Hilux’tan Parkour Sporcularıyla Heyecan ve Adrenalin Dolu Gösteri

Maceracı ruhunu dünyanın tüm yollarına başarıyla taşıyan Hilux, sıradışı bir spor dalı olan Parkour’un başarılı sporcularıyla heyecan dolu nefis bir gösteriye imza attı. Önlerine çıkan her türlü engeli en hızlı ve en etkili biçimde hareket ederek aşmayı hedefleyen Parkour sporunu başarıyla temsil eden Amerikalı Ninja Warior Şampiyonu Nicholas Coolridge ile Kalistenik Atlet ve Eğitmen Travis Brewer Hilux Hi-Ride etkinlikleri için Amerika’dan özel olarak geldi. Başrolünde Toyota Hilux’ın olduğu gösterinin çekimleri Haydarpaşa Garı ve Limanı’nda gerçekleştirildi.

1476951080_yeni_hilux_3

İstanbul’un fon olduğu gösteride, Hilux’ın hareket kabiliyeti ve gücü Parkour sporcuları eşliğinde bir kez daha ortaya kondu. Hilux ile Parkour sporcuları Nicholas Coolridge ve Travis Brewer’ın görsel şöleninde direksiyon koltuğunda ise ünlü rallicimiz Volkan Işık oturuyordu. Rallici Volkan Işık, Hilux’ın 2 tekerlek üzerinde gitme sahnesi için 2 hafta çalıştı. Rallici Işık’a İleri Sürüş Eğitmeni Alişan Özkan da co-pilotluk yaptı. Haydarpaşa Garı ve Liman bölgesinde yapılan gösteri, zorluk derecesi yüksek olan akrobatik hareketler ile heyecan dolu bir maceraya dönüştü. Orhan Köstek’in yönetmenliğinde 30 kişinin görev aldığı 2 gün süren çekimler sonucunda seyir zevki yüksek bir video ortaya çıktı.

Önümüzdeki günlerde Toyota Hilux, Hi-Ride etkinlikleri kapsamında yeni maceralara doğru yelken açacak.

1476951079_3

Hilton Worldwide, Karadağ’daki İlk Hilton Otelini Açtı

Akdeniz’in incisi Karadağ’ın başkenti Podgorica ilk Hilton oteline kavuştu. Hilton Podgorica Crna Gora hem yabancı turistler hem de Karadağlılar için bir çekim merkezi olacak

PODGORICA, Karadağ ve MCLEAN, Va. – 20 Ekim 2016Hilton (NYSE:HLT), Karadağ’da Hilton Hotels & Resorts markası altında faaliyet gösterecek ilk oteli Hilton Podgorica Crna Gora’nın açılışını Eylül ayında gerçekleştirdi. Şehrin merkezinde yer alan yeni Hilton Podgorica Crna Gora, hem iş hem de eğlence amacıyla seyahat edenler için ideal bir konaklama alternatifi. 23’ü süit olmak üzere, geniş ve modern tasarıma sahip 180 oda ile hizmet veren otelde, şehri tepeden gören panoramik manzaralı kral daireleri de bulunuyor.

Hilton Worldwide Hilton Marka Yönetimi Bölge Müdürü Andreas Lackner şöyle konuştu: “570’ten fazla otelden oluşan global portföyümüze, Akdeniz’in incisi olarak da bilinen, Avrupa’nın en eski ülkelerinden Karadağ’ı katmaktan heyecan duyuyoruz. Konuklarımızı dünyaca ünlü misafirperverliğimizle Karadağ’ın başkenti Podgorica’da ağırlamak için sabırsızlanıyoruz. Hilton otelimiz ile Podgorica, en gözde seyahat destinasyonları listelerinde daha da üst sıralara çıkacak.”

Otelin çatısı altında birçok mekan hem yabancı turistlere hem şehir halkına hizmet veriyor:

  • Sky Bar: Sekizinci katta yer alan, hem iç hem de dış mekan alternatifi bulunan bardan görünen şehir manzarası nefes kesiyor.
  • Restaurant Crna Gora: Otelin alametifarikası olan restoran, a la carte ve açık büfe olarak hizmet veriyor. Uluslararası lezzetlerden yerel yemeklere kadar geniş bir yelpaze sunan restoran lobi katında yer alıyor.
  • Terrace Fontana: Daha ziyade Karadağlı ziyaretçileri yönelik mekan, rahat ambiyansını ev yapımı dondurma ve pastalarla taçlandırıyor.
  • The Bar and Cigar Club: Dünyanın farklı ülkelerinden purolar sunan, konforuyla da göz dolduran mekan otelin lobi katında yer alıyor.

Executive ve suit odalarda konaklayan misafirler, ücretsiz kahvaltının yanı sıra altını katta yer alan Executive Lounge’da gün boyu park manzaralı terasın ve ikramların tadını çıkarabilir.

Karadağ, dünyanın en gözde destinasyonlarından biri. Podgorica’nın, 1953 yılında açılan ilk otelinin hemen yanı başında bulunan Hilton Podgorica Crna Gora, Biogradska Gora Ulusal Parkı, Kotor Körfezi, Sipcanik Şarap Mahzeni gibi turistik merkezlere ve toplu taşıma noktalarına da çok yakın.

“Karadağ, nefes kesen güzelliği ve zengin kültürel geçmişi ile her geçen gün popülaritesini artırıyor. Bu sebeple, başkentin kalbinde bir Hilton açmaktan dolayı heyecan duyuyoruz” diye konuşan Hilton Podgorica Crna Gora Genel Müdürü Haluk Bilgili sözlerine şöyle devam etti: “Sahip olduğu büyüleyici manzarası ve mükemmel ekibiyle Hilton Podgorica Crna Cora, misafirlerine Hilton adına yakışacak, unutulmaz bir deneyim yaşatmak için sabırsızlanıyor.”

Düğün de dahil olmak üzere her türlü toplantı ve etkinliğe ev sahipliği yapmaya hazırlanan otelde tiyatro düzeninde 435 kişilik kapasiteli, 425 metrekarelik sütunsuz Kristal Balo Salonu bulunuyor. Otelde aynı zamanda gün ışığı alan beş toplantı ve konferans salonu ile Podgorica’nın en büyük toplantı alanına sahip.

Hilton Podgorica Crna Gora çatısı altında zemin, asma kat ve giriş katına yayılmış, Fin saunası, biyo sauna ve buhar banyosu ile hizmet veren şehrin en büyük spa’larından biri bulunuyor. Son moda fitnes trendlerine göre tasarlanmış Docle Spa, 1300 metrekarelik alana yayılan VIP masaj odaları, ısı ve aroma terapi servisi, kapalı havuz ve müzikli duş imkanları sunuyor.

Hilton’un ödüllü konuk sadakat programı HHonors®, Hilton Podgorica Crna Gora’da da uygulanıyor. Doğrudan, diledikleri bir Hilton kanalından rezervasyon yapan HHonors üyeleri, açılışa özel 1000 Hilton HHonors puanı kazanıyor. Tüm misafirlerin katılımına açık olan programın üyeleri Hilton HHonors puanları kazanmanın yanı sıra özel üye indirimi, ücretsiz standart Wi-Fi, dijital check-in gibi hizmetlerden faydalanabiliyor.

Mimar Görkem Volkan: “AVM Tasarımlarında En Önemli Unsur, Değişimi Öngörebilmek…”

Başta Watergarden İstanbul, Palladium Antakya, AtlasPark AVM olmak üzere İstanbul’da ve Türkiye’nin farklı kentlerinde pek çok alışveriş merkezinin iç mimari tasarımlarına imza atan MDArch Mimarlık‘ın kurucusu Mimar Görkem Volkan, yeni nesil AVM’lerde değişen alışkanlık ve ihtiyaçlara kolayca uyum sağlayabilen, doğaya ve doğallığa öncelik veren, kullanıcılarına sokak dokusu ve deneyimleri yaşatan, dış/iç ayrımını aşarak akışkan hacimler sunan iç mekanlar tasarlıyor.

New York, Lübnan, Katar ve Dubai’de sürdürdüğü mesleki deneyimi sonrası İstanbul’da kendi ofisini kuran ve 2006 yılından bu yana çalışmalarını MDArch Mimarlık çatısı altında yürüten ve alışveriş merkezleri başta olmak üzere, otel, konut, ofis ve ticari mekanlar gibi birçok farklı alanda mimari ve iç mimari tasarım ve uygulama hizmeti veren Mimar Görkem Volkan, AVM’lerin günümüzde alışveriş ihtiyacını karşılamaktan ziyade, yaşama dair pek çok aktivitenin karşılık bulacağı ve yenilerinin talep edileceği farklı işletmeler bütünü olarak biçimlenmesi gerektiğini savunuyor. İnsanoğlunun en önemli gereksiniminin doğa ve doğallık olduğunu dile getiren, yapılaşma çoğaldıkça yeşil ihtiyacının da arttığını ifade eden Görkem Volkan, MDArch Mimarlık olarak yalnız AVM tasarımlarında değil, tüm projelerinde daha fazla açık alana sahip, doğal yeşil alanların korunduğu ve arttırıldığı, ortak kullanım alanlarının çeşitlendirildiği, enerji sarfiyatının yapısal özelliklerle gözetildiği, doğayı sadece koruyan değil, geliştiren mekanlar tasarlamanın asıl öncelikleri olduğunu vurguluyor.

AVM tasarımlarındaki en önemli unsurun değişimi öngörebilmek olduğunu ifade eden Görkem Volkan, günümüzde salt alışveriş aktivitesinden öte, sosyal karşılaşma/toplanma alanları olarak kent yaşamının içinde yer alan alışveriş merkezlerinin çoğunluğunun özel iştirak olsa da, büyük ölçüde kamusal alan trafiğine sahiplik ettiğini belirtiyor. Kişilerin alışveriş ve sosyal yaşam aktivitelerindeki tercihlerinin AVM iç mekan projelerinde en önemli tasarım unsuru olduğunu dile getiren Mimar Görkem Volkan, “Özellikle genç nüfusun popülasyondaki yüzdesinin ağırlıklı olduğu ülkelerde teknolojinin de yardımı ile sosyal ihtiyaçlar sürekli olarak değişiyor. Bu değişime o projenin yapıldığı yılda açık olmanız gerektiği gibi, gelecek yıllarda da farklı değişimlere karşı yapıyı ve işletmeyi hazırlamalısınız” diyor.

AVM İç Mekan Tasarımlarında Deneyimi ve Hızıyla Fark Yaratıyor…

MDArch Mimarlık olarak, tasarladıkları AVM projelerinin farklı aktivite alanlarını kapsayan geniş ölçekli mekanlar bütününde, bu alanların doğru fiziksel ve altyapısal koordinasyonunun sağlanmasını, konsept bütünlüğünün/tutarlılığın korunmasını ve uzun vadeli işletme gereksinimlerinin gözetilmesini önemsediklerini belirten Mimar Görkem Volkan, AVM projelerindeki deneyimlerini hıza ve avantaja dönüştürdüklerini dile getiriyor: “Önceliğimiz, sürekli daha yeniliğe açık daha teknolojik avantajları içinde barındıran daha fazla içinde olmaktan mutluluk duyacağımız mekanlar tasarlamak; bu saydığım etmenler bizim için en büyük motivasyon kaynağını oluşturuyor. Yine aynı şekilde üretilebilir proje çizmek ve bu projeyi tüm üretim eşikleri için en anlaşılabilir dilde bir uygulama projesi haline dönüştürmek bizim için oldukça önemli bir unsur.”

Sürecin başında belirlenen konsept projenin, üretim sürecinin son aşamasına kadar geçen sürede fiziki ve bütçesel değişim ihtimaline karşı, doğru malzeme ve detay araştırması yaparak doğru zamanda insiyatif alarak koruyan MDArch Mimarlık ekibi, bu nedenle tasarladığı her projede uygulama projesine de aynı oranda önem veriyor.

Sosyal hayatı içinde barındıran, dış mekanın olabildiğince içe yansıtıldığı AVM’ler tasarlayarak, MDArch Mimarlık’ın ilk AVM projesi olan Palladium Antakya’yı “dışarısı ve içerisi ayrımını aşan; akışkan” ifadeleriyle anlatan Mimar Görkem Volkan, binayı bir kabuk olmanın ötesinde iç ve dış verilerin birlikte kullanıldığı, uzlaştırıcı bir filtre haline getirdiklerini söylüyor.

AVM’lerde Sokak Ölçeğinde Yaşanmışlık ve Deneyim Tasarımı…

AVM gibi kamusal alanlarda bir iç kabuk tasarlamaktan çok bir aktiviteler bütününü tasarlayan, dış mekansal kriter ve fiziki kondisyonları olabildiğince iç mekana yansıtarak iç ve dış kurguya bütünsel bir yaklaşım getirmeyi başaran Görkem Volkan, MDArch Mimarlık olarak iç mekanını tasarladıkları ilk AVM projesi olan Palladium Antakya’da da ‘dışarısı/içerisi’ ayrımını aşan, akışkan bir ilişkiyi tariflemeye çalıştıklarını belirtiyor. Böylece binayı bir eşik/kabuk olmaktan kurtarıp, iç ve dış verilerle, bu içe bakış arasında ‘uzlaştırıcı’ bir filtre haline getirdiklerini vurgulayan Volkan, AVM projelerinde her zaman bir sokak algısı yaratmaya çalıştıklarını ve sokak ölçeğindeki yaşanmışlık ve deneyim çeşitliliğini tasarladıklarını ifade ediyor.

MDArch ekibi, Watergarden İstanbul projesinde ise yaşam merkezinin birbirine ya da sadece kendine dair alternatif bir konsept tarifi oluşturduğu bir tasarım yapmış. “Nostalji Sokağı”, “Organik Pazar” gibi spesifik konsept alanların yanı sıra, foodcourt, bistro katı gibi çeşitli ve sadece yeme-içmeye ait mekanlar ile sinema ve tiyatro gibi eğlence alanları tarafından sarmalanan bir show havuzu ve doğal bir botanik bahçenin yer aldığı Watergarden İstanbul projesi, çeşitli segmentlerin bir araya getirildiği, farklı bir alışveriş merkezi olarak biçimlenmiş.

Mimar Görkem Volkan yaygınlaşan online alışveriş alışkanlıklarıyla alışveriş merkezlerinin yeni kurgusunun da şekil değiştirdiğini aktarıyor: “Teknolojinin gelişimi ile birlikte, online alışveriş perakende sektörünün kaderini değiştirdi. Alışveriş merkezlerinin kurgusu da bu yeni etmene bağlı olarak yeni şeklini alıyor. Yeme-içme ve oyun alanları, anne-çocuğa yönelik ya da diğer tüm sektörlere ait mekanlar, genç jenerasyonun da talebiyle daha interaktif, daha teknolojik daha “post edilebilir deneyimler bütünü” olarak tariflenmeye başlandı. Aslında buradaki sihirli sözcük belki de “post edilen görsel kadraj” olmalı; çünkü kişiler bu görsel iletilerle interaktif olarak bir deneyime eşlik ediyorlar ve bir anlamda yeni yüzyılın tanıklık ve tanımlarını oluşturuyorlar.”

1476194295_palladium_antakya1

Görkem Volkan Kimdir?

Mimarlık eğitimine sırasıyla New York Pratt Institute ve Yeditepe Üniversitesi’nde devam eden Görkem Volkan, 2004 yılında Yeditepe Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra Lübnan’da bulunan Nabil Gholam Architects’te çalıştı. Bu ofiste Katar ve Dubai’deki birçok karma yapının tasarım koordinatörlüğü görevini üstlendi. 2006 yılında İstanbul’a döndükten sonra MDArch Mimarlık’ı kuran Görkem Volkan, çeşitli ölçeklerde mimari konsept geliştirmenin yanı sıra ağırlıklı olarak büyük ölçekli ticari alanların iç mekan tasarımını ve uygulamasını üstleniyor.

MDArch Hakkında:

2006 yılında Mimar Görkem Volkan tarafından kurulan MDArch Mimarlık İstanbul’daki ofisinde otel, konut, AVM, ofis, rekreasyon ve ticari mekan konularında proje ve uygulama hizmeti veriyor.

Senaryosu iyi kurgulanmış ve iyi tasarlanmış mekanların, kullanıcı ilişkilerine ve hayatın niteliğine olumlu katkısı olacağını düşünen, tasarım ve projelerinde de “mutlu ve verimli mekanlar” yaratmanın izini süren MDArch Mimarlık, mimari tasarım, iç mekan tasarımı, renovasyon, mobilya tasarımı, uygulama projeleri, keşif, metraj ve ihale dosyası dokümanlarının hazırlanması, mekan organizasyonu danışmanlığı ve ilgili konularda profesyonel kadrosuyla hizmet veriyor.

Tüm projelerinde, işverenin önceliklerini ve programın gerekliliklerini başarıyla yerine getirirken işveren ve mimar arasındaki ekip çalışmasının projeyi zenginleştiren en önemli etmen olduğuna inanan MDArch Mimarlık kurulduğu günden bu yana otel, konut, AVM, ofis, ticari mekanlar ve yat projelerinde 600.000 m2‘den fazla alanın tasarım, uygulama ve koordinasyon işlemlerini ve bunlara ek olarak 20.000 m2‘den fazla alanın da taahhüt işini başarıyla tamamlamış durumda.

TEMSA ve Anadolu Ulaşım’dan, Yıla Damga Vuran İş Birliği

50 Safir Plus, Anadolu Ulaşım’ın filosunda yerini aldı, 50 Safir Plus daha geliyor

Otobüs pazarının lider markası TEMSA, dev teslimatlara imza atmaya devam ediyor. Anadolu Ulaşım, 2+1 koltuklu 100 Safir Plus anlaşmasının 50 adedini teslim aldı. 50 Safir Plus daha yıl sonuna kadar Anadolu Ulaşım filosunda yerini alacak.

2016 yılında da tüm otobüs pazarının lider markası konumunu sürdüren TEMSA, gerçekleştirdiği teslimatlarla sektöre heyecan katıyor. Şehirlerarası otobüs segmentinde yüzde 40 pazar payına yaklaşan TEMSA dev teslimatlar gerçekleştirmeye devam ediyor. TEMSA, Anadolu Ulaşım ile 100 adetlik Safir Plus anlaşması yaptı. Bu anlaşmaya yönelik imza töreni de eylül ayındaki gerçekleşen IAA Hannover Fuarı’nda yapılmıştı. 100 adetlik anlaşmanın ilk 50 adedine yönelik teslimat töreni de 19 Ekim Çarşamba günü gerçekleştirildi. Teslimat törenine Pamukkale Turizm ve Anadolu Ulaşım Yönetim Kurulu Üyeleri Cafer Sadık Bababalım, Turan Kemal Bababalım, Sadık Bababalım, Anadolu Seyahat Genel Müdürü Mehmet Ali Akçin, TEMSA Genel Müdürü Dinçer Çelik, Satış Direktörü Murat Anıl, Otobüs Satış Müdürü Baybars Dağ ve Kurumsal İletişim Müdürü Ebru Ersan katıldı.

“Sektörümüz için çok özel bir gün”

“Bugün sektörümüz için çok özel bir gün” diyerek konuşmasına başlayan TEMSA Genel Müdürü Dinçer Çelik, “Bu güzel günü bize vesile ettikleri için Sayın Cafer Sadık Bababalım nezdinde tüm Bababalım ailesine teşekkür ediyoruz. Bu seneyi yine çok güzel ve çok özel bir törenle bitiriyoruz. Bugün 100 araçlık ilk partisini burada yapıyoruz. Kısmetse bir iki hafta içinde yeni teslimat daha yapmayı planlıyoruz. TEMSA bu sene Türkiye seyahat otobüs pazarında çok önemli bir seviyeye geldi. Bu sene ilk defa TEMSA müşterisi olan TEMSA ailesine katılan çok sayıda müşterimiz var. Bugünkü tören bunların içinde en önemli olanlarından. TEMSA araçlarını tercihlerinden dolayı Pamukkale Turizm, Anadolu Ulaşım ailesine burada tekrar teşekkürlerimizi ifade etmek istiyoruz. Bundan sonra yine teslimatlar yapmak üzere çalışmaya devam edeceğiz. Bu ürünleri müşterimize sunarken çok çalıştık. Araçlarımızın kalitesini ve müşterimizin taleplerini hayata geçirmek için çok çaba sarf ettik. Bu da müşterilerin talepleri ile ortaya çıkmaya başladı. TEMSA çalışanlarına teşekkür ediyorum” dedi.

1476947024_temsa_anadolu_ula____m7

“TEMSA yatırımlarıyla hedeflerimiz büyüdü”

“Bugün Anadolu ailesi için son çeyrek dediğimiz dönüşümün tamamen bitirildiği bir dönemi yaşıyoruz” diyerek konuşmasına başlayan Anadolu Ulaşım Genel Müdürü Mehmet Ali Akçin de, “Artık ülkemizde marka planlaması yapılırken, müşterilerden alınan dilekler, araştırmalar toparlanıp bir analiz yapılarak müşterinin isteği ortaya çıkıyor ve ona göre bir üretim planı belirleniyor. Anadolu 2013 yılında değişim programında, öncelikle müşterilerin taleplerini değerlendirdi. İlk 6 ay böyle geçti. Daha sonra bugüne kadar olduğu gibi desteklerini, ilgilerini bizden esirgemeyen yönetim kurulu ile yola başladık. 2+1 araçlarımız 2013’te yollara çıktığında Anadolu’nun ne kadar çok ilgi gördüğünü ne kadar çok müşteri tarafından talep edildiğini anladık” diye konuştu.

“Araç parkımızı 2+1 olarak bitireceğiz”

Rakamlarla konuşmanın önemine vurgu yaşan Mehmet Ali Akçin, “Bugüne kadar araçlarımızın planlamasını yaparken rakamlara çok önem verdik. Heyecan çok önemli. Sektörün yapısı heyecana dayalı. Hatta aklın önüne heyecan geçiyor. Her ne kadar geç olsa 3 yıl içerisinde tamamlanmış olsa bile adım adım sindire sindire olsa da araç parkımızı 2+1 olarak bitirmiş olacağız” ifadelerini kullandı.

“İlgisini eksik etmeyen TEMSA’ya teşekkür”

TEMSA yönetimine gösterdikleri desteklerden dolayı teşekkür eden Akçin, şunları söyledi: “Bugüne kadar bizden ilgisini hiç eksik etmeyen TEMSA yetkililerine desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum.”

“Ülkesine güvenen bir Anadolu Seyahat var”

Akçin, 2017 yılının yatırım planlamalarını şimdiden yaptıklarını da vurguladı. Akçin, “Ülkemizin içinde bulunduğu sosyoekonomik yapıya rağmen ülkesinin ekonomisine güvenen bir Anadolu var. Bu ekonominin dışında müşterinin güveninden daha çok güç alan bir Anadolu var. İnşallah bunların birleşmesi ile yakın zamanda 2017’ye şimdiden hazırlanmaya başladık ve 2017 yılının yatırım planlarını şu an yapıyoruz. Kısa sürede yatırımlarımızı tamamlayıp yolumuza devam edeceğiz” dedi.

“Yatırımcılarımıza layık olmaya çalışıyoruz”

Törende konuşan TEMSA Satış Direktörü Murat Anıl da, TEMSA tercihlerinden dolayı Pamukkale ve Anadolu Ulaşım yönetimine teşekkür ederek, “Yaklaşık 3 yıldır Sayın Mehmet Ali Bey ile bu uzun yolculuğu planlayarak aşama aşama buraya kadar getirdik. Bu aşamada dönem dönem zorluklarla karşılaştık. Anadolu Seyahat yönetimine ve Genel Müdür Mehmet Ali Akçin Bey’e seçimini özellikle TEMSA’dan yana yaptıkları ve 2+1 aracımızı tercih ettikleri için ayrıca teşekkür ederiz. TEMSA’nın en başarılı olduğu alanlardan biri de satış sonrası alan. Biz sattıktan sonra da her zaman yanlarındayız. Bizim en övünerek bahsettiğimiz konulardan biri de satış sonrası hizmetlerimiz. Elimizden gelenin fazlasını yaparak tüm yatırımcılarımıza layık olmaya çalışıyoruz. Yeni teslimatlarda görüşmek dileğiyle” diye konuştu

Engelsiz Bir Hayat İçin Sahne Aldılar

Engelsiz Bir Hayat İçin Sahne Aldılar

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği (TOFD), 1998 yılında kurmuş olduğu sanat atölyesi çalışmalarına Rüya ve Maskeler isimli tiyatral dans gösterisiyle devam ediyor. TOFD Genel Başkanı Ramazan Baş’ın yazdığı, sanat danışmanlığını Tan Sağtürk’ün üstlendiği dans projesi, “Rüya ve Maskeler”; sanatın ve yaratıcılığın engel tanımadığını bütün insanlara haykırıyor. 19 Ekim Salı akşamı 90. Kez sahnelenen dans gösterisi 5 ortopedik engelli, 1 işitme engelli, 7 engelsiz olmak üzere toplam 13 dansçıdan oluşuyor. Ebru Şallı’nın da aralarında bulunduğu dans gösterisinde, engellenerek yaşamaya zorunlu bırakılmış amatör bir dansçının, toplum baskısı olmaksızın, özgürce ve dışlanmadan dans edebilmek için verdiği mücadele anlatıldı. Gerçek yaşamdan esinlenerek oluşturulan gösteride görme engelli 2 ve 1 engelsiz sanatçıdan oluşan müzik ekibi eşliğinde sahnelendi.

1476885477_img_9190

Toplum baskısı ve duyarsızlığının ancak empati ile aşılabileceğini vurgulayan gösteri, izleyenlere hem görsel hem de işitsel bir şölen sundu. Yediden yetmişe herkesin engellere olan bakış açısını değiştirmenin amaçlandığı gösteride; engelli vatandaşların günlük hayatta yaşadığı sorunlara dikkat çekiliyor. Gerçek yaşamdan esinlenerek oluşturulan “Rüya ve Maskelerin” hikâyesi, birlikte aşılamayacak hiçbir engelin bulunmadığını anlatıyor.

RİGİPS’TEN YÜKSEK YANGIN DAYANIMLI ÇELİK KOLON GİYDİRME SİSTEMLERİ

Rigips‘in bağlı olduğu Saint-Gobain Grubu tarafından ileri teknolojiyle üretilen çelik kolon giydirme sistemleri, yüksek kalite teknik özellikleri ve yangın mukavemetiyle yapılardaki taşıyıcı kolon ve kirişlerde uzun ömürlü kullanım performansı sağlıyor…

1476344450_rigips__3_

Türkiye’de 2001 yılından bu yana yapı malzemeleri sektöründe, yapı açıları, duvar ve asma tavan sistemleri konularında faaliyet gösteren Rigips’in bağlı olduğu Saint-Gobain Grubu tarafından üretilen ileri teknolojiye sahip çelik kolon giydirme sistemleri, yüksek yangın dayanımı ve uzun ömürlü kullanım sağlayan teknik özellikleriyle ön plana çıkıyor. Yangın dayanımı için özel olarak geliştirilen cam elyaf şilte kaplı Glasroc F levhalar ile giydirilen kolon ve kirişler yangın esnasında yüksek mukavemet göstererek yapının zarar görmesini en aza indirgiyor.

Yangın esnasında ısıya maruz kalarak sıcaklık artışına bağlı şekilsel değişikliklere uğrayan taşıyıcı çelik kolon ve kirişlerde çelik kolon giydirme sistemleriyle bu durumun önüne geçiliyor. Yangın dayanımı için özel olarak geliştirilen ve farklı kalınlıklarda üretilen cam elyaf şilte kaplı Glasroc F levhalar ile binayı ayakta tutan taşıyıcı sistemin dengesi yangın esnasında korunarak yangının yıkıcı etkileri en aza indirgeniyor. Yalıtılan çelik kolon ve kirişlerin boyutlarına bağlı olarak tek kat ya da çift kat kaplanan Glasroc F levhalı çözümlerle yapılarda 180 dakikaya kadar yangın dayanımı sağlanabiliyor.

Kaplanıldığı tüm bölümlerde yalıtım sağlayarak yangının yıkıcı etkisinin yapıya zarar vermesini önleyen çelik kolon giydirme sistemleri, bölme duvar, duvar giydirme ve asma tavan gibi diğer alçı levha giydirme sistemleriyle uyumlu olarak bir araya getirilebiliyor.

Saint-Gobain Grubu Hakkında:

Saint-Gobain, yenilikçi malzemeler, yapı ürünleri, yapı malzemeleri dağıtımı ve paketleme ana iş kollarında çalışmaktadır. Cam, boru, alçı ve alçı levha, yalıtım ürünleri, kaplama ürünleri ve yapı kimyasalları gibi malzemeleri üreten, işleyen ve dağıtımını yapan bir şirket olarak ham maddeleri, günlük yaşantımızın vazgeçilmez parçaları olan ürünlere dönüştürmekte ve geleceğin malzemelerini geliştirmek üzere çalışmalar yapmaktadır. Saint-Gobain Grubu şirketleri, 185.000’den fazla çalışanı ile 60’dan fazla ülkede faaliyet gösterdiği tüm sektörlerde liderlik vizyonunu göstermektedir.

Saint-Gobain Rigips Türkiye Hakkında:

Saint-Gobain, inovatif malzemeler, yapı ürünleri, yapı malzemeleri dağıtımı ve paketleme ana iş kollarında faaliyet gösteren bir firmadır. Cam, boru, alçı ve alçı levha, yalıtım ürünleri, kaplama ürünleri ve yapı kimyasalları gibi malzemeleri üreten, işleyen ve dağıtımını yapan bir şirket olarak ham maddeleri, günlük yaşantımızın vazgeçilmez parçaları olan ürünlere dönüştürmekte ve geleceğin malzemelerini geliştirmek üzere çalışmalar yapmaktadır. Saint-Gobain Grubu şirketleri, 185.000’den fazla çalışanı ile 60’dan fazla ülkede faaliyet gösterdiği tüm sektörlerde liderlik vizyonunu göstermektedir.

2001 yılından bu yana Rigips, Türkiye’de yapı alçıları, endüstriyel alçılar, duvar ve asma tavan sistemleri alanında hizmet vermektedir. Rigips’in genel müdürlüğü, üretim tesisleri ve alçı ocakları Ankara’dadır. Firmanın müşterilerin ihtiyaçlarını yakından takip etmek ve taleplere daha hızlı cevap verebilmek için İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya ve Samsun’da bölge satış ofisleri bulunmaktadır. Üretiminin her aşamasında uyguladığı güvence sistemiyle kaliteden ödün vermeyen Rigips, uluslararası standartlarda üretim yapan büyük bir firmadır.

Tago Architects, 4 Farklı Coğrafyada 7 Eğitim Yapısı Tasarlıyor…

Tago Architects, Bakü, Dubai, İzmir ve İstanbul’da eğitim yapıları tasarlıyor. Yerel kültürün ve iklimsel verilerin yapıya entegrasyonu konularına özen gösterilerek tasarlanan bu eğitim yapılarının ana önceliği, öğrenci odaklı, sosyal iletişime ve farklı fonksiyonlarda kullanımlara olanak sağlayan, interaktif eğitim anlayışına uygun mimari dile sahip olmaları…

Mimar Gökhan Aktan Altuğ liderliğindeki Tago Architects, Bakü, Dubai, İzmir ve İstanbul’da 4 farklı eğitim yapısı tasarlıyor. Çağdaş eğitimdeki interaktif anlayışın yapısal organizasyona da yansıtıldığı projeler, öğrenciyi odak alan, aidiyet hissi yaratan ve sosyal iletişime imkan tanıyan mekanlardan oluşuyor. İçerisinde eğitim verilen yapının da öğrencilerin eğitiminde çok önemli bir rolü olduğunu ve mekanın eğitim anlayışından asla bağımsız düşünülemeyeceğini ileri süren Tago Architects, tasarlamış olduğu eğitim yapılarında da bu sorumlulukla hareket ediyor.

Mimarın tasarladığı yapının öğrencileri ürkütmemesi aksine mekana çekmesi, aidiyet hissettirmesi, teşvik etmesi gerektiğini belirten Mimar Gökhan Aktan Altuğ “Günümüzde eğitimi besleyen en önemli unsur, sosyal iletişim. Öğrencilerin ve eğitimcilerin sosyalleşebileceği mekansal kurgular oluşturmak, mekanda gerekli esnekliği sağlamak, öğrenciler ve öğrenciler, öğrenciler ve eğitimciler arasındaki etkileşimi artırıyor. Bu etkileşimin öğrenmeyi olumlu bir yönde etkilediği artık bilinen bir gerçek” diyor.

Sürprizli Mekanlar Çocukları Öğrenmeye Teşvik Ediyor…

Tago Architects, Birleşik Arap Emirlikleri’nde Bukhatır Group için tasarladığı 38.000 m2 büyüklüğündeki Dubai ASCS School ve 30.000 m2 büyüklüğündeki Layyah ASCS School; uluslararası eğitim kurumu olan Sabis International için tasarladığı 60.000 m2 büyüklüğündeki Ajman Sabis School ve 31.550 m2 büyüklüğündeki Al Khobar Sabis School ile Azerbaycan’da tasarladığı 67.000 m² büyüklüğündeki Bakü Sabis School projelerinde iklimsel verilerin, sosyal iletişimin, teknolojinin ve interaktif eğitim anlayışının mekanlara nitelikli bir şekilde entegre edilmesi gibi kaygılarla hareket etmiş.

İlkokul ve okul öncesi düzeyinde tasarladığı okul projelerinde tasarım ana kararlarını yaş grubuna ve o yaş grubunun ihtiyaçlarına, güvenliğine yönelik olarak alan Tago Architects, onların ölçeğinde aidiyet uyandıracak bir takım renk ve malzeme seçimleriyle mekan kurgularını şekillendirmiş. Mekansal organizasyon yapılırken iklimsel verilerin de çok önemsendiği projelerde, çocukların her mevsim alternatifli olarak kullanabilecekleri sosyal mekanlar yaratılmış. Çocukların güvenliği için mekanik tespitleri olmayan, düşme ve eskime riski olmayan, genellikle kaplamasız yüzeyler, asma tavansız sınıflar gibi riski minimize edecek tercihler yapılmış.

Eğitimin kalem-kağıttan gittikçe uzaklaşarak interaktif bir yöne doğru evrilmesinin farklı mekansal çözümleri, birleşimleri ve dolayısıyla da esnek bir anlayışı beraberinde getirdiğini söyleyen Tago Architects, teknolojinin bir yandan eğitim ve öğrenme biçimlerine dahil olurken bir yandan da mimari açıdan pek çok yeniliğe olanak sağladığını ifade ediyor ve ekliyor “Öğrencilerin artık akıllı tahtalar ve tablet kullanmaları, sık sık sunumlar yapmaları, çoğu zaman malzeme ile birebir çalışmalarıyla birlikte derse aktif bir şekilde dahil olmaları, içerideki hareket etme tarzlarına yansıyor. Bu da mekanın pek çok açıdan dönüşümünü zorunlu kılıyor. Dolayısıyla daha esnek, teknoloji ile bütünleşmiş mekanlar kurgulamak gerekiyor. Birleşip çözülebilir mekanların yanı sıra birleşip şekil değiştirebilen mobilyalar gibi yan üretimler de bu dönüşümü destekliyor. Z kuşağı çocuklarının dikkatini bir noktaya toplamak ve bunun devamlılığını sağlamak artık klasik yöntemlerle sağlanamıyor. Bir takım oturma düzeni değişiklikleri ve sürprizlerle öğrencilerin dikkatini bir noktada tutabilmek gerekiyor. “

Doğayı Binanın İçerisinde de Yaşatmak…

Türkiye’nin en büyük meslek okulu olma özelliği taşıyan Tago Architects tasarımı Meslek Lisesi ve Anadolu Meslek Okulu (METEM), Habaş A.Ş. şirketi tarafından şirket kurucusu Hamdi Başaran anısına, Milli Eğitim Bakanlığı’na hibe olarak İzmir’de yaptırılmış. Bölgede gelişmiş demir çelik sektörü, makina sanayi ve kimya sektörüne nitelikli ara eleman yetiştirecek olan eğitim kompleksi, 14.405 m2 büyüklüğünde ve 12 mesleki eğitim branşını içeriyor.

İzmir’in iklimsel verilerinden yola çıkan Tago Architects, galeriler ve kat bahçeleri ile ferah ve zengin bir mekansal kurgu sağlamış. Kullanıcıların ana bahçeye çıkmadan da açık havayla ilişkilerini sürdürmesini çok önemseyen Tago Architects, koridorlardan kat bahçelerine açılan çıkışlarla doğayı binanın içerisine almış ve aydınlık bir ortam yaratarak binanın her bölümünün bundan yararlanmasını sağlanmış. Yapının tek yönlü çatısı, 3 metre ön cephe saçağı ve çatılarda bırakılmış aralıklı dikey boşluklar ile ışık gölge oyunları yaratılarak, çatının cephede de dikkat çekmesi sağlanmış.

Okul tasarımında engelliler için her katta olmak üzere WC’ler ve engelli asansörü, bina giriş çıkışlarında engelli rampası; diğer genel kullanım alanlarıyla bahçe ve spor alanlarına ulaşımlar için özel korkuluklarıyla engelli rampaları yapılarak, engellilerin eğitimden eşit koşullarda yararlanmalarına olanak sağlanmış.

Bilgisayarlı eğitime olanak sağlamak üzere akıllı tahta sistemleri kullanımına uygun tesisat yapılarak, sistem odasına, ana sistem ile yönetim kumanda merkezi bağlanarak idarecilerin tüm sistemi uzaktan kontrol etmelerine imkan tanıyacak şekilde uygulanmış.

Merkezinde Kütüphane Olan Üniversite

İlkokul ve lise düzeyinde pek çok eğitim yapısı bulunan Tago Architects, Medipol Üniversite’sinin İstanbul, Kavacık’taki kampüs projesini de yapıyor. Kampüs projelerinin birçok uzmanlık alanını kapsadığı için her uzmanlık alanının gerektirdiği fonksiyonları belirlemek ve bunların ilişkisini iyi çözüp özümsemek gerektiğini vurgulayan Tago Architects, hem kampüs genelini hem de fakülte binalarını esnek bir mekansal kurguyla tasarlamış.

Dairesel bir masterplan’ı olan Medipol Üniversitesi’nin merkezine, yüksek teknolojili çatı kaplaması ile bitirilmiş bir kütüphane yerleştirilmiş. Kütüphanenin sembolik anlamda bir bilgi kaynağı olarak merkeze yerleştirilmesiyle birlikte öğrencilerin içerisinde vakit geçirmesi, orada sosyalleşmesi ve bilgiyi orada üretmesi amaçlanmış.

Kampüs projelerinde sosyal alanların bütünleştirme gibi bir görevi olduğunu savunan Tago Architects, Medipol Üniversitesi’nde sosyal alanları bir derecelendirme sistemi ile ele almış. Öğrencilerin ders arası ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikteki sosyal alanlar her fakültenin kendi içerisinde organize edilirken, kampüs genelinde de konferans alanları, ana yemekhane, kütüphane, peyzaj alanları gibi bütün öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verebilecek, birleştirici ve sembolik anlamları olan sosyal alanlar organize edilmiş. Fakülte içerisindeki sosyal alanlar kurgulanırken kot farklılıkları ile oluşan amfi şeklinde oturma, dinlenme alanları ve bu alanların cephe ve dışarısıyla olan ilişkileri çok önemsenmiş. Ek olarak fakülte binaları içerisinde çatı ışıklıkları tasarlanarak gün ışığı binanın içerisine alınmış. Böylelikle kullanıcılara daha ferah ve aydınlık bir mekan sağlanmış.

 

TAGO ARCHITECTS HAKKINDA:

Tago Architects, Gökhan Aktan Altuğ ve Tatsuya Yamamoto ortaklığında 1995 yılında kuruldu. Türkiye’de ve dünyanın farklı ülkelerinde hayata geçirdiği özgün mimari tasarımları ile adından söz ettiren ofis, projelerinde günümüz yaşam ihtiyaçlarını, evrensel tasarım ve konfor değerleri ile buluşturuyor.

Kuruluşundan bu güne mimari ve iç mimari alanlarda 700’ün üzerinde proje tasarlayan Tago Architects, farklı ölçek ve tipolojideki çok önemli işlerin altına imzasını attı, birçok alanda da ödül sahibi oldu.

Firma, program ve teknik açıdan inovatif, maliyet ve kaynak kullanım bilinciyle yapılan tasarımları ile ön plana çıkıyor. Projelerinde yapısal gereklilikler, içerik, işveren talepleri gibi pek çok verinin sentezini, uzun vadede geçerliliğini kaybetmeyen zamansız çözümlerle buluşturan Tago Architects, bu sayede yüksek kalitede mimari ürünler ortaya koyuyor.

2007’den itibaren İstanbul merkez ofisinin yanı sıra Avrupa, Orta Asya ve Dubai’deki ofislerinde de mimarlık, danışmanlık ve sürdürülebilir mimarlık konularındaki deneyimleri ile hizmet vermeye devam ediyor.

TİM Başkanı: “Türkiye trend peşinde koşmayacak, trendlere yön verecek”

Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) işbirliğinde tasarım gücüyle katma değerli ihracatı artırmak ve İstanbul’un küresel tasarımın merkezlerinden biri olmasını sağlamak amacıyla düzenlenen Türkiye Tasarım Haftası / Design Week Turkey başladı.

Son 20 yılın en büyük tasarımcılarından olan Michael Young ve dijital sanatta dünyaca ünlü Daniel Widrig gibi çok sayıda ünlü ismin konuşmacı olacağı beş gün sürecek etkinlikte, Raw, Beirut Design Week, Patrick Rampelotto ve İzler gibi ünlü sergiler de yer alıyor.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi: “Türkiye Tasarım Haftası’nda tasarım ve endüstriyi birleştirmeyi ve küresel tasarım ofisleri için İstanbul’u bir hub haline getirmeyi hedefliyoruz. Türkiye trend peşinde koşmayacak, trendlere yön verecek. Artık taklit değil, tasarım istiyoruz.”

Büyükekşi: “Türkiye’de endüstriyel tasarım patenti son 10 yılda 1,5 kat artarak 40 bin 200’e çıktı. Patent başvurularının yüzde 62’si İstanbul, Bursa ve Ankara’dan geldi. Ülke genelinde 500 tasarım merkezi açarak bu kültürü Anadolu’nun her köşesine yayacağız. Tasarımcıları medeniyet ve ekonomiye ilham verici katkılar yapmaya çağırıyoruz.”

Etkinlik açılışında düzenlenen Design Turkey Tasarım Ödülleri’nde toplam 350 endüstriyel tasarımdan 7’si Üstün Tasarım, 36’sı İyi Tasarım, 7’si ise Konsept Tasarım Ödülü almaya hak kazandı.

1476876109_bakan_zeybekc__i_ve_ti__m_bas__kan___bu__yu__keks__i__standlar___gezerek_tasar__mc__lar___inceledi

Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) işbirliğinde tasarım gücüyle katma değerli ihracatı artırmak ve İstanbul’un küresel tasarımın merkezlerinden biri olmasını sağlamak amacıyla düzenlenen Türkiye Tasarım Haftası/Design Week Turkey başladı.

Arçelik, Ford Otosan, Seranit Grup ve Şişecam stratejik ortaklığında Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen etkinlik, endüstriyel tasarım, moda ve görsel iletişim tasarımında uluslararası pek çok ismi de buluşturdu.

Türkiye Tasarım Haftası’nın açılışında inovasyon ve markalaşma alanında Türkiye’nin en büyük organizasyonlarından olan Design Turkey Tasarım Ödülleri de sahiplerini buldu.

Ekonomi Bakanlığı, TİM ve Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu (ETMK) işbirliğiyle bu yıl beşincisi düzenlenen Design Turkey Tasarım Ödülleri’nde toplam 350 endüstriyel tasarımdan 7’si Üstün Tasarım, 36’sı İyi Tasarım, 7’si ise Konsept Tasarım Ödülü almaya hak kazandı.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen etkinliğin açılışına Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız, Türkiye Tasarım Haftası Komitesi Başkanı Tahsin Öztiryaki, ETMK Başkanı Sertaç Ersayın ile çok sayıda birlik başkanı ve ihracatçı katıldı.

Türkiye Tasarım Haftası’nın açılışında konuşan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Türkiye’nin artık tüketim alışkanlıklarını belirleyecek bir güce sahip olduğuna dikkat çekti. Bakan Zeybekci, “Öyle bir coğrafyanın ve ecdadın torunlarıyız ki dünyada bizden daha şanslı bir ülke yok. 1,5 milyarlık nüfusun orta yerinde tüketim alışkanlıklarını biz belirleyebiliriz. Buradaki kastım şu; hangi filmin seyredileceği, hangi dizi kahramanının popüler hale geleceği, onların üzerinden insanların tüketimiyle ilgili nasıl bir noktaya gidebileceğimiz, kılık kıyafetin nasıl olacağı, arabanın hangi marka olacağı, arka fonda tüketim yapılan mağazanın, sepete doldurulan ürünlerin ne olacağı. Onlar o ülkenin bayrağı, başkanlık, kongre binası kaç defa gösterirlerse o kadar destek verilir” dedi. Zeybekci, Türkiye’nin katma değerini artırmak için ihraç ürünlerinde tasarım, dizayn, marka ve patentin farkını ortaya koyması gerektiğini kaydetti.

Trend peşinde koşmayacak, yön verecek

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, tasarım ve endüstrinin birleşmesini sağlamayı ve küresel tasarım ofisleri için İstanbul’u bir hub haline getirmeyi hedeflediklerini söyledi. Büyükekşi, “Etkinlik, Türkiye’nin ekonomik ve kültürel geleceği için önemli bir kilometre taşı niteliğinde. Ülke olarak, bundan sonra trendlerin peşinden koşmayacak, trendlere yön vereceğiz. Artık taklit değil, tasarım istiyoruz” dedi.

Türkiye’de endüstriyel tasarım patentinin son 10 yılda 1,5 kat artarak 40 bin 200’e çıktığına dikkat çeken Büyükekşi, “Patent başvurularının yüzde 62’si İstanbul, Bursa ve Ankara’dan geldi. Ama biz tasarım kültürünün ülkemizin her köşesine yayılmasını istiyoruz. Bu kapsamda, Türkiye’de 500 tasarım merkezi açmayı hedefliyoruz, çalışmalarımız devam ediyor” dedi. Etkinlikte evrensel bir uyum peşinde olduklarını da belirten Büyükekşi, “Milli tasarım kavramı çok gerilerde kaldı. Biz evrensel olanla yerel arasındaki uyumdan söz ediyoruz. O uyum ki evrensel olan yanı ile İstanbul’da olduğu kadar Japonya’da, Şikago’da, Kenya’da veya Mekke’de benzer bir heyecanı yaratır. Yerel olan yanı ile tüm coğrafyalarda yaşayan insanlar için tanıdık bir selamdır” dedi.

1476876099_ti__m_bas__kan___mehmet_bu__yu__keks__i

Tasarımcılara ilham verici katkı çağrısı

Konuşmasında “Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve marka”yı küresel rekabet mahşerinin dört atlısı olarak niteleyen Büyükekşi, “Yıllardan beri bu dört alanda bilinç geliştirici faaliyetler yapıyoruz. Bundan sonra her yıl Türkiye Tasarım Haftası’nı da gerçekleştireceğiz. Tasarım, dünyada katma değer sağlayan en önemli unsurlardan beri. Tüm tasarımcıları medeniyetimize ve ekonomimize ilham verici katkılar yapmaya çağırıyoruz. Kültürümüzün ve medeniyetimizin zengin renklerini, evrensel bir dille dünyaya anlatmaya davet ediyoruz. Bu katkılar olmadan ülkemizin tasarım gücünü özgün bir varoluşla ortaya koyabilmek mümkün değil. Ancak bu şekilde yüksek katma değer yaratarak, küresel arenada rekabet gücü sağlayabiliriz” dedi. Ünlü ressam Francis Bacon’un “Bilgi gücün kaynağıdır” sözlerini hatırlatan Büyükekşi, “Bizim ise en büyük gücümüz bilgiye susamış dinamik gençlerimiz. Bu gençlerimizin tasarım ile tanışması çok çok önemli” dedi. Büyükekşi, ayrıca “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Büyük işler önemli atılımlar ancak birlikte çalışarak elde edilir” sözünü de hatırlatarak etkinlikte emeği geçen tüm katılımcılara teşekkür etti.

Tasarım, marka ve patent garanti altına alınacak

Ziya Altunyaldız da “Türkiye’nin 10 küresel markası mutlaka olacak. Bunun inancı ve birlikteliği var. Bunun için Meclis ve Hükümet olarak çalışıyoruz. Çok yakında kanuni düzenleme ile tasarım, marka ve patenti, yani alınteri ve göz nurunu küresel normlarla yasal olarak garanti altına alacağız” diye konuştu.

Design Turkey’de yedi tasarımcı Üstün Tasarım Ödülü aldı

Alanında başarılı 30’u aşkın tasarım otoritesinin yer aldığı uluslararası bir jüri tarafından değerlendirilen Design Turkey Tasarım Ödülleri’nde, Üstün Tasarım Ödülü’ne layık görülen 7 ürün; Ahmet Toplu’nun Karaca için tasarladığı Everest adlı çatal kaşık bıçak takımı, Nihat Duran’ın Arçelik için tasarladığı Selamlique Kapsüllü Türk Kahve Makinası, Onur Onrat’ın Arçelik için tasarladığı SBS Cosmos Flush Handle, Koray Malhan’ın Koleksiyon Mobilya için tasarladığı Oblivion adlı yaşam ve çalışma ünitesi, Giuseppe Manente ve Abramo Mion’un Koleksiyon Mobilya için tasarladığı Calder adlı modüler oturma grubu, Kunter Şekercioğlu’nun Scrikks için tasarladığı Heritage adlı dolmakalem ve roller ball kalem serisi ve Eda Yılmaz’ın Şişecam için tasarladığı Kestane Doğal Kaynak Suyu Şişesi bulunuyor.

Son 20 yılın en büyük tasarımcılarından Michael Young konuk

Etkinliğe son 20 yılda tasarım dünyasının önde gelen isimlerinden olan ve Asya’nın en heyecan verici tasarım stüdyosuna sahip Michael Young, Milano’nun önde gelen tasarım ve sanat müzesi Triennale di Milan’ın Direktörü Andrea Cancellato gibi uluslararası isimlerle, Türkiye’den dünyaya açılan ünlü modacılar Dice Kayek markasının yaratıcısı Ayşe-Ece Ege kardeşler, Hüseyin Çağlayan ve Atıl Kutoğlu da konuşmacı olarak katılacak.

Etkinlikte dijital sanat ve tasarım alanında dünyanın öncü isimlerinden biri olan Daniel Widrig’in ürünlerinin de sergilendiği Raw ile birlikte, Beirut Design Week, Patrick Rampelotto ve İzler gibi ünlü sergiler de yer alıyor. Design Turkey Ödülleri ve sergisi, İhracatçı birliklerinin yarışmalarının finalist sergileri, tasarım ofisleri, tasarım okulları ve tasarıma dair daha pek çok öğe ziyaretçilerle buluşuyor

İhracatçıya Dfif Desteği 3 Kat Artarak 3 Milyon Liraya Yükseliyor

2017 Bütçesi’nden ihracata

doping çıktı

Son aylarda çevre ülkelerdeki istikrarsızlık, terör ve kurlardaki istikrarsızlıkla boğuşan ihracatçılara 2017 bütçesinden müjdeli haber geldi. Mecliste görüşmeleri süren bütçede DFİF (Destekleme Fiyat İstikrar Fonu) desteğinin 3 bin TL’den 3 kat artırılarak 850 milyon TL’den 3 milyar Tl  olacak. .yükseltilmesi ihracatçılara rahat bir nefes aldıracak.

1476711489_km__b_ba__kan___murat_aky__z_6

İhracatçı birliklerinin en önemli işlevlerinden birinin de özellikle KOBİ’lerin desteklenmesi, sektörel tanıtım faaliyetleri ile mevcut pazarların büyütülmesi ve yeni pazarlar yaratılması olduğunu belirten İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz bu kararı sevinçle karşıladıklarını söyledi. Akyüz, “DFİF desteğini; yurtdışı fuar organizasyonları, UR-GE çalışmaları, satın alma heyetleri organizasyonu, tanıtım merkezi kurulması, Turquality ve yurtdışı marka oluşturmada kullanıyoruz. Bunun 3 katına çıkması demek, rakiplerimiz karşısında 3 kat daha güçlü olmamız anlamını gelir” dedi.

Akyüz, DFİF desteğinin kısa sürede ihracata yansıyacağını ve 2023 hedeflerine ulaşmada destek olacağını söyleyerek bu desteğin sağlanmasına emeği geçen herkese Türk ihracatçıları adına teşekkür ettiklerini belirtti.

Sadece Sizin Değil Herkesin Güvenliği İçin Kışa Hazırlıklı Olun

Continental Türkiye, sürücüleri kış başta olmak üzere her türlü yol ve hava koşullarına hazırlıklı olmaya davet ediyor. Mevsimine uygun lastik kullanımının önemini vurgulayan Continental Türkiye Binek Lastikleri Satış Müdürü Mehmet Akay, toplam trafik güvenliğini artırmak için basit ama önemli tedbirleri sürücülerle paylaşıyor.

 

Sürüş ve sürücü güvenliğini tüm çalışmalarında ilk sıraya koyan Continental, sürücüleri alabilecekleri kolay ama önemli tedbirlerle trafikte güvenliği artırabilecek önerileri paylaşıyor. Mevsimine uygun lastik kullanımı, güvenlik ve tasarruf dâhil pek çok noktada sürücülerin hayatında önemli bir yer taşıyor. Tüm dünyada trafik kazalarının nedenleri arasında olumsuz hava şartlarına bağlı yol koşullarının üst sıralarda yer aldığının altını çizen Continental Türkiye Binek Lastikleri Satış Müdürü Mehmet Akay, havaların +70C‘ye düşmesiyle sürücülerin kış lastiği kullanmaya başlamaları gerektiğini vurguluyor.

Peki neden +70C?

Yaz lastiklerinin yere temas eden yüzeyi +7derece ‘den itibaren sertleşiyor. Bu da lastiklerin ıslak ve soğuk yol koşullarında yeterli kavrama sağlamamalarına neden oluyor. Kış lastikleri ise özel hamur karışımları sayesinde, düşük sıcaklıklarda bile maksimum performans gösterebiliyor. Ülkemiz iklim şartlarında yaz mevsiminde yaz, kış mevsiminde ise kış lastiklerinin tercih edilmesi büyük önem taşıyor. Akay, konu ile ilgili “Toplam trafik güvenliği kavramı, trafikteki tek bir yanlış lastik sahibi aracın dahi tüm trafikte teşkil ettiği riski ifade ediyor. Kış lastikleri ortalama hava sıcaklıkları +7 santigrat derecenin altına inmeye başladığı günlerden itibaren kullanılır. Aynı şekilde, ilkbahar mevsimi geldiğinde ve sıcaklıklar +7 santigrat derecenin üzerine çıkmaya başladığında, yaz lastiklerine geçilir” diyor.

Neden iki farklı lastik seti?

Akay konu ile ilgili, “Otomobilimizi 100.000 km kullandığımızı varsayarsak 2 takım yaz lastiği ile bu 100.000 km mesafeyi almak yerine; 1 takım yaz lastiği 1 takım da kış lastiği ile hem yaz şartlarında maksimum performans elde ederek hem de kış şartlarında üst düzey güvenlik sağlayarak lastiklerimizi kullanmış oluruz” açıklamasını yaptı.

Fren mesafesine dikkat!

Daha fazla kauçuk içeren özel geliştirilmiş bileşiklerle üretilen kış lastikleri, sıcaklıklar düştüğünde dahi sertleşmeyerek, yol üzerinde tutuşu artırıyor. Kış koşullarında kullanılan yaz lastiği, araçların fren mesafesinin bu sebeple uzamasına ve virajlarda merkezkaç kuvvetinin etkisi ile dışarıya doğru savrulmayı artırıyor.

Kış lastiği seçerken nelere dikkat edilmeli?

Bunun için ilk yapılması gereken aracın orijinal ebadı üzerine yoğunlaşmak olmalı. Eğer araç için ebat değişikliği yapılacaksa, mutlaka araç üreticisinin önerdiği ebatlar dikkate alınmalı. Doğru ebat belirlendikten sonra mevsimine, kullanım alan ve alışkanlığına göre seçim yapılmalı. Ayrıca lastik seçerken sadece lastiğin fiyatına bakmak yerine, her zaman uzun vadeli düşünmek önem gerekiyor. Fiyat olarak kısa vadede uygun görünen bir lastik uzun vadede güvenlik, performans, uzun ömür ve yakıt tasarrufu gibi farklı segmentlerdeki kriterler dikkate alındığında daha farklı sonuçlar çıkartabilir.

Bunları unutmayın!

  • Yaz lastiklerinin yere temas eden yüzeyi +7 dereceden itibaren sertleşir. Bu nedenle ıslak ve soğuk yolda yeterli kavrama sağlamaz. Kış lastikleri ise yapılarındaki doğal kauçuk ve silica karışımı sayesinde düşük ısılarda daha yüksek randıman verir.
  • Kışın yaz lastikleri ile fren mesafesi uzar, virajda ise yerle teması çok iyi olmayan bir araç daha fazla dışarıya doğru savrulur, araçlarda önden veya arkadan kaymalar artar. Bu nedenle kış lastiği kullanılması sürücü ve sürüş güvenliği açısından büyük önem taşır.
  • Karla kaplı bir zeminde 50km/h süratte standart lastik ile fren mesafesi 43m iken kış lastiği ile bu mesafe 35m’ye düşmektedir. Aradaki 8 metrelik fark ciddi kazaların önlenmesi anlamına gelmektedir.
  • Kış lastiklerinin blok desenlerinin üzerinde bulunan derin yivler, lastiğin adeta yere yapışmasını sağlayarak ekstra bir tutunma sağlamaktadır.
  • Kış sezonunda her zaman 4 lastiğiniz de kış lastiği olmalıdır. Kış lastikleri ekim ile nisan ayları arasında kullanılabilir.
  • Kış lastiği adı gibi kışın kullanılan lastiktir, yani sadece kar lastiği değildir. Bu yüzden araca takılması için karın yağmasını beklememek gerekir.
  • Kış lastiklerinin üstün tutunma ve kavrama özellikleri, sadece karda veya buzda değil, ısının +7 dereceye düştüğü tüm hava ve yol şartlarında gereklidir.
  • Kış lastiklerinin üzerindeki M+S işaretinin yanı sıra otomobil, SUV ve arazi araçları için “Dağ üzerinde kar tanesi” sembolü de kış koşullarında ideal güvenliği işaret etmektedir.

Continental hakkında

Continental, 2015 yılında elde ettiği 39.2 milyar Euro’luk ciro ile dünyanın önde gelen otomotiv tedarikçilerindendir. Fren sistemleri, motor ve şasi sistemleri ve elemanları, aletle donatım, infotainment (bilgilendirmeli eğlence) çözümleri, araç elektroniği, lastik ve teknik elastomer ürünleri sunucusu olarak Continental; daha fazla sürüş emniyeti sağlamaya ve küresel iklimi korumaya önemli katkılarda bulunmaktadır. Bunun ötesinde, Continental otomotiv iletişiminde yetkin bir iş ortağıdır. Continental, 55 ülkede yaklaşık 215.000’den fazla çalışanıyla faaliyet göstermektedir.

Lastik bölümü

Dünyanın önde gelen lastik üreticilerinden Continental’in lastik bölümünün satışları, 2015’te 10.4 milyar Euro‘ya ulaşmıştır. Dünya çapında 49.000 kadar çalışanıyla 24 üretim ve ürün geliştirme noktasına sahip olan Continental Lastik Bölümü, geniş çaplı üretim ve Ar-Ge yatırımları ile uygun fiyatlı ve çevreye duyarlı ürünlerin oluşturulmasına büyük katkı sağlamaktadır.

Otomobil ve Ticari Araç Lastiği bölümü

Dünya çapında en büyük kamyon, otobüs ve endüstriyel lastik üreticilerinden biri olan Continental, sürekli gelişen ve büyüyen geniş ürün yelpazesi, hizmetleri ve çözümleri ile faaliyet göstermektedir.