Migros sokak hayvanlarına 120 ton gıda bağışladı

Sokak, barınak ve orman hayvanlarına 120 ton gıda bağışlayan Migros, Dünya Hayvanları Koruma Günü’nü kampanya ile kutluyor. Tüm evcil hayvan ürünleri Migros mağazaları ve Migros Sanal Market’te yüzde 50 indirimli olarak hayvanseverlerle buluşuyor.

Doğaya saygı anlayışıyla yürüttüğü çalışmalar kapsamında hayvan dostlarımızın yaşam hakkını korumak için çözümler sunan Migros, Hayvanları Koruma Günü dolayısıyla tüm evcil hayvan ürünlerini yarı yarıya indirdi.

Migros, HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) işbirliğinde 3 yıldır yürüttüğü proje kapsamında, sokak ve ormanlarda yaşayan hayvanların beslenmesi için düzenli gıda yardımında bulunuyor. Proje kapsamında bugüne kadar sokak, barınak ve orman hayvanlarına 120 ton gıda bağışlayan Migros, sokak hayvanlarını beslemek isteyen müşterilerine de uygun fiyatlı ve pratik çözümler de sunuyor. 100 gr’lık paketler halinde satışa sunduğu “Dostluk Maması” ile sokaktaki kedi ve köpeklerin bir öğünlük mama ihtiyacı karşılanıyor.

Dünya Hayvanları Koruma Günü’nü müşterileriyle birlikte kutlayan Migros, başlattığı kampanya ile 5 Ekim’e kadar tüm evcil hayvan ürünlerini Migros mağazaları ve Migros Sanal Market’te, yüzde 50 indirimli olarak hayvanseverlerle buluşuyor.

40 ilde 338 Migros mağazası, hayvan dostlarımız için gıda hazırlıyor

Sokak hayvanlarının beslenmesi için HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) ile işbirliği yapan Migros, bu doğrultuda barınak, sokak ve ormanlarda açlıkla mücadele eden hayvanlara umut oluyor.

2014 yılında 6 pilot mağaza ile başlayan, 2016 yılında 40 ilde 338 Migros mağazasına yayılan proje kapsamında son kullanım tarihi yaklaştığı için raflardan kaldırılan meyve, sebze, et, şarküteri ve kuru gıda ürünleri, niteliği ve soğuk zinciri bozulmadan muhafaza edilerek aynı gün HAYTAP gönüllülerine teslim ediyor. Haytap gönüllüleri ise, Migros Grubu mağazalarından yetki belgesi ile aldıkları bu ürünleri yine en kısa sürede ayıklama, temizleme ve hazırlama işlemlerine tabi tutarak orman, barınak ve sokakta yaşayan hayvanlarının beslenmesinde kullanıyor.

ZEVE, Sivas Kent Meydanı ve Tarihi Binaların Aydınlatma Projesine İmza Atıyor!

Mimari aydınlatma projeleriyle pek çok uluslararası ödülün sahibi olan ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin de aydınlatma tasarımını yapan ZEVE Aydınlatma Tasarım Stüdyosu, son olarak Sivas kent meydanı ve tarihi binaların aydınlatılması projesine imza atıyor. Sivas Valiliği’nin öncülüğünde yapılacak olan projenin 2018 yılında tamamlanması planlanıyor.

Gerek Selçuklu gerekse Osmanlı dönemlerine ait camii, medrese ve idari binalar gibi birçok tarihi eseri aynı yerde barındıran ve dünyada eşi zor bulunur şehir meydanlarından biri olan Sivas Kent Meydanı, ZEVE Aydınlatma Tasarım Stüdyosu’nun kapsamlı aydınlatma tasarım projesiyle gün yüzüne çıkartılıyor.

Sivas Valiliği ve Sivas Belediyesi tarafından tarihi eserlerin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için yürütülen çalışmalar kapsamında ele alınan “Sivas Kent Meydanı ve Tarihi Binaları Aydınlatma ve Tasarımı Projesi” Sivas’ da ki muhtelif kurum ve kuruluşların finansman desteğiyle hayata geçirilecek.

Aydınlatma tasarım projesini yapacak olan ZEVE Aydınlatma Tasarım Stüdyosukurucusu ve tasarımcı Ayrım Yaser Talu“Başta Sivas Valisi Davut Gül olmak üzere, Belediye Başkanı ve şehrin diğer önemli kurum ve kuruluşlarının ortak hedefi olarak ortaya çıkan, bu muhteşem meydanı doğru bir aydınlatma ile bir cazibe merkezi haline dönüştürme fikri ve tarihi eserler açısından dünyanın en zengin coğrafyalarından biri olan Anadolu’da bu tür çalışmaların yapılması ülkemiz adına gerçekten sevindirici bir gelişmedir”, dedi.

Sivas Kent Meydanı’nda ZEVE tarafından yapılacak olan aydınlatma projesi ile tarihi yapıların ana mimari unsurlarıyla birlikte toplumsal ve tarihi önemleri de vurgulanarak, meydana ve yapılara ek bir boyut kazandırılacak. Aydınlatma tasarımıyla meydanın gözlemlenmesini ve deneyimlenmesini olumlu yönde geliştirecek, net ve karmaşık olmayan bir gece ortamı oluşturacak olan ZEVE tasarımcısı Ayrım Yaser Talu, uygulanacak olan projenin, bölgenin güvenliğini de destekleyeceğini ve bölgede gece ortamının kalitesinin ve dolaşım konforunun artacağını belirtiyor ve ekliyor: “Kent meydanında ve tarihi yapılarda uygulanacak olan doğru aydınlatma ile bölgeye olan yönlenme ve bölgenin kullanımı artırılarak yerel ekonomiye fayda sağlanabilecek. Başarılı bir dış aydınlatmanın sonucunda oluşacak atmosferik ortam bölgenin cazibesini artıracak ve insanların akşam saatlerinde bölgeyi ayrıca ziyaret etmelerini teşvik edecek.”

Bu hedeflere ulaşmada estetik ve teknik bazı yaklaşımların oldukça önemli olacağını ve kesinlikle sonucu etkileyeceğini belirten Ayrım Yaser Talu, hassasiyet ve duyarlılıkla tasarlanmış bir dış aydınlatma ile şehrin sembolü niteliğindeki bu yapılara ek bir yaşam ve algısalım getirebileceğini vurguluyor: “Mimariye ek olarak, aydınlatma yapının görsel kalitesini arttırır; şeklini, renkselliğini ve formunu tamamlar. Böyle bir çalışma yapının ruhunu geri getirerek bölgenin tarihsel kimliğini de ortaya çıkarır. Yine iyi tasarlanmış ve koordine edilmiş bir dış aydınlatma, doğru ekipman seçimi ile gerçekleştirildiğinde, ışık kirliliği gibi çevresel etkiler minimuma indirilebilir ve enerji verimliliği maksimize edilebilir.”

Ayrım Yaser Talu’ya göre tarihi yapıların dış cephe aydınlatması ile diğer yapıların dış aydınlatmasında benzer prensipler ve hassasiyetler olmakla birlikte, tarihi yapılarda bazı noktaların özellikle dikkatle ele alınması gerekiyor. Tarihi bir yapıda ele alınacak herhangi bir çalışmanın, eseri bozmamasına ve tahrip etmemesine mutlaka dikkat gösterilmesi ve yapıyı en iyi şekilde gösterecek bir aydınlatma tasarımına ilişkin kararlar verilirken, yapının bütününde asgari müdahale ve geri dönüşüm ilkelerinin benimsenmesi, dikkat edilmesi gereken konulardan bazıları.

Ayrım Yaser Talu, tarihi binalarda yapılacak olan aydınlatma çalışmalarında göz önünde bulundurulması gereken unsurları ise şöyle özetliyor: “Öncelikle söz konusu tarihi yapıda aydınlatmaya dair gerçek ihtiyacın ne olduğunun altının çizilmesi gerekiyor. Bir sonraki adım ise hedefe ulaşmada basit bir teknik yaklaşımın faydasız olacağının işin başlangıcında kabul edilmesi…”

Talu’ya göre başarılı bir aydınlatma tasarımı holistik (bütünsel) bir yaklaşım gerektiriyor. Estetik görünüm, mimari bütünlük, görsel konfor, çevresel faktörler, enerji verimliliği, sürdürülebilirlik, enstalasyon gibi faktörlerin eş zamanlı olarak düşünülmesi gerekiyor.

ZEVE Aydınlatma Tasarım Stüdyosu’nun bu evrensel aydınlatma kriterlerini temel aldığı“Sivas Kent Meydanı ve Tarihi Binaları Aydınlatma ve Tasarımı Projesi”nin 2018 yılında tamamlanması planlanıyor.

​İstikbal’in 651., Bellona’nın 596. mağazası Şirinevler’de açıldı

Türkiye’nin en büyük holdinglerinden olan Boydak, mobilya sektöründe zirvedeki yerini korurken, yeni mağazalarla da atılımını sürdürüyor.

Boydak Holding’in mobilya sektöründeki iki markası İstikbal ve Bellona’nın bayi zincirlerine yenileri eklendi.

İstikbal’in 651., Bellona’nın da 596. mağazası Şirinevler’de Altunbaş Mobilya adıyla açıldı. Büyük ilgi gösterilen açılışa Bahçelievler Belediye Başkan Vekili Mevlüt Uyan ile Boydak Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve CEO’su Ertunç Laçinel de katıldı.

Açılışta bir konuşma yapan Boydak Holding CEO’su Ertunç Laçinel, hedeflerini Türkiye’nin gelişmesine katkıda bulunmak olarak açıklarken, öncelikle istihdama önem verdiklerini söyledi. Laçinel, yatırımlarının devam edeceğini de belirtti.

Istanbul Jewelry Show Geri Sayım Başladı

Asya kıtasının en büyük fuar organizatörü UBM Asia’nınTürkiye ofisi UBM Rotaforte Uluslararası Fuarcılık A.Ş. tarafından düzenlenen, dünyanın 5. büyük uluslararası mücevher fuarı Istanbul Jewelry Show, mücevher sektörü temsilcilerini 45. kez buluşturacak. 12-15 Ekim 2017 tarihleri arasında CNR Expo’da (İstanbul Fuar Merkezi) yapılacak fuarda Uluslararası Alım Heyeti Programı kapsamında, mücevher sektörünün hedef ülkelerinden 1000’e yakın sektör profesyoneli de fuarda ağırlanacak.

Fuarda altın, mücevher, pırlanta, renkli taş, değerli ve yarı-değerli taş, inci, gümüş, gümüş takı ve gümüş ev eşyası, altın montür, rafineri, saat, kalıp, vitrin dekorasyon, makine-ekipman ve yan sanayi, kasa, yazılım, lojistik ile aydınlatma ürün gruplarının bulunduğu 800’ün üzerinde yerli ve yabancı mücevher firma ve markası yer alacak. Katılımcılar fuara özel ürün ve koleksiyonlarını, 85’i aşkın ülkeden gelecek 19.000’den fazla sektör profesyonelinin beğenisine sunacak.

Türk mücevherat sektörü büyümeye devam ediyor!

Dünya altın mücevherat üretiminde ilk beş ülke arasında yer alan Türkiye, dünya mücevherat otoriteleri tarafından İtalya’nın en güçlü rakibi olarak gösteriliyor. 2016 yılı rakamlarına göre Türkiye, İtalya’dan sonra hurda kullanımı da dâhil olmak üzere karat kuyumculuk imalatında Avrupa’da ikinci, Çin, Hindistan ve İtalya’dan sonra dünyada dördüncü sırada yer aldı. Avrupa’da hurdadan karat mücevherat yapımında birinci, dünyada üçüncü sırada olan Türkiye, dünyadaki en büyük 11. kuyumcu ihracatçısı konumuna yükseldi.

MİB Başkanı Güner: “Mücevher sektörü Türkiye’nin tek taşıdır”

Mücevher İhracatçıları Birliği Başkanı Ayhan Güner, sektör olarak sürekli kendilerini yenilemeye ve geliştirmeye çalıştıklarını belirterek bu bağlamda ihracatın artması için olağanüstü bir çaba gösterildiğini belirtti. MİB profesyonellerinin dünyanın her köşesine gittiğini anlatan Güner şunları söyledi:“5 bin yıllık bir mücevher geleneğimiz var ve biz bunu geleceğe taşıyoruz. Mücevher sektörü olarak yarattığımız katma değeri de sürekli arttırarak ülkemize katkı sağlamaya çalışıyoruz. Bu amaçla her sene devletimizin de desteğiyle dünyanın önde gelen en büyük alım heyetlerini ülkemize getirmeye çalışıyoruz. Türkiye bugün dünyanın en gelişmiş montür endüstrisine sahip. Amacımız başta elmas olmak üzere değerli ve yarı değerli taşlarda da iddialı olmak. Bugün ülkemiz ekonomisi ve ihracatını geliştirmek için özveriyle çalışan tüm sektörlerin bu başarıda büyük katkısı var. Biz de elimizden gelenin en iyisini yaparak ülkemizin bu başarısını taçlandırmaktan onur duyuyoruz. Mücevher sektörü bu bağlamda Türkiye ekonomisinin tek taşıdır diyebiliriz” dedi.

Türk fuarcılık sektörünün en büyük alım heyeti Istanbul Jewelry Show’da ağırlanacak!

Fuarda T.C. Ekonomi Bakanlığı koordinatörlüğünde, İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri (İMMİB) Genel Sekreterliği, Mücevher İhracatçıları Birliği (JTR) ve UBM Rotaforte’nin organizatörlüğünde “Uluslararası Alım Heyeti Programı” da gerçekleştirilecek. Avrupa, Orta Doğu, Amerika, Kuzey Afrika ve Uzak Doğu ülkelerinden 1.000’e yakın sektör profesyoneli ağırlanacak.

UBM Rotaforte Murahhas Azası Şermin Cengiz: “Türkiye’ye yakışan bir fuar olacak”

UBM Rotaforte Murahhas Azası Şermin Cengiz: “Ülkemiz dünya altın mücevherat üretiminde ilk beş ülke arasında ve dünya mücevherat otoriteleri tarafından İtalya’ya rakip olarak gösteriliyor. 1992 yılında 2,8 milyon dolar olan Türk altından mamul mücevherci ve kuyumcu eşyası ihracatı, 2016 yılında toplam 3,68 milyar dolara ulaştı. Fason üretimden çıkıp tasarım ürünlerle dünyada söz sahibi olunan bu dönemde, Türk markaları, aranan ve talep gören markalara dönüşmekle kalmadı, mücevherde özellikle Ortadoğu, Avrupa, Arap Yarımadası, Rusya ve BDT ülkeleri için ‘Made in Turkey’ markalı mücevher ürünleri öncelikli tercih edilme noktasına geldi.Sektörün bu gelişimine paralel olarak da, Istanbul Jewelry Show sektöre olan katkısını her geçen yıl arttırmayı başardı. Fuarımız kapsamında gerçekleşecek iş görüşmeleri ve imzalanacak anlaşmalarla Türkiye mücevher ihracatının %80’ine yakın bölümünün gerçekleşmesini hedefliyoruz” dedi.

Ortadoğu’ya açılmak isteyen Avrupalı markaların tek seçeneği Türkiye’de yatırım yapmak

Marka Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mine Tozlu ve JLL Türkiye Başkanı Avi Alkaş 10. İstanbul Moda Konferans’nda «Türk giyim markası» bilincini oluşturmayı, değerini güçlendirmeyi, düşük fiyat rekabetini katma değerli ve markalı ihracata çevirerek ülke ekonomisinde değer yaratacak yeni bir vizyon ortaya koyacak. Markalaşma yolunu kısaltacak perakende formülünün adı: BrandPlus… Türk üreticileri tek çatı altında toplayacak olan BrandPlus hazır giyim sektörü için yeni bir perakende açılımı sunuyor. İlk kez 10. İstanbul Moda Konferansı’nda gündeme gelecek olan BrandPlus, tek bir mağaza yatırım bedeli ile 30 farklı lokasyonda satış yapma imkanı sunarken küresel pazarda var olmak isteyen Türk üreticilere markalaşma yolunda test sürüşü yapma olanağı da sunuyor.

“Türk üreticisini perakendeye adım atma konusunda cesaretlendirmemiz gerekiyordu, BrandPlus sektöre bu yolu açıyor” diyen TGSD Başkanı Şeref Fayat “BrandPlus uluslararası iş etiğine sahip TGSD üyeleri için yeni bir açılım olacak, Türkiye’den bu sayede daha hızlı yeni markalar doğacaktır” dedi.

Avi Alkaş’ın “paylaşım ekonomisinin perakende uyarlaması” olarak tanımladığı BrandPlus Projesi 60 ila 100 bin Euro’luk yatırım bedeli ile Türk üreticisine dünyaya açılma fırsatı sunuyor. BrandPlus hedeflenen büyümeyi yakaladığında bugün miktar endeksi yüksek Türk hazır giyim sektörü için değer endeksi yüksek yeni bir konumlamayı da beraberinde getirecek.

10. İstanbul Moda Konferansı sektör ve yeni perakende formülünüz için neden önemli?

Avi Alkaş: Türkiye önemli bir tekstil ülkesi. Özellikle son 30 yılda Türk perakendesinin de büyük gelişme gösterdiği gözleniyor. Son 10 yılda ise Türk markalarını birbiri ardına yurtdışında görmeye başladık. 2023 vizyonu çerçevesinde Zara, H&M gibi markalarla boy ölçüşen Türk markalarını hep beraber izleyeceğiz. Yakın coğrafyadan başlayarak büyüyen Orta Doğu pazarı, coğrafya, Rusya, Balkanlar derken Avrupa’da izlediğimiz bir LCWaikiki başarı öykümüz var. Arkasından gelen Koton, DeFacto ve diğer tekstil markalarımız yurt içinde geliştirdikleri rekabetçi yeteneklerini yurtdışındaki pazarlara da taşımaya başladılar. Türkiye giyim sanayicilerinin artık markalaşma sürecine daha fazla katılarak Türkiye’nin geçmişte sadece yabancı markalar için üretim yapan fasoncu konumundan kendi markalarını üreten aşamaya geçmesi dolayısyla katma değeri daha yüksek ihracata yönelmesi lazım. Bu bilincin gelişmesinde 10. İstanbul Moda Konferansı’nın önemi çok büyük.

Konferansınıza isim sponsoru olan Marka Yatırım Holding’in projesi olan BrandPlus formülünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şeref Fayat: BrandPlus gerek mağaza yapısı gerek yatırım modeli gerekse sunduğu marka karmasıyla ciddi avantajlar barındıran özel bir formül. Hep “Markalaşabilmek için kaliteli üretim yapmalı ve perakendede başarı elde etmelisiniz” dedik ama bir formül sunmadık. Türk üreticisini perakendeye adım atma konusunda cesaretlendirmemiz gerekiyordu, BrandPlus sektöre bu yolu açıyor. TGSD çatısı altında uluslararası iş etiğine sahip çok güçlü üreticilerimiz var. Marka Yatırım Holding projesi olan BrandPlus’ın ne kadar üreticiye ulaşırsa o kadar başarılı olacağına inanıyoruz. 10. İstanbul Moda Konferansımız bu amaca hizmet edecek en doğru mecra olacaktır.

Avi Alkaş: “BrandPlus paylaşım ekonomisinin perakende uyarlamasıdır”

Türk hazır giyim üreticisi için BrandPlus nasıl bir açılım sunuyor?

Avi Alkaş: Sadece hazır giyimle değil farklı alanlardaki potansiyel markalarımızla organize hareket etmeli modern Türk çarşıları yaratmalıyız. 1461’de kurulan kapalı çarşı kültürünü ve geleneksel çarşı anlayışımızı yeni nesil AVM’lerde yeniden yorumlayarak başarılı projelere imza attık. “Pazar yeri uzadıkça yürüyeni çoğalır” diye bir laf vardır. En az zamanda en hızlı çözümü sunan, çok markalı yapılarda zihin payı, zaman payı ve cüzdan payı hak ettiği yere oturuyor. BrandPlus paylaşım ekonomisinin perakende uyarlamasıdır ve bu anlamda Türk perakendesi için yeni bir vizyondur.

Mine Tozlu: Tekstil ve hazır giyim sektörü, Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden. Bu alanda, yıllardır «başka şirketlere fason üretim» bazlı devam eden çalışmalar yerini «marka» bazlı pazarlamaya bırakıyor. Tekstil sektöründeki bilgi birikimi ile Türk markaları dünya pazarında yerini almaya başladı. Ancak markalı ihracat henüz oldukça düşük düzeyde.

Tozlu: “Armani, Fendi, Versace, Cavalli gibi lüks yabancı markalarla Türk markaları aynı platformda tüketiciye sunacağız”

Mine Tozlu: BrandPlus projemiz aracılığıyla tekstil ve hazır giyim sektöründe sahip olduğumuz bu gücü, hep birlikte fırsata dönüştürmemiz, gücümüzü birleşerek «made in Turkey» etiketi ile dünyaya göstermemiz gerekiyor. Çok katlı bu yapıda Armani, Fendi, Versace, Cavalli gibi lüks yabancı markalarla Türk markaları aynı platformda tüketiciye sunacağız.

BrandPlus tüm üreticilere eşit mesafede duran çok markalı yeni bir satış kanalı. Markalara mağaza açma yatırımı yapmadan birden fazla ülkede satış ve pazarlama olanağı sunuyoruz. BrandPlus sayesinde üretici, tek bir mağaza açma maliyeti ile 30 farklı noktada var olabilme imkanı bulacak. Yatırım maliyeti, kira ve personel giderleri yük olmaktan çıkacak. Perakendeden korkmaya neden olan birçok unsuru BrandPlus projesinde hafifletiyor ya da ortadan kaldırıyoruz. Markalaşmaya giden perakende yolculuğunda tüm danışmanlığı da üstleniyoruz.

Tozlu “Ortadoğu’ya açılmak isteyen Avrupalı markalara tek seçeneğin Türkiye’de yatırım yapmak olduğunu göstereceğiz”

Mine Tozlu: BrandPlus çatısı altında; hazır giyim üreticilerinin güçlerini tek çatı altında birleştirerek, «Türk giyim markası» bilincini oluşturmayı ve değerini güçlendirmeyi, düşük fiyat rekabetini katma değerli ve markalı ihracata çevirerek ülke ekonomisinde değer yaratmayı hedefliyoruz. Bu bilinci yayabildiğimiz oranda Türk üreticisinin markalaşma sürecinde yolunu kısaltacak üretimde miktar değil değer endeksini yükselteceğiz. Bu yapı sayesinde markalaşma alanında hızlanan Türk firmaları Ortadoğu’ya açılmak isteyen Avrupalı markalara tek seçeneğin Türkiye’de üretim yapmak olduğunun da altını çizecek.

Toplam 9 mağaza ile lansmanı yapılacak olan BrandPlus’ın iki sene içinde 60 noktaya ulaşması hedefleniyor. İstanbul merkezli projenin yurtdışı ayağında öncelikli bölgeler içinde Orta Doğu, Balkanlar, Cumhuriyetler ve Çin yer alıyor.

BrandPlus yatırım bedeli ve üreticiye sunduğu avantajlar nedir?

Mine Tozlu: 60-100 bin Euro arasında katılım bedelinin ödendiği sistemde; yeni pazarlarda, pazara giriş mevzuatları BrandPlus yükümlülüğünde gerçekleştiriliyor. Giriş yapılan pazardaki, siyasi, jeopolitik, döviz kuru dalgalanmaları, yükselen finansman maliyetleri gibi maliyetleri ve diğer tüm riskleri BrandPlus üstleniyor. Sadece Orta Doğu ürün pazarında 2 yılın sonunda 100 milyon Euro ürün sirkülasyonundan söz ediyor olacağız. Üretici için markalaşma yolunda süreyi çok kısaltacağız.

Türk markalarının ne kadarı yurtdışına açılmaya hazır?

Avi Alkaş: Bugün iç pazarda faaliyet gösteren 300 markanın çok azı yurt dışına açılmaya hazır. Mavi Jeans önemli bir başarı hikayesidir. Damat başarı hikayesi olma yolunda ilerliyor. Bugün Türkiye’de mağazacılığı denemiş küsmüş ya da perakendeden korktuğu için üretimde kalmayı daha az riskli bulmuş yapılar ağırlıkta. Biz BrandPlus projemiz sayesinde Türk üreticisine önce iç daha sonra dış pazarda optimum bir yatırım maliyeti ile önemli bir test sürüşü imkanı sunuyor ve markalaşma sürecindeki yolu kısalttığımız gibi vereceğimiz danışmanlıkla bir nevi uzun yol arkadaşlığı vadediyoruz.

AVM’lerde yer bulamayan markalaşmamış çok ciddi üreticiler var. İç pazarda idman yapmayan bir markanın küresel pazarda var olma şansı düşük. BrandPlus üreticiye ciddi bir test sürüşü imkanı sunacak. BrandPlus dünyaya açılmak isteyen Türk markalarının kuluçka merkezi olacak.

İş yeri hekimleri de e-imza kullanacak

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun verilerine göre, Türkiye’deki eczanelerde kullanılan e-imzalı reçete oranı yüzde 82,32. SGK anlaşmalı tüm kamu ve özel sağlık kuruluşlarında e-reçete kullanımının resmi olarak yürürlüğe girmesinin ardından, iş yeri hekimleri de yıl sonuna kadar e-reçete uygulamasına dahil olacak.

30.09.2017

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamayla, vatandaşlara devlet tarafından verilen hizmetlerin kaliteli, hızlı, kesintisiz ve güvenli bir şekilde elektronik ortamda sunulması amacıyla, iş yeri hekimlerinin 2017 yıl sonuna kadar elektronik imza sahibi olmaları gerektiği bildirildi. Buna göre, iş yeri hekimleri, İş Sağlığı ve Güvenliği Kayıt, Takip ve İzleme Programı (İSG Katip) üzerinden e-reçete düzenleyebilmek için e-imza kullanacak. Kamu, özel sektör ve meslek gruplarında olduğu gibi halkın doğrudan temas ettiği öncelikli alanlardan biri olan sağlık sektörüne verimlilik katan e-imza, iş yeri hekimlerinin kolay ve kaliteli hizmet sunabilmelerine olanak tanıyacak.

Vatandaş sağlık hizmetlerine daha kolay şekilde ulaşacak

Sağlık sektöründe e-imza kullanımı işlemlerin hızlı ve sorunsuz yapılabilmesini sağlarken, vatandaşların da sağlık hizmetlerinden kolay bir şekilde yararlanabilmelerini mümkün kılıyor. E-devlet stratejisi çerçevesinde uygulamaya konulan sağlık sektöründeki e-imza kullanımı projesi, kamu ve özel sağlık kuruluşlarının ardından iş yeri hekimlerini de kapsam içerisine dahil ederek yaygınlaşıyor.

Takip ve kontrol hızlanacak, kağıt ve kırtasiye gideri olmayacak

Kağıt reçetelerden e-reçeteye geçişin sağlık sektöründe takibi ve kontrolü kolaylaştırdığını, maliyet ve zaman yönetimi sağlamak için çok önemli bir adım olduğunu vurgulayan E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhun, “E-imza, kurumların hem kendi bünyelerinde hem de birbirleri ile olan iletişimi ve bürokrasiyi hızlandırıyor. Kağıt, kırtasiye, enerji ve zaman tasarrufu sağlayan e-imza, arşivleme kolaylığı da getiriyor. Sağlık alanında, maliyet ve zaman yönetimi sağlamak açısından çok önemli olan e-reçete uygulaması, sağlık sektörünün gelişimine ve ülke ekonomisine katkı sağlıyor. E-GÜVEN olarak hastanelere ve eczanelere sunduğumuz e-imza hizmetiyle, sağlık sektöründeki işlemlerin hızlandırılmasına katkı sunuyoruz.” dedi.

E-imza hastane içi idari işleyişi de kolaylaştırıyor

E-imza kullanımının sağlık sektöründe yaygınlaşması, iş süreçlerinde iyileşme ve maliyet tasarrufu ile birlikte vatandaşların sağlık hizmetlerine daha hızlı ve daha kaliteli bir şekilde ulaşmasını sağlıyor. E-imza sadece hastalarla ilgili resmi işlemlerde değil, hastane içi idari işleyişte, izin, sipariş, satın alma, performans değerlendirme, ilaç siparişleri, laboratuvar raporlarının imzalanması, medikal muhasebe işlemleri ve doktor hak edişleri gibi alanlarda da kullanılabiliyor.

Dünya, Uluslararası Bal Kongresi İle Türk Balını Tanıyacak

Çin’den sonra bal üretiminde dünyada ikinci sırada yer alan Türkiye, uygun iklim koşulları ve bitki örtüsü çeşitliliği ile zengin bir floraya sahip. Özellikle çam balı üretiminde, dünya genelindeki ihtiyacın yüzde 90’ını karşılayarak liderliğini koruyan Türkiye, bu yıl 45’inci Apimondia Uluslararası Arıcılık Kongresi’ne ev sahipliği yapıyor. Bal üreticileri, Kongre’nin 120 yıllık tarihinde ilk kez İstanbul’da yapılacak olmasının Türk balının tanıtımı açısından da çok önemli olduğunun altını çiziyor.

Bal üretimi her yıl katlanarak artan Türkiye, Çin’den sonra dünyada ikinci sırada yer alıyor. Türkiye’nin dört mevsimi yaşaması, uygun iklim koşulları ve bitki örtüsü çeşitliliğinin yanı sıra son yıllarda arıcılık sektörüne yapılan destekler, sektörün hızla yol almasını sağladı. Özellikle, çam balı üretiminde, dünya genelindeki ihtiyacın yüzde 90’ını karşılayan Türkiye, 29 Eylül-4 Ekim tarihleri arasında yapılacak 45’inci Apimondia Uluslararası Arıcılık Kongresi’ne ev sahipliği yapıyor. İlk kez İstanbul’da yapılacak kongrenin, Türk balının tanıtımı için büyük önem taşıdığını belirtiliyor.

Dört Mevsim Bal Üretiyoruz

Türk balının kalitesi ile dünyada ünlü olduğunu belirten Honeyci markasının kurucusu ve 32 yıllık bal üreticisi Ahmet Bağran Aksoy, “Ülkemiz bal üretimi konusunda dünyada ikinci sırada yer alıyor. İklim koşullarımız, bitki örtümüzün çeşitliliği ve flora zenginliği ile dünyanın bal üretimi konusunda merkezi konumundayız. Türk balı dünyada kalitesi ile ünlü. Ülkemizin iklimi arıcılığa oldukça elverişli ve dört mevsim bal üretebiliyoruz”ifadelerini kullandı.

Türk Balı Tüm Dünyaya Tanıtılacak

Kongrenin İstanbul’da yapılmasının Türk balının tanıtımı açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Aksoy“2013 yılında Ukrayna’nın başkenti Kiev’de yapılan kongreye katılım göstermiş ve 2017 yılında yapılacak kongrenin ev sahibi olacağımız haberini alarak dönmüştük. Bu yıl, kongrenin ülkemizde yapılması, balımızın tanıtımı anlamında büyük önem taşıyor. Flora zenginliğine sahip Türk balı, Amerika, Çin, Almanya, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Avusturalya, Pakistan, Bangladeş, başta olmak üzere 120 ülkenin katılacağı bu etkinlikte dünyaya tanıtılacak. Bu kongrenin ülkemizde yapılıyor olması, sektörde geldiğimiz noktayı göstermektedir” dedi.

Ticarette Malezya Baharı Çiçek Açıyor

Mesafesi çok uzak, kültürü çok yakın olan Malezya ile ticaret hacmimiz ikiye katlandı…

Avrupa Birliği ile gerileyen ticaret, komşu ülkelerdeki siyasal ve ekonomik istikrarsızlık Türk ekonomisinde endişeye sebep oluyor. Ancak tüm karamsar havaya rağmen içimizi ısıtan haberler de gelmeye devam ediyor.

Gelişmekte olan ülkeler arasından doğal zenginlikleri ve teknoloji odaklı üretim teknikleri ile güçlü bir ekonomiye sahip olan Malezya ile Türkiye arasındaki ticaret iki yılda iki katına çıkarak 3 milyar dolar seviyesine yükseldi. Türkiye ile Malezya arasındaki toplam ticaret hacmi 2017 yılının Ocak ve Temmuz dönemlerinde geçen yıla göre yüzde 64 artarak 1.62 milyar dolara yükseldi.

Malezya Ticaret Ajansı tarafından düzenlenen ikili görüşmelerde bulunmak üzere Türkiye’ye gelen Malezya Uluslararası Sanayi ve Ticaret Bakanı Dato Sri Mustapa Mohamed, iki ülke arasındaki ticaret hacmini 2020 yılında 5 milyar dolar seviyesine çıkaracaklarını ifade etti.

Ticaret Daha da Gelişecek

2015 yılında iki ülke arasında imzalanan serbest ticaret anlaşması sonucu Malezya’dan Türkiye’ye yaklaşık 3 milyar dolarlık bir ticaret hacmi oluşturduklarını ifade eden Sanayi ve Ticaret Bakanı Dato Sri Mustapa Mohamed, “İki ülke arasındaki potansiyel sektörlerdeki işbirliğini artırmak istiyoruz. Türkiye Malezya’nın en büyük 24’ncü ticaret ortağı. Eğitim, turizm, sağlık, gıda, enerji ve savunma sanayi konuları başta olmak üzere daha bir çok alanda işbirliğini geliştirmeyi düşünüyoruz” dedi.

Malezyalı İşadamları Yatırım Arıyor

Malezyalı şirketlerin 2016 yılında Türkiye’ye 2. 63 milyar dolar yatırım yaptıklarını aktaran Bakan Dato Sri Mustapa Mohamed, Malezya’nın Türkiye ile ticaret yapan ülkeler sıralamasında 41’nci sıradan 31’nci sıraya yükseldiğini ifade etti. Türkiye’yi önemli bir partner olarak gördüklerini ifade eden Malezyalı Bakan, “İşadamlarımız yurtdışında yatırım arıyor. Türkiye’de gelişmekte olan pazarlara yakınlığı dolayısıyla bizim için öncelikli pazarlardan biri. Türkiye’de çok üst düzey şirketlerle görüştük ve karşılıklı işbirliği geliştirmek istiyoruz” diye konuştu.

Bakan Dato Sri Mustapa Mohamed şöyle devam etti:

“Serbest ticaret anlaşması ile iki ülke arasında ticareti yapılan ürünlerin yüzde 70’inde vergiler kaldırıldı. Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen Malezyalı şirketlere, Türkiye’nin jeopolitik konumundan bahsediyoruz. Avrupa ve Ortadoğu’ya bu kadar kolay açılabilecek bir kapı yoktur. Bunun somut örneği olarak da 3 milyar dolara yakın bir ticaret hacmi ortaya koyduk.”

Her Alanda Tam İşbirliği

Malezyalı Bakan Mohamed, 2016 yılında Malezya’dan Türkiye’ye 49 bin 255 turist geldiğini ve iki ülke arasında çok büyük bir turizm potansiyeli olduğunu ifade etti. Malezya Uluslararası Sanayi ve Ticaret Bakanı Dato Sri Mustapa Mohamed, Türkiye ile Malezya arasında eğitim alanında işbirliği için de iyi niyet protokolü imzalandığını belirterek, “Bu protokol ile iki ülke arasında akademisyen, öğretim üyesi, araştırmacı, uzman ve öğrenci değişimi daha rahat bir şekilde yürütülecek. Bilgi ve eğitim içeriğinin iki ülke arasındaki değişimini sağlayacak bu protokolün önemli artılarından biri de burs olanaklarının artırılmasıdır. Şu anda 276 Malezyalı öğrenci Türkiye’de eğitim görüyor ve 71 öğrenci burs imkanından faydalanıyor” diye konuştu.

Malezya’nın Türkiye’ye sattığı en önemli ürün:

1. Palmiye Yağı ve palmiye tabanlı ürünler 510 milyon dolar

2. Metal Üretimler 360 milyon dolar

3. Tekstil, kıyafet ve ayakkabı 235 milyon dolar

4. Kimyasallar ve Kimyasal Ürünler 199 milyon dolar

5. Elektrik – Elektronik Ürünler 131 milyon dolar

Malezya’nın Türkiye’den aldığı 5 önemli ürün:

1. Tekstil, kıyafet ve ayakkabı, 37 milyon dolar

2. Makina ve teçhizatları 31 milyon dolar

3. Kimyasallar ve Kimyasal Ürünler, 30 milyon dolar

4. Petrol ürünleri 27 milyon dolar

5. Meyve ve diğer tarım ürünleri 26 milyon dolar

Malezya’da Yatırım Yapan En Büyük Türk Firmaları:

  1. Evyap
  2. Novaplast
  3. Tepe Kimya

Türkiye’de Yatırım Yapan En Büyük Malezya Firmaları:

  1. Khazanah
  2. Malaysia Airports Holdings Berhad (MAHB)
  3. Tenaga Nasional Berhad (TNB)

Japonya’nın kornası Türkiye’den

Dünya otomotiv devlerinin korna tedarikçisi olarak Anadolu’dan dünyaya açılan ve korna sektöründe yarattığı ihracat potansiyeli ile ekonomik bir başarıya imza atan Seger Korna, özellikle son dönemde Japonya pazarında da kornaları ile sesini duyurdu. 

Bursa ve Çin’deki fabrikaları ile dünya otomotiv sektörünün önde gelen ünlü markalarının tedarikçisi konumunda yer alan Seger, yeni ürünleri piyasaları hareketlendirmeye hazırlanıyor. Ar-Ge konusunda önemli çalışmalara imza atan firma, korna üretiminde verimliliği ve proses hakimiyetini artırarak, üretimde değişkenlikleri azaltacak teknolojilerle yeni ürün geliştiriyor. Seger son olarak Japonya’nın önemli markaları Mitsubishi ve Isuzu’nun ağır vasıtalarına özel üretim gerçekleştirdi.

SEGER_korna2

4. Nesil Sanayi ile Daha Fazla Üretim Hedefleniyor

4. nesil sanayiye de giren Seger, yılda 10 milyonun üzerinde korna üretirken 10 yıl içinde üretimi 3 kat artırmayı planlıyor. 35 ülkede tescil edilmiş 2 markası bulunan Seger, 2017’de de yüzde 5’lik bir büyümeyi hedefliyor. Hem OEM tarafında hem de satış sonrası yenileme pazarında tercih edilen, izlenen global bir korna markası hedefiyle Ar-Ge çalışmalarına hız veren ve bu alanda yatırımlar yapan Seger, vizyonu doğrultusunda hem yurt içinde hem de yurt dışında markalaşma çalışmalarına büyük önem veriyor.

OEM ve Aftermarket Fırsatları için Rusya’da Satış Ofisi Açtı

İtalya ve Japonya gibi büyük pazarlar ile rekabet içerisinde bulunan Seger için Rusya pazarı da büyük önem taşıyor. Uzakdoğu pazarı için Çin’de kurduğu fabrikası ile rekabet gücünü sağlamlaştıran Seger bir süre önce de Rusya’da bir satış ofisi açtı.

Satınalma Müdürleri Endeksi (Sameks) Eylül Ayı Verileri Açıklandı

Eylül Ayı SAMEKS Verileri Açıklandı

Eylül ayı SAMEKS verileri İstanbul’da açıklandı. SAMEKS Bileşik Endeksi, bir önceki aya göre 1,6 puan azalarak 54,8 değerine geriledi. Gözlenen bu azalışta hizmet endeksinin 3,0 puan azalarak 52,2 puana gerilemesi etkili olurken, sanayi endeksi de 1,7 puanlık azalışla 58,0 puana geriledi. Böylece SAMEKS, 54,8 puanlık değeriyle Eylül ayında ekonomik aktivitedeki hareketliliğin devam ettiğine işaret etti. MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, endekslerde gözlenen hız kaybına rağmen SAMEKS’in 50 referans değeri üzerinde seyretmesi, reel sektörün dinamizminin sürdüğünü gösteriyor” dedi.

2017 yılı Eylül ayında mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış SAMEKS Bileşik Endeksi, bir önceki aya göre 1,6 puan azalarak 54,8 değerine geriledi. Gözlenen bu azalışta hizmet endeksinin 3,0 puan azalarak 52,2 puana gerilemesi etkili olurken, sanayi endeksi de 1,7 puanlık azalışla 58,0 puana geriledi. Böylece SAMEKS, 54,8 puanlık değeriyle Eylül ayında ekonomik aktivitedeki hareketliliğin sürdüğüne işaret etti.

Kaan: “Reel sektörün dinamizminin sürüyor”

MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan, Temmuz ayında 59,3 puanla tarihi zirvesini gören SAMEKS Bileşik Endeksinin Ağustos ve Eylül ayında sırasıyla 56,4 ve 54,8 seviyesinde gerçekleştiğini ve yılın üçüncü çeyreğini 56,8 puan ortalamasıyla kapattığını belirtti. Kaan; “Bu değer 55,3 puanlık ikinci çeyrek ortalamasıyla kıyaslandığında, Türkiye ekonomisinin yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe kıyasla hızını artırarak büyümeyi sürdürdüğü görülmektedir.

Sanayi sektöründe önceki aya göre ivme kaybı gözlenmiş olmasına karşın, alt endeksler itibariyle üretim, yeni sipariş, satın alım ve istihdamdaki artışlar Eylül 2017 döneminde de sürdü. Hizmet sektöründe ise girdi alımlarının sert bir şekilde hız kaybetmesi iş hacmini 50 referans puanının altında tutmuş ve böylece SAMEKS Hizmet Endeksi son 6 ayın en düşük seviyesine geriledi.

Endekslerde gözlenen hız kaybına rağmen SAMEKS’in 50 referans değeri üzerinde seyretmesi reel sektörün dinamizminin sürdüğünü gösteriyor. Bu bağlamda 2017 yılının ikinci çeyreğinde %5,1 büyüyen Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrekte bu performansını da aşarak yüksek oranlı pozitif büyüme alışkanlığını sürdürdüğünü tahmin edebiliriz” şeklinde konuştu.

Sanayi Endeksi 58,0 seviyesinde

SAMEKS Sanayi Endeksi, 2017 yılı Eylül ayında, bir önceki aya göre 1,7 puan azalarak 58,0 seviyesine geriledi. Bu gelişmede firmaların yeni siparişlerinde meydana gelen 1,4 puanlık hız kaybı belirleyici olurken, buna bağlı olarak sektöre ilişkin üretim 3,6 puan azalarak 58,1 seviyesine geriledi.

Hizmet Endeksi 52,2 değerinde

SAMEKS Hizmet Endeksi; 2016 yılı Eylül ayında, bir önceki aya göre 3,0 puan azalarak 52,2 değerine geriledi. İş Hacmi (6,0 puan), Satın Alım (8,2 puan), ve İstihdam (1,4 puan) alt endekslerinde gerçekleşen azalışlar, hizmet sektöründe gözlenen hız kaybının en önemli belirleyicileri oldu.

TÜRKİYE EKONOMİSİ

2017 yılının ilk çeyreğinde %5,2 büyüyerek oldukça başarılı bir performans sergileyen Türkiye ekonomisi, devam eden çeyrekte de %5,1 oranında büyüdü ve böylece yılın ilk yarısında 5,1 puanlık bir büyüme kaydetti.

İhracat, ithalat ve dış ticaret açığı arttı

2017 yılı Temmuz ayında toplam ihracat hacmi 2016 yılının aynı ayına göre %28,3 artarak 12,6 milyar dolar olurken, toplam ithalat hacmi de %46,2 artarak 21,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Böylece Haziran ayında dış ticaret açığı %82,5 artarak 8,8 milyar dolara yükseldi.

Cari açık beklenilenin altında

2017 yılı Temmuz ayında cari açık, beklentilerin bir miktar altında gerçekleşti ve 5,1 milyar dolar olarak oldu. Bu gelişmede altın ithalatında kaydedilen artışla dış ticaret açığında gözlenen genişleme belirleyici olurken, turizm gelirlerindeki artış cari açıktaki genişlemeyi sınırlandırdı.

Sanayi üretimi beklentilerin üzerinde büyüdü

Büyümenin öncü göstergelerinden sanayi üretimi, Temmuz ayında, aylık ve yıllık bazda beklentilerin oldukça üzerinde büyümüş ve yılın üçüncü çeyreğine ilişkin büyüme rakamları için olumlu bir görünüm arz etti. Bu dönemde aylık bazda sanayi üretimi %2,3, yıllık bazda sanayi üretimi ise %14,5 artış kaydederken; böylece yıllık bazdaki sanayi üretimindeki artış trendi 10 aya çıktı.

İşsizlik rakamları azaldı

Nisan, Mayıs ve Haziran dönemlerinin ortalaması alınarak hesaplanan Mayıs 2017 dönemi işsizlik rakamları, geçtiğimiz aya göre 0,3 puan azalmış, önceki yılın aynı ayına göre ise 0,8 puan artmış ve arındırılmamış veriye göre %10,2 seviyesinde gerçekleşti. Böylece Ocak ayında %13,0’e kadar yükselen işsizlik oranı, Şubat 2017 döneminden itibaren üst üste dördüncü ayında da geriledi.

Enflasyon 0,52 puan arttı

2017 yılı Ağustos ayına ilişkin tüketici fiyatları, aylık bazdaki beklentileri bir miktar aşarak 0,52 puan arttı. Buna bağlı olarak yıllık bazdaki fiyat artışı da piyasa beklentilerinin üzerine çıkarak %10,68 seviyesinde gerçekleşti. Böylece yıllık enflasyonda Mayıs, Haziran ve Temmuz ayında gözlenen 3 aylık düşüş eğilimi sona erdi.

DÜNYA EKONOMİSİ

2017 yılı Eylül ayında küresel ekonominin gündemi; başta FED’in faiz kararı olmak üzere ABD ekonomisine ilişkin son gelişmeler, Avrupa Merkez Bankası’nın para politikası ve küresel petrol fiyatlarında gözlenen artışlar üzerine yoğunlaştı.

ABD Merkez Bankası (FED), Eylül ayı içerisinde gerçekleştirdiği toplantısında politika faiz oranlarında herhangi bir değişiklik öngörmezken, 4,2 trilyon dolar tutarındaki tahvil portföyünü azaltmaya Ekim ayında başlayacağını açıkladı. Geri alım tutarını aylık 10 milyar dolar azaltmayı planlayan FED’in, her üç ayda bir bu tutarı 10 milyar dolar artırarak 2018 yılı sonuna gelindiğinde aylık azalışları en fazla 50 milyar dolar seviyesine çekmeyi hedeflediği belirtildi.

Avro Bölgesi’nde ise; Avrupa Merkez Bankası (ECB), küresel krizden bu yana gerçekleşen en güçlü ekonomik büyümeye rağmen gevşek para politikasında değişiklik yapmazken, Bölge’ye ilişkin 2017 yılı ekonomik büyüme tahmininin yukarı yönlü revize edilmesi dikkat çekti. 2017 yılı için büyüme tahminini %1,9’dan %2,2 seviyesine çeken ECB, bu döneme ait enflasyon tahminini ise %1,5’te bıraktı.

OPEC üyesi ülkelerin Mart 2018’e kadar uzatılan ham petrol üretimi kesintisi kararının üç ay daha uzatılacağına yönelik açıklamalarıyla yükselişe geçen Brent türü ham petrolün fiyatı, 1 Eylül ile 16 Eylül arasını kapsayan dönemde yaklaşık %12 artış kaydederek 60 dolar seviyesine yaklaştı.