Başkent, Uzay ve Havacılık OSB ile çekim merkezi olacak

MAG Business’a önemli açıklamalarda bulunan Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, Başkent’in savunma sanayinin merkezi olduğunu söyledi. Özdebir sözlerine şunları ekledi: “Ankara, Uzay ve Havacılık Organize Sanayi Bölgesi’nin de buraya gelmesiyle ciddi bir çekim merkezi olacak.”

Ülkenin en iyi üniversiteleri Ankara’da”

Yürütülen başarılı projeler ile Başkent, ihtisas organize sanayi bölgesi olacak. Bu da hem Ankara hem Türkiye ekonomisine katkı demek.”

Nükleer teknolojide; Türk firmaları söz sahibi olmalı”

Rusya ile yaşanan uçak krizinden sonra; iki ülke birbirine ne kadar ihtiyacı olduğunu anladı”

Ürdün, Suudi Arabistan, Ukrayna Hava Yollarının sefere başlaması, Ankara için olumlu gelişmeler”

Dünya ekonomisi ile entegre olmuş bir ekonomiyiz. Dünya ticareti uzun zamandır büyüyemiyor. Bunun sıkıntılarını biz sanayicilerde yaşıyoruz”

Tek eksiğimiz maalesef malzeme teknolojisinde. Türk Sanayisi’nin bana göre en zayıf halkalarından bir tanesi”

ASO Başkanı Nurettin Özdebir, Başkent sanayi ve ekonomisine dair her şeyi MAG Business okuyucuları ile paylaştı. Başkent sanayisine değer katacak olan projeler sayesinde Ankara’nın her geçen gün cazibe merkezi haline geldiğini kaydeden Özdebir “Şu an uzaya gönderilmek üzere Türkiye’den sevk edilen Göktürk Uydusu’nun nihai testleri yapılıyor. Onun bir çok parçası Ankara’da ki sanayi kuruluşları tarafından tasarlandı ve imar edildi. Bu anlamda Ankara’da ciddi bir potansiyel var” dedi. Bunun yanı sıra ASO olarak odaklandıkları 2 önemli konu olduğunu da aktaran Özdebir “Bu başlıklardan ilki, nükleer teknolojide Türk firmalarının; yani öncelikli olarak Ankara firmalarının söz sahibi olması. Diğer önemli başlık ise Sanayi Bakanlığı ile yürüttüğümüz proje. O proje kapsamında; Türkiye’deki firmaların kabiliyetlerini tespit edip onları nükleer teknoloji tedarik zinciri içerisine almak önceliklerimiz içerisinde” diye konuştu.

Şişecam Topluluğu son yatırımı için Balıkesir’i seçti

Düzcam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanlarında küresel bir oyuncu olan Şişecam Topluluğu bu yıl gerçekleştireceği 400 milyon TL’lik cam elyaf üretim tesisi yatırımı için Balıkesir’i seçti. Yıllık 70 bin tonluk üretim kapasitesine sahip olacak tesis için arsa tahsis sözleşmesinin imzaları atıldı. Balıkesir OSB’de gerçekleşen imza törenine Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, Balıkesir OSB Yönetim Kurulu Başkanı ve Balıkesir Valisi Ersin Yazıcı, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur, Balıkesir Sanayi Odası Başkanı İsmail Uğur, Balıkesir Ticaret Odası Başkanı Fahri Ermişler ve Şişecam Kimyasallar Grup Başkanı Burhan Ergene katıldı

02.02.2017- Düzcam, cam ev eşyası, cam ambalaj ve cam elyafı gibi camın tüm temel alanları ile soda ve krom bileşiklerini kapsayan iş kollarında küresel bir oyuncu olan Şişecam Topluluğu, son tesis yatırımı için Balıkesir’i seçti. 400 milyon TL’lik yatırımla kurulacak olan Cam Elyaf üretim tesisinin arsa tahsis sözleşmesi, Balıkesir OSB’de imzalandı. İmza törenine Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, Balıkesir OSB Yönetim Kurulu Başkanı ve Balıkesir Valisi Ersin Yazıcı, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur, Balıkesir Sanayi Odası Başkanı İsmail Uğur, Balıkesir Ticaret Odası Başkanı Fahri Ermişler ve Şişecam Kimyasallar Grup Başkanı Burhan Ergene katıldı.

‘Kazanımlarımızı ülkemize yatırıyoruz’

Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan vekili ve Genel Müdürü Prof Dr. Ahmet Kırman, Şişecam Topluluğu’nun gerek yeni yatırımlar gerekse ortaklık ve satın alma hamleleriyle büyümeye devam ederek, Türkiye için değer yaratmayı sürdürdüğünün altını çizerek,“1935’te ülkemizin cam sanayini kurmak ve geliştirmek misyonuyla kurulan Topluluğumuz, aradan geçen 80 yılı aşkın sürede kazanımlarını yine ülkemize yatırmış ve dünyada kendi alanında söz sahibi konuma gelmiştir. Bugün ülkemizin içinden geçtiği zorlu süreçte köklü kurumlara düşen temel görevin yatırıma ve üretime kararlılıkla devam etmek olduğu bilinciyle yeni bir yatırımın daha kararını almış bulunuyoruz. Türkiye’ye güveniyor, birlik ve beraberlik içinde her zamankinden daha fazla çalışmamız gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.

Ülkemizin lokomotif sektörlerinin temel girdisi olan cam elyafı alanında stratejik bir yatırım kararı aldıklarını belirten Kırman, yatırımı Balıkesir OSB’de yapma gerekçelerini de şöyle açıkladı: “Topluluk olarak yatırım yapacağımız ili belirlerken 3 temel kriteri göz önüne aldık. Hammadeye yakınlık, müşterimize yakınlık, lojistik avantajlar gibi bizim için önemli kriterlere göre değerlendirme yaparak karar verdik. Değerlendirmelerimizin sonucunda, gerek hammadde ve müşterilerimize yakınlığı, gerekse sunduğu lojistik imkanlar nedeniyle yatırımımızı Balıkesir’de Organize Sanayi Bölgesi’nde yapmayı tercih ettik. Üretimde kullanacağımız ana hammaddeler olan kaolen ve bor Balıkesir’de bulunmaktadır. Balıkesir, İstanbul-İzmir otoyolu, hızlı tren hattına olan yakınlık avantajı ile hem Bandırma limanı hem de Aliağa limanına demiryolu bağlantısı olması nedeniyle, lojistik avantajlarıyla da öne çıkmaktadır.”

Balıkesir OSB Yönetim Kurulu Başkanı ve Balıkesir Valisi Ersin Yazıcı da yaptığı konuşmada “Türkiye’nin 2023 yılı hedefleri arasında yer alan dünyada en iyi 10 ekonomiden biri olabilmek için her şeyden önce üretim yapması gerekmektedir. Organize Sanayi Bölgesi Yönetimi olarak sanayicimizin bir düzen içerisinde üretim yapması ve faaliyetlerini sürdürmesi altyapı ihtiyaçlarını karşılayarak uygun koşullarda üretim ortamı hazırlamaktayız. Şişecam Topluluğu’nun Balıkesir’de yatırım yapmasından mutluluk duymaktayız. Bu yatırım hem Balıkesir hem de ülke ekonomisine katkı sağlaması açısından önem arz etmektedir” dedi.

Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur “Balıkesir’in İstanbul gibi metropol kentlere ulaşım süresi azaldı. Artık İstanbul’dan 2 saatte Balıkesir’e ulaşabileceğiz. Artık Balıkesir cazibe merkezi haline gelmeye başladı. Çünkü Balıkesir üretim ve tüketimin olduğu bölgelerin merkezinde. Ege ve Marmara Bölgelerinde tüketim oluyor, Balıkesir buraların merkezinde. Antalya’ya giden de Ege sahiline giden de Balıkesir’den geçiyor. Yatırımcı Balıkesir’e geliyor. Şişecam’ın Balıkesir’e gelmesini çok önemsiyoruz. Bu çerçevede Şişecam Balıkesir’e sanayi anlamında eşik atlatacaktır. Bize düşen de gelen yatırımcıya Balıkesir’i hazırlamaktır. Sosyal hayatı ile yeşil alanları ile ticari alanlarıyla. Biz Balıkesir’i geleceğe, yani sosyal hayatıyla, ticari alanlarıyla hazırlıyoruz. ” diye konuştu.

Balıkesir Sanayi Odası Başkanı İsmail Uğur “Hükümetimizin uygulamış olduğu ulaşım politikalarından olumlu etkilenen Balıkesir; Osmangazi Köprüsü’nün faaliyete geçmesi, yapımı süren İstanbul-İzmir otobanının Balıkesir’den geçmesi ve son olarak ihalesi yapılan 1915 Çanakkale Köprüsü’nün bu otobana Balıkesir üzerinden bağlanacak olması Balıkesir’i yatırımcının gözbebeği haline getirmiştir. Bu bağlamda Şişecam Topluluğu Balıkesir’de yatırım yaparak hem kendisi kazanacak hem de Balıkesir’e kazandıracaktır. Marmara ticari ringinin üzerinde olan çok önemli bir merkezi haline gelen Balıkesir’de sanayi yatırımları kentin can damarı haline gelmeye başlamıştır. Biz de hem yerli hem de yabancı yatırım dinamiklerini harekete geçirmek için var gücümüz ile çalışıyoruz. Biz şehrimizi, ülkemizi çok seviyoruz. Yarınların daha güçlü Balıkesir’i, daha güçlü Türkiye’si için yatırımlarımızı aralıksız sürdürmeye, birlikte büyümeye devam edeceğiz.”diye konuştu.

Şişecam Topluluğu Hakkında

Türkiye’nin en köklü kuruluşları arasında yer alan Şişecam Topluluğu düzcam, cam ev eşyası, cam ambalajvecam elyafıgibi camın tüm temel alanları ile soda ve krom bileşiklerini kapsayan iş kollarında global bir oyuncudur.“Düzcam”, “Cam Ev Eşyası”, “Cam Ambalaj” ve “Kimyasallar” olmak üzere dört ana iş grubunda faaliyet gösteren Topluluk, Türkiye’nin yanı sıra Almanya, İtalya, Bulgaristan, Romanya, Slovakya, Macaristan, Bosna Hersek, Rusya Federasyonu, Gürcistan, Ukrayna, Mısır ve Hindistan’da üretim yapmaktadır.

Bugün dünyanın cam ev eşyasında 3’üncü, cam ambalajda ve düzcamda 5’inci büyük üreticisi konumundaki Şişecam Topluluğu, Avrupa’nın 4’üncü, dünyanın 10’uncu büyük soda üreticisi olmasının yanı sıra krom kimyasallarında dünya lideridir. Şişecam, 80 yılı aşkın deneyimi, 21 binden fazla çalışanı,13 ülkeye yayılan üretim faaliyetleri ve 150 ülkeye ulaşan satışlarıyla uluslararası ölçekte bir Topluluk olarak ana faaliyet alanlarında dünyanın en büyük üç üreticisinden biri olma hedefiyle yoluna devam etmektedir.

Uluslararası Değerleme Standartları Yayımlandı

Sermaye piyasası mevzuatına tabi ortaklıkların, sermaye piyasası kurumlarının ve ihraççıların, sermaye piyasası mevzuatı uyarınca yaptıracakları değerleme faaliyetlerinde kullanılacak uluslararası değerleme standartları yayımlandı.

 

01.02.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Sermaye Piyasası Kurulu’nun “Sermaye Piyasasında Değerleme Standartları Hakkında Tebliği” ile sermaye piyasası mevzuatına tabi ortaklıkların, sermaye piyasası kurumlarının ve ihraççıların, sermaye piyasası mevzuatı uyarınca yaptıracakları değerleme faaliyetlerinde kullanılacak değerleme standartlarının Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) ile Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği (TDUB) tarafından yayımlanmasını düzenledi.

Uluslararası Değerleme Standartları Konseyi’nin uluslararası değerleme standartları esas alınarak hazırlanan “Uluslararası Değerleme Standartları”, “Teknik Bilgi Notları” ve “Uluslararası Değerleme Standartları Terimler Sözlüğü” TSPB ve TDUB tarafından yayımlandı.

 

Karaca iF Design Award 2017’nin Sahibi Oldu

iF Tasarım Ödülleri’nde Ürün kategorisinde ödülün sahibi olan Everest, şıklık ve zarafet sembolü sofralar için tasarlandı. Ürün tasarımcısı Ahmet Toplu tarafından hayata geçirilen, modern çizgileri ve iddialı tasarımı ile farklılık yaratan Everest çatal bıçak seti, dünyanın dört bir yanından gelen bağımsız uzmanlardan oluşan 58 kişilik jürinin oylarıyla ödüle layık görüldü.

59 ülkeden 5 bin 500’den fazla ürünün değerlendirildiği iF Tasarım Ödülleri, 60 yıldan bu yana özel tasarımların kalitesini belgeleyen bir etkinlik olarak biliniyor. Almanya’nın en köklü bağımsız tasarım organizasyonu Hannover merkezli iF International Forum Design GmbH tarafından organize edilen ve dünyadaki en önemli tasarım ödüllerinden biri olarak gösterilen iF Tasarım Ödülleri, uluslararası şirketler için mükemmel formun, estetik kalitenin ve ergonomik tasarımın sembolü haline geldi.

Sürprizlerle dolu, gizemli ve şık sofralara ithafen tasarlanan Everest, ismini dünyanın en yüksek noktası olan Everest dağından alıyor. Everest’in tasarımında dikkat çeken üçgen form, giderek incelerek bir zirve oluşturuyor. Everest gibi yüksek bir zirveden ilham alınarak tasarlanan çatal, kaşık ve bıçakların incelen bel kısımları; gizem ve karanlıkta kalan sırları temsil ediyor.

Hayallerin ötesinde tasarımlara imza atan Karaca, paylaşmaktan keyif aldığınız anlara eşlik etmeye devam ediyor.

Petrol Piyasasında OPEC Endişesi

OPEC anlaşmasında çatlak sinyalleri

KPMG’nin düzenli olarak yayımladığı petrol ve gaz piyasaları analizinde üretim kısıtıyla moral bulan petrol piyasalarında yeniden endişenin hakim olmaya başladığına dikkat çekildi. KPMG Türkiye Enerji Sektörü Lideri Onur Okutur, “Suudi Arabistan’ın kısıntı anlaşmasını 2017 ikinci yarısına taşımaya gerek olmadığını açıklaması akıllara, üyelerin anlaşmaya uyup uymadığı sorusunu getirdi. Ancak geciken veriler bu soruya hemen cevap veremiyor. Bu da endişenin dozunu katlıyor” dedi.

KPMG’nin, her ay düzenli olarak hazırladığı petrol ve gaz piyasaları analizinde son gelişmelerin dünya petrol piyasalarını yeniden endişeye sevkedebileceğine dikkat çekildi. KPMG Enerji Sektörü Lideri Onur Okutur, “Suudi Arabistan Petrol Bakanı Khaled al Falih’in OPEC üretim kısıntısının ve OPEC dışı ülkelerle imzalanan anlaşmanın geçerliliğini 2017 yılının ilk yarısından sonraya taşımanın gereksiz olduğunu açıklaması petrol piyasalarında tedirginliğe neden oldu. Suudi Arabistan, petrolün varil fiyatını 50 doların altına düşürmeme ancak 60 doların üzerine de aniden yükseltmeme yönünde bir politika izliyor. Pek çok analist petrol üretiminde kısıntının 2017 yılı boyunca süreceğini düşünürken, yılın ikinci yarısında artacak rafineri talebinin de katkısıyla, yılın ikinci yarısında fiyatlarda artış bekleyen bir piyasa ve yine bunun sonucunda 2017 yılı sonu ile 2018 yılında ABD’de arama ve çıkarma faaliyetlerinde ciddi bir toparlanma görebileceğimize işaret ediyor. Suudi Arabistan ise mevcut stokları hızla eritmek yerine bu konuda kademeli bir yaklaşım izlemeyi tercih ediyor.”

Anlaşmaya uyuluyor mu henüz bilinmiyor

OPEC ülkelerinin bir başka endişesinin de kısıt anlaşmasına uyulup uyulmadığı olduğunu belirten Okutur, “Verilerin alınmasında bazı gecikmeler yaşandığından üretim kısıntısına uyulup uyulmadığı hâlâ tam olarak bilinemiyor. Suudi Arabistan ile Körfez ülkelerinin kısıntı kararlarına tamamen uyacağı, ancak diğer ülkelerin karara kısmen uyumluluk göstereceği bekleniyor. OPEC harici ülkeler içinde sadece Umman’ın verdiği sözü eksiksiz tuttuğu görülüyor. Bu durum, WTI tipi petrolün varil fiyatının 2017 yılı başlarında 50, 2018 yılında ise kademeli olarak 60 dolara doğru yöneleceğine dair öngörümüzü korumamızı sağlıyor.” dedi.

Petrol piyasaları Çin’i yakından takip ediyor

Çin’in artan ham petrol ithalatının Ocak ayında 36,4 milyon tona (8,57 milyon varil) ulaştığına dikkat çekildiği analizde Okutur, “Çin’in ham petrol ithalat hacmi de 2016 yılı toplamında rekor kırarak 381 milyon tona ulaştı. Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu’nun (NDRC) ülkenin ‘eskimiş’ kömür üretim kapasitesini 2020 yılına kadar her yıl 800 milyon ton azaltmayı planladığını açıklaması ise Çin’in yabancı enerji kaynaklarına olan bağımlılığının daha da artacağına işaret ediyor. Çin’in son dört yıldır azalan kömür ithalatında tekrar artış yaşanması da bu tahmini destekleyen unsurlardan” yorumunu yaptı.

Çin’den gelecek talep düşüşü şoklara neden olur

Çin ekonomisi, petrol fiyatlarında yakın zaman önce görülen artış ve ülke mallarına olan talebin azalmasına ek olarak, değişen politik ortamdan da oldukça etkileniyor. Çin Devlet Başkanı Xi’nin ülkenin yüzde 6,5’lik büyüme hedefinden uzaklaşabileceğine dair verdiği sinyaller ve Çinli üreticilerin rekabet güçlerinin azaldığına yönelik işaretler, kısa ve orta vadede Çin ile ticaret ortakları arasındaki dinamiklerin yakından izlenmesine yol açacak. Olası bir talep düşüşü enerji ve emtia değer zincirlerinde önemli şoklara yol açabileceğinden ham madde ihracatçısı ülkeler ve şirketler de Çin ekonomisini yakından takip edecekler.

TSKB’nin kredi büyüklüğü 2016 yılında 17,3 milyar TL’ye ulaştı

TSKB, 2016 yılsonu faaliyet sonuçlarını açıkladı. 2016 yılında aktif büyüklüğü 24 milyar TL’ye ulaşan TSKB’nin kredi portföyü 17,3 milyar TL olarak gerçekleşti. TSKB Genel Müdürü Suat İnce, “Geride bıraktığımız yılı yenilikler ve başarılarla tamamlarken, 2017 yılında TSKB’nin geleceğine yeni bir bakışla yön vermeye devam edeceğiz” diye konuştu.

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın (TSKB) 2016 yılı finansal sonuçlarına göre Bankanın toplam aktif büyüklüğü bir önceki yıla göre yüzde 15,8 artarak, 24 milyar TL’ye, nakdi kredileri ise yüzde 26,7 artışla 17,3 milyar TL’ye ulaştı.

Özkaynaklarını bir önceki yıla göre yüzde 17,7 artışla 2,9 milyar TL’ye yükselten TSKB’nin, yıllık bazdaki ortalama özkaynak getiri oranı yüzde 17,6 oldu. Bankanın aktif kârlılık oranı ise yüzde 2,1 olarak gerçekleşti. TSKB’nin bir önceki yıla göre net kârı yüzde 17,1 artışla 476,4 milyon TL düzeyine yükselirken, uluslararası piyasalardan sağladığı yabancı para cinsinden kaynaklar 19,3 milyar TL’ye ulaştı. Sağlıklı büyümesini sürdüren ve güçlü aktif kalitesini koruyan TSKB’nin yılsonu itibarıyla takipteki alacaklar oranı yüzde 0,3 oldu.

Suat İnce: “2016’da ülkemizin sürdürülebilir ve nitelikli kalkınmasına yönelik yenilikçi adımlar attık”

2016’da TSKB’nin ülke ekonomisine verilen destek açısından son derece dinamik bir yıl geçirdiğini belirten TSKB Genel Müdürü Suat İnce şöyle konuştu; “Geride bıraktığımız yıl sürdürülebilir kalkınmanın finansmanına yönelik yenilikçi adımlar attık. Yılın ilk yarısında ihraç ettiğimiz Türkiye’nin ilk yeşil tahviliyle uluslararası yatırımcılardan çok yüksek bir talep aldıktan sonra art arda iki önemli ödüle layık görülmekten dolayı büyük gurur duyduk. Diğer yandan 2016 ülkemizin nitelikli kalkınma hedeflerine hizmet edecek yeni kredi temaları geliştirdiğimiz verimli bir yıl oldu. Önümüzdeki dönemde işyerlerinde sağlık ve güvenlik koşullarının iyileştirilmesine yönelik yatırımlara ilave kaynak aktarırken kadınların ekonomiye katılmasına ve daha çok üretmesine fırsat tanıyan firmaları teşvik eden özel kredi olanakları da sunacağız.”

“Yıl içinde Türk özel sektörüne nakdi ve gayrinakdi krediler aracılığı ile 2,1 milyar ABD Doları finansman sağladık”

TSKB’nin 66 yıldır uluslararası finans kurumlarıyla sürdürdüğü verimli işbirlikleriyle Türkiye’nin geleceğini şekillendiren kalkınma yatırımlarına kaynak sağladığını belirten Suat İnce sözlerini şöyle sürdürdü: “2016 yılında uluslararası fon sağlayıcılardan toplam 733 milyon ABD Doları yeni kaynak temin ettik. Yurt dışından sağladığımız ve kredi finansmanında kullandığımız yabancı para cinsinden kaynaklar 5,5 milyar ABD Doları’nı aştı. Verdiğimiz kredilerle ülkemizin yenilenebilir enerji kapasitesini artıran rüzgar, güneş ve jeotermal yatırımlarının yanı sıra elektrik dağıtımı projelerine de destek olduk. Üretimde enerji ve hammadde maliyetlerini düşüren kaynak verimliliği yatırımları finanse etmeye devam ettik. Kamu-özel sektör ortaklığı kapsamında ise sağlık ve eğitim alanlarındaki yatırım projelerine kaynak aktardık. Tüm bu yatırımlarla yıl içinde nakdi ve gayrinakdi krediler aracılığı ile Türk özel sektörüne sağladığımız toplam finansman 2,1 milyar ABD Doları’na ulaştı.”

“Geleceğe güvenle bakıyoruz”

Ülkenin geleceğine inandıklarının ve geleceğe güvenle baktıklarının altını çizen Suat İnce, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılına, 2023 hedefleri doğrultusunda ilerlemeye devam ettiklerini ekleyerek; “Ülkemizin ekonomik kalkınması için tüm kişi ve kurumların daha önce emsali görülmemiş bir dayanışma içerisinde sorumluluk alması gereken bir dönemden geçiyoruz. Ana misyonu kalkınma olan bir banka olarak, bugüne kadar olduğu gibi bu dönemde de üzerimize düşeni yapmaya, üretenlerin yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.

2017 ekonomik beklentilerinin 2016 ile uyumlu olduğunu belirten Suat İnce, alınan tedbirler sayesinde risk ve belirsizliklerin azaldığını belirterek şunları söyledi: “Zor dönemleri arkada bıraktığımıza inanıyoruz. Son dönemde gerek devlet tarafından açıklanan reformlar gerekse otoriteler tarafından alınan tedbirler sayesinde yatırım ortamında iyileşme bekliyoruz.”

2017’de kurdan arındırılmış bazda %10-13 arasında kredi büyümesi hedeflediklerini ifade eden Suat İnce, TSKB’nin 2017 öncelikleri arasında, enerji ve kaynak verimliliğinin yanı sıra başta güneş ve jeotermal olmak üzere yenilenebilir enerji, kadın istihdamı, iş sağlığı ve güvenliği, çevresel temalı projeler ve KOBİ finansmanı olacağını sözlerine ekledi.

“Bugünün başarısı bize yarınlar için daha büyük bir sorumluluk yüklüyor”

TSKB’nin finansal performansıyla kurulduğu günden bu yana kalkınmaya destek anlamında en başarılı dönemlerinden birini yaşadığına işaret eden Suat İnce, “Bugünün başarısı bize yarınlar için daha büyük bir sorumluluk yüklüyor. Ülke kalkınmasına yönelik katkımızı artırarak sürdürmek için rekabetçi ve bilgi üreten kimliğimizi daha da geliştirerek geleceğe taşımak durumundayız. Bu hedefle, 2016 yılında tüm çalışanlarımızı ve iştiraklerimizi içine alan ‘Geleceğe Bakış’ isimli bir program başlattık. ‘Geleceğe Bakış’ kapsamında, ürün ve hizmetlerimizden iş yapış şekillerimize kadar her alanda yarattığımız katma değeri, ortak akılla daha da artırmak için çalışıyoruz” diye konuştu.

Sürdürülebilirlik yatırımlarının kredi portföyü içerisindeki oranı %57’ye ulaştı

Kredi portföyünün yarısından fazlası iklim değişikliğine uyumu gözeten sürdürülebilirlik temalı yatırımlardan oluşan TSKB, 2002 yılından bugüne finanse ettiği ve toplam yatırım tutarı 9 milyar ABD Doları’na ulaşan 211 yenilenebilir enerji projesi için toplam 3,4 milyar ABD Doları taahhütte bulundu. Enerji verimliliği başta olmak üzere kaynak verimliliği alanında ise bugüne kadar 122 projeye 750 milyon ABD Doları seviyesinde finansman sağladı.

Türkiye’nin ilk Yeşil/Sürdürülebilir Tahvil İhracı ile bir ilke imza attı

İklim değişikliğine çözüm üreten yatırımlara sağladığı finansman olanaklarıyla, düşük karbonlu ekonomiye destek veren TSKB, 2016 yılında Türkiye’nin ilk ‘Yeşil/Sürdürülebilir Tahvil’ (Green/Sustainable Bond) ihracını hayata geçirdi. Geleceği koruyarak üretenlerin yanında olan TSKB’nin Yeşil/Sürdürülebilir Tahvil ihracına, 317 uluslararası kurumsal yatırımcıdan planlanan tutarın 13 katından fazla talep gelirken, ihraç Global Capital ve International Financing Review (IFR) tarafından “Yılın Yeşil/Sürdürülebilir Tahvili” ödüllerine layık görüldü.

TSKB, 2016’da sürdürülebilirlik alanındaki başarılarına bir yenisini daha ekleyerek, London Stock Exchange ve Financial Times’in ortak sahipliğindeki bağımsız organizasyon FTSE’nin Aralık 2016’da kurduğu FTSE4Good Gelişmekte Olan Piyasalar Endeksi’ne dahil edildi. FTSE4Good Gelişmekte Olan Piyasalar Endeksi; çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim kriterlerini karşılayan şirketlerin performansını ölçerek bu şirketlere yatırım yapmayı kolaylaştırmayı amaçlıyor.

Sektörde Yaşanan Daralmaya Rağmen, Hattat %30 Büyüme Kaydetti, 2023 İhracat Hedefi: 1 Milyar Dolar

En yüksek yerli katma değer ile en fazla ihracat gerçekleştiren marka Hattat Traktör büyümeye devam ediyor. 2016 yılında dünyada ciddi daralmaların yaşandığı ticari araç, traktör ve iş makineleri sektöründe faaliyet gösteren Hattat Traktör yatırımlarına hız kesmeden devam etti. Bu sayede sektörün dünya pazarında yaşadığı daralmaya rağmen yüzde 30 büyüme kaydetti. Grubun ihracat hedefi ise 1 milyar dolar.

Hattat Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Hattat, “Atılım Yılı ilan edilen 2017 yılına ülke olarak rekorla başladık. Ocak ayı ihracatı yüzde 15 artışla 10 buçuk milyar dolar olarak gerçekleşti. Biz de grup olarak ülke ihracatımıza katkı sağlamak için elimizden geleni yapıyoruz. Grubumuzun 2023 ihracat hedefini 1 milyar dolar olarak belirledik” açıklamasında bulundu.

Hattat Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı İbrahim Hattat ise, “Hattat Holding 4 bin 100 kişiyi, yönetim kurulu başkanı olduğum Hema Grubu ise 2 bin 400 kişiyi istihdam etmektedir. İSO’nun İlk 500 sıralamasına 2015 yılında 2 şirket ve İkinci 500 sıralamasına da 2 şirket ile giren grubumuzun hedefi ilk 50 sıralamasına girmektir. İhracat sıralamasında her yıl ilk 100 şirket sırlamasına giriyoruz. Hedefimiz ilk 30 şirket arasına girmektir. 2016 yılında dünyada tüm kıtalarda faaliyette olduğumuz ticari araç, traktör ve iş makineleri sektörlerinde daralmalar yaşanırken yüzde 10 büyüme kaydeden grubumuzun otomotiv ve tarım sektörü faaliyetleri de devreye giren yeni ürünler ve müşteriler ile genişlemektedir” şeklinde konuştu.

Hattat Grubu’nun traktör fabrikasının 80’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştirdiğinin bilgisini veren Hattat, Soner fabrikalara ziyaret düzenledi. Ardından Peru, Fransa, Fas, Macaristan ve Sırbistan’a gönderilecek traktörleri misafirlerle birlikte uğurladı. Hattat şöyle devam etti: “Bugün burada 5 farklı ülkeye ihraç ettiğimiz traktörleri sizlerle birlikte uğurlamanın gururunu yaşıyoruz. 80’den fazla ülkeye ihracata gerçekleştiriyoruz. Yerli katma değerimiz çok yüksek, burada ürettiğimizi dünyanın hemen her yerinde satıyor, ülke ekonomimize katkıda bulunuyoruz. Bulunmaya da devam edeceğiz. Bu doğrultuda Ar- Ge yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Yıllık ciromuzun minimum yüzde 2’sini Ar – Ge merkezimizde kullanıyoruz.”

Turizm, Holding gibi yönetilmeli

Turizm sektöründe geçen yıl yaşanan zorlu sınavın tekrar yaşanmaması için, krizin doğru tanımlanması ve yapısal değişiklikler yapılması gerektiğini söyleyen Er Yatırım Genel Müdürü Ferzan Çelikkanat, “Turizm, holding gibi yönetilmeli, başına da bir CEO getirilmeli. Şu dönemde yeni yatırımları bir süreliğine de olsa teşvik etmek yerine, faaliyetteki işletmelere odaklanarak hareket edilip mevcut işletmelerin ayakta kalması için destek verilmeli” dedi.

Turizm sektörü, 2016 yılında ciddi bir sınavdan geçti. Yaşanan olaylardan en çok etkilenen sektörlerden biri olarak, 2016 Ocak-Kasım döneminde Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçi sayısı yüzde 30.85 azalışla 24.05 milyon kişi oldu. Net seyahat gelirleri de yıllık yüzde 33,7 azalarak 14,8 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Son yıllarda, turizm sektörüne yaptığı yatırımlarla dikkat çeken ve aynı zamanda Four Points by Sheraton markasının işletmecisi Er Yatırım firmasının Genel Müdürlüğünü yürüten Ferzan Çelikkanat, “Geçen yıl yaşanan zorlu sınavın tekrar edilmemesi için, krizin doğru tanımlanması ve yapısal değişiklikler yapılması sı gerekir. Turizm, holding gibi yönetilmeli, başına da bir CEO getirilmeli. Şu dönemde yeni yatırımları bir süreliğine de olsa teşvik etmek yerine, faaliyetteki işletmelere odaklanarak hareket edilip mevcut işletmelerin ayakta kalması için destek verilmeli” dedi.

Ferzan Çelikkanat, Turizm Bakanlığı’nın icracı bir yapıya dönüştürülmesi gerektiğini belirterek, bürokratların yanı sıra kardan ve zarardan sorumlu tutulacak profesyoneller ile milyonlarca dolarlık yatırım yapan kişilerin de bu yapının içinde söz sahibi olması gerektiğini söyledi. Reel sektörün içinde olanların motivasyonunun çok daha yüksek olacağını ifade eden Çelikkanat, açıklanan ‘Turizm Acil Eylem Destek Paketi’ ve ‘Turizm Sektörü İstihdam Destek Paketi’nin kapsam ve içerik olarak genişletilerek modifiye edilmesi gerektiğini belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:

Mevcutların yaşaması için, işletme odaklı hareket etmeli

“Turizm, holding gibi yönetilmeli. ‘Turizm Yatırım Teşvik ve Turizm Yatırımlarına Destek’ politikalarını, ‘Turizm Tesislerinin Desteklenmesi ve Turizm İştiraklerinin Desteklenmesi’ olarak bu süreçte dönüştürülmeli. Şu anda borçla mücadele eden çok sayıda tesis ve işletme var. Bunların kaybedilmeden, batırılmadan yaşatılması gerekli. Üzerlerindeki istihdam yüküne katkı sağlanmalı. Faaliyetteki işletmelere KDV kolaylıkları sağlanmalı. Devlet destekli işletme sermayesi kredileri paketleri oluşturulmalı. Tahsisli tesislerdeki, özellikle Akdeniz çanağında 2020-22 döneminde, büyük bir yığılma ile süreleri dolacak olan tesislere yeni koşulların iyileştirilmesi gibi yeni bir bakış açısı geliştirilmeli. Konaklama sektöründe SGK ve muhtasar ödemelerini en az 18 ay faizsiz olarak ertelemeli. 2017 sonuna kadar sosyal sigorta primlerinin, en azından yarısı merkezi bütçe tarafından karşılanmalı. İş ve iş kanundaki düzenlemelerle, özellikle esnek çalışma modeli en kısa sürede hayata geçirilmeli.”

İç pazar stratejisi yeniden belirlenmeli

Ferzan Çelikkanat, konjonktürel yaklaşımlar veya spesifik sorunlara özel kısa vadeli çözüm önerilerinin sağlıklı olmadığını ifade ederek, 2016 yılında turist sayısındaki düşüşün turizm gelirlerinde azalmaya neden olduğunu ve bunun sonucunda da istihdamın ve yatırımcı finansal dinamiklerinin olumsuz etkilendiğini hatırlatarak konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bu süreç 2017 ve 2018 içinde devam edecek gibi gözükmekte. Ancak 2016 yılında gördük ki, başkaca yapısal eksiklerimiz ve kronik hatalarımız da var. Bu hataları tekrarlamamamız için; ‘Türkiye Turizm Stratejisi’ belirlenmeli, dinamik bir master plan hazırlanarak, Bakanlar Kurulu Kararı’yla yayınlanmalı. Ulusal boyutta bir turizm politikası oluşturulmalı ve iç pazar stratejisi yeniden belirlenmeli. Yerli turistin harcaması yabancı turistten daha yüksek. Geçen yıl yabancı turistin ortalama harcaması 635 dolarken, yerli turist 954 dolar harcadı. Tanıtım ve pazarlamada yeni metotlar belirlenmeli. Özel temalar, bölgesel ve destinasyon bazlı alt markalar yaratılmalı. Mesela Urfa Göbeklitepe, Nevşehir Kapadokya, Kastamonu Valla Kanyonu gibi. Tüm bunların yanı sıra turizm birlik yasası çıkarılmalı.”

Tur operatörlerinin güdümünden çıkmalıyız!

Özellikle satış stratejisinde ve satış kanallarındaki alışkanlıkların değiştirilmesi gerektiğine vurgu yapan Ferzan Çelikkanat; “Ülkeyi büyük tur operatörlerinin güdümünden kurtarmak gerekli. Her şey dahil sistemi kesinlikle ortak bir konsensüs ile yapısal olarak değiştirmeli ve ucuz ülke kavramından uzaklaşmalıyız. ‘Toptancı Pazarlama’ anlayışından ‘Perakende Pazarlama’ anlayışına geçmeliyiz. İspanya yüzde 70 oranında bunu perakendeci pazarlama olarak sağladı, başarılı oldu ve turizm sezonunu uzattı. Direkt uçuşları ve tarifeli seferleri açmamız gerekiyor. Rusya krizinde gördük ki, charterlar Rusya’da yasaklandığında, en büyük pazarımıza Antalya’dan direkt uçuşumuz yok. Gelmek isteyen Rus istese dahi gelemedi. IT altyapısına, online satış kanallarına ve dijital pazarlamaya yatırım yapılarak ülke olarak bu mecraya taşınmamız gerekiyor” dedi.

Turizm eksenimiz batıdan doğuya kaymalı

Ferzan Çelikkanat, turizm gelirlerini artırmak ve ülkeye döviz girdisi sağlamak için, ürün çeşitlendirmesi yapılması gereğinin üzerinde durarak şunları söyledi:

“Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; dünyanın ekseni Batı’dan Doğu’ya her anlamda kayıyor. Özellikle de (GDP) gayri safi milli hasıla ortalama değerleri açısından. Ülke stratejilerimizi, geliştireceğimiz ürünlerimizi hatta okullarda vereceğimiz dersleri bile planlarken, bu değişime göre hazırlanmalıyız. Politikalarımızı bu realiteye göre oluşturmalı, pazarlamada, destinasyon yönteminde ve planlarımızda bu geleceği okuyarak hareket etmeliyiz. Uzak Doğu, özellikle Çin pazarı dünyayı ciddi şekilde etkilemeye ve etkisi altına almaya başladı. 2016 yılının 3’üncü çeyreği itibarıyla, Türkiye’de yabancı sermayeli 185 anonim şirket 1005 limited şirket kurulmuş. Bunlar içinde sermaye yapılarına bakıldığında en fazla yabancı sermaye Çin Halk Cumhuriyeti’nden. Çinli sigorta şirketi Anbang ve HNA Group son zamanlarda dünya çapında çok büyük otel zincirlerini satın aldı. 2015 yılında Çinli turistler 295 milyar dolar harcadılar.”

Türk bankaları tüketici bağlılığında küresel ortalamanın üzerinde

EY’nin bankaların tüketici ihtiyaçlarıyla bağlılığını ölçmek amacıyla 32 ülkede 55 binden fazla banka müşterisinin görüşünü alarak oluşturduğu Küresel Bireysel Bankacılık Bağlılık 2016 Endeksi’ne göre; Türk bankaları 100 üzerinden 75.6 ile küresel ortalamanın üzerinde seyrediyor. Ancak finansal hizmetlerde kişiselleştirilmiş ürünlerin ortaya çıkması ile geleneksel bankacılıkta müşteri ilişkileri kırılganlaşırken, Türk bankalarının temel finansal hizmet sağlayıcı olarak payı azalıyor. Türk bankalarının temel finansal hizmet sağlayıcı olarak payı 2014’te %90 seviyesindeyken, 2016’da %79’a geriledi.

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY’nin bankaların tüketici ihtiyaçları ile bağlılığını ölçmek amacıyla Ocak-Nisan 2016 tarihleri arasında dünya genelinde 32 ülkede 55 binden fazla banka müşterisinin görüşünü alarak oluşturduğu Küresel Bireysel Bankacılık Bağlılık Endeksi’ne göre; dünya genelinde finansal hizmet ihtiyaçlarının değişim göstermesi tüketiciyi farklı alternatif arayışlarına yöneltiyor. Tüketicilerin bankaları bugün hangi hizmet ve ürünler için kullandığı ve gelecekte nasıl kullanmak istediklerine dair hem mevcut hem de geleceğe yönelik göstergeleri içeren EY endeksi, bankaların temel finansal hizmet sağlayıcı rolüne ilişin çarpıcı bulgular içeriyor.

Son bir yılda tüketicilerin %42’si alternatifleri denedi
Finansal hizmetlerde kişişelleştirilmiş, kullanımı kolay ve güvenilir ürünler sunan yeni rakiplerin ortaya çıkması, müşterilerin geleneksel bankalarla olan bağlarını kırılganlaştırıyor. Endeks sonuçlarına göre; tüketicilerin %40’ı banka bağlılığında azalma olduğunu ifade ediyor. Bununla birlikte bankalara duyulan güven, yalnızca dijital kanallardan ürün ve hizmet sunan bankalar ve finansal teknoloji (FinTech) şirketlerinin sunduğu bankacılık hizmetleri karşısında geriliyor. Son 1 yılda küresel olarak tüketicilerin %42’si geleneksel olmayan finansal hizmet sağlayıcıları kullanırken, %21’i henüz kullanmadığını ancak yakın gelecekte kullanmayı düşündüğünü belirtiyor. Tüketicilerin %32’si finansal hizmet sağlayıcıları arasında ürün farkı olduğuna inanırken, yalnızca %14’ü günümüz bankacılık sektörüne bütünüyle güvendiğini dile getiriyor. Endeks sonuçlarına göre insan etkileşiminin tüketiciler için hala önemli olduğu dikkati çekiyor. Katılımcıların %59’u yeni bir hizmet veya danışmanlık almak için şubeye gitmeyi veya bir insanla görüşmeyi istediğini söylüyor.

Türk bankaları güvende de ortalamanın üzerinde
Müşteriler ile bankalar arasındaki bağın incelendiği endekste, bankalar 4 temel değişken özelinde mercek altına alınıyor ve en yüksek değerleme 100 rakamı ile ifade ediliyor. En yüksek değerleme; tüm finansal ürünlerin kullanılmaya devam edildiği, bankaların birincil finansal hizmet sağlayıcı olarak görüldüğü, bankalara bilgi güvenliği ve şeffaflık gibi konularda tümüyle güven duyulduğu ve finansal danışmanlık, yeni ürün ve hizmetler ile ilgili olarak özellikle başvurulduğuna işaret ediyor. Endekste 0 değeri ise müşterilerin tüm finansal işlemleri için sadece banka dışı kurumları kullandıklarını ifade ediyor.

Endekse göre bankaların tüketici ile bağlılığına dair küresel ortalama 75.1 seviyesinde gerçekleşti. Türk bankalarında ise tüketici bağlılığının 75.6 ile küresel ortalamanın üzerinde olduğu görüldü. Türk bankaları ile aynı değerlemeyi alan Birleşik Krallık bankalarını Yunanistan (76.9) ve İspanya (77.6) takip ediyor. Finlandiya, Almanya, Yeni Zelanda ve Norveç bankalarının sırasıyla 82.7, 81.1, 80.6 ve 80.5 ile tüketiciyle arasında en yüksek bağlılığı sağladığı görülürken, Suudi Arabistan, Endonezya, Çin ve Hindistan bankaları sırasıyla 59.7, 66.9, 69.5 ve 71.1 ile en düşük değerlemeleri aldı.

Endeks sonuçlarında Türkiye’de temel finansal hizmet sağlayıcılara duyulan güvenin küresel ortalamanın %10 üzerinde olduğu görüldü. Küresel olarak katılımcıların %40’ı temel finansal hizmet sağlayıcılara bütünüyle güven duyduğunu belirtirken,Türkiye’de bu oran %51 seviyesinde. Rusya’da ise %31 seviyesinde olduğu kaydedildi.

Bankalar tek finansal hizmet sağlayıcısı olmaktan çıkıyor
Endekse göre; dünya genelinde finansal hizmet ihtiyaçlarının değişim göstermesi tüketiciyi farklı alternatif arayışlarına yöneltiyor. Finansal teknoloji (FinTech) şirketleri gibi yeni hizmet sağlayıcıların son dönemdeki hızlı yükselişi, Türk banka müşterilerinin geleneksel olmayan finansal hizmet sağlayıcılara yönelmesine yol açıyor. Endeks sonuçlarına göre geleneksel bankacılığa göre farklı hizmet ve ürünler sunan bu yeni piyasa oyuncularının Türkiye’de temel finansal hizmet sağlayıcı olarak kullanılma oranı %13 seviyesinde. Gelişmekte olan ülkeler arasındaki Rusya’da farklı bankacılık hizmetleri sunan yeni şirketlerin temel finansal sağlıyıcı olarak kullanılma oranı %3 iken, Romanya’da %7 olduğu görülüyor. Küresel ortalamaya bakıldığında ise geleneksel olmayan bankacılık hizmetlerinin temel finansal sağlıyıcılar olarak kullanılma oranının %6 seviyesinde olduğu görülüyor. “Türk bankalarının tüketici taleplerini karşılamak için günümüzün şartlarına uygun adımlar attığını görmek Türk bankacılık sektörü temellerinin sağlam olduğuna dair güçlü bir kanıt teşkil ediyor” diyen EY Türkiye Danışmanlık Hizmetleri Şirket Ortağı ve Yönetim Danışmanlığı Lideri Gökhan Gümüşlü, “Bundan otuz yıl önce bankalar, finansal danışmanlık ve hizmetlerde neredeyse rakipsizdi ve bankalara derin bir güven duyuluyordu. Araştırmamız; bankaların tüketici tercih ve beklentilerinin hızlı bir şekilde değişmesi ve kullanımı kolay FinTech ürünlerinin geleneksel bankacılığa bir alternatif olarak yükselişi gibi faktörlerin sonucu olarak tüketici ile bağının geçmişteki kadar güçlü olmadığını ortaya koyuyor. Bankaların dijital hizmetlerin gelişmesi, bilgiye erişimin kolaylaşması ve ürünlerin kişiselleştirilmesi gibi etmenler nedeniyle tüketici talebine uyum sağlamada doğru adımları atması gerekiyor. Tüketicilerin banka tanımını yeniden şekillendirdiğine şahit oluyoruz” dedi.

Gelişen pazarlarda mobil bankacılık ve geleneksel olmayan yükselişte
Tüketicilerin birincil finansal hizmet sağlayıcısı olarak gördükleri finansal kurumlar, geleneksel olmayan finansal hizmet sağlayıcıların ortaya çıkması ile birlikte değişiyor. EY endeksi, tüketicilerin finansal yaşamlarını yönetmede bankaları artık ilk ve tek seçenek olarak değerlendirmediklerine işaret ediyor. Ülkeler, banka bağlılığını belirleyen 4 temel değişken özelinde incelendiğinde gelişen pazarlarda mobil bankacılık ve geleneksel olmayan finansal hizmet sağlayıcılarının yükselişte olduğu görülüyor. Öte yandan Danimarka, Almanya, Kanada ve Birleşik Krallık gibi gelişmiş pazarlardaki tüketicilerin geleneksel bankaları birincil finansal hizmet sağlayıcı olarak kullanma eğiliminde olduğu görüldü. Hong Kong ve Singapur’da tüketicilerin sırasıyla %12 ve %6’sının geleneksel bankacılığı ilk finansal hizmet sağlayıcısı olarak görmediği ortaya çıktı. Öte yandan araştırmanın gerçekleştirildiği ülkeler içerisinde geleneksel bankalara duyulan güvenin Çin ve Hindistan’da en yüksek olduğu, Japonya’da ise en düşük olduğu ortaya çıktı.