KPMG, küresel ekonominin temel taşlarından biri olan madencilik sektöründeki risk raporunu açıkladı. Bu yıl pandeminin de etkisiyle keskinleşen ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşları risk listesine sekizinci sıradan girdi. 200 milyar dolarlık maden sektörü, küresel ısınma ve sürdürülebilirlik gündeminde regülasyonları da risk ajandasının en üstünde tutuyor.
KPMG’nin Küresel Madencilik Raporu’nda önümüzdeki dönemde sektörü bekleyen risk ve fırsatlar ele alındı. Sektörün risk listesinde ilk iki bu yıl da değişmedi ancak ticaret savaşları ve artan çevre hassasiyeti şirketlerin ajandalarındaki önemli başlıklar olarak öne çıktı. Ankete katılanların çoğunluğu başarının yeniden tanımlanması gerektiğini belirtirken, yıkıcı teknolojileri de tehdit değil fırsat olarak görüyor.
KPMG Türkiye Madencilik Sektör Lideri Orhan Turan, “Sektörde emtia fiyatları ve izin verme riski geçen yıl olduğu gibi bu yıl da sırasıyla ilk ikide yer aldı. Nakde erişim, topluluk ilişkileri ve operasyona başlamak için gereken sosyal lisans da risk listesinde yerlerini korudu. Bu sürekliliğe rağmen bu yıl katılımcıların yüzde 75’i endüstride daha iyi ölçümleme ve raporlama sağlayabilmek için başarının yeniden tanımlanması gerektiğine inanıyor. Paydaş ve hissedar değerlerini içine alan, finansal değerlendirmelerin ötesinde bütünsel bir sisteme geçilmesi gerektiğini düşünüyorlar” dedi.
“Çevre hassasiyeti yüksek”
Şirketlerin geçen yıldan farklı olarak çevresel, sosyal ve yönetişimsel (ESG) riskleri göz önünde bulunduran, daha bütünsel değerlendirmelere ihtiyaç duyduğunu da belirten Orhan Turan, “Geçen yıl risk listesinde yer almayan küresel ticaret savaşları bu yılki listeye sekizinci sıradan girdi. ABD ve Çin arasında gerilen ilişkiler, ticarette bu gerilimin uzun dönemli olarak devam edebileceğinin sinyallerini veriyor. Bu nedenle şirketler bu risk kolunu listeye aldı. Çevresel faaliyetler de önemli bir başlık. Şirketlerden beklenen şeffaflık ve izlenebilirlik arttı. Bu yıl ilk defa atık yönetimi katılımcıların risk lisesine girdi. Küresel ısınma ve sürdürülebilirlik göz önüne alınarak yapılan yeni regülasyonlar risk olarak görülüyor” diye konuştu.
Anketten çıkan bazı başlıklar şöyle:
⦁ Ankete katılanlara göre; makro-ekonomik faktörler bu yıl önemli riskler olarak görülüyor. Katılımcıların yüzde 66’sı emtia fiyatları, kredi ve kur risklerini endüstrideki en önemli riskler olarak değerlendirdi.
⦁ Katılımcıların yüzde 33’ü siyasi istikrarsızlığı, yüzde 32’si ekonomik belirsizliği ve yüzde 28’i küresel ticaret savaşını risk olarak görüyor.
⦁ Katılımcıların yüzde 33’ü madencilik şirketlerinin yeni iş modellerini kavraması gerektiğini düşünüyor.
Büyümenin anahtarı yıkıcı teknoloji
⦁ Katılımcılara göre; büyüme stratejileri arasında ilk sırada yine organik büyüme yer alıyor. Ancak teknoloji büyüme stratejileri arasında yerini sağlamlaştırıyor. Geçen yıl dördüncü sırada yer alan yıkıcı teknolojiler bu yıl ikinci sıraya yükseldi.
⦁ Katılımcıların yalnızca yüzde 6’sı yıkıcı teknolojileri tehdit olarak görüyor. Yüzde 75’ine göre tehdit değil büyümenin anahtarı. Yarısından azı ise şirketlerinin bu yıkımın içinde aktif oyuncu olduğunu düşünüyor.