“Sürdürülebilir Ekonomi İçin Atık Yönetimi ve Geri Dönüşüm Büyük Önem Taşıyor

Kibar Holding İş Gelişme Direktörü Sinan Baştaş, TÜRKTAY panelinde yaptığı konuşmada atığın kaynağında azaltılması gerektiğine dikkat çekti. Türkiye’nin 2023 Vizyonu çerçevesinde sürdürülebilir ekonomi için atık yönetimi ve geri dönüşüm sektörlerinin büyük önem taşıdığını belirtti.

Kibar Holding İş Gelişme Direktörü Sinan Baştaş, 19-20 Ekim tarihleri arasında Ankara’da düzenlenen Türkiye’de Tüm Yönleriyle Atık Yönetimi (TÜRKTAY) Paneli’nde sanayici gözüyle atık yönetimi ve geri dönüşüm konularında görüşlerini paylaştı. Sinan Baştaş, konuşmacı olarak katıldığı “Türkiye’de döngüsel ekonomi bağlamında sanayici gözüyle atık yönetimi ve geri dönüşüm” başlıklı oturumda, atığın bir yan ürün olarak tanımlanması ve kaynağın işleneceği noktaya kadar takip edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Atığın kaynağında azaltılması gerektiğine dikkat çeken Baştaş, oluşan atığın en ekonomik ve çevreye duyarlı yöntemler ile işlenmesi, atık trafiğinde süreçlerin optimizasyonu ve çevre konusunda hedeflerin belirlenmesi ile endüstriyel tesislerde çevre başlığı altında bir vizyon, misyon oluşturulması gerektiğini belirtti.

Çevre hizmetleri ve atık danışmanlığı konusunda Amerika’nın lider kuruluşlarından Heritage Grubu ile ortak girişim şirketi kurduklarını söyleyen Baştaş, İnteraktif Çevre Danışmanlık A.Ş. adıyla faaliyete geçen bu şirket ile Türkiye’de kurulu sanayi tesislerine çevre ve atık yönetimi alanında rekabetçi ve yenilikçi çözümler sunduklarını belirtti.

Kibar Grubu’nun atık portföyü yıllık hacminin yaklaşık 60 bin ton olduğunu söyleyen Baştaş, “Atık konusunda önemli oranda güncel veri eksikliği bulunuyor. Özellikle sanayi bölgelerinde irili ufaklı yoğun yatırım yapılmış olması sebebiyle kapasite kullanım oranlarının da verimli seviyelere ulaşamamış olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin 2023 Vizyonu’nda da Avrupa Birliği üyeliği kapsamında müzakerelere açılan çevre başlığı altında sürdürülebilir ekonomi kapsamında atık yönetimi ve geri dönüşüm sektörleri büyük önem kazanıyor” dedi.

Atık ekonomisini güçlendirmek hedefiyle düzenlenen ve kamu, STK ile özel sektör temsilcilerinin yanı sıra, alanında uzman akademisyenlerin katılımıyla gerçekleşen 7.TÜRKTAY Paneli’nde Türkiye’nin geri dönüşüm ve atık yönetimi alanlarındaki deneyimleri paylaşıldı, yatırım ve işbirliği imkanları değerlendirildi.

Türkiye’de atık yönetimi, geri dönüşüm, çevre yönetim sistemleri, imalat sanayi, ambalaj atıklarının yönetimi ve geri dönüşümü gibi konu başlıklarının ele alındığı panelde, tehlikeli atıkların yönetimi, saha uygulamaları, problemler, mevzuata uygun olmayan uygulamalar, sigorta, mesleki yeterlilik ve denetim başlıkları ayrı oturumlarda ele alındı. 2010 yılından bu yana Türkiye’deki atık sektörünün önde gelen kurum ve kuruluşlarının desteklediği TÜRKTAY panelinde bu yıl, TÜRKTAY Yürütme Kurulu Başkanı Caner Zanbak’ın yanı sıra Şişecam Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Muhammet Ecel de birer konuşma yaptı.

Meksika Ve Hindistan’a Yönelik Plastik İşleme Makina Satışları İkiye Katlandı

Türkiye plastik sektörünün gelişimine katkı sağlamak amacıyla uluslararası alanda ortak çalışmaları uzun yıllardır etkin bir şekilde yürüten Plastik Sanayicileri Derneği’nin (PAGDER) üyesi bulunduğu Avrupa Plastik İşleme Makinacıları Birliği (EUROMAP); Almanya’da üç yılda bir düzenlenen ve dünyanın en büyük plastik ve kauçuk fuarı olan “K 2016” kapsamında bir basın toplantısı düzenledi.

Toplantıya, Plastik Sanayicileri Derneği’nin (PAGDER) Genel Sekreteri ve EUROMAP’in İcra Kurulu Üyesi de olan Selçuk Mutlu katıldı. Mutlu, toplantı sonrası yaptığı değerlendirmede “Dünya plastik işleme makinaları sektörünün Meksika ve Hindistan’a yönelik ihracatı geçen yıl dikkat çekici şekilde iki kat artış gösterdi” dedi.

1477472672_pagder_logo

19 – 26 Ekim 2016 tarihleri arasında Almanya’nın Düsseldorf kentinde, üç yılda bir düzenlenen ve alanında dünyanın en büyük fuarı olan “K 2016” kapsamında Avrupa Plastik İşleme Makinacıları Birliği’nin (EUROMAP) düzenlediği basın toplantısında önemli sektörel değerlendirmeler yapıldı.

2017 için Meksika, Hindistan ve ABD’nin sunduğu potansiyel dikkat çekiyor!

Yıllık satışları 13,5 milyar Euro ile dünya plastik makine üretiminin yüzde 40’ını; 10 milyar Euroluk küresel ihracat ile yaklaşık 1000 makine üreticisini temsil eden EUROMAP’in düzenlediği toplantıda açıklanan veriler; son 10 yıldır plastik işleme makinaları ithalatı istikrarlı bir şekilde yükselen Meksika ve ABD’nin yanı sıra geçen yıl Hindistan’a EUROMAP üyesi ülkelerden yapılan satışların iki katına çıktığını gösterdi.

Hedef ülke fuarlarına Ekonomi Bakanlığı tarafından yüzde 70’lere varan destek!

Meksika ve ABD’deki plastik fuarlarının Türkiye temsilciliğini yürüten ve EUROMAP üyesi olan Plastik Sanayicileri Derneği(PAGDER) Genel Sekreteri ve EUROMAP’in İcra Kurulu Üyesi olan Selçuk Mutlu; toplantı sonrası yaptığı değerlendirmede hedef ülke olarak Ekonomi Bakanlığı’nın bu fuarlara yüzde 70’lere varan destek sunduğunu belirtti.

Bu yıl sonunda, Türkiye plastik ve kauçuk işleme makinaları ihracatı yaklaşık yüzde 20’lere varan oranlarda artış gösterecek!

Makine tarafında EUROMAP ile yoğun çalışmalar yürüttüklerini ve bu çalışmalarla Türkiye makine sektörü için önemli katkılar kaydettiklerini belirten Selçuk Mutlu, İran ve Rusya’daki süreçlerde yaşanan iyileşmeye de bağlı olarak 2016 sonunda Türkiye plastik ve kauçuk işleme makinaları ihracatının yaklaşık yüzde 20’lere varan oranlarda artış göstereceği öngörüsünün bulunduğunu aktardı.

K Fuarı’nda Plastik ve Kauçuk İşleme Makine ve Ekipman üreticilerinin yüzü güldü!

“Plastik ve Kauçuk İşleme Makine ve Ekipman” sektöründen “K 2016”ya katılım gösteren 131 Türk firması açısından fuarın büyük bir başarıyla geçtiğini kaydeden Selçuk Mutlu, “Plastik sektörünün ihracat hedeflerini destekleyen İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) ve Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) işbirliği ile milli katılım organizasyonu gerçekleştirdiğimiz fuarda, Türk katılımcıların yaptıkları satış kontratları, sektörümüzde yüzleri güldürdü” dedi.

Migros ‘BİST Sürdürülebilirlik Endeksi’nin Bu Yıl Da Tek Perakendecisi Oldu

Migros, Borsa İstanbul’un BİST Endeksi’ndeki şirketler arasında yaptığı incelemeyle oluşturduğu ‘BİST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde üç yıl üst üste gıda perakende sektörünün ilk ve tek temsilcisi olarak yer aldı. Ayrıca Migros, 2015 yılında ilk kez Carbon Disclosure Project’te (CDP) de yaptığı raporlamada almış olduğu ‘D’ notunu 2016 yılında gerçekleştirdiği sürdürülebilirlik çalışmalarında büyük bir ivme yakalayarak, ‘A-‘ ye çıkardı.

surdurulebilirlik-logo-alternatifler-2

Perakende sektöründe 62 yıldır öncü uygulamalarıyla Türk tüketicisinin hayatına değer katmak için çalışan Migros Ticaret A.Ş., ‘BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’ndeki şirketler arasında yer alarak üç yıl üst üste listeye giren tek perakendeci oldu. 2014 yılında BİST 30 endeksinde yer alan şirketler arasından listeye giren Migros, 2015 yılında ise BİST 50 endeksinde yer alan şirketler arasından değerlendirmeye tabi tutuldu ve listedeki yerini korudu. 2016 yılından itibaren değerlemeye tabi şirketler listesi, BİST 50 endeksi şirketlerine ek olarak BİST 100 şirketlerinden gönüllü olanları da kapsayacak şekilde genişletildi.

Kurumsal sürdürülebilirlik performansları üst düzeyde olan 43 şirket arasında tarafsız bağımsız kriterlerle ölçümlenerek, ‘BİST Sürdürülebilirlik Endeksi’ne girmeye hak kazanan Migros’un yer aldığı endeks, şirketlerin küresel ısınma, biyoçeşitlilik, doğal kaynakların verimli kullanımı, su kaynaklarının azalması, iş sağlığı ve güvenliği, istihdam, tedarik zinciri, şirket kurumsal yönetişimi, sağlıklı ve iyi yaşam önceliği gibi Türkiye ve dünya için önemli olan sürdürülebilirliğe ilişkin meselelere nasıl yaklaştıklarını ortaya koyuyor. Endeks ayrıca, faaliyet ve kararlarının bağımsız kriterlerle ölçümlenerek şirketlerin çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim sorumluluklarını ve bunların performanslarını kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılmasını baz alıyor.

Migros Ticaret A.Ş., son beş yıldır sürdürülebilir çalışma süreçlerinin tek bir noktadan koordinasyonu için şirket bünyesinde, üst düzey yöneticilerinin başkanlık yaptığı “Sürdürülebilirlik Komitesi” oluşturdu. Sürdürülebilirlik komitesi, şirketin bütün fonksiyonlarını içeren sürdürülebililik, verimlilik, doğal kaynakların kullanımı gibi sürdürülebilir tüm değerlerin somut kriterler ile ölçülüp değerlendirilmesini sağlıyor. Endekse üçüncü kez giren Migros, sektöründeki sürdürülebilirlik yaklaşımı ile de perakende sektörüne öncülük etmeye devam ediyor.

Migros, Consumer Goods Forum’un 27-28 Ekim tarihlerinde Paris’te ilk kez gerçekleştireceği “Sürdürülebilir Perakende Zirvesi” ne Türkiye’den tek temsilci olarak katılacak. Migros bu zirvede, çalışanları ve müşterileri için gerçekleştirdiği iyi yaşam konusundaki örnek uygulamalarını dünyanın önde gelen üreticileri ve perakendecileri ile paylaşacak.

CDP kapsamındaki notunu ‘D’ den ‘A-‘ ye çıkardı

Ayrıca Migros, 2015 yılında ilk kez CDP’ye yaptığı raporlamada almış olduğu notunu 2016 yılında Carbon Disclosure Project’te (CDP) de sürdürülebilirlik çalışmalarıyla büyük bir ivme yakalayarak, ‘D’ den ‘A-‘ ye çıkardı. Şirketler, Uluslararası bir kuruluş olan CDP (Carbon Discloure Project) İklim Değişikliği Platformuna, iklim değişikliği üzerindeki dolaylı ve doğrudan etkilerini azaltmak üzere yaptıkları çalışmaları yıllık olarak raporlamakta ve bu raporlar Uluslararası CDP komitesi tarafından notlanmaktadır.

İstanbul Ticaret Odası ve Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulları Ortak Toplantısı

Toplantıda büyümenin hızlandırılmasına ilişkin yapılabilecekler görüşüldü

– İTO Başkanı Çağlar:

– “İş alemi artık sabah kalktığında ‘benim kredi sorunum yok, benim üretim ve inovasyon gayem var, bunun için çalışacağım’ diyerek güne başlamalı”

– “Oda olarak reel sektörden gelen talepleri, bilhassa da ticari kredileri nasıl daha cazip hale getirebiliriz bankacılık sektörüyle istişare ettik”

– “Firmalarımızın daha ucuz, daha uzun vadeli ve daha geniş kredi imkanlarına kavuşması için bankalar ve reel sektör ortak bir akıl yürütmek zorunda”

– TBB Başkanı Aydın:

– “Reel ve finans sektörü olarak karşılıklı iyi niyet ve anlayış içinde birbirimize en fazla destek olmamız ve en yüksek toleransı göstermemiz gereken bir dönemden geçtiğimizin farkında olarak riskleri, fırsatları ve işbirliklerini ele aldık.”

– “Ülkemizde makro dengeler sağlıklı ve bankacılık sistemi sağlamdır. Son dönemde ülkemiz üzerinde oluşturulmaya çalışılan negatif algı operasyonuna itibar edilmemelidir.”

– “Bilançosunun yüzde 65’i kredilerden, kredilerin de yüzde 25’i KOBİ kredilerinden oluşan bankacılık sektörü reel sektördeki gelişmelere son derece duyarlıdır.”

adsiz

İstanbul Ticaret Odası (İTO) ve Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulları ortak toplantıda bir araya geldi.

İTO’nun Eminönü Merkez Binası’ndaki buluşma İTO Başkanı İbrahim Çağlar ve TBB Başkanı Hüseyin Aydın başkanlığında gerçekleştirildi.

Toplantıda Çağlar, Türkiye’nin önde gelen bankalarının genel müdür ve genel müdür yardımcılarının yer aldığı TBB Yönetim Kurulu’na iş dünyasının finansmana erişimde yaşadığı sorunları dile getirdi.

Toplantının ana gündem maddesi; ‘büyümenin sürdürülmesi, üretim, istihdam, ihracat için bankacılık ve reel sektör işbirliği’ oldu.

İTO Başkanı Çağlar: Bankalar ve reel sektör

olarak ortak bir akıl yürütmek zorundayız

İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar, “Firmalarımızın daha ucuz, daha uzun vadeli ve daha geniş kredi imkanlarına kavuşması için hükümetin piyasaya yönelik açıkladığı tedbirlerin yanı sıra bankalar ve reel sektör olarak ortak çalışmalar yürütmek zorundayız. İş alemi artık sabah kalktığında ‘benim kredi sorunum yok, benim üretim ve inovasyon gayem var, bunun için çalışacağım’ diyerek güne başlamalı” dedi.

Çağlar, şunları söyledi: “İTO’nun 400 bin üyesi Türkiye’deki katma değerin yüzde 50’sini tek başına üretiyor. Bu çatı altında sadece reel sektör mensupları değil, şüphesiz finans sektörünün paydaşları olan banka ve katılım bankaları da bulunuyor. Bu suretle unutulmamalı ki hepimiz aynı gemideyiz. Bankacılar ve reel sektörün gündemlerinin farklı olduğunu düşünmek mümkün değil. Oda olarak 81 meslek komitemizden, reel sektörden gelen talepleri, bankacılık ve finans sektörüyle birlikte istişare ettik. Sonuçlarını önümüzdeki süreçte karşılıklı olarak takip edeceğiz. İnanıyoruz ki gerçekleştireceğimiz yakın işbirliği, alınması gereken mesafeyi kısaltacaktır.”

İbrahim Çağlar, Odalar ve finans kesiminin yapacağı işbirliği sonucunda ortaya çıkacak görüşlerin hükümet nezdinde daha güçlü bir karşılık bulabileceğine inandığını ifade ederek, kısa bir süre içinde Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) ile de toplanacaklarını ve böylelikle reel sektörün beklentilerini finans kesiminin bütününe iletmiş olacaklarını dile getirdi.

TBB Başkanı Aydın: Ülkemizi daha da güçlü yarınlara

taşımak her zaman önceliğimiz olmaya devam edecek

Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın da, toplantının çok yararlı geçtiğini belirterek, ekonominin ve birlik üyelerinin gündeminde ne varsa onları konuştuklarını kaydetti.

Aydın şunları söyledi: “Küresel, bölgesel ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gelişmelerin Türkiye ekonomisine ve faaliyetlerimize olan etkilerini değerlendirdik. Yaşamakta olduğumuz olağanüstü dönemin iyi yönetilmesi, büyümenin sürdürülmesi, istihdamın artırılması için sorumluluklarımızı ve yapabileceklerimizi konuştuk. İTO’nun bankacılık sektörüne ilişkin görüşlerini ve beklentilerini dinledik. Bankacılar olarak gelişmelere ilişkin görüşlerimizi anlattık. Reel ve finans sektörü olarak karşılıklı iyi niyet ve anlayış içinde, birbirimize en fazla destek olmamız ve en yüksek toleransı göstermemiz gereken bir dönemden geçtiğimizin farkında olarak riskleri, fırsatları ve işbirliklerini ele aldık. Kredilerin seyrini ve ticari faaliyet üzerindeki etkilerini, ekonomik faaliyeti hızlandırmak için önerileri, kredi faizleri üzerindeki yüklerin düşürülmesini, bankacılık sektörüne getirilen düzenlemelerin bankaların davranışına ve kredi piyasasına yansımalarını, KOBİ kredilerinin artırılması için düzenlemelerde yapılması gereken değişiklikleri, teminatlandırma, yapılandırma konuları ile kurumlarımız ve üyelerimiz arasındaki işbirliği imkanlarını görüştük.”

Aydın, bilançosunun yüzde 65’i kredilerden, kredilerin de yüzde 25’i KOBİ kredilerinden oluşan bankacılık sektörünün reel sektördeki gelişmelere son derece duyarlı olduğunu ifade etti. Aydın, “Üzerinde önemle durduğumuz konu reel sektör yatırımlarının, üretimin ve ticaret hacminin artırılmasıdır. Bankacılık sektörünün büyümesi ve güçlü olması ekonominin büyümesine ve gücüne bağlıdır. Ekonomimize ve sektörlerimize katkı sağlamak, ülkemizi daha da güçlü yarınlara taşımak her zaman önceliğimiz oldu ve olmaya devam edecektir” dedi.

TBB Başkanı Hüseyin Aydın, “Ülkemizde makro dengeler sağlıklı ve bankacılık sistemi sağlamdır. Son dönemde ülkemiz üzerinde oluşturulmaya çalışılan negatif algı operasyonuna itibar edilmemelidir” diye sözlerini tamamladı.

Ortak toplantının ardından İTO ve TBB yönetim kurulları, yapılan görüşmeyi değerlendirmek üzere ayrı ayrı toplandı.

* * *

Ortak gündem başlıkları

Toplantıda üretim ile ihracata ivme kazandırmak ve iç piyasayı hızlandırmaya yönelik konuşulan gündem maddelerinden bazıları şöyle:

– Ticari kredilerin hızlandırılması ve daha etkin hale getirilmesi.

– Aracılık maliyetlerinin azaltılması.

– Türkiye Varlık Fonu Yönetimi A.Ş.’ye ilişkin görüş ve öneriler.

– Bankacılık alanındaki düzenlemelerin işletmelere etkileri.

– Teminat rejimi ile ilgili düzenlemeler.

– Reel sektörün kredilendirilmesindeki ‘rating’ uygulaması.

Arçelik A.Ş Karbon Saydamlık Projesi’nde Bir Kez Daha A List’te

Ekonomik, sosyal ve çevresel etki alanıyla ilgili çalışmalarını, somut örnekler ve hedeflerle ortaya koyan Arçelik A.Ş, ulusal ve uluslararası başarılarıyla bu alandaki öncülüğünü pekiştiriyor. Arçelik A.Ş. dünyada CDP’de (Karbon Saydamlık Projesi) en yüksek performansa sahip şirketlerin yer aldığı “The A List: The CDP Climate Performance Leadership Index 2016”e girmeye ikinci kez hak kazandı. Arçelik A.Ş, sektöründe bu yıl da listeye girmeyi başaran tek Türk şirketi oldu.

1477393847_arcelik_ceo

“Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın” vizyonu doğrultusunda çevre dostu ürünleri ve üretim faaliyetleri ile Arçelik A.Ş., karbon emisyonu salımını en aza indirmek için yaptığı çalışmalarla, dünyada CDP’de (Karbon Saydamlık Projesi) en yüksek performansa sahip şirketlerin yer aldığı “The A List: The CDP Climate Performance Leadership Index 2016”ya ikinci kez girmeye hak kazandı. Arçelik A.Ş., Türkiye’de bu başarıya imza atan kendi sektöründe tek şirket olma özelliğini taşıyor.

Dünyanın en büyük iklim değişikliği girişimi olan CDP’ye 2012 yılından bu yana katılan Arçelik A.Ş., CDP’de her yıl üst üste ödüller aldı. 2014 yılında olduğu gibi bu yıl da iklim değişikliğinde en iyi performansa sahip şirketlerin yer aldığı “The A List: The CDP Climate Performance Leadership Index 2016”e girmeyi başardı.

Arçelik A.Ş.’nin bu listeye girmesine; belirlediği iklim değişikliği uzun vadeli hedefleri arasında yer alan sıfır (0) emisyon hedefi, yeşil enerji kullanımına geçiş, karbon fiyatlandırma faaliyetleri ve ürün lojistiği emisyonlarının dış kuruluşlarca denetlenmesi ve belgelendirilmesi çalışmaları önemli katkı sağladı.

Arçelik A.Ş. ortaklıklarla geleceğe sahip çıkıyor

Arçelik A.Ş. iklim değişikliği konusundaki farkındalığı çok önceden benimsemiş bir şirket olarak, iklim değişikliğinin neden olduğu riskler ve yarattığı yeni fırsatlar konusunda çalışıp bu çalışmaları stratejik planlarının bir parçası haline getirdi.

Türkiye İklim Platformu üyesi olan Arçelik A.Ş, konuya dikkat çekmeyi amaçlayan “2°C Bildirisi”ni 2011’de imzaladı. Dünya İklim Değişikliği Konferansları’na 2011 yılından bu yana üst düzey katılım sağlayarak özel sektör adına panellerde yer alarak Türkiye’yi temsil etti. Dünya Bankası ve IFC’nin Washington’da düzenlediği “İklim Hareketi ve Yeşil Rekabetçilik” etkinliğinde iklim değişikliği alanında gerçekleştirdiği çalışmaları tüm dünya ile paylaştı.

Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim alanlarında üzerine düşeni en iyi şekilde yerine getirmek için çalışan Arçelik A.Ş., daha iyi bir gelecek için diyalogun önemine inanarak hareket etmektedir. Bu bilinçle, Taraflar Konferansı (COP21) hedefleri çerçevesinde Dünya Bankası tarafından diyalogları artırmak amacıyla düzenlenen “Dialogue For Climate Action (İklim Hareketi Diyaloğu)” etkinliğine katılarak, ‘İklim Hareketi Diyaloğuna Yönelik Prensipler’e imza atan taraflardan birisi olmuştu.

Sürdürülebilirlik listelerinde yerini koruyor

Arçelik A.Ş. BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’nde de 3 yıldır yer alırken, MSCI Global Sürdürülebilirlik Endeks Serilerinde de sektöründeki en yüksek seviye olan AAA notuna sahip.

Dünyanın En Büyük Plastik Fuarına 131 Türk Firması Katıldı

Yarattığı katma değer ile kimyanın en önemli ürün gruplarından birini oluşturan plastik sektörü, alanında dünyanın en büyük fuarı olan K Fuarı’nda yerini aldı. Üretim kapasitesiyle dünyada yedinci, Avrupa’da ise ikinci sırada yer alan Türk plastik sektörü temsilcileri, K International Trade Fair Plastics Rubber’da ürünlerini sergiledi. Plastik sektörünün ihracat hedeflerini destekleyen İKMİB, 19-26 Ekim 2016 tarihlerinde Almanya’nın Düsseldorf kentinde düzenlenen fuara PAGDER işbirliğiyle milli katılım organizasyonu gerçekleştirdi. Türk pavilyonunda 45 firma fuarın ziyaretçileri ile buluştu.

1477385710_solda_pagder_ba__kan___reha_g__r_sa__da___km__b_ba__kan___murat_aky__z_1

Türk plastik sektörü dinamik ve hızla gelişen yapısıyla dünya sıralamasındaki yerini güçlendirmeye devam ediyor. İKMİB (İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği) ve Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) sektörün ihracat performansını artırmak amacıyla dünyanın en büyük plastik fuarı olan K International Trade Fair Plastics Rubber’a milli katılım organizasyonu düzenledi. Plastik sektörünün üç yılda bir gerçekleşen bu dev buluşmasına 25 firma İKMİB-PAGDER milli katılım organizasyonuyla katılırken Gaziantep Sanayi Odası’nın UR-GE projesinde yer alan 20 firma da milli katılım organizasyonunda ürünlerini fuarın ziyaretçileri ile buluşturdu. K Fuarı’nda 86 firma da bireysel katılımla temsil edildi.

Bu yıl 20.’si düzenlenen K Fuarı’nda; plastik işleme makinaları, plastik ve plastik ürünler, teçhizat, hammadde, yardımcı malzemeler ve aletler sergilendi. Dünya plastik sektörünün en prestijli buluşması olarak kabul edilen K Fuarı’nda yerlerini alan Türk firmaları; ürünlerini ve şirketlerini tanıtma, sektördeki en son yenilikleri görme ve yeni bağlantılar kurma fırsatı yakaladı.

Plastik sektörünün kimyanın olduğu gibi Türkiye ekonomisinin de büyüme hızında önemli bir paya sahip olduğunu belirten İstanbul Kimyevi Madde ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, şunları söyledi: “K Fuarı sektör firmalarımızın Türkiye ve dünyadaki rakiplerinin hangi noktada olduklarını görmeleri açısından çok iyi bir fırsat sunuyor. Özellikle bu sektörde büyümek isteyen küçük ölçekli şirketler için büyük önem taşıyor. Plastik sektörünün kimyadaki gelişimi son derece dikkat çekici ve dünyanın bu alandaki en büyük etkinliği olan K Fuarı da plastik ihracatına pozitif etki edecek önemli bir organizasyon niteliğinde. İKMİB olarak şimdiye kadar olduğu gibi plastik sektörümüzün ihracatını artırması ve 2023 hedeflerine ulaşması için yurtdışında aktif tanıtıma devam edeceğiz. Türkiye plastikte önemli bir üretim ve ihracat üssü konumunda bulunuyor. Bu gücü yurtdışı tanıtım etkinlikleri ile pekiştirmemiz, kendimizi daha iyi anlatmamız lazım. Sektörümüzden gelen talep doğrultusunda İKMİB öncülüğünde kurulan Plastik Tanıtım Grubu bu açıdan önemli bir hamle niteliğinde. Sektörel güç birliği sağlayarak yurtdışı tanıtım seferberliği başlatacağız.”

1477385709_k_fuar___genel_g__r__n__m

Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Reha Gür ise “Bu yıl 20. kez düzenlenen K Fuarı, köklü yapısıyla uluslararası alanda ticari ilişkileri ve işbirliklerini geliştirmek açısından büyük önem taşıyor. Bir yandan firmalarımızın kendilerini tanıtmasına olanak sağlarken diğer yandan iş bağlantıları ve dostluklar kurulmasına da aracılık ediyor. Dünyada hızla büyüyen Türk plastik sektörü, fuarda son teknolojik gelişmeleri de yakından izleme imkânı yakaladı” dedi.

Plastik Tanıtım Grubu ile ilgili de açıklamalar yapan PAGDER Başkanı Gür, Türk plastik sektörünün ihracat pazarlarından kaynaklı sorunlar nedeniyle yaşanan kayıpların telafisi için sektörün yol haritasına ihtiyaç duyduğunu, Plastik Tanıtım Grubu’nun bu açıdan da önem taşıdığını söyledi. Reha Gür, “Plastikte ihracat yaptığımız ülkelerde yaşanan sorunlar nedeniyle kayıplar yaşıyoruz. Kısa vadeli çözümler ile bir yere ulaşmamız zor. Sektörü gelecekte görmek istediğimiz yeri iyi çizmemiz ve doğru hedefler koymamız gerekiyor. Plastiğin farklı ürün grupları olmasına rağmen bütüncül bir yaklaşımla yapılan tanıtım faaliyetlerinin sektöre kat kat geri döneceğine inanıyoruz. Plastik Tanıtım Grubu kurulma çalışmalarının da asıl gayesi sektörün geleceği için güç birliği yapılması ve aktif tanıtıma ağırlık vermesidir. Hemen hemen tamamı KOBİ olan bir sektörün bunu tek başına yapması mümkün değil” diye konuştu.

DHL Express’ten, Leipzig’deki aktarma merkezine 230 milyon Euro’luk yatırım 

Leipzig aktarma merkezi

DHL Express, Leipzig’de bulunan Avrupa hava taşımacılığı aktarma merkezinde 230 milyon Euro’luk yatırımla yüzde 50’ye yakın kapasite artışı sağladı. Her gün Türkiye’den gelen ve Türkiye’ye ulaşan yaklaşık 20 bin gönderiye de ev sahipliği yapan merkez, bu yatırımla sektörde bir ilke imza atarak ağır gönderiler için tam otomatik bir gönderi ayrıştırma merkezine de sahip oldu.

Uluslararası hızlı hava taşımacılık hizmetlerinde dünya lideri DHL, Leipzig’de bulunan ekspres aktarma merkezinde yeni bir ayırım merkezini hizmete açtı. Son teknolojiye sahip ayırım merkezi sayesinde, artık daha hacimli ve ağır gönderiler de Avrupa’nın en modern gönderi ayırım tesisinde tamamen otomatik olarak tasnif edilebilecek.

DHL’in alandaki işleme kapasitesini yaklaşık yüzde 50 artırarak saatte 150 bin gönderiye çıkaran yatırımın büyüklüğü 230 Milyon Euro olarak gerçekleşti. Şirket, aynı zamanda genişleme çalışmalarının başlangıcından bu yana 1.300 kişiye yeni iş yaratarak aktarma merkezinde istihdam ettiği toplam çalışan sayısını 4.900 seviyesine yükseltti.

Türkiye, dünyanın 220 ülkesine Leipzig üzerinden bağlanıyor

Her gün İstanbul’daki Atatürk ve Sabiha Gökçen Havalimanlarından kalkan iki uçak Leipzig’e varıyor. Türkiye’den çıkıp dünyanın 220 ülkesine ulaşan ve bu ülkelerden çıkıp Türkiye’ye gelen günlük yaklaşık 20 bin gönderi Leipzig aktarma merkezinden geçiyor. Türkiye’nin ihracat noktalarının en önemlilerinden biri olan Avrupa’da gerçekleşen bu yatırım hem Türkiye’nin bu bölgeyle güçlü ticari ilişkilerini daha da geliştirecek hem de DHL’in bu bölgedeki operasyonlarını ciddi ölçüde güçlendirecek.

Yeni gönderi ayrıştırma  teknolojisi, sektörde türünün ilk örneği olma özelliğini taşıyor

Modern aktarma merkezinin daha da genişletilmesi, şirketin uluslararası hızlı hava taşımacılık sektöründe sürekli ve dinamik bir şekilde büyümesini de yansıtıyor. Merkezde kullanılan yeni gönderi ayrıştırma teknolojisi, sektörde türünün ilk örneği olma özelliğini taşıyor. Sistem normalde standart taşıyıcı kayışlar için çok ağır ve hacimli olabilecek 170 kilograma varan ağırlıktaki gönderiler için bile uygun, bir dizi inovatif taşıma teknolojisinin bileşiminden oluşuyor.

ekran-resmi-2016-10-25-12-14-39

DHL Express’in, iyileştirme ve kapasiteyi artırma maliyetleri de dahil olmak üzere, Leipzig aktarma merkezine yaptığı toplam yatırım miktarı 655 milyon Euro’ya ulaştı. Yeni genişleme, Leipzig Aktarma Merkezi’nin Avrupa ve dünyanın dört bir yanındaki ticari faaliyetleri açısından sahip olduğu önemi de güçlü şekilde yansıtıyor. Genişleme, 40.000 metrekaresi depo binası, 4.000 metrekaresi ise modern ofis alanları olmak üzere toplam 44.000 metrekarelik bir alanı kapsıyor.

Deutsche Post DHL Group CEO’su Frank Appel, yeni yatırıma ilişkin değerlendirmesinde, “Genişletilen aktarma merkezi ve yeni gönderi ayrıştırma tesisinin başarılı şekilde açılması, Leipzig’in Avrupa’daki ana aktarma merkezi olarak önemini daha da pekiştiren yeni bir adım. Bu bölgede yeni iş fırsatları yaratabilmiş olmaktan son derece mutluyuz. Büyük bir işveren ve yatırımcı olarak, Leipzig ve civarındaki olumlu ekonomik gelişimi desteklemeyi sürdürüyor olmaktan büyük bir gurur duyuyoruz” diye konuştu.

DHL Leipzig Aktarma Merkezi Genel Müdürü Ralph Wondrak ise, “Kapasitemizin genişletilmesi ve özellikle de yeni ayırım teknolojimizin hayata geçirilmesi, müşterilerimize iki ciddi avantaj sağlıyor: daha fazla güvenilirlik ve daha yüksek hızlar. Yatırımımız sayesinde sadece uçuşlarımızın günlük kapasitesini artırmakla kalmıyor, verimliliğimizi de daha üst seviyelere çekiyoruz. Leipzig’in global ticaret dünyasında merkezi bir rol oynamaya devam etmesini sağlıyoruz” dedi.

Dünya Otomotiv Sanayii’ne yön verenler İstanbul’da

Otomotiv Mühendisliği KonferansıDünya Otomotiv Sanayii’ne yön veren mühendisler, otomotivin geleceğini tartışmak üzere İstanbul’a geliyor. 3-4 Kasım 2016’da gerçekleştirilecek olan Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı’nda otomotiv sanayiinin mühendislik konularında atılması gereken adımları ve mühendisliğin otomotiv sanayiindeki mevcut dinamikleri ele alınacak.

Ana sanayi başta olmak üzere tedarik sanayiinden dünya otomotiv devlerinin Ar-Ge ve ürün geliştirmeden sorumlu mühendisleri, ilki 3-4 Kasım’da gerçekleştirilecek IAEC (Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı) İstanbul’da olacak. OİB*’nin desteği, OSD**, OTEP*** ve TAYSAD**** ortaklığı ve SAE***** işbirliği ile Türk Otomotiv Sanayii’nin öncülük ettiği etkinlikte otomotivin yarını tartışılacak.

Konferansın destekçisi olan SAE International, otomotivin en saygın kuruluşlarından biri olarak gerek ABD’de gerekse dünyanın çeşitli ülkelerinde son derece etkili kongreler düzenleyerek sektörün gelişimine katkı sağlıyor ve her biri birer bilgi ve referans kaynağı niteliğindeki yayınlar hazırlayarak kendi standartlarını oluşturan seçkin bir kurum. Başkanlığını ilk kez bir Türk’ün, Sn. Cüneyt Öge’nin yaptığı Birlik, bu büyük organizasyonu desteklemelerinin nedenini, Türkiye’nin otomotiv alanında kat ettiği mesafeler, sektördeki kuruluşların Ar-Ge ve inovasyon alanlarındaki başarıları, otomotiv mühendisliği alanında artan iş olanakları, otomotiv mühendisliği alanında Türk üniversitelerinin çalışmaları olarak açıklıyor.

Açılışını SAE-International Başkanı Cüneyt Öge’nin yapacağı konferansın ilk gün oturumlarında “otomotivde hafifleştirme” konuları ele alınacak, ikinci gün oturumlarında da otomotiv mühendisliği eğitimi ve otomotiv sektöründe kariyer olanakları işlenecek. Her iki günde de dünya otomotiv sanayiinden önemli konuşmacılar bulunacak.

1. gün Otomotivde Hafifleştirme

İlgili başlık altında, karbon ekonomisi açısından son derece önemli olan, araçların yakıt tüketimi ve seyir dinamiğinde doğrudan etkili olan hafifleştirme çalışmaları konusunda bilgi paylaşımları yapılacak. Otomotiv sanayiinin Ar-Ge projelerinde her zaman büyük önem verilen bu başlık altında, gerek güncel emisyon seviyeleri ve karbon salımını ve gerekse çarpışma güvenliği mevzuatı ve maliyet parametrelerini optimum seviyede sağlamayı hedefleyen hafifleştirme yaklaşımları ele alınacak. Araç hafifleştirme yaklaşımı konusunda uluslararası alanda çalışmalar yapmış konuşmacıların başında Frauenhofer Enstitüsü’nden Prof. Dr. Thilo Bein, Magna International’dan Tim Skszek, Mercedes-Benz’ten Dr. Rupert Niethammer, Warwick Üniversitesi’nden Prof. Tony McNally, Erdemir’den Dr. Oğuz Gündüz, DowAksa’dan Levent Gür, Ford Otosan’dan Ergün Güraslan, Tofaş’tan Tolga Uludağ, Assan Alüminyum’dan Dr. Murat Dündar ve Sabancı Üniversitesi’nden Dr. Melih Papila geliyor. Tüm gün sürecek oturumlarda konuşmacılar tarafından en iyi uygulama örnekleri sunulacak.

2. gün Otomotiv Mühendisliği Eğitimi ve Otomotivde Kariyer

Türk Otomotiv Sanayii, tecrübe ve birikimiyle uluslararası bir üretim merkezi olmayı başardı ve uluslararası anlamda rekabetçi konumu sürdürebilmek adına en önemli gereksinim nitelikli işgücü. Hem beyaz hem de mavi yaka personelin doğru eğitim alması, otomotiv sanayiinin sürdürülebilir gelişimini garanti altına almanın ön şartı. Bu bağlamda Uluslararası Otomotiv Mühendisliği Konferansı’nda “Otomotiv Mühendisliği Eğitimi” ve “Otomotivde Kariyer” başlıklarında değerli konuşmacılar, kurumları ve sektörden örneklerle otomotiv sektörünün gençlere sunduklarını ve onlardan beklentilerini dile getirecekler. Colorado School of Mines Üniversitesi’nden Dr. Emmanuel de Moor ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Güney’in sunumları ardından Bahadır Aydagül’ün yöneteceği “Otomotiv Mühendisliği” panelinde İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Cem Soruşbay, Figes Mühendislik’ten Dr. Tarık Öğüt, Martur’dan Dr. Recep Kurt ve Tofaş’tan Dr. İsmail Durgun söz alarak otomotiv mühendisliği eğitiminden beklenenler ve güncel durumunu tartışacaklar. SAE International Başkanı Cüneyt Öge’nin dünyanın dört bir yanından otomotiv mühendislerinin bireysel başvurularını kabul eden SAE organizasyonunu Türk öğrencilere tanıtacak ve Türk Otomotiv Sanayii kadar Türk mühendislerin de uluslararası organizasyonlarda etkin rol almalarının önemini vurgulayacak. Sonrasında Temsa Global’den İbrahim Eserce’nin yöneteceği “Otomotivde Kariyer” başlıklı panelde Mercedes-Benz Türk’ten Betül Çorbacıoğlu, Ford Otosan’dan Nursel Ölmez Ateş ve Standard Profil’den Ayhan Tokcan, otomotiv sektöründe çalışma ve ilerleme koşulları konusundaki görüşlerini paylaşacaklar.

* OİB:

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB); 1991 yılında, Uludağ Taşıt Araçları ve Yan Sanayi İhracatçıları Birliği (UTAYSİB) adıyla, 246 üye ve 163 milyon dolar ihracat ile Uludağ İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği (UİB) bünyesinde Bursa’da kurulmuştur. 2014 yılı sonu itibariyle, Türkiye’nin 45 ilinde bulunan toplam 2.640 aktif üyesi ve 19,5 milyar dolar ihracatı ile OIB, ülke ihracatının lokomotifi durumundaki otomotiv endüstrisinin ihracattaki tek temsilcisidir.

Ülkemizde otomotiv endüstrisinin rolü genel ekonomi içinde artan bir grafik çizmektedir. Yüksek katma değer sağlama potansiyelinin yanı sıra sanayileşmenin ve teknolojik gelişmenin temelini oluşturan otomotiv endüstrisi, yıllar içinde gösterdiği büyüme hızı ve sağladığı ihracat olanakları ile Türkiye ekonomisi içinde çok önemli bir konuma ulaşmıştır.

** OSD:

11 otomotiv üreticisi firmanın bir araya gelmesi ile 11 Ocak 1974 tarihinde ilk kuruluş toplantısını gerçekleştiren OSD, 1630 sayılı Dernekler Kanunu’na göre gerekli şartları sağlayarak 14 Haziran 1974 tarihinde “Motorlu Kara Nakil Vasıtaları Kamyon, Kamyonet, Traktör, Otobüs ve Otomobil İmalatçıları Sanayii Derneği” adı altında kurulmuştur.

7 Kasım 1979 tarihinde yapılan tüzük değişimi ile adı “Otomotiv Sanayii Derneği” olarak değiştirilen dernek, günümüzde, her biri küresel birer oyuncu olan 14 üye firması ve geniş uzman kadrosu ile ülkemiz Otomotiv Sanayii’ni geliştirmeye yönelik çalışmalarını 42 yıldır başarı ile sürdürmektedir. OICA (International Organization of Motor Vehicle Manufacturers) üyesi olan OSD, ülkemiz Otomotiv Sanayii’ni uluslararası platformda temsil etmektedir.

Sanayimizin rekabetçiliği açısından son derece önemli olan özellikle Teknik Mevzuat konularında da AB ve BM/AEK nezdinde gelişmeleri yakından takip etmek üzere, ACEA (The European Automobile Manufacturers’ Association) bünyesinde AB’den ilgili ülke derneklerinin katılımıyla güncel küresel ve yerel gelişmelerin değerlendirildiği “Liaison Committee” faaliyetlerin de ülkemizi temsil etmektedir.

*** OTEP:

TÜBİTAK desteği ile 2008 yılında kurulan “Otomotiv Teknoloji Platformu” (OTEP), Türkiye’de faaliyet gösteren, Otomotiv Sanayii ile doğrudan veya dolaylı ilgili, Ar-Ge yapan kuruluşların bir platform etrafında birleşmesini sağlamayı ve yaratılan sinerji ile Otomotiv Sanayiindeki Ar-Ge kapasitesini arttırarak, bu alanda Türkiye’nin uzun dönemli rekabetçiliğini koruması için gerekli çalışmaları, ortak akıl yöntemi ile tespit etmeyi ve başlatmayı hedeflemektedir.

Otomotiv ana sanayi, tedarikçi, mühendislik, test ve analiz, koordinasyon ve ilgili Yüksek Öğretim Kurumları’nın önemli bir kısmı OTEP üyesi olup, platform içerisinde Sektördeki bilgi ve teknoloji geliştiren ve üreterek pazarlayan paydaşlar dengeli şekilde temsil edilmektedir.

Otomotiv Teknoloji Platformu (OTEP) “Ar-Ge ve İnovasyon için yatırım teşvikini harekete geçirmek ve teknolojik olarak yenilikçi bir ekonomi ortaya çıkarmak için ulusal, bölgesel ve Avrupa ölçeğindeki faaliyetleri koordine etmek suretiyle katma değer yaratmak” amacı ile Vizyon ve Misyon doğrultusunda çalışmalarını sürdürmektedir.

**** TAYSAD:

  • 1978 yılında kurulmuş olup, Türk otomotiv tedarik sanayinin tek ve en yetkin temsilcisidir.
  • 350 üyesiyle otomotiv tedarik sanayi üretiminin % 65’ini ve ihracatının da % 70’ini temsil etmektedir.
  • Sayısal olarak üyelerinin % 80’i Marmara, % 12’ si Ege ve % 8’ide diğer bölgelerimizde faaliyet göstermektedir.
  • Üyesi bulunan 350 firma, 140 bin’den fazla kişiye istihdam sağlamaktadır.
  • Üyelerinin % 25’i yabancı sermaye ortaklığı ile üretim yapmaktadır.
  • Avrupa Otomotiv Yan Sanayicileri Derneği CLEPA’nın üyesidir. (www.clepa.be)
  • OTAM Otomotiv Teknolojileri Araştırma Geliştirme A.Ş.’nin kurucu ortağıdır.
  • Yurt içi ve yurt dışı kurumlarca, otomotiv tedarik sanayii mamul alımlarında referans kurum niteliğini taşımaktadır.
  • ESCA Silver Label ve ISO 9001 sertifikalarına sahiptir.

***** SAE:

SAE International (Society of Automotive Engineers-Otomotiv Mühendisleri Birliği), bünyesinde havacılık, otomotiv ve ticari araç sanayiinden 128.000’den fazla mühendis ve ilgili teknik uzmanları bulunduran ABD merkezli global bir Birliktir. SAE International’ın temel yetkinlik alanları yaşam boyu öğrenme ve teknik standartlar geliştirmesine yönelik çalışmaları koordine etmektir. Bu amaçla SAE pek çok yayın çıkarmakta, konferans ve kongreler düzenlemekte ve mesleki denetim görevleri yürütmektedir.

Kış Kesintilerinin Kurtarıcısı Jeneratörler

Kış ayları yaklaşırken enerji kesintilerinden etkilenmemek için önlemi önceden almak kesintisiz enerjiyi garantiliyor. Portatif, dizel ve doğalgazlı jeneratör seçenekleri sunan Aksa Jeneratör, zamansız kesintilere çözüm sunarken, kesinti nedeniyle yaşanabilecek maddi zararların da önüne geçiyor.
Soğuk kış günlerinde enerjisiz kalmamak için farklı kullanım alanlarına uygun jeneratörler ile önlem almak mümkün. Dönemsel ve sürekli enerji ihtiyacını karşılayan Aksa Jeneratör, elektrik desteğine ihtiyaç duyulan yerlerde ve zamansız elektrik kesintilerine ürün seçenekleri ile çözüm sunuyor.

Aksa ile ihtiyaca uygun jeneratör
Kullanıcısına kesintisiz enerji sunan Aksa, yeni teknolojiye sahip portatif jeneratörleriyle her koşulda hayatı kolaylaştırıyor. Taşıması kolay ve düşük güç ihtiyacını karşılamada ideal portatif jeneratörler, birçok ortamda kesintisiz enerji sağlıyor. Aksa Portatif Jeneratör, sık sık elektrik kesintisi yaşayanların en büyük yardımcısı oluyor. Benzinli ve dizel yakıtlı Portatif Aksa Jeneratör; yakıt türü, faz çeşitleri ve çalışma şekline göre çeşitliliğe sahip.

Kolaylıkla temin edilebilen dizel jeneratörler ise, enerji sürekliliği sağlanmasına yardımcı oluyor. Dizel yakıtının parlayıcı özelliğinin olmaması, dizel jeneratörlerin sabit tesislerde ve seyyar iş sahalarında tercih edilmesini sağlıyor . Sürekli enerji kaynağı olarak kullanılabilen dizel jeneratör, montaj yapılacak alanın ihtiyacına göre açık tip, sessiz kabinli tip, sessiz konteynerlı tip olarak gruplandırılabiliyor.
Maddi kayıpların önüne jeneratör ile geçilebilir
Sıklıkla yaşanan elektrik kesintileri ev ve iş yerlerinde yaşanan aksaklıkları da beraberinde getiriyor. Özellikle iş yerlerinde yaşanan ve uzun süren elektrik kesintileri iş kayıplarına yol açarak iş yerlerini maddi olarak zarara uğratabiliyor.
Türkiye jeneratör pazarında lider olan Aksa, 1 kVA’tan 3.000 kVA’ta kadar olan güç seçenekleriyle ve ayrıca; benzin, dizel ve doğal gaz yakıtlı jeneratörleri ile beklenmedik kesintilerde enerji ihtiyacına cevap veriyor.

Geleceğin İşgücü Araştırması: Yapay Zeka işleri kolaylaştıracak mı?

Two women working on XPS 13 Notebook (Dino2) model 9350 in a cafe

Dell ve Intel’in Geleceğin İşgücü Araştırması’na göre, çalışanların yarısından fazlası (%52), yapay zekanın (AI) sunulmasının işlerini kolaylaştıracağına inanıyor

İstanbul, 24 Ekim, 2016 – Dell, modern iş dünyasını şekillendiren küresel teknolojinin tanımlandığı [i]Dell ve Intel Geleceğin İşgücü Çalışmasına ait Avrupa ve Güney Afrika araştırma sonuçlarını açıkladı. Sonuçlara göre bu bölgelerdeki çalışanların neredeyse yarısı, mevcut işverenlerinin son teknolojik gelişmelerden etkili bir şekilde faydalanmadığını düşünüyor. Yenilikçi teknolojilerinse işlerini kolaylaştıracağına inanıyor.

Yeni teknolojik trendleri takip etmeyen şirketler geride kalma riski taşıyor

Araştırma şirketi PSB tarafından gerçekleştirilen 2016 Geleceğin İşgücü Çalışması ile 10 ülkedeki küçük, orta ve büyük ölçekli işletmelerin yaklaşık 4.000 tam zamanlı çalışanı ile anket gerçekleştirildi. Çalışanların çoğu, gelecek beş yıl içinde akıllı ofiste çalışacaklarına inanmıyor ve mevcut işyeri teknolojilerinin, yenilik bakımından kişisel cihazlarının gerisinde kaldığını düşünüyor.

Teknoloji şimdiden işyerindeki etkileşimlerimiz üzerinde büyük bir etkiye sahip. Güney Afrika’daki Y kuşağının %67’si yüz yüze toplantıların geride kalacağına inanıyor. Nesnelerin İnterneti (IoT) ve sanal gerçeklik (VR) gibi yenilikçi teknolojilerin yakın gelecekte şirketler açısından etkisinin ve öneminin artacağı öngörülüyor.

Çalışanların, işverenlerinden beklentileri üzerinde önemli bir etkisi olduğunu gösteren araştırmaya göre, bu yeni gelişmeleri takip etmeyen işyerleri ise geride kalma riski taşıyor. Bununla birlikte Avrupa ve Güney Afrika’daki çalışanların yarısından fazlası (%52), yapay zekanın (AI) sunulmasının işlerini kolaylaştıracağına inanıyor.

Çalışanlar, şirketlerinin kısa sürede son teknolojiye uyum sağlamaları konusunda kararsızlar

Bölgesel sonuçlar, özellikle Güney Afrika (%67) ve İngiltere’deki (%47) çalışanların, ofis teknolojilerinin yeterince akıllı olmadığını düşündüğünü gösteriyor (dünya genelindeki çalışanların %44’üne kıyasla). Çalışanlar, işletmelerin ofisleri daha akıllı hale getirmek için en son teknolojileri uygulamasına hazır olduklarını düşünseler de bunun gelecek beş yıl içerisinde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda karasızlar.
Çalışanlar, yeni çalışma düzenlemelerinin var olmasını sağlayan ilerlemelerin yeni güvenlik ve altyapı gerektireceğinin de farkında. Avrupalı ve Güney Afrikalı katılımcılar, gelişmiş güvenlik korumasına, işyerlerinde uygulanacak en önemli teknoloji olarak bakıyor.

Mevcut teknoloji Y kuşağının işi kabul etmesinde önemli bir rol oynuyor

Söz konusu bir kabiliyet edinmek ve onu korumak olduğunda teknoloji, özellikle y-kuşağı için büyük önem taşıyor; Alman Y kuşağı çalışanlarının %79’u işlerinde kullandıkları teknolojinin sorumluluklarını yerine getirmelerini kolaylaştırdığını söylüyor. Bu nedenle önemli bir kesimin, işverenlerinin sunduğu teknoloji standartların altında olduğu takdirde işlerini bırakmak istediğini söylemesi şaşırtıcı değil. Zira Fransa’da Y kuşağının yarısı gibi şaşırtıcı bir kesim işini bırakma niyetini dile getirdi. Avrupa ve Güney Afrika’daki Y kuşağı (Fransa’da %86’ya kadar) ayrıca yeni bir işteki mevcut teknolojinin pozisyonu kabul edip etmemeleri konusundaki kararlarını etkileyeceğini söylüyor.