Sabit Ücret + Prim İle Çalışan İşçinin, Fazla Çalışmaya Dair Saat Ücreti Nasıl Hesaplanır ?

4857 sayılı İş Kanunu’nun 41 inci maddesi ile bu maddeye dayanılarak çıkarılan Fazla Çalışma ve Fazla Sürelerle Çalışma Yönetmeliği’ne göre, kural olarak “fazla çalışma, Kanunda yazılı ko­şullar çerçevesinde haftalık kırk beş saati aşan çalışmalardır” (İşK m.41/1; Yönetmelik m.3).

Her halde yapılacak normal çalışma ile fazla çalışma süresinin toplamı günde Yasal çalışma süresi olan azami 11 saat (ara dinlenmeleri hariç) sınırını aşamaz.

Fazla çalışma ihtiyacı olan işverence iş sözleşmesinin yapıl­ması esnasında ya da bu ihtiyaç ortaya çıktığında işçinin onayı alınır ve onay işçi özlük dosya­sında saklanır. Fazla çalışma veya fazla sürelerle çalışma yapmak istemeyen işçi verdiği onayı otuz gün önceden işverene yazılı olarak bildirimde bulun­mak kaydıyla geri alabilir (İşK m.41/7; Yönetmelik m.9/2)[1].

Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille söz konusu olabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin geçerli bir yazılı belge ile bordroda yazılı olandan daha fazla çalışmayı yazılı delille ispatlaması gerekir. Bordrolarda tahakkuk bulunmasına rağmen bordroların imzasız olması halinde ise, varsa ilgili dönem banka ve tüm ödeme kayıtları celp edilmeli ve ödendiği tespit edilen miktarlar yapılan hesaplamadan mahsup edilmelidir.

Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.

Fazla çalışmanın belirlenmesinde 4857 sayılı İş Kanunu’nun 68. maddesi uyarınca ara dinlenme sürelerinin dikkate alınması gerekir.

Fazla çalışma saat ücreti, normal çalışma saat ücretinin yüzde elli fazlasıyla ödenir (İş K. m.41/2). İşçiye fazla çalışma yaptığı saatler için normal çalışma ücreti ödenmişse, bu halde sadece kalan yüzde elli zamlı kısmı ödenir.

Kanunda öngörülen yüzde elli fazlasıyla ödeme kuralı, nispi emredici bir nitelik taşır. Tarafların bunun altında bir oran belirlemeleri mümkün değilse de, sözleşmelerle daha yüksek bir oran tespiti olanaklıdır.

Belirtmek gerekir ki, fazla çalışma ile prim uygulaması arasında çalışma süreleri ile doğru orantılı olması sebebiyle bir bağ olsa da, esasen fazla çalışma ile prim ödemesi birbirinden bağımsızdır. Haftalık 45 saati aşmayan dönem içindeki çalışmalar için de prim elde edilebilmesi mümkün olup, sözü edilen primlerin fazla çalışma ücretinden mahsubu doğru olmaz. Kaldı ki prim, ücretin eki hatta bazen kendisi olabildiği halde, fazla çalışma ücreti genel anlamda ücretten farklıdır. Bu iki ödemenin farklı nitelikte olduğu göz önüne alınmadan, işçiye ödenen prim miktarının fazla çalışma ücreti ile karşılaştırılması suretiyle sonuca gidilmesi yerinde değildir. Diğer taraftan işçiye yapılan prim ödemesinin niteliği, fazla çalışma ücretinin hesabında önem taşımaktadır.

İşçiye, garanti ücrete ilaveten, bahşiş, parça başına, satışa, sefer başına ya da kilometreye bağlı olarak prim ödemesi usulünün öngörüldüğü çalışma biçimlerinde, fazla çalışma ücretinin hesaplamasında, temel ücretin, garanti ücret kısmı ile prim kısmı birbirinden ayrılarak; prim üzerinden hesaplanacak fazla çalışma ücretinde sadece zam nispeti üzerinden (0,5 çarpanıyla); garanti ücret üzerinden hesaplanacak fazla çalışma ücreti kısmında ise (1,5 çarpanıyla) hesaplama yapılarak sonuca gidilmelidir.

Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca son yıllarda hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir [2].

Uygulamada işçinin ay içerisinde hak ka­zandığı sabit ücret ve prim usulü ile çalışan işçilerin fazla çalışma ücretlerinin nasıl hesap edileceği tartışma konusudur. Yargıtay’ın konuyla ilgili farklı kararları da bulunmaktadır.

Yargıtay’ın konuyla ilgili farklı kararları bulunmakla bir­likte, sabit ücret ve pirim sistemi ile çalışan işçiler bakımından fazla çalışma hesabının sabit ücret ve pirim ortalamasına göre belirlenecek aylık toplam ücret üzerinden ve saat ücretinin %50 sine göre yapılması uygun olacaktır[3].

Yargıtay’ın bir kararında, sabit ücret ve prim ödemesi karşılığı çalışma sisteminde, fazla çalışma ücretinin primlerin eklenmediği sabit ücret üzerin­den hesaplama yapılması gerektiği kabul edilmişken,[4] Yargıtay’ın farklı bir dairesi hesaplamanın sabit ücret ve primlerden oluşan ücretin toplamı üze­rinden yapılması gerektiği kabul etmektedir[5]. Nitekim, “Somut uyuşmazlıkta, davacının ücretinin garanti ücret ve sefer priminden oluştuğu dosya içeriği ile sabittir. Davacının yaptığı iş bir nevi yüzde usulü veya parça başı çalışma usulüdür. Bu nedenle fazla çalışma ücretinin zamsız kısmının yüzde usulü ödenen ücretler içinde ödendiği kabul edilmeli ve hesaplama sadece % 50 zam kısmına göre yapılmalıdır.

Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ücretin asgari ücrete kadar olan kısmı için % 150 zamlı ücrete göre hesaplama yapılmış, asgari ücretin üzerinde yapılan ödemeler için ise % 50 zam kısmına göre fazla çalışma hesabına gidilmiştir. Dairemizin uygulamalarına göre ücretin sabit olan ve yüzdeye ait kısmının bu şekilde ayrıştırılması ile hesaplama yapılması hatalıdır. Sabit ücret ve yüzdelerden oluşan ücretin tamamı hesaplamaya esas alınmalı ve fazla çalışma ücreti, sadece % 50 zam kısmına göre belirlenmelidir. Gerekirse bu yönde ek hesap raporu alınmalı, usulî müktesep hak da gözetilerek bir karar verilmelidir.

Sonuç olarak, bizim görüşümüze göre de, işçinin ay içerisinde hak ka­zandığı sabit ücret ile prim toplamının ortalaması esas alınarak fazla çalışma ücretinin hesabı yapılmalıdır.

Lütfi İNCİROĞLU

[1] İNCİROĞLU, Lütfi, Sorulu-Cevaplı İş Hukuku Uygulaması, 5. Baskı, İstanbul 2023, s.408. vd.

[2] Y9HD.09.11.2020 T., E.2017/18538, K.2020/15373 Legalbank

[3] ÇİL, Şahin, İş Hukuku Yargıtay İlke Kararları, 9. Baskı, s.1206.

[4] Y22HD.16.10.2017 T., E.2015/17332, K.2017/21819; Y22HD.02.12.2015 T., E.2014/18007, K.2015/33449 Legalbank

[5] Y9HD.15.02.2016 T., E.2014/29526, K.2016/2616 Legalbank

Suudi Bakan, 150 Milyar Dolarlık Proje Portfoyü Açıklayıp Davet Etti

Suudi Arabistan’da Belediye ve Konut Projeleri Türk Müteahhitleri Bekliyor

Savaş nedeniyle Rusya’da projeleri sekteye uğrayan Türk müteahhitler, bu kaybı Suudi Arabistan ile kapatmak için çalışmalarını hızlandırdı. Suudi Arabistan Belediye, Kırsal İşler ve Konut Bakanı Majed Al Hugail, Ankara programı kapsamında ziyaret ettiği Türkiye Müteahhitler Birliği’nde (TMB) ülkenin mevcut dev proje portföyü için Türk müteahhitlerle çalışma kararlılığını teyit etti. Bakan Hugail, ülkesinde belediyelerin gerçekleştireceği projeler için 100 milyar dolar ve konut projeleri için de 50 milyar dolarlık bütçe ayrıldığını, bu projeler kapsamında Türk müteahhitlik firmalarıyla birlikte çalışmak istediklerini kaydetti. TMB Başkanı M. Erdal Eren ise, “Mart ayında Riyad’a düzenlenen Müteahhitlik Heyeti Programı’ndan sonra, Bakan Hugail’in Türk müteahhitlerle bir araya gelmek istemesi, kendisinin bu alanda işbirliğinin daha da geliştirilmesi kararlılığının bir göstergesidir” dedi.

Türk müteahhitler savaş nedeniyle taahhüt işleri yavaşlayan Rusya pazarından doğan açığı Suudi Arabistan ile kapatacaklar. Suudi Arabistan’da belediyelerin gerçekleştireceği projeler için 100 milyar dolarlık ve konut projeleri için 50 milyar dolarlık bütçe ayrılırken, Suudi yetkililer Türk müteahhitlik firmalarının söz konusu projelerde daha fazla yer almasını istiyor. Bu pazara yeniden dönüş için sektör, ülkedeki önemli bir bürokratik adım olan firma kayıt işlemlerini de tamamladı ve yeterlilik başvurularında bulundu.

Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), Suudi Arabistan Belediye, Kırsal İşler ve Konut Bakanı Majed Al Hugail başkanlığındaki Suudi heyeti 11 Temmuz 2023 tarihinde Ankara’da ağırladı. TMB üyeleriyle biraraya gelen Bakan Hugail, toplantıda yaptığı konuşmada, ülkenin 2030 vizyonu kapsamında belediyelerle ilgili projeler için 100 milyar doları aşkın, konut projeleri için de yaklaşık 50 milyar dolar tutarında bütçe ayrıldığını söyledi. Türk müteahhitlerin yetkinliklerini bildiklerine ve söz konusu projelerde daha fazla Türk firması görmek istediklerine işaret eden Konuk Bakan, Türk şirketlere gereken kolaylığın sağlanacağının altını çizdi. Hugail ayrıca, Türk müteahhitlik firmalarını 10-13 Eylül 2023 tarihlerinde Riyad’da gerçekleştirilecek dünyanın en iddialı emlak etkinliklerinden biri olarak görülen “The Future of Living” temalı Cityscape Global’a davet etti.

Birçok Firma Yeterlilik Başvurusunda Bulundu

TMB Başkanı M. Erdal Eren de konuşmasında, Mart ayında Riyad’a düzenlenen Müteahhitlik Heyeti Ziyareti’nden sonra Suudi heyeti ağırlamaktan memnuniyet duyduklarını ve Bakan Hugail’in Türk müteahhitlerle bir araya gelmek istemesinin, bu alanda işbirliğinin daha da geliştirilmesi kararlılığının bir göstergesi olduğunu kaydetti. Eren, “Müteahhitlerimiz, Suudi Arabistan’ın 2030 vizyonu kapsamındaki projelerde yer almak hususunda hazır ve isteklidir. Birçok firmamız ülkede faaliyet göstermek için gerekli kayıt işlemlerini tamamlayarak yeterlilik için başvuruda bulunmuştur. Ülkede hayata geçirilmesi planlanan kentsel altyapı ve konut projelerinde yer alarak Suudi Arabistan’ın kalkınma programlarına katkıda bulunmaktan memnuniyet duyacağız” dedi.

Türkiye Dünyada En Fazla Uluslararası Doğrudan Yatırımı Çeken İlk 10 Ülkeden Biri Olmalı

Türkiye’deki uluslararası doğrudan yatırımcıların etkin ve tek temsilcisi olan Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) yeni başkanı Engin Aksoy, YASED’in önümüzdeki döneme ilişkin gündemi ve çalışma programını açıkladığı toplantıda Uluslararası Doğrudan Yatırım (UDY) ortamı açısından Türkiye’yi değerlendirdi. Engin Aksoy, “Türkiye, bölgesel bir üretim, hizmet, yönetim ve ticaret merkezi olma yolunda sahip olduğu potansiyel ile dünyada en fazla uluslararası doğrudan yatırımı çeken ilk 10 ülke içinde olmalı. YASED olarak odağımız, her zaman olduğu gibi, daha güçlü bir Türkiye için, yeni dönemde de ülkemizin rekabetçiliğinin artırılması hedefiyle yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik oluşturulacak politikalara katkı sağlamak” dedi.

31 ülkeden 274 üyesi ile Türkiye’de doğrudan uluslararası yatırımların yüzde seksen beşini temsil eden YASED’in yeni başkanı Başkanı Engin Aksoy, YASED’in gelecek dönem yol haritasını açıklamak için gazetecilerle bir araya geldi.

YASED’in yeni başkanı Engin Aksoy toplantıda yaptığı açıklamada “Türkiye, bölgesel bir üretim, hizmet, yönetim ve ticaret merkezi olma yolunda sahip olduğu potansiyel ile dünyada en fazla uluslararası doğrudan yatırımı çeken ilk 10 ülke içinde olmalı. YASED olarak odağımız, her zaman olduğu gibi, daha güçlü bir Türkiye için, yeni dönemde de ülkemizin rekabetçiliğinin artırılması hedefiyle yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik oluşturulacak politikalara katkı sağlamak. Ekonomimizin sürdürülebilir bir şekilde büyümesi, katma değerli uluslararası doğrudan yatırımların ülkemize çekilmesine yönelik olarak gerçekleştirilecek çalışmalarda kamu-özel sektör iş birliğinin gücüne inanıyoruz. Öncelikli alanlarımız, dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm, küresel tedarik zincirlerine entegrasyon ve insan sermayesinin geliştirilmesidir. YASED üyeleri bu trendlerin hepsinde dünya lideridir. Üye şirketlerimizin potansiyellerini gerçekleştirmelerine imkân verecek öngörülebilir ve istikrarlı bir yatırım ortamının sağlanmasının ülkemize katkı sağlayacağı aşikardır.

“Ülkemizin UDY cazibesi ancak makroekonomik istikrar ve düzenleyici çerçevedeki öngörülebilirliğin tesisi ile mümkün”

Geçen hafta açıklanan ve Türkiye’deki lansmanını YASED’in gerçekleştirdiği Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) Dünya Yatırım Raporu’nu değerlendiren Aksoy, “2022 yılı küresel UDY rakamının, küresel olumsuzlukları yansıtan ve beklediğimiz bir şekilde %12 düzeyindeki bir düşüşle 1,3 trilyon dolara gerilediğini gördük. Ülkemizin küresel UDY akışlarından almayı hedeflediği pay 1,5 civarındadır. Bu hedef bizce de realist ve ülkemizin potansiyelini yansıtan bir hedef. Ancak ülkemizin performansına baktığımızda ise % 0,7- 1,0 bandında bir gerçekleşme sağlayabildiğimizi görüyoruz. Geçtiğimiz sene ve bu sene 13,3 milyar dolar düzeyinde bir yatırım çektik. Kompozisyona baktığımızda gayrimenkul satışlarının toplam UDY girişlerinin yüzde 50’sini oluşturduğunu görüyoruz. Bu rakam ve kompozisyon, ülkemizin iddiasını ve potansiyelini yansıtmamaktadır. Küresel rekabetçiliğimizi daha fazla arttırabilmek için öngörülebilirliği artırmamız, makroekonomik istikrarı sağlamamız ve yapısal reformları hayata geçirmemiz kritik önem taşıyor. Öngörülebilirliği güçlendiren bir diğer unsur da ulusal plan, program ve stratejilere bağlı kalınmasıdır. İş dünyası açısından bir çıpa vazifesi gören bu çalışmaların oluşturulması sürecinde iş dünyası ile yakın iş birliği her zaman çok önemli. Biz de başta Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) olmak üzere kamunun özel sektör ile oluşturduğu tüm istişare platformlarına destek veriyoruz” diye belirtti.

“Mevzuat değişiklikleri öncesinde iş dünyası ile istişare süreçleri güçlendirilmeli”

YASED Başkanı Engin Aksoy son dönemdeki ekonomi politikalarını değerlendirirken, “Ekonomik gelişmeler ve değişen ihtiyaçlara göre sektörel düzenleyici çerçevede değişiklik yapılmasının kaçınılmaz ve gerekli olduğunun farkındayız. Ancak bu değişikliklerin, uluslararası mevzuat çerçevesi ile uyumlu olması ve mutlaka düzenleyici etki analizleri ile desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Mevzuat değişiklikleri öncesinde iş dünyası ile yakın iş birliği sağlanması öngörülemeyen risklerin bertaraf edilmesinde ve düzenlemelerin uygulama başarısında da hayati rol oynamaktadır. Bizler zamanında ve yeterli düzeyde bilgilendirilebildiğimiz düzeyde genel merkezlerimizi doğru ve önden bilgilendirebiliriz, böylelikle ülkemiz yatırım ortamı ile ilgili olumsuz kanaatlerin ve spekülasyonların oluşmasının önüne geçebiliriz. Bunun için mevzuat hazırlama süreçlerindeki istişare süreçlerinin güçlendirilmesini çok önemsiyoruz.

Bu anlamda,  Türkiye’de iş ve yatırım ortamını iyileştirmek için kurulan YOİKK, kamu-özel sektör iş birliğinin en başarılı örneklerinden biridir. YOİKK kapsamındaki çalışmalarımızdan biri olan “Türkiye’nin UDY Rekabetçiliği” çalışmamız, ülkemizin UDY çekmede rekabet içinde olduğu ülkelerle karşılaştırmalı analizini ortaya koyuyor. Bu çalışmamızda ülkemizin son yıllarda sıralamasında bir değişim olmadığını görüyoruz. Rekabetçiliğimizi olumsuz yönde etkileyen iki ana unsurun makroekonomik istikrarsızlık, yüksek risk algısı ve düzenleyici çerçevedeki öngörülemezlik olduğunu görüyoruz. Bu çalışmamızı destekler mahiyetteki diğer bir analizimiz ise üye CEO’larımızın görüşlerini aldığımız YASED Pulse Anketimiz. Bu anket, döviz kurundaki oynaklığı ve enflasyonu en önemli dışsal olumsuzluk olarak işaret ediyor. Ancak şunu vurgulamak isterim ki; ülkemiz konumu, pazar büyüklüğü, altyapısı, genç nüfusu ve insan kaynakları ile gerçek bir potansiyel taşıyor. Üye şirketlerimiz, yatırım ortamına dair güven verici gelişmelerin hayata geçirilmesi halinde önümüzdeki dönemde, 7,1 milyar dolar tutarındaki yatırımı programlarına almayı planlıyor.” diye belirtti.

“Para politikasındaki sadeleşme ve öngörülebilirliğin diğer alanlarla da desteklenmesi önemli”

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB)’nin 3 Temmuz tarihinde açıkladığı kademeli sadeleştirme ve makro ihtiyati önlemlerine ilişkin olarak Aksoy, “Ekonomi politikası para, maliye, gelirler ve sektörel politikalar olarak bir bütündür. Bunların hepsinin bir uyum içinde birbirlerini destekler nitelikte yürütülmesi gerekmektedir. Dolayısıyla biz ekonomi politikasının sadece para politikasına indirgenmemesi ve bunun üzerinden tartışılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye üretimi artıracak uygun finansman koşullarını sağlamak için para politikasından bazı değişikler yapmayı tercih etti. Ancak bu değişim tercihi beraberinde çok fazla düzenlemede değişiklik ihtiyacı doğurdu. Bu düzenleme değişiklikleri çok sık ve çok kompleks değişiklikler oldu ve para politikasının öngörülebilirliğini azalttı. Bu değişiklikler finansal piyasalarda ciddi verimsizliklere sebep olabiliyor ve firmaları finansmana erişim olanakları açısından zorluyor. Bununla birlikte para politikasında sadeleşmenin sağlanması, daha öngörülebilir şekilde piyasayı ve beklentileri yönetmeye çalışmasını olumlu bir adım olarak görüyoruz. Ancak, para politikasındaki sadeleşme ve öngörülebilirliğin diğer alanlarla da desteklenmesi önemli. Türkiye’nin daha yüksek katma değer üreten ve daha rekabetçi bir ekonomik yapıya kavuşması için uzun vadeli öngörülebilir bir yaklaşıma ihtiyacı var” dedi.

“Öngörülebilir düzenleyici bir çerçevenin temini ülkemize yönelik risk algısının olumlu yönde etkiler”

Aksoy, “Son dönemde gerçekleştirilen vergisel artışların geçmekte olduğumuz zor dönemde ihtiyaç duyulan bütçe için hasıl olmuş olduğunu anlıyoruz. Bu tarz geniş ve önemli düzenlemelerin yatırım ortamının öngörülebilirliğini ve şeffaflığını temin açısından daha uzun vadeler içerisinde ilgili STK ve özel sektör ile istişare edilerek ve gerekli etki analizleri yapılarak gerçekleştirilmesinde fayda görüyoruz. Öngörülebilir düzenleyici bir çerçevenin temini ülkemize yönelik risk algısının olumlu yönde değişiminde büyük rol oynayacaktır. Kurumlar Vergisi oranının da %20’den %25’e yükseltilmesinin küresel rekabet ortamı dikkate alındığında, ülkemizin rekabet gücünü sarstığını ve dünyadaki kurumlar vergisi oranları düşürme trendinin aksine bir uygulama olduğu düşünüyoruz. Acil ihtiyaç üzerine getirilen bu vergilerin 2024 yılında kaldırılacağına ve daha rekabetçi bir kurumlar vergisi uygulamasına geçilmesi ve buna ilişkin bir bilgilendirme yapılması, öngörülebilirliğe ve rekabetçiliğe katkı sağlayacaktır” dedi.

İhracatın Finansmanına Türk Eximbank’ın Katkısı – SÖİK İhracat Kredileri – Bölüm 6

TÜRK EXIMBANK KAYNAKLI KREDİLER
TÜRK EXIMBANK SEVK ÖNCESİ İHRACAT KREDİLERİ – SÖİK
BANKALAR ARACILIĞI İLE KULLANDIRILAN KREDİLER
UYGULAMA ESASLARI VE KURALLAR

SÖİK ADINA NELER KONUŞTUK?

Ülkemizdeki ihracatçıları destekleyen tek resmi finansman kurulu Türk Eximbank olup, Türk menşeili malların yurt dışına ihracatı karşılığında, kaynağı Türk Eximbank’a ait olmak üzere, bankalar aracılığı ile kullandırılan bir kredidir: SÖİK

Geçtiğimiz haftalarda Türk Eximbank kaynaklı kullandırılan SÖİK – Sevk Öncesi İhracat Kredilerinin

  • kullanım esaslarından,
  • kimlerin yararlanabileceği,
  • aracı bankaların üstleneceği misyon
  • krediyi kullanan ihracatçının sorumlulukları
  • Krediyi kullanacak ihracatçıların verecekleri teminatlar
  • Türk Eximbank’ın bu kredinin kullanımı sırasında kimleri garantör olarak gördüğü

Konularına değinmiştim.

Bu hafta devam ediyoruz SÖİK’i anlatmaya.

ARACI BANKALAR KULLANDIRILACAK KREDİNİN GARANTÖRÜ, KEFİLİDİR.

Aracı bankalar üzerinden Türk Eximbank kaynağından SÖİK kullanacak ihracatçıların kefili ve garantörü aracı bankalardır. Krediyi kullanacak firmalar kendi teminatları aracı bankalara verecekler, aracı bankalar ise kredi borçlusu adına Türk Eximbank’a krediye ait taksitlerin zamanında ödeneceğini taahhüt eder. 

EK SÜRE VE MÜCBİR SEBEP HALLERİ

Mücbir sebep halleri ve bunların tevsikine ilişkin hususlarda yürürlükteki vergi, resim ve harç istisnası mevzuatı ve Serbest Bölgelerden Üçüncü Ülkeye Yapılan Satışların Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş.’nin Kredi, Sigorta ve Garanti Hizmetlerinden Yararlandırılması Hakkında Tebliğ (İhracat 2018/10)’in ilgili hükümleri esas alınır. SÖİK KKTC TL kredisi için; KKTC ilgili mevzuatı esas alınır. Türk Eximbank, vadesini temdit etmeyi uygun bulduğu kredilerde, uygulayacağı faiz/kar payı oranını yeniden belirleyebilir.

 KREDİ VADESİ

Kredi programlarının vade seçenekleri Türk Eximbank internet sitesinde duyurulmaktadır.

Kredi anapara taksitlerinin ve dönem faizlerinin/kar paylarının vadelerinin hafta sonu veya resmi bir tatile (SÖİK KKTC TL kredisinde KKTC için resmi bir tatile) rastlaması halinde (takvim yılı itibariyle yasal olarak belirtilen yarım iş günleri dâhil), takip eden ilk işgünü, kredi vadesi olarak dikkate alınır.

FAİZ VE KAR PAYI ORANI

Kredilere uygulanacak faiz / kar payı oranları, Türk Eximbank tarafından belirlenir ve  aracı bankalara ayrıca duyurulur. Kredilere uygulanacak faiz ve kar payı oranlarının belirlenmesinde kredi kullandırım tarihinde geçerli olan faiz ve kar payı oranları esas alınır. Aracı bankalar, bu faiz ve kar payı oranları üzerine Türk Eximbank tarafından belirlenen komisyon oranlarını ilave edebilirler.

Kredi kullandırımı ile ilgili olarak aracı bankalar işbu komisyon dışında Türk Eximbank’tan veya firmadan her ne nam altında olursa olsun komisyon, ücret, masraf vs. alacak talep ve tahsil edemezler.

SÖİK FAİZLENDİRME

SÖİK Katılım Kredilerinde ise kar payı kredi kullandırım tarihinde belirlenir (sabit bazda kar payı) ve takip eden dönemlerde değiştirilmez. Kredi kullandırımı sırasında belirlenecek kar payının hesaplamasında;

  • 120 güne kadar vadeli kredilerde 4 aylık,
  • 121-180 gün arası vadeli kredilerde 6 aylık,
  • 181-360 gün arası vadeli kredilerde 12 aylık

kredi kullandırım valör tarihinde geçerli olan USD LIBOR / EURIBOR oranları kullanılır. 360 günden daha uzun vadeli kredilerde ise, kar payı oranının belirlenmesinde kullanılacak referans oranlar ilgili kredi vadesi için kredi kullandırım valör tarihinde geçerli olan faiz takası oranları (Interest Rate Swap-IRS) dikkate alınarak Türk Eximbank tarafından belirlenir.

SÖİK KULLANDIRIM

TRL – Türk Lirası cinsinden kredi yalnızca işbu Uygulama Esasları Madde 8’de tanımlanan KOBİ vasfını haiz firmalara kullandırılır. TL Kredilerde, kredi talebi Türk Eximbank tarafından uygun bulunan kredilere ait kredi tutarları, ilgili aracı bankanın EFT sistemindeki hesabına ödenir. Aracı bankalar, EFT sistemindeki hesaplarına intikal eden kredi tutarlarını hesaplara aynı gün alacak kaydeder ve aynı gün ilgili firmanın hesabına aktarmak suretiyle öderler.

  • SÖİK KKTC TL kredisinde kredi tutarları bankalar tarafından, Türk Eximbank tarafından kendilerine aktarılmasını takip eden ilk iş günü sonuna kadar firma hesaplarına aktarılır.
  • SÖİK Katılım TL kredisinde kredi tutarları bankalar tarafından, Türk Eximbank tarafından kendilerine aktarılmasını takip eden ilk 5 (beş) iş günü içinde firma hesaplarına aktarılır.

Döviz Kredilerinde, kredi talebi Türk Eximbank tarafından uygun bulunan kredilere ait kredi tutarları aracı bankanın muhabir hesabına ilgili döviz cinsinden ödenir. Aracı banka, hesaplarına intikal eden kredi tutarlarını, hesaplara aynı gün alacak kaydeder ve aynı gün ilgili firmanın hesabına aktarmak suretiyle öder.

  • SÖİK Katılım Döviz kredisinde kredi tutarları bankalar tarafından, takip eden ilk 5 (beş) iş günü içinde firma hesaplarına aktarılır.

Kredinin aracı bankalar tarafından yukarıda belirtilen sürelerde firmaya ödenip ödenmediği firmanın kredinin bildirilen kullanım tarihinden itibaren 5 iş günü içerisinde Türk Eximbank’a ibraz edeceği yazılı teyit ile belirlenir. Aksi halde, kredinin aracı banka tarafından firmaya ödendiği kabul edilir. Firmadan alınacak yazılı teyide göre, kredinin aracı banka tarafından yukarıda belirtilen süre içerisinde firmaya ödenmemesi durumunda 23’üncü Maddede belirtilen müeyyideler uygulanır.

DÖVİZ CİNSİ

Döviz kredilerinde kredi,

  • USD, ABD Doları,
  • EURO, Avrupa Para Birimi
  • GBP, İngiliz Sterlini ve
  • JPY, Japon Yeni cinsinden kullandırılır.

SÖİK İÇİN KREDİLENDİRİLMEYEN İHRACAT ŞEKİLLERİ

Kredi;

  • İhracat sayılan satış ve teslimler,
  • Transit ticaret,
  • İthal edilmiş malın ihracı (Dahilde işleme rejimine tabi tutulan eşyanın yeniden ihracı hariç),
  • Takas ve bağlı muamele kapsamında yapılan ihracat,
  • Bedelsiz ihracat,
  • Sınır ticareti hükümleri çerçevesinde yapılan ihracat,
  • Gümrüksüz antrepolara yapılacak ihracat,
  • Serbest bölgelere yapılacak ihracat (Türkiye’den serbest bölgelere yapılan ihracatın 3. ülkelere
  • gönderilen kısmı hariç),
  • Serbest bölgeden Türkiye’ye veya Türkiye’deki diğer serbest bölgelere yapılan satış için

kullandırılmaz.

TÜRK EXIMBANK KAYNAKLI SÖİK İÇİN SÖYLEYECEKLERİM 

Elbette bu kadar değil. Haftaya devam edelim. 

KAYNAK: https://www.eximbank.gov.tr/

REŞAT BAĞCIOĞLU

resat.bagcioglu@rblecturer.com

ICC Uluslararası Ticaret Odaları
Türkiye Milli Komitesi
Türkiye Bankacılık Komite Başkanlığı üyesi

 

Alım Talebi: Jelibon Şekerleme

Bir firmamız için jelibon şekerleme üreticisi aranmaktadır.

  • Jelibon şekerleme, 1kg paketler halinde 1 konteyner alım yapılacaktır.
  • Ürün Somali’ye gidecektir.
  • Jelibon şekerleme üreticilerinin, aşağıdaki adımları tamamladıktan sonra iletişime geçmeleri rica olunur.

Teklif Vermek İçin;

  1. SATINALMA DERGİSİne abone ol.
  2. Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK işlemlerini tamamla.
  3. Ödeme sonrasında FİRMA BAŞVURU FORMU’nu doldur.

https://satinalmadergisi.com/satici/

TEKLİF VERME : İhtiyacın detaylarını öğrenmek ve teklif vermek için Dergi Aboneliği sayfasından PROFESYONEL ÜYELİK (250 TL) SATIN ALMANIZ GEREKMEKTEDİR. Aboneliğiniz 1 yıl geçerli olup bir sene boyunca tüm alım taleplerine teklif verebileceksiniz.

Ticaret Bakanlığı: “Ticaret Müşavirlerimizle Sektörel Elektronik Sohbetler”

Ticaret Bakanlığı: Bulgaristan Ticaret Müşavirlerimizin iş dünyası temsilcileri ile buluşacağı, Sektörel Elektronik Sohbetler Toplantısına siz de katılabilirsiniz.

11 Temmuz 2023, Salı, Saat: 14:00 – 15:30

Alttaki bağlantıyı kullanarak kaydınızı oluşturabilirsiniz.

https://bit.ly/3JMjQLM

 

F İstanbul İçin Geri Sayım Başladı

Türkiye’nin en yenilikçi ve en hızlı büyüyen fuarı olan F İstanbul Gıda İhracat Fuarı’nın hazırlıkları devam ediyor. 12-14 Temmuz tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi Yeşilköy’de düzenlenecek olan fuar, gıda sektöründeki son iş fırsatlarını, sektörün önde gelen firmalarını ve iş insanlarını bir araya getiriyor. Fuar, gıda sektöründeki en son trendlerin sergilendiği, yeni ürünlerin tanıtıldığı ve iş birliği olanaklarının keşfedildiği zengin bir deneyim sunuyor.

F İstanbul, Türkiye’nin en büyük fuar alanı olan İstanbul Fuar Merkezi Yeşilköy’de gerçekleştirilecek. Bu stratejik konum, uluslararası katılımcıların kolay erişim sağlamasını ve Türk gıda sektörüyle doğrudan bağlantı kurmasını sağlıyor. F İstanbul Gıda İhracat Fuarı, gıda sektöründe yenilikçilik, sürdürülebilirlik ve büyüme konularını vurgulayan geniş bir etkinlik programına sahip çıkacak. Katılımcılar; dijitalleşme, teknolojik yenilikler, lojistik çözümleri ve e-ticaret gibi sektörün geleceğini şekillendiren konuları keşfedebilecekler. Ayrıca, fuar süresince düzenlenecek olan seminerler, paneller ve iş görüşmeleri, katılımcılara sektör liderleriyle doğrudan etkileşim ve bilgi paylaşımı imkânı sunacak.

Gıda İhracat Fuarı: F İstanbul

Türkiye’de organize edilen; işlenmiş gıda, içecek, şekerleme, gıda katkı maddeleri, gıda işleme ve ambalaj endüstrisi dahil gıda sanayisinin tüm paydaşlarının katılımı ile gerçekleşecek geniş kapsamlı fuar olan F İstanbul’da firmalar, üretim konularına göre farklı salonlarda katılım ile ürünlerini sergileyecek. Fuar; Gıda ve İçecek Fuarı, Gıda, Ambalaj, Katkı Maddeleri ve Teknolojileri Fuarı, Market ve Mağaza Ekipmanları Fuarı, Kuru & Sert Kabuklu Meyve, Atıştırmalık Fuarı ve Bisküvi, Çikolata, Şekerleme Özel Bölümü kapsamında alanında tüm sektörleri tek çatı altında bir araya getirecek ve dünya gıda ticaretine yön verecek.

15 Bin Profesyonel Bir Arada

İhracat pazarları; Avrupa, BDT, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun yanı sıra uzak ülkeler stratejisi çerçevesinde bu yıl Güney Asya ve Güney Amerika pazarlarını hedef alan fuar, sektör devlerini profesyonel alıcılar ile buluşturacak. 96’dan fazla ülkeden toplam 15 bin profesyonel ziyaretçi beklenen fuar; gıda sanayisinde faaliyet gösteren 1000’den fazla markaya “müşteri eşleştirme programları” ile yeni ticari bağlantılar kurma fırsatı sunacak. Ayrıca 6 ve 7. hollerde yer alan teknoloji firmaları gıda üretiminin son trendlerini 3 gün boyunca ziyaretçilere tanıtacak.

Hosted Buyer Programı ile İhracat Garantili Fuar Olacak

So Fuar Grubu Kurucusu Özgür Sofuoğlu, “Gıda sektörü, uluslararası alanda ülkemizin geliştiği, markalaştığı ve rekabet gücünü artırdığı bir sektör olarak gelecek vadediyor. Geçen yıl F İstanbul Fuarı 96 ülkeden 5586 profesyonel ziyaretçi ağırladı. F İstanbul’un en önemli özelliklerinden birisi de Türkiye’nin ihracatına katkı sağlamak isteyen tüm firmalara eşit mesafede olmasıdır. Katılımcı firmalarımızı, önceden ayrıntılı firma bilgilerini ve hedeflerini bizlere kayıt yaptırarak bildiren yurtdışından gelecek satın almacılarla bir araya getirerek ikili iş birlikleri sağlayacakları özel alanlar oluşturacağız. Fuar, sürekli yeni ticari bağlantılar kurmaya hizmet edecek; üretici, ihracatçı, ithalatçı, toptancı, dağıtıcı, e-ticaret siteleri ve zincir marketleri buluşturarak bu yıl da gıda sektörünün tüm paydaşlarının katılımına açık olacak” ifadelerini kullandı.

Ürünü Geri Getiren Geleceğe Taşıyan Tersine Lojistik ve Tedarik Zinciri

Tersine Lojistik bir kuruluşun müşterilerden elde ettiği malzeme kaynaklarının yönetimidir. Bu nedenle tersine lojistik tanımını biraz daha açarsak malzemelerin geri dönüşümü, ikamesi, yeniden kullanımı ile ilgili tüm lojistik faaliyetleri içermektedir.

Tersine lojistik, en basit haliyle kullanılmış, tarihi geçmiş veya hasar görmüş ürünlerin ve ambalajların müşterilerden nihai bir imha noktasına kadar toplanması olarak düşünebiliriz. Ürünün müşteriye teslim edilmesini sağladıktan sonra, bir tedarik zinciri yöneticisinin düşünmek isteyeceği son şey, ürünün nihai olarak iade edilmesidir. Üretici, nihai imhasına kadar ürün üzerinde sorumluluk rolünü elinde tutuyorsa, o zaman ürünün mülkiyeti de dâhil olmak üzere tüm ömrü boyunca tarihsel seyrini takip edebilmesi gerekir. Çoğu şirket tersine lojistiği hala bir sorun olarak görüyor ancak bu bilgi sıralaması üreticinin ürünün özelliklerini, tasarımın iyi olup olmadığını, ürünün dayanıklı olup olmadığını, bileşen parçalarının hangi özelliklere sahip olduğunu anlamasına yardımcı olacaktır. Ancak gerçek şu ki, ürünün tamamı veya bir kısmı muhtemelen üretici, dağıtıcı veya perakendecinin sorumluluğundadır. Ürün ve parça kullanım profilleri, ileri akışta ürün ve yedek parça envanter yönetimini iyileştirmek ve ileri akışta kullanılan talep verilerine benzer bir şekilde iade profilleri oluşturmak için operasyonel düzeyde modelleme yapılabilinir.

Tersine tedarik zinciri operasyonlarının planlanması ve yönetilmesinde stratejik düzeyde bilgi, müşteri tüketim kalıplarını daha kapsamlı bir şekilde geliştirmek ve anlamak ve yeni ürün  modellerini ve bunların iş üzerindeki finansal etkilerini yönetmek için kullanmalıdır. Modelleme başlangıcı olarak ürünü anlayarak üreticileri tasarım ve dayanıklılık iyileştirmeleri olarak öncelendirmek, ürünlerin ve malzemelerin tüm yaşam döngüleri boyunca tam olarak verimli ve etkili bir şekilde kullanılmasını sağlamak için süreçlerin koordinasyonu olarak anlaşılmalıdır.

Tersine lojistik yararlı bir terim olsa da, tedarik zinciri boyunca malzemelerin ve bilgilerin geri dönüş akışını yönetmeye dâhil olan tüm faaliyetleri içermez. Yönetimin kapsamı çok daha geniştir. Bu nedenle tersine lojistik, malların veya malzemelerin tedarik zinciri boyunca “geriye doğru” hareketi ile sınırlıdır. Pek çok durumda, bir ürünü tedarik zincirinde geriye doğru taşımak, yeni ürünleri tedarik (her geri lojistiği kazanılmış olarak düşünmek yanlıştır) zincirinde ileriye taşımaktan daha maliyetlidir. Şirketler, ömür boyu sürecek bir ürün sorumluluğunu yönetme olasılığı da dahil olmak üzere gizli özne niteliğindeki sürdürülebilirlik fırsatlarını ve sonuçlarını düşünerek rakiplerinin önüne geçebilirler Böylece tersine lojistiğin etkin bir şekilde uygulanması firmalara kendi sektörlerinde rekabet avantajı sağlayacaktır Güçlü rekabet, ürünlerin kısa yaşam döngüsü, yasa baskısı ve ekolojik farkındalık, tersine lojistik sürecinin geliştirilmesinin önemini gösteren bazı örneklerdir.

Eksiksiz bir tedarik zinciri tipik olarak ileri ve geri lojistiği içerir. Tersine Lojistik iade süreci, yeşil tedarik zincirindeki son süreçtir. Müşteriden alınan herhangi bir malzeme ambalajını veya ürünleri kapsar. Ürün yönetimi, şirketlerin yöneticiye, tersine tedarik zincirine, tüketilen malların ve yan ürünlerin yukarı akışına sahip olmasını gerektirir. Ürün yönetiminin benimsenmesinden iki önemli sonuç çıkarabiliriz. İlk olarak, ürünün çevresel etkisi, üretimi veya tüketimi sırasında azaltılabilir. İkinci olarak, kullanım ömrünün sonunda ürünü yönetmek için ürünün geri kazanımı veya imhası uygulanabilir. Tersine tedarik zincirini yönetmek, firmaları, iki yönlü malzeme akışını sağlamak için firmalar arası ilişkileri ve fonksiyonlar arası entegrasyonu yönetmek gibi geniş bir faaliyetler dizisi oluşturmaya zorlar. Tersine tedarik zincirlerinde, onarım ve yeniden kullanım, yeniden üretim ve geri dönüşüm dâhil olmak üzere çeşitli operasyonlar ve süreçler yer alır.

Bu süreçleri kısaca tanımlarsak;

  • İade edilen/kullanılan ürünlerin toplanması

Tersine tedarik zinciri operasyonlarının ana maliyet bileşeni, ürün toplamadır. Hızlı tüketim malları endüstrisi, kanal ağından çıktıktan sonra kusurlu malzemelerin toplanması zorlaşır. Kayıt/bilgi eksikliği nedeniyle son kullanıcının yerini belirlemek zordur. Ancak, yüksek değerli ürünler söz konusu olduğunda garanti talepleri kapsamındaki son kullanıcı ve ürünü izlemek için kayıtlara sahiptir. Tersine tedarik zincirinde, iadelerin toplanması için genellikle perakendeciler ve distribütörler görevlendirilir.

  • Test süreci

Bu aşamada, yalnızca ürünler geri kazanım görüşü için atanabilir. Bu nedenle, malların akışına karar verdiği için test veya derecelendirme işleminin yeri önemlidir. Nakliye maliyeti kullanılan ürünün değerinin bir yüzdesi olarak önemli olabilir. Çoğu durumda geri kazanılan ürünlerin test edilmesi ve sınıflandırılması, bu işlem için özel ve pahalı test ekipmanları ve yetenekli el gerektiğinden merkezi bir yerde yapılır. Çoğu durumda istenmeyen gereksiz iadeler için nakliye maliyetinden kaçınmak için coğrafi olarak merkezi olmayan test tesisi kullanılır.

  • Yeniden işleme

Bu tesis sermaye yatırımı gerektirir. Geri dönüşüm veya ürün geri kazanımı için özel ekipmanlar gerekir. Tesis, yalnızca karlı bir şekilde çalışabilir. Geri kazanım tesisi, işçilik ve ekipmanı paylaşmak için yeni ürünlerin normal üretim hattıyla entegre edilmelidir.

  • Yeniden dağıtım

Yeniden işlenmiş ürünlerin yeniden dağıtımı, ileri tedarik zinciri ile entegre edilerek yapılabilir. Bu süreçte  verimlilik elde etmek için nakliyede konsolidasyon ve yanıt verebilirlik gereklidir, yeniden dağıtım, yeni ürünlerle birlikte de yapılabilir. Bu noktada ürünler incelenir, yani kaliteleri değerlendirilir ve geri kazanım türüne karar verilir. Ürünler daha sonra geri kazanım kararına göre yönlendirilebilir.

Tersine lojistikte akışın izlenmesi, ileri lojistiğe kıyasla daha güç olmaktadır. Çünkü firmaların bilişim sistemleri, geri dönüşleri takip edecek şekilde tasarlanmamaktadır. Çoğu işletmenin bilgi sistemleri envanterin ileri akışını idare edecek şekilde tasarlanmıştır Bu da ürün gelişlerini takip etmeyi zorlaştırmakta kısa dönemli operasyon planları yapılmasını bile oldukça güç kılmaktadır. Kural olarak, bilgilerini iyi yöneten firmalar, tedarik zincirlerini de iyi yönetirler.

Tersine Lojistik Bilgi Sistemlerinin Önemi Nedir ?

Tersine lojistik operasyonu gerçekleştirirken firmaların karşılaştığı en ciddi sorunlardan biri iyi bir bilgi sistemlerinin eksikliğidir. İyi çalışması için esnek bir tersine lojistik bilgi sistemi gereklidir. Tersine lojistik tipik olarak şirketler veya aynı şirketin iş birimleri arasındaki sınırları aşan bir süreçtir, bu nedenle sınırlar arasında çalışması gereken sistemler geliştirmek, soruna ek karmaşıklık katabilir. Örneğin, bir perakendeci için, mağaza düzeyinde iadeleri takip eden bir sistem arzu edilir. Sistem, mağaza düzeyinde bir veri tabanı oluşturmalıdır, böylece perakendeci, iade edilen ürünü izlemeye başlayabilir ve bunu tedarik zinciri boyunca takip edebilir. Bilgi sistemleri aynı zamanda iade oranları geri kazanım oranları ve iade envanter devir hızı gibi önemli tersine lojistik ölçümleri hakkında ayrıntılı bilgi programlarını da içermelidir. Birçok şirket için mevcut bilgi sistemleri iadelerinin durumunu izlemelerine izin vermez. Ek olarak radyo frekansı (RF) gibi yararlı araçlar kullanılması gerekmektedir. İki boyutlu barkodlar ve radyo frekansı tanımlama (RFID)  gibi yeni yenilikler, tersine lojistik operasyonlarını daha etkili ve duyarlı hale getirmeye yardımcı olur. Tersine lojistik uygulamaları, sektöre göre değişir. İadelerin operasyonel maliyetin daha büyük bir kısmını oluşturduğu sektörler, daha iyi tersine lojistik sistemlerine ve süreçlerine sahip olma eğilimindedir. Tersine lojistiğin başarılı olması için tedarik zinciri ortakları arasındaki işbirliği de çok önemlidir. Bu parametrelerini tamamlayan işletmelerin süreçler üzerinde başarılı olmamalarını gerektiren hiçbir neden yoktur.

Sonuç olarak geriye dönük lojistik zor bir iştir. Tersine lojistiğin yöneticileri, ileri lojistik akışlarında uyguladıkları envanter üzerinde kontrol düzeyine sahip değildirler. Ürünler, etkin yerleşik kanallar yoluyla müşteriye taşınırken, geri dönüşleri veya tahsilatları tahmin edilemez ve genellikle ekonomik olmayan miktarlardadır. Firmalar açısından ekonomik faktörler, çevreye duyarlı yasalar, ‘yeşil’ imajının önemli bir pazar etiketi haline gelmesi, müşteri memnuniyeti sağlamak, hükümetlerin çevre odaklı programları, sosyal sorumluluk, ürünlerin ürün ömrü sonuna kadarki sorumluluklarının üreticilere ait olması gibi faktörler sebebi ile ürünlerin geri kazanılması oldukça önemlidir.

Ürün ve materyallerin toplanması ve yeniden kullanılması yeni bir durum değildir. Metal hurda toplama, atık kağıt dönüşümü, cam şişeler için depozito uygulamaları uzun zamandır yapılmaktadır. Ancak yukarıda da bahsedildiği gibi işletme üzerindeki baskılar, ürünlerin geri alımında sistematik yollar izlenmesi gerekliğini de beraberinde getirmiştir. Bu da ancak işletmenin, tersine lojistik ve tedarik zinciri faaliyetlerinin farkında olması ve süreçlerde bu “tersine akışı” destekleyecek gerekli düzenlemeleri yapması ile mümkün olacaktır.

Kadir HANÇER

 

Fabrikalar Çiçek Açtı: Kadın İş İnsanı, Yönetici ve Çalışanlarımız – 3

Son yıllarda kadın yönetici ve çalışanlarımızı fabrikalarımızda daha sık ve ön planda görmeye başladık. Yani anlayacağınız işlerimize kadın eli değdi, adeta fabrikalarımız çiçek açtı. Temennimiz kadın istihdamının daha da artması yönünde.

Kadınlarımızı fabrikalarda bilgisayar başında çalışırken, imalatta kaliteyi kontrol ederken, toplantılarda sözünü dinletirken, proje ofisinde çizim yaparken, elinde eldiven üstünde önlüğüyle depoda malzeme istiflerken, muhasebede hesap yaparken, danışmadan misafirlerini karşılarken, fuarlarda tanıtım faaliyetlerinde bulunurken, yabancılara tercümanlık ederken, müşteri ziyaretlerinde, eğitim ve AR&GE faaliyetlerinin içinde, üretim hattında parçaları montaj ederken, satış ekibini yönetirken, satın almak için pazarlık yaparken, personel alımı yaparken, etrafa gülücükler dağıtıp neşe saçarken, kısacası her alanda görmemiz mümkün.

Aynı anda işini ve evini, okulunu ve fabrikayı, eşini ve çocuklarını idare etmeyi başarabilen kadın çalışanlarımızı anlatacağım bu yazımda sizlere örnek kadınlarımızdan bahsetmeye çalışacağım. Örnek kadınlarımızdan çalıştıkları fabrikalarda ne gibi görevler üstlendiklerini, işyerlerine nasıl katkı sunduklarını, tavsiyelerini ve ne gibi sorunlarla karşılaştıklarını anlatmalarını istedim. Tüm kadınlarımıza iş hayatlarında başarılar ve mutluluklar dilerken sayılarının artmasını canı gönülden diliyorum.

Gelin hep birlikte genç kadın çalışanlarımıza, yöneticilerimize ve iş insanlarımıza kulak verelim.

Yasemin Ulutaş Ender  (GTM Genel Teknik Malzeme – Kendi İşinin Patronu – İş İnsanı)

  • Kısaca Kendinizden Bahseder misiniz ?

1976’da Sakarya’da doğdum. 3 kardeşli ailemin en büyük çocuğuyum. Evliyim ve bir kız annesiyim aynı zamanda bir hayvan dostuyum, evimizde beslediğimiz çeşitli minik dostlarımızla hayatı paylaşıyoruz. Eşim ise Gıda Mühendisi ve kendi sektöründe üst düzey yöneticiliklerde bulunuyor.

  • Mezuniyet, Ünvan, Görev, Yetki ve Sorumluluklarınız nelerdir ?

Öğrenim hayatım İzmit’te geçti. Makine-Resim bölümünden Teknik Ressam olarak mezun oldum. İş hayatıma 1994 yılında kimya sektöründe söz sahibi olan ve önemli makinalar, tanklar, eşanjörler ve reaktörler üreten Atılım Makina’da başladım. Bu firmada teknik malzemelerin satın almasından ve ön muhasebesinden sorumlu olarak 10 sene keyifle çalıştım. Bu süre zarfında yeterince tecrübe edindiğimi düşünerek çocukluk hayalim olan kendi işimi kurmak üzere ilk adımı 2004’te bir ortakla beraber attım ve 2006’dan itibaren ise kendi başıma kurduğum GTM Genel Teknik Malzeme şahıs firmasıyla iş hayatımı bugüne kadar devam ettiriyorum.

Gebze Hasköy Sanayi Sitesinde kurulu olan işletmemizde endüstriyel tesislere yönelik her türlü mekanik tesisat malzemesi temini konusunda 1994’ten beri süregelen deneyimimi yansıtmaya çalışıyorum. Sunduğumuz çok çeşitli endüstriyel ürünleri teknik detaylarını da içeren kapsamlı bir web sayfasında toplayarak müşterilerimin sipariş verirken işini kolaylaştırmaya çalıştım. Müşterilerimizden gelen taleplere en iyi şekilde cevap verebilmek için, “en iyi kaliteyi en ucuza sağlamak” prensibiyle, önde gelen firmaların sertifikalı ürünlerine yer vermeyi sürdürüyorum. Müşteri memnuniyetini her zaman en üst seviyede tutmayı hedefleyen anlayışımızla düzenli, zamanında, kaliteli hizmeti sunmayı öncelikli misyonum olarak görüyorum. Satış öncesi ve sonrasında da sunmaya gayret ettiğim teknik destek ve deneyimimi, müşteri portföyümü genişletmek ve sektördeki konumumu daha ileriye taşımak vizyonuyla hareket ediyorum.

  • İşyerinizden ve Çalışma Ortamınızdan Bahseder misiniz ?

Çalıştığım ortam malum endüstriyel ürünlerin hazırlandığı, üretildiği, satıldığı yan sanayi. Karası, tozu, toprağı, araç trafiği, gireni çıkanı malum yoğun bir çevre. Her gün usta, kalfa, çırak, firma sahibi ya da müşterilerle yoğun temasta olunan bir ortam. Ağır metallerle uğraşıyorsunuz ki bunların geliş gidişini yönetmek bir bayan için oldukça zorlayıcı olabiliyor açıkçası. Burada sadece sattığınız ürünleri ya da işinizi iyi bilmeniz de yeterli olmuyor, gelen müşterilerin ihtiyaçlarını veya sıkıntılarını iyi anlayıp onlara bir ürünü satmaktan önce doğru çözümün kapısını aralamak, yönlendirmek ve gerektiğinde karşılıksız çözümün ortağı olmanız gerekebiliyor. Dolayısıyla işinize hakimiyetiniz kadar iletişim becerileriniz, empati kurma yeteneğiniz de bir o kadar önem kazanıyor.

  • Kadın Yönetici ve Çalışanlarımıza İletmek İstediğiniz Duygu, Düşünce ve Mesajlarınız Nelerdir ?

Öncelikle çalıştığım sanayinin ablası olduğumu belirtmek isterim. Yaşı, tecrübesi ne olursa olsun hemen herkes bana ve yaptığım işe saygısından uzun yıllardır Yasemin Abla ya da Abla der. Sanayide, hele ki erkek egemen bir ortamda ve ağır metallerle uğraşıldığı için kesin erkek işi olarak görülen bir sektörde, neredeyse 30 senedir bu işi başarıyla yapıyor olmam ister istemez bir saygınlık uyandırıyor çevremde. Ben de bana gösterilen bu teveccühten duyduğum memnuniyetle, yaptığım işten keyif alarak her güne yeni bir gün ve yeni bir başlangıç hevesiyle işime koşuyorum, tabi aile yaşantımı da dengelemeye çalışarak.

Sanayide erkek egemen diyorum ama benim çalıştığım sektördeki devam eden birkaç bayandan biri olarak erkeklerin ezici üstünlüğünü hissediyorum şüphesiz. Ama tüm zorluklarına rağmen bir bayan olarak bunca senedir başarıyla var olabilmenin şükrünü her zaman ediyorum ve elimden geldiğince de yeni jenerasyonları desteklemeye gayret ediyorum. Yeterli gayreti ve azmi gösterdikleri sürece tüm kadınlarımızın çeşitli iş kollarında çok başarılı olup, ayaklarının üzerinde rahatlıkla durabileceklerine, güzel işler üretip, ailelerine ülkenin istihdamına geleceğine katkıda bulunabileceklerine gönülden inanıyorum.

İş hikayemi bir nebze anlatmama izin verdiğiniz için size ve Satınalma Dergisi’ne çok teşekkür ederim.

  • Biz teşekkür ederiz Yasemin Hanım.

Cavit SOY

Turizm ve Gastronomi Üzerine

‘’ Ucuz Etin Yahnisi Bu Kadar Olur  ‘’

Otelcilik bilindiği gibi hizmete dayalı bir iş koludur, bu hizmet tamamen personele dayalıdır. İnsana insan ile hizmet vermek ve de memnun etmek kadar zor bir iş kolu yoktur. Bu iş kolunun başında ise Otelcilik gelmektedir. Siz otelinizde en kaliteli, mobilyayı, yatağı, halıyı, resimleri, bitki örtüsünü, büfeleri, masaları, sandalyeleri vb. kullanın misafir geldiğinde bu unsurlara inanın ilk bir iki gününde dikkat ediyor arkasından tatili bitene kadar konuştuğu, gözlemlediği servis kalitesi, yemek kalitesi, hizmet kalitesi, eğer siz otelin donanımında ve de dekorasyonunda gösterdiğiniz özeni yaptığınız yatırımı tesis açıldıktan sonra personel politikanıza yansıtmadığınız zaman, yan tesis bunu veriyor bizde onu aşmayalım tarzına büründüğünüzde o canım güzel tesislerde sıradan alt yapısı olmayan boylu poslu, güzel alımlı diye aldığınız personel ile hayal kırıklığı yaşamanız doğaldır.

Buradan sesleniyorum sayın yatırımcılara ve Genel Müdürlerimize !!! Nasıl ki otel mimarilerinde kabuğumuzu kırıp, çok radikal tesisler yapmaya başlamış isek, burada başlattığımız bu radikalliği personel seçiminde ve alt yapısında da göstermeniz gerekir. ‘’ Hedefsiz, amaçsız kişilere bu tesislerde yer vermemek’’ komisinden Müdürüne Şefine kadar irdelemek neden bizi seçtin veya bizde neden çalışmak istiyorsun sorusunu sormak, burada amaç sadece çalışmak için çalışmak mı yâda hedefine ulaşmak için o tesisin alt yapısının o hedefine müsait olduğu için mi istemesi. Bu tarz personeli oluşturduğumuzda ise o çalışanın hakkını vermek, maddi manevi. Kaliteli personel isteniliyor ise bunun da bir faturası olduğunu görmezlikten gelmemeliyiz.

‘’Bilgi Paylaşıldıkça Büyür’’

Yılların tecrübesini, bilgilerimizi paylaştığımızda bilgi dağarcığımızın nasıl büyüdüğünü görürüz. Eski yıllarda yapılan ürünün son püf noktasında çırağı dolaba göndermek artık eskilerde kalmıştır. Şimdi tam aksine eğitimler vererek zorla yetişmesini bilgi edinmesini sağlamak için toplantılar düzenlemeliyiz. Bu paylaşımı, eğitmenliği yaptığımızda gerek Türk mutfağı gerek Türk mutfak şeflerinin başarı grafiği yükselecektir. Mutfağımızdaki komilerimiz, öğrencilerimize devamlı bilgimizi, yeniliklerimizi aktarmalı ve tatbiki için imkân yaratmalıyız.

Bu eğilimi gösterdiğimiz zaman göreceğiz ki saygı sevgi ve büyük ustalık o zaman ortaya çıkacaktır. İşinde son derece iyi, bilgili çok kıymetli meslektaşlarımızla olmak son derece mutluluk vericidir. Yarınlarda daha iyi olmak ve Türk Mutfağımızı daha tanınmış, modern mutfak haline getirmek için hep beraber çaba göstermeliyiz, şefinden komisine var gücümüz ile koşmalıyız. Paylaşımcı, öğretici ve bir sonraki gençlere saygı sevgi çemberinde güzel ürünler bırakmamız gerektiğine inanıyorum. Bu da hep birlikte yapabileceğimiz bir oluşum. Dediğim gibi bilgi paylaşıldıkça büyür.

‘’ Sevdiğim Sözler ‘’

İnsanlardan çoğu sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için.’’

Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.

Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.

Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.

Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.

Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için..

Hayatınızdan, Mutfağınızdan ve damak tadınızdan ‘’ Bir Tutam Lezzet ‘’ eksik olmasın. Hoşça kalın.

Ali Rıza DÖLKELEŞ

Limak Cyprus Deluxe Hotel – Food Editor

chefard@hotmail.com

www.chefard.com