Ayakkabı ve yan sanayide önemli bir deneyime sahip olan ülkemiz, çift sayısı bazında Avrupa’nın en büyük imalatçısı konumunda. Rakamlara baktığımızda yalnızca 10 yıl içerisinde 120 milyonlardan 380 milyonlara ulaşan bir üretim performansına sahibiz. Ayakkabı yan sanayi 2024 yılı ihracatı ilk dokuz ayda 30 milyon dolara yaklaştı. En fazla ayakkabı ihracatı yaptığımız ülkeler; Irak, Almanya, İtalya ve Birleşik Krallık. Türkiye ayakkabı yan sanayi sektöründe yurtdışındaki yatırımcılar için önemli bir yatırım merkezi konumunda.
Aysaf’ta Bir İlk “Global Tasarım Yarışması”
Sektörün, ayakkabı taban sistemleri, deri, suni deri, tekstil, eva, metal ve plastik aksesuar ürünleri, kimyasallar, yapıştırıcılar, makine, ekipman ve üretim teknolojileri ihtiyaçlarına karşılık bulabilmesi adına ideal bir platform sunan AYSAF; özel alanları ve etkinlikleri ile katılımcı ve ziyaretçilerine farklı bir fuar deneyimi yaşatarak üretici ile alıcı arasında bir kez daha önemli bir köprü görevi görecek. Bu yıl ilk kez düzenlenecek olan tasarım yarışması kapsamında kazananlar Milano’da eğitim alma hakkı kazanacak.
Ayakkabı Fuarında Karbon Ayak İzi Ölçülecek
Pek çok yeniliğe imza atan AYSAF’ta ayrıca ilk kez sürdürülebilirliğin önemine vurgu yapmak adına fuarın karbon ayak izi ölçümü yapılacak. Bu uygulama, sektörün çevre bilincini artırmaya yönelik bir adım olarak önem taşımaktadır. Sürdürülebilir üretim yöntemlerinin tanıtılacağı bu platform, katılımcıların çevre dostu uygulamaları benimsemesi için teşvik edici bir rol üstlenecektir.
Etkinlikler, Workshoplar ve B2B Görüşmeler
Fuar süresince düzenlenecek workshoplar, konunun uzmanlarının yer aldığı söyleşiler, defile ve etkinliklerle sektörü canlı tutacak olan AYSAF, yeni iş birlikleri için B2B görüşmelere de olanak sağlayacaktır. Katılımcılar, sektörün önde gelen isimleriyle bir araya gelerek, iş ağlarını genişletme ve yeni fırsatları değerlendirme şansı bulacaklardır. Ayrıca, uluslararası alanda iş yapma fırsatları ve en son teknolojik gelişmeler hakkında bilgi sahibi olabileceklerdir.
Bu yılki AYSAF, sadece bir fuar olmanın ötesine geçerek, sektördeki tüm paydaşlar için bir buluşma noktası olacak ve geleceğin ayakkabı yan sanayi trendlerini şekillendirecek bir platform sunacak ve gelecekte de sektöre yön vermeye devam edecektir.
” Farklı Olmaya Cesaretiniz Var mı? “
AYSAF’ta “Farklı Olmaya Cesaretiniz Var mı?” ifadesi, sadece bir slogan değil, aynı zamanda sektörü yeniden şekillendiren cesur ve dinamik markaları ön plana çıkaran bir çağrıdır. Ziyaretçiler, firmaların sunduğu en son yenilikleri keşfederek, orijinallik ve vizyon arayanların kaçırmaması gereken bir etkinlikte ayakkabı sektörünün geleceğini deneyimleme fırsatına sahip olacaklar.
Aysaf 2024: Sektörün En Köklü Fuarı
Bu Kapsamda Tüm Paydaşları Bir Araya Getiren, 35.Yılını Kutlayan Sektörün En Köklü ve En Büyük Fuarı Aysaf 13-16 Kasım 2024 Tarihlerinde Toplam 52.100 M2 Alanda Altı Salonda Aynı Anda Yeni Trendler, Teknolojiler ve Fırsatları Tanıtacak.
Aysaf Fuarı, 35 yıldır ticaret sektörünün önemli bir parçası olarak, sektör profesyonellerini bir araya getirerek yenilikçi çözümler ve iş fırsatları sunmaktadır. Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği AYSAD ile Artkim Fuarcılık iş birliği ile dünyanın dört bir yanından lider firmaların ağırlanacağı 71. Ayakkabı Yan Sanayi Fuarı AYSAF yenilikçi ürün ve hizmetlerin geniş bir kitleye ulaştırılması ve sektörel yeni iş bağlantılarının kurulması konusunda etkin bir rol oynayarak ticaretin kalbinin attığı bu platform, her yıl daha fazla katılımcı ve ziyaretçi ile büyüyerek, sektördeki gelişmelere yön vermeye devam edecek.
Koç Topluluğu şirketlerinden Otokar, “Geleceğe hep birlikte ulaşmak” vizyonuyla yürüttüğü sürdürülebilirlik çalışmalarını aktardığı 2023 yılı Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayımladı.
Türkiye’nin öncü otomotiv ve savunma sanayi şirketi Otokar, 2023 yılı Sürdürülebilirlik Raporu’nu yayımladı. Faaliyet gösterdiği tüm alanlarda Koç Topluluğu’nun paylaştığı değer ve ilkelere sadık kalarak insana ve topluma yakın, çevreye duyarlı, evrensel iş etiği ilkelerine bağlı bir yaklaşımla hareket eden Otokar, bu değerleri benimseyerek küresel ölçekteki konumunu her geçen gün daha da sağlamlaştırıyor.
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda kararlılıkla çalışmalarını sürdüren ve “Geleceğe hep birlikte ulaşmak” vizyonuyla hareket eden Otokar, sürdürülebilirlik faaliyetlerini dört ana başlıkta topladı. Ekonomik, sosyal, çevresel başarılar ve kurumsal yönetişim konularını kapsayan Sürdürülebilirlik Raporu’nda Otokar, bu alanlardaki başarılarını daha da ileriye taşımak ve küresel arenada daha da güçlü olmak hedefiyle yaptığı çalışmaları aktardı.
Karbon Ayak İzini Azaltmaya Devam Etti
Çevreci ve yenilikçi ürünleriyle gelecek nesillerin yaşam standartlarını yükseltmeyi amaçlayan Otokar, teknoloji ve dijitalleşmeyi bu süreçte itici güç olarak kullanıyor. Şirket, Arifiye’deki fabrikasında gerçekleştirilen enerji verimliliği faaliyetleri kapsamında devreye aldığı projelerle 2023 yılında yaklaşık 1.537 MWh enerji ve 695 ton CO2 tasarrufu sağladı. Ayrıca, su kaynaklarının korunması için gerçekleştirdiği projelerle yaklaşık 150 bin m³ suyu geri dönüştürerek üretim süreçlerine kazandırdı.
Otokar’ın, iş stratejilerini küresel bir oyuncu olma yolunda hayata geçirmenin yanı sıra çevresel etkiyi azaltma ve iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik çalışmalarını da artırdığını vurgulayan Genel Müdür Aykut Özüner, “2023 yılında Cumhuriyetimizin 100. yılını ve şirketimizin 60. yılını birlikte kutlamanın gururunu yaşadık. Sürdürülebilirlik çalışmalarımıza aynı kararlılıkla devam ettik. Yenilenebilir enerji yatırımlarımızla karbon ayak izimizi azaltırken enerji verimliliği çalışmalarımız sayesinde önemli tasarruflar elde ettik. En değerli sermayemiz olan çalışanlarımızın gelişimini destekleyerek, eşitlikçi ve katılımcı bir iş iklimi oluşturduk” dedi.
Geleceğin ihtiyaçlarına yönelik yeni donanım ve uygulamalar geliştirme çalışmalarını kesintisiz sürdüren Otokar, geçtiğimiz yıl Ar-Ge ve dijital dönüşüm projeleriyle sektördeki öncülüğünü pekiştirdi. 2023 yılında ticari ve askeri araç alanlarında yeni ürünlerini tanıtan şirket, hidrojen yakıt hücreli otobüs modeli Kent Hidrojen’i geliştirerek bu alandaki başarılarına bir yenisini ekledi. Otokar’ın Seviye 4 otonom sürüş teknolojisine sahip elektrikli otobüsü Otonom e-Centro da 2023 yılında ürün gamında yerini aldı. Ayrıca, Türkiye’nin ilk paletli insansız zırhlı aracı Alpar’ı ürün ailesine dahil eden Otokar, savunma sanayiinde yenilikçi çözümlerini genişletti. Faaliyet gösterdiği sektörlerde dijital dönüşüm yolculuğunda da öncü olmayı hedefleyen şirket, geliştirdiği projelerle sektördeki teknolojik dönüşüme katkı sağlamaya devam etti.
“Koç Holding Karbon Dönüşüm Programı’nda Aktif Rol Oynuyoruz”
2014’den beri BIST sürdürülebilirlik endeksinde yer alan Otokar’ın performansına dikkat çeken Özüner, “Raporlama yılımızda art arda 15. kez Türkiye’nin en çok tercih edilen otobüs markası olmayı başardık. Türkiye’nin yanı sıra, Avrupa’da da büyümemizi sürdürdük; Fransa ve Romanya’nın ardından ticari araçlarda faaliyet gösteren iştirak şirketlerimiz arasına İtalya’yı da ekledik. Bir yandan küresel açılımımıza devam ederken, diğer yandan uzun vadeli çevresel ve sosyal hedeflerimizi genişlettik. Hedefimiz; yeşil ulaşım, enerji verimliliği, dijitalleşme ve toplumsal katkı alanlarında sürdürülebilir büyümeyi devam ettirerek küresel pazarda daha güçlü bir konum elde etmek. 2050 yılına kadar karbon nötr olmayı hedefleyen Koç Holding Karbon Dönüşüm Programı’nda aktif rol oynuyoruz. Bu doğrultuda, çevresel etkilerimizi yakından takip ediyor, enerji verimliliğini artırmak için yenilikçi teknolojilere, yeşil ulaşım çözümlerine ve geleceğe yatırım yapıyoruz.” dedi.
Geçtiğimiz yıl Sakarya’daki fabrikasında güneş enerji panellerini devreye alarak yenilenebilir enerjiye katkısını artıran Otokar, çalışan memnuniyeti ve toplumsal sorumluluk projelerine de aralıksız devam etti. İş sağlığı ve güvenliği alanında çalışanlarına 37 bin 243 saat eğitim veren şirket, gençlere yatırım yapmayı da sürdürürken; 2023 yılında 177 lise ve 38 meslek yüksekokulu öğrencisine staj imkânı sağladı. Otokar ayrıca, çevresel sorumluluğa verdiği önemi Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası tarafından layık görüldüğü “Çevre Ödülü” ile de bir kez daha tescilledi.
Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı – Proje Danışmanlığı
Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı – Proje Danışmanlığı
Sürdürülebilir Tedarik Stratejisine Neden İhtiyaç Duyuyoruz?
Prof. Dr. Murat ERDAL
Şirketlerimize Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme danışmanlık hizmeti veriyoruz. Sürdürülebilir tedarik bakış açısında satınalma operasyonu ürün ve hizmet alımının çok ötesine geçti. Tüm dünyada şirketler, iş ilişkilerini; çevre, sosyal ve yönetişim (ESG) perspektifi ile birlikte değerlendiriyor. Tedarikçi ESG programları işin hayati parçası haline geldi. Paydaş firmanın sürdürülebilirlik anlayış ve uygulamaları analiz ediliyor. Tedarikçinin içinde bulunduğu dünyaya, çevreye, topluma, çalışanlara, tüketiciye ve mevzuata saygısı etraflıca değerlendiriliyor. Dünyada şirketler sürdürülebilirlik kriterlerine uymayan firmalarla yan yana gelmek ve onlarla iş ilişkisinde bulunmak istemiyor.
Sürdürülebilir satınalma gereklilikleri için tedarikçi ekosisteminin riskleri analiz edilmelidir. Tedarikçilerden emisyon verisi alınamadığında, emisyon hesaplarında problemlere neden olmaktadır. Net sıfır emisyon hedefi için tedarikçileri teşvik edici aksiyonları (zaman zaman zorlayıcı tedbirler) almak, tedarik stratejisini yeni baştan dizayn etmek gerecektir. Bu bir zorunluluktur.
Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı yeni dönemin anahtarı olarak değerlendirilmektedir.
Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı – Proje Danışmanlığı
ŞİRKETLERİMİZE GÜVENİLİR BİR YAPI HAZIRLIYORUZ
Proje Adımları:
Sürdürülebilir Tedarik / Kaynak Stratejisi
Tedarikçi ve Operasyonel Riskler
Sürdürülebilir Tedarikçi Kimliği
Tedarikçi ESG Programı
Mevzuata Uyum ve Emisyon Hesaplamaları
ISO 20400 Sürdürülebilir Tedarik Standardı
İhale Kriterleri ve Sözleşmelerin Revizyonu
Tedarikçi Geliştirme – Rehberlik Programı
Tedarikçiler için Eğitimler
Tedarikçi Portalı; Takip ve İzleme
Tedarikçi Performans Değerlendirme
Tedarikçi Etik Kodlar
Tedarikçi Davranış Kuralları
Tedarikçi Gelişimi ve Raporlama
Proje Danışmanlık Süresi: 1 Yıl
Teklif almak için: egitim@satinalmadergisi.com
2 günlük Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi ve Yeşil Satın alma Eğitiminin içeriğini incelemek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf Eğitim Kataloğunu indirebilirsiniz.
Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.
ERP mi? S2P mi? CFO’ların Yeni Stratejik Tercihi Ne Olmalı?
Olgar ATASEVEN
Bugünün hızlı değişen iş dünyasında, CFO’lar ve CIO’lar, şirketlerinin teknoloji altyapılarını modernize ederken kritik bir kararın eşiğinde duruyor: Geleneksel ERP sistemlerini mi yükseltmeli, yoksa satın alma ve tedarik süreçlerini yönetmek için daha esnek ve hızlı değer sunan ve gittikçe payları artan S2P (Source-to-Pay) platformlarına mı yatırım yapmalılar? Bir yanda, yıllardır finansal yönetimden envanter takibine kadar birçok işlevi entegre eden ve köklü bir yapı olan ERP sistemleri var; ancak bu sistemlerin güncellemeleri, zaman ve kaynak açısından büyük yükler getirebiliyor. Diğer yanda ise S2P platformları, tedarik zincirini uçtan uca optimize ederek verimliliği artıran ve bu süreçte daha kısa sürede geri dönüş sağlayan bir çözüm sunuyor. Peki, işletmelerin stratejik hedeflerine hangisi daha uygun? Konuyu tedarik kapsamında ele almak ve işletmelerin hem finansal hem de operasyonel anlamda nasıl bir yol izlemeleri gerektiği konusunda yeni bir perspektif sunmak için bu karşılaştırmanın faydalı olacağını düşünüyorum.
ERP ve S2P: Hangi Yolda Daha Fazla Hazine Gizli?
ERP sistemleri, uzun süredir işletmelerin arka ofis operasyonlarını düzenleyen ve birbirinden farklı süreçleri bir araya getiren çözümler olarak öne çıkıyor. Ancak, ERP’ye geçmenin ve ERP yükseltmenin uzun süren entegrasyon süreçleri, bazen milyonlarca dolara ulaşan maliyetleri ve uygulama sürecindeki karmaşıklıkları, birçok CFO ve CIO’nun tüylerini diken diken ediyor. İşte tam bu noktada, satın alma ve tedarik süreçlerini daha verimli yönetmeyi amaçlayan S2P platformları, daha hızlı uygulanabilirlik ve düşük maliyet avantajlarıyla öne çıkıyor ve işletmenin bu alanında çok büyük yatırımlar yapmadan verimlilik getirmeyi hedefliyor.
S2P Nedir ve Neden Önemlidir?
S2P, işletmelerin tedarik zincirini baştan sona yönetmek için tasarlanmış bir dijital platformdur. Bu platform, tedarikçilerle yapılan sözleşmelerden ödeme süreçlerine kadar tüm aşamaları entegre eder ve optimize eder. Özellikle hızlı geri dönüş süresi ve maliyet avantajlarıyla dikkat çeken S2P, işletmelerin satın alma süreçlerini daha şeffaf ve izlenebilir hale getirir. Örneğin, sözleşme yönetimi ve kılavuzlu satın alma gibi özellikleri sayesinde, şirketlerin onaylı tedarikçilerden doğru ürünleri almasını sağlar ve bu süreçte maliyetleri düşürür.
Değerlenme Süresi ve Maliyet Avantajı
ERP’ye geçmek veya ERP’nizi yükseltmek, genellikle iki ila üç yıl süren uygulama süreçleriyle birlikte gelirken, bu süre zarfında şirketin büyük bir yatırım miktarını da yapmasını gerektirir. Bu yatırım insan, zaman, parasal kaynakların bütünüdür. Buna karşılık, S2P platformları çok daha hızlı devreye alınabilir ve kurumlara daha hızlı geri dönüş sağlar. S2P platformları, ERP yükseltmelerinin aksine, sürekli eğitim ve birleşme sonrası entegrasyonlar gibi gizli maliyetleri ortadan kaldırır.
İşbirliği ve Uyumun Önemi
Teknoloji yatırımlarında CFO’lar ve CIO’lar arasında uyum sağlanması kritik bir faktördür. Coupa’nın Stratejik CFO Anketi 2024’e göre, CFO’ların %73’ü, iş öncelikleri konusunda CIO’larla uyumsuzluk yaşadıklarını bildiriyor. S2P platformları, hem finans hem de BT ihtiyaçlarını dengeleyerek bu uyumsuzluğu giderebilir ve kârlı büyümeyi destekleyen çözümler sunabilir. ERP yükseltmeleri, sıklıkla bu tür uyumsuzluklar nedeniyle duraklarken, S2P platformları daha hızlı uyum sağlar ve şirketlerin çeviklik kazanmasına yardımcı olur.
Finansal Modellerde Çeviklik: S2P’nin Avantajları
ERP ve S2P platformlarının finansal analizinde, geri ödeme süresi, net şimdiki değer (NPV) ve içsel getiri oranı (IRR) gibi metrikler öne çıkar. S2P platformlarının, kısa sürede sağladığı değer artışı, bu metriklerdeki yüksek performansı ile dikkat çeker. ERP sistemleri ise uzun vadeli avantajlar sunar, ancak geri dönüş sağlamak zaman alıcı olabilir. Özellikle, hızlı karar almanın önem kazandığı bugünün iş dünyasında, S2P platformları, veriyi sistemler arasında birleştirerek daha esnek bir yönetim sunar.
Hangi Yol Daha Hızlı Değer Sunar?
ERP’ler, birçok şirket için vazgeçilmez olmaya devam ederken, S2P platformları hızla büyüyen bir alternatif olarak öne çıkıyor. CFO’lar ve CIO’lar için, S2P öncelikli bir yaklaşımı benimsemek, daha kısa sürede daha fazla değer elde etmenin yanı sıra, uzun vadeli başarıyı sağlamak için önemli bir strateji olabilir. S2P ile işletmeler, hem finansal hem de operasyonel süreçlerde çevik ve esnek bir yapı kurarak, günümüzün dinamik iş ortamında rekabet avantajı yakalayabilir.
S2P ve ERP arasındaki temel farklar, işletmelere sundukları değerler ve finansal avantajlar, bu değerlendirmede sizler için kısaca öne çıkardım. CFO’lar ve CIO’lar, bu iki seçenekten hangisinin şirketlerine daha büyük bir stratejik değer katacağını artık daha net görebilir diye düşünüyorum. Doğru tercihi yapmak, yalnızca maliyet avantajı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda şirketinizin rekabet gücünü artırır ve gelecekteki büyüme potansiyelini şekillendirir. Stratejik bir yatırım yaparak, iş süreçlerinizin hızını ve verimliliğini artırabilir, şirketinizi geleceğe daha sağlam adımlarla taşıyabilirsiniz.
Türkiye Gıda Sanayii İşverenleri Sendikası (TÜGİS), 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde gıda hakkına dikkat çekti. Artan dünya nüfusunu beslemek, yeterli ve güvenli gıdaya erişimi sağlayabilmek için dönüşüme ihtiyaç olduğunu vurgulayan TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar, “Sınırlı kaynaklar ve iklim krizinin etkileri gözetildiğinde dünya nüfusunu besleyecek miktarda gıda üretiminin, gıda endüstrisinin gelişmişliği ve güvenilirliğiyle paralel olduğunu görüyoruz” dedi. Gıda sektörünün en büyük buluşmalarından olan Sürdürülebilir Gıda Zirvesi’ni 21-22 Kasım tarihlerinde İstanbul Swissotel’de gerçekleştireceklerini ifade eden Sidar, gıda hakkı ve sürdürülebilir gıda konusunda farkındalığı artırmayı hedeflediklerini sözlerine ekledi.
Artan nüfus, yetersiz beslenme, tarım arazilerinin verimsizleşmesi ve gıda güvenliği konularına dikkat çekmek amacıyla 1981 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Tarım Örgütü (FAO) tarafından ilan edilen Dünya Gıda Günü’nde çeşitli kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının farkındalık yaratma amacıyla çalışmalar gerçekleştiriyor. Bu kapsamdaki çalışmalarını aktaran Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası TÜGİS Başkanı Kaan Sidar, gıda hakkının temel bir insan hakkı olduğuna dikkat çekerek gıda hakkının korunması ve güvenli gıdaya erişimin sağlanması için adımların sürmesi gerektiğini kaydetti.
Yeterli ve Güvenli Gıda için Sürdürülebilir Çözümler Şart
BM Gıda ve Tarım Örgütü verileri 2050’de dünya nüfusunun 9,7 milyara ulaşacağını gösteriyor diyen TÜGİS Başkanı Kaan Sidar; “Nüfus artış hızı, gıda güvencesi konusunda somut adımlar atılması gerektiğini ortaya koyuyor. Sınırlı kaynaklar ve iklim krizinin etkileri gözetildiğinde dünya nüfusunu besleyecek miktarda gıda üretiminin, gıda endüstrisinin gelişmişliği ve güvenilirliğiyle paralel olduğunu görüyoruz. Yeterli ve güvenli gıdaya erişim sorununu çözmek için sürdürülebilir gıda sistemlerini hayata geçirmeli, açlık ve yetersiz beslenme ve gıda israfı gibi sorunlara kalıcı çözümler üretmeliyiz. İklim değişikliği ve sınırlı doğal kaynaklar gibi küresel sorunlar gıda zincirinin her bir halkası üzerine yeniden düşünülmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Ayrıca ortaya konacak çözüm önerilerinin adil olma, kapsayıcılık gibi etik değerlere ve çevreye saygılı olması gerekiyor.” dedi.
Sürdürülebilir Gıda Zirvesi 10. Yılında !
TÜGİS Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Sidar açıklamalarında, Sürdürülebilir Gıda Zirvesi’nin sektörün geleceği için düzenlenen en önemli organizasyonlar arasında yer aldığını da ifade etti. Sidar; “Bu yıl onuncusunu düzenlemekten gurur duyduğumuz Sürdürülebilir Gıda Zirvesi’nin, gıda hakkına yönelik farkındalığı artırmak, sürdürülebilir gıda üretimini sağlayacak gıda stratejilerini birlikte oluşturmak adına önemli bir platform olacağına inanıyorum.” dedi.
Etkinliğin ev sahiplerinden Sürdürülebilirlik Akademisi Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç, Sürdürülebilir Gıda Zirvesi’nde alanında uzman isimlerin katkılarıyla gıdanın geleceğinin konuşulacağını ifade ederek “Gıda sektörünün toplum için güvenli ve lezzetli ürünler üretmesinin yanında daha yeşil bir gezegene, daha sağlıklı yaşama ve gelişen bir ekonomiye yönelik hizmetlerini desteklemek ve geliştirmek amacıyla gerçekleşeceğimiz zirvenin sektörde kalıcı ve olumlu değişimler meydana getirmesini hedefliyoruz.” dedi.
Rüzgar enerjisi endüstrisinin en büyük etkinliği olan WindEnergy Hamburg’da, 40 ülkeden 1.600’den fazla şirket yeniliklerini ve çözümlerini on sergi salonunda 100 ülkeden 40 bine yakın uluslararası katılımcıya sundu. Tüm kara ve açık deniz rüzgâr enerjisi değer zinciri boyunca türbin üreticileri ve tedarikçileri 75 bin metrekarelik alanda pazara kapsamlı bir genel bakış sundu. Ülkemiz adına sektörü temsil eden TÜREB( Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği) öncülüğünde kamu ve özel sektörden 100’ü aşkın rüzgar sektörü profesyoneli ve uzmanı bu uluslararası organizasyonda global sektör temsilcileri ile bir araya geldi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Dr. Zafer Demircan ile Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Zekeriya Coştu’nun yanı sıra Türkiye rüzgar sektöründen 100’ü aşkın kamu ve özel sektör profesyonelinin iştirak ettiği Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği WindEnergy Hamburg ziyareti işbirlikleri anlamında da yeni bağlantılar sağladı.
WindEnergy Hamburg katılımı süresince Türkiye rüzgar sektörü adına yoğun temaslarda bulunan TÜREB Heyeti, fuar çerçevesinde yerli rüzgar sanayisinin gücünü ve küresel rüzgar tedarik zincirinde yaşanan sıkıntılara cevap verebilme kapasitesinin de gündeme getirildiği özel bir oturum düzenledi.
Rüzgar Sanayisinde Güçlü Bir Gelecek: Tedarik Zincirindeki Engeller ve Çözüm Yolları
TÜREB Başkanı İbrahim Erden’in moderatörlüğünü üstlendiği oturumda WindEurope CEO’su Giles Dickson, Dentos Avrupa Enerji Grubu Eş Başkanı Dr. Christian Schnell, Nordex / Acciona WindPower CEO’su Jose Luis Blanco, Enercon COO Heiko Juritz konuşmacı olarak yer aldı.
Kurulu Güçte Avrupa’da 5. Dünyada 12.’yiz
TÜREB Başkanı İbrahim ERDEN: “Rüzgâr enerjisi şu anda Avrupa’daki elektrik talebinin yüzde 20’sini karşılamaktadır. Bu payın 2030 yılına kadar yüzde 35’e, 2050 yılına kadar ise yarıdan fazlasına çıkması hedefleniyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ülkeler için büyük önem arz ediyor. Rüzgarda uzak doğudan gelen baskının tüm dünyada hissedildiği bir dönemde kendi kabiliyetleri ve uzmanlığıyla ön plana çıkan Türk rüzgar sektörünün temsilciliğini yapmak üzere dünyanın önde gelen sektörel etkinliklerinde önemli bir görünürlük sağlamaya çalışıyoruz. Kurulu güçte Avrupa’da 5., dünyada ise 12. sırada yer alan ve 2023 yılı itibarıyla 2,2 milyar dolarlık artı değer yaratan sektörün daha çok yabancı yatırımcı çekmesi adına faaliyetlerini yoğunlaştırmaya devam edeceğiz.
Fuar süresince birçok teknoloji ve sektör şirketinin üst düzey yöneticileriyle birebir temaslar da kuruldu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Dr. Zafer Demircan ile Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Zekeriya Coştu’nun katıldığı temaslarda TÜREB Heyeti, WindeyEnergy, kfW Ipex-Bank, Nordex, Enercon, TPI, GE, Vestas ve Hitachi’nin global yöneticileri ile bir araya gelerek karşılıklı iş birliği fırsatlarını istişare etti
Sürdürülebilirlik Yolunda Elektronik Atık Yönetimi
Gelişen teknoloji ve artan tüketici talebi, elektronik cihazların kullanımını küresel ölçekte artırmıştır. Ancak bu durum, cihazların kullanım ömürlerinin sona ermesiyle birlikte büyük miktarda elektronik atığın (e-atık) ortaya çıkmasına neden olmuştur. Elektronik atıklar, sadece atık miktarının artışıyla değil, içerdikleri tehlikeli maddeler nedeniyle çevre ve insan sağlığı için de ciddi tehdit oluşturmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma ve döngüsel ekonomi kapsamında, e-atıkların yönetimi önem kazanmış; geri dönüşüm, yeniden kullanım ve eko-tasarım gibi stratejilerle kaynakların korunması hedeflenmiştir. Bu makalede e-atıkların küresel boyutu, çevresel ve sosyal etkileri, politika ve düzenlemeler, sürdürülebilir çözümler ve geleceğe yönelik stratejiler detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Elektronik atıklar, elektrik veya pil enerjisiyle çalışan cihazların kullanım ömrünü tamamlaması veya arızalanması sonucu ortaya çıkan atık ürünlerdir. Bu cihazlar, birçok farklı materyal ve kimyasal bileşik içerdiğinden, geri dönüştürülmezse çevresel kirliliğe neden olabilir.
E-Atıklar, İçeriklerine ve Kullanım Alanlarına Göre Çeşitli Kategorilere Ayrılabilir
Beyaz Eşya Atıkları: Buzdolapları, fırınlar, çamaşır makineleri, klimalar.
Küçük Elektronik Atıklar: Cep telefonları, kulaklıklar, oyun konsolları, hoparlörler.
BT Ekipmanları: Bilgisayarlar, sunucular, yazıcılar, modemler.
Bataryalar ve Aküler: Lityum iyon piller, nikel-kadmiyum piller, kurşun asitli bataryalar.
Aydınlatma Ekipmanları: Floresan lambalar ve LED’ler.
Küresel E-Atık Üretimi
Birleşmiş Milletler’in Global E-Waste Monitor 2020 raporuna göre, dünya genelinde 53,6 milyon ton e-atık üretilmiştir ve bu miktarın 2030’a kadar 74 milyon tona ulaşması beklenmektedir. Bu atıkların yalnızca %17,4’ü resmi geri dönüşüm sistemlerine kazandırılmıştır, geri kalan kısmı ise çevreye zarar veren yöntemlerle imha edilmekte veya yasa dışı yollarla gelişmekte olan ülkelere ihraç edilmektedir.
E-Atıkların Çevresel ve Sosyal Etkileri
Toprak ve Su Kirliliği: E-atıklar, uygun olmayan koşullarda bertaraf edilirse içerdikleri cıva, kurşun, kadmiyum gibi ağır metaller toprağa ve su kaynaklarına sızar.
Hava Kirliliği: Yanlış geri dönüşüm yöntemleri ile atıkların yakılması, atmosfere dioksin ve furan gibi zehirli gazlar yayılmasına neden olur.
Doğal Kaynakların Tükenmesi: Elektronik cihazların üretiminde kullanılan nadir toprak elementleri ve metaller (örneğin altın, kobalt) geri dönüştürülmezse, yeni kaynak arayışı artar ve doğal ekosistemlere zarar verir.
Sosyal Etkiler ve Sağlık Sorunları
Tehlikeli Çalışma Koşulları: Geri dönüşüm işlemlerinin büyük bir kısmı, Gana, Hindistan ve Çin gibi ülkelerde, sağlık ve güvenlik standartlarına uyulmadan yapılmaktadır. İşçiler bu süreçte, doğrudan toksik gazlara ve kimyasal maddelere maruz kalmaktadır.
Çocuk İşçilik: Bazı geri dönüşüm operasyonlarında, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, çocuk iş gücü kullanılmaktadır. Bu çocuklar, tehlikeli kimyasallara maruz kalarak ciddi sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır.
E-Atık Yönetimi ve Mevzuatlar
E-atıkların yönetimi, uluslararası düzenlemeler ve ulusal yasalar aracılığıyla kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır. Ancak e-atık yönetimi, ülkeler arasında ciddi farklılıklar göstermektedir.
Uluslararası Düzenlemeler
Basel Sözleşmesi (1989): Tehlikeli atıkların sınır ötesi taşınmasını düzenler ve gelişmiş ülkelerin e-atıkları, gelişmekte olan ülkelere ihraç etmesini yasaklar.
Avrupa Birliği WEEE Direktifi (2012/19/EU): Elektrikli ve elektronik ekipman atıklarının toplanması, geri dönüştürülmesi ve imhasını düzenler. Üreticilere genişletilmiş sorumluluk yükler.
Türkiye’de E-Atık Yönetimi
Türkiye’de 2012 yılında yürürlüğe giren Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların Kontrolü Yönetmeliği, e-atıkların toplanması, taşınması ve geri dönüştürülmesini düzenlemektedir. Yönetmelik, üreticilere eko-tasarım yapma, geri dönüşüm süreçlerine katkıda bulunma ve toplama noktaları kurma zorunluluğu getirmektedir.
Sürdürülebilirlik ve E-Atık İlişkisi
E-atık yönetimi, döngüsel ekonomi ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri kapsamında önemli bir yere sahiptir. Elektronik atıklar, günümüz dünyasında hızla büyüyen bir çevre ve sağlık sorunu olarak ön plana çıkmaktadır. E-atıkların sürdürülebilir şekilde yönetilmesi, yalnızca çevrenin korunması açısından değil, aynı zamanda ekonomik kalkınma ve kaynak verimliliği açısından da kritik öneme sahiptir. Döngüsel ekonomi, eko-tasarım ve geri dönüşüm gibi sürdürülebilir çözümler, e-atık probleminin çözümüne katkı sağlayacaktır. Ancak, bu süreçte devletlerin, üreticilerin ve tüketicilerin birlikte hareket etmesi gerekmektedir.Döngüsel ekonomi, ürünlerin yaşam döngüsünün sonunda atık haline gelmeden yeniden kullanımını veya geri dönüştürülmesini amaçlar. E-atık yönetiminde, bu yaklaşım sayesinde kaynak tüketimi azalır ve nadir elementlerin geri kazanımı sağlanır.Eko-tasarım, ürünlerin çevreye en az zarar verecek şekilde tasarlanmasını amaçlar. Üreticiler, modüler tasarım yaparak cihazların tamir edilebilirliğini artırabilir ve kullanım ömürlerini uzatabilir.
Elektronik cihazların yeniden kullanımı ve yenilenmiş ürünlerin pazara sunulması, atık miktarını azaltır. Özellikle ikinci el telefon ve bilgisayar pazarlarının gelişimi, sürdürülebilir tüketimi teşvik etmektedir.Üreticilerin, sattıkları ürünlerin kullanım ömrü sonunda toplanmasını ve geri dönüştürülmesini sağlamaları için genişletilmiş sorumluluk programları uygulanmalıdır.Geri dönüşüm tesislerinin artırılması ve modern teknolojilerin kullanılması, e-atık yönetiminde etkinliği artıracaktır.Kamuoyunun e-atık konusunda bilinçlendirilmesi ve bireylerin e-atıklarını doğru şekilde bertaraf etmeleri için kampanyalar düzenlenmelidir.E-atık mevzuatlarının etkin şekilde uygulanması. Geri dönüşüm tesislerinin yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi. Bilinçlendirme kampanyaları ile halkın farkındalığının artırılması.Üretim sürecinde eko-tasarım ilkelerinin benimsenmesi.Ürünlerin yaşam döngüsünü uzatacak satış sonrası hizmetlerin sunulması.Geri dönüştürülmüş malzeme kullanımının teşvik edilmesi. E-atıkların doğru şekilde toplanmasına katkı sağlamak.Yeni ürün almadan önce ikinci el veya yenilenmiş ürünleri tercih etmek.E-atık konusunda bilinçlenmek ve çevresini bilgilendirmek.
Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı – Proje Danışmanlığı
Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı – Proje Danışmanlığı
Sürdürülebilir Tedarik Stratejisine Neden İhtiyaç Duyuyoruz?
Prof. Dr. Murat ERDAL
Şirketlerimize Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme danışmanlık hizmeti veriyoruz. Sürdürülebilir tedarik bakış açısında satınalma operasyonu ürün ve hizmet alımının çok ötesine geçti. Tüm dünyada şirketler, iş ilişkilerini; çevre, sosyal ve yönetişim (ESG) perspektifi ile birlikte değerlendiriyor. Tedarikçi ESG programları işin hayati parçası haline geldi. Paydaş firmanın sürdürülebilirlik anlayış ve uygulamaları analiz ediliyor. Tedarikçinin içinde bulunduğu dünyaya, çevreye, topluma, çalışanlara, tüketiciye ve mevzuata saygısı etraflıca değerlendiriliyor. Dünyada şirketler sürdürülebilirlik kriterlerine uymayan firmalarla yan yana gelmek ve onlarla iş ilişkisinde bulunmak istemiyor.
Sürdürülebilir satınalma gereklilikleri için tedarikçi ekosisteminin riskleri analiz edilmelidir. Tedarikçilerden emisyon verisi alınamadığında, emisyon hesaplarında problemlere neden olmaktadır. Net sıfır emisyon hedefi için tedarikçileri teşvik edici aksiyonları (zaman zaman zorlayıcı tedbirler) almak, tedarik stratejisini yeni baştan dizayn etmek gerecektir. Bu bir zorunluluktur.
Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı yeni dönemin anahtarı olarak değerlendirilmektedir.
Sürdürülebilir Tedarikçi Geliştirme Programı – Proje Danışmanlığı
ŞİRKETLERİMİZE GÜVENİLİR BİR YAPI HAZIRLIYORUZ
Proje Adımları:
Sürdürülebilir Tedarik / Kaynak Stratejisi
Tedarikçi ve Operasyonel Riskler
Sürdürülebilir Tedarikçi Kimliği
Tedarikçi ESG Programı
Mevzuata Uyum ve Emisyon Hesaplamaları
ISO 20400 Sürdürülebilir Tedarik Standardı
İhale Kriterleri ve Sözleşmelerin Revizyonu
Tedarikçi Geliştirme – Rehberlik Programı
Tedarikçiler için Eğitimler
Tedarikçi Portalı; Takip ve İzleme
Tedarikçi Performans Değerlendirme
Tedarikçi Etik Kodlar
Tedarikçi Davranış Kuralları
Tedarikçi Gelişimi ve Raporlama
Proje Danışmanlık Süresi: 1 Yıl
Teklif almak için: egitim@satinalmadergisi.com
2 günlük Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi ve Yeşil Satın alma Eğitiminin içeriğini incelemek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf Eğitim Kataloğunu indirebilirsiniz.
Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.
Irak’ın en büyük inşaat, elektrik, altyapı ve iklimlendirme fuarı Construct Iraq 2024, 400’ün üzerinde marka ve 350’den fazla firmanın katılımıyla başarıyla gerçekleşti. 17 bin m²’lik geniş bir sergi alanında düzenlenen fuar, toplamda 9 bin kayıtlı profesyonel ziyaretçinin katılımıyla büyük ilgi gördü. Irak’ın şu an için yeniden imar projeleri değeri 88 milyar dolar. Bu kapsamda Irak pazarına giriş için önemli bir platform olan fuar, Irak’ın tüm vilayetlerinden özellikle Bağdat, Musul, Süleymaniye, Kerkük, Necef ve Kerbela gibi önemli şehirlerden profesyonel ziyaretçilerle zenginleşti. Yerel ve uluslararası firmaları bir araya getiren fuar, sektördeki iş fırsatlarını artırma konusunda da önemli bir rol oynadı.
Electric Iraq ve HVAC-R Iraq Fuarlarıyla eş zamanlı olarak düzenlendi. Çin, Kuveyt ve Türkiye’den resmi ülke katılımları öne çıkarken, Bahreyn, B.A.E., Bulgaristan, Hindistan, Irak, İran, İtalya, Lübnan, Mısır, Ürdün gibi ülkelerden de katılımcılar yer aldı.
Irak, son yıllarda inşaat sektöründe büyük bir potansiyel artışı göstermekte ve bu durum uluslararası yatırımcıların dikkatini çekiyor. Yapılan son analizlere göre, ülkedeki inşaat sektörünün toplam potansiyeli 88 milyar doları bulmuş durumda. Bu rakam, Irak’ın savaş sonrası yeniden yapılanma süreci ve altyapı ihtiyacının önemli bir parçası olarak dikkat çekiyor.
Irak’ta yaşanan uzun yıllar süren siyasi ve ekonomik istikrarsızlıktan sonra, ülkenin altyapı ve konut ihtiyacı önemli ölçüde artmış durumda. Bu durum, yerel ve yabancı yatırımcılar için çeşitli fırsatlar sunarken, özellikle enerji, ulaşım ve kentsel dönüşüm projeleri öne çıkıyor. Altyapı projelerine ve konut yapımına olan bu büyük talep, Irak’ın önündeki yıllarda ekonomik olarak büyümesini destekleyecek kilit unsurlardan biri olarak görülüyor.
Irak’taki bu devasa potansiyel, ülkenin inşaat ve altyapı alanlarında yaşanan büyük eksikliklerin giderilmesi amacıyla hayata geçirilen projelerin bir sonucu olarak ortaya çıktı. Bu projeler arasında hastane, okul, yol, enerji santralleri ve su temin altyapısı gibi pek çok önemli yatırım bulunuyor. Özellikle enerji ve ulaşım alanlarında dev projeler hayata geçirilerek, ülkenin kalkınma hedeflerine ulaşması amacıyla ciddi adımlar atılıyor.
Bu süreçte, Türk firmaları da önemli bir rol oynamakta. Türkiye, tarihsel ve coğrafi yakınlığını kullanarak, Irak’taki bu büyük pazarın önemli bir ortağı haline gelmiş durumda. Türk şirketleri, konut, altyapı, köprü ve yol yapımı gibi birçok alanda iş birliği ve yatırımlarıyla dikkat çekiyor. Bu durum, Türk şirketlerinin de hem ekonomik kazancı artırmasına hem de Irak’ın kalkınma sürecine katkı sağlamasına imkan tanıyor.
Irak’ın inşaat sektörü, ülkenin genel ekonomisinde de önemli bir paya sahip. Bu sektörde yapılan yatırımlar, aynı zamanda istihdam yaratılması ve halkın yaşam standartlarının yükselmesine de önemli bir katkı sağlıyor. Başta Türkiye olmak üzere birçok uluslararası firma, Irak’ın bu büyüyen inşaat potansiyelinden faydalanarak, ülkenin kalkınmasında aktif bir rol oynuyor
Construct Iraq Yüzde 70 Büyüdü
Geçen yıla göre yüzde 70 büyüme kaydeden Construct Iraq 2024, T.C. Erbil Başkonsolosluğu, Irak Müteahhitler Federasyonu, Bağdat Ticaret Odası, Musul Ticaret Odası, Anbar Invesment Commission ve Irak’ın önde gelen devlet yöneticilerinin yanı sıra diğer önemli kurumlar ve inşaat sektörü yöneticilerinin katılımıyla başarılı bir şekilde gerçekleşti. Fuar, yerel ve uluslararası firmaların inşaat sektöründeki en son yenilikleri sergilemesine olanak tanıyarak, profesyonellere geniş bir iş ağı kurma fırsatı sundu.
Irak’taki UFI onaylı tek uluslararası inşaat etkinliği olan Construct Iraq, katılımcı firmalara rekabet avantajı sağlayacak yeni ürün ve çözümleri tanıtma fırsatı sundu. Bu yenilikler, Irak’ın gelişen inşaat pazarındaki fırsatları daha görünür hale getirirken, sektör oyuncuları arasında potansiyel iş birliklerine zemin hazırladı.
Fuar, sektör profesyonellerinin bir araya gelerek bilgi alışverişinde bulunduğu, iş fırsatlarını değerlendirdiği ve geleceğin inşaat çözümlerini şekillendirdiği dinamik bir platform olma özelliği taşıyor. Bu kapsamda, Construct Iraq 2024, katılımcılar için sadece bir fuar değil, aynı zamanda sektördeki gelişmeleri ve iş birliklerini pekiştiren bir buluşma noktası olarak ön plana çıkıyor. 2025 yılı satışlarına erkenden start veren Construct Iraq, 23-26 Eylül 2025 tarihlerinde Erbil Uluslararası Fuar Merkezi’nde düzenlenecektir.
Saygıdeğer İş Ortakları, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı AB Daire Başkanı Sayın Selin Çobanoğlu Öz, UGM Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Cahit Soysal‘ın sunumları ve Zorluteks Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik Müdürü Sayın Nergis Satıcı’nın moderatörlüğünde “Yeşil Dönüşümde Ürün Regülasyonları” konuşulacaktır. Türkiye Dış Ticaret Derneği (TURKTRADE) koordinasyonunda düzenlenen webinara aşağıdaki linkten katılım sağlayabilirsiniz.
Tarih: 18.10.2024
Saat:14:00- 16:00
Konuşmacı:
UGM Yönetim Kurulu Üyesi
Hüseyin Cahit SOYSAL
Online Katılım Linki için tıklayınız.
Toplantı Kimliği: 363 160 203 927
Geçiş kodu: ojyukJ
Sürdürülebilir Tedarik Zinciri Yönetimi ve Yeşil Satınalma Eğitiminin içeriğini incelemek için https://satinalmadergisi.com/egitim.pdf Eğitim Kataloğunu indirebilirsiniz.
Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.
Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.
TEDARİKÇİ KALİTE ve DENETİMİ EĞİTİMİ
“Tedarikçi Denetiminde Atlanan Konu Kalmasın. Sahada ve Masada Konuşulmadık Bir Şey Bırakmayın”.
Bu Eğitimde Neler Öğreneceksiniz?
– TEDARİKÇİ DENETİMİNİN AMAÇLARI NELERDİR?
– DENETİM EKİP ÜYELERİ HANGİ KRİTERLERE GÖRE SEÇİLİR?
– SAHA DENETİMİNDE NELERE DİKKAT EDİLİR?
– DENETİM HAZIRLIKLARI VE PLANLAMADA ÖNE ÇIKAN FAKTÖRLER NELERDİR?
– DENETİMİN FİİLİ OLARAK YÜRÜTÜLMESİNDE RİSKLER NELERDİR ?
– TEDARİKÇİ SAHA DENETİMİ NASIL YAPILIR?
– TEDARİKÇİ GELİŞİM PLANI NASIL HAZIRLANIR?
– TEDARİKÇİLERE REHBERLİK NASIL YAPILIR?
– TEDARİKÇİ DENETİMİ GERİ BİLDİRİMLERİ ve RAPORLAMA NASIL YAPILIR?
Teklif Almak için: Ekibinizin ihtiyacı doğru eğitim teklifini almak için talebinizi egitim@satinalmadergisi.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.
Eğitim teklifi almak için: egitim@satinalmadergisi.com
Eğitimin Amacı:
Tedarikçi araştırması ve seçim aşamalarında üretici firmanın proses ve ürün kalitesinin araştırılması son derece önemlidir. Uzun dönemli güvene dayalı iş ilişkilerinin geliştirilmesinde kalite yönetim ve uygulamaları vazgeçilmez bir değer taşımaktadır.
Saha çok değerli ipuçları barındırmaktadır. Tedarikçi fabrikasında bulunmak, onun üretim sahasını gezmek iş birliğinin yönü hakkında size değerli fikirler verecektir.
Tedarikçi denetimi yapılarak tedarikçinin süreç ve yöntemlerinin doğruluğunun kanıtlandığı, kaliteli ürün ve hizmet seviyelerini sağlandığını ortaya koyan resmi bir belgelendirme sürecidir.
Tedarikçi kalite ve denetimi başlıklı eğitimin amacı, tedarikçi ilişkilerinin düzenlenmesi, performans hedeflerinin (kalite, maliyet, teslimat başta olmak üzere) tutturulması, bugün ve gelecekteki risklerin tanımlanması ve ortadan kaldırılmaya çalışılması için kurumsal alışkanlıkları inşa etmektir.
Kalite, üretim, satınalma ve planlama departmanları arasında uyum sağlanarak tedarikçi tabanlı olumsuz sapma ve risklerin önüne geçilmesi için farkındalık oluşturulmalıdır. Örnek olay tabanlı bir eğitimdir.
Eğitmen: Prof. Dr. Murat Erdal
İstanbul Üniversitesi Tedarik Zinciri Yönetimi Bilim Dalı Başkanı
Eğitim Süresi: 2 Gün
Eğitimin İçeriği:
Tedarikçi Denetimi ve Performans Yönetim Sisteminin Kurulması
Proje Planı ve Başlangıç
Tedarik Tabanlı Bölümlendirme
Değerlendirme Stratejisinin Geliştirilmesi
Performans Beklentilerinin Tanımlanması
Anahtar Performans Göstergeleri (KPI) ve Puanlama Sisteminin Tanımlanması
Veri Toplama Yöntemlerinin Geliştirilmesi
Performans Ölçütlerinden Eyleme Geçiş Planı
Tedarikçi Performans Yönetiminde İş Süreçlerinin Geliştirilmesi
Tedarikçi Performans Yönetimi Pilot Planı, Yürütme ve Güncelleme
Pilot Performans Yönetim Uygulamalarının Tedarikçilere Yayılımı
TEDARİKÇİ KALİTE SİSTEMLERİ
Standartlar, Sertifikalar ve Belgeler
ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi
ISO 45001 İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Standardı
ISO 27001 Bilgi Güvenliği Yönetim Standardı
ISO 14001 Çevre Yönetim Standardı
– ISO 14046 Su Ayak İzi
– ISO 14064 Karbon Ayak İzi
ISO 20400 Yeşil Tedarik Standardı
ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi
ISO 26000 Sosyal Sorumluluk Standardı
ISO 28000 Tedarik Zinciri Güvenliği Yönetim Sistemi
Tedarikçi Denetimi ve Sertifikalandırma
Denetim ve Sertifikalandırma Sürecinin Alıcı Tarafından Ortaya Konması
Denetim Süreci İçin Tedarikçilerin Belirlenmesi
Tedarikçilerle Gözden Geçirme Toplantısı ve Beklentiler Konusunda Görüş Birliğine Varılması
Kalite Sistemlerinin Geçerliliğinin Kabulü ve Tedarikçi Öz Değerlendirme
MÜZAKERE TEKNİKLERİ ve PAZARLIK BECERİLERİ (E-Kitap 2. Baskı), Prof. Dr. Murat ERDAL, Erişim için profesyonel üyelik işlemlerinizi tamamlamanız gerekmektedir.
SATINALMA ve TEDARİK ZİNCİRİ YÖNETİMİ, Prof. Dr. Murat ERDAL, (Beta Yayıncılık), 4. Baskı.
İşçinin Hatırlatıldığı Halde Görevlerini Yapmama Eyleminde Hatırlatma Kaç Kez Tekrarlanmalıdır?
Lütfi İNCİROĞLU
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin II. Bendinin (h) alt bendine göre, işçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi işveren açısından fesih için haklı bir sebeptir.
Bilindiği üzere; davacı işçi, iş görme edimini işverenin emir ve talimatlarına uygun olarak yerine getirmekle mükelleftir. Ne var ki, işverenin talimatları işçinin eğitimi, yeteneği, fiziksel yeterliliği ile bireysel ve toplu iş sözleşmesi ile getirtilen sınırlamalara da aykırılık oluşturmamalıdır. 1475 sayılı Kanun’un aksine 4857 sayılı Kanun’da işçinin “görevi yapmamakta ısrar etmesi” koşulu aranmaktadır. Bu nedenle de işçinin görevi hatırlatıldığı halde sadece bir kez yapmaması yeterli görülmemiş, görevin hatırlatılmasının ardından devamlılık arz etmesi şartı aranmıştır.
Yine sadakat borcu, iş ilişkisinin karşılıklı borç doğuran kişisel bir ilişki olmasının doğal bir sonucudur. Sadakat borcunu ihlal eden işçi davranışlarının neler olabileceğinin önceden belirlenmesi ve tek tek sayılması mümkün değildir. İş Kanunu’nun 25. maddesinin II. bendinin “e” fıkrasına göre işçinin “işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması” işverene haklı nedenle derhal fesih hakkı vermekte ise de; hükümde belirtilen doğruluk ve bağlılığa uymayan bazı durumlar örnek olarak sayılmış ve benzeri fiillerin de borcun ihlalini oluşturacağı kabul edilmiştir. Bu durumda, işçinin hangi eyleminin doğruluk ve bağlılığa uymayan davranış olarak kabul edilmesi gerektiği hususunda hakim, iş ve çalışma hayatının gerekleri ile toplumsal ilişki ve gelenekleri göz önüne alarak somut olayın özelliklerine göre bir sonuca varmalıdır.
Hal böyle olunca; feshe konu eylemin sadece bir kez meydana geldiği, davacı işçinin aynı eylem nedeniyle çalışma süresi boyunca almış olduğu bir uyarının da bulunmadığı, dolayısıyla görevini yapmamakta ısrar ettiği usulünce ispatlanamadığı gibi, dosya kapsamı itibariyle davacının menfaat elde etme saikiyle hareket ettiğine ve davalı şirketin de bu eylem nedeniyle zarara uğradığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belgenin de bulunmadığı, bir kez gerçekleşen eylem nedeniyle iş sözleşmesinin feshedilmesinin ağır sonuçlar ortaya çıkardığı da dikkate alındığında, iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği gerekçe gösterilerek davacı işçinin kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir”[1].
Yargıtay’ın başka bir kararında ise, “İş görme edimi, işçi tarafından işverenin verdiği talimatlara uygun olarak yerine getirilmelidir.
İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri; kanundan, yönetmelikten, bireysel veya toplu iş sözleşmesinden kaynaklanabilir. İster kanundan, isterse sözleşmeden doğsun, işçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevlerinin açık olması gerekir. Söz konusu hükme göre, işçinin yapmakla ödevli olduğu görevlerini yapmaması derhal fesih için yeterli değildir. İşçinin görevlerinin hatırlatılması (tekrar kendisine bildirilmesi), buna rağmen yapmamakta ısrar etmiş olması gerekir. Hatırlatma daha önce belirlenmiş ve işçiye bildirilmiş görevlere ilişkin olmalı ve işçinin görevlerini yerine getirmekten kaçınmasından sonra yapılmalıdır. işçiye daha önce bildirilmiş olan görevleri genişletilerek veya ek görevler verilerek hatırlatma yapılamaz. Hatırlatma sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Yapılmayan işin görev kapsamına girdiğini, hatırlatma yapıldığını ve işçinin yapmamakta ısrar ettiğini kanıtlama yükü, işverendedir. ( Bkz. …Türk İş Hukukunda Haksız fesih 1. B, Eylül 2020, sf. 197-198. )
Bu noktada işverenin hatırlatmasının ardından sadece bir kez görevi yapmama yeterli sayılmamalıdır. İşçinin görevi yapmama eylemi hatırlatmanın ardından da devamlılık arz etmelidir. Devamlılık gösteren görevi yapmama haklı sebep kabul edilmeli, ancak devamlılık göstermeyen görevi yapmama, işyerinde olumsuzluklara yol açmış ise, iş sözleşmesinin feshi geçerli sebep sayılmalıdır”[2].
Sonuç olarak, 4857 sayılı İş Kanunu’nda işçinin “görevi yapmamakta ısrar etmesi” koşulu aranmaktadır. Ancak işçinin görevi hatırlatıldığı halde sadece bir kez yapmaması yeterli değildir. Görevin hatırlatılmasının ardından devamlılık arz etmesi şarttır. Bu kapsamda işçiye verilmiş çok sayıda uyarı cezası olsa da, hatırlatıldığı halde görevini yapmamaktan dolayı iş sözleşmesinin feshedilebilmesi için aynı eylemi uyarıya rağmen ikinci kez yapmamış olması gerekir.
Nihayetinde, devamlılık gösteren görevi yapmama haklı sebep kabul edilmeli, devamlılık göstermeyen görevi yapmama işyerinde olumsuzluklara yol açmış ise, sözleşmenin feshi geçerli sebep sayılmalıdır.