Doğtaş Kelebek Mobilya ilk çeyrekte yüzde 41 büyüdü!

Mobilya sektörünün önde gelen firması Doğtaş Kelebek Mobilya, 2017 yılının ilk çeyreğinde sektör ortalamasının çok üzerinde bir büyüme gerçekleştirdi. Geçtiğimiz yıla göre ilk üç ayda yüzde 41 büyümeye imza atan şirketin, 2017 yıl sonu büyüme hedefi de aynı paralelde planlanıyor.

Doğtaş Kelebek Mobilya CEO’su Ersin Serbes ilk üç ayda yakalanan başarıyla ilgili olarak; “Geçtiğimiz yıl, sektörel deneyimi çok uzun yıllara dayanan güçlü bir ekiple yeniden yapılandık. Yılların verdiği birikim ve uzmanlığımızı ustalıkla yansıttığımız tasarımlarımızı müşterilerimize uygun koşullarda sunmanın gayretindeyiz. Tasarım ve trendler konusunda öncülük etmek, müşterilerimizle bir araya geldiğimiz tüm temas noktalarımızda onlara iyi bir deneyim sunmak bizim için her zaman çok önemli. Yenilenen ürün portföyümüz, hem Doğtaş hem Kelebek Mobilya’da yenilemeye başladığımız mağaza konseptlerimiz, satış sonrasında da fark yaratan uygulamalarımızla önümüzdeki günlerde mobilya perakendeciliğinde adımızdan söz ettirmeye devam edeceğiz. Geçen ay Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından layık görüldüğümüz “Tüketici Memnuniyetini İlke Edinen Firma Ödülü” de ne kadar doğru yolda ilerlediğimizi gösteriyor.” dedi.

“41 kere maşallah!”

2017’de Doğtaş Kelebek olarak güçlü bir büyüme hikayesi yaratacaklarına değinen Serbes; “İlk üç ayda yüzde 41’lik bir büyüme gerçekleştirdik. Bu büyüme oranı sektör ortalamasının çok çok üzerinde. “41 kere maşallah” diyoruz. Global pazardaki konumumuz her yıl güçleniyor. İhracata yönelik çalışmalarımıza da hız kesmeden devam ediyoruz. Düzce’de bulunan fabrikamıza yaptığımız yatırım bitmek üzere, bu sayede üretim kapasitesini artırıyoruz. Yatırımlarımız da devam edecek. Bu yıl sonunda ilk üç ayda yakaladığımız büyüme oranlarıyla paralel büyüme gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.” dedi.

Medical Park Hastaneler Grubu’nun yeni sosyal sorumluluk projesi: “Birlikte Mümkün”

Medical Park Hastaneler Grubu ile Psiko-Onkoloji Derneği, kanser ile mücadele eden hastaların ve hasta yakınlarının hayata daha güçlü tutunmaları için “Birlikte Mümkün” isimli sosyal destek projesini hayata geçiriyor.

Kanser tanısı konduğu andan itibaren yaşanılan şok ve reddetme ile başlayan; süreç boyunca farklı şekillerde ve şiddette ortaya çıkan psikolojik zorluklar, tedavi şekli ve zamanına kadar pek çok konuya etki edebilen önemli unsurlar. Pek çok araştırma, kanser tedavi süreçlerinde hastaların psikolojik destek almasının önemine dikkat çekiyor. Üstelik sadece hastalar değil, hasta yakınları da tedavi boyunca benzer sıkıntılar yaşadıkları için kanser hastalarının sosyal çevresinin de psikolojik olarak desteklenmesi, sürece olumlu katkı sağlıyor.

Türkiye’nin ilk onkoloji hastanesini kuran Medical Park Hastaneler Grubu, bu bakış açısından yola çıkarak bir sosyal sorumluluk projesi hayata geçiriyor. Medical Park, Psiko-Onkoloji Derneği ile yaptığı iş birliği kapsamında “Birlikte Mümkün” isimli sosyal destek projesiyle, kanser hastaları ve hasta yakınlarına yönelik psiko-sosyal destek çalışmaları gerçekleştirecek. Proje kapsamda Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi, Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi ve Medical Park Bahçelievler Hastanesi’nde görevli onkoloji personeliyle, kanser hastası ve yakınlarına psikolojik danışmanlık hizmet sunulacak. Proje kapsamında hastalara bireysel görüşmeler; yakınlarına ise seminer ve grup çalışmaları aracılığıyla destek sunulacak.

ONKOLOJİ PSİKOLOJİDEN BAĞIMSIZ DÜŞÜNÜLEMEZ

MLP Care Hekimlik Hizmetleri Direktörü Dr. Şerif Köksal, “Yılda 52 binden fazla kanser hastasının tedavi süreçlerinin içinde yer alıyoruz. Onkoloji alanındaki vaka birikimimiz nedeniyle hem hastalarımızın hem de sosyal çevrelerinin tedavi süreçleri boyunca psikolojik destek ihtiyacını net olarak gözlemliyoruz. Bu ihtiyaca cevap vermek üzere bir sosyal sorumluluk projesi hazırladık. Kanser tedavileri, hastalar üzerinde yıpratıcı etkiler oluşturabiliyor. Ancak bu etkileri asgariye indirmek ve hatta bazen yok etmek, tersine çevirmek, tüm aktörlerin uyumlu birlikteliği ile süreçleri farklı yaşamak, yaşatmak mümkün. Birlikte Mümkün projesi ile onkoloji ve psikolojinin, kanser tedavisinde ayrılmaz bir bütünün parçaları olduğuna dikkat çekmek istediğimiz kadar, psikolojik desteğin sadece hastalar için değil; yakınları hatta tedavi boyunca hastaların yanında olan sağlık personelinin de ihtiyacı olduğunu anlatmak istedik” diye konuşuyor.

PSİKOSOSYAL DESTEK KANSERİN İLK EVRESİNDE BAŞLAR

Birlikte Mümkün projesinin amaç ve kapsamının Türkiye’de kanserle mücadelede bir ilk olduğunu söyleyen Psiko-Onkoloji Derneği Başkanı Psikiyatrist Dr. Muzaffer Uyar ise “Kanser hastalarında birçok psikiyatrik rahatsızlığın görülme oranı yüksektir. Panik atak, depresyon, kronik stres gibi rahatsızlıklar kanser hastalarında sıklıkla karşılaştığımız rahatsızlıkların başında geliyor. Psikososyal yaklaşım ise insan ve toplum odaklı bir yaklaşım. Kanser hastaları hastalığın tüm evrelerinde psikososyal desteğe ihtiyaç duyar. Birine kanser olduğunun söylenmesi durumunda bu haber kişi ve yakınları tarafından bir ölüm haberi verilmiş gibi algılanıyor. Bu durum kişi ve yakınlarında şok ve travma etkisi yaratmaktadır. Bu noktada bu haberin nasıl verildiği bile son derece önemlidir. Bu haberin verilişi şok etkisini azaltabilir de artırabilir de. İşte psikososyal yaklaşım ilk olarak bu noktada başlar. Bazen bir aile yakını hastanın kendisinden daha fazla sorumluluk hisseder ve acı çeker. Tüm bu süreçlerin kanser hastalığının tedavisinde ne denli önemli bir yer tuttuğunun bilincinde olan Medical Park’ın, bizim işbirliğimizde bir psikososyal destek politikası geliştirmesi bu anlamda çok değerli bir adım oldu” açıklamasını yaptı.

PSİKO-SOSYAL MÜCADELE KOMİSYONU KURULUYOR

Proje kapsamında hasta ve yakınlarına yönelik olarak yürütülecek çalışmalar sonucunda tespit edilecek olan psikolojik sorunlar, psikolojik profillemeler yapılarak takip edilecek. Kanser hastalarının psikolojik tedavileri ise hastanedeki onkoloji bölümde görev yapan uzman hekimlerle koordineli biçimde yürütülecek. Ayrıca Medical Park Hastaneler Grubu bünyesinde kurulan “Kanser ile Psiko-sosyal Mücadele Komisyonu” ile hasta ve yakınlarına verilecek psikolojik destekler, grup bünyesinde yer alan tüm hastaneler genelinde etkin hale getirilecek.

Dünyaca ünlü Heafey Group en yeni projesi Ocean Conrad Resort’u tanıttı

Dünyaca ünlü Amerikalı gayrımenkul şirketi Heafey Group , Florida’nın en güzel sahillerinden Fort Laudardale de yer alan Ocean Conrad Resort projesini Türk yatırımcılara tanıttı.

Heafey Group Başkan Yardımcısı Carmine Zayoun ve Heafey Group Uluslararası Pazarlama Direktörü Emel Onur’un katılımıyla 6 Nisan 2017 tarihinde düzenlenen Basın Toplantısında, Amerika’da gayrimenkul sahibi olmanın sağlayacağı avantajlar, son zamanlarda Türklerin favori yatırım şekli olan Condo-Hotel modeline yatırım yaparak Green Card alma fırsatı, Türk yatırımcıların Miami ve Fort Lauderdale’deki gayrimenkullere hızla artan ilgisi ve Heafey Group’un en yeni projesi Ocean Conrad Resort hakkında bilgi verildi.

Heafey Group Başkan Yardımcısı Carmine Zayoun “Türkiye’de olmaktan çok mutluyuz. Geçmiş yıllarda Miami ağırlıklı olarak Güney Amerikalı yatırımcılar tarafından tercih ediliyordu ancak son dönemde Türklerin ilgisi çok arttı. Türkler özellikle condo-hotel modelini çok seviyor. Otel onların uzaktaki evi gibi ama kendileri kullanmadıklarında yatırımlarının dünyaca ünlü bir marka tarafından yönetiliyor olması onlara ayrıca güven veriyor. Fort Lauderdale’deki yatırımlar sadece geçen sene %9.8 oranında değer kazandı. Bu da doğru gayrımenkul seçiminin yatırımdaki önemini gösteriyor“ dedi.

Heafey Group Uluslararası Pazarlama Direktörü Emel Onur toplantıda yaptığı konuşmadaSon zamanlarda Florida’ya gelen Türk yatırımcıların sayısı katlanarak artıyor. Miami her zaman sanatçıların ve yatırımcıların gözdesiydi. Şimdi de aralarında şirket üst düzey yöneticileri, doktorlar, avukatların yer aldığı beyaz yakalıların ilgisinin arttığını gözlemliyoruz. Herşeyi bırakıp Amerika’ya taşınmayı düşünmeyen, bir ayağım Florida’da olsun diyen yatırımcılar, özellikle condo-hotel modeline rağbet gösteriyor. Bu şekilde hem yatırımlarının para kazanması, hem de senede 1-2 ay gelip evlerinin tadını çıkartabiliyor olmaları onlara çok cazip geliyor” dedi.

Amerika’nın Venediği: Fort Lauderdale

Fort Lauderdale Miami’nin yarım saat kadar kuzeyinde ve Miami’ye nazaran daha “ekonomik okyanus kıyısı hayatı” ile kendisine “Venice of the America’s” dedirten kanalları, sakin ve homojen demografik yapısıyla tanınan bir şehir.

Heafy Group’un Atlantik Okyanusu kıyısında, Milyarderler Şeridi denilen Ritz Carlton, W, Paramount Four Seasons ve Conrad Resort’tan olusan sahil seridindeki ultra lux yeni yatırımı Ocean Conrad Resort, Türk yatırımcılara Florida yasam stilini sunarken aynı zamanda yatırıma para kazandırmayı amaçlıyor.

Hem yatırım, hem tatil fırsatı

Dünyaca ünlü Fort Lauderdale plajının tam karşısında iki binadan oluşan, nefes kesen Atlantic okyanusu manzaralı Ocean Conrad Resort 24 katlı olup 6inci kat ile 17 katlar arasi condo hotel 18 ile 24 uncu katlar arası rezidanstır.

Arzu eden ev sahipleri dairelerini Hilton Conrad’ a kiralayip senelik % 8 brüt kira geliri garantisi elde edebilirler. Ayrıca dairelerini senede 30 gun Conrad’in bütün imkanlarından yararlanarak ücretsiz kullanabilirler. Bu kapsamda Golf ve Tenis Country club üyeliğini de bedava kazanırlar.

EXPOMED, İstanbul’u 4 gün boyunca medikal sektörün kalbi haline getirdi

34.086 kişilik rekor ziyaretçi

EXPOMED, İstanbul’u 4 gün boyunca medikal sektörün kalbi haline getirdi

Avrasya Bölgesi’nin ve Türkiye’nin medikal alandaki en önemli buluşma platformu olan EXPOMED Fuarı, 30 Mart – 2 Nisan 2017 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. 4.972’si yabancı, 29.114’ü yerli olmak üzere toplam 34.086 profesyonel ziyaretçiyi ağırlayan fuarda, 673 firma ve firma temsilcisi ürünlerini 32.645 m2 alanda sergiledi. Fuarla eş zamanlı olarak Yönetimi ve Eğitimi Derneği (SAYED) ve Kamu ve Özel Ortaklığı Derneği tarafından gerçekleştirilen ‘Şehir Hastaneleri, Sağlık Turizmi ve Kamu Özel İşbirliği’ konulu sempozyumda ise şehir hastanelerinin tüm detayları masaya yatırıldı.

REED TÜYAP tarafından sağlık endüstrisinin tüm bileşenlerini bir araya getirmek için yola çıkan Expomed Eurasia Fuarı, 30 Mart – 2 Nisan 2017 tarihleri arasında TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.

Yurt içinden olduğu kadar yurt dışından da yoğun ziyaretçi ilgisiyle karşılaşan fuar, 4.972 uluslararası ziyaretçiyi ağırlayarak bir rekora imza attı. 673 firma ve firma temsilcisinin ürünlerini 32.645 m2 alanda sergilediği fuar; Kore, Çin, Tayvan, Almanya, İtalya, Yunanistan, Sırbistan, Çek Cumhuriyeti, Polonya, İsviçre, Malezya, Pakistan, Hindistan ve BAE’den gelen katılımcılar önemli iş birliklerine zemin hazırladı. Alım heyeti programı kapsamında fuarı ziyaret eden firmalar ise katılımcı firmalarda memnuniyet yarattı. İnovasyon harikası ürünleri de takipçileriyle buluşturan fuar, katılımcılardan tam not aldı.

Şehir hastanelerinin tüm detayları masaya yatırıldı

Toplamda 34.086 ziyaretçiyi ağırlayan fuar kapsamında, Sağlık Yönetimi ve Eğitimi Derneği (SAYED) ve Kamu ve Özel Ortaklığı Derneği tarafından düzenlenen ‘Şehir Hastaneleri, Sağlık Turizmi ve Kamu Özel İşbirliği’ konulu sempozyum, dünyanın ve Türkiye’nin önde gelen kentlerinden İstanbul’a gelen birçok sektör profesyonelini aynı çatı altında buluşturdu. Sempozyum kapsamında Kamu-Özel işbirliğiyle hayata geçirilen şehir hastanelerinin tüm detayları masaya yatırıldı.

Öte yandan hastaların yaşam standardını yükseltmek için çalışan markalar; hastaların yataktan sandalyeye, yerden yatağa ve sandalyeden tuvalete gibi rutin transferlerini sağlaması için hasta transfer ve hasta yıkama çözümleriyle fuarda yer alırken, Sağlık Bakanlığı, son zamanlarda geliştirdiği sağlık bilişim sistemlerini fuarda tanıttı. Ayrıca, by-pass hastalarının yaşamını kolaylaştırmak için endoskopik damar çıkarma işleminin tüm detayları EXPOMED’de 4 gün boyunca detayları anlatıldı.

2018 yılında 25. yaşını kutlayacak fuar, 22-25 Mart tarihleri arasında Büyükçekmece, İstanbul’daki Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşecek.

Çelik sektörü ilk çeyreği 5,2 milyon ton ihracatla kapattı

???????

Çelik ihracatçıları yılın başından bu yana sürdürdüğü yükseliş trendini ilk çeyrekte zirveye taşıdı. Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre çelik ihracatı yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre miktar bazında yüzde 21,7 artışla 5,2 milyon ton, değer bazında yüzde 41,6 artışla 3 milyar dolara yükseldi. Bu dönemde Avrupa Birliği’ne yapılan ihracat miktar bazında yüzde 101 artarak 1,5 milyon ton oldu. Sektör, Mart ayı ihracatında ise miktarda yüzde 39,3, değerde yüzde 60,9 artış yakaladı. Değerde yaşanan bu ciddi yükselişin temel nedeni Türkiye çelik ihracat fiyatlarındaki artış oldu.

Çelik İhracatçıları Birliği tarafından açıklanan 2017 yılı Ocak-Mart dönemi verilerine göre; Türkiye’nin miktar bazındaki çelik ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21,7 artışla 5,2 milyon tona ulaşırken, sektörün değer bazındaki ihracatı yüzde 41,6 artışla 3 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Çelik sektörünün direkt ihracatına, diğer birliklerin faaliyet alanına giren demir çelik ürünleri de eklendiğinde Türkiye’nin 2017 yılının ilk çeyreğindeki toplam çelik ihracatı; miktar bazında 5,4 milyon ton, değer bazında ise 3,5 milyar dolar oldu.

2017 yılının Ocak-Mart dönemi rakamlarına göre; Avrupa Birliği’ne ihracat yüzde 101 artış ile 1,5 milyon tona ulaştı ve bölgeler arasındaki liderliğini sürdürdü. Avrupa Birliği’ni 1,2 milyon tonla Ortadoğu, 664 bin tonla Kuzey Amerika ülkeleri ve 471 bin tonla Kuzey Afrika ülkeleri izledi.

Çelik sektörünün yılın ilk çeyreğinde miktar bazında ihracatta en fazla artış yakaladığı ülkeler; Singapur, İspanya, İtalya, Hong Kong ve Yemen olarak sıralandı.

İlk çeyrekte en çok ihraç edilen çelik ürünleri sıralaması; 1,9 milyon ton ile inşaat çeliği, 703 bin tonla yassı sıcak, 474 bin tonla dikişli boru, 451 bin ton ile filmaşin ve 397 bin tonla profil şeklinde oldu.

Mart ayında çelik ihracatı değerde yüzde 61 artış yakaladı…

Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre; 2017 yılı Mart ayı ihracatı, 2016 yılının aynı ayı ile kıyaslandığında miktarda yüzde 39,3 artış ile 2 milyon ton, değerde yüzde 60,9 artış ile 1,2 milyar dolara yükseldi.

Türk çelik ihracatçıları Uzak Doğu’dan pazar payı almaya başladı…

2017 yılı ilk çeyrek ihracat verilerini değerlendiren Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Namık Ekinci, “Çelik ihracatımız miktar ve değer bazındaki yükselişini yılın ilk çeyreğinde de sürdürdü. Söz konusu dönemde ihracatımız miktarda 5,2 milyon ton, değerde 3 milyar dolara yükseldi. 2017 yılı Mart ayı ihracatımız ise geçen yılın aynı ayına kıyasla miktarda yüzde 39,3 artışla 2 milyon ton, değerde yüzde 60,9 artış ile 1,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Geçtiğimiz ay özellikle değer bazında yaşanan önemli orandaki yükseliş temel olarak ihraç fiyatlarımızdaki artıştan kaynaklandı. Mart ayında çelik ihraç fiyatımız 78 dolar arttı. Bu artışın ana sebeplerine baktığımızda ilk sırada Çinli çelik üreticilerinin emtia fiyatlarına bağlı olarak artan maliyetlerinin global çelik ihraç fiyatlarını arttırmasını görüyoruz. Ayrıca Türk çelik sektöründe girdi mahiyetinde kullanılan emtia fiyatlarında yaşanan artış da çelik ihraç fiyatlarımızın yükselmesini sağladı” dedi.

Singapur ihracatında dikkat çekici bir artış yaşandığına da değinen Namık Ekinci, “Mart ayında Singapur’a olan ihracatımız geçen yıl 981 ton iken, 133 bin ton artış gösterdi. Aynı şekilde Endonezya’ya ihracatımız da 2016 yılı Mart ayında 1 ton iken, 2017 yılı Mart ayında 68 bin tona ulaştı. Bu durum Türk çelik ihracatçılarının Uzak Doğu çelik piyasasında pazar payı almaya başladıklarının göstergesidir. Uzakdoğu pazarlarının yanı sıra İtalya, İspanya, Birleşik Krallık, Belçika ve Portekiz gibi Avrupa ülkelerinde yaşadığımız artışlar da ihracatımıza ivme kazandırmaya devam ediyor” diyerek sözlerini tamamladı.

Koleksiyon Almanya’nın En İyi 100 Listesinde

Koleksiyon “Kendini Kurgulayan Çalışma Alanı” teması altında sunduğu ve birçok önemli tasarımcı imzasını taşıyan yeni tasarımlarıyla dünyanın farklı bölgelerinde başarılar kazanmaya devam ediyor. En son, bu serinin ilgi çeken renkli ürünlerinden olan Boccaporto Almanya’da belirlenen en iyi 100 tasarım arasına girerek önemli bir başarı yakaladı. Böylece ofislere yönelik elektronik aletlerden mobilyalara kadar farklı kategorilerden markaların arasında yer alan Koleksiyon ayrıca bu listedeki tek Türk markası olarak dikkat çekti.

Finanstan eğitime kadar çok sayıda sektöre özel, yarının çalışma kültürünü şekillendirecek tasarımlar sunan Koleksiyon, ‘Self-Organised Workplace / Kendini Kurgulayan Çalışma Alanı’ teması altında sunduğu ürünlerle dünyanın farklı bölgelerine açılmaya, başarılar elde etmeye devam ediyor.

Daha önce AIT 2016’da “Innovation Award” ile ödüllendirilen oturma ve çalışma ünitesi Boccaporto, bu kez Almanya’nın önemli yayınlarından “Dasbüro” tarafından en iyi 100 tasarım listesine seçildi.

Ofiste Ses Geçirmeyen Özel Bir Liman

İtalyan tasarım ofisi Métrica imzası taşıyan Boccaporto, açık alanlara yönelik geliştirilmiş bir oturma ve çalışma ünitesi olarak öne çıkıyor. Çevre ile iletişimi çalışmak için ideal düzeye taşıyan Boccaporto, tek veya en fazla 3 kişiyi ağırlayabilecek iki farklı modele sahip. Ses geçirmeyen özel dış yüzeyi sayesinde mekan içinde mekan yaratan tasarım, böylece ortak çalışma alanlarında ihtiyaç duyulan bireysel konsantrasyonun güçlendirilmesini sağlıyor.

Boccaporto, aynı zamanda iç bölümünde kullanılan LED aydınlatma, enerji ve güç donanımı sayesinde kütüphane, havaalanı gibi kalabalık alanlarda çalışmak için uygun ortamı kullanıcısına sağlıyor. Tüm bu özellikleriyle Boccaporto, özellikle açık ofislerde ve ortak alanlarda sığınılabilecek bir liman olma niteliği taşıyor.

Türk çayının tahtı tehlikede mi? TÜRKİYE ÜÇÜNCÜ NESİL KAHVEYİ SEVDİ

Farklı aroma ve lezzete sahip üçüncü nesil kahveler, ülkemizde de vazgeçilmez oldu. Artık kahve severler farklı çeşitte hazırlanmış kahve çeşitlerini denemekten büyük keyif alıyor. Türkiye’de 2012-2013 döneminde kişi başına 595 gram olan kahve tüketimi, 2015-2016’da 920 grama ulaştı.

Dünya çapında 70’den fazla ülkede üretilen kahveyi, tarih boyunca her toplum kendi kültürüne göre yorumlamış, ortaya binlerce farklı aroma ve lezzette kahve çıkmıştır. Öyle ki kahve tadım uzmanları, kahvenin özelliklerini ve tadımsal yönlerini belirlemek için kendi dillerini bile geliştirmişlerdir. Artık bugün hemen herkesin damak zevkine göre kahve bulmak mümkün. Hayatımızın vazgeçilmezi haline gelen kahve ülkemizde de yalnızca, bol köpüklü Türk kahvesinden ibaret değil.

Kahvede yüzlerce çeşit aroma var

Cofee Gutta Genel Müdürü Kamber Çal, kahve sektörünün son dönemde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de önemli bir gelişme gösterdiğini söyledi. Kahve sevenlerin farklı çeşitte hazırlanmış kahve çeşitlerini denemekten büyük keyif aldığını belirten Çal, “Kahve de şarap gibi bir kültüre sahip. Son yıllarda ülkemizde de duyulmaya başlanan üçüncü nesil kahve akımı, kahvenin ticari bir üründen ziyade gurme bir ürün olması fikrine dayanıyor. Artık kahveler de yöresi ve çiftlikleri ile anılmaya başlıyor. Kahvenin hazırlanışına, dolayısı ile kahveyi hazırlayan kişilere ve onların eğitimlerine de en az kahvenin kalitesi kadar önem veriliyor. Kahve yüzlerce çeşit aroma tadı ile de lezzetli bir içecek. Bu özellikleri ile üçüncü nesil kahvecilik ülkemizde vazgeçilmez olan çayın tahtını zorlayacak” dedi.

Son zamanlarda sıklıkla düzenlenen “coffee cupping” organizasyonlarıyla kahve severlerin bir araya gelerek farklı kahve çekirdeklerini deneyimleme fırsatı bulduğunu hatırlatan Çal, “Farklı kahve çekirdekleri demlenerek aroma, koku, asidite, gövde gibi farklı kriterlerle değerlendirilir. Kahvenin yetiştiği iklim, coğrafya ve toprak özellikleriyle gelişen ve kavurma esnasında farklılaşan koku ve aromalar analiz edilir. Kahve aromalarını değerlendirmek üzere hazırlanan ‘kahve tadım çarkı’ ile meyvemsi, odunsu, limoni, baharatlı gibi onlarca farklı aroma kriterine göre değerlendirilmeye çalışılır” diye konuştu.

“Kahvenin Rotası” mottosuyla yola çıkan Coffee Gutta, iyi ve taze kahve hareketinin öncüsü olarak dikkat çekiyor. Dünyanın farklı yörelerinde yetiştirilmiş kahve çekirdeklerini kendi harmanlayıp, kahve severler ile şubelerinde buluşturuyor.

Hayat Kimya’dan 800 milyon TL yatırımla iki yeni tesis

Hayat Kimya, Kocaeli kampüsüne eklediği 800 milyon TL değeriyle 600 kişiye istihdam sağlayan iki yeni tesis yatırımının açılışını T.C. Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’ın katılımıyla gerçekleştirdi. Bebek bezinin olmazsa olmaz ‘’non-woven’’ tekstili ve tüm ürünlerinin ambalajını üreten tesisin yanı sıra Avrupa’nın en büyük otomatik deposunu bünyesine katan Hayat Kimya, hızlı tüketim sektöründe bu kapsamda uçtan uca üretim yapan ilk ve tek şirket oldu.

Hızlı tüketim sektöründe 30. yılında Hayat Kimya, Kocaeli’ne, ilk adımını attığı günden bu yana toplam 2.7 milyar TL yatırım yaparak 2.250 kişiye istihdam sağlıyor. Açılışını yaptığı 800 milyon TL değerindeki yeni yatırımlarıyla 600 kişiye ek istihdam sağlayarak büyümeye devam ediyor.

Ev bakım, hijyen ve temizlik kağıtları kategorilerinde Bingo, Molfix, Molped, Papia ve Familia gibi bilinen toplam 12 markasını, Cezayir’den İran’a, Mısır’dan Rusya’ya pek çok farklı coğrafyada üretiyor ve 100’e yakın ülkeye ihraç ediyor. Hayat Kimya, ihracat kapasitesiyle Türkiye’nin en büyük 51. ihracatçısı ve en büyük 45. sanayi şirketi konumunda.

Türkiye’nin ilk hipoalerjenik bebek deterjanını, ilk çift taraflı yumuşak tuvalet kağıdını Kocaeli’ndeki üretim kampüsünden, Madagaskar’dan Kenya’ya, Gana’dan Kazakistan’a kadar dünyada milyonlarca eve ulaştıran Hayat Kimya, hem Türkiye’de, hem de dünyada sınırları aşan başarılar elde etti. İran’da Molfix ile üst üste 3 senedir lider bebek bezi olmasının yanı sıra “En Çok Tercih Edilen Bebek Bezi Markası” seçilirken, Nijerya’da “Afrika’nın En İyi Bezi” ilan edildi.

Hızlı Tüketim Sektöründe İLK ve TEK: Kapsamlı “Uçtan Uca Üretim”

Hayat Kimya, ev bakım, hijyen ve temizlik kağıtları üretim tesisleri bulunan Kocaeli’ndeki dev kampüsüne yaptığı 2 yeni yatırımın açılış törenini, T.C. Mili Savunma Bakanı Fikri Işık’ın katılımıyla gerçekleştirdi.

Non-woven ve Ambalaj üretimi yapan yeni tesiste, bebek ve yetişkin bezi ile hijyenik pedlerde kullanılan, dokumasız, örgüsüz, hava geçiren çok özel bir kumaş olan Non-woven üretiliyor. Dokunmadan ve örülmeden, son teknoloji ile oluşturulan bu özel kumaş, Molfix bezler, Molped hijyenik pedler, Joly yetişkin bezleri için özel ölçülerde kesiliyor. Aynı tesiste, Bingo’dan Molfix’e, Molped’den Papia’ya kadar 12 markasının tüm esnek ambalajlarını kendi bünyesinde üretiyor. Ambalajların renk çeşitliliğinden, baskılarına kadar tüm farklı uzmanlık gerektiren iş alanlarını tek çatı altında toplayarak, uçtan uca entegrasyonda derinlemesine birikim elde ediyor. Özellikle hijyen kategorisinde, bebek bezlerinde hammaddenin özel kumaş hale getirilmesinden, tüm ürün ambalajlarının üretilmesine kadar geniş kapsamda “uçtan uca entegrasyonu” Türkiye’de ilk kez Hayat Kimya gerçekleştiriyor.

Hayat Kimya İcra Kurulu Başkanı Avni Kiğılı, “Bu yatırımlarla, farklı coğrafyalarda tüketici ihtiyaçlarına daha hızlı, daha fazla çeşitlilikle cevap verebilecek esneklik kazandık, markalarımızın dünya çapında rekabet gücünü arttırıyoruz. Ürettiğimiz non-woven ve ambalajın %50’sini ihraç ediyoruz. Katma değerli operasyon verimliliğiyle bizi ayrıştıran bu 2 önemli tesis, sürdürülebilir büyümemizin teminatında büyük rol oynuyor.” dedi.

Avrupa’nın En Büyük Tam Otomatik Deposu, %75 alan verimliliği sayesinde 11 futbol sahasını dolduracak ürünü 4 futbol sahasına sığdırıyor

Tam Otomatik Depo’nun, 27 bin metrekare kapalı alanda, 12.600 metrekare depolama ve 14.500 metrekare operasyon alanı bulunuyor.Dikey mimariye sahip depo konvansiyonel depolara göre %75 alan verimliliği sağlıyor. İleri otomasyon teknolojisiyle birim alanda daha fazla ürün depolanabiliyor: Yaklaşık 11 futbol sahasını dolduracak ürün, 4 futbol sahası genişliğindeki alana depolanıyor. Ayrıca, depodaki yüksek teknoloji, düşük oksijen seviyesiyle, herhangi bir depoda yaşanabilecek yangın riskini minimum seviyeye indiriyor. Tam Otomatik Depo’nun ileri teknolojileriyle tek seferde doğru ve daha hızlı tedarik gücü artan Hayat Kimya, müşteri memnuniyetini yüzde 98’lere çıkartıp, aynı kampüste üretim ve depolama verimliliği sayesinde karbon ayak izini her sene yılda 200 ton azaltıyor.

Hayat Kimya İcra Kurulu Başkanı Avni Kiğılı, “Hızlı tüketim sektöründe, bu kapsamdaki entegre üretim sisteminin, Türkiye’ye ilk defa Hayat Kimya ile kazandırılmasından büyük onur duyuyorum. Hayat Kimya’nın 30. yılında, memleketimizin birikimine katkı sağlayacak yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.” dedi.

Dimes Küresel Ayak İzini Büyütüyor

Türkiye’nin ilk yerli sermayeli meyve suyu ve önde gelen içecek markası DİMES, uluslararası pazarlarını geliştirmeye devam ediyor. Japonya’nın yaklaşık 10 milyar dolar büyüklüğe sahip meyve suyu pazarında payını artırmayı hedefleyen DİMES, bu ülkenin iki önemli fuarına katıldı. Japonya’nın yıllık gıda ithalatı 60 milyar doları aşıyor.

Şubat ve Mart aylarında gerçekleştirdiği Japonya çıkartması kapsamında önce Tokyo’da düzenlenen Supermarket Trade Show etkinliğine katılan DİMES, daha sonra 78 ülkeden 82 binin üzerinde ziyaretçiyi bir araya getiren, Uzak Doğu pazarının en önemli gıda ve içecek fuarı Foodex Japan 2017’de yerini aldı.

Farklı coğrafyalarda 100’ü aşkın ülkeye ihracat yapan DİMES’in yurtdışı satışlarının, 2016 yılında 30 milyon TL düzeyinde gerçekleştiğini belirten DİMES Genel Müdürü Ozan Diren şirketin ihracatının yüzde 26’sının Uzak Doğu pazarına gerçekleştiğini söyledi.

Japonya’nın yanı sıra, Çin, Hong Kong, Malezya, Filipinler’i de içine alan Uzak Doğu pazarında güçlü bir potansiyel gördüklerini dile getiren Ozan Diren, “İşimize ve hayata farklı bakış açımızın kaynağı Doğaya ve İnsana Saygı ilkemiz, bu coğrafyada güçlü şekilde karşılık buluyor. Sağlığı ve doğallığı, yaşam tarzlarının merkezinde tutan Uzak Doğulular, hayata bizim gibi başka bakıyorlar. Yüzde 100 meyve suyu ürünlerimize artan tüketici ilgisi, bu ortak noktamızdan kaynaklanıyor” dedi.

Türk Portakalından Üretilen Yüzde 100 Meyve Suyu, Katma Değerli İhracat

Katma değerli ihracatla tarım ekonomisine katkı yapmanın DİMES’in öncelikleri arasında yer aldığını belirten Diren, “Türkiye’de yerli portakallardan %100 ve sıkma meyve suyu üreten ilk firmayız. Bunun için Aydın üretim tesisimizde özel bir üretim hattı kurduk” dedi.

Yüksek Potansiyelli, Ancak Zorlu Pazar

Meyve ve sebze ihtiyacının çoğunu ithalatla karşılayan Japonya, ülkenin güçlü ekonomik dinamiklerinin de etkisiyle, yılda yaklaşık 60 milyar dolar düzeyinde gıda ithalatı gerçekleştiriyor. Ülkenin gıda ithalatında kaliteden taviz vermeyen yaklaşımı ve kişisel tercih ve prensiplerin davranışlara yön verdiği tüketici profili, Japonya pazarında kendine özgü bir yapı oluşturuyor.

“Ağız tadı kadar akıllara ve kalplere de hitap ediyoruz”

Fidandan ürüne kaliteyi güvence altına alan dikey entegre üretim sistemi ve katkısız yüzde 100 meyve suyu ürünleriyle DİMES, bu zorlu pazarda marka yolcuğunu sürdürüyor.

Japonya’da gerçekleşen iki fuarda da yoğun ilgi gördüklerini belirten Ozan Diren, sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle yüzde 100 meyve sularından oluşan ve 700 ml cam şişede sunulan, sıkma yüzde 100 Moments ürün serimiz büyük ilgi gördü. Japon tüketiciler ve bu bölgedeki iş ortaklarımız, ürün kalitesini ve üretici felsefesini ince eleyip sık dokuyarak uzun uzun düşünüp karar veriyorlar. Öte yandan, onların güvenini kazanabilirseniz ve bu güveni sarsmadan sürdürebilirseniz, potansiyel çok büyük. Ürünlerimiz tüketicilerin ağız tadına, ürün kalitemiz ve felsefemiz de onların akıllarına ve kalplerine hitap ediyor” dedi.

Ozan Diren, Japonya’nın yanı sıra diğer bölge ülkelerinde de büyümek istediklerini ve özelikle de Foodex fuarında bu konuda önemli işaretler aldıklarını sözlerine ekledi ve “Uzak doğu tüketim alışkanlıklarına uygun ürünlerimiz ve üretim felsefemizle bölge insanının sağlık merkezli hayat döngüsünde yerimizi alacağız” dedi.

Yeni Dönem Lider Olmanın Sırlarını Anlatacak

“Cesur, barışçıl ve samimi olanlar, yeni dönem lider adaylarıdır” diyen Mac Macartney, lider olmanın sırlarını vermek üzere İstanbul’a geliyor.

Dünyada yeni dönem liderlik anlayışının değiştiğini, hayal gücünün, sevincin, başkaları ve yaşamla kurulan ilişkinin, derin samimiyetin önemli olduğuna dikkat çeken, araştırmacı yazar Mac Macartney; 20-21 Nisan tarihlerinde, Tokyo’nun hemen ardından İstanbul’da gerçekleşecek olan Sürdürülebilir Markalar Konferansına (Sustainable Brands) katılıyor. Liderlik kavramını yeniden anlamlandıran, değişimin üreticisi olan, amaç, eylem ve cesareti kalbe yerleştirenlerin, sürdürülebilir şampiyonlara dönüştüğünü anlatan araştırmacı yazar Mac Macartney, Dünyanın en önemli 50 konferansı arasında gösterilen “Uluslararası Sürdürülebilir Markalar® Konferansına” katılmak amacıyla İstanbul’a geliyor. Amacını etkinleştiren, amacını hayata geçiren önemli marka yöneticilerini buluşturan konferans, değişimi yönetenlere ilham kaynağı olan gerçek bir değişim lideri ve düşünürü ağırlamaya hazırlanıyor.

Markaların, yeni yol haritalarının belirlendiği, değişimi yönetenlerin bir araya geldiği, markaların birbirinden ilham aldığı Sürdürülebilir Markalar Konferansı (Sustainable Brands), 20-21 Nisan tarihlerinde
“Amacını Etkinleştirme” (Activating Purpose) temasıyla, Swissotel The Bosphorous’ta yapılacak. Amacının peşinden koşan, dünyanın önemli projelerini hayata geçirmiş, markalara değişimin parametreleri konusunda ilham vermiş, 15’i yabancı olmak üzere 35 konuşmacı konferansa katılacak.

Konferans için İstanbul’a gelecek konuşmacılar arasında; Nike ve NASA’nın birlikte kurduğu sürdürülebilir malzeme ve inovasyon platformu ‘’LAUNCH’’ ın Nordik LideriSofus Midtgaard ;Global Lider Ahmet Bozer, , tüm sektörlerden 5000 in üzerinde marka takımı ile davranış değişikliği stratejisi çalışmaları yapan Sille Krukow; Start-up ların ve yatırımcıların buluştuğu en önemli platform olan YouNoodle’ın Kurucusu Thorsten Kolind;Creative Design&Branding Agency -Pearl Ficher Newyork CEO su Angela Hariche , Mobil Endüstride, İlham Veren Çöp Adama Dönüşümün Yaratıcısı ve Çöpü altına Çeviren Sihirli Dokunuşun Sahibi Closing The Loop Kurucusu Joost de Kluijver, Gelecek Nesil Markaların ve Liderlerin Değişiminde Yön Göstericisi ve Geleceğe Uzanan Değişim Köprüsünün Mimarı olan Jenny Andersson, dünyanın en önemli iletişim şirketlerinden Radley Yeldar Kurucularından ve “Fit for Purpose Index” Yaratıcısı Ben Richards, ,

BASF Global Sürdürülebilirlik Başkanı Andreas Kischerer, Ülker Global Pazarlama Başkan Yardımcısı Berna Akyüz Öğüt ,Loreal Türkiye CEO su Claude Rumpler, Given London Kurucusu ve Genel Müdürü Ortak Deneyim Yaratmanın Orkestra Şefi Becky Willan, , Kavramsal Psikoloji ve Davranış Ekonomisinin Sayılı Öncülerinden ‘’Innervetion’’ Kavramının yaratıcısı ve Ogilvy Change‘in Direktörü Sam Tatam, gibi isimler ile birlikte Oyuncu Şevket Çoruh, Gazeteci- Yazar Aslı Şafak, Yazar Azra Kohen, Oyuncu – Girişimci Mert Fırat,Orkestra şefi Cem Mansur katılan konuşmacılar arasında yer alıyor. Bu yıl da her yıl olduğu gibi Sustainable Brands Istanbul 2017 nin moderatörlüğünü Mr.Goodvertising Thomas Kolster yapıyor.

Dünya ekonomisini, sürdürülebilir ekonomiye dönüştürmek amacıyla geleceği şekillendiren şirketlerin oluşmasına katkı sağlayan Sürdürülebilir Markalar® Küresel Platformu (Sustainable Brands) markalar ve tüm paydaşlarını Boston, San Diego, Kopenhag, Rio de Janeiro, Buenos Aires, Barselona, Cape Town, Bangkok, Kuala Lumpur, Sydney, Tokyo ile birlikte İstanbul’da da bir araya getiriyor. Türkiye’den ve dünyadan birçok kişi ve kurumun katılacağı konferansın Sustainable Brands İstanbul Başkanı Semra Sevinç;21. yy değişen pazar dinamiklerinde, belirsizliklerin dünyasında amaçlarını harekete geçiren lider markalar karlılıklarını arttırarak ve büyüyerek başarıyla yollarına devam ediyor. Dünya çapında markaların geleceğini şekillendiren bir milyondan fazla profesyonelin buluştuğu bir platform olan Sustainable Brands, İstanbul buluşması bu yıl 5. Kez, profesyonelleri ‘amacı için harekete geçmeye çağırıyor” dedi.

Konferansın Platin Sponsorluğunu BASF – Unilever, Gümüş Sponsorluğunu; Loreal Türkiye, Schnieder Electric, Bronz Sponsorluğunu ise Tofaş, Panasonic, Prefabrik Yapı ve Philips yapıyor.