markalı mobilya tercinde ilk sırada yer aldığını söyleyen Çilek Pazarlama Direktörü Erkan Aydın, “Kampanyalarımız ve piyasaya sürdüğümüz yeni ürünler tüketicilerin tercihlerini Çilek’ten yana kullanmasında büyük rol oynadı” dedi.

 

Mobilya sektörünün hareketlenmesine vesile olan KDV indirimi, çocuk mobilyası pazarının da gelişimine katkı sağladı. İndirim sayesinde ebeveynlere daha rahat bir alışveriş olanağı tanıyan sektör, marka bazlı yüzde 30 büyüme oranıyla da ülke ekonomisine önemli ölçüde yarar sağladı.

 

“KDV indirimin kalıcı olması, çocuk mobilyası sektörü için verimli olacaktır”

Kayıt dışı üretim yapan firmaların oluşturduğu rekabet ortamında KDV indiriminin tüketicileri markalı mobilyaya yönelttiğini söyleyen Pazarlama Direktörü Erkan Aydınmarkalı mobilya tercihinde ise Çilek’in ilk sırada yer aldığını belirtti. Kayıt dışılığın iç pazarda haksız rekabet oluşturduğunu ve ihracat yapan firmaları olumsuz etkilediğinin altını çizen Aydın, “KDV indiriminin kalıcı olması, çocuk mobilyası sektörü için verimli olacaktır. Ayrıca, satış rakamlarının yükselmesi ve kâr elde edilmesiyle birlikte mobilya sektöründe birçok firma yeni eleman istihdam etmeye ve ek yatırım planları yapmaya başladı. Ülke ekonomisinin en önemli taşlarından biri olan sektörümüzün geleceğini düşündüğümüzde bu sürecin devam etmesi taraftarıyız. Çünkü KDV indirimiyle, satışlarda yüzde 30’lara varan artış gözlemledik. Markalı mobilya tarafında ise özellikle ilk 3 ayda büyük bir hareketlilik yaşandı” dedi.