Aşk Sardı Vitrinleri

Yaklaşan sevgililer günü perakende piyasalarının hareketini arttırmaya başladı. Belirli özel günlerde hediye vermek, modern toplumun üyeleri tarafından gerçekleştirilen ve artık genele yayılan bir özelliktir. O günlerin en özeli olan 14 Şubat Sevgililer Günü… Sevgi günü… Sevginin de bir adım ötesindeki duyguların günü…  İste o gün geldi çattı…  Bu özel gün, normal bir hediye alıp vermekten daha çok, partnerler arasında romantik bir paylaşım ve sevginin geleceğe yatırımı olarak da kabul edilebilir. Söz konusu sevilen kişi olunca, onun sevdiği, sevebileceği her türlü obje, aksesuar, hizmet,   gibi hediyeleri satın alırken çoğu zaman fiyat dahi sorulmamaktadır. Ne harcanan zaman, ne de yapılan harcama göze batmamaktadır. Dünya genelinde bu özel gün için alışveriş çılgınlığı yaşanıyor da denebilir.

Ve o güne, Şubat ayının en özel gününe yaklaşıyoruz.  Vitrinlerden Noel Babalar, Çam ağaçları indi ve yerini aşk sözleri, aşkın simgesi kırmızı kalpler aldı.  Yılbaşı için uygulanan reklam kampanyaları Ocak son haftası bitirildi ve perakende birkaç gün sessiz sakin bir hal sergiledi.  Satış fırtınası öncesi sessizlik denmesi yanlış olmaz.

Sevgililer günü, perakende mağazacılığının tüm yıl içinde en çok satış yapılan özel günlerinin başında geliyor. 14 Şubat tüm dünyada pırlanta, altın, akıllı telefonlar, bazen araba, bazen yurt dışı tatili gibi “pahada ağır” hediyelerin tercih edildiği günlerden biri. Mücevherden giyime, çiçekten çikolataya, eğlence merkezlerinden turizme kadar pek çok sektör bugünde ivme kazanıyor.

Yazar: Eda EKİNCİOĞLU

 

Perakendede Lojistik

Her sektörün organizasyon şemasında “Lojistik” dikkatimizi çeker.  Peki nedir bu lojistik?

İnsanlık tarihi kadar eski olan bir bilim dalıdır diyebilir miyiz?  İnsanlık tarihinde var olan savaşlar incelendiğinde devasa sayılabilecek orduların bir yerden başka bir yere nakledilmesi savaş alanında yapılan hazırlıklar, askerlerin ihtiyaçlarının karşılanması bugün lojistik diye adlandırdığımız bilim dalını tanımlamaktadır. Büyük İskender ‘in yaptığı seferler, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul ‘u kuşatması ve fethi, Kanuni Sultan Süleyman’ın Viyana kuşatması…  On binler  ile ifade edilen orduların nakli, yiyecek ihtiyaçları,  silah ve dinlenme ihtiyacı.  Bakıldığında tüm bu seferler aslında büyük bir lojistik eşliğinde gerçekleşmiştir. Yakın tarihte yaşanılan savaşlarda da başarılı lojistik faaliyetler gözüküyor. İkinci Dünya savaşı, okyanus ötesinden gelip dev orduları savaştırabilme kabiliyeti de lojistik başarılardandır.

Lojistik askeri alandan çıkıp genele yayılmaya 1950 ‘li yıllarda başlamıştır. Müşterilerin talep ve   davranışlarında yaşanan değişim, maliyetlerin artışı, bilgi teknolojisinde hızlı gelişim ile genele yayılma başlamıştır. 1980 ‘lere kadar atılım devam etmiştir. Ve artık   günümüzde  lojistik vazgeçilmez konumundadır. Askeri terminolojide ordulara ait malzeme, personel, ekipman bakımı, yenilenmesi anlamında kullanılırken artık   önemli bir sektör haline gelmiştir. Lojistik müşteri taleplerine zamanında cevap vermek üzere hammaddenin başlangıç noktasından, ürünün son nokta olan tüketiciye verimli bir şekilde akışını sağlamaktadır.

Hala insanların gözlerinde lojistik imajı farklıdır. Lojistik depoculuk değildir, sadece nakliye işlemi de değildir. Taşıma, boşaltma, mal kabul, elleçleme, paketleme, depolama, bilgi sistemleri de lojistik yönetiminin temel taşlarıdır.

Peki  perakendecilik neydi? Özetle üretici ile tüketici arasındaki ürün akışını sağlayan aracılık hizmeti diyebilir miyiz?  Evet tek bir cümle ile ancak bu kadar net açıklanabilir.

İşte lojistik  ve  perakendenin birleştiği nokta ortada. Biri üretici ile tüketici arasındaki ürün akışını sağlamak için aracılık yaparken, diğeri bu akışın en iyi şekilde planlanmasını, üretici tüketici arasındaki iki yönlü hareketini sağlamaktadır.

Tabii perakendecilik de insanlar tarafından çok net bilinmiyor. Perakende denince akla promosyonlar, indirimler, satış geliyor. Oysaki işin perde arkasında büyük bir operasyon boy göstermektedir. Perakendecinin amacı optimum stok seviyesi ile maliyeti minimumda tutmak ve planlamayı yaparken hiçbir müşteriyi ürün eksikliği yüzünden mağazadan geri çevirmemektedir.

Perakende lojistiği, direkt tüketiciyi etkileyen bir iş olduğu için ayrı bir önem taşımaktadır. Perakende lojistik hizmetlerinde temelleri ürün cinsi ve depolama süreci oluşturmaktadır. Gıda, kozmetik, hazır giyim şeklinde gruplanarak her gruba ayrı depo alanı sağlanmaktansa tek bir depo içerisinde süreç akışı tasarlanmalıdır. Bu da depo içi ısı, nem, zemin yapısı, havalandırma, dokümantasyon işlemleri , bilgi sistemleri gibi parametrelere dikkati çekmektedir. Perakende lojistik yönetimi için ideal depo tercihinde başlangıç noktası ile teslimat noktası uygunluğu çok önemlidir. Coğrafi yaygınlığı, teslimat süreci , optimum maliyetler,hizmet kalitesi gibi karşılaşılabilecek bir çok parametre bulunmaktadır.

Yazar:

Eda Ekincioğlu

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Ocak 2015 sayısında bulabilirsiniz.!

APPLE iPHONE / iPAD ve ANDROID MOBİL UYGULAMA ÜZERİNDEN TÜM SAYILARA ERİŞEBİLİRSİNİZ.

Apple ve Android uygulamaları ile Satınalma Dergisi’nin Yayınlanmış tüm sayılarına erişebilirsiniz.

google-play-tr@2x

app-store-tr@2x

Çin ile Ticarette Risk Yönetimi

Çin ile ticarette risk yönetimi hakkında değerlendirmelerimizi sunmadan önce, kısaca  uluslararası ticaretin gelişimine bir göz atalım. Literatürde, uluslararası ticaretin gelişimi üç aşamalı olarak geçer: Birinci aşamada, İkinci Dünya savaşı sonrasında ulusal ekonomiler arasındaki ticaret artar. 1970’lerden 1980’lerin sonuna kadarki dönem ikinci aşamayı oluşturur. Bu dönemde gerçekleşen hızlı teknolojik gelişmeler ve ticaret kısıtlamalarının kaldırılmasıyla birlikte çokuluslu şirketler ortaya çıkar. Üçüncü aşama ise, 1990’ların sonunda dijital teknolojiler, iletişim ve ulaşım alanlarındaki gelişmelerle şekillenen yeni, küresel ve sınırsız ekonomidir.

Günümüze bakıldığında, 21.yüzyıl küresel ekonomisine damgasını vuracak olan ülke şüphesiz Çin olacaktır. Uluslararası Para Fonu-IMF’nin 2014 tahminlerine baktığımızda Çin ekonomisinin, geçtiğimiz yıllara göre yavaşlasa da %7.5 oranında büyümeye devam edeceği öngörüsüyle karşılaşıyoruz. ABD ve Türkiye için tahminler ise sırasıyla %2.8 ve %3.5 düzeyinde olacağı yönünde. Dünya Ticaret Örgütü-WTO tarafından yayınlanan ‘Dünya Ticaret Raporu-2013’ e göre 2012 yılında dünya genelinde 18.3 trilyon USD’lik ihracat gerçekleşti ve %11.2’lik payla Çin, pastadan en büyük dilimi kapmış oldu. ABD %8.4’lük payla 2.sırada yer alırken, Türkiye maalesef ihracatta ilk 30 sıralamasına giremedi. Raporun belki de en çarpıcı istatistiği; 2012 yılında dünya ticaretinin %42’sini Çin, Rusya, Hindistan, Kore gibi gelişmekte olan ülkeler gerçekleştirdi.

Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi ve en yüksek ticaret hacmine sahip olan Çin’in, uluslararası düzeyde iş yapan/yapmak isteyen şirketlere sunduğu yatırım, ticaret ve iş fırsatları oldukça çekici. Bununla birlikte Çin’le iş yapmak, çeşitli zorluklar ve dirençlerle mücadele etmek ve bunu başarıyla gerçekleştirmek anlamına da geliyor. Siemens’in CEO’su Peter Weiss ‘Çin’le iş yapmak riskli; ancak yapmamak daha riskli’ diyor. Çokuluslu şirketler için sorun da çözümü de çoktan tanımlı; zaten gelişmiş olan kapasitelerini stratejik ortaklıklar, yerinden yönetim ve stratejik satınalma organizasyonlarina geçiş gibi farklı kullanım kanalları ile değerlendirerek sonuca hızlı ulaşıyorlar.

Peki bu zorlukları küçük ve orta ölçekli işletmeler nasıl aşabilir? Zorluğu fırsata nasıl çevirebilir?  Fırsatın peşi sıra gelen riski nasıl yönetebilir?

….

Yazar: Özlem Oda

 


Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Şubat 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

 

Tedarik Zincirlerinde Risk Yönetimi Uygulamaları Konferansı Tamamlandı

İstanbul Üniversitesi ve Türk Standartları Enstitüsü işbirliği ile

“Tedarik Zincirlerinde Risk Yönetimi ve Güvenlik Uygulamaları Konferansı” 26 Mayıs 2015 tarihinde İ.Ü. Beyazıt Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Tüm sektörlerden 500’e yakın katılımcının iştirak ettiği ücretsiz etkinlik tüm gün sürdü.

 

Konferans Koordinatörü Prof. Dr. Murat Erdal konuşmasında bu etkinliği her sene düzenli hale getireceklerini vurguladı. Dr. Murat Erdal, “Türkiye’de tedarik zinciri tasarımı ve yönetimi konusunda büyük bir açık olduğunu düşünüyoruz. Bu tema bizim kalıcı temamız olacak. Her sene sektörel tedarik zincirlerini ve risklerini inceleyeceğiz. İstanbul Üniversitesi, sahip olduğu imkanlar, öğretim üyesi kadrosu ve Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Programları ile bu alanda lider konumdadır. Sektörel tedarik zincirleri konusunda önemli bir bilgi birikimine sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Tezli ve İkinci Öğretim yüksek lisans programlarımızda 200’ü aşkın öğrencimiz bulunmaktadır. Bu öğrenciler hemen her sektörde orta ve üst kademelerde yer almaktadır. Proje ve tez çalışmalarımızın odağı “tedarik zinciri yönetimi”dir. Öğretim üyesi zenginliğimiz ve öğrenci portföyümüz ile tedarik zinciri alanında bir merkez konumuna yükseldiğimizi düşünüyorum” dedi. Konuşmacılar kısaca aşağıdaki konularda bilgi ve tecrübelerini paylaştılar:

 

Prof. Dr. Murat Erdal İstanbul Üniversitesi

Tedarik Zinciri Yönetimi Yüksek Lisans Program Başkanı

Tedarik zinciri yönetimi dendiğinde temel olarak belirli alanlara vurgu yapılmaktadır. Bu alanlar ürün, bilgi ve para akışlarının tasarımı, organize edilmesi ve yönetimidir. Tedarik zinciri tasarımı ve yönetiminin temel odağı işletmenin varlığını sürdürebilmek ve sonrasında rakiplere üstünlük sağlamaktır. Doğru bir şekilde kurgulanmayan her tedarik zinciri, bölümler/birimler arası kopukluklara, operasyonların gecikmesine ve toplamda ilave maliyetlere neden olmaktadır.

Risklerin tanımlanması, değerlendirilmesi ve yönetimi ile tedarik zincirlerini ilişkilendirdiğimizde çok çeşitli çalışma alanları ortaya çıkmaktadır:

  • Tedarik Riskleri
  • Üretim Riskleri
  • Planlama Riskleri
  • Lojistik Riskleri

 

Örgüt, insan ve süreç tasarımı

Tedarik zinciri tasarımı başlı başına özel bir çalışma alanıdır. Tedarik zinciri konusunda tepe yönetiminden başlayarak işletme içerisinde ortak inanç, yerleşik kültür, farkındalık ve ortak algı seviyesi hayli önemlidir. Geçmişten gelen örgütsel alışkanlıklar ve iş yapma biçimlerini kısa sürede değiştirmek, yeniden yapılandırmak ve istenilen seviye getirmek mümkün değildir. Uzun dönemli kararlılık ve istikrarlı çalışma gerektirmektedir.

Pazar İstihbarat

Tedarik zincirlerinde temel risk rekabetten kaynaklanmaktadır. Pazar ve rakipleri analizini gerçekleştirmeden belirlenen taktik ve stratejiler, üretilen eylem planları işletmeyi başarıya götürmemektedir. Günümüzde pazar istihbarat işletmenin temel odak noktasıdır.

Pazarlama Odaklı Hareket

Tüm işletmeler yurtiçi ve uluslararası rakiplerin pazarlama, üretim tedarik vd. taktik ve stratejilerini görmezden gelemez. Pazara sunulan her ürün ve hizmet pazarın yapısını, örgütsel / nihai tüketici algısı ve satın alma davranışlarına etki etmektedir.

İşletme tedarik zincirleri, pazarda yaşanmakta olan değişimlere kısa sürede uyum sağlayabilmelidir. Aksi taktirde pazar kaybı (yenilgi) kaçınılmazdır. Bu nedenle tedarik zincirleri pazarlama odaklı olmak mecburiyetindedir. Pazar ve müşteri trendleri ile işletme ürün ve hizmetleri arasında ilişki sağlanmalıdır. Tedarik zinciri başarısı doğrudan müşterin işletme ürün ve hizmetlerine olan ilgisinden geçmektedir. Nihai karar verici müşteridir. Müşteri istek ve ihtiyaçlarını zamanında tespit edebilmek, pazar taleplerini öngörebilmek ve zamanında karşılamak esastır.

 

Prof. Dr. Emrah CENGİZ
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı

Pazarlama Riskleri ve Tedarik Zinciri Yönetimi

Yüksek rekabet ortamında çalışan işletmelerin ilerleyebilmesi için nerede olduklarını ve ne yaptıklarını sürekli olarak takip etmeleri gerekiyor. Kontrol edilmesi mümkün olmayan çevresel faktörlerin baskısı altında faaliyetlerini sürdürdükleri için de çeşitli risklerle karşı karşıya başarılı olmak zorundalar. Pazarlama ile ilgili riskler de üstesinden gelinmesi gereken ön sıradaki riskler arasında yer alıyor.

Riski, bir olay veya bir olgunun içinde, onun doğası gereği var olan ve gerçekleştiği zaman kesinlikle zarar veren durum olarak tanımlayacak olursak; pazarlama risklerini de firmanın pazarlamadan kaynaklanan risklerden dolayı karşılaşabileceği muhtemel zararlar olarak ifade edebiliriz. “Yanlış strateji belirleme veya operasyonel nedenler” gibi işletme kaynaklı olabileceği gibi “Pazar”dan kaynaklanan işletme dışı pazarlama riskleri de olabilir.

TZY içerisinde pazarlama riskleri sadece firmayı değil zincir içerinde yer alan tüm halkaları olumsuz etkileyeceğinden, ciddiye alınması ve proaktif davranılması gereken bir konuya işaret eder. Sunum kapsamında pazarlama ile ilgili anahtar riskler ve bunların girdisi olan anahtar performans göstergeleri bütünsel bir yaklaşım ile dinleyiciye aktarılarak bu konuda farkındalık artırılacaktır.
Bu yüzden de rakamlar bulunduğunuz yeri değerlendirmedeki en önemli referanslardan biri…

 

Çağlar CANKURTARAN

Türk Standartları Enstitüsü Sektörel Yönetim Sistemleri Müdürü

Türk Standartları Enstitüsünden Sektörel Yönetim Sistemleri Müdürü Çağlar Cankurtaran, kongrede öğleden önceki oturumda TS ISO 28000 Tedarik Zinciri Güvenliği Yönetim Sistemi öğleden sonraki oturumda ise TS ISO 22301 İş Sürekliliği Yönetim Sistemi hakkında bir sunum yaptı.

Sn. Cankurtaran sunumlarında,

Yönetim sistemlerinin gereklilikleri, yönetim sistemleri standartlarındaki yeni trendler ve risk yaklaşımı prensipleri, TS ISO 28000 Tedarik Zinciri Güvenliği Yönetim Sistemi ve TS ISO 22301 İş Sürekliliği Yönetim Sistemi standartlarının temel olarak içeriği ve bununla birlikte kuruluşlara sağlayacağı faydalar hakkında bilgiler verdi.

 

Murat AKSOY, Pepsi Kıdemli Satınalma Müdürü Tatlandırıcılar

Satınalma Risk Yönetimi ve Emtia Fiyat Analizi

Murat Aksoy, Satınalma Risk Yönetimi ve Emtia Fiyat Analizi sunumunda risk gruplarını inceleyerek olası etkilerini paylaştı. Ayrıca bu riskleri elemine etmek adına satınalma ve finansal aksiyonlarla ilgili görüşlerini de paylaşan Aksoy sözleşme yapmanın her iki taraf için de ne kadar faydalı olduğuna vurgu yaptı.

Konuşmasının son bölümünde emtia fiyat analizi konusunda değinen Aksoy fiyatı oluşturan ögeler hakkında katılımcılara bilgi verdi.

 

TUSAŞ Türk Havacılık ve Uzay San. A.Ş.
Yardımcı Sanayi Operasyonları Strateji ve
Sözleşmeleri Şefi Eray AKÇAKOCA ve Lideri Fatih UYSAL

TUSAŞ Türk Havacılık ve Uzay San. A.Ş. Yardımcı Sanayi Operasyonları Strateji ve Sözleşmeleri Şefi Eray Akçakoca ve Lideri Fatih Uysal sunumlarında kaynak seçim risklerini değerlendirdiler.

Havacılık sektöründe kaynak seçim aşamasındaki riskleri Ürün, Tedarikçi ve Strateji bazlı 3 grupta inceleyen Eray Akçakoca, sözleşme aşamasından önce risklerin ortadan kaldırılması için gereken süreçleri ve imzalanan sözleşme ile şirket içi düzenlemelerin önemini açıkladı.

Fatih Uysal ise süreçleri gerçek örnekler ile açıklayarak uygulamalar hakkında detaylı bilgi verdi. Havacılık sektöründe dış kaynak ile üretim sırasında ortaya çıkabilecek riskler ve bunların ortadan kaldırılması için uygulanan azaltma planları detaylı bir şekilde incelendi.

 

Fatih KILINÇ, Ford Otosan Tedarik Zinciri Akış Tasarımı

Tedarik Zinciri Akış Tasarımı ve Otomotiv Sektörü

Ford Otosan Tedarik Zinciri Akış tasarımından sorumlu Fatih Kılınç, Dünya otomotiv üretiminin geçmişten günümüze gelişimini ve bu gelişimin tedarik zinciri üzerinde yarattığı etkileri aktarmıştır. Özellikle üretimin batıdan doğuya, kuzeyden güneye kayması ile birlikte üretim lokasyonları ile satış lokasyonları arasındaki mesafenin uzaması Tedarik Zincirinde  yeni dinamiklerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Ford Otosan malzeme akışında kullanılan yöntemlere değinen Kılınç, intermodal sevkiyatlar, milkrun uygulamaları, konsolidasyon ve bitmiş araç sevkleri dinamikleri ile ilgili bilgi aktarmıştır.

 

Prof. Dr. Selim YAZICI İstanbul Üniversitesi

Tedarik Zincirinde İş Sürekliliği Yönetimi

Günümüzde tedarik zincirlerinde risk yönetimi, kuruluşları daha önce hiç bir zaman olmadığı kadar çok zorlayıcı olmaktadır. Kuruluşlar üretimlerini deniz aşırı lokasyonlara taşıdıkça tedarik zincirleri genişlemeye, bağlantılar artmaya ve oluşan networklerin karmaşıklığı da eksponansiyel olarak artmaya başlamaktadır. Geçmişte tedarik zinciri yöneticileri daha çok maliyetleri düşürmek, satınalma fiyatlarındaki farklılıkları azaltmak ve envanter yönetimi üzerinde odaklanırken; günümüzde tedarik zincirinin sürekliliğinin sağlanması, işin sürekliliğinin sağlanması ile eşanlamlı hale gelmiş ve iş dünyasının ana gündem maddesini oluşturmaya başlamıştır. Burada öncelik, tedarik zinciri haritasının oluşturulması daha sonra, bu harita üzerinde risklerin belirlenmesi ve iş sürekliliği yönetimi çerçevesinde, bütüncül bir bakış açısıyla önleyici tedbirlerin alınarak bu sürecin bir sistem haline getirilmesinin sağlanmasıdır.

Prof. Dr. Selim Yazıcı sunumunda, öncelikle herkesin riski doğru olarak algılaması ve olaylara risk gözlüğü çerçevesinden bakılması gerektiğini vurgularken, risk yönetimi yaklaşımının tedarik zincirini oluşturan tüm bileşenlerde uygulanması gerektiğini belirtmiştir. Bu kapsamda, kuruluşların öncelikle iş sürekliliği yönetimi planlarını oluşturmaları ve iş sürekliliği yönetim planı çerçevesinde risk analizlerini gerçekleştirmeleri gerektiğini vurgulamıştır. Daha sonra tedarik zinciri haritası üzerinde bulunan tüm kuruluşlar için, aynı mantıkta bir risk analizi yapılarak, burada oluşabilecek risklerin olasılıkları ve yaratacakları etkiler belirlenerek alternatiflerin değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Selim Yazıcı, tedarik zincirlerinde kesintilere neden olan en büyük nedenleri ve sonuçlarını belirttikten sonra, stratejik olarak nelerin yapılması gerektiğini belirten bir yol haritası sunmuştur.

 

Tuğrul GÜNAL

Siemens Türkiye, Tedarik Zinciri Direktörü

‘’Tedarik Zinciri Yönetiminde Riskler konulu sunumunda Tuğrul Günal ilgili fonksiyonun şirket stratejisi ile direkt bağlantısına değinerek en önemli hayati riskin ise şirket içinde Tedarik Zinciri Bölümüne gereken önemin verilmemesinin ve dolayısıyla profesyonelce bir yapılanmanın olmamasından kaynaklanacağını belirtmiştir’’.

 

Dr. M. Selçuk Solmaz

Piri Reis Üniversitesi

Hepimizin bildiği gibi dünyanın üçte ikisinin okyanuslar ve denizlerden oluşması ticaretin deniz veya hava yolundan biri ile yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Hava yolu taşımacılığının ekonomik olmaması ise uluslararası ticaretin deniz yoluyla yapılmasının tercih edilmesini  zorunlu hale getirmektedir.

Günümüzde dünya ticaretinin yüzde doksanının deniz yolu ile yapıldığı bilindiğine göre, üretilen malların güvenli olarak alıcılarına ulaştırılması, bir başka deyişle tedarik zincirinin güvenliğinin sağlanması denizlerin güvenliğinin sağlanabilmesi ile mümkündür.

Son yıllarda teröristler denizlerde de terör eylemleri yapmaya başlamışlardır. Günümüzde dünyada küresel ekonominin sorunsuz işlemesi bir çok problemi çözmektedir. Bu sebeple teröristlerin faaliyetlerini denizlere kaydırmalarının ana sebebinin deniz ticaretinin kesintiye uğratılması ile küresel ekonominin işleyişine ve dünya ekonomisine büyük ölçekte zarar verilebilmesi olduğu görülmektedir.

Tedarik zinciri güvenliğinin sağlanmasına yönelik çalışmalar, ikibinli yıllarda denizlerde meydana gelen terör saldırıları ile ABD’nde meydana gelen 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında, tüm dünyada yapılan güvenlik çalışmaları kapsamında başlamıştır.

 

Ali Serhat AYDOSLU, Selçuk SAĞLIK TMGD., THY – Opet

Havacılık Yakıtları Lojistik Zinciri, Riskler ve Güvenlik

Havacılık yakıtları tedarik zincirinin hassas bir süreç olduğu bilinmektedir.

THY-OPET olarak riskli bir iş yapıyoruz. Yaptığımız işin tehlikelerinin bilincinde olarak süreç  içerisinde her zaman dikkatli, tedbirli ve kendini geliştiren bir yönetim şeklini esas almaktayız. Yapılacak bir hatadan dolayı toplu felaketlere neden olma riski bunun ne kadar önemli olduğunun göstergesidir. Bu nedenle THY-OPET olarak şirketimizde işe başlayan bir kişiye ilk öğretilen RİSK in tanımıdır.

Güvenlik ve risk değerlendirmeleri yaşayan bir organizma olup, bunları canlı tutmak operasyonda yer alan her çalışanın en önemli görevleri arasındadır.

Tedarik zincirini olumsuz etkileyen çeşitli aksaklıkları, meydana geldikçe icabına bakılması gereken şanssızlıklar olarak değil, zamanı, sıklığı ve etkisinin büyüklüğü tahmin edilemeyen ama er ya da geç karşılaşılabilecek ve hazırlıklı olunması gereken olaylar olarak görmekteyiz.

Organizasyon içinde ve çözüm ortaklarımız ile gerekli entegrasyonu sağlamak, doğru ve yeterli veri sahibi olmak bize güç katmaktadır.

THY-OPET’de güvenlik ve risk değerlendirmeleri bir zorunluluktan çok bir kültür haline gelmiştir.

 

 

Lojistik Mezunlarına İş Bulma Noktasında Bazı Tavsiyeler

“İyi bir lojistikçi olmanın ilk kuralı, iyi bir lojistikçi olmaya karar vermektir.”

Lojistik mezunu olan birçok gencimiz, gerek sosyal medyadan gerekse yazılan yazılardan takip ettiğim kadarıyla bir karamsarlık psikolojisi içindeler. Birçoğunun okuduğu bölüm hakkında kafasında birçok soru oluşmuş.

  • Mezun olunca iş bulabilecek miyiz?
  • Bulduğumuz işte kendimizi geliştirebilecek miyiz?
  • Acaba lojistiğe seçerek doğru mu, yanlış mı karar verdik?

Gibi birçok soru lojistik mezunlarının ve hâlihazırda lojistik okuyan birçok insanın kendi kendine sorduğu ana sorular. Peki, bu soruların üstesinden nasıl gelebilirler ve gelecek için duydukları kaygı gerçek mi, değil mi? İşte bu yazıda naçizane tecrübelerimi, yapılması gerekenleri sıralamak istiyorum.

Lojistik Dünya’da ki tüm sektörlerin kullandığı ve kullanmak zorunda oldukları bir iştir. Lojistik hayatın tam içindedir. İnsan olarak hayatımız aslında bir lojistiktir. Bir yerden bir yere giderken, bir eşyamızı giysi dolabımıza taşırken, evimize marketten erzak alırken ve verebileceğimiz onlarca örnekle aslında özüne baktığımızda her gün milyonlarca lojistik iş yapıyoruz.

Bir kere, bir lojistik mezununun mezun olduktan sonra illa ki gidip bir lojistik şirketinde çalışması gerekmez. Birçok firmanın lojistik birimleri zaten var. Onların birinde de çok kolay şekilde çalışılabilir. Tabi ki iş başvurusu yaptığınızda size ilk önce tecrübenizin olup olmadığını soracaklardır. Sizde haklı olarak herhangi bir tecrübenizin olmadığını söyleyeceksiniz. İlk kural, başvuru yaptığınız yerin aradığı personel kriterleri iyi anlayın. Firma eğer istihdam edeceği yerde tecrübe istiyorsa, zaten gidip iş başvurusu yapmayın. Ama birçok firma özellikle lojistik firmaları, ilk iş başvurusunda tecrübesiz eleman alıp, yetiştirmek ister. Yönetim kadrosunda bir yere müracaat ederseniz tabi ki sizden tecrübe isteyecektir. Sakın işten kaçmayın. En alt kademe neyse ondan başlayarak işe talip olduğunuzu, iş görüşmesi yaptığınız kişiye söyleyin. Staj yaptığınız yerler ile diyaloglarınızı sıcak tutun ve mümkünse staj süreniz boyunca bizzat işe gidin ve çalışın. Bu sizin okul bitiminde hemen bir iş sahibi olmanıza katkı sağlayacaktır.”Ben üniversite mezunu bir lojistikçiyim, öyle küçük işler ile uğraşamam, evrak dosya işi yapmak, sahada çalışmak için üniversite okumadık” gibi egolara kapılmayın. Unutmayın, sahada öğrendiğiniz her bir bilgi ve tecrübe ileride kariyeriniz için çok önemli bir yere sahiptir. Şahsen ben; Üniversite mezunu olmama rağmen, sırasıyla;

  • Kurye
  • Araç Kuryesi
  • Şube Bilgisayar Operatörü
  • Nokta Şube Sorumlusu
  • Şube Müdürü
  • Satış Sorumlusu
  • Satış Müdürü

Olarak kariyer yaptım. Kuryelik yaptığım esnada öğrendiklerimi, kesinlikle hiçbir kitaptan öğrenmedim. Öğrenemezdim de! Bu sebeple eğer gerçekten lojistikçi olmak istiyorsanız, mutlaka en alt kademeden başlayın. Bayan mezunlar tabi ki kuryelik yapmasın ama iş süreçleri içinde onlara da uygun iş öğretileri mevcuttur. Lojistik sektörü her zaman aktiftir. Kendinizi iyi yetiştirirseniz her zaman çok kolay iş bulabilirsiniz. Lojistik sektöründe her zaman personel aranır. Tecrübeniz yok diye korkmayın. Tecrübe kazanmak için çaba sarf edin. Kendinizi işe iyi adapte eder, gerçekten öğrenmek için çalışırsanız başarı merdivenlerini teker teker çıkarsınız.

Yazar: Halit KAYA

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Şubat 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

Üretimde Kimin, Ne Kadar Katma Değeri Var?

Üretim ile ilgili çıktılar ve veriler günümüzde kolayca takip edilebilir bir haldedir. Dünya üzerindeki çeşitli istatistik kurumları bu bilgileri takip ederler ve analizler ortaya koyarlar. Dünya Bankası işte tam da bu amaçla ülkelerin üretimdeki katma değerlerini takip etmektedir. Sizler için dünyanın önde gelen ülkelerini bu analize dahil ederek karşılaştırma sunmak istedik. Dünya ortalamasının yanı sıra Türkiye, Hindistan, Çin, ABD, Rusya ve Avrupa Birliği ortalamalarını analize dahil ettik.

8

Şekil 1: Dünya haritası üzerinde ülkelere göre üretimde katma değer yoğunlukları.

9

 

Şekil 2: Ülkelere göre üretimde katma değer oranları

….

Yazar: Burak ÖÇLÜ

Sözleşmenizdeki Yetkili Mahkeme Kayıtları Geçerli Mi?

Hukukta “yetki sözleşmesi” olarak andığımız ve sözleşmelerde genellikle “Bu sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda İstanbul mahkemeleri yetkilidir.” ya da benzeri ifadelerle karşımıza çıkan hükümler konusuna değineceğim.

Öncelikle, belirtmek gerekir ki, sözleşme serbestîsi ilkesi çerçevesinde, kural olarak tarafların o sözleşmeden doğacak davaların hangi yer mahkemesinde görüleceğini belirleme yetkileri vardır. Ancak, hemen belirteyim burada sadece yer bakımından bir belirleme yapılabilir. Yani İstanbul mahkemeleri, İzmir mahkemeleri gibi…

Ama şunu yapamayız “Bu sözleşmeden doğan davalar İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri’nde görülecektir.” diyemeyiz. Desek bile, açacağımız davanın türü ticaret mahkemelerinde görülmeye müsait değilse, örneğin, tüketici mahkemesinde görülmesi gerekiyorsa, biz sözleşmeyle bunu değiştiremeyiz. Çünkü bu konu mahkemelerin “görev” konusudur. Yani uyuşmazlığın hangi mahkemenin görevine girdiği konusudur ki, burası, sözleşmeyle müdahale edilemeyecek, emredici kurallarla düzenlenmiş, kamu düzenini ilgilendiren bir alandır. Biz sözleşmeyle sadece davanın hangi yer mahkemesinde görülebileceği (yetki) üzerinde anlaşabiliriz.

2011’de getirilen yeni kural

Ancak, yapacağımız bu anlaşmanın geçerliliği bakımından 2011 yılında bu konuda önemli bir gelişme oldu. Mahkemelerin işleyişiyle ilgili kuralları belirleyen kanun yenilendi. Kanun’un yeni adı “Hukuk Muhakemeleri Kanunu”. Bu Kanun, yetki sözleşmeleri hakkında önemli bir yenilik getirdi.

Buna göre, artık herkes sözleşmeyle yetkili mahkemeyi tayin edemeyecek. Bu imkân sadece her iki tarafı da tacir ya da kamu tüzel kişisi olan sözleşmelerde mevcuttur. Bunun haricindeki sözleşmelerde, taraflar sözleşmeye böyle bir hüküm koysalar da bu hüküm geçersiz olacaktır.

Peki, yetki anlaşması geçersizse ne olur?

Yetki anlaşması geçersizse, onun yerine kanun o konudaki uyuşmazlığın hangi yer mahkemesinde görülmesi gerektiğini düzenlemişse dava orada görülecektir.

….

Yazar: Yrd. Doç. Dr. Umut Yeniocak

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Nisan 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

Taşıma Sürecinde Emtia Sigortasında Sigortacının Ödemesinde Rücu Hakkı

Uygulamada malın satıcısı veya alıcısı taşıma risklerine karşı Nakliyat Emtia Sigorta Sözleşmesi çerçevesinde malı taşımacılık risklerine karşı sigorta ettirmektedir.

Bu sigorta sözleşmesi yapılırken taşımacılık risklerinin gerçekleşmesi ihtimalinde sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğü sigortacının edimini oluştururken, sigorta ettiren ise prim ödeme borcu altına girer.

Burada 6102 sayılı TTK m.1401 açıkça “…zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi halinde bunu tazmin etmeyi…” ifadeleri ile sigorta sözleşmesi akdedilirken gerçekleşen zararın değil, gerçekleşmesi muhtemel zararın sigorta kapsamında olduğunu vurgulamıştır.

Öyleyse zarar meydana geldikten sonra, sigorta sözleşmesi ile söz konusu zararın tazmininin kararlaştırılması sigorta sözleşmesi olarak değerlendirilemez. Bu durumda sigortacı sigorta sözleşmesinden önce gerçekleşen zarar için ödeme yaparken; gerçekte sigortalanabilir bir risk için değil; gerçekleşen zarar için ödemede bulunabilir.

Zarar gören, zararını zarar gerçekleştikten sonra Sigortacıya tazmin ettirmekte, sonra da bu aldığı tazminat nispetinde ya ödemede bulunan Sigortacıya temlik vermekte ya da her hangi bir temlik de vermeyebilmektedir. İşte Sigortacı ödemesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 183 ve devamına göre asıl zarar verenden alacaklı olan sigortalının alacağını devir-temlik alma karşılığında ödeme olabilir. Ya da ex-graita – hatır için yapılmış bir ödeme olabilir.

Böyle bir durumda zararını sigortacıya tazmin ettiren sigortalının artık zarar verene başvurarak tazmin talep etmesi sebepsiz zenginleşmeye neden olacak iken; sigortacının zarar verene başvurması ise ancak alacağın temliki hükümlerine göre kabul edilebilecektir. Ancak sigortacı zarar gerçekleştikten sonra yaptığı sigorta sözleşmesi gereği tazminat ödemesinde bulunursa temlik söz konusu olmadığı sürece 6102 sayılı TTK m.1472 hükmünden yararlanarak rücuen tazminat talebinde bulunamayacağı kanaatindeyiz.

Yazar: Av.  Dr. Turkay Özdemir

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Nisan 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

Gemi İnşa Sektöründe Rekabet için Tedarik Zinciri Yönetimi

Tersanecilik sektöründe yaklaşık 700 yıllık bir geçmişe sahip olan ülkemiz gemi ve yat inşasında dünyada belli başlı aktörlerden biri olmak yolunda hızla ilerlemektedir. Denizcilik sektöründeki gelişmelerin ekonomik anlamdaki ülkemize katkıları bu sektörün daha fazla gelişmesinin sağlanmasının önemini ortaya koymaktadır. Ülkemizdeki tersanelerde askeri gemiler, yük gemileri, tankerler, kargo gemileri, mega yatlar başta olmak üzere çok çeşitli ölçekte gemi, tekne ve yat türleri inşa edilmektedir.

Gemi ve yat sektörü, ulaştırma lojistik taşımacılık ve turizm sektörüne, katkıda  bulunurken, ülkemizin istihdam oranının ve döviz miktarlarının artmasına destek sağlamakta, aynı zamanda gemi ve yat  inşasında kullanılan binlerce malzeme ile sektöre ait yan sanayiye de katma değer sağlamaktadır. Sektörde, küresel anlamda rekabet edebilecek seviyede tesislere, teknolojiye ve işgücüne sahip olmak önem arz etmektedir.

Günümüzde gemi inşa sektöründe özellikle sektörün önemli oyuncularından Çin’in pazar payını gittikçe artmakta, Güney Kore’nin pazar payı aynı şekilde devam etmekte ve Japonya’nın pazar payı ise gittikçe azalmaktadır. Bölgesel açıdan incelendiğinde Türkiye’nin, Avrupa Birliği ülkelerinde mevcut gemi inşa sektörüyle  rekabet ederek büyüme hedeflerine ulaşılabilmesi için, devletin bu sektöre olan desteğinin artarak devam ettirmesi oldukça önem kazanmaktadır.

….

Yazar: Suat SARAÇOĞLU

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Nisan 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız…