Satın Almada İnsan Olmanın Geleceği
M.Efsun Yüksel Tunç
Eğitmen ve Yönetim Danışmanı
Yaşam ve Yönetici Koçu
Son yıllarda satın alma dünyasında en çok konuşulan konuların başında teknoloji, veri ve dijital dönüşüm geliyor. Otomasyon süreçleri hızlanıyor, yapay zekâ sistemleri kararları destekliyor, algoritmalar riskleri tahmin ediyor. Ancak bütün bu dönüşümün ortasında sessiz fakat çok güçlü bir soru giderek daha fazla yankılanıyor: Teknoloji hızlanırken insan ne yapacak?
Yapay zekâ, robotik süreç otomasyonu (RPA) ve dijital tedarik sistemleri işin mekanik tarafını mükemmelleştirirken, insani tarafı daha da görünür hale getiriyor. Çünkü teknoloji kusursuzluğu hedefler, insan ise anlamı arar. Satın alma fonksiyonunun geleceği tam da bu dengeye bağlı: verimlilikle insanlık arasında köprü kurabilmek.
Deloitte’un 2024 Global Procurement Survey verilerine göre, lider satın alma ekiplerinin %68’i önümüzdeki beş yılda insan faktörünün “teknoloji kadar belirleyici” olacağını düşünüyor.
Yani artık mesele yalnızca yapay zekâyı sistemlere entegre etmek değil; insanı sürecin merkezinde yeniden tanımlamak.
Bu dönüşümün üç temel dayanağı var:
- Amaç (Purpose): Satın alma artık sadece maliyet değil, kurumun etik pusulası.
- Empati: Tedarikçileri yalnızca sözleşme değil, insan ilişkisiyle yönetmek.
- Güven: Dijitalleşen süreçlerde bile samimiyetin değerini korumak.
İnsanı merkeze almak, süreçleri yavaşlatmak değil; anlamı geri kazandırmaktır.
Satın alma, görünürde bir veri disiplini gibi durur. Fakat perde arkasında daima insan hikâyeleri vardır. Bir kararın ardında sabah erken gelen teklif, gece yarısı kapanan müzakere, bir e-posta satırındaki ton farkı veya bir tedarikçiyle paylaşılan güven vardır. Harvard Business Review’un 2023 tarihli “Human Edge in Procurement” raporuna göre, “insani karar faktörleri” (empati, güven, niyet, açıklık) satın alma performansının %45’ini etkiliyor.
Bu bulgu, teknolojinin sağlayamadığı bir boyutu işaret ediyor: niyetin gücü. İnsan, yalnızca işlem yapmaz; bağ kurar, hisseder, önsezide bulunur. Yapay zekâ veriyi işler, insan ise anlamı fark eder.
Satın alma uzun yıllar boyunca “sert pazarlık” ile özdeşleştirildi. Oysa modern satın alma anlayışı, “kazan-kaybet” denkleminden çıkıp “kazan-kazan-korun” modeline geçti.
KPMG’nin 2024 “Human-Centric Procurement” raporu, yüksek empati düzeyine sahip liderlerin kriz dönemlerinde tedarikçi sürekliliğini %30 oranında daha iyi koruduğunu ortaya koyuyor. Empati, zayıflık değil; stratejik öngörüdür. Bir tedarikçinin finansal sıkışıklığını sezmek, kültürel farklılığı anlamak veya müzakere sırasında karşı tarafın niyetini doğru okumak — bunların hiçbiri algoritmalarla ölçülmez. İnsan olmanın farkı tam da burada başlar: duyabilmek.
Uzun yıllar boyunca satın alma performansı “fiyat, zaman, kalite” üçgeniyle ölçüldü. Şimdi bu üçgene dördüncü bir boyut eklendi: insanlık. Deloitte ve Oxford Üniversitesi’nin 2024 ortak araştırması “Future of Work in Procurement” bu dönüşümü açıkça tanımlıyor:
“Kurumsal verimlilik, insani sürdürülebilirlikle dengelenmedikçe kalıcı olamaz.” Bu nedenle, geleceğin satın alma profesyoneli yalnızca KPI’larla değil, etikle, duygusal dayanıklılıkla, güven puanlarıyla da değerlendirilecek. Yeni performans göstergeleri artık şöyle şekilleniyor:
- Çalışan bağlılığı
- Tedarikçi memnuniyeti
- Kurumsal itibar endeksi
- İlişki sürdürülebilirliği
Yani, insan performansı ölçülmez sanılıyordu; oysa bugün ölçülüyor ve en değerli veri haline geliyor.
Gartner’ın 2025 “Procurement 2030 Outlook” raporu, geleceğin satın alma fonksiyonlarını tanımlarken şu ifadeyi kullanıyor: “Teknolojiyi etkin kullanan ve insanı hatırlayan kurumlar rekabette kalıcı olacak.”
Yapay zekâ artık veri hazırlıyor, analiz ediyor, öneriler sunuyor. Fakat kararın nihai sorumluluğu hâlâ insanda. Çünkü teknoloji neyi yapacağımızı söyler, bununla birlikte neden yapacağımızı bilemez.
İnsan, işin vicdanıdır. İleri görüşlü kurumlar bugün “Human + Machine” modelini uyguluyor. Bu modelde:
- YZ, tekrar eden işleri üstleniyor,
- İnsanlar, yaratıcılık, ilişki ve sezgi gerektiren alanlarda odaklanıyor.
Bu denge, satın alma fonksiyonunu hem daha hızlı hem de daha insani hale getiriyor.
2030’a doğru ilerlerken satın alma profesyonelinin rolü sadece operasyonel karar verici değil, organizasyonel etki yaratıcısı haline geliyor. Yeni nesil satın alma liderleri şu dört özelliği temsil edecek:
- Etik yön bulucu: Kurumsal değerleri iş kararlarına yansıtan.
- Empatik iletişimci: İlişkileri rakamla değil, güvenle yöneten.
- Veriyle sezgiyi dengeleyen: Yalnızca ölçen değil, hisseden.
- Anlam arayıcı: Kurumun “neden”ini koruyan.
World Economic Forum’un 2025 “Future Skills Report”u, geleceğin en kritik becerileri arasında “self-awareness (öz farkındalık)” ve “empathy (empati)”yi ilk beş sırada sayıyor.
Bu da gösteriyor ki teknoloji büyüdükçe, insan olmanın değeri artıyor.
Satın alma dünyası değişiyor, süreçler dijitalleşiyor, kararlar hızlanıyor. Fakat en güçlü fark, yine insanda. İnsanın sezgisi, duygusu, vicdanı, adalet duygusu ve empatisi — bunlar hiçbir algoritmanın öğrenemediği değerler.
Geleceğin satın alma profesyoneli;
- Teknolojiyi kullanırken duygusunu koruyan,
- Karar verirken anlamı unutmayan,
- Verimlilikle insanlık arasında denge kurabilen kişidir.
Yapay zekâ süreçleri yönetir, insan ise sürece ruh katar. Satın almada insan olmanın geleceği, işte bu ruhu koruyabilme cesaretinde yatıyor.
M. Efsun Yüksel Tunç
Eğitmen ve Yönetim Danışmanı
Yaşam ve Yönetici Koçu
efsun@indus.com.tr
https://www.linkedin.com/in/efsunyukseltunc/
@indusefsun








Dokuzuncu Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi, “Etkileşim” temasıyla, 4 -5 Kasım 2025 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilecek. Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından aralıksız sürdürülen ve gelenekselleşen Kongre’de, 15 panel, 10 eğitim ve beş atölye çalışması olmak üzere toplam 30 oturumda; ekonomi, finans ve sermaye piyasalarının dinamikleri, fırsatları ve geleceği ele alınacak.





Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi’nin (TRAI) bu yıl sekizinci kez düzenlediği Türkiye Yapay Zeka Zirvesi, ülkemizdeki yapay zeka ekosisteminin önde gelen isimlerini, yerli ve yabancı teknoloji şirketlerini, akademisyenleri ve girişimcileri bir araya getirdi. “Zekanın Ötesi” temasıyla gerçekleştirilen etkinlikte konuşmacılar, yapay zekanın iş dünyasını dönüştürme etkisini, somut kullanım örnekleri üzerinden Türkiye’nin bu alandaki gelişimini ele aldı. Farklı sektörlerden 340 kurum ve 1500’den fazla kişinin katıldığı etkinliğin ikinci günü yarın (24 Ekim) online olarak devam edecek.
Türkiye Yapay Zeka Zirvesi, TRAI Kurucusu Halil Aksu’nun “Zekanın Ötesi: Şimdi Harekete Geçme Zamanı” başlıklı konuşmasıyla başladı. Yapay zekanın artık daha da ötesini konuşma zamanının geldiğini belirten TRAI Kurucusu Halil Aksu sözlerine şöyle devam etti: “Yer gök yapay zeka. Trilyonlarca dolar bu teknolojiye yatırılmaktadır. Ama henüz şirketlere etkisi sınırlı. Çünkü yapay zeka ne kadar zeki olursa olsun, onun aklını ve gücünü kullanabilmek lazım, süreçlere, iş modellerine, müşteri deneyimine, operasyona yansıtabilmek lazım. Bugün, bu zirvede, slogan olarak “Zekanın Ötesi” dememizin sebebi budur. Türkiye’deki ve dünyadaki en iyi uygulamaları, yapay zekayı başarılı şekilde kullanan şirketleri ve liderleri sahnemizde ağırladık. Türkiye’de bugüne kadar yapılmış en kapsamlı yapay zeka araştırmasının sonuçlarını paylaştık. Daha yapılacak çok işimiz var.”

Atalarımız “arayan bulur” demişler.




İş hukukunun en önemli amacı, işçilerin yaşamlarını ve beden bütünlüklerini korumak olmuştur. Dünyada ilk iş yasaları, işçilerin iş sağlığını ve güvenliğini sağlamak amacıyla getirilmiş ve iş hukuku ilk önce işçilerin sağlığını ve beden bütünlüğünü koruma hukuku olarak gelişmiştir.
Türkiye ile Orta Asya’nın en büyük ve güçlü ekonomisine sahip olan Kazakistan arasındaki dış ticaret son beş yılda 3 kat arttı. Türkiye-Kazakistan arasında 2019 yılında 2 milyar 304 milyon dolar olan dış ticaret hacmi, 2024 yılı sonunda 6 milyar 706 milyon dolara yükseldi.

Finansman maliyetleri ile işgücü ve diğer etkenlerin maliyetleri yüksek seyrettiğinde pek çok kobi firması üretim yerine çareyi ithalat yapmakta buluyorlar.
