Teknolojiyi Doğru Kullanmak

Üniversite yıllarında Murat Erdal hocam bir dersinde kendisine sorduğumuz neden netten kayıt olamıyoruz sorusuna, sistemi getirirken ne kadar insanın ve kimlerin kullanacağını da düşünmeniz gerek demişti.

Eski nüfus sayımlarını hatırlarız. Sokağa çıkma yasağı ile ailecek evlere kapanır, bizi sayacak ve varlığımızı yasallaştıracak nüfus sayım görevlilerini beklerdik. Görevliler bizim çok önem arz ederdi bu yüzden çay, pasta, börek artık ne varsa ikram hazır olmalıydı. Ev de o gün çok temiz olmalıydı çünkü biz sayılacaktık ve sayılmalıydık. Beklenen an gelir çay ve diğer ikramlar eşliğinde sayılırdık.

Bu bahsettiğim sayım işlemi çok değil 15 yıl önceydi. Ama düşündüğümüzde anlatılanın daha eski bir zaman dilimine ait olduğunu düşünüyoruz hep. Bunun nedeni teknolojik ilerleme Aslında, engellenemeyen teknolojik ilerleme.Hepimiz teknoloji ilerlesin dedik ve bu teknolojik ilerlemenin topyekün bir gelişmeye imkan vereceği konusunda hemfikirdik. Tekonoloji ilerledi, ilerliyorda. Peki bu ilerlemenin bize yararı mı oluyor yoksa zararı mı bunu bilemiyoruz. Teknoloji bu kadar ilerlerken biz ne yönde ilerliyoruz ya da tekonoloji hızında ilerliyor muyuz ?

Hepimizin elindeki akıllı telefonların bizleri daha akıllı kıldığını düşünmeye başladık. Yeni yazılım çıktığında yükleyip birbirimize hava bile atıyoruz bununla ilgili. “Sen 0.7.1.0.6.5 versiyonunu yükledin mi ?”, “Yeni yüklediğim çaklıt çok harika!” gibi cümleleri ne çok duymaya başladık. Telefonun içeriğine göre statümüzü yükseltiyoruz. Akıllı telefon, akıllı televizyon, akıllı robot ve hatta akıllı ev ! Bizlere her türlü imkanı sunduğunu iddia edip hayatımızı kolaylaştıracağını iddia eden bir çok sistem türedi ve bunların hepsine smart denildi. Eve girerken zile basmıyorsunuz, akıllı kapı sizi tanıyor, eve girdiğinizde ayakkabılarınızı ayakkabılığa koymazsanız ayakkabılık deli gibi bağırıyor, duşa girdiğinizde çeşmeyi açmanıza gerek yok su kendiliğinden akıyor, ışığı açmak için anahtara dokunmanıza gerek yok akıllı sistemler sizi algılıyor ve ışığı açıyor, hatta bu ev o kadar akıllı ki sizin yerinize kendi kendine yaşıyor ! Smart adı verilen bu sistemin aygıtlarından evlerimizde artık teknolojik bir çöplük oluştuğunun farkına varmamız gerek. 90’ lı yılların başlarında evimizde televizyonu paylaşamaz iken şu anda tabletleri ne zaman kullandığımızı ve nereye koyduğumuzu hatırlamaz hale geldik. Az önce de değindiğim gibi televizyon kavgalarından lütfen benim laptop’ ımı kullanma durumuna geldik. Üçlü prizler yetmiyor artık, beşli onlu prizlere ihtiyaç duyar olduk. Çoklu prizlere bağladığımız elektronik eşyaların kablolarını toparlamak için bugün hayatı kolaylaştıran büyük ev eşyası marketlerinde daha büyük kablolar satılıyor. Küçükleri toparlamak için daha büyüklerini almaya başladık yani.

Yazar: Göksal İZCİ

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Mayıs 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

info@’lere Neden Geri Dönüş Yok?

İletişim çağı her geçen gün gelişiyor ve büyüyor. Eskiden sadece mektup varken, bugün sms, mail, görüntülü konuşma vb. onlarca şekli ile insanlar birbirleri ile iletişim kurabiliyor. Bu gelişmelerle birlikte özellikle e-mail; iş yükünü azaltması, iletişimi daha basit ve kullanışlı hale getirmesi, zaman kazanmak, iş akışlarına yardımcı olması ve sayabileceğimiz birçok faydası ile hemen hemen tüm insanların kullandığı bir iletişim aracı olmuştur. Birçok kurum, kuruluş, firmada işi gereği bir mail adresi kullanmaktadır. Bunlardan en sık rastladığımız firmaların kullandığı info@ ile başlayan mail uzantılarıdır. Bu uzantılar, firmalar ile telefon dışında, daha hızlı iletişim kurabilmek, soru, öneri, dilek, iş başvurusu, randevu talebi gibi birçok amaca hizmet etmek için kullanılmaktadır.

 

Lakin birde geri dönüş yapılsa!

 

İşim gereği birçok firmanın info@ ile başlayan adreslerine mail göndermekteydim. Lakin geri dönüş oranları hiçte iç açıcı değil. Gönderdiğim on mailden dokuzuna geri dönüş yapılmıyor. Firmalar olumlu veya olumsuz olsun gönderdiğimiz maillere cevap yazmıyor. Bu sadece benim için değil, diğer sektörlerde ki herkes için geçerli bir durum.Türkiye’de tam kurumsallık yok denecek kadar az. Aynı mailleri Avrupa ve Amerika menşeli firmalara gönderdiğinizde on mailliden sekizine geri bildirim yapılıyor. Bu mailler özellikle işi Satınalma ile ilgili olan kişilere daha çok gönderiliyor. Kurumların Satınalma bölümünde bulunan kişilerin, kendilerine gönderilen maillere olumlu veya olumsuz olarak geri bildirim yapması, hem kurumsallığın, hemde kendisine mail gönderen kişinin mesleğine duyacağı saygının bir göstergesidir. Tarafınıza gönderilen bir maile geri bildirim yapmak ne kadar zor olabilir ki? Kendi işimize gösterdiğimiz saygıyı diğer insanlara da göstermemiz şart.

Yazar: Halit KAYA

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Mayıs 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

Doğru Tedarikçi Seçimi

Aslında doğru tedarikçi seçimi de doğru şartname hazırlama konusuyla direkt olarak ilgilidir. Şartnamede istenen ürünün veya yapılacak işin ne olduğu, teknik özellikleri, ürünün veya yapılacak işin teslim tarihi gibi hususlardan söz edildiği gibi bazı idari konulardan da söz edilir.

 

Söz gelimi, teklif verecek firmalarda istenen kriterler ne olmalı?

 

Tabii ki firma seçiminde en önemli konu referanslarının yeterli olmasıdır. Günümüz teknoloji çağında hemen her firmanın internet sitesi olduğundan ve bu sitelerine rahatlıkla masa başında ulaşabildiğimizden, firmalar hakkında internet sitelerinin kalitesinden bile az çok bilgi sahibi olunabilinir. Firmalar genellikle internet sitelerinde REFERANSLAR bölümü oluşturur ve daha önce iş yaptığı firmaların hem de kocaman puntolarla, logolarıyla birlikte isimlerini yazar. Ancak bu durum çoğu zaman yanıltıcı olabiliyor. Örneğin ofis mobilyası ihalesi yapıyorsunuz ve şirketinizin tamamının ofis mobilyasını yenileyeceksiniz. Bir de bakmışsınız referans listesinde kocaman harflerle X Bank, X Otomotiv, X 5 yıldızlı otel var. Öncelikle bu referansların doğru olup olmadığını bizzat ismi yazılı şirketin yetkilisini arayarak teyit etmek gerekir. Çünkü kimi firmalar sadece bir ürün bile, yani sadece bir sandalye bile satsa referans listesine o büyük kurumsal firmanın ismini yazabiliyor.

Yazar: İlyas AKCA

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Mayıs 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

Gençlerin Kariyer Günü

Kariyer veya sektör günleri üniversitelerin, iş dünyası ile öğrencilerini buluşturdukları organizasyonlardır. Peki, gerek işverenler gerekse öğrenciler açısından bugünlerin yararları var mı? ya da iki taraf bu günlere gerekli önemi veriyorlar mı? Bu günleri iki açıdan yorumlamak istiyorum. Öncelik tabi gençlerde… Gençlerimiz aslında öğretim hayatlarının en başından itibaren mutlu olacakları ve istedikleri hayatları yaşamalarına imkân verecek işlerde çalışabilmek için yoğun çaba harcamaktadır. Aileler çocuklarının eğitim hayatına bu nedenlerle çok önem verir ve bu bazen yoğun baskıyı da beraberinde getirir. Özellikle ortaokul döneminde iyi bir liseye girebilmeleri için yoğun bir çalışma ortamına giren gençlerimiz, lise hayatları döneminde de iyi bir üniversiteye girebilmek için birbirleri ile yarışmaya başlarlar. Bu yazıda eğitim sistemimiz ile ilgili bir şey yazmak istemiyorum ama şu klişeleri de unutmamamız gerekiyor, “önce iyi bir liseye gir gerisi kolay” daha sonra “iyi bir üniversiteye gir gerisi hallolur” gerçekten böyle olsa ama bu iki sözü “ bir işe gir de gerisi kolay” ve devam eder gider. Bu klişede gerçek olan bir şey varsa o da hangi aşamada olursanız olun bir sonraki aşama için çok çalışmak gereklidir. Gençlerimiz sonunda üniversitelerde eğitimlerine başladıktan sonra kısa bir süre sonra staj yapmaları gerekir ve ilk gerçeklerle yüzleşirler, “iş hayatı ile üniversitede anlatılan hayat çok farklı” … Hedefi olan ve gerçekten istedikleri işlerde çalışmak isteyen gençler bunun farkına erken vararak üniversite yaşamları bitmeden sonrasını düşünerek çalışmaya başlarlar. Stajlarında istekli çalışarak kendilerini fark ettirmeye çalışır, öğrenebildikleri her bilgiyi değerlendirmeye çalışırlar. Bu nedenle staj imkânlarını kaçırmamaya çalışır, çalışmayı istedikleri firmalara ulaşarak bu firmalarda staj yapabilmek için her imkânı denerler. İşte burada sektör veya kariyer günü organizasyonlarının öğrenciler için önemi ön plana çıkıyor. Birçok firma ayaklarına gelmiş ve onlara istedikleri staj imkânını sunuyorlar.

Yazar: İlyas YIKILMAZ

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Mayıs 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

Aslında; Satın Aldığımız ve Sattığımız Şey Nedir?

Yapmakta olduğumuz ve yapacağımız; iş, işlem, süreç ve görevler dâhil her şey, mutlaka müşteri ve pazar odaklı olmak zorunda. Müşteri varsa biz varız, müşteri yoksa hiçbir şey yok. Bu bağlamda biz öncelikle müşteri ilişkilerini anlayabilmek ve onu istediğimiz şekilde yönetebilmek için, “aslında; satın aldığımız ve sattığımız şey nedir? “ sorusunu sormalıyız.  İşletmecilik biliminin son elli yıllık gelişim sürecine baktığımızda önceleri üretim odaklı bir işletmecilik yapılıyordu. Aradan geçen süre içerisinde üretim teknolojilerindeki gelişmeyle birlikte artık pazarlama odaklı bir işletmeciliğin yaptığı görülmektedir. Yani; yıllar önce üretim öncelikli iken, şimdi pazarlama. İnsan tarafından üretilen bilginin ar-ge ile hayata uygulanması olan teknolojinin artık sonuna gelinmiştir. Başta robotlar ve yapay zekâ uygulamaları sonucu işletmecilik bağlamında artık üretim ve üretim teknolojileri konusunda yapılamayacak olan hemen hemen hiçbir şey yoktur.  Bir başka ifadeyle üretim teknolojileri ve bilişim teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte artık tüm üretim sistemlerinde; hız, kapasite, zaman, mekân, iş ve işlem boyutlarında çok büyük gelişmeler olmuştur. Örneğin; başta otomotiv olmak üzere beyaz eşya ve elektronik eşya gibi alanlardaki üretimde robotlar kullanılmaktadır. Bunun sonucunda dünyanın her yerinde bulunan küresel üretici firmalar uluslararası finansman sistemleriyle; tedarik, lojistik ve dağıtım işlemlerini kolaylıkla yapabilmektedirler.  Bu gelişmelerle birlikte artık önemli olan üretilen ürünleri ve hizmetleri satabilmek yani, pazarlayabilmektir.

Günlük hayatımızın hemen hemen her anında örneğin; evde yapılan şöyle bir konuşma; evladım bu gömleği yeni mi aldın? Evet babacığım. Pek güzel yakışmış iyi günlerde kullan. Sana bir sorum var niçin bu gömleği tercih ederek satın aldın? Bu markanın ürünleri çok güzel, renklerini seviyorum, kumaşı iyi, bana yakışıyor, ….., hem bu markayı satan mağazanın satıcıları güler yüzlü, kolaylık sağlıyorlar,…Bu ve benzeri konuşmaları evimizde yaptığımız gibi, işyerinde, havaalanında veya sokakta da yapabiliriz. Özne yerinde ben, sen, biz, siz olabiliriz. Örneğin; satın alma yöneticisi de olabilir. İşletmede yüzlerce çeşit ürün alıyoruz ve satıyoruz. Sahi biz hem satın alma birimi olarak veya bireysel bir müşteri olarak neyi satın alıyoruz? Neyi satıyoruz? Soruyu şu şekilde de sorabiliriz: Aslında; satılan ve satın alınan şey nedir?

Yazar: Prof. Dr. Mahmut Tekin

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Mayıs 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

Kuruluş Yeri Seçimi Problemi ve Kuantum Bilgisayarları

Yeni bir depo veya tesis için kuruluş yeri seçimi bir çok işletme için önemsiz sayılmayacak bir problem olarak kabul edilmiştir. Özellikle depolar için kuruluş yeri seçimi maliyet odaklı düşünüldüğünden bir optimizasyon problemi gibi ele alınabilir. Klasik veya sezgisel optimizasyon yöntemleri ile maliyeti en küçükleyen konum, deponun konumu olarak seçilebilir. Söz konusu tesis bir perakende mağazası olduğunda problem bir kâr maksimizasyonuna dönüşür. Ancak buradaki problem, henüz açılmamış bir mağazanın gelir fonksiyonunun ve dolayısıyla kâr fonksiyonunun bilinmiyor olmasıdır. Bu noktada istatistik araçlara başvurmamız gerektiği akla gelebilir.
İstatistikte bilinmeyen bir parametresini, veriden hesaplanan bir tahmincisini kullanarak tahmin etmeye çalışırız. Örneğin tek bir ürünün bu döneme ait talebinin olarak tahmin edildiğini düşünelim. Bu tahmin denklemi bize, cari dönemde gerçekleşen talebin katının fazlasını bir sonraki dönem için talebin nokta tahmini olarak kullanabileceğimizi gösterir. Regresyon ve zaman serisi analizi başlıkları altında incelenen bu tahmincilerin hesaplanması için geçmişte elde edilen verilerin kullanılması gerektiği açıktır. Oysa ki henüz açılmamış ve kuruluş yeri planlanan bir mağaza için elimizde geçmiş veriler bulunmamaktadır. Peki talep, dolayısıyla gelir ve kâr fonksiyonları nasıl tahmin edilecektir?
Bu noktada karar alma teknikleri adlı disiplinin araçlarına ihtiyaç duymaktayız. Örneğin Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) gibi teknikler, uzman görüşleri alınarak alternatif kararların birden fazla seçim kriterine göre değerlendirilmesi prensibine dayanır. Çoğu zaman subjektif olmaktan uzak bir uzman görüşü elde etmek zordur (Yöntemin, subjektif karşılaştırmalara dayanıyor olması da dikkat çekicidir). Değerlendirmeler sapmalı olabileceği gibi, karşılaştırma için seçilen kriterler yanlış veya eksik belirlenmiş olabilir.

Yazar: Mehmet Hakan Satman

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Mayıs 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

Tedarik Zinciri Yönlendiricileri ve Performans Ölçümleme

Tedarik zinciri tasarımı ve daha sonra yönetiminde tedarik zincirin etkinliğini, hızını ve maliyetlerin düşürülmesini sağlayan belirli yönlendiriciler (bileşenler) bulunmaktadır. Bu yönlendiriciler temelde lojistik ve bölümler arası olmak üzere iki ana başlıkta değerlendirilmektedir. Tedarik zinciri yapısı içerisinde lojistik yönlendiriciler; tesis, envanter ve lojistik bileşenlerinden oluşurken; çapraz fonksiyonel yönlendiriciler (bölümler arası etkileşim)  bilgi, kaynak ve fiyatlandırma bileşenlerinden meydana gelmektedir. Söz konusu bütün bu bileşenlerin ne şekilde yapılandırıldığı işletmenin tedarik zinciri stratejisinin de başarısını ortaya çıkaracaktır. 

Tesis Kararları 

Tedarik zinciri yapısının kurgulanmasında tesislerin; üretim, depo veya hizmet/satış noktalarının nerelerde, hangi kapasitede ve ne şekilde konumlandırılacağı hayati öneme sahiptir. Geleneksel kuruluş yeri seçimi karar analizi kapsamında değerlendirilen bu konu zaman içerisinde ulaştırma altyapıları ve teknolojik gelişim, dış kaynak kullanımı ve mevzuat uyumlandırma gibi ilave faktörlerle her geçen gün yeni bir boyut kazanmıştır.

 

İmalat sektörlerinde üretim tesislerinin yeri (fabrika) yurtiçi ve uluslararası tedarikçilerle etkileşim, ölçek, bölgenin ekonomik gelişmişlik seviyesi ve nitelikli insan kaynağı, teknik altyapı, hammaddeye, ulaştırma sistemine ya da hedef pazara yakınlık gibi pek çok kriterin etkisi altındadır. Aynı şekilde hizmet sektörlerinde de benzer koşullar geçerlidir. Örneğin, turizm ve otelcilikte tesisin ölçeği, konsepti ve yeri, perakendecilikte satış noktalarının konumu etkinlik ve verimlilik açısından hayati öneme sahiptir. Bu kapsamdaki temel kriterler ve onların etkilerin satışlar ve maliyetler yönünden gözönünde bulundurulmadan herhangi bir girişimde bulunulmamaktadır.

 

Şebeke tasarımlarında mevcut tesislerin geçmişten gelen coğrafi dağılımı ile yeni yatırımların dünyanın hangi noktalarında yer alması gerektiği en ince detayına kadar analiz edilmektedir. Hangi fabrikanın hangi ürünü/modelleri üretmesi gerektiği, hangi tedarikçilerle çalışacağı ve üretilen ürünlerin hangi pazarı/müşteri segmentini destekleyeceği kapsamlı bir şekilde incelenmektedir. Bu analizler yukarıdan bakıldığından ürün akışlarının nasıl olması gerektiği noktasında bir karara varılmasıdır. Özetle tedarik zinciri ağ (şebeke) yapısına; tedarikçiler-fabrikalar (tesisler)-dağıtım-müşteriler (alıcılar) arasındaki ilişkilere karar verilmektedir.

Yazar: Prof. Dr. Murat ERDAL

 

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Mayıs 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

İhalesiz ve açık eksiltmesiz ‘saving’ nasıl yapılır?

Günümüzde bir şirketin başarısı zamanı ve parayı nasıl yönettiği ile doğru orantılı olarak değişiyor. Özellikle tesislerin ve varlıkların yönetiminde harcanan insan gücü ve zaman bazen sınırı oldukça aşıyor ve maliyet olarak da astarı yüzünden pahalıya geliyor.

Yenisini satın almadan mevcut varlıklarımızın bakımını düzenli yaparsak sürprizler yaşamaz ve varlıklarımızın ömrünü uzattığımız gibi aynı zamanda küçük tedbir programları ile uzun dönemde tasarruf sağlarız.

Teknolojinin sunduğu olanakları şirketlerimizde birçok noktada kullanırken, control ve teftişlerde bunu bazen göz ardı ediyoruz. Hâlbuki üretimde ve hizmette kullandığımız tüm varlıklarımızı verimli bir şekilde kullanabilmemiz için verimli bir şekilde çalıştırmamız gerekmektedir; üretimde kullanılan makinelerin düzenli kontrollerinden ofislerdeki klimaların bakımlarına kadar. Bunun için de periyodik kontroller oldukça önem kazanıyor, ama nasıl?

Öncelikle aşağıdaki noktalara dikkat ederek tesislerinizin ve bunların içindeki varlıklarınızın ömrünü uzatın, paradan ve zamandan tasarruf edin.

1.Kâğıt Formlardan Kurtulun

Bazı firmalar halen saha denetimlerini kâğıt formlar üzerinde gerçekleştirerek kendi kendilerine zarar veriyorlar. Kâğıt formlar firmanızın zamanını ve parasını siz farkında olmadan götürür. Bu sadece kâğıt masrafından dolayı değil, bunları kullanırken ki yaşanan zaman kaybında dolayı. Kâğıt formları sahada bir şekilde doldurduktan sonra onları ofise gelip tekrar bir rapor haline getirmek işin zor yanıyken, düzenlenmesi gereken yerler için gerekli kişilere iş emirleri hazırlamak da bir o kadar zor ve zahmetli bir iştir.

Bunun çözümü kâğıtlardan kurtulup mobile geçmektir. Firma olarak alacağınız bir mobil denetim uygulaması ile tüm bu süreçleri %70 oranında hızlandırabilir, denetim görevlisinin performansını % 35 oranında arttırabilir, zamandan ve paradan oldukça tasarruf sağlayabilirsiniz. Hatta bulut bilişim altyapısına sahip mobil uygulamaların sağladığı çevrimdışı özellik sayesinde de internete bağlı olmak zorunda kalmadan.

 

2.Denetimleri Planlayın

Düzenli ve periyodik denetimler yapmak bu tasarrufları sağlamak için en önemli konuların başında geliyor. Peki, bunları nasıl planlayıp herkese ulaştıracaksınız? Bu da bir diğer önemli konudur, çünkü işin bu kısmı da zamanınızdan çalan bir süreçtir.

Eğer yukarıda söylediğimiz gibi kâğıt formlardan kurtulduysanız, mobil uygulamanız ile bir denetim planlaması hazırlayın. Hangi denetimin ne zaman, kim tarafından yapılacağını bu uygulamalar ile kolay bir şekilde ayarlayabilirsiniz. Hatta hangi denetimin veya inspeksiyonun kim tarafından ne zaman yapılacağına bile karar verebilirsiniz. Bulut bilişim altyapısı sayesinde gerçekleştirilen tüm işlemler eş zamanlı olarak herkes tarafından görüntülenebilir ve bir aksiyon planı anında hayata geçirilebilir. Siz de ekstra bir zaman harcamak zorunda kalmazsınız.

Yazar: Pınar Pinzuti

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Mayıs 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma dergisinin tüm sayılarını Apple Gazetelik (Iphone, Ipad) uygulaması içerisinde bulabilirsiniz!

Uygulamaya erişmek için tıklayınız… 

TİCARİ İŞLERDE MÜTESELSİL SORUMLULUK (TESELSÜL KARİNESİ)

TİCARİ İŞLERDE MÜTESELSİL SORUMLULUK (TESELSÜL KARİNESİ)

Yazar: Ramazan Durgut

Aynı borç ilişkisinden dolayı birden fazla kişinin borç altına girmesi ve bunların her birinin borcun sadece bir kısmından sorumlu olması halinde, müşterek (kısmi) borçluluk vardır. Örneğin (A) ve (B)’nin birlikte üstlendikleri 2000TL’lik toplam borçtan, alacaklı (C) ile aralarındaki anlaşmaya göre, (A)’nın 100TL ve (B)’nin 100TL ile sorumlu olmasında durum böyledir.Bu tarz müşterek borçluluk sadece bölünebilir edimler için söz konusu olabilir.Buna karşılık birden fazla borçlunun, alacaklıya karşı borcun tamamı için taahhütte bulunması (borç üstlenmesi) halinde müteselsil sorumluluk(borçluluk)söz konusudur. Müteselsil borçluluk alacaklıyı oldukça avantajlı bir duruma sokar. Çünkü müteselsil borçlulukta alacaklı, “borcun tamamını” borçlulardan birinden veya diğerinden yahut borçluların hepsinden talep etme yetkisine sahiptir [bakınız Ülgen, Hüseyin (Teoman, Ömer / Helvacı, Mehmet / Kendigelen, Abuzer / Kaya, Arslan / Nomer Ertan, Füsun): Ticari İşletme Hukuku, 2. Bası, İstanbul 2009, s. 62 vd.].

Müteselsil borçluluk TBK m. 162 – 168 arasında düzenlenmiştir. TBK m. 162’e ye göre müteselsil borçluluğun söz konusu olabilmesi için bunun açıkça sözleşmede kararlaştırılması veya kanunda öngörülmesi gerekmektedir. Örneğin birlikte ödünç alanların (TBK m. 382), birlikte vekalet alanların ve verenlerin (TBK m. 511), haksız fiilden birlikte sorumlu olanların (TBK m. 61), mirasçıların miras bırakanın borçlarından (TMK m. 641)müteselsilen sorumlu oldukları kanunda düzenlenmiştir. Müteselsil borçlulukla ilgili kanunda bir hüküm bulunmadığı durumlarda, borçludan her birinin, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirmesi halinde müteselsil borçluluk oluşabilir (TBK m. 162/1). Buraya açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; adi işlerde müteselsil sorumluluk genel kural değil, istisnadır. Ancak sözleşmede kararlaştırılmış veya kanunda öngörülmüşse olabilir.

  1. Ticari İşler

Ticaret hukuku, ticari işleri düzenleyen hukuk dalıdır. Kanunda, ticari hükümlerin ticari işlere uygulanacağı öngörülmüştür (TTK m. 1/2). Buna karşılık bir iş ticari değil de adi işse, TTK hükümleri yerine genel hükümler (TMK, TBK vs.) uygulanır. Dolayısıyla bir işin ticari iş olarak nitelendirilmesi TTK hükümlerinin uygulanması bakımından büyük öneme sahiptir.

Ticari işler (faaliyetler) ne olduğu kanunda belirtilmiştir (TTK m. 3, 19). Anılan hükümler incelendiğinde ticari işlerin dört grupta toplandığı görülmektedir. TTK m. 3’e göre ticari işler; Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen işler (konular) ile bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlerdir. TTK m. 19’a göre ticari işlerin kapsamına ise ticari iş karinesi ve bir taraf için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler girmektedir.

Yazar: Ramazan Durgut

Yukarıda özeti yayınlanan bu yazının tümünü Satınalma Dergisi Mayıs 2014 sayısında bulabilirsiniz.!

Satınalma Dergisi Mayıs 2014 sayısına Öğrenme Merkezi üyeliği yaparak ulaşabilirsiniz.

Üyelik için: https://satinalmadergisi.com/urun/dijital-uyelik/

 


EĞİTİM PROGRAMLARI İÇİN TIKLAYINIZ.

Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.

Satınalma Yönetimi Eğitim Programı
Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.


Sözleşme Yönetimi ve Sektörel Kontrat İncelemeleri Eğitimi

Sözleşme Yönetimi ve Sektörel Kontrat İncelemeleri başlıklı eğitimin içeriğini incelemek için Eğitim Kataloğunu https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf indirebilirsiniz.