AR-GE Yatırımlarıyla Atağa Kalkan Tohumculuk Sektörü, Dünyaya Tohum Satıyor…

“Tohumculuk Sektöründe Yeni Yaklaşımlar” Growtech Eurasia Tarım Sohbetleri’nde konuşuldu. Etkinlikte söz alan Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Kamil Yılmaz, “40 yıllık geçmişe sahip Türk tohumculuk sektörü, tam bir başarı öyküsüdür. O tarihlerde 3-4 olan firma sayısı, bugün 800’e yükseldi. 2016 yıl sonu itibariyle 958 bin ton tohum miktarına eriştik. 2017 yılı tahmini hedefimiz yüzde 10 büyüme. Türkiye, AR-GE çalışmalarıyla hem yurtiçi hem yurt dışı pazarların tohum ihtiyacını karşılayan ülke konumuna geldi.” dedi.

Antalya’da yapılan Growtech Eurasia 17.Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları ve Teknolojileri Fuarı kapsamında, Anfaş Salonu’nda ‘Tohumculuk Sektöründe Yeni Yaklaşımlar’ paneli düzenlendi. Tarım Editörü İrfan Donat’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen Growtech Eurasia Tarım Sohbetleri çerçevesinde düzenlenen panele, Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Kamil Yılmaz, Fidan Üreticileri Alt Birliği (FÜAB) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Tanrıverdi ve Fide Üreticileri Alt Birliği (FİDEBİRLİK) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Tevs konuşmacı olarak katıldı.

Türkiye’de tohumculuğun gelişimi hakkında bilgilendirme yapan Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Kamil Yılmaz, 1925’te kurulan ıslah istasyonlarının 1960’lı yıllara kadar sadece lokal ıslah çalışmaları gerçekleştirdiğini söyleyerek, 1960’lı yıllara kadar tohumculuğun bu çalışmalardan öteye gidemediğini vurguladı. Yılmaz, “1960’da ilk tohumculuk yasasının çıkarılmasıyla birlikte ithalat-ihracat gibi aktivitelere başlanmış ancak 1980’lere kadar kamu ağırlıklı bir yapıda faaliyetler sürdürülmüştür. 1980’lerden sonra özel sektörün yer aldığı bir yapıya kavuştu. Tohum fiyatları serbest piyasa koşullarında belirlenmeye başladı. İthalat ve ihracat kolaylaştı. Özel sektör kuruluşlarının desteklendiği bir döneme girildi. 1980’lerden bu yana ise o tarihlerde 3-4 adet olan firma sayısı bugün 800’ün üzerindedir ve bu rakam sadece tohumculuk şirketleri için geçerlidir. Tohum dağıtıcı ve yetiştirici firmalar bu rakama dahil değil. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’deki tohumculuk sektörünün 40 yıllık gelişimi aslında bir başarı hikayesi” dedi.

Dünya Genelinde Üretilen Ürünlerin Yüzde 30’u Tarladan Sofraya Ulaşamadan Kaybediliyor…

Tohum ithal eder konumdan ihracat yapar konuma erişildiğini vurgulayan Yılmaz, “Başlangıçta tohum ithal eden bir ülkeden ithal edip çoğaltan bir ülkeye dönüştük. Bu aşamanın ardından tohum üretmeye başladık ve bugün gelinen noktada, sadece üreten değil gerçekleştirdiği AR-GE çalışmalarıyla hem yurtiçi hem yurt dışı pazarların tohum ihtiyacını karşılayan ülke konumuna geldik. 1990’lı yıllarda Türkiye’de tüm bitki türlerinde tohum miktarına baktığımızda 100 bin ton civarındaydı. 2003’e geldiğimizde 145 bin ton tohum miktarından 2016 yılsonu itibariyle 958 bin ton tohum miktarına eriştik. 76 ülkeye tohum ihraç ediyoruz. Bu noktadan sonra hedefimiz tohumculuk sektöründe artı değerlere ulaşmak. Her türlü iklim koşuluna dayanıklı, hastalıklara dirençli tohumların geliştirilmesi hem ülkemizde hem dünyada öncelikli durumda. Bizim de hem özel sektör hem kamu nezdinde bu yönde planlamalar ve çalışmalar gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bu yönde gelişme gösterenler ancak gelecekte var olabilecekler ve rekabette öne çıkabilecekler” dedi.

İkinci önemli konu ise ürün kaybı diyen TÜRKTOB Başkanı Yılmaz, “Araştırmalara baktığımızda dünyada üretilen tüm ürünlerin %25-30 kadarı, hasattan sofraya ulaşana kadar depolama, taşıma, hasat hataları gibi nedenlerle kaybediliyor. Çok önemli bir rakam! Bu noktada da yine bizlere çok ciddi bir iş düşüyor. İleri teknoloji kullanımıyla bu sorunun çözümü üzerine yoğunlaşılması ve projeler üretilmesi gerekiyor ” dedi.

“Kaçak meyve üreticisine caydırıcı cezalar getirilmeli”

Growtech Eurasia Tarım Sohbetleri Etkinliği’nde Türkiye’de modern meyveciliğe ilişkin rakamları paylaşan Fidan Üreticileri Alt Birliği (FÜAB) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Tanrıverdi, “Türkiye modern meyvecilik açısından dünyadaki gelişmeleri takip eden bir ülke konumunda. Bundan 5-6 sene önce Bakanlık yurtdışından fidan ithalatını yasakladı. Türkiye’deki şirketler hangi toprak çeşidini daha uygun anaçlayacaklarını anlayarak bodur dediğimiz modern meyve bahçelerini kurdular. İklim koşullarıyla mücadele edecek kadar yetkin sistemler kuruluyor. Hastalık ve zararlılarla mücadelede iyi durumdayız. İşin bu tarafında dünyaya entegreyiz. Bundan 10-12 yıl önce fidancılığımız 4,5 milyon rakamındayken bugün 70 milyon civarında. Bunun 65 milyonu meyve fidancılığıdır. 4-5 milyon civarı ise asma fidancılığıdır. Belki daha da fazla üretiyoruz, fakat kayıt altına alamıyoruz. Modern meyveciliğin daha iyi aşamalara gelebilmesi için kaçak üretimin kökünü kazımak gerekiyor. 750 kayıtlı üyemiz var, en az 1000 tane de kaçak üretici var. Bakanlığın, bu kaçak üretimle ciddi bir mücadele başlatması gerekiyor. Ancak burada önemli bir sorun var. Şu anki cezalar çok yüksek. Kaçak fidan satışı yapanlara 20 bin TL civarı ceza kesiliyor. Tabi bunu ödeme güçleri yok. Böyle bir ceza, kişinin hayatını bitiriyor. Dolayısıyla bu cezalar pratikte uygulanmıyor. Oysa ki bunların trafik cezası standartlarında, ödenebilir seviyelerde olmaları gerekiyor. Ödenebilir olduklarında ceza kesilmesi pratik olarak da mümkün olacak ve gerekirse taksitlerle tahsil edilebilecek. Ancak bu şekilde cezaların caydırıcılığı olabilir” dedi.

Kendi Kendine Yeten Fide Sektörü Yılda 4 Milyar Fide Üretiyor…

Türkiye’de gelişmekte olan yeni bir sektör olarak fideciliğin mevcut durumu ve geleceği hakkında bilgilendirme yapan Fide Üreticileri Alt Birliği (FİDEBİRLİK) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Tevs, fidecilik sektöründe istihdamın zorluklarına da değindi. Tevs, “Fidecilik son 20 senede gelişen bir sektör. Göreceli olarak da yeni bir sektör. Türkiye’de fidecilik sektörü iyi durumda. Dünyada tohum ve fidan sektörünün gelişmesine bağlı olarak da gelişen bir sektör. Dünyada tarım arazilerinin azalması birim alandan daha fazla verim alma ihtiyacı hibrit tohumların ortaya çıkması ihtiyacını doğuruyor. Dönüm başına daha fazla ürün veren verimli tohumlar. Aynı zamanda gerek tohumla gerek başka şekilde taşınan dünyanın her tarafına taşınan hastalıklara dayanıklılar. Fakat bunların da bir bedeli var. Bu bedeller yükseldikçe geleneksel yöntemlerle tohumu alıp çiftçi ortamında çoğaltarak fide üretmeye çalışmak da daha maliyetli hale geliyor. Kalitede bir homojenlik yakalanamadığı anda zamanında ve doğru şekilde dikilemeyen her fidenin de hasatta bir zarar yarattığı gerçeğiyle ortaya çıkan bir sektör. 1995-96 seneleri fide sektöründe ticari faaliyetlerin başlangıcı. Bu tarihlerde birkaç yüz bin olan fide civarında olan potansiyel 2000’lerde büyümeye başlamasıyla giderek artış gösteriyor ve günümüzde 4 milyar adedi buluyor.” dedi.

Bugün sebzecilik tarımının hemen her noktasında hazır fide kullanıldığına dikkat çeken FİDEBİRLİK Başkan Yardımcısı Alper Tevs, “Fidenin ithalatı Türkiye’de yasak. Zaten kendine yeten bir sektör. Birliğimize bağlı 123 adet fide firması bulunuyor. Ciddi bir emek işi olduğu için yapıldığı yerlerde hatırı sayılır bir istihdam yaratıyor. Toplam 120 tesiste 10 binin üzerinde kadın çalışan bulunuyor. İstihdam destekleyicisi konumunda. Dönemsel işçilik nedeniyle 50 kişiye kadar kıdem tazminatından muaf, ancak 50 kişiden fazla olduğunda tazminatlar devreye giriyor. Oysa ki dönemsel işçiliğin doğası gereği istihdam artışları gerçekleşebiliyor. Bazı dönemler pazardan çok daha yüksek talepler gelebiliyor ve bazı dönemler bu talepler azalabiliyor. Talep arttığında 50 kişinin üstüne çıkmak ve dönemsel iş bittiğinde tazminata tabi olmak sektörü zorluyor. 50 kişi sınırı gelişim açısından yapıcı değil. İşçilerin tazminat haklarını tabii ki korumak gerekiyor, ancak işin dönemselliği göz önüne alındığında ciddi bir külfet yaratıyor. Sınırın kaldırılması gerekiyor. Bunu en büyük sıkıntı olarak görüyorum” dedi.

Çin’den ABD’ye, İsveç’ten Kamerun’a Dünya Ülkeleri Growtech Antalya Tarım Fuarı’na Akın Etti…

Bu yıl 17’ncisi düzenlenen Growtech Eurasia Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları ve Teknoloji Fuarı, 29 Kasım-02 Aralık tarihleri arasında ’da Antalya Expo Center’da 50 bin m2 alanda ABD, Afrika, Asya ve Avrupa kıtalarından 30 ülkeden 800 firma katılımı ile yapıldı. Çin’den ABD’ye, İsveç’ten Kamerun’a, Mısır’dan Rusya’ya, İtalya’dan İsrail’e kadar birbirlerinden binlerce kilometre uzaklıktaki tarım sektörü temsilcileri, 4 gün süre ile Antalya’da Growtech Eurasia çatısı altında buluştu. Fuar, T.C. Ekonomi Bakanlığının koordinasyonu ve Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği’nin organizasyonu ile Alım Heyeti Programı’na evsahipliği yaptı. Program kapsamında Azerbaycan, Çek Cumhuriyeti, Gürcistan, Hırvatistan, Kazakistan, Kosova, Sudan, Tacikistan, Ürdün gibi ülkelerden 27 firma heyeti, Growtech Eurasia’da katılımcılarımızla fuar alanında birebir görüşmeler yaptı. GROWTECH ATSO Tarımsal İnovasyon Ödülleri, 30 Kasım 2017’de Growtech Eurasia’da Anfaş Salonu’nda düzenlenen törenle sahiplerine takdim edildi. Ödül kazanan proje ve ürünler fuar alanında ATSO standında sergilendi.

Doğtaş Kelebek Mobilya bu yıl da ‘Sektörünün En Beğenilen Şirketi’ seçildi

Doğtaş Kelebek Mobilya, Capital Dergisi tarafından 17’ncisi düzenlenen Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri Araştırması’nda, bu yıl da mobilya sektörünün en beğenilen birinci şirketi seçildi.

Müşterilerine yeni, farklı, kullanışlı ve trendleri yansıtabilecekleri yaşam alanları sunan Doğtaş Kelebek Mobilya, aldığı ödüllere bir yenisini daha ekledi. 2010 yılından bu yana araştırma sonuçlarında her yıl sektöründe ilk üçte yer alan Doğtaş Kelebek, yine en beğenilen birinci şirket seçilerek başarısını tekrar tescilledi.

“Sadece mobilya üretmiyoruz, yaşam konforu sunuyoruz”

Doğtaş Kelebek Mobilya CEO’su Ersin Serbes, Capital’in En Beğenilen Şirketler Araştırması’nda bu yıl da birinci seçilmenin haklı gururunu yaşadıklarını belirtti. Şirket olarak başarılarının arkasında büyük özverilerle çalışan bir ekibin bulunduğunu ifade eden Serbes, “Doğtaş Kelebek olarak bu mutluluğu bize yaşatan tüm ekip arkadaşlarıma, bayilerimize, çözüm ortaklarımıza ve tabii ki değerli müşterilerimize teşekkür ediyorum” dedi.

Şirket olarak amaçlarının mükemmel müşteri memnuniyetini sağlamak olduğunu söyleyen Serbes, “Bu ödüller doğru yolda olduğumuzun en önemli göstergesidir” diye konuştu. Serbes şunları ekledi: “Biz grup olarak, sadece mobilya üretip satan bir üretici değiliz. Bunun çok ötesinde müşterimizin yaşam alanlarına keyif katmayı amaçlıyoruz. Bunun için trendleri takip ediyor, hayatı kolaylaştıran ürünler üretiyoruz. Bu sayede takip edilen, fikir danışılan bir şirketiz. Satış sonrasında da memnuniyeti sağlamak adına hızlı hareket ediyoruz. Mükemmel müşteri deneyimini sunabilen markaların öne çıktığı günümüzde müşteriyle olan tüm temas noktasındaki deneyimi iyileştirme üzerine odaklandık.”

Doğtaş Kelebek Mobilya’nın yıl boyunca başarılı bir finansal performans da sergilediğine dikkat çeken Serbes, “Önümüzdeki yılda da önceliğimiz, yakaladığımız başarıyı daha da yukarı çıkarmak. Satış sonrasında fark yaratan uygulamalarımızla müşteri odaklı mobilya perakendeciliğinde adımızdan söz ettirmeye devam edeceğiz. Halkın beğenisini kazanmış, kazandığımız beğeniyi de yıllardır almış olduğumuz tasarım, hizmet, kalite ve müşteri memnuniyeti ödülleriyle tescillemiş durumdayız” dedi.

Capital Dergisi’nin Eylül – Kasım 2017 tarihleri arasında yaptırdığı araştırma kapsamında iş dünyasını temsilen 8.500’den fazla yöneticiye online anket gönderildi ve 500’ün üzerinde şirketten 1.401 yönetici ankete katıldı.

Ermaksan, 3D metal yazıcıyı Türkiye’de ilk kez sergiledi

Sac işleme sektörünün önde gelen firmalarından Ermaksan, bilime dayalı teknoloji odaklı yatırım hamlelerine bir yenisini daha ekledi.30 Kasım – 3 Aralık tarihleri arasında, Tüyap Bursa Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Bursa Sac İşleme Teknolojileri Fuarı’nda boy gösteren Ermaksan, yenilikçi ürünlerini ziyaretçilerle buluştururken, fuarda yapılan ikili görüşmeleriyle de önemli işbirliklerine imza attı.

Ermaksan Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Ahmet Özkayan, fuarda yaptığı açıklamada, büyük önem verdikleri AR-GE Merkezi ile Türkiye’nin ilk yerli ve milli çipi ile lazer rezonatörünü üretme başarısı gösterdiklerini anımsattı.

Özkayan, AR-GE çalışmaları sonucu 3 boyutlu metal yazıcıyı ve üretim hammaddesi olan titanyum tozlarını da ürettiklerini belirterek, “Yüzde yüz yerli ve milli imkânlarla bünyemizde geliştirdiğimiz 3D metal yazıcıyı, ilk kez Bursa Sac İşleme Teknolojileri Fuarı aracılığı ile Türkiye’de sergiledik. Ürettiğimiz titanyum tozu Türkiye’de bir ilk; dünyada da sayılı diyebiliriz. Nitekim dünyada bu tozla ilgili bir ambargo söz konusu. Çünkü makine üretilse de toz yoksa bu konuda bir sorun oluşuyor. Titanyumdan sonra nikel alaşım tozları, krom kobalt, paslanmaz çelik tozu gibi diğer metallerin tozlarını da üretmeyi planlıyoruz” dedi.

Küresel piyasalara ihraç etmeyi hedefliyoruz

Yeni geliştirdikleri makinenin özelliklerinden bahseden Özkayan, şunları kaydetti: “Bu makinemiz, 25 cm x 25 cm taban alanına ve yükseklik olarak da 30 cm üretim kapasitesinde. Ermaksan’ın 1 KW’lık rezonatörü ile entegre edildiğinde, yerli lazer ile birlikte dışa bağımlılığı minimuma indirip, yerlilik oranını artırıyor. Makinede kullandığımız tüm kontrol yazılımları, yerli ve patenti de Ermaksan’a ait. Burada kullandığımız gerçek zamanlı izleme ve reaktif malzemeleriyle, titanyum tozlarını işleyebiliyoruz. Bu makinenin bir başka özelliği, içerisinde kullanılan lazerin de Ermaksan üretimi olmasıdır. Know-how’u tamamen bize ait olan bu üründe, yerlilik oranı son derece yüksek. 2018 yılıyla birlikte bu ürünü ticarileştirip, küresel piyasalara ihraç etmeyi hedefliyoruz” diye konuştu.

Bursa büyük başarılara imza atacak

Akıllı ve birbirleriyle iletişim halinde olan makinelerin ön plana çıktığı Endüstri 4.0 devrimiyle birlikte, gelecekte insan gücüne ve emeğine daha az ihtiyaç duyan, bilginin ve makinelerin öncelikli olduğu bir üretim yapısına geçileceğini anlatan Özkayan, bu açıdan Türkiye’nin kendi teknolojisini üreten, satan ve küresel rekabetçi piyasada geliştirdiği inovatif ürünleriyle boy gösteren bir konumda olması gerektiğini kaydetti.

Özkayan, bu konuda sanayicilere büyük sorumluluklar düştüğüne dikkat çekerek, “Üniversite – sanayi işbirlikleri oldukça önemlidir. Özellikle makine üreticileri, yüksek teknolojiye geçişte ilkleri gerçekleştirecek donanıma ve yapıya sahip ülkemizdeki en önemli unsur olmaya devam edecektir. Bursa, birçok alanda olduğu gibi makine imalat sanayinde de üretim hacmi ve geniş yelpazedeki hizmet ağıyla, küresel düzeyde sektörün merkez üslerinden biri olarak ön plana çıkmaktadır. Bursa’nın, ortaya koyduğu sürdürülebilir performansla, geçmiş yıllarda olduğu gibi 2018 ve sonrasında da yine büyük başarılara imza atacağına inanıyorum” diye konuştu.

Türkiye’nin medikal turizmdeki hedefleri İstanbul Sağlık Fuarı’nda masaya yatırıldı

CNR EXPO Yeşilköy’de düzenlenen İstanbul Health Expo Fuarı ve Kongresi yoğun ilgi görüyor. Fuara Suudi Arabistan, Katar, Kosova, Ürdün, Lübnan, İran ve Irak başta olmak üzere 20 ülkeden tıbbi cihaz ve malzeme alıcıları kalıtım gösterdi.

Sağlık alanında ilgi çekici pek çok konunun gündeme getirildiği Uluslararası Bütünleşik Sağlık ve Bakım Kongresi’nde 6 salonda, 70 oturum gerçekleşti ve 200’ün üzerinde konuşmacı, 20 ülkeden, 500’ü yabancı olmak üzere toplam 3500 katılımcı ile buluştu.

Kongrede, Türkiye’nin medikal turizmdeki 5.6 milyar dolarlık gelir hedefine, termal sağlık turizminde dünyada 7’inci Avrupa’da 3’üncü sırada olduğuna dikkat çekilerek, bu alanlarda yapılan çalışmalar masaya yatırıldı.

Medikal ve sağlık sektöründeki yeni teknoloji ve uygulamalara ev sahipliği yapan “5. Hastane Donanımları, Medikal Cihaz ve Sağlık Hizmetleri Fuarı (İstanbul Health Expo-İstanbul Sağlık Fuarı) ile 3. Uluslararası Bütünleşik Sağlık ve Bakım Kongresi” CNR EXPO Yeşilköy’de 2 Aralık tarihine kadar devam edecek. Sağlık çalışanlarına spesifik konularda kongre, seminer, sempozyumların verildiği İstanbul Health Expo’da aynı zamanda üretici firmaların sağlık alanındaki ürün ve projeleri de yabancı alıcılarla buluşturuluyor.

Uluslararası Bütünleşik Sağlık ve Bakım Kongresi’nde sağlık bakım turizminde Türkiye’nin dünyadaki yeri, Türkiye’nin medikal turizm hedefleri, yaşlı bakım hastalarında termal sağlık turizmin yeri, ulusal ve uluslararası ölçekte iş sağlığı ve güvenliği gibi sağlık alanında ilgi çekici pek çok konu masaya yatırıldı. Yerli ve yabancı sağlık profesyonelleri tarafından yoğun ilgi gören kongrede, 6 salonda, 70 oturum gerçekleşti ve 200’ün üzerinde konuşmacı, 20 ülkeden, 500’ü yabancı olmak üzere toplam 3500 katılımcı ile buluştu.

5.6 milyar dolarlık medikal turizm geliri

Uluslararası Bütünleşik Sağlık ve Bakım Kongresi’nde Türkiye’nin bakım turizmi hedeflerini anlatan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Şube Müdürü Mehmet Kürşat Aldemir, 10. Kalkınma Planı’na göre Türkiye’nin medikal turizmde dünyanın ilk 5 ülkesi arasında yer alma ve 5.6 milyar dolar gelir elde etme hedefi olduğunu hatırlatarak, “Engelli ve yaşlı bakım turizmindeki çalışmalarımızı sağlık turizminin hedeflerine göre düzenliyoruz. Bakım turizmi için hedef pazarımız üzerine analiz çalışmaları yaparak, ülkemizin tanıtımını yapıyoruz. Henüz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nda konuyla ilgili müstakil bir bilim yok. Sadece bakım turizmi ile ilgilenecek bir ekibin oluşturulmasına ihtiyaç var” diye konuştu.

Türkiye, termal sağlık turizminde dünyada 7’inci Avrupa’da 3’üncü sırada

Yaşlı bakım hastalarında termal sağlık turizminin yeri hakkında bilgi veren Bursa Sağlık Turizmi Derneği’nden Çiğdem Atalmış, Türkiye’nin termal sağlık turizminde dünyada 7’inci Avrupa’da ise 3’üncü sırada olduğuna dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünya hızla yaşlanıyor. Yaşlılığa bağlı kronik hastalıklarımız da artıyor. Dünya nüfusunun yüzde 9’unu 65 yaş üstü oluşturuyor. 2100’de yaşlı nüfus ömrün uzamasına bağlı olarak artacak. Buna bağlı olarak küresel sağlık termal turizmi bir endüstri haline geldi. Kar marjı çok yüksek olan termal sağlık turizmi bölgesel gelişmeye katkı sağlıyor. Hawaii, Finlandiya, İspanya, Malezya, Slovakya, ABD Macaristan Japonya, Fransa’nın termal turizm konusunda ciddi yatırımlar var.”

Türkiye, termal turizmde 5 yılda 7 milyon kişiyi ağırladı

Atalmış, Türkiye’nin termal turizmi alanında kaplıca tedavileri, fizik tedavi ve rehabilitasyon, içme kürleri, diyetisyenlik, detoks kürleri ve medikal tedaviler konusunda başarılı olunduğunu belirterek, “Medikal turizmde son 5 yılda 7 milyon kişi ağırlamışız. Doluluk oranlarımız yeterli değil. Termal sağlık turizmi konusunda Macaristan ve Romanya’da özellikli programlar mevcut. Tesislerinde yüzbinleri ağırlıyorlar. Avusturya 1350 kişiyi tedavi edecek tek bir tedavi merkezine sahip. Türkiye’de Yalova, Bursa, İzmir, Afyonkarahisar’da merkezlerimiz var. Mevcut kaynakların fizibilitesi yapılmalı. Kaynağın bulunduğu yerin tarihi kültürel doğal güzellikleri ortaya konmalı. Dünyada termal sağlık turizminde başarılı olmak için 3. yaş yaşam merkezleri oluşturmaya yönelik potansiyel ve farkındalığımızı ortaya koymalıyız. İskandinav ülkeleri bu alanda yatırım yapmaya hazır. AB ülkelerinin tercihi olan ülkemiz termal sağlık turizmi için biçilmiş kaftan” diye konuştu.

Sağlıkta booking sistemi için 100 milyon dolara ihtiyaç var

Türkiye’deki doğa turizmi ve sağlıklı yaşam merkezleri ile ilgili bilgi veren iş adamı Salih Kadayıfçıoğlu, Türkiye’de sağlıklı yaşam kültürü değil de doktor ilaç ilişkisi bulunduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Son dönemlerde özellikle Sağlık Bakanlığı tarafından kurulan Halk Sağlığı Merkezleri’ni görüyoruz. Yakın bir zamanda 100 adet de sağlıklı yaşam merkezlerinin kurulacağının duyumunu aldık. Sağlık Bakanlığı’nın ilaç giderlerinin yüzde 25’ini şeker hastaları oluşturuyor. Buradan yola çıkarsak sağlıklı yaşam merkezlerinin önemini daha da iyi anlarız. Sağlık turizmi konusunda ülkemizde gayretli çalışmalar var ama bu konuda felsefe yok. Biz sağlık turizmi felsefesi için epey bir kafa yorduk. Türkiye, dijital platformu da dikkate alarak ona göre sağlık turizmi politikalarını belirlemeli. 2030’lu yıllar düşünülerek yapılan şehir hastanelerimiz geliyor. Bunları da sisteme kazandırmak adına hızlı bir şekilde booking sistemini hayata geçirmeliyiz.” Devletin bu bütçe için 100 milyon dolar bütçe ayırması gerektiğini belirten Kadayıfçıoğlu, “Bu parayı ben de devletimiz için fonlardan bulabilirim. Çok karlı bir iş olduğu için bu işe para yatıracak tonlarca fonlar var Benim girişimin parasal amaçlı değil sosyal girişimdir” ifadelerini kullandı.

İstanbul Health Expo, CNR Holding kuruluşlarından Pozitif Fuarcılık A.Ş. tarafından, Sosyal Hizmetler Dernekleri Federasyonu (SADEFE) iş birliğinde organize ediliyor. Fujitsu ana sponsorluğunda düzenlenen fuar, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD), Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneği (TÜDER), KOSGEB ve Tüm sağlık Kuruluşları Derneği’nin (TÜMSAD) desteğiyle gerçekleştiriliyor.

Simit Sarayı, sektörün en önemli ve prestijli buluşması olan 17. Perakende Günleri’nin ana sponsoru olarak lezzetli ikramlarıyla perakendecilerin buluşma noktası oldu.

Yurt içi ve yurt dışında açılışlarına büyük hızla devam eden lezzet tutkunlarının vazgeçilmez tercihi Simit Sarayı, hamurundaki dostluğu Perakende Günleri’nde de yaymaya devam etti. Bu yıl 29-30 Kasım tarihlerinde Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen 17. Perakende Günleri’nde Rumeli Salonu 104 numarada yer alan Simit Sarayı standı ve giriş kapısındaki Simit Sarayı Karavanı’nda ikram edilen simit, börek, kurabiye, sandviç, pasta ve dondurma çeşitleri ve Simit Sarayı’nın özel lezzetleri, Perakende Günleri’nin açılışında katılımcılardan yoğun ilgi gördü.

Etkinlik kapsamında organize edilen zirvede bir konuşma yapan Simit Sarayı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kavukcu: “Hayalim Simit Sarayı’nı gıda perakendesinde bir fon şirketi haline getirmek” dedi.

Gelirlerinin yüzde 65’ini yurt dışından elde ettiklerini olduğunu vurgulayan Kavukcu, Global Markamız: Simit Sarayı’ başlıklı konuşmasında uluslararası yeme-içme markası haline gelişinin öyküsünü katılımcılarla paylaştı. Kavukcu; “5 yıl önce Suat Soysal ile bu sahneye çıktığımda gururla ‘ben simitçiyim’ demiştim. Halen de aynı durumdayım ancak kurum olarak büyük bir yol kat ettiğimizi düşünüyorum. 5 yıl içinde 3 kat büyüdük. İkinci kırılma noktamız ise yurt dışına açılmak oldu. Her ülkenin ayrı bir sistemi var. Ancak Türkiye’de başaran her marka yurt dışında zaten başarabilir; en zor pazar Türkiye. Şu anda 22 ülkeye satış yapıyoruz ve ciromuzun yüzde 65’ini yurt dışından alıyoruz.”

Simit Sarayı’nın Bayrağını Tüm Ülkelerde Sallamak İstiyorum

“Bugün Oxford’da herkes mağaza açabilir.” diyen Kavukcu konuşmasını şöyle sürdürdü: “ Diğer markalar, ‘simitçi başardıysa, biz de başarırız’ diyorlar. Ben de tam olarak bunu istiyorum: Herkesin başarmasını! Bugünler bizim birlikte olacağımız günler, ben bir kardeşiniz olarak her türlü desteğe hazırım. Bundan sonraki hayalim Simit Sarayı’nın bayrağını tüm dünyada sallamak. Simit Sarayı tüm Türkiye’nin markası ve bunu tüm ekibimizle başardık. Emeği geçen, Simit Sarayı’nı bu günlere getiren herkese çok teşekkür ediyorum ve inanıyorum ki biz Türkler olarak birbirimize destek olduğumuzda, birlik olduğumuzda başaramayacağımız herhangi bir şey yok!”

Her Zorlu Şartta Çalışmaya Devam Ettik

Faaliyet gösterdiği 22 ülkede 11.250 çalışan ile 1 milyon müşteriye ev sahipliği yaptıklarını kaydeden Simit Sarayı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kavukcu, son 5 yılda Türkiye’de yaşananlara bakınca, ortamın hiçbir şey yapmadan şirketleri satıp yatırımcıların keyfine bakmasını gerektirdiğini söyledi. Her zorlu şartta çalışmaya devam ettiklerini aktaran Kavukcu, “Türkiye’de başaran her ülkede başarılı olur en zor pazar Türkiye” dedi.

EYAFEXPO’17 Türkiye’nin Engelsiz Fuarı Kapılarını Açtı

Alanında dünyanın en büyük 6, Türkiye’nin ise tek organizasyonu olan Engelsiz Yaşam Fuarı – EYAFEXPO’17, bugün kapılarını açtı. Ulusal ve uluslararası ölçekte engellilere özel ürün, teknoloji ya da hizmet sunan kuruluşların tek çatı altında toplandığı EYAFEXPO’17’de otobüs, tekerlekli sandalye, ortez protez, görme engelli tableti, işitme cihazları, eğitim araçları gibi farklı kategorilerde pek çok ürün yeni yer alıyor.

Engelsiz Yaşam Fuarı EYAFEXPO’17, bugün kapılarını açtı. İstanbul Fuar Merkezi’nde başlayan ve alanında önemli organizasyonlardan biri olarak kabul edilen EYAFEXPO’17, engelli ve bakıma muhtaç kişilerin yaşam kalitesini artıran yüzlerce ürünü ziyaretçilerle buluşturdu.

Engellere çözüm getiren sosyal bir platform!

Ulusal ve uluslararası ölçekte engellilere özel ürün, teknoloji ya da hizmet sunan kuruluşların tek çatı altında toplandığı EYAFEXPO, konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının da katkılarıyla güçlü bir kamuoyu oluşturarak engelliler adına çözüm üretilmesine katkıda bulunuyor. EYAFEXPO, engelli, yaşlı ve bakıma muhtaç kişilerin ihtiyaç duyduğu tüm ürünleri aynı çatı altında bir araya getirirken bir yandan da engelli bireylerin yaşadığı sorunlara somut çözümler getiren sosyal bir platform olarak öne çıkıyor.

Görmek herkesin hakkı!

Yeni teknolojilere ev sahipliği yapan fuarın bu yılki gözde ürünlerinden biri de tıbben körlüğü onaylanmış bireylerin görmesini sağlamak üzere geliştirilmiş bir teknoloji: iSight. iSight, az gören bireyler için ezber bozan bir çözüm. Gözlük formunda hazırlanan eSight, bünyesinde bir HD video kamera ile iki adet OLED ekran barındırıyor ve beraberinde özel bir kontrol ünitesi ile geliyor. Kişilerin baktıkları noktaları kayıt altına alan HD kamera, bu video görüntüsünü kontrol ünitesine gönderiyor ve seçilen kişisel ayalar ile özel algoritmalar doğrultusunda işlenen bu görüntü bu kez ekran üzerine getiriliyor. Sonuç olarak her zaman net bir okuma ve izleme performansı elde edilmiş oluyor. Farklı renk, yakınlaşma ve kontrast ayarlamalarına izin veren kontrol ünitesi, isteğe bağlı olarak aktarılan görüntünün dondurulmasını da sağlayabiliyor.

Dünyanın en gelişmiş diz protezi Genium X3

Ottobock Türkiye, dünyanın en gelişmiş diz protez sistemi olan Genium X3’ü özel bir sunumla, standında kurduğu havuz sistemi ve demo hastası ile tanıtıyor. Dünyanın suya dayanıklı ilk biyonik protez sistemi olan Genium X3, kullanıcıların protezleriyle duş alabilmelerini, yüzebilmelerini ve çeşitli ortam ve koşullarda çalışabilmelerini mümkün kılıyor.

Şehirlere modern çözümler

Geliştirdiği toplu taşıma sistemleriyle şehirlere modern çözümler sunan Karsan, Türkiye’nin tek yerli ve engelli dostu minibüs modeli Jest + ile 8 metrelik alçak tabanlı modeli Atak’ı EYAFEXPO’17’de sergiliyor.

Engelli bireylerin hayatını kolaylaştıran son teknoloji ürünlerin ilk kez kullanıcı ile buluştuğu EYAFEXPO’17’de otobüs, tekerlekli sandalye, ortez protez, görme engelli tableti, işitme cihazları, eğitim araçları gibi farklı kategorilerde pek çok ürün yer alıyor.

Bu buluşmada sadece engellilere çok iş var!

Türkiye’nin engelli iş gücü kaynağı ve özel istihdam bürosu olarak kar amacı gütmeden hizmet veren sosyal girişimcilik projesi ‘Engelsizkariyer.com’; Yasadikca.com ve Engelsiz Yaşam Fuarı işbirliği ile gerçekleşecek geleneksel Engelsiz Kariyer Günleri’17’de, iş arayan engelli adaylar ile engelli aday arayan firmaları yeniden bir araya getiriyor. Sabah 10.00 ile 17.00 saatleri arasında ulusal ve uluslararası 20 firmadan 50’den fazla insan kaynakları profesyoneli ile engelli adaylar firma stantlarında mülakat için bir araya geliyor.

İstihdamda Engelleri Kaldırmalıyız

Birleşmiş Milletler, engelli insanların sorunlarına dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla 1992 yılında, 3 Aralık tarihini “Uluslararası Engelliler Günü” olarak ilan etti. Engellilerin yaşadığı sorunlara dikkat çeken TÜMSİAD Başkanı Yaşar Doğan, “BM istatistiklerine göre dünya nüfusunun yüzde 15’i engelli bireylerden oluşuyor. Engellilerin daha iyi şartlarda yaşaması için istihdam üzerinde durulması gereken bir konu. Daha fazla ve daha iyi şartlarda engelli istihdamı, derneğimizin üzerinde çalıştığı önemli bir husustur. İstihdamda engelleri kaldırmalıyız” dedi.

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) verileri doğrultusunda, 2016 sonu itibarıyla engelli çalıştırmakla yükümlü 806 kamu kurum ve kuruluşunun bulunduğu ifade ediliyor. 806 işletmenin, toplamda 8 bin 206 engelli istihdamı zorunluluğu varken; rakamlar 10 bin 822’ye ulaşıldığını gösteriyor. Özel sektörde ise engelli işçi çalıştırması zorunlu olan 18 bin 332 işveren var. 92 bin 413 engelli personel, özel sektörde istihdam ediliyor.

Mesleki Eğitimler Ekonomiye Can Verecek

Engelli İstihdamının sadece kâğıt üzerinde geçerli olmaması gerektiğini söyleyen Doğan, “Çalışma hayatına katılım, engelli bireyler için bir toplumsal katılım aracıdır. Dünyanın her yerinde engelli bireyler işverenler tarafından daha kırılgan, verimli çalışamayan, iş kazalarına maruz kalabilen, iş yerinde masraflı personeller olarak görülebilmektedir. Bu duruma engelli bireyler tarafından da bakmamız gerekmektedir. Engelli bireyler için bu kadar ön yargı ile savaşmak, engelsiz bireylerin çabalarından çok daha fazlasını gerektirmektedir. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki engelli bireylerin yetkinliklerine uygun şekilde istihdamları sağlandığında sorumluluk alarak iş bilincine sahip, verimli bir şekilde iş hayatına katılım sağlayabilmektedirler. Bu sayede engelli bireylerimiz yaşam koşullarını olumlu yönde etkileyebileceği gibi ülke ekonomisine de fayda sağlamaktadır. Bu kapsamda özellikle mesleki eğitim ve yaşam boyu öğrenme hizmetlerinin yaygınlaştırılması engelli bireylerin istihdamı için büyük önem taşımaktadır.” diye konuştu.

Engelli İstihdamına Tam Destek

Engelli istihdamının devlet tarafından da çeşitli desteklerle teşvik edildiğini belirten Doğan sözlerini şöyle sürdürdü: “Engelli çalıştıran işverenlere prim teşviki sağlanmakta ve kendi işini kurmak isteyenlere hibe desteği de verilmekte. İş hayatına işveren ya da işçi olarak katılım sağlayan engelli bireyler toplumsal refahımız için de büyük fayda sağlamaktadır. Bizim gibi sivil toplum kuruluşlarına düşen, insanların akıllarındaki yargı engellerini ortadan kaldırmaktır. TÜMSİAD olarak bu destek ve teşviklerde üstümüze düşen görevleri yerine getiriyoruz ve getirmeye de devam edeceğiz.”

İhracat, kasım ayında yüzde 14,2 artışla 13 milyar 629 milyon dolar oldu

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre Kasım ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14,2 artarak 13 milyar 629 milyon dolar oldu. Böylece 2017 Kasım ayı, ihracat tarihindeki en iyi üçüncü kasım ayı oldu. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi “2016’nın tamamında ulaştığımız ihracata bu yıl sadece 11 ayda ulaştık. Aralık ayında da en az bu ayki seviyeye ulaşarak OVP hedefimizi aşacağız.”

Büyükekşi: “Kur artışı ihracatçıları memnun etmiyor, aksine kurun daha öngörülebilir olması önemli. Rekabetçi kur düzeyi 3,50-3,60 seviyeleri. İhracatımızı, yüksek katma değere ağırlık vererek kalıcı bir şekilde artırmak istiyoruz. İhracatçı kur hareketlerinden değil, üretimden, ihracattan para kazanmalı. Tüm ihracatçıları, kur riskinden korunacak araçları etkin bir şekilde kullanmaya çağırıyorum.”

Ekonomi Bakanı Zeybekci: “11 Aralık’ta üçüncü çeyrek büyüme rakamları açıklanacak. Türkiye, G-20 ekonomisi ve OECD’nin 35 büyük ekonomisi içinde bir numara olacak.”

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre Kasım ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14,2 artarak 13 milyar 629 milyon dolar olarak gerçekleşti. Böylece 2017 Kasım ayı, ihracat tarihindeki en iyi üçüncü kasım ayı oldu. İlk 11 ayda ihracat yüzde 10,7 artışla 142 milyar 663 milyon dolar olurken, son 12 aylık ihracat da yüzde 10,5 artarak 155 milyar 443 milyon dolara ulaştı. Miktar bazında ihracat ise Kasım’da yüzde 6,5 artarak 9,7 milyon ton, ilk 11 ayda ise yüzde 11,3 artışla 105,4 milyon ton olarak gerçekleşti.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin ev sahipliğinde Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin katılımıyla TİM 1000 sıralamasında 83 sırada yer alan Tokat Organize Sanayi Bölgesindeki CRS Denim Fabrikasında açıklandı. İhracat rakamlarını açıklayan TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi “2016’nın tamamında ulaştığımız ihracata bu yıl sadece 11 ayda ulaştık. Aralık ayında da en az bu ayki seviyeye ulaşarak OVP hedefimizi aşacağız. Kasım 2016 tarihinden bu yana ihracatta artış açıklıyoruz. Bu artışların yedi tanesi yüzde 10’un üzerinde. Huzurlarınızda bu başarının mimarları olan tüm ihracatçılarımızı yürekten tebrik ediyorum” dedi.

Kasımda parite etkisi pozitif yönlü 469 milyon dolar

Kasım ayı ihracatında parite etkisinin pozitif yönlü olarak 469 milyon dolar olduğunu vurgulayan Büyükekşi, “Bunda özellikle Euro Dolar paritesinin geçen seneye göre daha yüksek olması etkili. Yıl başından bu yana ise parite ihracatımızda 1,1 milyar dolarlık negatif bir etki yarattı. Geçen ay Eximbank ve Merkez Bankası kur riskine yönelik yeni uygulamalar ortaya koydu. Sadece ihracatçılarımızı değil, reel sektörün tamamı için çok önemli adımlar atılıyor. TİM olarak firmalarımızı bu yeni uygulamalar hakkında bilgilendirmek için çalışmalara hızla start vereceğiz” dedi.

Kur artışının genel kanının aksine ihracatçıları memnun etmediğinin de altını çizen Büyükekşi, “Aksine kurun daha öngörülebilir olması önemli. Rekabetçi kur düzeyi 3,50-3,60 seviyeleri. Kur artışı ile ihracatımız artırma hedefimiz yok. İhracatımızı, yüksek katma değerli ihracata ağırlık vererek kalıcı bir şekilde artırmak istiyoruz. Bu yılın başında dolar kuru 3,94’leri gördü. Referandumun ardından 3,50’nin altına geriledi. Bu artış ve düşüşler, ihracatçılarımıza daha çok kaybettirdi. Bu sebeple her platformda diyoruz ki; ihracatçı kur hareketlerinden değil, üretimden, ihracattan para kazanmalı. Bu sebeple tüm ihracatçılarımızı, kur riskinden korunacak araçları etkin bir şekilde kullanmaya davet ediyorum” diye konuştu.

67 bin ihracatçının temsilcisi TİM olarak ihracatı ivmeli bir performansla artırmaya çalıştıklarını da dile getiren Büyükekşi, “Gelecek nesillere daha güçlü bir Türkiye bırakmak için bir çok etkinlik düzenliyoruz. 6 – 9 Aralık tarihlerinde ise İstanbul’da Türkiye İnovasyon ve Girişimcilik Haftası’nı düzenleyecek. 70 binden fazla katılımcıyı ağırlamayı hedefliyoruz” dedi.

En fazla ihracat yine otomotive ait

Sektörel bazda Kasım’da en fazla ihracatı yine 2 milyar 646 milyon dolarla otomotiv sektörü yaptı. Yılın ilk 11 aylık döneminde ihracatı sırtlayan otomotiv, 26 milyar 45 milyon dolar ihracata imza attı. Kasım ayında otomotivi 1 milyar 440 milyon dolarla hazırgiyim ve konfeksiyon ve 1 milyar 392 milyon dolarla kimyevi maddeler sektörleri takip etti.

Almanya’ya ihracat yüzde 11,3 arttı

İhracat pazarları bakımından Kasım ayında 161 ülke ve bölgeye ihracat arttı. En fazla ihracat yapılan ilk üç ülkeden Almanya’ya yüzde 11,3; İngiltere’ye yüzde 16,4 ve İtalya’ya yüzde 14,5 artış oldu. En fazla ihracat yapılan 20 ülke arasında ise en yüksek artış yüzde 45 ile Romanya’ya gerçekleşti. Ülke grubu bazında ise Kasım ayında AB’ye ihracat yüzde 18,3 artış gösterdi. Böylelikle AB’nin ihracattaki payı 50,2 oldu. Yılın ilk 11 ayında ise AB’ye ihracat 66,4 milyar dolara ulaştı. Kasım’da uzak pazarlara ihracatta da çift haneli artışlar görüldü. Kasım ayında Okyanusya ülkelerine ihracat yüzde 69,7 Uzak Doğu’ya yüzde 45,4 ve Orta ve Güney Amerika’ya da yüzde 41,8 arttı.

İlk 10’da en yüksek ihracat artışı yapan şehir; İzmir

İllerimizin performansına baktığımızda Kasım ayında 53 il ihracatını artırırken, 27 ilin ihracatı da geriledi. En fazla ihracat yapan ilk 3 ilden İstanbul 5,7 milyar dolar, Bursa 1,3 milyar dolar ve Kocaeli 1,1 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi. İlk 10’da en yüksek ihracat artışını yüzde 32,4 ile İzmir gerçekleştirdi.

Tokat’ın 5. Bölgede yer alması avantaj

Konuşmasında Tokat’a ilişkin bilgiler de veren Büyükekşi, şunları söyledi: “Tokat’ın yatırım teşvik sisteminde 5. bölge yer alması ciddi bir avantaj. OSB yatırımları için ise 6. bölge teşviği uygulanıyor. Ancak atılması gereken daha çok adım var. 2016’da 17 milyon dolar ihracat yapan ilimiz ilk etapta ilimiz ihracatçı firma sayısını 100’e çıkarmalı, yıllık 100 milyon dolar ihracata ulaşmalı.”

Bakan Zeybekci: “Türkiye büyümede bir numara olacak”

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de 11 Aralık’ta açıklanacak üçüncü çeyrek büyüme rakamlarına ilişkin olarak “Türkiye, G-20 ekonomisi ve OECD’nin 35 büyük ekonomisi içinde bir numara olacak. Eğer dünya kazan biz kepçe dolaşmasaydık, tüm çalışanlarımız Türkiye’nin enerjisine inanmasaydı, bir yerlerde arkamıza baksaydık, bunu başaramazdık” dedi.

Kış lastiğine yoğun ilgi: Satışlar yüzde 80 arttı

n11.com’un Otomotiv Kategorisi verilerine göre, sürüş güvenliği açısından hayati önem taşıyan ve riskleri azaltan kış lastiği satışlarına bu yıl yoğun ilgi gözlendi. n11.com’un her yıl düzenlediği dev indirim kampanyası 11.11 kapsamında bir gün içinde satılan 17 bin lastiğin yüzde 70’inin kış lastiği olduğu açıklanırken, satışlarda geçtiğimiz yılın Kasım ayına göre yüzde 80 artış gözlendi.

Yaklaşan kış ayları ile birlikte beklenen yağışlar sebebiyle yetkililerden araçlar için kış lastiği uyarıları devam ediyor. Yolcu ve eşya taşımalarında kullanılan araçların kış lastiği kullanma zorunluluğunun başlayacağı 1 Aralık’la ilgili kullanıcılarına çağrıda bulunan n11.com, Yılın En Uğurlu Kampanyası 11.11 dahilinde 1 gün içinde 17 bin adet lastik satışı gerçekleştirdi. Satılan lastiklerin yüzde 70’inin kış lastiği olduğu gözlendi. 11.11’de alınan lastik siparişlerinin yüzde 56,4’ü mobilden gelirken, günün ilk 15dk’sında 2 binin üzerinde lastik satıldı. Lastik satışlarında geçtiğimiz yılın Kasım ayına göre yüzde 80 oranında artış gözlendi.

n11.com, Michelin, Goodyear, Pirelli, Dunlop, Lassa, Bridgestone, Continental, Nokian, Syron, Sava, Roadstone ve Kumho gibi markaları içeren, 7 bini kış lastiği olmak üzere toplamda 20 bin lastik seçeneğini kullanıcıların beğenisine sunuyor. n11.com’daki lastik satışlarındaki B, C ve D segmenti araç lastiklerinin toplam lastik satışındaki oranı yüzde 75 olarak ön plana çıkıyor. 50 ve üzerinde marka ile binek araçlar ve motosiklet lastiğinden iş makinası lastiğine kadar birçok çeşit sunan n11.com, 81 ilde 600 noktada montaj hizmeti sunuyor.

KOBİ’ler İşlerini Bu Yöntemle Büyütüyor!

 

E-ticaret sektörünün geleceği olarak nitelendirilen abonelik e-ticaret modeli, KOBİ olarak bilenen küçük ve orta boy işletmelere işlerini büyütme olanağı sunuyor. Startsub CEO’su Deniz Kuran, “Sunduğumuz anahtar teslim çözüm ve düşük başlangıç maliyeti sayesinde büyük sermayesi olmayan KOBİ’ler, abonelik e-ticaret modelinde kolaylıkla işlerini büyütme fırsatı buluyor” diye konuştu.

E-ticaret sektörünün yeni oyuncusu abonelik e-ticaret modeli, KOBİ’ler için yepyeni bir iş sahası sunuyor. Türkiye’de ilk kez anahtar teslim abonelik e-ticaret çözümü sunan Startsub, KOBİ’lere abonelik e-ticaret işi kurmaları için gereken tüm teknik altyapıyı sağlıyor. Bunun içinde internet sitesi, entegre ödeme sistemi ve sipariş/abone/ürünlerin yönetebileceği yönetim paneli de yer alıyor.  Startsub olarak KOBİ girişimlerini kurdukları e-ticaret altyapısıyla çok daha ulaşılabilir kıldıklarının altını çizen Startsub CEO’su Deniz Kuran, “Bizim için önemli olan KOBİ’lerin işinin büyümesidir. Bizimle çalıştıklarında ayrıca bir internet sitesi tasarımcısı, yazılımcı veya ajansla çalışmalarına gerek kalmıyor. Startsub’ın sunduğu anahtar teslim çözüm ve düşük başlangıç maliyeti sayesinde büyük sermayesi olmayan KOBİ’ler bu alanda rahatlıkla iş kurabiliyor. KOBİ’lerin işi devam ettiği müddetçe onların teknoloji partneri olarak birlikte iş yapıyoruz” dedi.

KOBİ’lerin abonelik e-ticaret modelinde iş yaparak birçok avantaj elde ettiğinin altını çizen Kuran, “Abonelik e-ticaret modelinde iş yapan KOBİ’ler öncelikle müşterilerine tek seferlik satış yerine her ay/hafta düzenli satış yaparak, düzenli gelir elde eder. Aboneleri ile uzun süreli ilişki içinde olarak, müşteri kazanım maliyetlerini düşürür. Her ay önce ödemeyi alıp, başarılı olan ödemelere göre ürün/hizmeti sağladığı için stok tutmadan veya minimum stok maliyeti ile operasyonunu götürebilir. Ayda sadece bir kere tahsilat, kutulama, kargolama vb. operasyonel işlerle uğraşır ve bundan dolayı zaman kazanır. Düzenli müşterilerini faturayı ödediler mi ödemediler mi diye takip etmekle uğraşmaz” diye konuştu.

KOBİ’lere özel abonelik modelleri

KOBİ’ler için abonelik e-ticaret modelleri de öneren Kuran, “Özellikle düzenli tüketim alışkanlığının olduğu yiyecek-içecek (çay, kahve, su, ekmek, yumurta vb.), evcil hayvan (mama, oyuncak vb.), kişisel bakım (tıraş bıçağı, bebek bezi, tuvalet kağıdı, kozmetik vb.), hobi (kitap, oyun, çiçek vb.) hizmet (kuru temizleme, mali müşavirlik, otopark vb.) sektörleri abonelik modeline çok uygun sektörlerdir” şeklinde konuştu.

KOBİ’lerin yeni çözüm ortağı: Startsub!

Kuran, “Bir KOBİ iseniz büyük ihtimalle iş hayatınızın bir döneminde bu dört sorundan en az birini düşünmüşsünüzdür:

  • Yeni işimi kurdum, ilgi de var, ancak bir gelen bir daha ne zaman gelecek bilmiyorum, o kadar da pazarlama yatırımı yapmıştık.
  • Stok tutmam gerek, depodur, elemandır derken maliyetler coştu, hiç böyle tahmin etmiyordum.
  • Müşterilerime her ay fatura kesiyorum, gönderiyorum ama ne ödeyen var, varsa da en az 3-4 ay sonra ödüyor.
  • Her gün ayrı sipariş takip etmek, kargo yollamak, müşteri ile ilgilenmek beni yordu, böyle ne kadar süre daha devam edebilirim bilmiyorum.

Ancak artık yalnız değilsiniz. Büyük hayallerle kurduğunuz işiniz size düzensiz gelir, yüksek operasyonel maliyetler, büyük zaman kaybı vb. sebeplerden dolayı artık eskisi gibi keyif vermiyor olabilir. Bu durumda size dünyada son yıllarda hızlı büyüyen abonelik iş modelini öneriyoruz” dedi.