Tarkan Kadooğlu: “Kadınları İş Hayatında Tutmak Sosyal Bir Devletin En Önemli Sorumluluğudur”

Türkiye’nin yalnızca en büyük KOBİ yapılanmasına sahip iş dünyası örgütü değil aynı zamanda üyesi olan 35 kadın derneği ile en büyük örgütlü kadın gücü de olan TÜRKONFED, bu yılsonunda üçüncüsü yayımlanacak İş Dünyasında Kadın Raporu’nun ikinci faz sonuçlarını açıkladı. Rapora göre eşinin çalışmasını istemeyenlerin sayısı 2015 yılında 2007 yılına göre yüzde 50 oranında azalmasına rağmen, kadınlar çocuk ve yaşlı bakımı nedeniyle çalışma hayatının başında ya da ortasında çalışma hayatından ayrılmak zorunda kalıyor.

“Kadın güçlenirse, toplum güçlenir” diyen TÜRKONFED Başkanı Kadooğlu; “Kadınların sadece iş hayatına katılımı değil, iş hayatındaki kadınların da bakım sorumlulukları nedeniyle çalışmaktan vazgeçmeyecekleri bir sistemi oluşturmamız gerekiyor. Çocuk ve yaşlı bakımı kadınların çalışmasının önündeki en büyük engel. 2015 yılına kadar olan 5 yıllık dönemde yaklaşık 1 milyon kadın çocuk bakımı, yaklaşık 112 bin kadın ise yaşlı bakımı nedeniyle iş hayatını bırakmış. Kadınların işgücüne katılımını artırırken, sosyal bir devletin sağlaması gereken temel ihtiyaçlar nedeniyle çalışma hayatından uzaklaşmaları kabul edilebilir bir durum değil. Kreş konusunda atılacak adımlar önemli ama bakım sigortası sisteminin çok hızlı bir şekilde kurulması halinde ilk etapta söz konusu hizmetlerde çalışacak 500 bin kadın için ilave istihdam sağlanabileceği gibi, iş gücü piyasasından kaçan yaklaşık 1 milyon 112 bin kadını da geri getirebiliriz” dedi.

19 Ağustos 2017 / İstanbul- Bünyesindeki İş Dünyasında Kadın Komisyonu (İDK) aracılığıyla 2007 yılından bu yana kadınların eğitime, iş hayatına ve siyasete katılımını teşvik eden çalışmalar yürüten Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), bu yılsonunda üçüncüsü yayımlanacak olan İş Dünyasında Kadın Raporu’nun ikinci faz sonuçlarını açıkladı. Prof. Dr. Oğuz Karadeniz ve Prof. Dr. Hakkı Hakan Yılmaz tarafından hazırlanan 3. İş Dünyasında Kadın Raporu’nun çıktıları yılsonuna kadar TÜRKONFED tarafından toplam dört fazda kamuoyuyla paylaşılmaya devam edecek. Raporun her fazında Türkiye’de kadınların iş hayatına katılımından sosyal hayattaki etkinliğine kadar farklı konularda kaydettiği aşamalar ve gelişmeler değerlendirilirken, 35 kadın derneğinin cinsiyet eşitliği temelinde politika önerileri de iletilecek.

Türk Sosyal Güvenlik Sistemi’ni, kadının çalışma hayatına girmesi ve sosyal güvenceye erişimi açısından ele alan ikinci faz raporu; sosyal yardımların kadın istihdamı üzerindeki etkisini de inceleyerek, kadın istihdamını artırmaya yönelik sunduğu öneriler ile dikkat çekiyor.

“1 MİLYON KADIN ÇOCUK BAKTIĞI İÇİN İŞGÜCÜNE KATILAMIYOR”

Kadınların iş hayatına katılımlarını artırmak için TÜRKONFED İDK Komisyonu’nun Türkiye’nin her bölgesinde 35 kadın derneği ile çalışmalarını sürdürdüğünü kaydeden TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu, “Kadın güçlenirse, toplum gelişir ve güçlenir. Kadınların sadece iş hayatına katılımı değil, iş hayatındaki kadınların da bakım sorumlulukları nedeniyle çalışmaktan vazgeçmeyecekleri bir sistemi oluşturmamız gerekiyor. Çocuk ve yaşlı bakımı kadınların çalışmasının önündeki en büyük engel. 2015 yılına kadar olan 5 yıllık dönemde yaklaşık 1 milyon kadın çocuk bakımıyaklaşık 112 bin kadın ise yaşlı bakımı nedeniyle iş hayatını bırakmış. Kadınların işgücüne katılımını artırırken, sosyal bir devletin sağlaması gereken temel ihtiyaçlar nedeniyle çalışma hayatından uzaklaşmaları kabul edilebilir bir durum değildir” dedi.

Türkiye’de çocuk bakımının ağırlıklı olarak kadınlar tarafından sağlandığına dikkat çeken Kadooğlu, bu durumun annenin daha kariyerinin başında çalışma hayatından uzaklaşmak zorunda kalmasına neden olduğunu belirtiyor. Kurumsal bakım hizmetlerine olan talebin artmasına rağmen kreş sayısının yetersizliği, kreş ücretlerinin yüksekliği ve hizmet kalitesine olan güvensizliğin de çocuk bakımında annelere ek sorumluluklar yüklediğini hatırlatan Kadooğlu, bunun yanında yaşlı ya da engelli bakımı ile ilgilenen kadınların da çalışma hayatının ortasında işgücünden uzaklaştığını vurguluyor. Kadooğlu bu durumun düzeltilmesi için de çocuk bakım-kreş fonu ve bakım sigortası yoluyla çocuk, engelli ve yaşlı bakım hizmetlerini finanse eden sosyal güvenlik sistemlerinin etkin bir şekilde kullanılması gerektiğini söylüyor. Bu sistemin kadının işgücü piyasasına girişini kolaylaştırdığı gibi istihdam artışı sağlayarak işsizliğin azaltılmasına katkıda bulunacağının da altını çiziyor.

“TEŞVİK MEKANİZMALARININ YAGINLAŞTIRILMASI GEREKMEKTEDİR”

Kadının doğum sonrası çalışmasını teşvik eden doğum borçlanması, sosyal sigorta prim ve istihdam teşviklerinin de kadın istihdamını artırmada önemli bir rol üstlendiğini belirten TÜRKONFED İDK Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık; “KOSGEB 2000 yılından beri nitelikli eleman çalıştıran KOBİ’lere çeşitli oranlarda teşvikler veriyor. Buna rağmen maalesef sigorta prim teşviklerinden 1,5 milyon KOBİ içerisinde yalnızca 14 bin KOBİ’nin yararlandığını görüyoruz. Bu da bize işverenlerin bu konuda yeterince bilgi sahibi olmadıklarını gösteriyor. Diğer yandan, genç kadın işçi çalıştıran firmalarda bu işçilerin 54 aya kadar olan primleri devlet tarafından karşılanıyor. Yeni işyeri açan girişimci kadınlar için de primlerin belirli bir kısmının, yine işsizlik fonundan veya devlet tarafından karşılanabileceğini düşünüyoruz” dedi.

Gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yılda sadece yüzde 1’lik kısmının yaşlı ve engelli bakımı için bir fona ayrılması halinde, engelli ve yaşlı bakımı ile rehabilitasyonu alanlarında istihdam artışı sağlanabileceğini de ifade eden Açık, şöyle devam etti: “Söz konusu fonun kaynağı için, Genel Sağlık Sigortası primlerinin bir bölümü ile genel bütçeden fona sağlanacak katkılardan yararlanılabilir. Diğer yandan 2007 yılında yayımladığımız raporumuzda literatüre taşıdığımız doğum borçlanmasında, SGK şu anda ilk defa sigorta olunan tarihten sonraki doğumların borçlanmasını esas alıyor. Bu noktada ilk çocuğun borçlanmasının sağlanmasının, hatta ilk çocukların primlerinin devlet tarafından ödenmesinin, kadının iş gücü piyasasına girmesini kolaylaştıracağını düşünüyoruz.”

AİLE VE ÇOCUĞA DAHA FAZLA KAYNAK AYRILMALI

TÜRKONFED 3. İş Dünyasında Kadın Raporu II. Faz sonuçları, ortaya koyduğu önemli tespitler yanında önerileriyle de dikkat çekiyor:

  • 2017 yılı Mart ayı itibarıyla, yoksul hanelerde bakıma muhtaç yaşlı ya da engelliye bakan 485 bin kişiye bakım ödeneği verilmesine rağmen, bu kişiler profesyonel bakıcı olmadığı için sosyal güvenceleri bulunmuyor. Nitelikli bakım elemanı ihtiyacı çok yüksek olan Türkiye’de, bakım sigortasının kurulması ve etkin bir şekilde uygulanması halinde, kısa dönemde söz konusu hizmetlerde çalışacak ilave 500 bin kadınuzun dönemde ise yaşlanan nüfus ile birlikte 1 milyon kadın için ilave istihdam sağlanabilir. İşgücü piyasasından uzaklaşan kadınlar da geri dönebilir.
  • Evlilik ve eşinin isteği ile işten ayrılanların sayısı 2007-2015 yılları arasında yarı yarıya azalmaktadır. 2007 yılında 1 milyon 200 binin kadın eşinin isteği üzerine işten ayrılırken, bu rakamın 2015 yılında 588 bine düştüğü görülüyor. Yeni evlenen çiftlerde, erkeklerde eşlerinin çalışmasına olumlu bakanların sayısında artış gözleniyor.
  • Kadınların yüzde 45,6’sı 1.000 TL’nin altında aylık alırken, bu oranın erkeklerde yüzde 31’e düştüğü görülüyor. Kadınlar arasındaki ücret farklılaşması erkeklere göre daha adaletsiz bir yapı gösteriyor. Çocuk yoksulluğunun yetişkin yoksulluğundan, kadın yoksulluğun ise erkek yoksulluğundan yüksek olduğu Türkiye’de; kadın, erkeğe göre 1 puan daha yoksul ve aradaki ücret farkı çok daha yüksek seviyede.
  • Çalışan kadınların toplamda yüzde 7,2’si yarı zamanlı çalışırken, bu oran en düşük gelir grubu olan 830 TL ve altındaki grupta yüzde 15,9’a kadar çıkıyor. Ek iş arayan kadınların yüzde 40’ının yine en düşük aylık gelir elde eden gruptan olması dikkat çekerken, kadınların iş aramama nedeninin belirgin bir şekilde ev işleri ve bakım yükümlülükleri olduğu ifade ediliyor.
  • Avrupa Birliği (AB) ülkelerine göre Türkiye, emeklilik ve yaşlılık harcamalarına daha fazla kaynak ayırıyor. Yüzde 8 yaşlı nüfus oranı ile AB (Yüzde 19,2)ortalamasının çok altında olan Türkiye’de yaşlılık harcamalarına ayrılan pay yüzde 48 ile 28 AB üyesi ülkenin de üzerinde bulunuyor. Dul ve yetim aylıklarına ayrılan pay ise AB ortalamasının neredeyse iki katına ulaşıyor.
  • Kadınların işgücüne katılımını kolaylaştıracak çocuk, yaşlı ve engelli bakım hizmetlerine yönelik sosyal güvenlik harcamalarına ise Türkiye’nin daha az kaynak ayırdığı görülüyor. Aile ve çocuk harcamalarında ise söz konusu payın AB ortalaması yüzde 8,55 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 3,12’ye düşüyor.Bu tablo ile genç nüfusa sahip bir ülke olan Türkiye’nin, aileye ve çocuğa yönelik sosyal güvenlik mekanizmalarını daha etkin kullanması gerektiğinin altı çiziliyor.

Mobilya devrilmelerinden kaynaklanan kazaları önlemek için Sabitleyin!

Hepimiz evimizin güvenli bir yer olmasını isteriz. Ama evlerimizdeki en ufak bir kaza bile çocuklarımız için risk oluşturabilir. Bunun için özellikle çocuk odalarındaki mobilyaların duvara sabitlenmesi önemli bir konu. Bu farkındalıkla tüm çocuk mobilyalarına uyumlu sabitleme aparatı geliştiren Çilek, çocuklarınızın risksiz bir ortamda keyifli vakit geçirmesini sağlıyor.

Tüm ebeveynler için çocukların sağlıklı bir ortamda büyümesi önemli bir konu. Yaşam alanlarının güvenli olması ve en ufak bir kaza olasılığının yaşanmaması için de tüm tedbirlerin alınması gerekiyor. Dolayısıyla da mobilya devrilmelerinden kaynaklanan kazaları önlemek için yaşam alanlarındaki özellikle çocuk odalarındaki mobilyaların duvara sabitlenmesi önemli…

İşte bu noktada devreye giren Çilek, duvara montaj için gereken sabitleme malzemesinin önemine dikkat çekiyor. Çocuk mobilyasındaki bilirkişiliğiyle de tüm çocuk mobilyalarına uyumlu sabitleme aparatı geliştirerek ebeveynlerin gönlüne su serpen Çilek, tüm mobilyaların kullanım kılavuzunda da “mobilyanın devrilmesi sonucu ciddi kazalar meydana gelebilir ve devrilme riskini önlemek için mobilyanın duvara sabitlenmesi gerekmektedir” ibaresine yer veriyor.

Mobilyayı sabitlemek için kullanılacak donanımın, duvar materyaline göre değişiklik gösterebileceğinin farkındalığıyla Çilek, aparatın tüm mobilyalara uyumlu olmasına özen gösterdi. Ayrıca aileleri ağır nesneleri en alt çekmecelere koyma konusunda da uyaran Çilek, çocukların çekmecelere, kapılara veya raflara tırmanmasına ya da bunlara tutunarak sallanmasına izin verilmemesi konusunda da uyarıyor.

Türkiye’de Her 10 Evden 8’inde İnternet Var

Türkiye’de 16-74 yaş grubundaki bireylerden bilgisayar kullananların oranı yüzde 56,6, internet kullananların oranı ise yüzde 66,8 oldu.

Medya takibinin öncü kuruluşu Ajans Press, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hane halkı bilişim teknolojileri araştırmasından elde ettiği bilgiler ışığında medya araştırması gerçekleştirdi. Ajans Press’in yazılı basın araştırmasında, bu yıl içerisinde internet konulu 110 bin 382 haberin medyaya yansıdığı tespit edildi.

İnternet kullanıcılarının interneti kullanma amaçları dikkate alındığında, yüzde 82,4’lük kısmın, 2016 yılının ilk üç ayında, en çok sosyal medya sitelerini ziyaret ettiği ve profil oluşturmak amacıyla interneti kullandığı saptandı. Bunu yüzde 74,5 ile paylaşım sitelerinden video izleme, yüzde 69,5 ile online haber sitelerinden gazete ve dergi okuma, yüzde 69,5 ile sağlıkla ilgili bilgi arama, yüzde 65,5 ile mal ve hizmetler hakkında bilgi sorgulama, yüzde 63,7 ile de internet siteleri üzerinden müzik dinleme olarak belirlendi.

Türkiye’de 10 haneden 8’inde internet erişim imkânı bulunuyor. Ülke genelinde evinde internet olanların oranı yüzde 80,7’yi bulurken bu rakam geçtiğimiz yıl yüzde 76,3 olarak belirlenmişti. Ajans Press ve PRNet’in derlediği bilgilere göre interneti alışveriş amacıyla kullanan bireylerin sayısı ise her geçen gün hızla artıyor. Nisan 2016-Mart 2017 tarihleri arasında internet üzerinden en çok giyim, spor malzemeleri ve ev eşyaları sipariş edildi.

Sektörün yeni markası RH, NEOPLAN Tourliner’ı tercih etti

Otobüs sektörünün en yeni oyuncusu RH, 8 NEOPLAN Tourliner satın

alarak iddialı bir başlangıç yaptı. 2017 yılında piyasaya sürülen tek yeni

model seyahat otobüsü NEPLAN Tourliner’ın teslimat töreninde

konuşan RH Turizm sahibi Rahmi Hamurcu, “Yolcularımızın

memnuniyetini en üst seviyeye taşıyacak geniş koltuklara ve konfora

sahip yeni, son teknoloji ürünü NEOPLAN Tourliner otobüslerle

yolcularımıza ayrıcalıkla hizmet sunmanın gururunu ve heyecanını

yaşıyoruz” dedi.

Üstün nitelikleri ve özellikleri ile seyahat sektöründe geleceğin standartlarını taşıyan NEOPLAN Tourliner seyahat sektörünün gözdesi olmaya devam ediyor. Kayseri‘de yeni kurulan ve otobüs sektörünün yeni oyuncusu RH Turizm, 8 adet 2+1 VIP koltuklu 38+1 oturma düzenine sahip NEOPLAN Tourliner otobüsler alarak sektöre “Merhaba” dedi.

RH Turizm’in yeni otobüsleri Kayseri Otogarı’nda düzenlenen törenle teslim edildi. RH Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Hamurcu Kayseri Otogarı’nda düzenlenen teslimat töreninde, “Her açıdan böylesine gelişmiş otobüsleri, RH markası ile Türkiye karayollarına çıkarmak, başta Kayserililerin ve tüm yolcularımızın hizmetine sunmak bizim için gurur ve onur kaynağıdır” dedi.

Hizmetin daha iyisini, daha kalitelisini ve en üst seviyede konforlu yolculuğu sunmaya kararlı olduklarını vurgulayan Reha Hamurcu, “İlk etapta 2+1 düzende, son teknoloji ve yakıt ekonomisi yüksek, yolcularımızın memnuniyetini sağlayacak geniş koltuklara ve konfora sahip 8 adet 2017 model yeni NEOPLAN Tourliner satın aldık. Günümüzün, hatta geleceğin taleplerini karşılayacağından ve tüm yolcularımızı mutlu edeceğimizden hiç kuşku duymuyorum” diye konuştu.

2017’de piyasaya sürülen tek yeni model seyahat otobüsü: NEOPLAN Tourliner

MAN Kamyon ve Otobüs Ticaret A.Ş. Otobüs Satış Direktörü Can Cansu, “Kayseri’nin yeni firması RH’ın gelecekte çok büyük başarılara imza atacağına inanıyorum. NEOPLAN tercihi için kendilerine teşekkür ediyorum” dedi. Cansu şunları söyledi: “Sektörde köklü deneyimi olan ve uzun yıllar Kayseri de en üst segment NEOPLAN Starliner seyahat otobüsleri ile hizmet veren Hamurcu Ailesi geleneğini devam ettiriyor. Bugün kurulmuş olan yeni firmamız “RH Turizm” de 2017 model NEOPLAN 2+1 Tourliner VIP otobüsler ile yola çıkıyor. Unutmayalım ki bu sene piyasaya sürülen tek yeni model seyahat otobüsü Neoplan Tourliner dır. Yeni Tourliner’da birçok ileri teknoloji, birbiriyle uyumlu. Yeni Tourliner, hem yolcular, hem kaptanlar, hem de işletmeler için en ideal avantajları bir arada sunuyor. Standart sunulan MAN TipMatic®, otomatikleştirilmiş 12 ileri Easy-Start şanzımanı ile çevreci Euro 6C motoru, Yeni Tourliner’da yüzde 10 yakıt optimizasyonu sağlıyor. Yine aracın standartları arasında yer alan EfficientCruise ve EfficientRoll sistemleri de hem sürüş konforu ve yakıt tasarrufu sağlıyor, hem de motor ömrünü uzatıyor. Yeni Tourliner’da kaptanlar da düşünüldü. Hem kokpitte hem de dinlenme alanlarında geliştirmeler yapıldı. Bu işbirliğinin firmaya ve tüm Kayseri yolcularına hayırlı olmasını diliyorum, güzel yolculuklar temenni ediyorum.”

RH Turizm, tasarım, estetik, teknoloji, tasarruf ve düşük İşletme giderleri, konfor, gibi birçok özellikleri taşıyan NEOPLAN Tourliner otobüsler ile önümüzdeki günlerde yeni yolculuğuna ve yeni seferlerine başlayacak.

Kayseri Otogarı’nda düzenlenen teslimat törenine Otobüs Satış Bölge yöneticisi Ufuk Demirer, Rahmi Hamurcu’nun oğlu Süleyman Hamurcu, MAPAR Otomotiv Bursa Genel Müdürü Tanju Nayır, MAPAR Otomotiv İzmir Genel Müdürü Caner Perk, RH Turizm firma yetkilileri, bireysel otobüs sahipleri ve otogar camiasından davetliler katıldı.

İKMİB “Kayıt Dışı İstihdam ve Çocuk İşçiliği” konusunu gündeme taşıyor

Çağımızın sosyal ve ekonomik açıdan en önemli sorunlarından birini kayıt dışı istihdam ve çocuk işçiliği oluşturuyor. Türkiye’de sayısı 2 milyona yaklaşan çocuk işçilerin büyük bölümü kayıt dışı çalıştırılıyor. İKMİB Kimya Sektörünün Yoksullukla Mücadele Projesi kapsamında hayata geçirdiği “Kayıt Dışı İstihdam ve Çocuk İşçiliği” başlıklı 3. Atölye çalışması ile toplumun kanayan yarasına parmak basıyor. 09 Ağustos 2017 tarihinde Titanic Business Bayrampaşa Oteli’nde gerçekleşecek atölye çalışmasında konu uzman isimlerce tüm yönüyle ele alınacak.

Çocuk işçiliği ve kayıt dışı istihdam konularına dikkat çekmek ve kamuoyunu bilgilendirmek isteyen İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB), “Kimya Sektörünün Yoksullukla Mücadele Projesi” kapsamında gerçekleştirdiği atölye çalışmalarının üçüncüsünü bu konuya ayırdı. Titanic Business Bayrampaşa Oteli’nde 09 Ağustos 2017 tarihinde gerçekleşecek “Kayıt Dışı İstihdam ve Çocuk İşçiliği” başlıklı atölye çalışması kapsamında SGK İl Müdürlüğü, İstanbul Sanayi Odası ve İŞKUR’dan yetkili isimler konu ile ilgili detayları katılımcılarla paylaşacaklar. Atölye kapsamında Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Pınar Uyan da bir konuşma gerçekleştirecek.

Proje kapsamında daha önce “Kimya Sektörü İK Genel Bakış” ile “Ayrımcılık ve Ön Yargı” konulu atölyeler yapıldı. Verimli geçen atölye çalışmalarının çıktıları projenin ilerleyen aşamalarına yol göstermesi bakımından da önem taşıyor. İKMİB’in “Kayıt Dışı İstihdam ve Çocuk İşçiliği” konulu atölye çalışmasına kimya sektörünün tüm temsilcileri davetli.

İKMİB-Kimya Sektörünün Yoksullukla Mücadelesi Projesi ile ilgili gelişmeler Facebook sayfasından takip edilebilir.

Yerli kapasite oluşturmadan cam elyafa anti-damping uygulaması ihracatçıyı zora sokacak

Ülkemizin tek yerli cam elyaf üreticisi Cam Elyaf Sanayi A.Ş. tarafından talep edilen Mısır menşeili cam elyaf ithalatına yönelik getirilen korunma önlemi plastik ve kompozit sanayileri başta olmak üzere birçok sektörün rekabetçiliğini olumsuz yönde etkileme potansiyeli taşıyor.

Kapasite bazında Türkiye’nin cam elyaf ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ını karşılayabilen Cam Elyaf A.Ş.’nin Mısır menşeili “cam elyaf takviye malzemeleri” ithalatına yönelik olarak damping soruşturması açılması talebi; plastik hammadde, boru, levha, kompozit sektörlerini ve bu sektörlerden ürün tedarik eden başta inşaat olmak üzere birçok sektörü zor durumda bırakabilir.

 

Yeni kapasiteler devreye girmeden uygulamaya konan anti-damping soruşturmaları ile yerli hammadde üreticisinin rekabet dışı bırakılmasının, fiyatların yükselmesine sebep olacağını ifade eden Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Başkanı Reha Gür, nihai ürün üreticisinin de katma değerli üretimini ve dünya ile rekabetini olumsuz etkileyebileceğini öne sürdü.

 

Termoplastik hammadde ve kompozit gibi stratejik sektörlerin temel girdileri üzerinde yapılacak müdahalelerin, konuyla ilgili tarafların görüşleri dikkate alınmaksızın gerçekleştirilmesinin ilgili sektörleri rekabet edemez bir noktaya sürükleyebileceğini belirten PAGDER Başkanı Reha Gür, “Ülkemiz ekonomisinin geleceği, ucuz hammadde üretiminde değil sofistike, katma değerli, orta-yüksek teknolojili nihai ürün üretiminde yatmaktadır. Dolayısıyla yapı ve inşaat, beyaz eşya, otomotiv, elektrik-elektronik, savunma sanayi, uzay ve havacılık gibi yüksek katma değerli sektörlerin ana hammaddesi durumunda olan cam elyaf ürününe miktar kısıntısına uğramadan yüksek kalite ve rekabetçi fiyatlardan erişimin stratejik olduğu sanayiimizce bilinmektedir” dedi.

 

Türkiye’nin cam elyaf pazarı büyüklüğünün 2016 yılında 98 bin ton olarak gerçekleştiğine ve bunun ancak 29 bin tonluk kesiminin yerli üretici Cam Elyaf A.Ş. tarafından karşılanabildiğine dikkat çeken Gür, Çin menşeili ürünlere yıllardır uygulanmakta olan anti-damping uygulamasının, yerli üreticinin kapasite olarak yurtiçi sanayicisinin taleplerini karşılayamazken, başka ülkelere de uygulamaya sokulması telafisi mümkün olmayan üretim ve ihracat kaybı sorunlarını beraberinde getireceğine dikkat çekti.

 

 

 

Ülkenin cam elyafa yönelik yatırımlarının plastik hammadde ve kompozit sektörlerinin büyüme hızının gerisinde kaldığına değinen Gür şunları kaydetti; “Her yıl yüzde 6 – 10 mertebelerinde büyüyen termoplastik hammadde ve kompozit sektörlerinin 2019 yılı itibarıyla cam elyaf kullanım miktarları ülkemiz yerli sanayi adına memnun edici şekilde 100 bin ton seviyesinin üzerine çıkabilecektir. Maalesef tek yerli üreticimizin de her an ömrünü tamamlama riski taşıyan tek fırın üzerinden üretim yapmaya devam ettiği bilinmektedir. Mevcut durumda, açılacağı iddia edilen yeni yatırım kapasitesinin de yetersiz kalacağı tahmin edilmekteyken, söz konusu edilen yeni yatırım devreye girer girmez dahi anti-damping uygulamasının başlatılması da uygun değilken bugün bu konunun gündeme gelmesi kabul edilemez. İlave anti-damping uygulamaları ancak yeni yatırım devreye girdikten ve iç pazarın tamamına yakınına rutin ve düzenli olarak beklenen kalitede girdi temin ettiğini ispat ettikten sonra, o günün şartlarında değerlendirilip, ülke menfaatlerine göre sonuçlandırılmalıdır.”

 

Ağaç İşleme Makinesi ve Intermob Fuarları, her yıl güçlenerek yol alıyor

1.400 m²’lik bir alanda başlayan serüvenin 24.236 m²’lik bir alana yükselişi

1988’de 5bin ziyaretçinin 2016’da 71.581 ziyaretçiye ulaşması

Uluslararası ziyaretçi sayısında son 5 yılda yüzde 11,5‘lik bir artış

 

Ahşap ve mobilya yan sanayisinin tüm bileşenleri 30 yıllık tecrübesiyle bir araya getiren Ağaç İşleme Makinesi Fuarı, 30 yıllık serüveni boyunca binlerce sektör profesyonelini aynı çatı altında buluşturdu. Serüvenine 5 bin kişilik ziyaretçiyle başlayan fuar; 2017 yılında 70 binin üzerinde sektör profesyonelini aynı çatı altında buluşturmayı hedefliyor.

 

İlk kez kapılarını 1988 yılında İstanbul Tepebaşı’ndaki İstanbul Sergi Sarayı’nda ‘Türk Makine Sanayi Fuarı’ adı altıda açanAğaç İşleme Makinesi Fuarı, bu yıl 30’uncu yılını kutluyor. İlk yılında 1400 metrekarelik alanda 56’sı yabancı 109 katılımcıyı ağırlayan fuar, 2016 yılında net 24.236 metrekarelik alanda 381 firma ve firma temsilciliğini aynı çatı altında buluşturdu.

 

1996 yılında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’ne geçmesiyle gücünü perçinleyen fuar, 1998 yılında ilk defa kapılarını ziyaretçisine açan Intermob Fuarı ile güçlerini birleştirdi. Fuarlar, 2017 yılında 70 binin üzerinde sektör profesyonelini aynı çatı altında buluşturmayı hedefliyor. Ağaç İşleme Makinesi Fuarı bugüne kadar 8 binin üzerinde katılımcıya Intermob Fuarı ise 5 binin üzerinde katılımcıya ev sahipliği yapmasıyla da sektördeki önderliğini kanıtlıyor. Ayrıca Ağaç İşleme Makinesi ve Intermob Fuarları, ilk yılında 12 bin 566 ziyaretçiye 2016 yılında ise 71 bin 581 kişiye ev sahipliği yaparak yüzde 569 oranında büyüme kaydetmesiyle yolunun açık olduğunu herkese ispatlıyor.

​Saha Personelinin Katılımını Artırmanın 4 Yolu

Bugüne kadar dünya çapında milyonlarca insanın hayatına dokunan Sodexo Avantaj ve Ödüllendirme Hizmetleri’ne göre iş gücünün yaklaşık yüzde 80’ini oluşturan ön saf personelleri genellikle bir müşterinin firma ile ilk, hatta belki de tek ve son yüz yüze etkileşimi oluyor. Bu potansiyel marka elçilerinin önemli rolleri göz önüne alındığında, katılımlarının düşük seviyede olması işverenler için kırmızı alarm sebebi olması gerekiyor. Sonuçta, şirketin yüzünü oluşturan bireyler yeterli katılımı göstermiyorlarsa, onlarla her gün iletişime geçen müşterilerden de böyle bir adım beklememek gerekiyor. İşte ön saha personelinden en yüksek verim alabilmek için denenmiş ve test edilmiş 4 farklı yöntem:

1. Onların müşteriler hakkındaki özgün sezgilerine güvenin ve değer verin

Ön saflarda çalışan personeller sürekli olarak müşteriye en yakın konumda bulunduklarından çoğu zaman şirketin gözü ve kulağı olurlar. Ve bu sayede aynı zamanda değerli bilgi kaynakları haline gelirler. Harvard Business Review dergisine göre, çalışan geri bildirimlerini toplamaya harcanan her dolara karşın, müşteri geri bildirimleri için yüzlerce dolar harcanıyor. Lakin, şirketlerin ön saf çalışanlarının günlük olarak topladığı bu birinci elden, filtrelenmemiş bilgi zenginliğinden faydalanmaları büyük önem taşıyor. En nihayetinde, ön saflarda çalışan personelin yüzde 56’sının şirket uygulamalarını iyileştirecek önerilerinin olduğunu söylemelerine ve yüzde 43’ünün potansiyel olarak maliyetleri düşürebilecek geri bildirimlere sahip olmalarına rağmen ancak üçte biri yıllık olarak ankete tabi tutulduklarını belirtiyor.

Geri bildirim ve içgörü sağlamanın ötesinde, ön saf çalışanları aynı zamanda mevcut ve potansiyel müşterilerle etkileşimleri sayesinde marka elçileri olarak da hizmet etmektedirler. Bu nedenle, şirketlerin çalışanlarını dinlemek için zaman ayırmaları ve çalışan katılımına yatırım yapmaları gereklidir. Araştırma şirketi Gallup’un yaptığı bir araştırma, personel ve müşterilerin katılımda bulunduğu şirketlerin, ne çalışanların ne de müşterilerin katılımına sahip olmayan şirketlere oranla yüzde 240’lık bir performans artışı raporladıklarını belirtiyor.

2. Memnuniyetinizi alenen göstermek için zaman ayırın

Bazen basit bir teşekkür büyük bir fark yaratabilir, özellikle de herkesin önünde yapıldığında. Şirketler kurumsal değerlerini sergileyen ön saf personellerini öne çıkardığında, çalışanlar iş arkadaşlarına daha bağlı hissedecek ve tam olarak şirketin misyonunun kendi çabalarıyla nasıl başarılabileceğini göreceklerdir. Dahası, bu iş yerinin genel atmosferine de olumlu katkıda bulunacaktır. 2012’de yapılan bir SHRM araştırmasında, araştırmacılar stratejik çalışan takdir programları uygulayan şirketlerde, uygulamayan şirketlere göre çalışan katılımı oranının yüzde 71 daha yüksek olduğunu tespit ettiler. Ve çalışan takdirinde en üst yüzde 20’de yer alan şirketler yüzde 31 daha düşük personel değişim oranı bildirdiler. Çalışanların yüzde 34’ü, yaptıkları işin takdir edilmesinin ve teşekkür almanın iş yerinde en çok değer verdikleri şey olduğunu belirtiyorlar.

Alman kamu hizmeti şirketi E.On, Sodexo ile meslektaşlar arası bir takdir girişimi başlattığında bu kazanımları ilk elden gördü ve çalışanları birbirlerine “buzz” ya da diğer bir deyişle kişiselleştirilmiş teşekkür mesajları göndermeye teşvik etti. İki yıl içinde çalışanların yüzde 76’sı “buzz” aldıktan sonra, motivasyonda belirgin bir artış (yüzde 13) ile beraber değerinin anlaşıldığını hisseden çalışanların oranında da (yüzde 31) artış gözlendi. Diğer şirketlerin benzer girişimlerine Google’ın gThanks ve Zappos’un WOWs’u örnek gösterilebilir.

3. Birer birey olarak çalışmalarına saygı göstermek ve onaylamak

Dünya genelinde yaklaşık 20 bin çalışanın dahil olduğu bir çalışma gösteriyor ki çalışanların işlerine bağlı hissetmeleri için ihtiyaç duydukları en önemli unsur saygı. Araştırmaya göre birey olarak saygı görmek; faydalı geri bildirim sağlanmasını, ilham verici bir vizyonla iletişim kurulmasını ve hatta öğrenme ve gelişim fırsatlarını geride bıraktı. Yöneticileri tarafından saygı duyulan çalışanlar yüzde 56 daha sağlıklı olduklarını ve iyi hissettiklerini raporlamalarının yanı sıra, yüzde 89 daha yüksek iş tatmini, 1,1 kat daha düşük iş değiştirme ihtimali ve yüzde 55 oranında daha yüksek katılım oranları raporladılar.

Sonuçta, saygı davranışa yön veren çift taraflı sosyal bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Özetle, saygı gören çalışanlar sadakat ve sıkı çalışma ile karşılık vermeye motive olurlar. Çalışkan personellerine duydukları saygıyı göstermek isteyen üst düzey yöneticiler, çalışanları kişisel olarak tanımak için ön saflarda bizzat bulunabilirler ve bu saygıyı göstermek içi farklı yöntemler kullanabilirler. Örneğin, Doug Conant, Campbell’s Soup’in CEO’luğuna getirildiğinde, çalışan katılımındaki felaket tablosunu kişiselleştirilmiş teşekkür ve övgü notları kullanarak aştı. 2001 yılında göreve geldiğinde, şirket azalan satışlar, toplu işten çıkarmalar ve çok düşük çalışan katılımı seviyeleri yaşıyordu. Görevi boyunca yazdığı 30 bin notta Conant, insanların kendilerine saygı duyulduğunu ve takdir edildiklerini hissetmelerine odaklandı. 2010 yılına gelindiğinde, şirket sadece maddi sorunlarını değil, çalışan katılımı ve performans sorunlarını da çözmüştü.

Ancak şirketler bazen iyi niyetten daha fazlasına ihtiyaç duyarlar. Ön saflarda çalışan personelle iletişim kurmak genelde ekstra bir çaba gerektirir çünkü masa başı çalışanlarından farklı olarak her an bağlantıda değildirler. Bir İngiliz lojistik şirketi olan DPD, ödüllendirme sisteminde tam da bu problemi yaşamıştı. Şirket temel iletişim yöntemi olarak olarak e-posta ve kendi internet sayfasını kullanmış, sonuçta, başta kamyon şoförleri olmak üzere nadiren bağlantıda olan çalışanlar iletişimin büyük kısmının dışında kalmıştı. Hatta, şirket ödül programına Sodexo ile ortak olarak tekrar başladığında, çalışanların farkında olmadıkları için sahipsiz kalmış 150 bin £ değerinde ödül kuponları olduğu fark edildi. Yeni sistem, ödülleri e-postanın yanı sıra çalışanların evlerine doğrudan gönderilen kişiselleştirilmiş paketlerle ulaştırıyor ve bu sayede çalışanların ödüllerden faydalanmalarını ve takdir edildiklerini hissetmelerini garantiliyor.

4. Şirket misyonu etrafında bir itibar stratejisi düzenleyin

Ve son olarak, ön saf personelleri arasında çalışan takdirinin gerçekten işleyebilmesi için yapılacak girişimler şirket değerleri ve kültürü üzerine inşa edilmelidir. Örneğin, İngiltere’de faaliyet gösteren telekomünikasyon sağlayıcısı 02 için, müşteri hizmetleri ve müşteri deneyimi şirket kimliğiyle bütünleşmiştir. Bu nedenle, şirket puan odaklı ödül sistemini değiştirerek, bu kimliği temsil eden çalışanlara takdir sağlayan bir sisteme çevirmeye karar verdi. Artık ödüller yalnızca satıştan ziyade satışla sonuçlanan davranışlar için çalışanların takdir edilmesine dayanıyor. Dört yıl önce Sodexo liderliğindeki Be Brilliant programı başladığından beri programa katılım hızla yüzde 95-98’ler seviyelerine çıktı.

Davranışların ödüllendirilmesi çalışanlara şirketin neleri temsil ettiğini ve nelere değer verdiğini gösterir. Örneğin, Danone Baby Nutrition, şirketin CODE davranışlarını (diğer bir deyişle bireylerin ve şirketin nasıl davranması gerektiğine ilişkin inançlar) hayata geçirmek için bir takdir girişimi başlattı. Programın bir ayağı olarak, çalışanlar diğer meslektaşlarını takdir etmek için basılı veya elektronik kart göndermeye teşvik edildi. Şirket, yılda iki kez alıcılar arasında en iyi CODE davranışlarını sergileyenleri seçti.

En nihayetinde, çalışanların takdir görmesi ve çalışan itibarına yatırım yapan şirketler, daha katılımcı ve yüksek motivasyonlu bir ön saf kadrosunun avantajlarını yaşayacaktır. Ve bu çalışanların takdir edilme deneyimleri gelecekte müşteriler ve diğer çalışanlarla nasıl etkileşim kuracaklarını belirleyecektir.

​Çinli seyahat severler, eski alışkanlıklarını değiştiriyor

Hotels.com’un yaptığı son araştırmaya göre, Çinli seyahat severler -seyahat etmek için daha fazla zaman, daha fazla yer ve daha egzotik deneyimlerin de aralarında bulunduğu- her şeyin daha fazlasını istiyor

Türkiye, 17 Ağustos 2017: Hotels.com™ son yaptığı Chinese International Travel Monitor (CITM- Çin Uluslararası Seyahat İzleme) araştırması, Çinli seyahat severlerinyaşadıkları değişimde yeni bir aşamaya geldiğini ortaya koyuyor. Zevk ve beklentileri konusunda giderek daha sofistike hale gelen Çinli seyahat severler artık seyahat için daha fazla zaman, daha fazla yer görme ve daha egzotik deneyimler dahil olmak üzere her şeyin daha fazlasını istiyorlar.

Hotels.com’un altıncı yıllık Çin Uluslararası Seyahat İzleme araştırması raporunda, Çin’in ‘her şeyin daha fazlası’ anlayışındaki yükseliş, önemli bir bulgu olarak ortaya çıkıyor. Bu anlayış şöyle tarif ediliyor:

  • Tüm yaş gruplarındaki Çinli seyahat severler daha sık ve daha uzun süre seyahat ediyor. Geçen yılki verilerle kıyaslandığında, 3 olan seyahat sayısı bu yıl 4’e, yolculuk başına düşen gün sayısı ise 5 günden 7 güne çıktı.
  • Çinli seyahat severler, seyahat başına çok sayıda şehri ziyaret ediyor ve %80’den fazlası sadece tek bir şehirde kalmayacaklarını söylüyor.
  • 2016’da Çinli seyahat severler gelirlerinin %28’ini uluslararası seyahate ayırdılar. Bu rakam bir önceki yıla göre %3 arttı. 90’lar kuşağı ise, gelirlerinin %35’ini seyahate ayırarak en çok para harcayan grup oldu.
  • 1960’larda doğan Çinli seyahat severler bile, ucuz ve kolay seyahat trendinden etkilenerek daha özgür uluslararası seyahatleri tercih etmeye başladı. 1960’larda doğanların %21’i önümüzdeki dönemlerde sırt çantasıyla seyahat edeceklerini söylüyor.

Rapora göre, son 12 ayda Çinli turistlerin %82’si Asya Pasifik’i (APAC) ziyaret etmiş olmalarına rağmen, Avrupa ve Amerika’ya yapılan uzun mesafeli yolculuklara daha fazla ilgi göstermeye başladı.

Son 12 ay içinde Avrupa’ya seyahat eden Çinli turist sayısı, bir önceki yıla göre %25; Amerika’yı ziyaret edenlerin sayısı ise %11 oranında arttı. Bu destinasyonlar, 80’lerden sonra doğanlar arasında popüler hale geldi ve son 12 ay içinde bu yaş grubunda yer alan seyahat severlerin %42’si Avrupa’yı, %29’u ise Amerika’yı ziyaret etti. Çinli konuklar tarafından daha az rağbet görse de Latin Amerika da talep görme anlamında son 12 ay içinde ciddi bir büyüme gösterdi ve buradaki işletme sahipleri Çinli konuklarda %21’lik bir artış gözlemledi.

CITM’ye göre, Çinli seyahat severlerin önümüzdeki 12 ay içinde ziyaret etmeyi düşündüğü ilk 10 destinasyon:

Sıralama Destinasyon Çinli seyahat severlerin yüzdesi 2016 Sıralaması
1 Fransa 18% 9
1 A.B.D 18% 12
3 Avustralya 16% 1
3 Kanada 16% 17
5 Almanya 12% 17
6 Maldivler 11% 5
7 Japonya 10% 2
7 Yeni Zelanda 10% 12
7 Singapur 10% 6
7 Tayland 10% 6
7 Birleşik Krallık 10% 17

Sonuçlara göre Çinli seyahat severler, daha maceracı bir hale de geliyor. Çinli seyahat severlerin %50’si sırt çantalı gezi deneyimine açık olduklarını söylerken; %37’si de kültürel ve geleneksel grup turları tatillerinde daha az yer almayı tercih ettiklerini ifade ediyor. Benzer şekilde, alışveriş de artık Çinli turistler için eskisi kadar cazip değil. Alışveriş önceliği bir önceki yılın aynı dönemine göre %35 oranında düşerken; güzel bir yemek (%55), dinlenme ve rahatlama faaliyetleri (%41) artık tatil önceliklerinin en üst sıralarda yer alıyor.

Çinli turistlerin hem sayı hem de harcama güçleri bakımından çok büyük bir büyüme potansiyele sahip olduğunu ifade eden Hotels.com™ markası Asya Pasifik ve Latin Amerika’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Abhiram Chowdhryaçıklamalarını şöyle sürdürdü:

“2016’da yurt dışına seyahat eden Çinli turist sayısı, 2015’e göre %4 arttı ve bu sayı 122 milyon¹ oldu. Bu turist sayısı, CITM’yi ilk yayınladığımız yıl olan 2011 ile kıyaslandığında ise %74’lük bir artış görülüyor. 2016’da nüfusun sadece yüzde 10’unun² pasaportu olmasına rağmen Çin, uluslararası turist bakımından birçok ülke için en büyük kaynak olmuştur.

Çinli turistlerin sayısı arttıkça, kendilerinin seyahatten olan beklentileri de seyahatlerin daha yeni, macera dolu ve daha çeşitli olması yönünde artıyor. Hotels.com, Çinli turistlerin ‘her şeyin daha fazlası nesli’ anlayışını ve seyahat beklentilerini yüzbinlerce kaliteli konaklama seçeneği ile tek bir telefon tuşuna basarak karşılamalarını sağlamaktan dolayı gurur duyuyor.”

En çok talep gören hizmetler ile seyahat isteklerine baktığımız zaman ise Çinli seyahat severler yabancı ülke ziyaretlerinde en çok şunları arıyor:

  • Otellerde sunulan UnionPay gibi ödeme imkânları, Çinli tüketicilerin gözünde önem derecesine göre ikinci sırada. Şu anda otellerin sadece %18’i bu imkânları sunuyor ve önümüzdeki 12 ay içinde bu konuda bir teklif sunmayı planlayanların oranı da yalnızca %18.
  • Kurum içinde Mandarince konuşan personelin olması turistler için bir numaralı sırada yer alıyor. Ancak otellerin sadece %17’si şu anda bu hizmeti sunuyor; %17’si de önümüzdeki 12 ay içinde bu hizmeti verebilmek için bir planlama yapıyor.
  • Otel bünyesinde yer alan Çin restoranları, turistler için beşinci sırada yer alıyor. Ancak tesislerin yalnızca %7’si şu anda bu hizmeti sunuyor. Önümüzdeki 12 ay içinde de %13’lük bir oran bu hizmeti sağlama niyetinde.
  • Çince’ye tercüme edilmiş seyahat rehberleri ise turistler için dördüncü sırada yer alıyor. Ancak oteller için bu konu öncelikler anlamına daha alt sıralarda yer alıyor. Şu anda bu hizmeti tesislerin %18’i verirken, sadece %21’i ilerleyen dönemde bu hizmeti vermeyi planlanıyor.

¹ Çin Ulusal Turizm İdaresi

² Çin Ulusal Turizm İdaresi

2017 seyahat kişilikleri

Ayrıntıcı Gezginler (30%) 70’lerde doğanlar aradan geçen onlarca yıl boyunca Çin’de yaşanan büyük bir değişime, seyahati hayatın vazgeçilmez bir parçası olarak gören ve daha enerjik olan 90’lar kuşağının kendini şımartma fırsatı bulduğu zamanlara tanık oldu. Gelecekte bu grup, ekonomik turlar, macera turları, tek bir sırt çantası ile yapılan turlar ve lüks turlar gibi daha özel seyahatler yapmaya eğilimliler.

Bu grubun seyahat harcamaları son 12 ay içinde %15 oranında arttı ve bu grup gelirlerinin %26’sını seyahatlere ayırdı. Uzun vadeli seyahat eğilimleri ile bu grupta yer alanlar, gelecekte daha fazla Asya-Pasifik (APAC), Avrupa ve Amerika seyahatleri yapmayı umuyorlar.

Kendini Şımartanlar (9%) 80’ler kuşağının seyahat tercihi çoğunlukla temalı ve ekonomik turlar oldu.

Son 12 ayda, bu grup gelirlerinin %27’sini seyahat amaçlı harcadı ve günlük seyahat masrafları da %16 oranında arttı. Bu grupta yer alanların çoğunluğu ise (%60) önümüzdeki 12 ay içinde daha fazla seyahat etmeyi düşünüyor.

Temkinli Birleştiriciler (30%) Çoğunlukla 60’lı ve 70’li yıllarda doğanlardan oluşan bu grup aile kavramının bilincinde ve buna uygun şehirlere seyahat etmeyi tercih ediyor.

Son 12 ay içinde gelirlerinin %28’ini seyahate harcadılar ve ortalama günlük harcamalarını da %9 oranında artırdılar. Gelecek 12 ayda yarıdan fazlası (% 57) daha fazla harcama niyetinde.

Özlü Keyif İsteyenler (17%) Y kuşağı gelirlerinin %29’unu seyahate harcama eğiliminde. Gelecek 12 ay içinde yarısından fazlası (%60) daha fazla seyahat etmek istiyor.
Deneyim Meraklıları (14%) 80’li ve 90’lı yıllarda doğanlardan oluşan bu grup, seyahat etmeyi gerçeklikten kaçmak ve sınırlarını zorlamak olarak görüyor. Sırt çantalı gezileri, temalı turları veya eko turları gibi seyahat deneyimlerini tercih ediyorlar.

Son 12 ay içinde gelirlerinin %29’unu seyahate ayırdılar. Gelecek 12 ay içinde ise yarıdan fazlası (%61) seyahat için daha fazla harcama yapmak niyetinde.

Araştırma, Hotels.com’un kendi verileri ve diğer üçüncü grup araştırmaları ile dünya genelinde 3 binden fazla Çinli uluslararası seyahat sever ve 3 bin 800’in üzerinde konaklama ortağından gelen verileri birleştiriyor.

e-Finans Yenilikçi Çözümler Sunmaya Devam Ediyor

Güvenilir, deneyimli ve alanında uzman iki gücün ortaklığıyla (QNB Finansbank ve Cybersoft) hizmet veren eFinans, tüm e-Dönüşüm ürünlerinde yenilikçi çözümler sunmaya devam ediyor.

eFinans, daha önce Basware ile yapmış olduğu iş ortaklığının kapsamını genişleterek Türkiye’de dış ticaret alanında entegrasyon sağlayan ilk e-Fatura hizmet sağlayıcısı oldu.

eFinans’ın Avrupa açılımı kapsamında Basware ile yaptığı bu işbirliktelik anlaşması doğrultusunda eFinans müşterileri, eFinans sistemi üzerinde oluşturdukları Türk Mevzuatı’na uygun, farklı dillerdeki ihracat e-Faturalarını tam entegre bir şekilde ve anında T.C. Gümrük kapılarına ve Avrupa’nın 21 ülkesinde 175 farklı e-Fatura hizmet sağlayıcısına ulaştırabilecek.

Bu anlaşma ile, eFinans’tan ihracat faturası kesen firmalar, Basware ağında yer alan ve Türkiye’den mal ithal eden tüm Avrupalı müşterilere bu ihracat faturasını gönderebilecekler.

Global Blue ile Tam Entegre Olan İlk ve Tek Firma: eFinans

e-Fatura, e-Defter, e-Arşiv, e-İrsaliye ve KEP (Kayıtlı Elektronik Posta) başta olmak üzere tüm hizmetleri tek bir portalda sunan eFinans’tan bir yeni özellik de Tax Free uygulaması oldu.

Türkiye’de ilk Tax-Free (yolcu beraberi) e-Fatura işlemini yapan eFinans, Tax-Free dünyasının devi Global Blue ile müşterilerine tam hizmet vermeye başladı.

Türkiye’de Global Blue ile tam entegrasyon sağlayan ilk ve tek özel entegratör firma olan eFinans, perakende sektöründe faaliyet gösteren firmaların Tax-Free e-Fatura işlemleri için hızlı ve kaliteli hizmet sunuyor.

Tax-Free e-Fatura Sistemi Nasıl Çalışıyor?

eFinans sistemiyle, perakende mağazasından yapılan alışveriş sonrası kesilen Tax-Free e-Fatura GİB (Gelir İdaresi Başkanlığı) aracılığı ile dijital ortamda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na gönderilmekte, GTB tarafından onaylanan Tax-Free e-Fatura, yine eFinans sistemi üzerinden Global Blue’ya iletilmektedir.

*Tax-Free Faturası/ Yolcu Beraberi Eşya İhracı

Gümrükten malın çıkışı anında fatura veya belgenin ibrazında tahsil edilen KDV iade edilmektedir. Bu şekilde yurt dışında yaşayanların ülke içinde aldıkları hediyelik eşya ve sair malların vergiden arındırılması amaçlamaktadır. Yolcu beraberi eşya faturaları satılan malın cinsini, miktarını, fiyatını ve toplam tutarını belirten ve satıcı tarafından düzenlenerek Türkiye’de ikamet etmeyen yolcuya verilen belgeyi ifade eder.