​Eğitimde modern franchising dönemi EduProfill ile başlıyor

Özel eğitim sektöründe anaokulundan üniversiteye kadar tüm aşamalarda yatırım yapmak isteyen bireysel ya da kurumsal girişimcilerin artık yeni bir platformu var; EduProfill Investments. Girişimciler, sermaye hacimlerinin kapasitesi oranında bilfiil ya da EduProfill ortaklığı ile diledikleri gibi proje geliştirebilecek.

Vincent Van Gogh’un da söylediği gibi, “Çok büyük şeyler, birçok küçük şeyin bir araya gelmesiyle oluşur.” EduProfill Investments da, özel eğitim sektöründe anaokulundan üniversiteye kadar tüm aşamalarda eğitim yatırımı yapmak isteyenleri bir araya getiren yeni bir yatırım ve danışmanlık platformu.

20 yılı aşkın eğitim sektörü deneyimine sahip Sezai Eyüpoğlu tarafından kurulan EduProfill Investments, bireysel ya da kurumsal girişimcilerin, sermaye hacimlerinin kapasitesi oranında bilfiil ya da EduProfill ortaklığıyla proje geliştirebilmelerini sağlıyor. Ve bunu yaparken, alışılmış franchising kalıplarının dışına çıkarak yatırımcıya farklı ve avantajlı seçenekler sunuyor.

Eğitim Yatırım Danışmanlığı’nda yatırımcıya özel seçenekler

EduProfill Investments, profesyonel hizmet alanını temel olarak “Eğitim Yatırım Danışmanlığı” ve “Fon Yönetim Platformu” olarak iki başlık altında sınıflandırıyor. Eğitim Yatırım Danışmanlığı’nı ise girişimci ve yatırımcılara “Ticari Yapılanma” ve “Eğitim Yapılanması” olmak üzere iki aşamada sunuyor.

Ticari Yapılanma’da verilen hizmetler arasında Hukuksal Danışmanlık, İş Geliştirme Strateji ve Karlılık Yönetimi ile Eğitim Mevzuatı Uyum Yönetimi yer alırken Eğitim Yapılanması konusunda sırasıyla altı yol izleniyor: Eğitim Sistem Kurulum/Entegrasyonu, Marka Konumlandırma, Mimari Yapılandırma, İnsan Kaynakları Yönetimi, Eğitim Kaynakları Yönetimi ve İdari Sistem Kurulumu.

Girişimci ve yatırımcılar, kararlarını takiben EduProfill Investments’dan birbirini tamamlayan profesyonel aşamaların tamamı konusunda bütünsel hizmet alabilecekleri gibi; süregiden yatırım süreçlerinin herhangi bir aşamasında da kurumsal destek alabiliyorlar.

Franchising’de yönetim tekeline alternatif model:

Fon Yönetim Platformu

EduProfill Investments tarafından geliştirilen Fon Yönetim Platformu, Eduprofill’e ait kurumsal eğitim markalarına ortak franchise olarak yatırım imkanı sağlayan bir iş modeli.

Herhangi bir franchising yapılanmasında yatırımcıya sağlanan marka kullanımı, eğitim sistem desteği, eğitim yayınları ve kurumsal standartların tamamen eşdeğer hizmetler ile karşılandığı Fon Yönetim Platformu’nun sektöre sunduğu temel yenilik; iştirakçinin söz konusu hizmetleri almak için yaptığı yatırımın büyüklüğü oranında Eduprofill Investments AŞ’ye ortak olmasıdır.

Bu yöntem, standart franchising sistemlerindeki yönetim tekeline alternatif olarak, tüm küçük ve büyük yatırımcılarının fiili katılımları ve özel/yöresel eğitim ihtiyaçlarıyla güncellenen dinamik bir marka yapılanmasına olanak sağlamaktadır.

Fon Yönetim Platformu, özelleşme sürecinde doğan ve toplam yatırım talebinin sadece %4’lük bir bölümünün mevcut özel eğitim kurumları tarafından karşılandığı özel eğitim sektörünün gelişimi için tasarlanmış, EduProfill Investments’a ait alternatif bir iş/yatırım modelidir. Özel eğitim, okulların şubeleşerek büyümeleri, franchising yöntemiyle yeni yatırımcıların mevcut markalar altında teşekkülü ve yeni eğitim markalarının yapılanması olarak özetlenebilecek sektör dinamikleriyle gelişimini sürdürmektedir.

Aytemiz’de ‘Araçtan Öde’ Dönemi

Aytemiz, hızlı, güvenli ve konforlu bir biçimde yakıt alımı yapmaya imkân tanıyan Araçtan Öde sistemini hayata geçiriyor. Sürücülerin, araçlarından inmeden yakıt alışverişlerini tamamlamasını sağlayan Araçtan Öde sistemi, araçlarında çocukla seyahat edenlere, bedensel engellilere, zamanı değerli çalışanlara ve ödeme yaparken kask-eldiven çıkartmak istemeyen tüm motosiklet kullanıcılarına büyük kolaylık sağlayacak.

Türkiye’nin en hızlı büyüyen akaryakıt markası Aytemiz, otomobil, hafif ticari, ağır vasıta ve motosiklet kullanıcılarının hayatını kolaylaştıracak ‘Araçtan Öde’ sistemini hayata geçiriyor. Anlaşmalı Aytemiz istasyonlarında devreye alınan Araçtan Öde sistemi sayesinde Aytemiz müşterileri, Aytemiz Kart’larını istedikleri bankanın kredi kartlarıyla eşleştirerek, araçlarından inmeden akaryakıt veya LPG alımı yapabilecek. Araçtan Öde sistemi sayesinde çok daha hızlı şekilde yakıt alımı gerçekleştirerek vakit kazanan kullanıcılar, koltuklarından ayrılmadan alışverişlerini konforlu bir şekilde tamamlayacak. Araçtan Öde sistemi, araçlarında çocukla seyahat edenlere, bedensel engellilere, zamanı değerli çalışanlara ve ödeme yaparken kask-eldiven çıkartmak istemeyen tüm motosiklet kullanıcılarına büyük kolaylık sağlayacak.

Pompada Aytemiz Kartlarını ön saha satış görevlisine vererek akaryakıt veya LPG dolum işlemi tamamlandığında, ödemenin otomatik olarak yapılmasını sağlayan Araçtan Öde sistemi, ailelerin çocuklarını araçta yalnız bırakmadan güvenle işlemlerini gerçekleştirmelerine yardımcı olacak. Ayrıca sürücülerin, araçtan inmedikleri için olumsuz hava koşullarından etkilenmeden seyahatlerine kaldıkları yerden devam edebilmelerini de olanak sağlayan Araçtan Öde sistemi, motosiklet kullanıcılarının hayatına da kolaylık katacak. Motorcu Dostu İstasyon Projesi ile sektörde ses getiren bir yeniliğe imza atan Aytemiz, Araçtan Öde sistemi sayesinde motorculara olan desteğini sürdürmeye devam ediyor. Devreye alınan Araçtan Öde sistemi kapsamında motosiklet kullanıcıları, kasklarını ve eldivenlerini çıkartmadan hızlıca akaryakıt alımı yapabilecek.

Araçtan Öde sistemi, aynı zamanda puan biriktirme fırsatı da sunuyor. Araçtan Öde ile hızlı, güvenli ve konforlu bir biçimde yakıt alımı yapmak isteyen Aytemiz müşterilerinin www.aytemiz.com.tr web sitesi üzerinden ya da Aytemiz mobil uygulamasında yer alan “Aytemiz Araçtan Öde” bölümünden kredi kartlarını Aytemiz Kartlarıyla eşleştirmeleri yeterli olacak. Tüm bankaların kredi kartlarının Aytemiz Kartla eşleştirilerek kullanılmasına olanak sağlayan Araçtan Öde sistemi ile tüketiciler, yakıt puan kazanmaya da devam edecekler.

Yedikçe Kilo Verdiren Restoran

Antalya’nın yıldızı Akra’da, son zamanların en sağlıklı ve moda beslenme şekli olan “raw vegan beslenme” ile SAF restoran, organik mutfağın en önemli temsilcisi olarak damak tadına düşkün olanları ağırlıyor. AkraFit ile The LifeCo Antalya’nın içerisinde yer alan restoran, sağlıklı beslenirken lezzetten ödün vermeyenlerin tercihi oluyor.

Akra’nın lezzet duraklarından SAF restoran, kilo aldırmayan ve tok tutarken enerji veren raw-vegan menüsüyle haftanın her günü The LifeCo’nun içinde, yemyeşil bahçesi ve Bey Dağları’na bakan etkileyici manzarasıyla hizmet veriyor.

Sebze, meyve, çiğ kuruyemişler, baklagillerle birlikte doğal ürünler kullanılan SAF lezzetleri, 41 derecenin altında özel fırınlarda kurutularak hazırlanıyor. Böylece yiyecekler tat, koku ve besin kaybına uğramıyor, vücuda enerji veren mineralleri hasar görmüyor. Bu da vücuttaki hücrelerin onarılıp yenilenmesine yardım ediyor.

Şef Mustafa Bıçkı ve ekibin hazırladığı Avokado ezmeli tost, nohut unu kullanılarak yapılan omlet, pirinç yufkasına ya da ıspanaklı tortillaya sarılan wrap; lahana, karnabahar gibi malzemelerin Hindistan cevizi sütüyle harmanlandığı çorba, glütensiz makarna, vejetaryen hamburger, raw lazanya ya da birbirinden lezzetli tatlılar SAF menüsünde bulunan seçeneklerden sadece birkaçı… Sebze ve meyvelerin uyumlu karışımlarıyla hazırlanan içeceklerse mutlaka tadılması gerekenler arasında yer alıyor.

Dokunuş, lezzet, koku, ses ve daha iyi bir sen kodlarıyla temsil edilen Urban Social konseptini otelcilik anlayışının merkezine yerleştiren AKRA, Avrupa’nın en büyük detoks merkezi The LifeCo’nun da bulunduğu Daha İyi Bir Sen kodunu SAF restoranda lezzet kodu ile buluşturuyor.

Doğal ve alkali beslenme programlarının egzersiz programları, nefes terapileri ve zihin detoksu gibi farklı uygulamalarla desteklendiği The LifeCo’da sağlığa ve iyi yaş alma sürecine bütünsel bir perspektiften bakılıyor. 360 derece sağlıklı yaşam felsefesi kapsamında; raw-vegan beslenmeden ozon terapisine ve zihinsel terapilere, beynin ve vücudun tazelenmesi-yenilenmesi yönünde etkin programlarla uzun ve kaliteli bir yaşama dair tüm ihtiyaçlar karşılanıyor.

İşyerlerinin İhtiyaçları da Mevsime Göre Değişiyor

Mevsim şartlarına göre işyeri çalışanlarının kullanım alışkanlıkları da değişiyor. Çalışanların soğuk havalarda ihtiyaç duydukları işyeri malzemeleri ile sıcak havalarda ihtiyaç duydukları malzemeler farklı olabiliyor. İşyerinin alışveriş yeri Avansas.com’un satış verilerine ve saha araştırmalarına bakıldığında, bahar aylarını yaşadığımız şu günlerde kışın tercih edilen ısıtıcıların yerini serinletici ürünlerin aldığı görülüyor. İşyerlerinin vazgeçilmezlerinden birisinin ise Türk kahvesi olduğu ortaya çıkıyor.

Avansas.com’un farklı sezonlara dayalı satış verileri ve saha araştırmalarından derlediği bilgilere göre ofis, perakende mağazaları, depo ve fabrika gibi işletmelerde çalışanların ihtiyaçları da mevsimlere göre değişiklik gösteriyor. Verilere yıl genelinde bakıldığında, soğuk geçen aylarda en çok ısıtıcıların, sıcak geçen aylarda ise serinletici ürünlerin satın alındığı görülürken, Türk kahvesinin dört mevsim de vazgeçilmez ürünlerden biri olduğu ortaya konuyor.

Üşüyenler ısıtıcı ve çaya sarıldı

Geçtiğimiz yılın sonbahar-kış döneminde çalışma ortamlarını ısıtmak için sıkça fanlı ısıtıcı ve klimaya başvurulduğu görülüyor. Sonbahar ve kış mevsimlerinde içini ısıtmak isteyenler, ağırlıklı olarak siyah çay ve bitki çayı tüketiyor. İşte ve trafikte yaşanan stresini azaltmak isteyenler ise tercihlerini Türk kahvesinden yana kullanıyor.

İşyerinin alışveriş yeri Avansas.com’un satış verilerine ve yaptığı müşteri analizlerinin sonuçlarına bakıldığında, çalışanların en çok fanlı küçük ısıtıcıları tercih ettiği görülüyor. Fanlı ısıtıcıları infrared ısıtıcılar ve elektrikli radyatörler izliyor. Güneyde ve kıyı kesimlerinde bulunan işyerlerinin kış aylarında yaptıkları alımlar ise klima ile rahatlıkla ısındıklarını ortaya koyuyor.

Şirketler, sonbahar döneminde son çeyreğe girmeleri ile birlikte çalışanlara ait dosyalarını tamamladıkları için özlük dosyası gibi ürünler de bu dönemde daha çok satın alınıyor.

Isınan hava, soğuyan ofisler…

İlkbahar ve yaz mevsimlerinde, satışı artan ürünler arasında ilk sırayı her zaman içecekler koruyor. İçeceklerden sonra klima, vantilatör ve ıslak mendil geliyor. Gerçek bir serinlik denince akla ilk gelen ürün olarak klima satışları bu aylarda sürekli artıyor. Kış aylarında da kullanılabiliyor olması, klima satın alma oranını arttırıyor. Ofis çalışanlarının pratik ve düşük maliyetli olarak kabul ettikleri vantilatör ise masa tipi, ayaklı ve buharlı serinletme özellikleriyle satışa sunuluyor. Avansas.com, yanı başında serinlik isteyen herkese farklı serinletici ürünler sunarak sıcak ve bunaltıcı günlerde işletmelerin ihtiyaçlarını en hızlı şekilde karşılıyor.

Islak mendiller de sıcak geçen aylarda satışı artan ürünler arasında yer alıyor. Temizlik ürünü olmasının yanında bir serinleme malzemesi olarak da kullanılan ıslak mendiller, özellikle saha satış ekipleri tarafından çok tercih ediliyor. Yazın daha fazla sipariş edilen ürünlerden biri de ofis tipi mini buzdolapları oluyor. İçeceklerin ve özellikle suyun soğuk olmasının önemli olduğu sıcak aylarda, mini buzdolabı satın alan ofislerin sayılarında da artış yaşanıyor.

Bahar havası işyerlerini de renklendiriyor

Havalar ısındıkça insanlar artık daha renkli giyinmeye ve renkli aksesuarlar kullanmaya başlıyor. İlkbaharın gelmesiyle birlikte işyerleri de bahar havasına girerek renkleniyor. Geçtiğimiz yılın ilkbahar ve yaz mevsimlerinde ofisler için satın alınan ürünler arasında renkli yapışkanlı kâğıtların satış oranları dikkat çekiyor.

Dört mevsime genel olarak baktığımızda, her zaman rahatlık ve konfor arayışının olduğu anlaşılıyor. İşyerlerinde masa başında geçirilen hareketsiz saatlere çözüm olarak ayak desteği, bel yastığı ve sırt desteği talepleri gittikçe artıyor.

Mevsimlere göre en çok satılan ürünler

Sonbahar-Kış İlkbahar-Yaz
Fanlı ısıtıcı Soğuk içecekler
Klima Klima/vantilatör
Çay/kahve Islak mendil
Türk kahvesi Türk kahvesi
Personel özlük dosyası Renkli yapışkanlı kâğıt

KOLEKSİYON MOBİLYA Avrupa’da Büyümeye Devam Ediyor!

Türkiye’de ve dünyada tasarımlarıyla binlerce insana ulaşan Koleksiyon, mağazalarına bir yenisini daha ekledi. Koleksiyon, yeni açılan Almanya – Düsseldorf’taki mağazasıyla eğitimden finansa, ofisten ortak alanlara yönelik çok çeşitli tasarım çözümleri sunacak. Koleksiyon, Düsseldorf mağazasını Avrupa’nın merkez noktası olarak konumluyor.

Deneyimlerle değer kazanan ve kişiselleşen yaşam alanları için tasarımlar sunan Koleksiyon, yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. Yurt içi yatırımlarının yanı sıra; yakın zamanda Amerika ve İngiltere gibi önemli coğrafyalarda yaptığı yurt dışı faaliyetleriyle dikkat çeken Koleksiyon, Almanya Düsseldorf’taki Medienhafen’de bulunan mağazasını açtı. 800 m2 alanda finanstan eğitime, ofislerden kamu alanlarına uzanan farklı sektör ve mekanlara yönelik tasarım çözümleri sunulan yeni mağaza, Koleksiyon’un Avrupa’daki ticari ve marka faaliyetlerinin geliştirileceği yeni merkez noktası olacak.

Açılışa Türkiye’den gelen isimler arasında mimarlar Gürhan Bakırküre, Atilla Kuzu ve Levent Çırpıcı yer alırken; Almanya’nın iş, mimarlık ve medya çevresinden önemli isimlerde ağırlandı.

Açılışta, 25 Ülkede 12 Bini Aşkın Mimara Ulaşan Konferans Büyük ilgi Gördü

Mağazanın açılış gecesinde, Koleksiyon Tasarım ve Marka Direktörü Koray Malhan’ın bugüne kadar 25 ülkede 12 bini aşkın mimara ulaşan “Design & Pathos” isimli konferansı da beğeni topladı. Konferansta “Biz neyi, neden ve nasıl üretiyoruz? Ürettiklerimizin çevreyle etkileşimi nasıl gerçekleşiyor?” gibi soruların önemine değinen Malhan, “Fonksiyonellik ve insanın yaşayış, iş yapış biçimlerini, etkileşimlerini sorgulamak üzerine düşünmeliyiz. Bu, sadece mobilya yaparak mümkün değil. Bu yüzden sadece tasarım disiplinini değil, tasarımın farklı disiplinlerle olan etkileşimini, disiplinlerarası diyaloglarını da incelemek lazım. Bu konferans, aslında müzik, semiyoloji, dil bilimi ve mimari teorileri birlikte inceleyip insan aklının yolculuğunu, neresinde olduğumuzu ve tasarımın buradaki duruşunu ele alıyor. Bu diyalogların altını çizdiği önemli bir konu da, modernizmle birlikte hayatımıza giren izleyicinin de işin içine girmesi. Bir eser ortaya çıkınca kapalı kalmıyor, bakan da izleyen de işin içine katılabiliyor. Müzikte, resimde artık birçok sanatta böyle.” dedi. 2017’nin yeni ofis tasarımı konsepti olan Self-Organised Workplace / Kendini Kurgulayan Çalışma Alanı’nın da bu anlayış çerçevesinde katılıma açık öneriler sunmak üzere şekillendiğini belirten Malhan, “Yeni ofis tasarımlarımız çalışma alanları ve kurgularındaki esnekliklerin geldiği noktaları, tasarımın farklı sanat disiplinleriyle olan etkileşimini birey, zaman ve mekan düzleminde irdeliyor. Yeni konseptimizle çalışma ortamlarının kurgusunu bir dekorasyon unsuru olmanın ötesine taşıyıp; bir çağı anlama gayreti olarak değerlendirmek, alışılmışın dışında sorular sormak ve disiplinler arası yeni diyaloglar başlatmayı hedefliyoruz.” dedi.

Koleksiyon son 5 yılda yüzde 20 büyüdü

Koleksiyon Yönetim Kurulu Başkanı Doruk Malhan, yeni bir mağaza açmanın kendilerini heyecanlandırdığını belirterek hedefleri hakkında şunları söyledi: “Kurulduğumuz 70’li yılların başından bu yana sürekli kendini yenileyen ve gelişim eğilimini sürdüren bir marka olduk. Şu anda yurt içinde 12, yurt dışında ise 32 noktada operasyonlarımızı yürütüyoruz. Yurt dışındaki büyümemiz hızla devam ediyor ve yeni açılan Düsseldorf mağazamız bunun göstergelerinden biri. Son beş yılda yüzde 20 oranında büyüdük. 2016 yılını ise 150 milyon TL ciro ile tamamladık. Bugün burada, Avrupa merkezimiz olarak konumlandırdığımız Düsseldorf mağazamızın açılışı için bulunuyoruz. Mağazamız bizim için başta Almanya olmak üzere Fransa, Hollanda ve Polonya gibi Avrupa’nın diğer ülkelerindeki bağlantılarımızı, iş diyaloglarımızı ve müşterilerimizin beklentilerini yöneteceğimiz bir hizmet noktası oldu. Bununla birlikte Almanya mağazamızı sadece bir ihracat noktası olarak değerlendirmiyoruz; Avrupa’da kurumsal yapısı ve organizasyonu olan, gelecekteki gündeminde üretim yatırımlarının da yer aldığı bir potansiyele sahip. Almanya’daki mevcudiyetimizin sadece ticari değil, büyük ölçüde bir marka yatırımı olduğunu söyleyebiliriz. Avrupa pazarında mimarlarla diyalog kurmak ve bu alanda hizmet sunmak bizim için oldukça önemli. Koleksiyon olarak çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz.”

Koleksiyon’dan Düsseldorf’’un Mimari Merkezi’nde Mağaza

Koleksiyon’un Avrupa’daki ticari ve marka faaliyetlerinin merkezi olan yeni mağaza, Ren Nehri kıyısında, şehrin önemli mimari merkezi olan Medienhafen bölgesinde yer alıyor. Geçmişte yük limanı ve ambar alanı olarak bilinen bu bölge, 1990’lı yıllardan itibaren kentsel dönüşüme girerek bir ofis, alışveriş, kültür ve yaşam merkezine dönüşmüştür.

1997 yılına kadar eski bir depo binası olarak kullanılan ve bu tarihte Almanya’nın ünlü mimarlık firması Ingenhoven Architects tarafından dönüştürülen Koleksiyon Düsseldorf mağazası, Mimar Frank O. Gehry’nin ünlü yapıtı Der Neue Zollhof’a yürüme mesafesinde; Mimar Steven Holl ve Mimar David Chipperfield tarafından tasarlanan yapıya bitişik konumda bulunuyor.

İç tasarımı Koleksiyon Marka ve Tasarım Direktörü Koray Malhan tarafından detaylandırılan mağaza, Kaistraße 16a’nın giriş katında bulunuyor. 50 metrelik uzun cam ön cephesiyle ziyaretçilerine muhteşem bir Ren Nehri’nin manzarası sunan merkezde, Koleksiyon’un başta Self-Organised Workplace / Kendini Kurgulayan Çalışma Alanı serisi olmak üzere, pek çok ödüllü tasarım yer alıyor. Mağazanın iç yapılandırılması, binanın tarihi dokusu ve özgünlüğü korunarak Koray Malhan tarafından yeniden tasarlandı.

ASÜD Başkanı Çallı: “Güvenli süt tüketmenin yolu ambalajdan geçiyor”

Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı, yapılan bilimsel çalışmalarla sağlık için yararları ortaya konulan süt ve süt ürünlerinde güvenli tüketimin yolunun ambalajdan geçtiğini söyledi. Çiğ süt satışı konusundaki düzenlemenin, çiğ sütün satışını kriterlere bağladığını hatırlatan Çallı, “Tüketiciler sağlık için risk taşıyan sokak sütünden uzak durmalı” dedi.

Uluslararası Sütçülük Federasyonu kararıyla, 1956 yılından bu yana her yıl 21 Mayıs Dünya Süt Günü olarak kutlanırken, BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ise 1 Haziran tarihini Dünya Süt Günü olarak ilan etmiş bulunuyor.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 1991 yılında başlatılan “Süt Tüketimini Artırma Kampanyası” çerçevesinde ülkemizde 21 Mayıs Dünya Süt Günü, 21-26 Mayıs tarihleri de Dünya Süt Haftası olarak kutlanıyor. Hafta boyunca yapılan etkinliklerle, süt ve süt ürünleri tüketiminin sağlık için yararları vurgulanarak, süt tüketimini teşvik etmek amaçlanıyor.

Süt ve süt ürünleri tüketimi

21 Mayıs Dünya Süt Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yapan ASÜD Başkanı Harun Çallı, beslenme öğeleri açısından zengin bir içeriğe sahip olan süt ve süt ürünlerinin, sağlıklı yaşamak için vazgeçilmez gıdaların başında geldiğini bildirdi. Türkiye’de süt ve süt ürünleri tüketimine ilişkin verileri paylaşan Çallı, şunları kaydetti:

“Süt ve süt ürünleri tüketimini artırmaya yönelik çabalara karşılık, ülkemizde özellikle içme sütü başta olmak üzere, süt ve süt ürünleri tüketim miktarları gelişmiş ülkelerin gerisindedir. Avrupa Birliği ülkeleri ile Avustralya’da 100 kg’ın üzerinde, ABD ve Kanada’da ise 100 kg’a yaklaşan yıllık kişi başına içme sütü tüketimi gerçekleşirken, Türkiye’de bu miktar 24-25 kg seviyelerindedir. Ülkemizde kişi başına tüketilen süt miktarı süt eşdeğeri olarak ortalama yılda 237 kg olarak tahmin edilse de, yapılan araştırmalar, kişi başına yıllık tüketimin 65 kg civarında olduğunu göstermektedir. Dünyada ortalama 110 kg olan bu miktar; Asya’da 75 kg, Avrupa’da 270 kg, AB’de 288 kg, Kuzey Amerika’da 254 kg, Güney Amerika 165 kg, O. Amerika 101 kg, Afrika 49 kg, Okyanusya 217 kg, İsrail’de 150 kg, İtalya’da 184 kg, Hollanda’da 574 kg civarındadır.

Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması 2010 verilerine göre, Türkiye’de genel olarak %20 oranında haftada 1-2 kez süt tüketildiği görülmüştür. Türkiye genelinde her gün süt tüketenlerin oranı %56, yoğurt, ayran, kefir vb. süt ürünlerini tüketenlerin oranı %55, peynir tüketenlerin oranı %76 olarak belirlenmiştir.”

Okul Sütü Programı

Özellikle kemik sağlığı açısından tüketimi önerilen süt ve süt ürünlerinin, çocukluk döneminden başlayarak her yaşta tüketilmesinin önemli olduğunu vurgulayan ASÜD Başkanı Harun Çallı, bu yıl 6’ıncı kez uygulanan Okul Sütü Programının önemine dikkat çekti.

Çocukların süt tüketme alışkanlığı kazanmalarına yardımcı olmak üzere yürütülen program kapsamında, bu yılla birlikte toplam 1 milyar 522 milyon kutu, ambalajlı, kaliteli, UHT sütün öğrencilere ulaştırılmış olacağını belirten Çallı, programın önümüzdeki yıllarda da, her iki döneme genişletilerek uygulanmasını istediklerini söyledi.

Neden ambalajlı süt ve süt ürünleri?

Türkiye süt sanayinin, ulusal ve uluslararası standartlarda, kaliteli, ambalajlı süt ve süt ürünlerini tüketiciler ile buluşturduğunu bildiren Çallı, tüketicilerin sağlık için risk oluşturan; nerede, hangi koşullarda üretildiği belli olmayan sokak sütleri ve süt ürünlerinden uzak durmasının önemine işaret etti.

Çallı, “Süt ve süt ürünlerinde güvenli tüketimin yolu, ambalajlı ürünlerin tüketiminden geçiyor. Ambalajlı süt ve süt ürünleri, üretimde kullanılan çiğ sütün elde edildiği hayvandan başlayarak tüketiciye ulaştırılıncaya kadar zincirin tüm aşamalarında kontrol altındadır. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan kayıtlı ve onaylı, Bakanlığın her türlü denetimine açık olan işletmelerde üretilen ürünler, son tüketim tarihine kadar güvenli bir şekilde tüketilebilir” dedi.

Yerli Kuşkonmaz Dünyaya Açılıyor

Türkiye’de kuşkonmaz üreten ve sofraları yerli, taze ve ucuz kuşkonmazla tanıştıran, Sarıcakaya Kuşkonmaz Vadisi markasıyla Eskişehir’de üretim yapan Nomad Gıda, üretimini daha da artırıp Avrupa’nın önemli kuşkonmaz tedarikçileri arasına girmeye hazırlanıyor.

 

A, B1, B2, B6 ve C vitaminleri açısından oldukça zengin, folik asit, fosfor ve potasyum kaynağı. Güçlü bir idrar söktürücü ve kum dökücü. Gözlere iyi geliyor, kalbi güçlendiriyor, kanı temizliyor, sindirimi kolaylaştırıyor ve eski çağlardan beri afrodizyak olarak biliniyor… Avrupa’da ‘kralların yemeği’ denen ve Türkiye’de 10 yıl öncesine kadar sadece lüks birkaç restoranda bulunabilen kuşkonmaz, artık pazarda bile satılan bir tarım ürününe dönüştü.

 

Türkiye’nin en büyük kuşkonmaz üreticisi olan Nomad Tarım 2016 yılında 122 ton kuşkonmaz üretimi gerçekleştirdi ve ilk ihracatını Hollanda’ya yaptı. NOMAD Tarım Kurucusu ve Ortağı Arman Badur, “Fide bahçelerimizle birlikte 510 dönümde üretim yapıyoruz. 2016’da Türkiye’de toplam 140 ton kuşkonmaz üretildi. Bunun 122 tonu Nomad’a ait. 2017 hedefimiz ise üretimimizi 180 tona çıkarmak” diyor.

 

Nomad Tarım her yıl ılıman Sarıcakaya bölgesinde yaptığı üretimin bir kısmını örtü altına alarak en erken dönemde -turfanda- kuşkonmaz üretimini sağlıyor. Bu yıl içinde hazırlıklarını tamamlayan  ve 30 dönüm bahçe örtü altına alan Nomad Tarım, kurduğu tüneller sayesinde toprak ısısının 10’C üzerine çıkmasını sağlayarak kuşkonmaz köklerinin uyanmasına imkan vererek en erkenci kuşkonmaz sürgünlerini hasat edebiliyor.

 

2003’te İstanbul’da kurulan Nomad Tarım ilk ürünü 2008 yılında aldı. Kuşkonmaz üretiminin büyük bir bölümü Eskişehir’in Sarıcakaya ilçesinde yapılıyor. Mikroklima özelliğine sahip kapalı bir vadi olan Sarıcakaya, Nomad Tarım ile birlikte kuşkonmazla tanıştı. Kuşkonmaz tarımının tek bir türü olmadığını anlatan Arman Badur, Türkiye’nin kuşkonmaz üretimindeki avantajlarını şöyle sıralıyor:

 

“Kuşkonmaz Batı Avrupa’da, tropikal bölgelerde, çölde ve Türkiye gibi ılıman iklimin olduğu coğrafyalarda farklı tekniklerle yetiştiriliyor. Türkiye’de, birkaç bölgedeki farklı yetiştirme tekniğini birleştirip ürünün mevsimini uzun tutabiliyoruz. Özellikle Avrupa’da, İspanya ile Güney İtalya dışında, nisana kadar ürün bulmak mümkün değil. Türkiye’de ise bu dönemlerde ciddi bir hacim ve ihraç potansiyeli var. Avrupa’daki fiyatlar da buna müsaade ediyor, ürün rantabl hale geliyor. Nisandan sonra ise iç pazarda tatmin edici düzeyde satış mümkün.”

 

Kuşkonmaz tarımı, oldukça büyük bir ihracat potansiyeli barındırıyor. Örneğin Yunanistan yılda 40 bin ton kuşkonmaz üretiyor ve tamamını Almanya’ya satıyor. Yunanistan ile aynı iklimsel ve lojistik konumda olduğumuzu hatırlatan Badur, “İşçilik olarak Yunanistan’dan avantajlıyız. Yunanistan’la Avrupa pazarında rahatlıkla rekabet edebiliriz. Ayrıca şimdi çeşitli Arap ülkelerinden de talepler geliyor. Oraya da taze ürünle ulaşmak konusunda avantajlıyız” diye konuşuyor.

 

Nomad Tarım, ilk ihracatını 2016’da Hollanda’ya yaptı. Geçen yıl 4 ton olan ihracatı bu yıl 20 tona çıkarmak hedefleniyor. Şirketin planları arasında Kuzey Avrupa ve Katar’a, ardından da tüm Avrupa, Rusya, ve BAE’ye ürün göndermek var. Bu doğrultuda üretim de artırılacak. Arman Badur, “2020 yılında 50 hektarlık üretimimizi 100 hektara çıkarmış olmayı ve en az 20 bağımsız üretici ile çalışmayı hedefliyoruz” diyor.

Ankutsan A.Ş, sektörde devlet destekli ilk Ar-Ge Merkezini kuran şirket oldu

ürkiye’nin sanayi devleri arasında yer alan ANKUTSAN Antalya Oluklu Mukavva Kutu Fabrikası’nın temelleri 2002 yılında Antalya Altınova mevkiinde Mustafa Çakal ve Rüstem Kesgi adlı iki girişimci arkadaş tarafından atıldı. Kiralık bir atölyede kutu imalatı ile başlayan girişim, tesis ve üretimin 2006 yılında Antalya Organize Sanayi Bölgesi’ndeki kendi yerine taşınmasıyla büyüdü. Tesislere, İstanbul, Mersin ve Ankara’daki modern fabrikaların da katılımıyla, ANKUTSAN, istihdam, üretim kapasitesi, Avrupa’dan ABD’ye, Asya’ya ve Uzak Doğu’ya ihracatı ile dev bir sanayi kuruluşu haline geldi. 2017 yılında Ankara Başkent Organize Sanayi Bölgesi’nde 25 milyon dolarlık yatırımla ve ileri teknoloji makinelerle kurulan ve yarı mamul oluklu mukavva ve kutu üretimine geçen ANKUTSAN, son olarak devlet destekli AR-GE Merkezi’ni kurarak hedeflerinin birini daha gerçekleştirdi.
ANKUTSAN Antalya Fabrikası kurucu ortakları Rüstem Kesgi ve Mustafa Çakal, ANKUTSAN Antalya tesisleri bünyesinde kurulan AR-GE Merkezi ile şirketin yatırımları ve hedeflerini İstanbul’da düzenlenen kahvaltılı toplantıda ekonomi ve teknoloji muhabirleri ile paylaştı.
Toplantıda, ANKUTSAN hakkında bilgi veren kurucu ortak Rüstem Kesgi,  Antalya Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tesislerinin 2006 yılında hizmete girdiğini ve 40 bin metrekarelik alanda 48.000 ton kapasiteli üretimi ile tüm yatırımların merkezi durumunda olduğunu söyledi. Rüstem Kesgi, büyüme trendine giren ANKUTSAN’ın, 2010 yılında yıllık 24.000 ton üretim kapasitesi olan İstanbul’da yerleşik Kutay Oluklu Mukavva A.Ş’ni Antalya ANKUTSAN Grubuna kattığını,  Ocak 2014’te ise, yine büyüme hedefleri doğrultusunda, 34 bin metrekare alanda yıllık 72.000 ton üretim kapasiteli Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi’ndeki tesislerin de ANKUTAN Mersin Kutu fabrikası olarak üretime geçtiğini anlattı.

Biten, devam eden yatırımlar
Ankara Başkent Organize Sanayi Bölgesi’nde satın alınan 40 dönümlük alanda, 25 milyon dolarlık bir yatırımla gerçekleştirilen ve 2017 yılında faaliyete geçen tesislerde Türkiye’de ilk kez ileri teknoloji makinalarla üretim yapıldığını ve  93-94 bin ton oluklu mukavva kutu üretim ve satışının hedeflendiğini ifade eden Rüstem Kesgi, ANKUTSAN’ın Tekirdağ Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’ndeki 35 bin metrekarelik alanda inşaat çalışmaları devam eden tesislerin ise 2018 yılı son çeyreğinde faaliyete geçeceğini, halen 540 olan toplam istihdamın da Çerkezköy tesisleri ile birlikte 600’e ulaşmasının beklendiğini kaydetti.

Üretim
Rüstem Kesgi, ANKUTSAN’ın ticaret ve ihracatta pazar payını sürekli artıran ve Türkiye’nin her bölgesine ürün veren bir marka haline geldiğine dikkati çekti. ANKUTSAN’ın üretiminin yüzde 75’inin ağırlıklı olarak Akdeniz Bölgesi olmak üzere, İstanbul, Ankara, Antalya, Mersin, Kayseri, Denizli, Konya, Adana, Gaziantep’teki satış ofislerinden iç pazara satıldığını belirten Kesgi, tesislerde Yaş Sebze Meyve Kolisi, Pizza Kutusu, Fide Kutusu, A Box Standart Taşıma Kolisi, Yumurta Kolisi, Balık kutusu, MDF Profil Mobilya Kutuları, Gıda Taşıma ve Koruma Kolileri, Bakliyat Ürünleri, Lokum Kutusu ve Mermer Kutusu üretildiğini söyledi.

İhracat
Antalya’dan başlayan ihracatını Mersin’deki fabrika yatırımı ile daha da artıran ANKUTSAN’ın,  Mersin’deki yatırım ile birlikte ihracatın yüzde 90’lık kısmını bu fabrikadan gerçekleştirmeye başladığını ifade eden Rüstem Kesgi, tesislerden Avrupa’nın tamamına Kuzey Afrika’da Ürdün, Tunus, Fas, Irak, İran ve Suriye, Azerbaycan ve Gürcistan’a da ihracat gerçekleştirildiğini anlattı. İhracattaki büyüme hedefini çok ciddi olarak artırmayı hedefleyen ANKUTSAN’ın, 2016 için üretiminin yüzde 30’unu ihraç etmeyi planladığını, bu hedefi 2017 yılı sonunda yüzde 40 olarak belirlediğini vurgulayan Rüstem Kesgi, pazarı geliştirmek adına Amerika pazarında ciddi araştırmalar yaptıklarını, New York’ta lojistik ve depolama anlamında bir yatırım planladıklarını söyledi. Ciddi denetimlere tabi olan ANKUTSAN ürünlerinin firmanın kendi denetimcileri tarafından ve ayrıca bu firmaları denetleyen kurumlar tarafından da denetlendiğini ifade eden Rüstem Kesgi, “ Bu nedenle Avrupa’da ve Amerika’da geçerli üretim-kalite sertifikalarına sahip olan ANKUTSAN, uygun üretim yaptığını gösteren tüm belgelere sahip özel ve nitelikli ürün imal eden bir işletmedir.”dedi.

Kurumsal değişim
Basın toplantısında, ANKUTAN’ın profesyoneller tarafından yönetilen, bölgede ve sektörde eğitime, insan kaynaklarına ve kurumsallaşmaya önem veren bir kuruluş olduğunu vurgulayan Rüstem Kesgi, ANKUTSAN’ın özellikle 2014 yılı başından bu yana ciddi bir değişim geçirdiğine dikkati çekti. Kesgi, ANKUTSAN’ın,  sistem ve alt yapıya çok ciddi yatırımlar yaptığını, satış pazarlama ağını geliştirdiğini, insan kaynakları ve finans tarafında yatırımlar gerçekleştirdiğini belirtti, ANKUTSAN’ın, seçilen insana değer veren bir firma olma hedefinden asla taviz vermediğini, vermeyeceğini kaydetti.

ANKUTSAN devler liginde
ANKUTSAN’ın hedeflerine emin adımlarla ilerlediğini, üretim, ciro, ihracat ve istihdamda önemli artışlar sağladığını belirten Rüstem Kesgi,  ambalaj sektöründe, üç büyük ilin dışında faaliyet gösteren, büyük holdinglerle bağı olmayan ve yabancı sermaye payı yüzde 50’nin altında olan Anadolu şirketlerini kapsayan araştırmada ANKUTSAN’ın 2015 yılında gerçekleştirdiği 120,6 milyon lira net satış hasılatı ile 432’nci sırada yer aldığını hatırlattı. ANKUTSAN, İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) aralarında Türkiye’nin dev holdinglerinin de yer aldığı 2015 yılı geleneksel Türkiye’nin 2’nci en büyük 500 şirketi anketinde de tamamı yerli sermayeli Antalya’nın en büyük 6’ıncı sanayi kuruluşu olarak 381’nci sırada yer almıştı.

SEKTÖRDE DEVLET DESTEKLİ İLK AR-GE MERKEZİ ANKUTSAN’DA
Basın toplantısında Antalya ANKUTSAN Merkez tesislerinde kurulan AR-GE Merkezi konusunda da bilgi veren şirket kurucu ortağı Rüstem Kesgi, geçtiğimiz Nisan ayında, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, akademisyenler ve sektör temsilcilerinden oluşan heyetin denetiminden geçen ve AR-GE Merkezi Belgesi için istenen uygunluk koşullarını yerine getiren Antalya ANKUTSAN AŞ’nin, AR-GE Merkezi belgesini almaya hak kazandığı müjdesini verdi.. ANKUTSAN A.Ş’nin, Antalya’dan AR-GE Merkezi Belgesi alan 3’ncü kuruluş, kağıt sektöründe ise AR-GE Merkezi kuran Türkiye’nin ilk şirketi olduğuna dikkati çeken Rüstem Kesgi, Proje anlamında yeni ve innovatif ürünler, gıda raf ve taşıma ömrünü uzatan ambalaj çeşitleri, yazılım, bulut sistemleri ve ambalaj makinaları konularında çalışmalar yapacak olan ANKUTSAN AR-GE Merkezi ekibinin, 3’ü yüksel lisans eğitimi almış,  Endüstri, Gıda, Kimya, Makine ve Orman Endüstrisi alanlarından mezun 14 kişiden oluştuğunu, ekipte ayrıca, Makine tasarım, Otomasyon ve Bilgi Sistemleri konularında tecrübeli 3 kişilik bir teknik ekibin yer alacağını anlattı.

AR-GE MERKEZİNİ NEDEN KURDUK?
Hammadde ve girdilerde, mürekkep, kalıp, merdane, baskı kimyasallarının yanı sıra baskı işlemlerinin yapıldığı kağıt ve karton ürünlerinde dışa bağımlılığın söz konusu olduğu piyasada, üretim teknolojisinde de dışa bağımlılık, kayıt dışı üretim ve küçük ölçek ağırlıklı yapı, teknoloji faaliyetlerinde yeterli katma değerli ürün geliştirilememesi ve iç pazarın maliyet-fiyat odaklı talep yapısının katma değerli ürün geliştirmeyi sınırladığı bilincinden hareket eden ANKUTSAN’ın, yabancı ortaklı hammadde üreticisi olan rakiplerin haksız rekabetine karşın devlet destekli AR-GE merkezi kurma kararı aldığını ve gerekli denetimlerden geçerek bu belgeyi almaya hak kazandığını ifade eden Rüstem Kesgi, bu merkezde neler yapılacağı konusunda şunları söyledi:
“ANKUTSAN AR-GE Merkezi’nin hedefleri arasında katma değeri yüksek inovatif ürünler geliştirerek ülke ekonomisine katkıda bulunmak yer almaktadır. Üniversite sanayi işbirliği ile bilgilerin ticarileştirilerek geliştirilmesini sağlayacak olan AR-GE Merkezi’nde ayrıca, Yüksek lisans ve doktoralı personel sayısı artırılacak ve eğitim teşvik edilecek, teknolojik gelişmeler daha yakından izlenecek ve bu alanda yapılan etkinlik ve faaliyetlere katılım sağlanacak. ANKUTSAN, AR-E ile geliştirdiği ürünleri patent ile koruma altına alarak firmanın rekabet gücünü artırmış olacaktır. 15 yıldır sürekli AR-GE çalışmaları yapan ANKUTSAN’a AR-GE merkezi, yaratıcı çalışma ve bilginin yeni uygulamalar yaratmak için kullanılması mantığını katacaktır. ANKUTSAN’ın AR-GE için hedefi de ciro içinde şu an binde 5 olan payını yüzde 2-3’lere çıkarmaktır. Amacımız, rekabet gücümüzü artırmak ve geleceğe sağlam adımlar ile ilerlemektir.”

Türkiye Ambalaj Sanayi Almanya’ya Çıkarma Yaptı

Global Flexible Packaging, Executive Forum 2017, Business Breakfast. Die interpack 2017 verzeichnet die höchste Ausstellernachfrage in ihrer über 55-jährigen Geschichte. Zum offiziellen Anmeldeschluss der international bedeutendsten Veranstaltung der Verpackungsbranche und der verwandten Prozessindustrie buchten die Unternehmen etwa 20 Prozent mehr Fläche als Kapazitäten auf dem Düsseldorfer Messegelände mit seinen 262.400 Quadratmetern in 19 Hallen zur Verfügung stehen. Daher nehmen vom 04. bis 10. Mai 2017 mehr als 2.860 Aussteller teil. Die Unternehmen kommen aus ca. 55 Ländern nach Düsseldorf. | interpack 2017 is recording the highest demand among exhibitors in its 55 year history. By the official close of registration for this outstanding international event for the packaging industry and related processing industries, exhibitors had booked about 20 per cent more space than was available at the exhibition centre with its 262,400 square metres in 19 halls. Approximately 2,860 exhibitors are therefore participating from 4 to 10 May 2017, coming from about 55 different countries.

Türkiye’nin lider ambalaj şirketleri, sektörün dünyadaki en büyük fuarı olan Interpack 2017’ye katıldı. 4 – 10 Mayıs tarihleri arasında Almanya’nın Düsseldorf şehrinde gerçekleştirilen fuarda, Türkiye’den 191 stant yer aldı.

Interpack gibi önemli fuarların Türkiye’nin uluslararası pazarlardaki gücünü artırmak için büyük bir fırsat yarattığına dikkat çeken Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) Başkanı Zeki Sarıbekir, “Ambalaj sektörü olarak 2016 yılını 647 milyon dolarlık dış ticaret fazlasıyla kapattık. Kalite, hız, lojistik ve coğrafi konum ile uygun fiyatımız Avrupa’ya cazip geliyor” dedi.

Türkiye’nin ihracattaki lokomotif sektörlerinden ambalaj sanayi, büyümesine hız kesmeden devam ediyor. Küresel pazarlardaki gücünü artırmak, yeni ülkelere açılmak isteyen Türkiye’nin önde gelen ambalaj şirketleri Almanya’nın Düsseldorf şehrinde düzenlenen, sektörünün en büyük ve kapsamlı fuarı olan Interpack Ambalaj Fuarı’na katıldı. Bu yıl fuarda Ambalaj Sanayicileri Derneği’nden (ASD) 65 üye yer aldı. Türkiye, 180 şirket ve 191 stant ile Interpack 2017 Fuarı’nda temsil edildi. Türk ambalaj sanayicilerinin ülkemizi başarıyla temsil ettiği fuarda Türkiye, katılımcı ülkeler arasında Almanya, İtalya ve Çin’in ardından dördüncü sırada yer aldı. Öte yandan metrekare bakımından kıyaslandığında Türkiye, Çin’i geride bırakarak üçüncü sıraya yerleşti.

Türkiye ambalaj sektörünün kalitesi, hızı, fiyatı ve lojistik konumu nedeniyle Avrupa pazarından önemli bir pay aldığına dikkat çeken Ambalaj Sanayicileri Derneği (ASD) Başkanı Zeki Sarıbekir, fuara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu yıl 170 bin 500 kişinin ziyaret ettiği Interpack, küresel pazarlardaki rekabet gücümüzü ve payımızı artırmak için büyük önem taşıyor. Fuar, genel olarak Türk şirketleri için son derece başarılı geçti. Ziyaretçiler ürünlerimizin kalitesini yakından gördü, yeni iş bağlantıları kurduk. Interpack Fuarı’na çoğunlukla fleksibıl ve sert plastik ambalaj başta olmak üzere kağıt, karton, oluklu mukavva, metal ambalaj ve etiket firmalarımızla katıldık. Ayrıca ambalaj makinelerimiz de fuarda güçlü bir şekilde yer aldı. Avrupa en fazla ihracat yaptığımız pazarların başında geliyor. Kalite, hız, lojistik ve coğrafi konum avantajı ile uygun fiyatımız Avrupa’ya cazip geliyor. Bu nedenle dünyanın en büyük ambalaj fuarı Interpack sektörümüz için önemli fırsatlar yaratıyor.”

Sırada Avrasya Ambalaj Fuarı Var

Interpack Fuarı’nda Reed Tüyap ekibiyle beraber 25 – 28 Ekim 2017 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenecek 23. Avrasya Ambalaj Fuarı’nın tanıtımını da başarıyla gerçekleştirdiklerini belirten Sarıbekir, “Ambalaj ürünleri, gıda işleme – ambalaj makine ve ekipmanlarına yönelik çözümlerin sergilendiği Avrasya Ambalaj Fuarı, bölgenin en prestijli ve kapsamlı fuarı olma özelliğini taşıyor. Geçen yıl 37 ülkeden 1100’den fazla katılımcıyla gerçekleştirilen fuarı, 94 ülkeden 55.000’in üzerinde kişi ziyaret etti. ” dedi.

Başarının Formülü: Katma Değerli Ürün ve Yeni Teknoloji

Tüm ambalaj üreticilerinin el ele vererek Avrasya’yı ambalaj merkezi yapma yolunda kararlı adımlarla ilerlediğini hatırlatan Sarıbekir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyada yaşanan ekonomik belirsizliklere ve güçlü Avrupalı rakiplerimize rağmen yeni pazarlar kazanmaya devam ediyoruz. Sektörümüz katma değerli üretimi başarıyla gerçekleştiriyor. Rekabet gücümüzün etkisiyle AB, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar ve Balkanlar olmak üzere 180’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Hedefimiz 2023’te 30 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşmak ve 10 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmek. Başarının anahtarı ise katma değerli ürün üretmekten ve yeni teknoloji geliştirmekten geçiyor. Türkiye ambalaj sektörü bu anlamda çok başarılı çalışmalara imza atıyor. Ar-Ge’ye ve inovasyona önem veriyor, sektörümüzü daha ileriye taşımak için yeni ürünler geliştiriyoruz.”

2016’da Ambalaj Sektöründen 3,8 Milyar Dolar İhracat

Ambalaj sektörü 2016 yılında 1,9 milyon ton ihracat; 3,8 milyar dolarlık ihracat geliri elde etti. 2016’da bir önceki yıla oranla ihracatını yüzde 13 artıran sektörün, ithalatını da düşürerek 647 milyon dolarlık dış ticaret fazlası elde ettiğine dikkat çeken ASD Başkanı Zeki Sarıbekir, “Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biri dış ticaret açığı. 2016’da ambalaj sanayicileri olarak 647 milyon dolar dış ticaret fazlası vererek dış ticaret açığının kapanmasına katkıda bulunduk. Ayrıca yaklaşık 2 dolar/kg ihracat birim fiyatıyla da Türkiye ortalamasının üzerinde bir performans gerçekleştirdik” dedi.

OPET’in Sürdürülebilirlik Raporu’na Amerika’dan bir ‘Altın Ödül’ daha

OPET, Küresel Raporlama Girişimi (GRI) G4 kriterlerine göre hazırlanan 4’üncü Sürdürülebilirlik Raporu’yla Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği (LACP) tarafından 2 ödüle birden layık bulundu. OPET Sürdürülebilirlik Raporu, Spotlight Awards – Küresel İletişim Yarışması’nda rapor kategorisinde ‘En İyi Raporlar’ arasına girerek Altın Ödül ile ödüllendirilirken, tüm kategorilerdeki en iyi kurumsal iletişim çalışmalarının sıralandığı “İlk 25” listesinde de yer aldı. OPET, daha önce yayınladığı raporlarıyla da aynı ödüle layık görülmüştü.

Akaryakıt dağıtım sektörünün yenilikçi markası OPET, 2014-2015 yılı operasyonlarını içeren “4’üncü Sürdürülebilirlik Raporu” ile Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği’nden (LACP) 2 ödül birden kazandı. OPET; sürdürülebilirlik alanındaki en saygın ödüllerden biri olan Spotlight Awards – Küresel İletişim Yarışması’nda rapor kategorisinde ‘En İyi Raporlar’ arasına girerek Altın Ödül ile ödüllendirilirken, tüm kategorilerdeki en iyi kurumsal iletişim çalışmalarının sıralandığı “İlk 25” listesine girdi. Bir Türk şirketi olarak akaryakıt dağıtım sektöründe GRI onaylı rapor yayınlayan ilk kuruluş olan OPET; ilk intiba, genel anlatım, görsel tasarım, yaratıcılık, mesaj netliği ve algılanan uygunluk kriterlerinde toplamda 100 üzerinden 98 puan alarak ödüle hak kazandı.

‘GELECEĞE KOŞUYORUZ’

OPET’in “Geleceğe Koşuyoruz” başlığıyla hazırladığı ödüllü rapor; şeffaflık ve sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda, OPET’in sürdürülebilirlik performansını; Yönetişim, Sürdürülebilir Değer Zinciri, Çevre Yönetimi, Kariyer ve Toplumsal Kalkınma başlıkları altında paydaşların görüşüne sunuyor. Bu yıl Küresel Raporlama Girişimi (GRI) G4 standartlarına göre hazırlanan rapor, OPET ve paydaşları için öncelik arz eden sürdürülebilirlik konularına ve ilgili göstergelere odaklanarak daha kısa ve öz bir uygulamayı hayata geçiriyor. OPET’in bağlı bulunduğu Koç Holding’in imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin İlerleme Raporu ilkeleri de, raporun bir diğer referans noktasını oluşturuyor.

OPET Genel Müdürü Cüneyt Ağca, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Tüm değerlerimizi yansıttığımız raporumuzla ödül almaktan gurur duyuyoruz. OPET olarak hedeflerimize ulaşırken çevreye ve topluma saygılı bir şekilde hareket etmeyi, ürün ve hizmet kalitemizi sürekli artırarak müşteri memnuniyeti sağlamayı temel ilke olarak kabul ediyoruz. Türkiye’de akaryakıt dağıtım sektöründe tüketicinin ilk tercihi olma hedefiyle; çalışanlarımız, tüketicilerimiz, bayilerimiz, tedarikçilerimiz, yerel topluluklar ve geniş paydaş ağımızdaki tüm unsurlar için artı değer yaratmayı nihai amaç olarak kabul ediyoruz. Yaptığımız işi en iyi şekilde yapmak ve koşullar ne olursa olsun bunu daimi kılmak stratejisiyle çalışıyoruz. Kusursuzluk mümkün olmasa da, “Kusursuza Yolculuk” hedefiyle çalışmaya devam edeceğiz.”

OPET’IN 4 LACP ÖDÜLÜ DAHA VAR

OPET bir önceki yıl, 3’üncü Sürdürülebilirlik Raporu’yla Amerikan İletişim Profesyonelleri Birliği (LACP) tarafından 3 ödüle birden layık bulunmuştu. 2010 yılında yayınladığı ilk Sürdürülebilirlik Raporu ile de yine “Altın Ödül” kazanmıştı. OPET’in bugüne kadar yayınladığı tüm sürdürülebilirlik raporlarına ‘www.opet.com.tr’den ulaşılabilir.