Entertech Market Expansion Programı ile Türk Girişimciler Londra’dan Dünyaya Açılıyor!
Türkiye’nin önde gelen teknokentlerinden Entertech İstanbul Teknokent, Türk girişimcilerin küresel arenada rekabet edebilmeleri için yeni ekonomi odaklı genişleme fırsatı sunan Entertech Market Expansion Programı’nı başlattı.İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa olarak iki Ar-Ge üniversitesinin ortak olduğu tek teknokent olma özelliği taşıyan Entertech İstanbul Teknokent tarafından hayata geçirilen program, girişimcileri Türkiye’den Londra’ya, Londra’dan da globale taşımayı hedefliyor.
Yeni Ekonomi” anlayışını benimseyen ve dijital dünyanın sunduğu fırsatları kullanan girişimciler için özel olarak geliştirilen bu programda; dijital finans ve fintech, dijital ticaret, endüstri 4.0, akıllı şehirler ve kentsel teknolojiler ile geleceğin iş çözümleri (yapay zeka, blockchain, dijital ikiz teknolojisi vb.) gibi alanlarda faaliyet gösteren girişimlerin Londra üzerinden küresel pazara açılması hedefleniyor.
Program “Yeni Ekonomi” Temasıyla Öne Çıkıyor
“Yeni Ekonomi” teması ile Türkiye girişim ekosisteminde diğer hızlandırma programlarından farklı olarak özellikle dijital finans teknolojileri ve geleceğin iş yönetimi çözümlerini geliştiren firmaların yurt dışına açılarak öncü olmasını hedefleyen bu program, firmaların global pazarlarda güçlü bir şekilde yer alması için bir manifesto niteliği taşıyor.
Önde gelen inovasyon merkezlerine ziyaretler gerçekleştirerek iki haftalık yoğun bir programla Londra’daki startup ekosistemine entegre olacak girişimciler bu süreçte, yatırımcılar ve sektör liderleriyle birebir görüşmeler, en az iki demoday etkinliğinde yer alma fırsatı, kültürel ve iş dünyası etkinlikleriyle Birleşik Krallık ekosistemiyle bağlantı kurma imkanı gibi avantajlardan yararlanacak. Yahoo Finance, TechCrunch, Bloomberg ve Business Insider gibi önde gelen medya organlarında tanıtım fırsatları da program kapsamında yer alacak.
Kayıtların 30 Aralık’a kadar devam edeceği programda başvuruların ilk değerlendirmesi Entertech kurulu tarafından yapılacak ve kısa listeye kalan adaylarla çevrimiçi sunum ve mülakat gerçekleştirilecek. Nihai seçim ise bu mülakat sonrasında skorlama yöntemi ile yapılacak ve programa en fazla 12 girişim seçilecek.
“Seçkin girişimcilerimizi globale taşıyacağız”
Yeni ekonomi anlayışının sadece ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda toplumsal ilerlemeyi de destekleyen bir yaklaşım sunduğunu, bu nedenle yeni ekonomiye yatırım yapmanın geleceğe yatırım yapmak olduğunu söyleyen Entertech İstanbul Teknokent Genel Müdürü Dr. Muhammed Kasapoğlu, “Türkiye’de yeni ekonomi felsefesiyle teknoloji üreten firmalardan seçkin bir grup ile gerçekleştirmeyi planladığımız programımızın, sözcü ve öncü sıfatıyla globale açılan bir kapı ve köprü vazifesi görmesini amaçlıyoruz. Aynı zamanda programımızın sonunda girişimcilerimizin, Birleşik Krallık girişim ekosistemi ve pazarında güçlü bağlantılar kurması da hedeflerimiz arasında. Bu çerçevede hem Hollanda hem de İngiltere’de hayata geçirdiğimiz programlarımızın yanı sıra ABD, MENA Bölgesi ve Singapur özelinde de geliştireceğimiz programlarla Türkiye’de yeni ekonomi felsefesiyle teknoloji üreten seçkin girişimcilerimizi globale taşımaya devam edeceğiz” dedi.
İtirazen Şikayet Konusu; Başvuru sahibinin dilekçesinde özetle; tekliflerinin ekonomik açıdan en avantajlı teklif olarak belirlenmesi gerektiği ancak idare tarafından Teknik Şartname’nin 12’nci maddesine uygun olmadığı gerekçesiyle değerlendirme dışı bırakıldığı iddialarına yer verilmiştir.
23.10.2024 tarihli ve 2024/UH.I-1358 Sayılı Kamu İhale Kurulu Kararına Göre;
Yapılan inceleme ve tespitler neticesinde; İlgili mevzuat hüküm ve düzenlemelerinden ihale dokümanında belirtilen katılım belgeleri ve yeterlik kriterlerine ilişkin değerlendirmenin, istekliler tarafından beyan edilen bilgi ve belgelerden; EKAP veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının internet sayfası üzerinden sorgulanarak temin veya teyit edilebilenler için sorgulama sonucunda elde edilen bilgiler; belirtilen yöntemle temin veya teyit edilemeyenler için ise yeterlik bilgileri tablosunda beyan edilen bilgiler esas alınarak yapılacağı, söz konusu değerlendirme sonucunda ihalede öngörülen şartları taşımadığı anlaşılan tekliflerin ise değerlendirme dışı bırakılacağı,
Ayrıca ihale komisyonu tarafından yapılacak yeterlik değerlendirmesinin, ihale dokümanında nitelikleri belirtilmiş olan yeterlik belgeleri üzerinden yapılacağı, ihale dokümanı içerisinde yeterlik belgesi olarak belirlenmemiş bir belge esas alınarak teklif değerlendirilmesi işleminin gerçekleştirilemeyeceği, yeterlik değerlendirmesi için istenecek belgelerin ve yeterlik değerlendirmesinde aranılacak kriterlerin İhale İlanı ile İdari Şartname’de belirtilmesinin zorunlu olduğu, anılan Şartname’nin 7’nci maddesinde belirtilen belgeler dışındaki belgelerin tekliflerin değerlendirilmesinde yeterlik kriteri olarak dikkate alınamayacağı anlaşılmıştır.
İdari Şartname’nin 7.5.4’üncü maddesinde yeterlik kriteri olarak iki adet belgenin belirlendiği “TÜRKAK Akreditasyon Belgesi” için “dozimetrelerin 16kev – 1,25mev arasında tüm foton enerjileri ile 0,05 msv – 10sv arasında doz ölçümünü gerçekleştirebildiğini gösteren belge” açıklamasına yer verildiği, bu kapsamda ikinci yeterlik kriteri belirlemesinin “TS EN ISO/IEC 17025:2012 Belgesi ve Bu Kapsamda TÜRKAK Akreditasyon Belgesi” olarak yapıldığı tespit edilmiştir.
İdare tarafından 20.08.2024 tarihli ve “Beyan edilen bilgileri tevsik eden belgelerin sunulması…” başlıklı tebligatında sunulması gereken belgeler olarak “Akreditasyon Sertifikası ve Ekleri (Noter Tasdikli Örneği), Nükleer Düzenleme Kurumu Yetki Belgesi (Noter Tasdikli Örneği)” belgelerine yer verildiği,
11.09.2024 onay tarihli ihale komisyonu kararı ile ihalenin ………….. Eğ. Öğ. Sağ. Ür. En. Elekt. Elek. ve Bil. Tek. Ltd. Şti. üzerinde bırakıldığı, başvuru sahibi ……………. Dozimetri Lab. Hiz. A. Ş.nin teklifinin “… Teknik şartnamenin 12. maddesine (Firmanın sunmuş olduğu Akreditasyon Sertifikası incelendiğinde kullanılan cihazın Termolüminesans (TLD) dozimetre olduğu görülmüştür. Termolüminesans dozimetler ikinci okumaya imkân tanımamakta ve dozimetrede depolanan bilgiler silinmektedir.) uymadığı…” gerekçesiyle değerlendirme dışı bırakıldığı tespit edilmiştir.
………… Dozimetri Lab. Hiz. A. Ş. tarafından yeterlik bilgileri tablosunun “Diğer belgeler” kısmına “169801-9999-00001_NÜKLEER DÜZENLEME KURUMU YETKİ BELGESİ.pdf” ve “169801-9999-00002_AKREDİTASYON SERTİFİKASI.pdf” isimli iki adet belgenin yüklendiği ve idarenin talebi üzerine sunuldukları İdari Şartname’nin 7.5.4’üncü maddesinde dozimetrelerin 16kev -1,25mev arasında tüm foton enerjileri ile 0,05 msv-10sv arasında doz ölçümünü gerçekleştirebildiğini gösteren akreditasyon belgesinin yeterlik kriteri olarak belirlendiği, söz konusu belgeler üzerinde yapılan incelemede, belgelerin İdari Şartname’nin 7.5.4’üncü maddesinde yer verilen belgelere ilişkin açıklamalara uygun olduğu anlaşılmıştır.
İhale komisyonu tarafından yapılacak yeterlik değerlendirmesinin, ihale dokümanında nitelikleri belirtilmiş olan yeterlik belgeleri üzerinden yapılacağı, ihale dokümanı içerisinde yeterlik kriteri olarak belirlenmemiş kriterler esas alınarak teklif değerlendirilmesi işleminin gerçekleştirilemeyeceği, yeterlik değerlendirmesi için istenecek belgelerin ve yeterlik değerlendirmesinde aranılacak kriterlerin ihale ilanı ile idari şartnamede belirtilmesinin zorunlu olduğu, İdari Şartname’nin 7.5.5’inci maddesine göre İdari Şartname’nin 7’nci maddesinde belirtilen belgeler dışındaki belgelerin tekliflerin değerlendirilmesinde yeterlik kriteri olarak dikkate alınamayacağı, başvuru sahibinin teklifinin değerlendirme dışı bırakılmasına gerekçe gösterilen ve İdari Şartname’de düzenlenmeyen Teknik Şartname’nin 12’nci maddesine yönelik değerlendirmenin sözleşme aşamasında yapılması gerektiği,ihale kapsamında yeterlik kriteri olarak belirlenmeyen belgeler/kriterler üzerinden değerlendirmede bulunulmasının yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri ve ihale dokümanı düzenlemelerine aykırılık oluşturduğu anlaşıldığından başvuru sahibinin iddiasının yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.
ÜNSPED Gümrük Müşavirliği ve Lojistik Hizmetler A.Ş. (UGM)’nin ‘‘Gümrük ve Dış Ticaretin Gündemi” teması ile 06.11.2024 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirdiği toplantıda; yerli ve yabancı 300’ün üzerinde gümrük ve dış ticaret yöneticisi bir araya geldi. Türk Tarihçi, Akademisyen, Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin 101. yılını ve kazanımlarını, Cumhuriyetimizin dünden bugüne geleceği konulu söyleşi ile başlayan toplantıda; Türkiye ve Dünya ekonomisindeki ve dış ticaretteki güncel gelişmeler, yeni uygulamalar, sektörel sorunlar ve beklentiler akademisyenler, gümrük müşavirleri ve alanında uzman sektör temsilcilerinin katılımıyla kapsamlı olarak değerlendirildi.
UGM Kurucu Başkanı M. Haluk ÜNDEĞER açılış konuşmasında; bu toplantılarla “iş paydaşlarına en güncel gelişmelerle geri bildirim yapmayı hedeflediklerini ve bu hususu işlerinin en önemli parçalarından biri olarak gördüklerini belirtti.
UGM Şirket Ortağı Yusuf Bulut ÖZTÜRK ise Birlikte başarmanın önemine vurgu yaparak, tüm iş paydaşları ile birlikte ülke ekonomisine ve kalkınmasına katkı vermekten dolayı gurur duyduklarını ifade etti.
HEDEFİMİZ: GÜMRÜKLEMEDE PARADİGMAYI DEĞİŞTİRMEK
UGM Genel Müdürü Rıza Mehmet KORKMAZ toplantıda gerçekleştirdiği şirket faaliyet sunumunda;
‘‘Bu toplantıları sizlerden geri bildirimler almak için yapıyoruz. Böylelikle kendi çalışmalarımızı yeniden planlayabiliyoruz. Almamız gereken tedbirleri ve aksiyonları sizlerden gelen önerilerle belirliyoruz. Ülkemizde dış ticaret ve gümrük işlemleri çok dinamik bir yapıda gerçekleşiyor. Bu çerçevede çok sayıda yasal düzenleme yayımlanıyor. Bizler de en hızlı ve doğru biçimde bu bilgileri sizlerle paylaşıyoruz. Bu kapsamda; 2024 yılı itibariyle gümrük ve dış ticaret işlemlerine dair bilgilendirmeleri içerir 842 adet sirkülerler yayımladık. Yerinde Ar-ge Merkezimizde ülke ekonomimize de destek olacak 4 yeni projemizle (Smart Export, Akıllı sirkülerler, sanal gümrük müşavirliği, dış ticarette hukuk gibi.)
Sadece Türkiye’de değil, dünyada da Ünsped var. İş paydaşımız AEB kanalı ile 80 ülkede Custom Support grupla 13 Avrupa ülkesinde gümrük ve dış ticaret alanında; şimdi de First Law International (FLI) ile yine dünyanın 100’den fazla ülkede uluslararası dış ticaret, gümrük ve lojistik hukuku alanında da hizmet vermeye hazırız. Sektörün ihtiyacı olan nitelikli insan gücünü sağlamaya özel önem veriyoruz. Sektörümüzün ihtiyaç duyduğu gümrük ve dış ticaret uzmanlarını yetiştirmek için İstanbul Üniversitesi ile ortak, uygulamalı bir eğitim programı gerçekleştiriyoruz. Bu kapsamda yaklaşık 800 katılımcıyla 9 programı tamamladık. Katılımcılardan %20’sine iş garantisi verdik ve talepleri karşıladık.
İkiz dönüşümün bir diğer bacağı olan Yeşil dönüşümle ilgili de yeşil gümrükleme konseptini geliştirdik. SKDM konusunda önemli çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Karbon ayak izi hesaplama raporları oluşturduk.
Ünsped Global Lojistik firmamızla dünyada 194 ülkede sizlere iç ve dış nakliyede çözümler sunuyoruz.
Bütün bu çalışmaların sonucu olarak; kurumsal derecelendirme notumuz 9.53’e yükseldi
Hedeflerimiz mutlak müşteri memnuniyeti, sürdürülebilir büyüme, dijital gümrükleme ve daha çok entegrasyon, etkin risk yönetimi, yeşil gümrükleme, yurtdışında etkin hizmet, global marka olmak, yeni iş modelleri geliştirmek ve gümrüklemede paradigmayı değiştirmektir. ’’ şeklinde görüşlerini dile getirdi.
Ayrıca, Sayın KORKMAZ, dünya ve Türkiye ticaretine ilişkin bilgi ve öngörülerini de misafirlerle paylaştı. Bu kapsamda;
Dünyanın önümüzdeki günlerde daha az büyüyeceğini, dünya ticaretinin de öngörülenin daha altında bir büyüme gerçekleştireceğini, 2024 için ise Dünya Ticaret Örgütü’nün, küresel ticarete ilişkin 2.7 büyüme tahmin ettiğini, aynı zamanda IMF’in tahmininin de 3.1 civarında olduğunu, 2025 için de büyüme öngörülerinin %3 civarı olacağını, öte yandan özellikle Amerika’daki s seçimden sonra Trump’ın işbaşına gelmesiyle Çin’le ticaret savaşlarının yeniden başlayabileceğini, konulacak yüksek yeni gümrük vergileri ile Dünya ticaretinin öngörülen rakam olan %3’lerden daha az büyüyebileceğini ifade etti.
Türkiye’deki durum için ise; dış ticaret verilerine baktığımızda ithalatta önemli bir düşüş olduğunu, ilk 10 ay itibariyle %7.2’lik bir düşüş gözlemlendiğini, ihracatta ise % 3.2’lik bir artış söz konusu olduğunu, bunun da dış ticaret açığımızın kapatılmasına olumlu anlamda yansıdığını söyledi.
FIRST LAW INTERNATIONAL FLI TÜRKİYE’DE
First Law International (FLI) da ÜNSPED’in iş ortağı olarak 16. Müşteri Danışma Kurulu toplantısındaydı.
First Law International (FLI), inşaat, sigorta ve lojistik, tıbbi cihaz ve yaşam bilimleri, gayrimenkul, otomotiv, rekabet ve ticaret, fikri mülkiyet, endüstriyel üretim, petrol, gaz ve enerji, veri gizliliği ve siber güvenlik, ilaç ve vergi & maliye gibi 35’ten fazla hukuk alanında uzmanlaşmış, tam hizmet sunan ve en üst sıralarda yer alan bir hukuk firmasıdır. FLI, dünya genelinde 100’den fazla yargı bölgesinde standartlaştırılmış küresel hukuk çözümleri sağlamaktadır.
First Law International’ın Kurucusu ve CEO’su Mr. Orlando CASARES, UGM’nin müşterileri için kesintisiz ve entegre küresel hizmet sunumunun avantajları hakkında sunumunda;
‘‘FLI küresel bir hukuk firmasıdır. Ve dünyanın en büyüklerinden biridir. 97 ülkede ofisimiz var. 23 bin’den fazla avukatla çalışıyoruz. FLI’ın başarısı aslında birliğin gücüdür. Türkiye’deki başarıyı olanaklı kılacak kuruluş ise bu noktada UGM, dolayısıyla bu ilişkileri tüm müşterilerimiz nezdinde basitleştirmek istiyoruz. Tek bir angajman belgemiz olsun, tek bir kontratla aslında siz değerli müşterilerimiz olarak tek bir müzakere ile işlerinizi bağlayın istiyoruz Hukuk hizmetlerinin yanı sıra kendi teknolojimiz sayesinde Siber Güvenlik konusunda, Risk Azaltımı, Kurumsal Yönetişim, İhracat Kontrolleri, Veri Koruma konularında danışmanlık hizmeti veriyoruz.’’ görüşlerini dile getirdi.
İstanbul Topkapı Üniversitesi Rektörü, Türk Ekonomist ve Yazar Prof. Dr. Emre ALKİN, İstanbul Topkapı Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan ASLANOĞLU ve Ekonomi Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Hakan GÜLDAĞ, gibi değerli konuşmacıların olduğu 16. Müşteri Danışmanlar Kurulu Toplantısında; Dünya ve Türkiye Ekonomisinin Gündemi ve Geleceği’ni dair görüş ve değerlendirmeler sunuldu.
Toplantıda ayrıca, iş paydaşlarından aldığı öneri ve geri bildirimlerle iş süreçlerini daha da geliştirerek iyileştirmek, sektörün taleplerine ilişkin beklentileri almak ve bu doğrultuda hizmet vermek amacıyla
‘‘Tedarik Zincirinde Kolaylaştıran & Maliyet Azaltan Gümrük Uygulamaları, Teknik Düzenlemeler ve Tareks İşlemleri ve Gümrük ve Dış Ticarette Sürdürülebilirlik’’ başlıklarında workshoplar da gerçekleştirildi.
Toplantı, Eski (63. Hükümet) Gümrük ve Ticaret Bakanı Sayın Cenap AŞÇI ve UGM Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Remzi AKÇİN’in kapanış konuşmaları ile son buldu.
Tedarik Zincirinde Yeni Paradigma: Çoklu Kurumsal Ağların Gücü
Tedarik zincirleri, sanayi devrimiyle başlayan ve günümüze kadar uzanan etkileyici bir dönüşüm sürecini temsil etmektedir. Sanayi Devrimi, üretim ve lojistik süreçlerini kökten değiştiren teknolojik yeniliklerin temelini atarak tedarik zincirlerinin modern yapı taşlarını oluşturdu. Buhar gücünün fabrikalarda kullanımı ve demiryolu ağlarının yaygınlaşması, hammaddelerin üretim tesislerine taşınmasından bitmiş ürünlerin tüketiciye ulaşmasına kadar geçen süreçleri hızlandırdı ve daha sistematik hale getirdi. Bu dönemde geliştirilen seri üretim modelleri, kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlarken aynı zamanda tedarik zincirine yönelik bütünsel bir bakış açısının doğmasını da tetikledi.
Henry Ford’un Rouge Kompleksi gibi, hammaddelerin tek bir üretim alanına taşınıp işlenerek doğrudan nihai ürünlere dönüştüğü entegre üretim modelleri, sanayi devriminin tedarik zincirlerine getirdiği etkileyici örneklerden biridir. Bu modeller, yalnızca üretim kapasitesini artırmakla kalmamış, aynı zamanda lojistik ve kaynak yönetimi açısından yeni standartlar oluşturmuştur. Ancak 20. yüzyıldaki bu geleneksel modeller, küreselleşme, dijitalleşme ve müşteri taleplerindeki çeşitlilik ile birlikte hızla değişim geçirmiştir.
Bugün tedarik zincirleri, yalnızca bir üretim veya dağıtım fonksiyonu olarak görülmekten öteye geçmiş, küresel işbirliği ve stratejik yönetim gerektiren karmaşık ekosistemlere dönüşmüştür. 21. yüzyılda bu ağlar, veri tabanlı teknolojilerin ve yapay zekâ gibi yeniliklerin katkısıyla, artık iş dünyasında rekabet avantajı sağlayan birer stratejik araç haline gelmiştir. Geçmişten günümüze uzanan bu dönüşüm, tedarik zincirlerinin yalnızca bir operasyonel gereklilik değil, aynı zamanda iş dünyasında sürdürülebilirlik ve inovasyonun temeli olduğunu göstermektedir.
Geleneksel Zincirden Çoklu Kurumsal Ağlara: Tedarik Zincirinin Evrimi
Geçmişte, tedarik zincirleri genellikle düz ve doğrusal bir yapı üzerine kuruluydu; hammaddelerin tedarikçiden nihai tüketiciye ulaştığı bu basit model, sınırlı bir işbirliği anlayışına dayanıyordu. Ancak bu geleneksel yapı, günümüzün hızla değişen pazar dinamikleri, küresel ticaret sistemleri ve dijitalleşmenin getirdiği karmaşık ihtiyaçlara cevap vermekte yetersiz kalmaktadır. Artık organizasyonlar, yalnızca kendi performanslarını optimize etmekle yetinmemekte; tedarik zinciri ağının tüm bileşenlerinin uyumlu ve verimli bir şekilde çalışmasını sağlamak için çok daha geniş bir perspektifle hareket etmektedir.
Toyota’nın 20. yüzyıl ortalarında geliştirdiği Lean Manufacturing ve Kaizen gibi yenilikçi yönetim yaklaşımları, süreç optimizasyonu ve sürekli iyileştirme anlayışını merkezine alarak tedarik zincirlerinde devrim yaratmıştı. Ancak günümüzün ihtiyaçları, bireysel işletmelerin ötesine geçerek çok daha geniş bir işbirliği ve koordinasyon düzeyini zorunlu kılmaktadır.
Bu gereklilik, tedarik zincirlerinde geleneksel zincir modelinden çoklu kurumsal ağlara geçişi tetiklemiştir. Peki nedir bu çoklu kurumsal tedarik zinciri ağı kavramı?
Çoklu kurumsal tedarik zinciri ağı, birden fazla şirketin, ortak bir veri kümesi üzerinde gerçek zamanlı olarak iş süreçlerini planlayıp yürütmesini ve optimize etmesini sağlayan yenilikçi bir iş modelidir. Geleneksel tedarik zincirlerinin doğrusal yapısından farklı olarak, bu model birden fazla taraf arasında dinamik işbirliği ve koordinasyon gerektirir. Tedarikçiler, üreticiler, lojistik sağlayıcılar ve dağıtıcılar gibi farklı aktörlerin bir arada çalıştığı bu ağ, dijital teknolojilerden ve gelişmiş analitik araçlardan yararlanarak tüm süreçlerin daha verimli ve esnek bir şekilde yönetilmesini mümkün kılar. Bu tanımdan hareketle gelin bir de “Çoklu Kurumsal Tedarik Zinciri Ağlarının” özelliklerine bakalım.
Gerçek Zamanlı İşbirliği: Şirketler arasında sürekli bilgi akışı sağlanarak, talep değişiklikleri, üretim kısıtlamaları veya lojistik sorunlar gibi durumlara hızla müdahale edilebilir.
Tek Bir Veri Kümesi: Tüm ağ katılımcıları, aynı veri tabanına erişerek süreçlerdeki şeffaflığı artırır ve yanlış iletişim kaynaklı hataları azaltır.
Dinamik Planlama ve Yürütme: Geleneksel statik planlamanın aksine, çoklu kurumsal ağlar planlama ve yürütmeyi entegre eder; değişen koşullara anında uyum sağlar.
Yapay Zeka ve Otomasyon: Ağlar, yapay zeka destekli analizlerle riskleri önceden tespit edip çözüm önerileri sunar ve süreçleri optimize eder.
Risk ve Belirsizlik Yönetimi: Katılımcı şirketler arasında bilgi paylaşımı sayesinde, belirsizlikler ve riskler daha geniş bir çerçevede ele alınır.
Görüldüğü gibi birçok tarafın ortak veri setleri üzerinden gerçek zamanlı olarak çalışabildiği bu ağlar, tedarik zinciri yönetiminde devrim yaratmaktadır. Bu modelin sağladığı başlıca avantajlar ise şu şekilde sıralanabilir.:
Görünürlük ve Şeffaflık: Gerçek zamanlı veri paylaşımı, tüm paydaşların aynı bilgiye erişmesini sağlar. Bu da hem riskleri öngörme hem de fırsatları değerlendirme süreçlerini hızlandırır.
Dinamik Planlama ve Yürütme: Geleneksel planlama süreçlerinin statik yapısından sıyrılarak sürekli güncellenen ve operasyonel ihtiyaçlara anında uyum sağlayan bir model sunar.
Yapay Zeka ile Risk Yönetimi: Yapay zeka destekli analizler, riskleri öngörüp azaltmak için proaktif çözümler sunarken, tedarik zincirinde esnekliği artırır.
Başarı İçin Anahtar: İşbirliği ve Koordinasyon
Çoklu kurumsal tedarik zinciri ağlarının başarısı, yalnızca teknolojik altyapıya değil, aynı zamanda paydaşlar arasındaki güçlü işbirliğine dayanır. Her bir aktör, zincirin bir halkasından ziyade, bütünün bir parçası olarak hareket eder. Bu yaklaşımla:
Operasyonel Uyum: Tüm paydaşlar, ortak hedefler doğrultusunda hareket eder.
Karşılıklı Fayda: “Yükselen bir gelgit tüm gemileri kaldırır” anlayışıyla, tüm ekosistem kazanç sağlar.
Tedarik Zincirlerinin Geleceği
Tedarik zincirleri artık yalnızca operasyonel bir fonksiyon değil, stratejik bir rekabet unsuru olarak görülmektedir. Çoklu kurumsal ağlar, hem maliyet etkinliği hem de müşteri memnuniyeti açısından yeni bir standart belirlemektedir. Gelecekte, bu ağların dijitalleşme ve yapay zeka ile daha da gelişerek daha esnek ve özerk sistemlere dönüşmesi beklenmektedir.
Özetlersem; bu model, yalnızca süreçlerin daha etkin yönetilmesini sağlamakla kalmaz; aynı zamanda tüm tedarik zincirine esneklik, maliyet avantajı ve stratejik değer kazandırır. Çoklu kurumsal ağlar, özellikle küresel tedarik zincirlerinin karmaşıklığını yönetmek, dijital dönüşümü hızlandırmak ve müşteri beklentilerini karşılamak için ideal bir çözüm sunar. Başarılı bir tedarik zinciri yönetimi için yalnızca kendi süreçlerinizi değil, ekosistemin tamamını optimize etmek gereklidir. Bu yeni paradigma, işletmelerin hem daha rekabetçi hem de sürdürülebilir bir şekilde faaliyet göstermelerine olanak tanıyacaktır.
Her şey dönüyor dolaşıyor daha dijital ve daha inter konekte olmanızı gerekli kılıyor!
Sektörden gelen sese kulak vererek başlayalım istedim. Hemen her eğitimde daha yüksek sesle vurgulanan bu ifade bize çok şey anlatıyor. Sürdürülebilir tedarik konusunu, daha fazla bir süre gözden ırak tutamayız. Nedenleri ile tane tane açıklayacağım.
İhracat pazarlarımızda müşterilerin tedarik zinciri operasyonları, sürdürülebilirlik çerçevesinde başka bir seviyeye ulaştı. Pazar ve tüketici talepleri bu doğrultuda yeniden biçimlendi. AB regülasyonları ve müşterinin bulunduğu ülkenin düzenlemeleri gayet katı.
Alman, İngiliz, Fransız şirketlerin biz üreticilerden talepleri artık çok net.
Ticari ilişkileri sürdürülebilirlik hassasiyeti ile devam ettirmek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde yeni tedarikçileri devreye alacaklar.
“Müşterilerimiz sistem üzerinde;
Ne yapmamızı (uyarı notlarıyla ne yapmamamızı),
Nelere dikkat etmemizi,
Nasıl yapmamamızı içeren yol haritasını ayrıntılı bir şekilde açıklıyorlar”.
Müşteriler, sürdürülebilirlikle ilgili tüm beklenti, uygulama ve uyarılarını dijital platform üzerinden iletiyorlar. Her şey sistematik bir biçimde yapılandırılmış. Mevcut ve potansiyel tedarikçi adayları için uyulması gereken kriterlerin çalışılmış olduğu görülmektedir. Sürdürülebilirlikle ilgili içinden çıkamadığınız cevap aradığınız her konu ayrıntılı bir biçimde size sunuluyor. Dökümanlar, videolar, el kitapları vb. Alıcılar herhangi bir sürpriz istemiyor.
Geldiğimiz noktada, pazar ve müşteri şirket gerekliliklerine ya uyacaksınız ya da uyacaksınız. Başka bir seçenek görünmüyor.
İşin Özü:
“Sürdürülebilirlikle İlgili Gerekeni Yap.
Şirket Olarak Sen de Tedarikçilerini Geliştir ya da Yeni Tedarikçi Bul”
Avrupa tarafında satınalma ekiplerinin sürdürülebilirlik konularını özümsediklerini görüyoruz. Türkiye’de ise durum biraz farklı. Sektörler arasında, firma ölçekleri ve ihracat yeteneklerine göre sürdürülebilir tedarik hakkında bilinirlik seviyeleri değişiyor.
Sürdürülebilirlik komiteleri kuruluyor. Firmalarımız topyekun mücadele ediyor. Önceliklerini belirliyorlar. Önceliği dış pazar, ihracat olan şirketlerimiz son beş senede önemli mesafe aldılar. Fakat ülke genelinde sürdürülebilirliğin tedarikçi ekosisteminde, KOBİ düzeyinde tabana inmesi biraz daha zaman alacak gibi görünüyor.
Sürdürülebilirlik gerekliliklerini hayata uygulamaya geçirmek, “olursa güzel olur” gibi anlayış ile yürümemektedir.
Lafı uzatmadan kestirmeden söyleyelim. Sürdürülebilir tedarik her şeyi değiştiriyor. Sektör yöneticilerimiz için aşağıda 4 adımdan oluşan bir Sürdürülebililir Tedarik Yol Haritası hazırladım. İncelediğinizde, şirketinizin hangi aşamada olduğunu rahatlıkla göreceksiniz.
Geleneksel tedarik anlayışı ile artık rekabet mümkün değildir. Sürdürülebilir Tedarik anlayışını tüm hücrelerinizde özümsemeniz gerekmektedir.
Yeni Dönem Eşittir “Sürdürülebilir Tedarik”
ISO 20400 Sürdürülebilir Tedarik Standardı
ISO 20400 Sustainable Procurement Standard
ISO 20400 işin stratejik bileşenidir. Sürdürülebilir Tedarik Standardı olan ISO 20400 sadece tek bir konuyu ele alan standart değil. Son derece kapsayıcı ve diğer standartlarla bağlantılı.
ISO 14064 Karbon Ayak İzi,
ISO 14046 Su Ayak İzi,
ISO 26000 Sosyal Sorumluluk Standardı başta olmak üzere tüm ilgili standartlara ve sürdürülebilirlik çalışmalarına atıf yapıyor.
ISO 20400, Sürdürülebilirlikle ilgili tüm çalışmalardan besleniyor. Tedarikçi ilişkilerine, sözleşmelere, şartnamelere, ihale yönetimine, yaşam döngüsü maliyetlerine vb. pek çok konuya yön veriyor.
Organizasyon yapıları sürdürülebilirlik esaslı bir şekilde hızla dönüşüyor.
ISO 20400 Sürdürülebilir Tedarik Standardı temelli nelerin değiştiğine kısaca bakalım:
Şirket Tedarik Stratejisinin Sürdürülebilirlik Esaslı Oluşturulması
Maliyet Analizi
Kurumsal İhtiyaçların Analizi
Pazar Analizi
a) Sürdürülebilirliği Şirketin Tedarik Politikaları ve Stratejileri ile Bütünleştirmek
b) Tedarik İşlevinin Sürdürülebilirliğe Yönelik Biçimde Düzenlenmesi
ISO 45001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemi Standardı
Sürdürülebilir Tedarikçi Performans Değerlendirmesi
Net Sıfır Emisyon Hedefleri
Tedarikçi Taahhütleri
Tedarikçi Eğitimleri
Sürdürülebilir Tedarikçi Denetimleri
Bertaraf Konuları
Tedarik Zinciri Boyunca Sürdürülebilirlik ve “NET SIFIR EMİSYON HEDEFİ”
ISO 20400 kapsamında yer verilen tüm bu başlıkları ele almanız, sürdürülebilirlik ve satınalma iş çevrenizi operasyonlarınızla bütünleştirmeniz şart.
Ne Kadar Geç Başlarsanız Ödeviniz O Kadar Ağır Olur.
İşi hafife almak pahalı sonuçlar meydana getirebilir. Sığ bakış açısıyla; “Sürdürülebilir tedarik gerekliliklerinin tamamlanması için bir kişi istihdam edelim. Müşterinin istediği belgeleri toparlasın” gibi dar bir bakış açısıyla yol almak şirketinizi zor durumda bırakacaktır.
Tam tersine şirketin bugün ve gelecekte karşı karşıya kalacağı sürdürülebilirlik problemleri adım adım, sindire sindire çözümlenmeli.
Tüm ekiplerin düzenli toplantılarla, karşılıklı olarak üzerinde tartışarak,
birbirlerine yol göstererek, yardımlaşarak ilerlemeleri gerekiyor. En başta üretim, kalite, satınalma ve çevre uzmanlarının dayanışma içinde olması şart.
Sürdürülebilir Tedarik: Yeni Bir Şirkete Dönüşme Hikayesi.
Çevre Uzmanları ve Satınalma Ekiplerinin Aynı Dili Konuşması için
Sürdürülebilirlik Tedarik Standardı ISO 20400 Eğitimi
Sahada yaptığım eğitimlerden, elde edindiğim izlenimi paylaşmak isterim. Çevre mühendisleri ile satınalma mühendislerinin aynı dili konuşması biraz zaman alabiliyor. Konuyu eğitimlerde gözlemleyebiliyorum.
Şirketlerde Avrupa’lı müşterilerle kimler daha sık temas ediyorsa, sürdürülebilirlik bilgi seviyesi en yüksek grup, bu grup. Konuyu hassasiyetle takip eden, aman bir şey gözümüzden kaçmasın diyenler de bu arkadaşlarımız.
Şirket ihtiyaçlarının karşılanması, satınalma operasyonlarının yürütülmesi başlı başına bir yoğunluk yaratırken sürdürülebilirliğe odaklanmak hakikaten zor. Ertelemeden satınalma ekiplerimizin “sürdürülebilirlik tedarik” yetkinliklerini vakit geçirmeden artırmalıyız.
Satınalma bölümü görev tanımları, satınalma süreci ve iş akışları yeni baştan dizayn edilmektedir. Tüm şirketimizde olduğu gibi satınalma bölümünü de geliştirmeliyiz.
Kısa bir bilgi vermek isterim. Sürdürülebilir Satınalma ve Tedarik Zinciri Yönetimi eğitimimiz iki gün. Birinci gün şirketin sürdürülebilirlik tedarik ISO 20400 çalışmalarında geldiği noktayı değerlendiriyoruz. Birçok şirketimizde satınalma müdürleri konuya hakim olmakla birlikte, ekip içerisinde aynı farkındalık düzeyinin olmadığını gözlemliyorum. Kimi zaman satınalma sorumluları konu için “bu iş çevre mühendislerinin işi” diyebiliyor.
Bu düşünceyi değiştirmeliyiz.
İkinci gün eğitimde yetişmeyen tüm konuları sabah saatlerinde tamamlıyoruz. Öğleden sonra şirket sürdürülebilirlik yol haritası ve soru – cevap (danışmanlık) şeklinde ilerliyoruz. Sürdürülebilir tedarik konusunu adım adım derinleştiriyoruz. Spesifik alanlara giriyoruz. Her soru üzerinde tartıştıkça, sürdürülebilir tedarik farkındalık düzeyinin yükseldiğini hep birlikte izleyebiliyoruz.
Sonuç
Sürdürülebilir satınalma gereklilikleri için tedarikçi ekosistemi riskleri analiz edilmektedir. Tedarikçilerden emisyon verisi alınamadığında, emisyon hesaplarında problemlere neden olmaktadır. Net sıfır emisyon hedefi için tedarikçileri teşvik edici aksiyonları (zaman zaman zorlayıcı tedbirler) almak, tedarik stratejisini yeni baştan dizayn etmek gerecektir.
Bu bir zorunluluktur.
“Uzun süre ihmal edilen sorunlar bir çırpıda telafi edilemezler”.
Sürdürülebilir Tedarik Zinciri ve Yeşil Satınalma ISO 20400 Eğitimi
Yıllık İzin Kullandırıldığı İzin Formları ile İspat Edilebilir mi?
Lütfi İNCİROĞLU
4857 sayılı İş Kanunu’nda, işçinin işyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olmak kaydıyla, yıllık izne hak kazanabileceği ve buyurucu bir hüküm olarak da yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemeyeceği belirtmektedir (m.53)[1].
İş Kanununa göre, yıllık izin hakkını düzenleyen hükümlerine göre, bu hakkın izin olarak kullanılması şarttır. Bu bakımdan, iznin paraya çevrilmesi ve işçinin izin ücretini alarak işyerinde çalışmaya devam etmesi söz konusu olamaz[2].
Yıllık izin kullanımı
Yine Kanunda, yıllık ücretli izinlerin gelecek hizmet yılı içinde kullanılacağı hükme bağlanmıştır (İşK m.54). Böylelikle, yıllık izinlerin birleştirilerek ileriki yıllarda toplu olarak kullanılması da mümkün değildir. Uygulamada sıkça karşılaşılan sadece “aylık izin ücretinin ödenmesi” suretiyle işçinin izin süresini çalışarak geçirmesi Kanuna aykırı olduğu gibi, bu durum Anayasada güvence altına alınan “dinlenme hakkına” (A.Y. m.50/3, 4) da aykırı düşer . Yargıtay’a göre de, “Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir[3].
Her iki durumda da tarafların karşılıklı rızalarının bulunması dahi bu kuralların uygulanmasını etkilemez. İş Kanununda, yıllık ücretli izinlerin gelecek hizmet yılından sonraki yıllara eklenmesi yönünden ayrıksı bir hüküm bulunmamaktadır. Bununla birlikte, Kanunun yıllık ücretli izinleri düzenleyen hükümlerinden işçinin şahsıyla veya işleriyle ilgili zorlayıcı nedenlerden ötürü, örneğin işçinin manevra için göreve alınması veya grev uygulanması gibi durumlarda, iznin ileriki yıllara ertelenerek kullanılmasının mümkün olduğu sonucu çıkarılmaktadır.
Uygulamada, Kanuna aykırı olmakla birlikte, yıllık ücretli izinlerin geciktirildiği veya paraya çevrildiği sık sık görülmektedir. Yıllık izinlerin kullandırılmaması, bu izin hakkını ortadan kaldırmayacaktır.
Yıllık ücretli izin süreleri iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile artırılabilir (İşK. m.53/5,6). Buna karşılık, Kanunda belirtilen bu sürelerin altında taraflarca iş sözleşmelerinde veya toplu iş sözleşmelerinde kararlaştırdıkları süreler geçersiz sayılır.
Ayrıca, İş Kanunu yıllık izin hakkının bölünebilirliği konusunda da bir yenilik getirmiştir. Buna göre, kural olarak işverenin işçiye yıllık izin hakkını “sürekli” (aralıksız) bir şekilde kullandırmak zorunluluğu devam etmektedir. Ancak, tarafların anlaşması ile bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere bölümler hâlinde kullanılabilir (İşK. m.56/3; Yönetmelik m.6).
4857 sayılı Kanunun 56/6 maddesine göre, işverenler çalıştırdığı işçilerin yıllık ücretli izin durumlarını gösterir izin kayıt defteri veya muadil bir belgesi tutmak zorundadır. Böylelikle, işçilerin ücretli yıllık izin durumlarını belgeleme yükümlülüğü işverene ait olduğundan, bunu ispat yükünün de ona ait olacağı açıktır.
Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinin 20 nci maddesi uyarınca işveren; çalıştırdığı işçilerin izin durumlarını gösteren, örneği bu Yönetmeliğe ekli yıllık izin kayıt belgesini tutmak zorundadır. İşveren, her işçinin yıllık izin durumunu aynı esaslara göre düzenleyeceği izin defteri veya kartoteks sistemiyle de takip edebilir.
Yargıtay’ın kararına göre ”Dosya kapsamında bulunan belgeler incelendiğinde; işyerinde işçilerin hafta tatili, bayram, yıllık izin, mazeret izni, ücretsiz izin, ölüm izni, evlilik izni olmak üzere tüm izin istemi durumlarında ‘personel izin formu’ başlıklı bir belgenin düzenlenmesi suretiyle talep edildiği ve işverence onaylanmak suretiyle kullandırıldığı anlaşılmaktadır. Ancak söz konusu personel izin formlarında uyumsuzluk bulunduğu tespit edilmiştir. Örneğin davacının aynı form üzerinde hem yıllık izin hem de hafta tatili ibaresi işaretlenmiş olup davacının aynı süre içinde hem yıllık izin, hem de hafta tatili izni içinde mükerrer şekilde yer alması mümkün değildir. Yıllık izin belgesindeki çelişkiler giderilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir” denilerek yıllık izin formlarında çelişki bulunması halinde, izin formlarının hükme alınmaması gerektiği kabul edilmiştir[4].
Yargıtay’ın başka bir kararında ise, “Davalı taraf yıllık izinlerin kullanılmasına yönelik bir kısım izin formları sunmuş ve kullanılmayan süre için de ücret ödemesi yaptıklarını, davacının alacağı olmadığını, savunmuştur.
Davacı ise, formlarda gösterilen izinleri kullanmadığını, formların çıkış sırasında toplu olarak imzalatıldığını, başka belgelerle de desteklenmediğinden geçersiz olduğunu iddia etmiştir. Mahkemece, davacı imzası taşıyan formlara itibar edilerek ve işverence yapılan ödeme de mahsup edilerek bakiye alacak belirlenmiştir.
Her ne kadar davacı taraf izin formlarının geçersizliğini iddia etmiş ise de bu iddia usulünce ispatlanmadığından belgelere değer verilmesi yerindedir. Ancak 20 gün izin kullanımına yönelik “izin başlama tarihi 30/03/2009, bitiş tarihi 22/03/2009” kayıtları içeren formadaki yazılı tarihler kendi içinde çelişkili olup davacının hangi sürelerde izin kullandığı belirlenemediğinden anılan forma değer verilmesi hatalıdır. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir” demek suretiyle, yıllık izin formlarına değer verilmesi gerektiğini kabul etmiştir[5].
Yargıtay’ın son yıllarda verdiği kararlarda usulüne uygun olarak düzenlenmiş yıllık izin formlarına değer verilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Nitekim, “Davalı tarafından dosyaya yargılama sırasında imzalı izin formları sunulmuş olup sözü edilen belgelerin bir kısmında iznin türü bölümünde “yıllık izin” kısmının işaretli olduğu görülmüştür. Davacı asil alınan beyanında, işyerinde hiç yıllık izin kullanmadığını ifade etmekle beraber izin belgelerindeki imzaların kendisine ait olduğunu kabul etmiştir. O halde, davacının imzasının bulunduğu ve yıllık izin belgesi olduğu tespit edilen belgelerdeki kullanılan izinlerin hesaplama sırasında düşülmesi gerekmektedir. Eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir”[6]. “Davacının talep ettiği yıllık ücretli izin alacağı hesabı bakımından dava dilekçesinde kullandığını açıkladığı izin sürelerinin dikkate alınmasına karşın dosyaya sunulan “Yıllık İzin Takip Kartı” ve “Senelik İzin Formu” başlıklı belgelerdeki davacının kullanmış olduğu ücretli izinleri gösteren belgelerin değerlendirilmemesi de hatalıdır. Söz konusu belgelerin borcu ortadan kaldırıcı özelliği de dikkate alınarak yıllık ücretli izin alacağı talebi bakımından dava dilekçesindeki açıklamalarla birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir”[7].”Sunulan izin formlarının bir kısmında yıllık ücretli izin seçeneğinin işaretlenmiş olduğu, yıllık ücretli izin seçeneğinin işaretlendiği formların bir kısmında ise davacının imzası üstünde “yukarıda belirtilen tarihlerde iznimi kullandım” ibaresinin bulunduğu görülmüştür. Bu durumda izin formlarından yıllık ücretli izin seçeneğinin doldurulmuş olduğu ve davacının imzası üzerinde “yukarıda belirtilen tarihlerde iznimi kullandım” ibaresi bulunan formlara davacının bu tarihlerde yıllık izinlerini kullanıldığı yönünde değer verilmesi, bu ibarenin bulunmadığı yıllık izin seçeneğinin doldurulmuş olduğu formlar yönünden ise davacının beyanı alındıktan sonra davacının yıllık izin alacağının belirlenmesi ve her durumda davalı tarafından yapılan yıllık izin ödemesinin belirlenen rakamdan mahsubu gereklidir”[8].” Davalı tarafından bozmadan sonra temyiz dilekçesi ekinde yıllık izin formları sunulmuş olup, sunulan izin formlarından 28.06.1999 tarihli izin formunun daha önce sunulmadığı ve bu nedenle dikkate alınmamış olduğu anlaşılmıştır. Sözü edilen belge ilk kez bozmadan sonra sunulmuş ise de ödeme belgesi mahiyetinde kabul edilmelidir. Ödeme belgesinin hakkı ortadan kaldıran özelliği nedeni ile yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gereklidir. Bu nedenle bu izin formunun davacıya sorularak diğer yıllık izin formları gibi değerlendirmeye tabi tutulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir”[9]. Ancak, işveren tarafından onaylanmayan yıllık izin formları ile izne çıkma ve dönme tarihlerinin doldurulmadığı izin belgeleri ispat için yeterli sayılmamıştır[10].
Sonuç olarak, yıllık ücretli iznin kullandırıldığının ispat yükü işverendedir. İşverenin işçiye yıllık ücretli izin verildiğini izin defteri veya yazılı bir belge ile ispatlaması gerekir. Bu konunun tanık beyanları ile ispatlanması mümkün değildir. Dolayısıyla yıllık ücretli iznin kullandırıldığı izin defteri dışında usulüne uygun olarak düzenlenmiş, işçi ve işveren tarafından imzalanmış, izne çıkma ve dönme tarihleri doldurulmuş ve işçinin imzasının üstünde “yukarıda belirtilen tarihlerde iznimi kullandım” ibaresi bulunan yıllık izin formları ile de ispatlanması mümkündür.
[1] SÜMER, Haluk Hadi/KAYIRGAN, Hasan, İşçilik Alacakları ve Hesaplamaları, 4. Baskı, Ankara 2024, s.718
Sanıyor musunuz ki dövizin fiyatı Türkiye’nin kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına kadar hep aynı fiyatta olduğunu?
Bu kural sadece TCMB’nin gösterge niteliğindeki iş günleri sadece bir defa yayımlanan gösterge niteliğindeki kurlardır.
Şöyle ki;
TCMB’nim yukarıda görülen gösterge niteliğindeki kurlar ise DFİF – Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan ihracatçılara yapılan ödemeler ile vergi ve fon tahsilatlarında / hesaplamalarında kullanılır.
İşte TCMB kurları Türkiye’nin her karışında aynıdır ve ve iş günleri sadece bir defa yayımlanır.
Tüm Kurumlar Kendi Kurlarını Kendileri Belirler
Bankalar, turistik tesisleri, döviz büfeleri, kuyumcular, oteller, turizm acenteleri döviz alış ve satışlarında TCMB’nin gösterge niteliğindeki kurları dikkate almazlar ve kendi kurlarını kendileri belirler.
Bu kurların belirlenmesinde de lokasyonların önemi büyüktür. Rekabet ortamının fazla olduğu Tahtakale, Kapalıçarşı, Eminönü gibi yerlerde döviz büfelerinin çoğunlukta olduğu düşünüldüğünde, döviz büfelerinin verdikleri kurlar son derece rekabetçi, az bir kâr marjı ile ciro yaparak para kazanmayı amaçladıklarından;
Alış ve satış kurları arasındaki makas oldukça dardır.
Ellerindeki Türk Lirası miktarlarına göre;
Türk Lirası ellerinde çok fazla var ama dövizleri az ise, döviz almaya çok istekli olacaklarından döviz alış fiyatını piyasa standardının biraz üzerine çıkartırlar, ancak ellerinde yeterli döviz olmadığından dolayı döviz sayma istekli değiller ve dövizin satış fiyatını piyasa standardının üzerine çıkartarak döviz satmamayı arzu ederler. Ancak bu fiyata rağmen fiyata duyarlı olmayan kişilerin var olması halinde onlara yüksek fiyattan dövizi satmaktan da çekinmezler.
Ellerinde Türk Lirası çok azdır ama döviz fazla ise bu durumda likidite sıkışıklığı olduğundan dolayı döviz büfeleri ellerindeki Türk Lirası miktarını arttırmak adına dövizi çok düşük fiyattan almaya, dövizin satış fiyatını da çok düşük tutarak elindeki dövizi satıp, Türk Lirasına geçmeye çalışırlar. Hiç kimse piyasa fiyatının çok altında dövizini bozdurmak istemez doğal olarak. Döviz büfesi bu şekilde dövizi müşteriden almamış olacak ve ellerindeki Türk Lirasını dengeli kullanacaktır. Dövizin satış fiyatını düşük tutarak ellerindeki çok miktardaki dövizlerin bir kısmını az bir kâr marjı ile satıp Türk Lirasına dönerler ama para kazanırlar.
Döviz büfeleri rekabetin yoğun olarak yaşandığı semtlerde; örneğin Kapalıçarşı, Tahtakale vs. gibi yerlerde ortalama döviz alış veya satış fiyatının altında veya üzerinde fiyatlama yapıyorsa biliniz ki bu döviz büfesi nakit konusunda sıkıntı yaşıyor veya dövize ihtiyacı vardır.
Söyleyecek tek bir sözüm vardır; fırsatçılık yapmak adına tüm koşullar turistik tatil köyündedir.
Şöyle ki;
TCMB’nin gösterge niteliğindeki döviz kurları şöyle olsun;
USD TRL ALIŞ KURU C/34.46
USD TRL SATIŞ KURU C/34.52
Şehir merkezinden uzak turistik tatil köyündeki fiyatlar ise;
USD TRL ALIŞ KURU C/28.00 (alış çok aşağıda)
USD TRL SATIŞ KURU C/ 42.00 (satış ise tepelerde)
Bu fiyatlar hangi vicdan ölçüsü ile açıklanabilir sizce? Açıklamaz.
Turist parasını bozdursa bir türlü, bozdurmasa bir türlü ama turistin paraya ihtiyacı var ve kurların ne kadar düşük veya yüksek olduğuna bakmadan alış veya satış işlemini turistik tatil köyünden yapar.
Döviz Fiyatlamasında Maliyetler mi Gözetiliyor?
Döviz fiyatlamasında maliyetler gözetilerek işlem yapıldığını söylemek her zaman mümkün olmasa da fırsatçılık, aç gözlülük daima ön plandadır.
Kendimin de bizzat tanık olduğum ve yaşadığım turizm acentesinde uygulanan fiyat adeta gün ışı görmemiş oldukça şişirme fiyatlardır.
İsmi bende gizli kalmasını arzu ettiğim bir turizm acentesinden bir Avrupa turu satın alıyordum. Kredi kartımla tur ücretini Türk Lirası olarak ödemek istedim. Aman Allahım, hayatımın hatasını yaptım adeta. Tur acentesinin talep ettiği EURO cinsinden hesap ettim benden alınan Türk Lirasını. Fahiş kelimesi son derece masum kalır benden tahsil ettikleri Türk Lirası karşısında.
Duruma itiraz ettim.
“Sizlerin benden tahsil ettiği Türk Liralarını talep ettiğiniz döviz miktarına böldüğümde EURO’nun kuru ortaya çıkıyor ki bu EURO’nun döviz kuruna 6 sonrasında dahi erişemeyiz. Siz hangi mantıkla benden bu kadar yüksek fiyata EURO satmaya kalkarsınız. Vicdan ve mantık ölçülerinin oldukça dışında bir fiyat. Lütfen makul bir seviyeye getirin fiyatlamanızı” dedim.
Tur şirketi kendini haklı çıkartacak o kadar gereksiz laflar etti ki, sanırsınız karşısında zır cahil bir insan var da onu ikna etmeye çalışıyor.
Tur şirketine işlemi iptal etmesi konusunda talimatımı verdim. Biraz fikrimde ısrarcı olunca piyasa rayicindeki kurlarla işlem yaptılar ve bana para iadesi yaptılar.
Bu tur acentesinin uyguladığı döviz kurları maliyetleri ile doğru orantılı olmayıp tamamen fırsatçılık üzerine kurulu bir fiyat politikasıydı.
Bankaların Döviz Fiyatlaması
Yok aslında birbirlerinden farkları.
Hafta sonları bankalar döviz fiyatlarını internet bankacılığında şöyle yaparlar;
Döviz alış fiyatı çok ama çok aşağılarda
Döviz satış fiyatı ise çok tepelerde, adeta zirvede
Hafta sonu ile birlikte uzun bir bayram tatili geliyorsa internet bankacılığındaki fiyatlar;
Dövizini bankaya satan bin bir pişman. Ölü fiyatından da aşağıda fiyat verirler
Bankadan döviz satın almak isteyen bir kişi ise piyasanın en yüksek döviz satış fiyatına döviz satın alır.
İnternet bankacılığında bankaların hafta sonu veya uzun bayram tatilinde verdikleri döviz alış veya satış fiyatlarının izah edilebilir tek bir tarafı varsa da o da piyasadan tatil gününde gol yememektir.
Hafta içi bankaların verdikleri döviz fiyatlamaları ise;
Piyasa beklentileri,
Faizlerin paranın maliyetindeki etkenleri,
Ülkede oluşan çalkantıların finans piyasalarına olumsuz etkisi,
TCMB’nin döviz üzerinde kurduğu baskı veya kurları ne kadar serbest bıraktığı,
Türk Lirası likide
Bankaların ellerindeki döviz miktarı veya acil dövize ihtiyacı olup olmadığı hususlar,
Alış veya satışı yapılan dövizin miktarı
gibi konular dövizin fiyatındaki oluşan etkenler olarak sayılabilir.
Bankaların verdikleri döviz fiyatları hafta içi çalışma saatlerinde normal gibi görünse de hafta sonları veya uzun bayram tatili araya girdiğinde bankaların internet ortamında verdikleri döviz fiyatlaması benim diyen fırsatçı döviz büfelerine defalarca taş çıkartır.
2009 yılında Fas’ta ilk mağazasını açarak hizmete başlayan BİM, bölgede yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. Fas’ta 770 mağazası ve lojistik merkezleri ile yaklaşık 5 bin kişiye istihdam sağlayan BİM, ülkedeki 4. lojistik merkezini Marakeş’te açtı. Açılış töreni Fas Sanayi ve Ticaret Bakanı Ryad Mezzour, Türkiye’nin Fas Büyükelçisi Mustafa İlker Kılıç, BİM CEO’su Haluk Dortluoğlu ve BİM Fas yetkililerinin katılımı ile gerçekleştirildi.
Yüksek indirim marketi alanında Fas’ın en önemli oyuncularından biri olan BİM, bölgedeki yatırımlarına bir yenisini daha ekledi. BİM, ülkedeki dördüncü lojistik merkezini Marakeş’te açtı. Şirket, yatırım planının parçası olarak devreye aldığı merkez ile birlikte 2027 yılına kadar ülkede 3 yeni lojistik merkezi daha açarak, toplam lojistik merkezi sayısını 7’ye çıkarmayı ve daha fazla kişiye istihdam sağlamayı hedefliyor. BİM’in bu yatırımları ülkedeki genişlemesinin önemli bir adımı olarak görülüyor.
Açılış törenine katılan Fas Sanayi ve Ticaret Bakanı Ryad Mezzour şunları söyledi:
“Açılan yeni lojistik merkezi, BİM’in Fas’taki genişlemesindeki başarısını ve stratejik kararlılığını gösteriyor. Yeni merkez BİM’in yerel kaynak kullanımını geliştirirken dağıtım sektöründe rekabetin güçlendirilmesine de katkıda bulunacak. Bu proje ayrıca bölgede doğrudan ve dolaylı 1.000 kişiye istihdam sağlarken yerel sosyo-ekonomik kalkınmayı da destekleyecek.”
“Marakeş lojistik merkezimiz ile bölgede istihdama ve yerel ekonominin büyümesine katkı sağlayacağız”
Lojistik merkezi açılış töreninde konuşan BİM CEO’su Haluk Dortluoğlu, Fas’taki dördüncü lojistik merkezi olan Marakeş’teki bu yeni yatırımın ülkeye olan güçlü bağlılıklarını yansıttığını belitti. Dortluoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Avrupa’ya yakın konumu, kültürü, çeşitlendirilmiş ekonomisi, gelişen altyapısı ve dinamik nüfusu ile Fas, bize buraya yatırım yapmaya devam etme konusunda güven veriyor. Yeni lojistik merkezini devreye almamız; bölgenin ekonomik dinamiklerini desteklemenin yanında tüketicilerimizin artan ihtiyaçlarını da verimli bir şekilde karşılama taahhüdümüzü yansıtıyor. Marakeş lojistik merkezimiz ile bölgede istihdama ve yerel ekonominin büyümesine katkı sağlayacağız.”
16 bin metrekare kapalı alanda inşa edilen lojistik merkezi, Marakeş’in içinde bulunduğu Orta ve Güney Fas’ın lojistik ihtiyaçlarını karşılamak üzere devreye alındı. Yeni lojistik merkezi, tedarik ve dağıtım operasyonlarını kolaylaştırırken teslimat sürelerini ve lojistik maliyetlerini azaltacak ve tüketiciler için hizmet kalitesini artıracak. Yeni lojistik merkezi ayrıca yaklaşık olarak 1.000 kişiye doğrudan ve dolaylı istihdam olanağı da sağlayacak.
BİM, lojistik merkezi yatırımıyla yerel ve bölgesel ekonomik kalkınmadaki kilit rolünü bir kez daha teyit ederek, Fas’taki varlığını genişletmeye ve tüketicilerin artan beklentilerine yanıt vermeye devam ediyor.
Bir firmamız için, 500 metre su yalıtım bandı (kör kasa bandı) alımı yapılacaktır. Çift taraflı, 20 cm. en x 50 m. boyunda ve 3 mm. kalınlığında, 50 metrelik rulolar halinde olması istenmektedir. Teslim yeri İstanbul – Ümraniye olup, ödeme şekli nakittir (peşin).
İlgili olan üretici ya da satıcıların, ürün spekleri ve diğer teknik detaylar için aşağıdaki adımların ardından, iletişime geçmesi rica olunur.
Teklif Vermek İçin;
SATINALMA DERGİSİ’ne abone ol.
Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (750 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup, bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.